Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HERMETİK GELENEK VE RÖNESANS -4  (Okunma sayısı 5467 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 05, 2010, 12:21:07 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Çiçero’nun “De Natura Deorum” (Tanrıların Doğası Üzerine) adlı yapıtında belirttiği üzere, kimi yazarlar Antik Mısır dinini küçümsemiştir. Örneğin, Rönesansın algıladığı mitoloji geleneği için 1. yüzyıl başının Romalı ozan Publius Ovidius Naso, “Metamorphoses” adlı yapıtında İsis-Osiris ikilisini bir Yunan soy zincirine bağlamıştır. Buna karşılık, M.Ö. 4. yüzyılda ortaya koyduğu akılcı düşünce tarzı ile ünlü Yunan düşünür Evhemeros ise, başkalarının Hermetik geleneğin üzerine örttüğü külleri deşmiş, tanrıların tanrısallığı konusundaki temel dogmayı akıl yoluyla bir yana atıp, hepsinin insan kökenli olduğunu ileri sürmüştür.

Evhemeros’a göre tanrıların imgeleri insanlardan geliyordu. Ancak onlardan önce var olanlar da vardı. Bunlar ise, ilk başta erdemleriyle, bilgelikleriyle saygı uyandıran büyük birer kâhin ve bilge ya da yaşamları boyunca tanrılara ayrılmış onurları kötüye kullanmış ve sonunda tanrısal kişiler olarak ortaya çıkmış olan tiranlardı. (Yunan mitolojisinde tanrıların ataları olan zalim tanrılar.) .Bu görüşü ortaya koyarken Evhemeros’un ezoterik nitelikli Hermetik geleneğin deşifre edilmemesi gibi bir amacı olup olmadığı bilinmez ama bilinen bir şey varsa o da şu: Onun görüşleri Hıristiyan ilâhiyatçılarının elinde Orta Çağda hem Hermetizme hem de “Pagan kültürler” olarak nitelenen eski sisteme karşı en etkili silah olmuştur.

Hıristiyanlığı savunanlar, bu kuramı Antik Mısır’ın ünlü bilgelik ve yazı tanrısı Thot’a uygular ve Mısır mitolojisi ile ilgili sorunu ortaya şöyle bir soru atarak çözmeye çalışır: “Mısırlı Hermes-Thot mu yoksa Musa mı daha önceliklidir?” Hangisinin harflerin icadı ve edebiyat geleneğinin oluşmasında daha etkili olduğunu belirlerken, Evhemeros’un düşüncelerini kullanırlar.

Platon, “Philebos (VIII)” ile “Phaedros (LIX)” adlı yapıtlarında dikkatleri bir Antik Mısır geleneğine çeker. Buna göre Thot (Hermes), seslerin sonsuzluğunu tıpkı ünlü ve ünsüz harfler gibi ayrışık öğelere ayırabileceğini gözlemlemiş olan ilk tanrıdır. Grafik işaretler ve kriptografi yani simgesel ve şifreli anlatımlar konusunda insanların sonraki çalışmalarında sağlayacaklarını başlatan ilk kâşiftir. Ancak onun bir tanrı mı yoksa bilge mi olduğu konusu yanıtsız kalmıştır. Platon’un inancına göre, harflerin mucidi ve Hermetik yazıtların düzenleyicisidir ama işte o kadar…

Hıristiyanlığın utkusundan sonra Hermes-Thot’un rolüne ilişkin bu anlayış elbette benimsenemezdi. Platon’un desteklediği bu kuram yani tanrıların birbirleri ile aralarındaki ilişkiler ve Mısır’a doğru uzanan soy ağacı konusu, çoğu Musa’dan yana olan Aristocular ile Hermes-Thot’u savunan Platoncular arasında ateşli tartışmalara neden oldu. Ne yapılırsa yapılsın, anlaşmazlık giderilemedi; ortak bir çözüme ulaşılamadı. Çünkü Platon’un kuramını kabul etmek demek, her şeyin kökenini Mısır’a bağlamak demek şeklinde algılanmıştı. Hıristiyan inancına göre böyle bir şey olmazdı; olamazdı.

Buraya aslında aynı kişi olan Thot ile Hermes’in Antik Mısır ve Antik Yunan’da nasıl betimlendiğini göstermek amacıyla birer resim yerleştirmek istiyorum. Bu konu üzerine yorum yapmayacağım.



                 

4. yüzyılda, sonradan Hıristiyan olan Lucius Lactantius yeni dinini savunurken, Thot’un tarihteki yeri için değişik bir yorum getiriyordu. Öncelikle Thot’un bir tanrı olabileceği görüşünü yadsıyor, ona Romalılar gibi Yunan soy zincirinden bir yer belirliyor, yüz gözlü Argos’u öldürüp bu cinayetten sonra Mısır’a kaçarak orada tanrısallaşan bir kişi olarak tarihteki Mercurius (Merkür) kimliğini veriyordu. Ancak onu aynı anda bir kâhin, bir bilgin olarak da görüyor, bu bakımdan Yunan mitolojisinde gaipten haber veren rahipler yani Sibyllalara benzetiyordu. Ayrıca Tanrı’nın birliği, ruhun ölümsüzlüğü hatta İsa’nın gelişi gibi Hıristiyanlık ilkelerini önceden görmüş bir kâhin pozisyonuna bile oturtuyordu. Hermetik yazıtların hepsinin de ondan çıkmış olduğunu ileri sürüyordu.

Orta Çağ başlarına geldiğimizde Mısır’ın Hıristiyan ilâhiyatının yapılanmasındaki rolünün âdeta bastırılmış gibi olduğunu görürüz. Dönüşüme uğrayan Hermetik görüş ve düşünüler, bu sistemin içinde erimiş simgeler ve alegorik anlatımlar biçimini almıştı. Kilise, mitolojik anlatımlarla bağlantılı hiçbir yaklaşımı desteklemiyordu. Bunun için, Mısır ve Hermetizmi içinde barındırdığı düşünülen Antik Mısır’ın mitolojik simgesel açılımlarına, Romalılardan kalma bir küçümseme ile bakılıyordu.

4. yüzyıl başlarının Hıristiyan ilâhiyatçılarından Eusebios Pamphili, bir duasında bu küçümsemeyi şöyle dile getirmişti: «Dilerim ki bu üç kez zavallı ırk uzun ve bitmek bilmez körlükten bir gün kurtulur.»

Bu deyişin altında yatan küçümsemenin aslında Hermes’in genelde “trismegistus” olarak belirtilen “üç kez güçlü” ya da “üç kez büyücü” lâkabını aşağılamak olduğuna dikkat etmek gerekir. Bir diğer deyişle, böylece Hermes’in sadece Antik Mısır kültürü ile bağlantılı olduğunun vurgulanmasına çalışılmıştır.

6. yüzyıl başlarının kendisine “aziz” (saint) niteliği de verilmiş olan Latin yazarı Fabius Fulgentius’un “Mitolagiae” (Mitolojiler) ve Martianus Capella’nın “De Nuptiis Philologiae et Mercurii” (Felsefe ile Merkür’ün Evliliği Üzerine) adlı yapıtlarında olduğu gibi, ne zaman Antik Mısır mitlerinden söz edilir gibi olsa, bu hep Antik Yunan mitolojisinin ışığı altında görülmüş, dinsel özlü sözler ve öykülere dönüştürülmüştür.

Sonraki yüzyıllarda bilginlerin hazırladığı sözlük, ansiklopedi ve dil bilgisi (gramer) derlemelerinde, Antik Mısır ilâhiyatına çok sayıda gönderme yapılmıştır. Soruna yeni bir açıdan yaklaşıldığına ilişkin ilk işaretler ise ancak 14. yüzyılın sonlarına doğru, Rönesans’ın ışığı yanmaya başlayınca ortaya çıkar. Bunlar bu kez ilâhiyatın zorlamaları ve ön yargılarından kurtulmuş, sadece kendisi için yürütülen klâsik araştırmalar ile beslenen lâik yaklaşımlar biçimini almıştır.

Nitekim Giovanni Boccaccio’nun “Genealogia Deorum Gentilium” (Yabancı Tanrıların Soy Kütüğü) adlı yapıtı da bu tür bir çalışmadır. Bu kitap, yaklaşık yarım yüzyıl sürecek Yeni Eflâtuncu (Neoplatonist) Rönesans akımından önce yazılmıştır. Lâik gibi görünen tutumuna karşın, geleceğin hümanizmine değil, geçmişin skolastiğine bağlı kalır. Bu girişimde mitler tümüyle dünyevileştirilmiş, birtakım geçit töreni ya da fethedilmiş kahramanlara benzeyen, hiç yaşamamış sahte kişilere atfedilen tutanaklara dönüştürülmüştür. Bu karışıklığa Boccaccio’nun Mısır ilâhiyatına ilişkin yeterli bilgisi olmayışı yol açmıştır. İsis, Apis Boğası ve Thot’u Yunanlaştırmış, bu tanrıları sadece sözüm ona Yunan kökleri ile ele almıştır.

Boccaccio’ya göre, her şey Yunan soy kütüğünden gelmektedir. İsis, Promete’nin kızı olarak gösterilmiştir. Bu da Antik Çağdaki İskenderiyeli Clemens’in anlaşılmaz bir yazısından alıntıdır. Benzer bir biçimde, Apis Boğası, Zeus ile Niobe’nin oğlu Argos’a benzetilir. Mercurius, Okeanos ile Gaia’nın torunu (Nilus’un oğlu) olarak gösterilir.





Rönesans’a gelirken, Rönesans öncesine değinmek gerekiyordu. Değindim. Belki bunu değinmenin ötesinde sayanlar olur ama inanın ki bu yazdıklarım sadece şöyle bir değinme idi. Daha fazlasını yazmak benim haddimi aşar. Artık Rönesans’a gelelim.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
8179 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2010, 08:39:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4008 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2010, 10:55:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5070 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2010, 05:19:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4324 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2010, 09:35:08 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8523 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 11, 2010, 10:35:18 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6659 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2010, 11:55:29 öö
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
4468 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2010, 01:01:05 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3723 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 28, 2010, 05:46:09 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3764 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 31, 2010, 06:23:23 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
5808 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 02, 2016, 09:12:01 ös
Gönderen: ruzber