Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hayatimin sorumlusu kim?  (Okunma sayısı 5232 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 01, 2007, 01:14:50 ös
  • Ziyaretçi

Insan doguyor... yasiyor.. oluyor... bu sure icinde, yasadiklari ve basina gelenlerin sorumlusu kimdir? Ornegin evi olmayan sokakta yatak bir adami dusunun. Bu kisinin hayatindan kim sorumludur? Kendi hatalari yuzunden mio hale gelmistir? Yoksa devletin hatalari yuzunden mi? Yoksa Tanrinin onu diger kullardan farkli gormesinden dolayi mi?

Ayni sekilde birde zengin, acaip zengin birini dusunun, onun hayatinin sorumlusu kimdir? Tamamen kendi basarisimidir? Tanrinin ona bir odulumudur? Yoksa Devletin ona verdigi haklari kullanmayi bilen bilincli bir vatandasmidir? Yani devletin ona tanidigi haklar sayesindemidir?

Dogarken ailemizi secemedigimiz gibi, olurkende zamani ve mekani bile secemiyoruz. Isin ilginc yani, dogarken ailemiz bile bizi secemiyor. Onumuze cikacak imkan ve firsatlari bilemedigimiz gibi, bunlarin bircogunuda nasil kullanacagimizi bilmiyoruz. Yaptigimiz seylerin iyi yada kotu olup olmadigini bile tam olarak bilemezken, ve hala Dogrunun goreceligi konularini tartisirken, hayatimizdaki yonu nasil, kime ve neye dogru cizebilirizki? Cizdigimiz yolumuzun dogrulugundan nasil emin olabiliriz?

Peki ya dogru degilse? Sorumlusu kim?


Eylül 14, 2008, 08:41:03 ös
Yanıtla #1

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 14, 2008, 11:40:21 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Verilecek tek cevabım var Kaos dünyayı bir satranç oyununa benzetirsek bazıları piyon kaderi yaşıyor bazıları vezir,sorumlu aramıyorum sadece daha az kötülük olsun yeter...


Eylül 17, 2008, 05:05:03 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan

Sadece bu "Hayatımın sorumlusu kim?" sorusu bile , biz bireylerin bizi çevreleyen unsurların kaynağını "dışarıda bir yerde" yakalamaya çalıştığımızı gösteriyor bence. Daha günlük ve basit düşünelim : Bir mağazaya giren , iyi hizmet almadığını , kendisine yanlış/eksik bilgi verildiğini ve kaba davranıldığını düşünen bir müşteri ülkemizde çoğu kez gergin bir ifadeyle "Buranın yetkilisi/sorumlusu kim?" diye sorduğunda bu sorunun meali , gizliden gizliye "Bunun için kimi suçlayıp kendimi rahatlatabilirim?dir. Çünkü kişi "sorumlu" yu bulduğunda mağduriyetini anlatacak , kendisinden özür dilenecek , durum düzeltilecek ve ADALET sağlanacaktır böylece . Ancak hayatın ve kainatın bize adalet ve mutluluk gibi bir vaadi hiç olmamıştır , yeryüzündesiniz , hissedin , yaşayın, görüp duyduklarınız , içinizde yer edenler sizindir , hepsi bu .   Beşer zihniyle algılayamayacağımız çok daha mega bir sistemin içinde hiçe yakın miniklikte bir yer işgal ettiğimizi hazmetme noktasında çoğu kez suçlama eğilimi minimize olacaktır. Bu sistemin görünürdeki "kazananları" dahi bu özellikten muaf değildir. Kainatın bazı sabit yasalarına da istisnasız hepimiz tabiyiz. 40 katlı bir plazadan kendinizi atacak olsanız , zengin ve iyi görünümlü bir yönetim kurulu üyesi de olsanız , iyi kalpli kendi halinde bir işçi de olsanız , yere çakılacağınız kesindir. Bu sistemin şaşmaz ve istisna tanımayan yasaları içinde , içimizde biriktirdiklerimizi dünyanın ve insanların iyiliğine kullanarak yeryüzündeki nöbetimizi sakince tutup , zamanı geldiğinde yerimizi yeniye bırakmak bence en sakin ve acısız yoldur. Tüm yaşadıklarımız , gördüklerimiz ve hissettiklerimiz bizlerin üzerine sabit  yazan sivri uçlu birer plümdür. Geri dönüşümü yoktur ve kainatta asla yok olmazlar. "Sorumlu" yu dışarıda bulsanız dahi, kitabınızda yazılar yazılmıştır ve sabittirler . Çünkü kainatın bir diğer yasası da " telafisizlik" yasasıdır. Size "telafi" diye sunulanlar , çoğu kez gerçekliğin "muadili"dir ve kendinizi daha kötü hissetmenize yol açabilirler. "Sorumlu" yu arama çabası olmadan ama düz bir varoluşa da garkolmadan dengeyi ve dozu yakalayabilmek ...işte bence bütün mesele buradadır..   

Saygılarımla
Quality has no fear of time ..


Eylül 17, 2008, 06:10:10 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Sn.Nueva
 Bu dünya hayatımızda haddimizi bilip gözlerimizi kapıyacaksak yol buysa bunu yapalım,yapıyoruz da zaten ama bir çoçuğun ameliyat masasında kalmasına bir bombanın hedefi olmasına bir deprem enkazı altında kalmasına gözümü değil sanırım kalbimi kapamalıyım yakındığım konu budur.O yüzden çok sevdiğim Tanrımla kavgalıyız.

Elimizden geldiği kadarıyla yakınarak,ağlıyarak bir şeyler yaparak gözlerimizi kapamalıyız bence..Yoksa sizede katılmıyor değilim ah birde aniden bulan ölüm,zulüm olmasa..

Saygılarımla...


Eylül 17, 2008, 06:17:12 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 202
  • Cinsiyet: Bay

Elbetteki gönül ister, manevi değerler hususundaki (tanrı - kul ilişkisi,  inanışlarımız vs...) eşit olduğuna inandığımız değerler, maddi ölçülerde de eşit olsun fakat; şunu da unutmamak lazım.

"Bu dünyada herkes patron olsa o zaman ne olurdu?" bir de böyle bakmak lazım. Ne doğru olurdu ki? Ben insanlığı kocaman bir matematik işlemine benzetiyorum. Ahenk ve dengenin sürekli olarak sonuca ulaşması için hepimize ihtiyaç var. İnsan önce kendini önemsemeli ki kendine ve çevresine faydalı bir birey olsun.

Doğum ve ölüm anını seçemiyoruz, ailelerimizi de seçemiyoruz ve sizin de belirttiğiniz gibi onlarda bizi seçemiyor fakat; sizi seçebilme ihtimali bile olmayıp sonra da fedakarca bizleri yetiştiren ailelerimiz  ve toplumdaki tutumlarımız doğrultusundaki yerimiz neticesinde,  birşeyleri şekillendirebilemek için, fırsatlarla dolu anlar yaşıyoruz.

Ancak; sürekli olarak bunları farkedemiyor olmamızdan ötürü günde, haftada, ayda ve bazılarımız içinde yılda bir kaç kez güzel şeyler yaşıyoruz :) Sonra da kızıp dururuz, "yok bu neden böyle yok şu niye böyle oldu?" gibi...  "Peki sen arzu ettiğini elde edebilmek için ne yaptın?" Madem ki şu yada bu şekilde evrene ayak basıyorsunuz o halde ölüme kadar olan süreci en güzel şekilde yaşayıp, evrendeki yerimizi en şahane şekilde devam ettirelim.

Bazılarımız şanslı doğuyor, bazılarımız da şansı kendisi yaratıyor. Önemli olan fırsatlara ihtiyacımız olduğu anda, ufkumuzu açık tutmak hepsi bu.

Üzülerek, ben neden başarısızım diyerek, o porche'ye biniyor ben neden yürüyorum diyerek bu hayat geçmez.

Geçenlerde bir filmde hoş bir söz duydum "Fedakarlık yoksa, başarıda yok...!"

Sevgiler


Eylül 18, 2008, 12:56:26 öö
Yanıtla #6
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Hamlet'in "Dogarken ailemizi secemedigimiz gibi, olurkende zamani ve mekani bile secemiyoruz. Isin ilginc yani, dogarken ailemiz bile bizi secemiyor. Onumuze cikacak imkan ve firsatlari bilemedigimiz gibi, bunlarin bircogunuda nasil kullanacagimizi bilmiyoruz. Yaptigimiz seylerin iyi yada kotu olup olmadigini bile tam olarak bilemezken, ve hala Dogrunun goreceligi konularini tartisirken, hayatimizdaki yonu nasil, kime ve neye dogru cizebilirizki? Cizdigimiz yolumuzun dogrulugundan nasil emin olabiliriz? " gibi cevabi cok uzun olabilecek ama kisisel olacagi icin diger bir kisiyi tatmin etmeyecek ya da aslinda cevabi olmayan sorusuna bir alinti ile yanit vermek istiyorum. Belki de yaptigimiz seylerin dogrulugu konusunu bir parca aydinlatmis olur:

BES ONEMLI DERS
 
Birinci Ders:
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru söyleydi :
'Hergün okulu temizleyen hademe kadının ilk adı nedır ?'
Bu her halde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını, yerleri sılerken, hemen  hergün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan  olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki ! Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test  sonuclarına dahil olup olmadığını sordu.
'Tabii, dahil' dedi, Hocamız...
'İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...'
Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. Hademenin adını da...
Dorothy idi.

İkinci Ders :
 
Bir gece vakit gece-yarısına doğru Alabama Otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan Boşanırca yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. geçen
her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir beyazın bir zenciye, hem de Alabama'da, yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda...
'Geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın...
En İyi Dileklerimle,
Bayan Nat King Cole.'
 
Üçüncü Ders :
 
Size Hizmet Edenleri Hep Hatırlayın...
Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu... Çocuk sordu:
'Çikolatalı pasta kaç para ?'
'50 Cent.'
Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
'Peki, Dondurma Ne Kadar ?'
'35 Cent.' dedi garson kız, sabırsızlıkla. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki...
Çocuk parasını bir daha saydı ve
'Bir dondurma alabilir miyim, lütfen ?' dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı mizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu, birden. Masayı sanki akan gözyaşları temizleyecekti.
Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 Cent'lik bahşiş duruyordu..
 
Dördüncü Ders :
 
Yolumuzdaki Engeller...
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diye gözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolasıp saraya girdiler. Pek çogu kralı yüksek sesle
eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye
 başladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...  'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.' diyordu kral. Köylü, bügün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.'
 
Beşinci Ders :
 
Önemli Olan Vermektir..
Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam şansı, beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi bir şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden antikorlar oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve 'Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı' dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içcine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu... Gülümsemesi de yok oldu.
Titreyen bir sesle doktora sordu :
'Hemen mi öleceğim ?'
Ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu.
 
Lutfen her bir dersi tekrar tekrar okuyup anlamaya, anlamaktan da ote dusunmeye calisin, bilin ki bu 5 ders bile bize, belirsizliklerle dolu hayat yolumuzda bir yol cizmeye yardimci olacaktir.

Sevgi ve Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Eylül 18, 2008, 03:13:13 ös
Yanıtla #7
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Dino, bu 5 dersi paylaştığınız çok teşekkür ediyorum. Yazıyı kopyaladım ve bir çıktısını aldım. Deiğiniz gibi tekrar tekrar okunmalı, anlanmalı, üstünde düşünülmeli.

Sevgi ve Saygılarımla.


Eylül 18, 2008, 04:33:49 ös
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 181

İnanılmaz güzel bir yazı sayın dino...bende çıktısını alıyorum
Sevgiyle kalın
...Söyleceklerimi yukarda söyledim zaten...


Eylül 18, 2008, 07:35:56 ös
Yanıtla #9

İnanmiyorum, Bilgi sonunda biseyi begendi.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.