Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİRİNCİ HAÇLI SEFERİ - 2  (Okunma sayısı 3057 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 24, 2009, 12:24:48 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



PIERRE L’ERMITE

Bu adamın aslında kim, gelmişinin geçmişinin ne olduğu pek iyi bilinmiyor.

Bir keşiş gibi giyinirdi. Asıl adının, Pierre d’Amiens olduğu söylenir ama bu giyim tarzı nedeniyle hemen hemen her yerde “münzevî biri” anlamına gelen “ermite” ya da “hermit” sıfatıyla anılmıştır.

Oysa hiç de inzivaya çekilmiş biri gibi davranmazdı. Dur durak bilmeksizin oradan oraya dolaşır, gittiği her yerde halkı çevresine toplar, sanki bir din adamıymış gibi vaaz verirdi. Görünümü bakımından ufak tefekti ama konuşmaları pek etkileyiciydi.

Bir zamanlar Kudüs’e gitmiş, Müslümanların diğer dinlerden olanlar için koyduğu ayak bastı ücretini ödeyip iyice gezmişti.

Oraya hac amacıyla, sadece merak ettiğinden, serüven aramak için ya da «Geçerken uğradım.» gibisinden gitmiş değildi. Belli ki bu yolculuğu amaçlı olarak, özellikle yapmıştı.

Kudüs’te bir Hıristiyan kilisesi de vardı sinagog da. Müslümanlar, kentte kalan Hıristiyan ve Yahudilere tolerans göstermişti.

Pierre l’Ermite, kilisenin patriği Simeon ile uzun görüşmeler yapmıştı. Kendisini, bu kutsal kentin Hıristiyanlara göre şu dayanılamaz halini görünce çok üzülmüş hatta yıkıma uğramış ateşli bir dindar olarak göstermişti. Bir anda patriğin sempatisini ve güvenini kazanmıştı. Ona, bu duruma bir çare bulunması için doğrudan papaya acıklı bir mektup yazmasını öğütlemiş, üstelik bunu yapmasını sağlamıştı. Sonra da bu mektubu kendi eliyle papaya iletmeyi üstlenip, soluğu Roma’da almıştı.

Kendisine dikte ettirilmiş olduğu üzere; Kudüs Patriği Simeon mektubunda Hıristiyanların burada ne kadar ağır koşullar altında yaşadığını, Müslümanların her gün İsa’nın anısını nasıl biraz daha yıpratarak kutsal mezarı kirlettiklerini, Hıristiyanlar için bunun ne büyük ve dayanılamaz bir işkence olduğunu anlatıyordu. Papadan, buna mutlaka ve bir an önce son verilmesi dileğinde bulunuyordu.

Patriğin mektubunun yanı sıra Pierre l’Ermite papaya kendi izlenimlerini de anlatmış, bol abartmayla onu iyice doldurmuştu.

Papa, bunların hepsini öteden beri zaten bildiğini ama elinden bir şey gelmediğini belirtmiş, açıkça çaresizliğini dile getirmişti.

Zaten Pierre l’Ermite de papanın böyle demesini bekliyordu. Ona tarih boyunca her ne zaman kılıç ile haç birleşip birbirine destek vermişse hiç kimsenin bu gücün önünde duramadığını hatırlatmıştı. Avrupa’daki çoğu ülkenin, başta krallar olmak üzere, kontları, şövalyeleri, askerleri ve tüm halkıyla Kudüs’ün Müslümanların elinden kurtarılması için her türlü özveriyi göstermeye hazır olduğunu ileri sürmüştü.

Pierre l’Ermite’in dediğine göre, bu bağlamda başta Fransa gelirdi. Şayet Fransa kralı bu işe girişirse, ondan aşağı kalmak istemeyecek olan İngiltere kralı ve Kutsal Roma imparatoru da onu izlerdi. Yeter ki papa bu kutsal girişim için bir çağrıda bulunsun!

Papaya göre böyle bir çağrıdan bu gezgin keşişin ileri sürdüğü gibi bir sonuç çıkmayabilirdi ama denemekten ne çıkardı? Bu işe aklı yatmış gibi göründü ama aslında kendine göre bambaşka bir gerekçesi vardı.

Bunu yaparsa ne yitirirdi ki!... Taş atıp da kolu mu yorulacaktı?

Fakat çok şey kazanabilirdi.l

Diyelim ki Fransızlar bir haçlı seferine çıkmayı kabul etti... Diyelim ki o kabul edince diğerlerinden kimileri de ona katıldı. Ne âlâ!... O zaman haçlı seferi yapılırdı. Katolik Kilisesi de bunu sahiplenir, başlatmış olmanın onurunu taşırdı.

Ancak seferin sonucunda Kudüs’ün Müslümanların elinden alınmasına garanti gözüyle bakılabilir miydi?

Diyelim ki oldu. Diyelim ki böylece Kudüs ele geçirildi... Katolik Kilisesi büyük bir başarı kazanmış olurdu. Sırtını Bizans’a yaslamış olan Ortodoks Kilisesi’ni bile ezer geçerdi.

Diyelim ki hiçbir şey elde edilemedi ve bu dava uğruna binlerce insan boşuna öldü gitti. Bunun kusuru papada ve Kilise’de değil, haçlı askerlerinin ve başlarındakilerin yetersiz kalışında olurdu. Papa bundan ötürü hiçbir sorumluluk altında kalmazdı.

Diyelim ki krallar ve diğer soylular bu çağrı üzerine pek oralı olmadı... Dolayısıyla haçlı seferi de yapılamadı. O zaman Katolik Kilisesi, dört buçuk yüzyıldan çok süredir Müslümanların egemenliği altında olan Kudüs’ün yine ele geçirilebilmesi için üzerine düşeni yerine getirmiş olurdu. Bundan sonra artık hiç kimse çıkıp da Kiliseyi Hıristiyanlığın Kudüs’teki yüce değerlerini koruyup sürekliliğini sağlamak için hiçbir şey yapmadığını, elini kolunu bağlamış durumda oturup durduğunu ileri sürüp papaları, kardinalleri, diğer din adamlarını suçlayamazdı.

Papanın haçlı seferi çağrısı yeterince olumlu sonuç verdi.

Pierre l’Ermite de bu sefer ile bağlantılı olmak üzere kendi özel hazırlığını yapmaya koştu.

Bir sonraki bölümde haçlı ordularının Kudüs’e gidişini anlatacağım.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
7852 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2007, 02:06:01 öö
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2466 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 10:50:55 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2473 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 06:26:02 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5848 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2009, 03:23:20 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2086 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2009, 12:05:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2988 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2009, 08:27:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2793 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2009, 08:25:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
10434 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2009, 08:32:44 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5540 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2010, 08:44:06 ös
Gönderen: Texan
0 Yanıt
3573 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2010, 08:28:04 öö
Gönderen: ADAM