Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: YABANCI DEVLETLERİN FİLİSTİN SİYASETLERİ  (Okunma sayısı 2330 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 10, 2009, 06:33:18 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

YABANCI DEVLETLERİN FİLİSTİN SİYASETLERİ
a) Fransa

Kanûnî, Habsburglara karşı ortak cephe oluşturmak amacı ile I. Fransuva ile yaptığı anlaşmalarla, Fransa’ya Filistin’deki Katolik mabedlerin ve Latin ruhban heyetinin korunmasını vermişti. Böylece Fransa bölgede küçümsenemeyecek bir nüfuza sahip olmuş ve Filistin, Fransa’nın Orta Doğu’daki önemli bir ticaret merkezi haline gelmişti .Fakat Kırım (1853) harbinden sonra İtalya, Almanya ve İspanya dindaşlarının haklarını korumak amacı ile bölgeye yerleşmeye başladılar.Böylece bölgedeki Fransız nüfûzu düşmeye başladı .Nitekim XX. yüzyılın başlarında Fransa’nın sadece kendi yurttaşlarını himaye hakkını elinde bulunduran bir konumu vardı . Fakat Fransa bu durumdayken bile asırlardır Suriye ve buradaki diğer bölgelerde bulunmalarından dolayı, Osmanlı bu toprakları kaybederse, doğal olarak kendilerine verilmesi gerektiğini düşünüyordu .  Fransızlar, Beyrut,  Cebel-i Lübnan ve Suriye’de oldukça çok para harcayarak, hastahaneler, mabedler yapmış, bir de tıbbiye okulu açmışlardı12.Kudüs’teki Fransız konsolosu, başkonsolos rütbesineydi. Devamlı Katolikleri himaye etmeyi kendileri için bir görev bilirler, bu konularda zaman zaman Osmanlı hükümetine karşı küstahça davranışları dahi olurdu13.
b) İngiltere

İngilizlere göre Osmanlı Devleti mutlaka yıkılacak ve İngilizlerin dünya hakimiyetine engel olması bitecektir. Akdeniz, Orta Doğu ve Afrika’nın ortalarına kadar yayılmış olan Osmanlı Devleti gerek İngilizler için gerekse Hıristiyan dünyası için korkulu bir devlet olmaktan çıkarılacaktır14.

İngiltere ilk defa Filistin’e 1840 tarihinde ” Londra Yahudi Cemiyeti” ve Londra Misyoner Cemiyeti” adlı iki Yahudi misyoner örgütle girmişti. Nitekim bu misyoner örgütlerin yardımı ile İngiltere Kudüs’te Anglikan Kilisesi, kız ve erkek okulları, kitaplıklar, kervansaraylar, hastahaneler açtı.Ayrıca Havran Dürzilerinin himaye görevini de üstlendi. Böylece kısa sürede İngiltere Filistin’de Protestan kolonisi meydana getirdi15.

İngiltere’nin en büyük amacı, Hindistan’daki müstemlekelerine yapılabilecek muhtemel saldırıları önlemek için gerekli önlemleri almak, gerekirse bunun için kara ve denizden bütün ulaşım yollarını kontrol altında tutmaya çalışmaktı16.İngiltere hükümeti Hindistan’a gidecek yolları kontrolu altına alabilmek için Mısır ve Irak bölgelerini elde etmek istiyordu. Bu bakımdan özellikle Almanların Bağdat Demiryolu’nun imtiyazını almalarına tahammülleri yoktu. Almanların Suriye siyaseti ve özellikle Kayzer’in Padişah II.Abdülhamid ile çok samimi olması, İngilizleri çok rahatsız ediyordu . İngiltere hem bu hedeflerine ulaşmak hem de Osmanlı topraklarında gözü olan Rusya’ya karşı, Osmanlı topraklarının korunması prensibini kabul etmekteydi . Osmanlı Devleti’nin ayakta kalmasını başka ne için isteyebilirdi ki?
İngiltere’nin Arap dünyasındaki ilişkileri yalnız Suriye ve Filistin’den ibaret değildi. 1899 tarihinde Arap Yarımadası’nın güneyindeki Aden’e yerleşmiş Bahreyn ve Kuveyt’teki Arap şeyhleri ile dostluk ilişkilerine girmişti . Fakat zamanımızda olduğu gibi geçmişte de Avrupa devletlerinin Türkiye’ye karşı çoğunlukla iyi niyetli davranmadıklarını görmekteyiz. Bir örnek olması bakımından şunu burada belirtmeyi vicdanî sorumluluk olarak görüyorum. 31 Temmuz 1908 tarihinde İngiltere Dışişleri Bakanı Edward Grey İstanbul’daki sefire gönderdiği telgrafta ” Türkiye gerçekten bir meşrutiyet idaresi kurar ve onu ayakları üstünde tutabilirse ve kendisi de kuvvetli hale gelirse bunun sonuçları şu anda hiç birimizin tahmin edemeyeceği yerlere ulaşacaktır. Mısır anayasa istemede daha zorlu bir yolu seçecek ve bizim bu talebe karşı koyma direncimiz çok azalacaktır. İyi bir şekilde işleyen bir Türk anayasası varken ve Türkiye’nin durumu gittikçe gelişirken, Anayasa isteyen Mısır halkının ayaklanmasını zor kullanarak bastırmaya çalışırsak durumumuz çok acayip olacaktır”.
c) Almanya

Filistin, Almanya için önemli bir doğuya açılma kapılarından birisi idi. Bu bakımdan Filistin’i ihmal etmesi mümkün değildi. Almanlar hem bankalar açarak hem de gemicilik kumpanyaları ile Filistin’e yerleşme çabası içerisindeydiler.Alman İmparatoru Kayzer Il.Wilhelm Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın, “Dünya Politikası” anlayışı içerisinde önemli rolü olduğuna inanmıştı.Almanya, Baltık denizinden Basra Körfezi’ne kadar yayılacak büyük bir dünya imparatorluğu hayali ile Orta Doğu’ya açılma ve Balkanlar yolu ile Mezopotamya’ya sızmasının getireceği menfaatlerin hülyası ile yaşıyordu21. Almanya’nın Filistin’de her gün artış kaydeden tesiri ve yayılma çabaları bu bölgedeki Hıristiyan kiliselerini ve Avrupa devletlerini rahatsız etmekteydi. “Templer” (Templar) cemiyeti Alman hükümetinin Filistin’deki karakolları olarak kabul ediliyor ve bu mason derneklerin Almanya’nın Orta Doğu’daki siyasal ve ekonomik yayılmasında önemli rol oynadıkları düşünülüyordu22. İkinci Wilhelm Almanya’nın Orta Doğu Siyasetini canlandırmak maksadıyla 1898′de İstanbul, Kudüs ve Şam’ı resmen ziyaret etmiş, Kudüs’te Alman kolonileri kurmuş, Şam’da Selahaddin Eyyûbî’nin mezarını ziyaret edip, tamir ettirmiş ve bir de gümüş kandil hediye etmişti23.
d) Rusya

Rusya bütün Osmanlı topraklarında bulunan Ortodoksların himayesini1774 tarihinde yapılan Küçük Kaynarca Anlaşması ile üzerine almıştı. Diğer taraftan 1882 tarihinde Filistin’de “İmparatorluk Ortodoks Filistin Cemiyeti”ni kurdu. Diğer Avrupa devletleri gibi Rusya da bundan sonra Ortodokslar için okullar, hastahaneler, kervansaraylar kurmaya hız verdi ve bölgede etkin olarak siyasetin içerisinde yer aldı24. Rusya’nın bir amacı da İstanbul Rum Patrikhanesi’nin Filistin’deki etkinliğini ortadan kaldırıp, kendisinin atayacağı bir patriği iş başına getirmekti. Böylece Rum asıllı bir patrik yerine Rus asıllı bir patriğin buraya görevlendirilmesini sağlarsa, Osmanlı’nın Filistin’deki Ortodokslar üzerindeki etkinliği azalacak ve kendi nüfuzu daha da artmış olacaktı. Rusya’nın en büyük arzusu Rum Ortodoks dini cemaatlerini Ruslaştırmaktı. Fakat Rusya’nın bölgedeki bu siyaseti hem İngiltere hem de Fransa tarafından endişe verici bir gelişme olarak görülmüştür25.

Filistin topraklarında Rusya26da Fransa gibi pervasız davranır ve Rum ruhanilerini koruma bahanesi ile bir devlete yakışmayacak çirkin siyaset izlemekten kaçınmazdı. Saray ve Babıâlî ise Rusların korkusundan işi daima gevşek tutardı27. Kudüs’teki Rus konsolosu kilise meselelerinde Rus devleti için Fransa’nın Katolikleri himayede elde ettiği hakların bir eşini ve mümkün olduğu kadar daha çoğunu isterdi. Bir takım haklar koparabilmek için zaman zaman emrivaki yapmaktan kaçınmazdı28.Diğer devletler gibi Rusya, Orta Doğu’daki devletler arası rekabette kendisi de yer almış hatta Filistin’den başka Suriye’de halkın Ortodoks olmasından yararlanıp kiliseler ve misyoner kurumları açmaya çalışmıştır29.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
3964 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2008, 11:51:54 öö
Gönderen: MASON
0 Yanıt
2158 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 01, 2011, 10:22:14 ös
Gönderen: TUTMOS
3 Yanıt
3192 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2015, 06:23:21 ös
Gönderen: Alşah