Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KÖTÜLÜK  (Okunma sayısı 5293 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 08, 2011, 08:30:27 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

ve Tanri biricik "kuzusunu", bizi kötülüklerimizden kurtarmak veya temizlemek icin gönderdi, ve Tanri biricik "kuzusunu" bizim kötülüklerimizi, günahlarimizi üstlensin diye feda etti, cünkü biz günahkar ve kötü dogariz.


Kötülük nedir?
Biz niye kötüyüz veya kötü (günahkar) dogariz?
Kötülük gercekten Einstein"in dedigi gibi ( bir filimde izlemistim) iyiligin azliginin bir sonucumu, yoksa kötülükte iyilik gibi ve ondan bagimsiz sartlarin dayatmasi ve sonucu olarak ortaya cikan bir olgumu?
Kötülük bize Tanri tarafindan verilen hatta (kader) alnimiza yazilan bir özelligimizmi? Yoksa iyilikte oldugu gibi (Platon" deyimiyle)özellikle maddi mallarin sahiplenilmesiyle yani özel mülkiyetle ortaya cikan bir seymi?
Kötülügün kaynagi gercekten Seytan"mi, öyleyse Tanri Seytan"i niye yaratti ve Tanri neden cennete elma agacini koydu ve Seytan araciligi ile bizi suc islemeye itti?
Bazi arkadaslari duyar gibi oluyorum," Tanri bize secme özgürlügü verdi" diye. Bunu idda etmek kadere inanmamaktir, yani herseyin yaradandan gedigine inanmamaktir ki buna inanmayanda "müslüman" degildir.
Hadi diyelim Tanri bize "secme özgürlügü" verdi, tamamda genlerimize niye kötülügü kaydetti, biz bu kötülügü niye yapti, yoksa hersey bizim ailemizden, cevremizden (mahallemizden),toplumumuzdan, aldigimiz egitim sistemimizden ve icinde yasadigimiz maddi ve manevi (bunun icine dinimizi, irkimizi, siyasi ve politik görüsümüzü vs.vs.koyalim) kosullardan edindigimiz, diger bir deyimle bunlarin bize kazandirdiklari bir özelligimizmi?
Gelin olaya birde surdan yaklasalim, bütün meselenin ne Tanri"ile nede sartlarla veya surtlarla bir alakasi var, eee neyle alakasi var??????
Eminim hepimiz hayatimizda bir veya birkackez asik olmusuzduz, aman Tanrm ne güzel günlerdi:::::)))))
Ah o kalbimiz, nasilda burkulurdu demi??? Evet hepimizin bir kalbi var ve heyecanlandigimizda kalbimiz hizla carpar, asik oldugumuzda bazen bize endise verecek kadar degisik hallere girer kah sikinti kah sevincten kafesine sigmaz olur.Kimi insan ( benim gibi melankolikler veya sip sevdiler) hayatlarinda bir cok kez asik olurlar, hatta bircoktanda fazla ve bunlarin %95 "i gayet hafif atlatilir, ama bazi insanlardada öyle bir siddetli gecerki intaharlara kadar sürükleyebiliyor, yani kiminde az kiminde cok, kiminde hafif kiminde siddetli.
Ama asil mesele, bu yasadiklarimizi yani kalbimizin aldigi durumu, bütün bu hislerimizi ciplak gözle göremeyiz ve bunlar ancak eyleme döküldükten sonra ve genelde sonuc itibariyla görülürler veya bunlar sanatin bir cok dalindaki eserlerle bize ayan olurlar ve en önemlisi ve benim asil meseleyi baglamak istedigim nokta, biz bu özelliklerimizi zaten genlerimizde tasiyorduk ve bunlarda diger bir cok özelligimiz gibi evrimimizle, zaman ve mekanla baglantili olarak ve degisik sekilde tanimlamalarla bu güne geldiler.
Peki biz kötülük kavraminida bu baglamda degerlendiremezmiyiz, yani kötülükte bizim taa ilk hücreli canlidan beri icimizde genlerimizde hep vardi ve bizimle beraber , beynimizin ürettigi bir sey olarak evrimlesip, zaman ve mekan icerisinde degisik taminlamalarla bugüne kadar geldi.



Evet simdilik konumu burada noktalayip sözü bu konularda benden daha bilgili arkadaslara birakiyorum

Saygilarimla.


Ekim 08, 2011, 09:41:22 ös
Yanıtla #1

Ben de bu kötülük konusunun biraz incelenmesi gerektiği kanısındayım.

Sayın Tij, kötülük konusunu özgür iradeyle, tanrıyla ve şeytan kavramıyla açmış. Bence, kötülük incelenecekse eğer bu kavramlardan öncesiyle incelenmeli. Din içinde "kötülük" diye bilinen çoğu şeyin kötü olmadığını, en azından pratik sonuçlara bakarak görebiliyoruz. Yani din diye ortaya konan kurallar bütününün "kötülük" kavramıyla yola çıkarsak, kötülüğü objektif bir şekilde ele almakta biraz zorlanırız.

Ben katıksız kötülüğü "kötülük" olarak görmek istiyorum. Yani dine bakarsak, günah=kötülük olduğu için, zina bir kötülük sayılır. İbadetsizlik bir kötülük sayılır. Halbuki bu tür şeyler olsa olsa tanrı katında bir kötülük olabilirler. Olur veya olmaz, bu en azından diğer insanları ilgilendirmez. Dini kaynaklar içindeki kötülükler, kişinin kendisini ilgilendirir. Ona göre bir kötülük yapmıştır. Ama kimseye zararı olmamıştır.

Ben daha çok diğer insanlara zararı dokunan eylemleri kötülük olarak algılıyorum. Soruya, şöyle başlayabiliriz o zaman; "Bir insanı, hangi neden diğer insanlara kötülük yapmak ihtiyacında bırakabilir?"

Soruya böyle başlamak gerekir, çünkü diğer insanlara zararı dokunmayan bir şeyin etkisi, dünyamızda hissedilmez.

Thomas Hobbes, "insan insanın kurdudur" der. Burada Hobbes, her insanın bir çıkar hesabı olacağını söyler.Dolayısıyla başkasının malı ve canı tehlike altındadır. Bu yüzden, insanlar bir "düzen" kurmayı gerekli bulmuştur der. Burada düzenden kastı, bir devlet ve o devletin herkesi bağlayıcı kılacağı hukuk kuralları bütünüdür. Gerçekten de, kendi kendine evrilen "doğal hukuk" kötülüğü engellemede çok etkili olmuştur.

Yani Hobbes, kötülüğün kaynaklarından birini açıklıyor. Bu kaynak Hobbes'a göre, Platon'un dediği gibi "özel mülkiyet" değildir, özel mülkiyet, evet, bir başka insanı kötülük yapmaya, o mülkü, o insandan zorla almaya iten bir motivasyon olabilir. Ancak doğal hukuk bunu önler. Hobbes'a göre kötülük, insanın çıkar duygusudur. Her insanın ihtiyaçları olacağı için, o ihtiyaçları, kuralsız bir ortamda başka insanları ezerek elde edebilir. Ve bunun adı kötülük olur. (Hoş, kimi filozoflar, güçlünün ayakta kalmasını isterler. Yani onlara göre bu bir kötülük değildir. Güçlü olanın hakkı gücünü kullanıp almaktır. Zayıf olanın ise bir hakkı yoktur, kaçıp saklanmaktan başka.)

Her tür ekonomik suçu, böylece Hobbes'un "çıkar" kavramına bağlayabiliriz, ve kötülük denen şeyin nedenlerinden birini ortaya koymuş oluruz.

Fakat bence kötülük, sadece ekonomik çıkarlardan ibaret değildir. Herhangi bir parasal çıkarı olmadan da bir insan kötülük yapabilir. Bunun için fiziksel zarar şartı da koymak gerekmez. Ortada hiçbir fiziksel hasar olmadan da bir insana kötülük yapılabilir. Örneğin, bir insan, bir başkasını küçük düşürmek isteyebilir. Ona kasti olarak yanlış kararlar verdirebilir. Onun başarısını engelleyebilir. Ona köstek olabilir. Onun saygınlığını düşürmek isteyebilir. Hiçbir parasal çıkarı olmamasına rağmen, gerçekleri tersyüz edebilir. Gerçekleri saklayabilir. Birini, bir diğerine karşı çarpıştırabilir.

Bunun gibi kötülüklere neden olan şey de, kişisel güvenlik duygusunun kaybolmasıdır diye düşünüyorum. İnsanın güven duygusu, para kadar önemlidir çünkü. Kendisine güveni olmayan insan, kolaylıkla kıskançlığa kapılabilir. Onun başarılarını bu yüzden engellemek ister. Kendisine güveni olmayan insan, başkalarının güveninden rahatsız olabilir. Onları küçük düşürmeyi böylece ister. Kendi inandığı ve güvenli bulduğu şeylerin "gerçek olmadığını" öğrendiğinde, buna karşı durabilir, ve insanların da kendisi gibi düşünmesini, inanmasını vb. sağlamak için gerçekleri ters yüz eder, onları görmezden gelir. Özellikle bu sonuncusu, tarihte öyle yıkımlara neden olmuştur ki, Hobbes'un çıkar için hırsızlık yapmak zorunda bırakan kötülük tanımı, bunun yanında çok çocukça kalır.

Saygılar



Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ekim 09, 2011, 08:59:59 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Selamlar sy.popperist
benim sordugum genel anlamda kötülük, sadece insanin kötülügü degil ayni anlamda Tanrininda kötülügü ve ben olayi sadece din ve Tanri cercevesinde sormadim bilakis olayi genel anlamda ( sistem, sartlar,din, kültür,biyoloji, vs.vs.) sorgulamaya calistim. Dikkat ettiyseniz hic bir yargida bulunmamaya calistim. Demin dedigim gibi Tanrininda "kötülügünü" acmaya calistim. Isterseniz bir örnekle yola cikalim, resmi rakamlara göre 18 bin, resmi olmayanlara göreyse 50 bin insanin öldügü Marmara depremini nasil aciklarsiniz bana ( tabi konumuz kötülük )

Saygilarimla


Ekim 09, 2011, 09:26:10 ös
Yanıtla #3

Tanrının kötülüğü diye bir şey bana mantıksız geliyor. Çünkü tanrı dediğimizde, tanrı ile birlikte var olan bir unsur olan ölümden sonrası yaşamı da hesaba katmak zorundayız. Sadece dünya hayatını kapalı bir sistem olarak almak, ölümü kötü gösterir. Fakat ölümden sonrası (ahiret) varsa (ki tanrı dediğimizde bunu zımnen kabul etmiş oluruz) ölüm bir yerden bir yere geçişten ibaret olur. Bu kötü veya iyi diye nitelendirilemez. Doğal bir şeydir.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ekim 09, 2011, 09:42:53 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Sayin popperist,
siz birakin simdi öteki dünyayi gelin önce burdaki dünyayi biraz cözelim. Siz benim verdigim örnegi sanirim benim anlatmak istedigim anlamda anlamadiniz, ben ölümlerden bahsetmiyorum, ben olayin kendisinden bahsediyorum, yani Tanri insanlara bu "kötülügü" niye yapti ve 50 bin insanin ölümüne sebep olan böyle bir depreme sebebiyet ( izin ) verdi.
saygilar


Ekim 09, 2011, 09:58:16 ös
Yanıtla #5

Sayın Tij, doğa olayları "kötü" veya "iyi" diye nitelendirilecek şeyler değildir. Bunlar "doğal" olaylardır. Bir insanın kanser olması da doğaldır, bir annenin çocuğunu düşürmesi de doğaldır. Bunlara tanrı izin verir, çünkü doğaldır. Tanrı, newton'un etki tepki yasasını, insanlar ölecek diye, doğa olaylarından çıkarmaz. Ölüm de, kaza da, türlü türlü üzücü olaylar da hayatın içinde vardır. Depreme neden olacak tektonik olaylar zinciri varsa, deprem de olur. Bu aynen sizin sinir sisteminizin otonom çalışıp uyurken nefes alabilmenizi sağlaması gibi "doğal" bir şeydir. Tanrı, birileri ölecek diye, balkondan aşağı düşen bir saksıyı durdurmaz. Evet, sonuçları insanlar açısından kötüdür. Ama ilahi açıdan bunlar "kötü" "iyi" diye nitelendirilemez. Çünkü ölüm, tanrı katında bir geçişten ibarettir. Biz o geçişten ilerisini bilmediğimiz, o insanları bir daha göremeyeceğimiz için üzülürüz. Hayatı bir kapalı sistemmiş gibi, doğum ve ölümden ibaretmiş gibi düşünmemizden kaynaklanıyor. Ha bunu düşünenler de var (ör. ateistler), ama onlar işin içine zaten tanrıyı dahil etmezler. Ama hem tanrı kavramını kullanıp, hem de tanrı kavramıyla birlikte gelen ölüm sonrasını işin içine katmamak, ölüm için tanrıya gücenmek gibi, ölümü başlı başına bir kötülük görmek gibi hatalara neden oluyor.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ekim 11, 2011, 07:06:29 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Selamlar,
sayin popperist, benim babam yaklasik 90 yil yasadi ve bundan iki yil önce ihtiyarliga bagli sebeplerden dolayi bizi terk etti, ve ben babamin olümünü hicbir zaman bir kötülük olarak degerlendirmedim cünkü benim icin olay gayet dogaldi babamda bütün öteki canlilar gibi dogdu yasadi hatta ülkemiz standartlarina göre iyide bir ömür yasadi ve organlari islevlerini yapamayacak bir duruma gelincede durdular, ben ama daha 40 yasindayim yarin ölmeyecegimi kimse garanti edemez veya kanser olmayacagimi. ama kanser oldugumdada ( eger tanriya inansaydim) sorardim ozaman neden ben neden simdi. Marmara depreminde binlerce kundakta cocuk öldü neden? O cocuklar ne günah islediler ki onlara bu yapildi? ayni siddetteki bir deprem bugün avrupanin bir ülkesinde olsa belki ölü sayisi birkac insani gecmez ama burda niye 50 bin insan öldü? Ha eger olayi doga olayi deyip Tanri"nin sorumlulugundan cikaracaksaniz ( ama sanirim size göre bütün hersey Tanri"dan gelir)  o zaman sohbetimizin yönü baska bir istikamete gider ki ordada insan faktörü öne cikar o zaman olayi insan cercevesinde tartisiriz.

Saygilarimla


Ekim 11, 2011, 08:55:32 ös
Yanıtla #7

Doğa olayı deyip tanrının sorumluluğundan çıkarmıyorum. Ben sadece, seküler bakış açısıyla, her şeyin dünya hayatından ibaret olduğu bir sistemde bu gibi olaylar değerlendiriliyor, buna itiraz ediyorum.

Tanrının sorumluluğu adaleti sağlamaktır. Hangi adaleti? İlahi, mutlak adaleti.

Sadece dünya hayatını düşünerek, beş yaşında ölen çocuğu, ileri yaşlarında ölen bir insanla karşılaştırırsanız, hata yaparsınız. Beş yaşında ölen bir çocuk ile ileri yaşlarında ölmüş bir insanın durumu, tanrı varlığında, tanrı adaletiyle eşitlenecekse, ortada bir problem yoktur. Problem, o çocuktan ayrı kalmış ailesindedir. Ama bu ailenin durumu da, çocuğunu kaybetmemiş ailenin durumuna eşitlenecektir. Bu eşitlenme için de, ölüm sonrasını pek tabii olarak düşünmek zorundayız. Eğer herkese hakkı verilecekse, ki mutlak adalet bunu iddia ediyor, ortada hiçbir sorun kalmaz. İlahi adalet varsa, insan hiçbir zarara uğramaz. İnsanın uğrayacağı zararlar da kötü olarak değerlendirilemez.

Saygılar


Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ekim 14, 2011, 08:27:31 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Selamlar sayin popperist,
biraz gec yazdigim icin bagislayin, malum hayat hizli ve biz ona yetismeye calisiyoruz.
Aslinda yazacak, en azinda size cevap anlaminda, fazla birsey yok, cünkü sizin bakisinza göre Marmara depreminde olanlarin hepsi normal,Allah"in hikmeti ve orda ölen cocuklar öteki dünyada ödüllendirilecekler ve benim görüsümce bu isin suclulari olan mütahitinden tutunda devletin kendisine kadar, hic birisi suclu degiller veya "suclularsada" cezasini öteki dünyada cekecekler. Siz bunu söyledikten sonra benim söyleyecegim fazla birsey kalmiyor.

Saygilar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
8241 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2008, 03:24:56 ös
Gönderen: amurdad
Kötü ve kötülük neden var ?

Başlatan Ozan Erturk « 1 2 » Felsefi Sorular

15 Yanıt
15451 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 28, 2012, 12:34:03 öö
Gönderen: Alşah
6 Yanıt
6494 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2013, 08:31:52 ös
Gönderen: karahan
9 Yanıt
3897 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2014, 02:25:22 ös
Gönderen: Attis
1 Yanıt
2658 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2014, 06:48:22 ös
Gönderen: Nicolus
0 Yanıt
1909 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 30, 2015, 03:04:13 ös
Gönderen: Ömercan