Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Turkiye`de Masonluk => Turkiye`de Masonlugun Tarihi => Konuyu başlatan: ADAM - Aralık 19, 2010, 11:21:03 öö

Başlık: Masonluğun Türkiye’deki Tarihçesi - 2 (Uyku Dönemi – 1)
Gönderen: ADAM - Aralık 19, 2010, 11:21:03 öö


Masonluğun Türkiye’deki tarihçesinin Cumhuriyet Dönemi bölümünün sonraki aşamasına daha sonra geleceğim. Önce belki birkaç bölüm Türk Masonluğu’nun uykuya girişi konusu üzerinde durmak istiyorum.

Bu olay, Türk Masonluğu’nun tarihçesinin en önemli olaylarından biridir ve bence böyle ayrı bir başlık altıda ayrıntılı olarak incelenmeyi hak eder. Forumda bu inceleme daha önce de yapılmış ama bir kez de ben, kendi sözcük ve üslubum ile anlatayım istedim.

Bu anlatımda, özellikle başlarda, konu dışındaymış gibi görünen birtakım ayrıntılara yer vereceğim. Bağışlayın ama gerekli…

Önce bilineni şöyle bir özetleyeyim:

1935 yılının Ekim ayında Türk Masonluğu durdu; masonik deyişle uykuya yattı. Ülkedeki tüm localar belirsiz bir süre için kapandı.

Kimileri, bu olayı «Türkiye’de mason locaları kapatıldı.» diye yansıtır. Hatta kimilerine göre o tarihte Türkiye’deki Masonluk ilga edilmişti yani ortadan kaldırılmıştır. Bu deyişlerin anlamı, bu işin masonların kendi karar ve istemleriyle değil, Masonluğun dışından gelen bir etki ya da buyrultu ile yapılmış olduğudur. Hatta kimilerine göre bu işlem Atatürk’ün isteği üzerine gerçekleştirilmiştir ki, bu da daha açık bir deyişle «Atatürk Türkiye’deki mason localarını kapattırdı.» tarzında dile getirilir.

Peki masonlar bunlara ne diyor?

Kimi masonlara göre; o sırada ülkedeki politik ortamın koşulları locaların çalışmalarını tatil etmeyi gerektirmişti. Kimilerine göre ise; görevde olanlar gereksiz yere telâşa kapılmış ve aslında bu konuda yetkileri olmadığı halde locaları kapatmıştı.

Locaların niçin ve nasıl kapanmış olduğu üzerine gerçekçi bir yargıya varabilmek, ancak bu olayı hazırlayan nedenleri iyi bilmek, anlamakla olanaklıdır. «Atatürk Türkiye’deki mason localarını kapattırdı.» diye kestirip atmak, sadece Masonluğa ön yargı ya da art niyetle karşıt olan birtakım yazarların iddiaları körü körüne, onlar öyle diyor diye doğru sayarak benimsemek olur.

İşte bu nedenlerle ben diyorum ki, bu olay öyle yüzeysel sözler, mesnetsiz iddialar, ön yargılı olduğu açıkça belli anlatımlara dayanılarak değerlendirilemez. Aklı başında ve bu olayın doğrularını öğrenmek isteyen bir kişi, konuya bir yönden değil çok yönden, hatta yukarıdan bakmalıdır.

Nitekim bu yüzden olayı öyle sadece tam 1935 yılında olan bitenlerle değil, öncesinden gelerek incelemek gerekmektedir. Bu bizim ister istemez daha Cumhuriyetin ilanından öncesine bile şöyle bir bakmamızı zorunlu kılacaktır.

İzleyecek bölümde onu yapmaya başlayalım.

Niçin izleyecek bölümde?

Çünkü bu konu öyle basmakalıp hazır değil. Bildiklerimi toparlayarak yazacağım da ondan. Ancak bir kere başlamış olmak istedim.