Masonlar.org - Harici Forumu
Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Mozart - Ağustos 18, 2011, 01:14:30 öö
-
“Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısıyla başladı. ABD, Bağdat'a yürümedi. Bunun yerine Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.
ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak'taki yeni devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani ikinci İsrail'i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular.
TSK, bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da farketti. İlk olay: Orgeneral Torumtay'ın istifası Özal'ın, "kuzeyden Irak'a girme" emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK,Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK'ya karşı ABD "tetik" düşürmeye karar verdi. "Ergenekon" tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır.
ÖKK NEDEN KURULDU
Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmektedir, dolayısıyla, "ABD güdümündeki" ÖHD, "ABD'den gelen bir tehdide karşı" kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK'da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, ÖHD'i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirdi. Yıl 1991.
ÖKK'nin PKK'yı hedef alması ve Kuzey Irak'ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır.
"Tugay" düzeyindeki ÖKK, "tümen" düzeyine çıkarıldı. Ankara'da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, "kullandığı" pek çok kişi aracılığıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.
EŞREF BİTLİS ÖLDÜRÜLDÜ
ABD'nin Kuzey Irak'taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Orgeneral Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal "hedef"e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu yolculuk önceden ABD'ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.
CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti: Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Orgeneral Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı "uygulandı" ve Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren TSK, ABD'nin "egemenlik alanı"na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi "yarı-resmi" organlarında "Türk komutanlar hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" türünden görüşlere yer vermeye başladılar.
GAZİ OLAYLARINI KİM TERTİPLEDİ
Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi’nin CNN televizyonunda Türkiye'nin '"karışacağını" dünyaya şöyle ilan etti: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir."
Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu "ifadelerle" belirtti: "Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim."
CIA Şefi’nin ve Holbrook'un "haber verdiği gibi",12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi olayları başladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.
TSK KARŞISINA POLİS ÇIKARMA
Türkiye de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı. 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir "ulusallaştırmaydı". ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak tanımlanıyordu.
ABD, "kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma" denemesine girişti. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen "İslamcı Cunta", artık "F Tipi Gladio" olarak kontrgerilla içinde TSK'den boşalan yeri alıyordu.
“F Tipi Gladio”nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7500 "CIA Peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayı’nın yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı "ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdi.
Bu harekattan 20 gün önce ismini açıklamayan bir tuğgeneral, Aydınlık dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.
TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller'in ABD'ye "örgütsel" bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Hocaefendi’ye indirdiği darbe oldu. Hocaefendi kaçıp ABD'ye yerleşti.
GLADİOCU SUBAYLAR TASFİYESİ
Mayıs 1997 YAŞ toplantısında "160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması", Başbakan Erbakan'a onaylaması için " dayatıldı". Bu uygulama, ordu içindeki Gladio'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla, artık “F Tipi Gladio”ydu. 28 Şubat kadrosu içinde "ABD'nin Truva Atı" olan bir de general vardı: Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, "İrtica", 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.
1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Karadayı şunları yaptı:
-ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı.
-Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.
-Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da "kullanılmasına" engel oldu.
TÜRKİYE’Yİ İŞGAL PLANI
1998 yılında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu "açık bir dille" belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde "ABD'yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı" olarak tarihe geçti.
Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız" diyen komutandı. Demek istediği aslında, "ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek" olduğuydu.
Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi: BİN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ABD, "bu" isim altında, 24 Temmuz 2002'de Nevada çölünde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaparak "gözdağı" verdi.
Bu, "ABD tarihinin" en büyük askeri tatbikatıydı. ABD'nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, "tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu" açık açık yazdı. Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press'e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye'de bir "deprem" oluyor (!) ve TSK, “karışıklığı önlemek için” yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs'ı kuşatıyor ve "96 saat içinde" "hedef ülkeyi" işgal ediyordu.
"96 saat", TSK'nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından "kozmik sır" düzeyinde saklanıyordu (saklandığı “sanılıyordu”). Tatbikatta işgal süresi olarak "96 saat" seçilerek, "hedef ülkenin Türkiye olduğu", "anlayan kişilere" anlatılıyordu...
GİZLİ ANLAŞMA
O dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir "gizli anlaşma" yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini "açıklayamayacağını", "gizli olduğunu" söyledi.
13 Temmuz 2003'de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı. Birinci madde: "TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi. Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu "Türk askerinin başına çuval geçirdi".
"Çuval geçirme" eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir "ihtar"dı. Başbakan Erdoğan’ın o günlerde kullandığı "müzik notası" vecizesi, yine, "anlaşmanın uygulanması gerektiğine" ilişkin TSK'ya yönelik bir uyarıydı.
"Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Başbakan, TSK'ya. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, "çuval olayı"ndan sonra Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: "TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır." Rumsfeld, çuvalı "Erdoğan'ın değil", "TSK'nın başına geçirdiklerini" böylelikle anlatarak, Başbakan Erdoğan'ın "içini rahatlatmak" istiyordu.
BEŞ GENELKURMAY BAŞKANI
Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının "artık geçersiz olduğu" açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece "Ergenekoncu" olarak suçlanmaktan kurtuldu. "Başına çuval geçirilmesi"ne ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen "akıllanmayarak" sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK'ya karşı, Org.Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.
"ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı" ve destekleyici tüm unsurlar "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı. Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök "Ergenekoncu olmadığından", onun görev süresince organizasyon "uykuya" yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı kullanılan "Şemdinli olayı"dır.
BAŞROLDE FEHMİ KORU
O günlerde, Büyükanıt "çete kurmakla" suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında "Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir. Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir.
Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu, günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD'nin belirli-belirsiz "her tür" desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye "sorun çıkarmadan" eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.
SONUÇ
Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve "1991 öncesinde olduğu gibi" ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB'nin de "bir kriter" olarak dayattığı gibi, TSK "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktır.
"AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi" itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim: CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation'un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor: "ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir." Tarih:20 Ekim 1996.
Ve ABD Ankara büyükelçiliği yapmış CIA eski elamanı Abramowitz: "Erdoğan, Erbakan'ın yerini almalıdır" Bu tarih de, 3 Kasım 2002 seçimlerinden “6 yıl” öncesidir !”
Kaynak: http://www.odatv.com/n.php?n=abd-tskya-niye-dusman-oldu-1201101200 (http://www.odatv.com/n.php?n=abd-tskya-niye-dusman-oldu-1201101200)
-
Klasik Siyonizm, Masonluk gibi komplo teorilerinden farksız, oldukça mantıklı duran ve inanılası tezler. Tam tersini iddia eden destekli ve inanılası tezler de okudum. Bu forumun bana kazandırdığı en önemli değer sanırım bu tarz komplo teorilerine mantıklı duruyor diye dogmalaştırma hatasına düştüğümü fark etmem olmuştur.
Ulusalcı diye adını yeni yeni duyduğum bu akımın radikal islamcılardan pek bir farkları yok. Kanlı devrimler, farklı düşünenlerin yok edilmesi gibi hedefler peşindeler. Radikal islamcılar ümmetçiliği kullanırken bunlar ise Türk millliyetçiliği ve Atatürkçülüğü kalkan yapmaya çabalıyorlar. Fakat ülkemizdeki insanların çok azı bu şekilde düşünüyor. Yani Allah korusun bir darbe yapılmaya kalksalardı başarılı olabilme ihtimallerini sıfır olarak görüyorum. Çünkü o kadar insanı öldüremez yada içeri almaya güçleri yetmezdi. Çünkü emrettikleri erler de onlara isyan edecekti. Ya da Suriye'de olduğu gibi dışarıdan baskı ve müdahale göreceklerdi.
Sayın Mozart sadece odatv gibi kaynakları değil tam tersini savunan görüşleri de okumalısınız.
Saygılarımla.
-
Sayin Mozart yazdiginiz veya biryerlerden aktardiginiz yazinizda anlayabildigim kadariyla TSK"ini aklamaya calisiyorsunuz.Eger dogru anlamissam bosuna ugrasmayin o TSK"nin don lastiginin parasini dahi ABD ödüyordu ve o TSK ABD"li silah tuccarlari ve ülkemizdeki uzantilari ceplerini doldursunlar diye 30 senedir ülkede bir icsavas yürütüyorlar ve 43 Bin insan öldü bu savasta, tabi bu sucu yalnizca onlara mal etmekte haksizlik olur bizdeki(hitab cümlesini tam bulamadim veya buraya yakistiramadim) politikacilarda onlar kadar suclular.
-
Bay Tij,
1- Hükümetlerin yanlış politikaları yüzünden Amerika'dan "don lastiği için" yardım alınıyorsa TSK'nın suçu ne?
Sayin Mozart yazdiginiz veya biryerlerden aktardiginiz yazinizda anlayabildigim kadariyla TSK"ini aklamaya calisiyorsunuz.Eger dogru anlamissam bosuna ugrasmayin o TSK"nin don lastiginin parasini dahi ABD ödüyordu.
2- Kanıtınızı gösterin, öyle atıp tutmakla olmuyor?
TSK ABD"li silah tuccarlari ve ülkemizdeki uzantilari ceplerini doldursunlar diye 30 senedir ülkede bir icsavas yürütüyorlar
-
Ah sayin Mozart ah
yazdiginiz ikinci soruya( ki aslinda soruda degil ama soru isaretiyle bitmis) ben simdilik ancak gülebilirim. Son 50 senedir Türkiye büccesinin yarisindan fazlasi askeri harcamalara gidiyor ( AKP dönemindede askerin yerini Polis aldi ve yeni sistemde kendi JITEM"ini ve ordusunu olusturuyor) .Ya siz hic gazete okumuyorsunuz ve dünyadan bihabersiniz yada biraz asiri milliyetcilik görüs alaninizi daraltmis.
Saygilar
-
Bayım yok öyle laf döndürmek, 2 soru sordum söylediklerinizin üzerine, onların cevabını verebiliyorsanız, konuşurum yoksa sizin söyledikleriniz bir anlamı yok çünkü dedikleriniz ispatsız. Atıp tutan biriyle neyi konuşayım.
-
Sayin "Bayim" Mozart
Birinci sorunuza aslinda sizinle beraber bende ayni"yaklasik olarak" cümleyle zaten cevap vermistim ilk yazdigim yazida lütfen birdaha ve birazdaha dikkatlice okuyun.
Gelelim ikinci sorunuza, tekrar ediyorum Türkiye"nin son ( özellikle 30 yillik) yillardaki bücce dagilimini biraz arastirirsaniz göreceksinizki silaha harcanan para egitime harcansaydi belki bugün bizim terör dedigimiz olaylar bile olmazdi.
Not: Cevabinizin birazdaha nazikce olmasini beklerdim.
Saygilar
-
Sorular orada, ama siz hala cevap veriyormuş gibi yapıyorsunuz, anladım sizi. Böyle devam edin belki sizinle konuşan bulursunuz. Benim son mesajım size karşı. Çünkü kıvıranlarla ve ispatsız atıp tutanlarla konuşmam.
-
Sayın Mozart, TSK kritik üs bölgelerinden birinde askerlik görevimi yaparken farkettiğim kadarıyla söyleyebilirim ki karşılaştığı teröristlerle tabur komutanları ateş emri vermediğinden dolayı çarpışmadığı ve yok etmediği için PKK bu günlere gelebilmiştir. Aksi taktirde Osman Pamukoğlu gibi paşaların 93 lü yıllarda verdiği öldürücü mücadele devam etmiş olsaydı terör bitirilebilirdi.
Bunun nedenini bir istihparat subayına sorduğumda demişti ki "aşırı zayiat verildiği için kısacası sizi sağlıklı olarak ailenize dönesiniz diye saldırmıyoruz". Gerçekten de 93 yılında bizim taburumuzdaki tüm komandolar şehit edilmişlerdir. TSK nın yaptığı bariz hataları savaş uzmanı olmadan bile görebilirsiniz. Yani içeride bariz bir vurdumduymazlık hakim gibi duruyor.
Kısacası TSK ve PKK ateşkes başlığı altında birlikte hareket ediyor, birlikte eroin kaçakçılığı yapıyorlar vb. gibi çeşit çeşit komplo teorileri üretilebilecek durumlar söz konusu.
Sayın Tij'in yaklaşımı da bir komplocu yaklaşım ve tepkinizde bence haklısınız. Sonuçta sizin yazdıklarınız da Sayın Tij'in yazdıkları da komplo teorisi çerçevesinde ispatsız kalıyor.
Saygılarımla.
-
Bay Masor1976,
Siz beni haklı olarak görüyorsunuz ama ben sizi haklı görmüyorum. Çünkü ben de askerlik yaptım, birincisi istihparat subayı diye birşey yoktur. İstihbarat subayı vardır. İkinicisi bir istihbarat subayı, size istihbarat subayı olduğunu söylemez, eğer zaten söylüyorsa o istihbaratçılıktan çıkmıştır, sözüne güven olmaz. Açıkcası söyledğinizi kafam almadı, Kurtlar Vadisi izlemiş olabilirmisiniz. Çünkü bu adamlar gerçek.
Ayrıca ben 5 ay boyunca lojmanda kaldım, subayların yaptıkları işe karşılık aldıkları para para değil, ekonomik durumları da iyi değil. Eroin kaçakçılığı gibi komplo teorileriyle TSK'ı direk suçlayamayız. Atatürk ne diyor kelimesi kelimesine olmasada "ülkemiz yenildi derlerse inanmayın, yenilen Türkiye değil, savaşı yöneten komutandır." Yani kişilerin yaptığı hatalar bütün TSK'ı suçlamamıza delil olamaz.
Ayrıca sadece magazine düşmüş komutanları görmeyin Albay Levent Göktaş gibi bir sürü komutan var bu ülkede.
Albay Levent Göktaş ile ilgili Yılmaz Özdil'in yazısı;
“Hukuk fakültesi mezunu, işletme masteri yaptı, İngilizce, Arapça, Rusça, Kürtçe bilir, kara kuşak kareteci, hem de üçüncü mertebesinde, yüksek irtifa paraşütçüsü, 15 bin feet’ten 3 bin 500 defa, 30 bin feet’ten 30 defa serbest atlayış yaptı, derin su dalgıcı, uluslararası özel kuvvetler şampiyonasında üç defa dünya şampiyonu oldu, sıkı durun bin 500’e yakın sıcak çatışmaya girdi, Zap kampı basılırken sadece 18 gün içinde 54 defa namlu namluya vuruştu, 3 tane üstün cesaret madalyası var... Bir albay bu.”
-
Sayın Mozart, ben çatışma yaşamadım cephede öldürülmek çok arzu ettiğim bir şeydi fakat nasip olmadı. Ateşkes vardı.
Fakat 1993 de 2 amca oğlu şırnakta askerlik yaptılar. Anılarından dikkatimi çeken bir mevzu vardı. Teröristler arada sırada silahların menzilinden uzaktan tabura taciz eteşi yapıyorlarmış. Amcamın oğlu haberleşmede yani telsizdeymiş. Tabiki alarm verilince her kezin silahını alıp koştuğu bir nokta olur mevzilerde vb. Taciz ateşi başlayınca bu telefonla bilgi verip mevziye doğru yaklaşıyor. Bakıyor ki mevzideki asker tek tek düşüyor. Çocuklar korkudan bayılmışlar. Teröristler çok uyanıklar. Yani uzaktan tazic ateşi yapıp asker acemi mi diye nabız yokluyorlar. Belki de yakınlardan sızan terörist gelip bayılan çocukların boğazını kesebilirler vb. pek çok senaryo yazılabilir.
Burdan çıkardığım sonuç acemi birliğinde 3 mermi sıkarak profesyonel katillerin kucağına atılan o çocuklara yazık oluyor. Kısacası pisi pisine şehit veriyoruz.
Benim TSK nın terör politikasına bakınca gördüğüm tablo, terörü bitirmek istemedikleridir.
İstihbarat subayı derken kastım s3 departmanındaki görevli bir subaydı. Her üs bölgesinde istihbarat bölümü vardır.
Saygılarımla.
-
Bay Masor1976,
Bunun nedenini söyleyebilirmisiniz? Ama bunu lütfen genelkurmay başkanı bazında anlatın, çünkü askerlik yapmışsınız, komutan demek tanrı demektir askeriyede. Nasıl söz dinlendiğini en az benim kadar biliyorsunuzdur.
Şimdi bir genelkurmay başkanı neden terör bitsin istemez, çok merak ediyorum!
Benim TSK nın terör politikasına bakınca gördüğüm tablo, terörü bitirmek istemedikleridir.
-
Sayın Mozart, Osman Pamukoğlu paşanın kan uykusu adlı söyleşisini izlerseniz güçleri varken bitirmedikleri konusunda bir kanaat oluşur. Neden bitirmek istemiyorlar sorusuna karşı ise her siyasi gurubun ruhunu okşayacak çeşitte komplo teorisi üretebilirim.
Saygılarımla.
-
Ya varya hepiniz aynısınız. Konuşuyorsunuz konuşuyorsunuz ama iş mantığa gelince fikir üretemiyorsunuz çünkü her denilene inanıyorsunuz. Ben Osman Pamukoğluna sormadım, Size sordum. Çünkü siz bir teori attınız.
Dışarı çıkmam lazım, konuşacak birşey de kalmadı zaten. Sevgiyle.
-
Iyi bende bu konu hakkindaki son sözümü söyleyeyim bari.
Masor1976 isimli arkadasin dedigi gibi siz galiba cok fazla oda.tv izlemissiniz.Bakin Masor1976 yeni bir komplo teorisi ortaya atiyor" Kisacasi TSK ve PKK ateskes basligi altinda birlikte hareket ediyor, birlikte eroin kacakciligi yapiyorlar vb. gibi cesit cesit komplo teorileri üretilebilecek durumlar söz konusu" diyor. Ben yine insafli davranmisim kendi komplo teorimde :D :D :D :D
-
Sayin Masor1976 sizin "komplo teorisi"dediginiz seyi 90li senelerde Tansu Ciller basbakaniken bir alman savci rapor halinde yazdi ve direkmen isim vermeden Tansu Ciller"i ve onun emrinde kurulan bir örgütü kast ederek uyusturucu ticarati yaptiklarini bütün kamuoyuna duyurdu ve türkiyedende hicbir cevap gelmedi. Bilmem budami "komplo teorisi". Arti benim yazdiklarima nasil "komplo teorisi"diyorsunuz anlamis degilim. Ben sadece son 30 senede büccenin cogunun askeri harcamalara ayrildigini yazdim, bunun neresi komplo teorisi ?
-
Sayın Tij, tüm TSK yi ve tüm devlet çalışanlarını bu teoriye ortak edemeyiz. Yani namusuyla ekmek parasını kazanmaya çabalayan ve vatanı için canını veren ve vermeye her an hazır olan çok fazla askerimiz var. Bu gün ülkemizde özgürlükler bağlamında vb. pek çok konuda eskiye nazaran çok büyük gelişmeler var. Bunu gençlerin farketmeleri mümkün değil.
Çünkü bu olumsuzluklar yaşamadılar. Bu nedenle bu gençlerin beyinlerine komplo teorilerini dogma olarak kazımak malesef çok kolay oluyor.
Partizanlık gibi durabilir bu lafım fakat ben çocukken istanbulun haline bakınca gördüğüm manzara sular ayda bir kaç gün pas olarak akar fakat düzenli olarak su faturası gelirdi, her bahçede su tulumbası vardı, elektrikler günde 10 kez kesilir arada sırada kendini gösterirdi, bu kesintiden buzdolabı filan surekli bozulur tamirciler bayram yapardı, yollar o kadar çamur içindeydi ki yürürken ayakkabım çamurda kalır döner tekrar giyerdim ve o çamuru okula gidince yıkarken çok büyük uğraşlarıma rağmen nasıl çamursa ayakkabımdan çıkartabilmem mümkün olmazdı otobus yeterli sayıda olmadığı için insanlar kapılarda asılı vaziyette işe gider biz de her gun okula geç kalırdık çöpler toplanmaz levent gibi merkezler bile leş gibi kokardı, dogalgaz olmadığı için istanbulda kışın nefes alabime olasılığınız yoktu, üsküdardan eminönüne baktığınızda taksimin v. üstünde kapkara bir bulut görebiliyordunuz. vb. Bunu yapanlar bu gün hükumete yüklenen solculardan başkası değildi. şöyle demiştim Eger bu istanbulu biri düzeltirse, o ülkeyi hatta dünyayı bile düzeltir. Umutla düzeliriz diye bekliyorum.
Saygılarımla.
-
Ya varya hepiniz aynısınız. Konuşuyorsunuz konuşuyorsunuz ama iş mantığa gelince fikir üretemiyorsunuz çünkü her denilene inanıyorsunuz. Ben Osman Pamukoğluna sormadım, Size sordum. Çünkü siz bir teori attınız.
Dışarı çıkmam lazım, konuşacak birşey de kalmadı zaten. Sevgiyle.
Sayin Mozart,
Sokak uslubu takinarak saygiyi dusuren tarzda hitaplar hos gorulmeyecektir. Gosterdiginiz saygi yanlizca kendi itibarinizi degil, forumun duzenini ve diger uyelerin saygi seviyesinide etkilemektedir. Rica ediyorum.
Saygilarimla
-
Sayin Mason ya siz ermis bir insansiniz ve icimden geceni okudunuz, yada Foruma gercekten hakim ve isini elinden geldigince layikiyla yapan bir insansiniz, cünkü Mozart arkadasin bizlere "bayim" veya "siz hepiniz aynisiniz" gibi bu Forumun genel sayginligina yakismayan hitablarda bulunmasini Foruma tasimayi düsünüyordum ama sanirim gerek kalmadi. Birde sizden bir ricam var, bana nasil baslik veya yeni konu acabilecegim konusunda yardimci olursaniz sevinirim.
Saygilar
-
Sn. Tij,
Konuyu açmak istediğiniz bölüme girerseniz sağ tarafta "YENİ KONU" linkini göreceksinizdir. YENİ KONU sekmesine tıkladığınızda konunuzu düzenleyip ilgili bölümde yeni bir başlık açabilirsiniz.
Saygılarımla.
-
Bay Tij,
İspatlayamadığınız, yalan dolan söylediklerinizin ve cevabını veremediğiniz sorularımın sıkışmasını yaşamayın. Boş verin değmez, sadece araştırın, kitap okuyun ve birinin anlattığını dinlediğinizde mutlaka süzgeçten geçirin, hazır lop yapmayın.
Sevgiyle
-
Sayin( bay) Mozart
ben 1979 yilini Erzurumda ortaokul birde her aksam sadece alevi bir mahallesinde oturdugum fasistlerden icin dayak yiyerek gecirmis bir insanim ve 12.Eylül askeri fasist darbesini cok "güzel" yasamis bir insanim ve enazindan ne söyledigimi bilecek ve söyledigim arkasindada duracak kadar kitap okudugumu söyleyebilirim. Ona ragmen söylediginiz yinede yabana atmayacam ve okumaya devam edecem.benimde sizden bir ricam var, sizde gözünüzdeki asiri milliyetci, kendisinden ve görüslerinden baska kimseyi degere almayan su atgözlüklerinizi cikarin ve olaylara, insanlara ve hayata biraz genis ve farkli yönlerden bakin.
Saygilar
-
Benim de bı ricam var. Lütfen nezaketsiz, kırıcı, rencide edici, konudan ziyade düşündüğünü yazan (yazılana katılmayabilirsiniz, ezber olduğunu, hazıra kanmaci, lop diye alınmış vs olduğunu da düşünebilirsiniz) üyeye saldıran bir üslupla mesaj gonderilmemesin! istirham ediyorum.
Yok deniyorsa ki, ben buyum, ben boyleyim, o dediğinizi yapamam, illa incitmem, kırmam gerek. O zaman da kimse bizim uygulamalarımıza kırılmasın. NOSCE TE IPSUM.
Saygıyla.
-
Eger kastiniz benim kullandigim"atgözlügü"deyimimse, bunu halk arasindada sik kullanildigi icin yazdim, yoksa arkadasi kirma veya rencide etme amacim yok. Ama yinede böyle algilanacaksa simdiden özürdilerim ve deyimimi geri aliyorum.
-
Masonluk konusunda binlerce kitap okuyan bir insan bu konuda komplo teorileri haricinde bir bilgi edinemez. Ki çoğu antimasonik araştırmalara imza atanlar profesör düzeyinde saygın isimler de olabilir. Masonluğu ancak yaşayan bilebilir kanaati bu forumdaki her harici arkadaşın genel deneyimidir diye düşünüyorum.
Komplo teorileri sadece masonluk için değil siyasi ve dini yapılar için de fazlasıyla üretilmektedir.
Sayın Mozart'ın da bu yaklaşımla her okuduğu kitabı yazarı ne kadar saygın ve profesör de olsa bir realite olarak görmemesi gerekiyor. Bu sözüm sadece Sayın Mozart için değil kendim için de söylediğim bir temennidir. Sorun bundan kaynaklanıyor sanırım.
Yani her insanın temel karakteristik özelliği olan dogmalarının eksik veya yanlışlarına dokunulunca tansiyonunun artışıyla asabi tavırlar sergileme ihtiyacı hissetmesi.. Malesef bu forumlarda ve gerçek hayattaki sohbetlerde dikkatimi çeken ve her kezde olan bir tavır.
Sayın Mozart'ın kelimelerinde ciddi bir terbiyesizlik olmadığı için kelimelerine yansıttığı heyecanını hoş görmek gerektiği kanısındayım.
Sayın SkullG'nin de forum yöneticisi olarak forumdaki kişisel hakaretleşmelerden doğacak çirkin görüntüyü engelleme açısından çaba ve telkinlerini de göz ardı etmeden forumda fikir paylaşımı yapmaya çalışmamız daha yapıcı olacaktır.
Saygılarımla.