Komünizme olan düşmanlığı, farmasonları ve Yahudilere olan düşmanca tavırları, global bankacılık sistemine duyduğu öfke...?? Peki kimdir bu insan, hangi aileye mensup ve kökleri nedir.
Hitler, başlangıçta sözel saldırıları için hedefini uluslararası bankacılarla ve özelliklede Rothschild ailesiyle sınırlar, 1920 tarihli konuşmalarında Alfred Krupp gibi Alman sanayicilerini överken, kar sağlamak amacıyla savaşlar ve devrimler yaratan, insanları kredileri sayesinde faiz kölesine çeviren aç gözlü Rothschild ailesini yerden yere vurur ve onları lanetler....??
Kökleri anlayabilmemiz için göz atmamız gereken diğer bir bağlantı dönemin önemli bankacısı olan Max Warburg , (Birleşik Devletlerde Merkez Bankasının kurulmasında öncülük eden Paul Warburg un abisi) Alman I.G Farben firmasının yöneticisidir ve bu firma Nazi kamplarında Yahudileri öldürmek için kullanılan Zyklon B gazını üretmektedir. Rockafellerin standart oil firması ile kartel ortaklığı bulunur. Farben firmasının ana yöneticisi aynı zamanda Warburg'un new york şehir bankasınında yöneticisidir.
Bu bankanın daha sonra ismi Citibank olarak değiştirilmiştir. Rothschild - Rockafeller - Hitler arasındaki ilişkiler yumağı Hitler'in aslında kim olduğunu anlamamıza yardımcı olacak en önemli anahtardır. Büyük Rothschild imparatorluğu ve finans bağlantıları içinde bulunan güçlü iş adamlarının yahudi karşıtı olduğunu açıklayan Hitlere, neden destek verir......??
Rothschild ailesi ingiliz ve yahudidir.Adolf Hitler'i anlamamız için Psikolog Dr.Walter C.Langer in savaş la ilgili hazırladığı rapora göz atmamız yeterli olacaktır. Hitlerin babası, Maria Anna Schicklgruber adında aşcılık yapan bir kadının gayri meşru oğludur. İşin ilginç yanı Maria Anna Baron Rothschild in yanında hizmetkar olarak çalışırken 1837 yılında Hitlerin babasına hamile kalmıştır. Hamileyken viyanadan ayrılmış hitlerin *** babası Alonis'i başka bir yerde doğurmuştur. Maria Anna 5 yıl sonra gezici bir değirmenci olan Heidler ile evlenmiştir. Hitlerin babası Alonis annesinin soyadı olan Schicklgruber soyadını taşımak ta iken, kırk yaşına yaklaştığında Heidlerin kardeşi onu soyadına geçirmeyi önerir. Nüfus bürosundaki memurun hatası yüzünden soyadı HİTLER olarak kayıtlara alınır. Alonis HİTLER, devlet bürokratıdır ve kuzeniyle evlenir. 1889 yılında oğlu ADOLF doğar. Bu konu 1930 larda Hitler'in İngiliz yeğeni William Patrick Hitler, bir gazete muhabirine Alman liderin Yahudi geçmişini açıkladığı zaman ortaya çıkmıştır. Hitlerin özel avukatı Hans Frank bunu onaylamıştır, kamuoyu bunu unutsa bile Hitler hayatı boyunca bu konuyu unutmamıştır. 1.Dünya savaşından önce Viyana'da yoksul bir ressam olan Hitler kafasını ezoerik ilimler ve yahudi karşıtı propagandalarla dolduran bir sürü kitap okumuştur. Hegel'in ve felsefenin bir hayranı olarak antik tarih, doğu dinleri, yoga. okültizm, hipnotizma, teozofi ve astroloji alanlarında araştırmalar yapmıştır. Kendisi hallüsinasyon görmeyi sağlayacak ilaçlar kullanarak aydınlanmayı bile denemiştir. Hitler, Viyana'da geçirdiği süreler içerisinde Loginus'un isanın acısını dindirmek için yan tarafına sapladığı mızrağın peşine düşer. Efsanaeye göre mızrak kimdeyse dünyanın kaderini kontrol edebilme yetene ğine sahip olacaktır. İddialara göre mızrak Viyana'daki Hofburg müzesinde sergilenmektedir. Mızragın sırrını anlatan ve daha sonraları İngiltereye kaçmış olan Dr.Stein bir defasında Hitler'in mızrağın yanındayken nasıl transa geçtiğini anlatır. Hitler'in konuşmaları izlenilirse bu hal ordada görülür. Viyana'da öğrendikleri onu oldukça değiştirmiştir. Daha önceleri katolik kilisesinde şarkı söyleyen rahip olmayı hayal ederken şimdi satanist olmakla suçlanır.
Bir tarafta ideolojisini; şiddet karşıtlığı, sivil itatatsizlik, pasifizm, uzlaşmacılık, çilecilik, dinlere saygı ve teknoloji karşıtlığı üzerine oturtan Gandhi var. Diğer tarafta; binlerce, milyonlarca insanın ölümüne neden olan, tüm Avrupa’yı bir harabeye çeviren II. Dünya Savaşı’na neden olan Adolf Hitler var. Bu durum günümüz için kabul edilemez bir durum olabilir; fakat o zamanlar Amerikalı yazar Gertrude Stein, Mayıs 1934’te New York Times‘ta Hitler’le ilgili şunları yazıyor:
“Bence barış ödülünü Hitler almalı, çünkü muhalefet ve mücadele unsurlarının tümünü Almanya’dan çıkarıp atıyor. Yahudileri çıkarıp atarak, demokratik ve solcu unsurları eleyerek, herhangi bir faaliyete vesile olabilecek her şeyi yok ediyor. Bu barış demek...” (6)
1938’de, Time Dergisi Hitler’i “Yılın Adamı” ilan etmiş ve takdir dolu bir biyografisini yayımlamış. (6) Aynı “Yılın Adamı” birkaç yıl sonra milyonlarca insanı öldürmüş.
Savaş ve barış, farklı çevrelerden ve bakış açılarından bakıldığında, insanları yanlış veya doğru yollara sevk edebilecek kavramlardır. Bir tarafta tüm hayatını barışa adamış olan bir insan, diğer tarafta bütün benliğini soykırıma adamış bir “Yılın İnsanı”...
Alfred Nobel gerçekten bir dahiymiş. Dinamitin mucidi olmasına rağmen barışı isteyen bir insanmış. Umarım bıraktığı bu miras gerçekten barış için uğraşan insanlar için kullanılır. Eğer o komite kararsız kalmasaydı ve 1938 yılında Nobel Barış Ödülü’nü Hitler’e verseydi; sanıyorum ki Nobel Barış Ödülü’nün bugün hiçbir geçerliliği ya da saygınlığı kalmayacaktı.