Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => 3 Buyuk Din => Yahudilik => Konuyu başlatan: karahan - Ekim 18, 2009, 03:10:11 ös

Başlık: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Ekim 18, 2009, 03:10:11 ös
Arkadaşlar elimde bulunan ve okuduğum protokolleri e kitap olarak burdan vermek istedim dilerimki içeriğini bilerek tartışalım illa doğrudur diyede bir dayatmam yoktur.
Yazar kimliği ile tarışmalıda olabilir yanlıda düşünebilir terside zaten tersten anlatmıyormu konuyu benim için önemli olanı içeriğinin günümüzdeki yaşadıklarımızla örtüşüp örtüşmediği.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ozkann - Ekim 18, 2009, 07:30:15 ös
Sayın Karahan,

Yazar : Fransız Politika eleştirmeni Maurice Joly 1864  (yıla dikkat)
Kitabın orjinal adı Dialogue aux enfers entre Machiavel et Montesquieu
Machiavelli ile Montesquieu arasında Cehennemde Diyaloglar

Kitap, Napolyon un iktidarına yöneltilen eleştiridir.Yahudiler ile hiçbir alakası yoktur.

Ama bu kitap daha sonra değiştirilerek yahudiler aleyhine 'acımasızca' kullanılan bir metin haline getirilmiştir.

Tarafınızdan; protokoller 100 yılda gerçek oldu, 1900 den günümüzü işaret etti, orjinalliğine kanıttır deniliyor; bu kitap protokollerden 50 yıl önce, aynı cümleler kullanılarak ama Napolyon yönetimine ithaf edilmiştir.

Çevirmek için yeterli vaktim yok. Hatalı çeviriden de oldukça çekiniyorum..

Ama şimdilik protokoller ile görsel benzerliği kursanız bile protokollerin bu kitaptan  'aşırma' metinler olduğunu farkedersiniz. 

Evet bazı yerlerde kelimeleri bile değiştirmeye üşenmişler, intihal yapılmış hem de kopyala yapıştır derecesinde.

Tabi tamamı kopyalama değil,  'amacına'hizmet edecek şekilde bazı değişiklikler yapılmış.

Ben kısa iki bölümü vereceğim.

Siz araştırmanıza devam ederseniz bazı cümleler birebir aynıdır, intihaldir gibi 89 yıl önce defalarca ispatlanmış bir sonuca ulaşırsınız. 
--------------------------------------
MONTESQUIEU,-- "How are loans made?
By the issue of bonds entailing on the Government the obligation to pay interest proportionate to the capital it has been paid.

Thus, if a loan is at 5 per cent., the State, after 20 years, has paid out a sum equal to the borrowed capital. When 40 years have expired it has paid double, after 60 years triple: yet ir remains debtor for the entire capital sum." - "
Geneva Dialogues

A loan is an issue of Government paper which entails an obligation to pay interest amounting to a percentage of the total sum of the borrowed money.

If a loan is at 5 per cent., then in 20 years the Government will have unnecessarily paid out a sum equal to that of the loan in order to cover the percentage. In 40 years it will have paid twice, and in 60 thrice that amount, but the loan will still remain an unpaid debt. -
Protocols
------------------

'you do not know the unfathomable cowardice of humanity'servile in the face of force,
pitiless in the face of weakness,
implacable before blunders, indulgent before crimes,
incapable of supporting the contrariness of a liberal regime, and patient to the point of

martyrdom before all the violence of bold despotism, breaking thrones in its moments of anger, and giving itself masters whom it pardons for violations the least of which would have caused it to decapitate
twenty constitutional kings. Geneva Dialogues

The unfathomable meanness of the Goyim (non-Jewish) peoples, crawling before force,
merciless to weakness,
without pity for mistakes and indulgent toward crimes,
not willing to endure the contradictions of a free order, enduring to

martyrdom before the violence of a bold despotism-this is what aids our independence. From contemporary premier-dictators they tolerate and endure abuses, for the least of which they would have beheaded
twenty kings.
Protocols
----------------------

Görsel olarak birşey ifade etmeyecek ama anlam olarak neredeyse aynı olan kısımları  şu anda burada vermeye gerek yok.
Acı da olsa gerçeği bulmak isteyen araştırır.
Onun için alıntılarımı burada kesmeliyim.

Sadece bu değil, protokollerin sahteliği üstüne yazılmış kitaplar vardır.
Sadece bu 'aşırma' değil, sahteliği konusunda daha birçok delil belge ve çürütme
söz konusudur.
Tek taraflı olmamak adına diğer taraftan da bir araştırın artık.
Gerçi neden bilinmez Türkiye'de protokoller ve kavgam iş yapıyor, neyse..

Ben bu protokollerin peşinden gitmem hatta kimsenin kalbini bile kırmam.
Bunlar amaçlı yazılmış hatta çoğu aşırılmış sahte metinlerdir.

Sahte olduğunu bildiğin halde bu yazıları kullanarak yahudi kışkırtıcılığı yapmak da işte bu yüzden suçtur.
İşte bu yüzden bazı modern ülkelerde yasaklanmıştır. Bazılarında serbesttir.
Onun için yayınlanması yasaktır.
İzin verenlerde aşırma ve sahte olduğunu belirtmek suretiyle protokolleri kullanmana izin verirler.
Gördüğünüz gibi yasaklanması yahudilerin bir oyunu değil, yazılanlar sahte olduğu, aşırma olduğu, insanlar araştırmadan, ilk okuduğuna(bazen kaynaksızlıktan) inanıp kışkırdığı antisemitizm yaptığı içindir.
Yasaklanması gayet yerindedir.

Sevgi ve Saygılarımla

http://en.wikipedia.org/wiki/The_Protocols_of_the_Elders_of_Zion

http://www.history.ucsb.edu/faculty/marcuse/classes/33d/projects/protzion/DelaCruzProtocolsMain.htm

http://www.rense.com/general45/proto.htm

http://www.ushmm.org/wlc/tr/media_da.php?ModuleId=10007058&MediaId=29
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Ekim 18, 2009, 08:01:53 ös
sn özkann


Sanırım inanmakla inanma arasındaki fark okuyucunun ruh haline ve nelerle ilgilenip neler okuduğu ile ilgili olduğundan göreceli olarak değişecektir.Verdiğiniz örnekleri yabancı dilim olmadığı için okuyamıyorum ayrıca özür dilerim ve teşekkür ederim o kadar uğraşmışsınız.Yalnız yerli yabancı bir çok kaynaktan okuduğum bilgiler hep aynı yöde seyahat edince üstüne birde böyle bir kitap okuyunca insan paralelinde kaldığı bir şeyinde ceyranına kapılıyor üstelik.Aşırma işine gelince bu dünyada en çok yapılan şey bence mesela Kabala adlı kitap yahudiler kendilerine aitmiş gibi davrenırlar hep oysa kökenler antik mısır dönemi hatta daha öncesi uygarlıklara dayanır ama şu anda bir yahudi öğretisi gibi pazarlanıyor .Zaten henry ford bu kitapla ilgili yazdırdığı kitapla ilgili başınada gelmeyen kalmadı hatta bir belgeselde seyrettim kitabı okuduktan sonra  inanılmaz olaylar yaşamış baskılar sonucu.Kitabın aşırma olması yalanlanması yada yasaklanmaı işin özüne etki etmez düşünen için.Önemli olan burada  benim için izafi şeyler değil kitapla ilgili yazılanalr olsun atıflar olsun dünyanın şekillenişi ile ilgili ortak noktaları varmı oradan bakmakta fayda var bence.En kolay yoldan reddedip açmamak üzere kapamak değil bir çok insan bir çok şey yazıyor artık işin cılkı çıktı komplo teorileri adını verip ortalığı bilgi çöplüğüne çeviriyorlar sorunum bu benim.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ozkann - Ekim 18, 2009, 08:06:15 ös
Size artık bu konuda söyleyebilecek bir cümlem kalmamıştır..

Alıntı
Kitabın aşırma olması yalanlanması yada yasaklanmaı işin özüne etki etmez
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ADAM - Ekim 22, 2009, 02:15:30 ös


İzninizle şu “Siyon Protokolleri” konusu üzerinde ben de bir şeyler yazayım.

Daha önce bu konuyla bağlantılı birtakım sözler etmiştim; onları yinelemek istemiyorum.

Bu anlaşmanın genel ve özgün başlığı “Protocoles des Sages de Sion” biçimindedir yani "liderlerin" değil "bilgelerin" protokolü.

Şunu özenle ve üzerine basa basa yinelemek isterim ki, bu adla anılan belgeler, Victor Hugo ile Adolphe Crémieux tarafından imzalanmış bir anlaşmadır. Başka bir şey değil. Her ne kadar Sayın amerbach karşı çıkacak olsa da, dolayısıyla bu belgeler Priéure de Sion ile Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Fransa Yüksek Konseyi arasındaki bir anlaşma metni olmaktadır.

Bundan ötürü Masonluğun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti yüksek konseyleri 1875 yılında İsviçre’nin Lausanne kentinde bir toplantıya çağrılmış ve bu toplantıda o tarihte Fransa Yüksek Konseyi’nin başındaki Adolphe Crémieux sert eleştirilerle karşılaşmıştır. Nitekim bundan ötürü bu toplantıda ritin 1786 tarihli olduğu benimsenen anayasası üzerinde birtakım değişiklikler yapılarak, 33. derecedeki masonların daha önce çok geniş olan yetkileri kısıtlanmıştır.

Buna neden olan da bu protokollerin en sonundaki şu cümledir:

“Siyonun 33. derece temsilcilerince imzalanmıştır.”

Bu belgeler 1897 yılında kurulmuş olup 20. yüzyıl başlarında gelişme gösteren Dünya Siyonist Organizasyonu Antisemitist cephelerde endişe uyandırmaya başlayınca, kapsamı tam olarak anlaşılamadığından “Dünya yüzünde Yahudilerin hain emellerini açıkça ortaya seren kanıtlar” olarak nitelendirilmiştir ama bir tek şu yukarıdaki tümce bile bunun Yahudilik ile değil, Masonluk ile bağlantısının bulunduğunu ortaya koyar.

Bu protokollerin bütününü okuyacaksak, bunu Fransızca yapmamız gerekir. Üstelik bu okuma Fransız dilini filoloji düzeyinde çok iyi bilen bir kişi tarafından yapılmalıdır. Sıradan bir Früansız bile bu bağlamda yetersiz kalabilir. Bu nedenle de herhangi bir çevirmen tarafından başka bir dile çevrilince yanlışlık söz konusu olabilmektedir. Hele Fransızcadan İngilizceye çevrilmiş olup sonra biz bunu İngilizceden Türkçeye çevirmeye girişirsek, bu yanlışlığın katlanması kaçınılmazdır.

Bu nedenle de protokollerin bütünü üzerinde değil de can alıcı bazı noktaları üzerinde durmak istiyorum.

Bu protokollerin bir yerinde şöyle bir anlatım geçiyor:

“Yeni bir dünya düzeni kurmak üzere belli bir grup insan seçilecektir. Bu grup her şeye egemen olacaktır. Yürürlükteki politik rejimlerin bir bölümünün yıkılması için karışıklık ve anarşi çıkarılacaktır. Masonluk ve benzeri kuruluşlar, Batı dünyasının ekonomik, politik ve sosyal kurumlarını ele geçirmek için kullanılacaktır.”

İşte bu bile bu belgelerin bir Yahudi yazımı olmadığını kanıtlar. Çünkü Yahudiler zaten kendilerini “seçilmiş insanlar” olarak görür. Bu onlara Tanrı tarafından verilmiş bir niteliktir. Hiçbir zaman yeni bir dünya düzeni kurmak gibi bir düşünceleri de olmamıştır. Yürürlükteki politik rejimleri yıkmaya kalkışmak gibi bir eylemsel planları da söz konusu olmamıştır. Burada hedef Fransa’daki imparatorluk rejimidir.

Nitekim Maurice Joly’nin 1864 tarihli hicivleri de doğrudan sonradan 3. Napoléon adını almış olan Louis Bonaparte’ı  hedeflemektedir. Ancak bu arada Maurice Joly ile Victor Hugo’nun çok yakın dost olduklarını belirtmek de gerek. Burada hedefi gösteren asıl kişi Victor Hugo’dur. Nitekim, sıkı bir Fransız edebiyatçısı Maurice Joly’nin hicivlerini karşılaştırmalı olarak incelerse, burada Victor Hugo’nun kendine özgü üslubunu çıkarmakta güçlük çekmez.

Baştan sona sosyal ve politik bir nitelik taşımakta olan bu protokollerin hiçbir yerinde “cumhuriyet” ya da “imparatorluk” sözcüklerinin geçmemekte oluşu da pek dikkate değer. Çünkü amaç Fransa'daki yeni rejimi yıkıp, eskiden olduğu gibi krallık yani monarşi düzenine geri dönülmesini sağlamaktır.

Bu arada “masonik krallık”, “Siyon kanının kralı” gibi birtakım ilginç terimler de geçer. Açıkça gelecekteki kralın Hz. Davut’un soyundan olacağı belirtilmiştir. Ardından gelen cümle ise belki de en ilginç olanıdır:

“Gerçek papa, Yahudilerin kralıdır.”

Kimdir bu Yahudilerin kralı?...

Gerçek papanın Yahudilerin kralı olduğu söylenir ama bir de şu eklenir:

“Gerçek papa, uluslararası bir kilisenin babası olacaktır.”

Yuhudilikte böyle bir şey var mı?

Dikkat edilmesi gereken nokta “İsrail kralı” ile “Yahudilerin kralı” terimlerinin aynı şey olmadığıdır. .

“Yahudilerin kralı” denilen kişi, öncelikle İsa’dır. Bu bağlamda lütfen Yuhanna İncili’nin 18., Matta İncili’nin 27., Markos İncili’nin 15. ve Luka İncili’nin 23. baplarını okuyun. Özeti şu: Pontius Pilatus, İsa’ya “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye sormuş. İsa da ona “Öyle diyorsan öyledir.” tarzında bir yanıt vermiş.

İsa’nın İsrailoğullarının kral ailesinden gelme olduğu biliniyor. Bakire Meryem öyküsü sadece bir alegoridir; gerçek bir olay değil. Ardından İsa’nın bir de “Balıkçı Kral” niteliğini taşıyışı var ki, o da apayrı bir konu…

Siyon Protokolleri “Kapitalist Yahudilerin kötü niyetini sergileyen belgeler” olarak da nitelendirilmiştir ama kapsamları dikkatle incelenecek olursa ekonomik eğilimi bakımından Marksizm ile bağdaştığı görülür. Çünkü Adolphe Crémieux sıkı bir Karl Marx yandaşıdır. Her ne kadar 1860 yılında Fransa’da kurulmuş olan Alliance Israélite Universelle (Evrensel İsrail Birliği) adlı örgütün başkanlığını yapmışsa da, aslında hiç de iyi bir Yahudi değildir. Nitekim Karl Marx da Yahudi asıllıdır; ne olmuş yani!

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Yüksek Konseylerinin 1875 yılında Lausanne’de yapmış oldukları toplantıda bu işin foyası ortaya çıkınca, Victor Hugo ister istemez Masonluğun bu kanadından caydı ve arkadaşı Maurice Joly’nin de üyelerinden olduğu Mizraim Riti’ne yöneldi. Ancak gerek bu mason ritinin Fransa’da zaten çok zor koşullar altında oluşu nedeniyle bu girişiminden bir sonuç alamadı ve bir kez de genelde “Martinizm” olarak anılan mistik nitelikli Masonluğa benzer ezoterik örgütleri denedi. Belki bundan ve sonrasından da söz edilebilir ama konu artık Masonlukz dışında kalmış olduğu gibi Siyon Protokolleri başlığının da dışına çıkar.

Siyon Protokolleri üzerinde bilimsel nitelikli araştırmalar yapmış olan dil bilimcilerin şöyle bir görüşü var: “Bu protokoller bir özgün yazılım değildir. Birtakım başka yazılılardan yararlanılarak düzenlenmiştir. Bunların bir bölümü de Masonluğun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin bazı derecelerinin ritüelleridir.”

Eğer bu doğruysa, Siyon Protokolleri’nin Yahudilik ile hiç değil ama Masonluk ile bağlantılı olduğunu söylemek yanlış sayılmaz. Ancak burada söz konusu olan Masonluk genel ya da evrensel değil, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Fransız Masonluğudur.


Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ozkann - Temmuz 27, 2010, 02:34:47 ös
Sayın ADAM

Bugün sayın shemuel bir başka başlıkta siyonizm konusuna değinince, tekrar protokoller ile ilgili olarak bu başlıktan düşüncelerimi ifade etmek isterim.

Hurafe olduğu söylenilen Priory of Sion a ait bu protokollerin M.Joly'nin kitabından aşırma olduğu konusunda bir düşünceye sahipken kendimi çok farklı bir noktada buldum.

Şunu anlamıyorum.
Maurice Joly nin kitabında cümle cümle ne işi var bu protokollerin. Mizraim locasında görülmesinden 20 yıl önce.
Her ikiside rozkruacı olan V.Hugo ve M.Joly kitabı protokolleri taşıma aracı olarak mı kullanmıştır? Kitap protokollerin içine gömülü olduğu bir şifre midir?
Hem de öyle olmasının hiç gereği yokken, M.Joly'nin başını ileri ki tarihlerde belaya sokacak bir niteliğe büründürülmüş halde.

Çünkü eğer protokoller, taraflarca kitaptan önce kabul edilmiş ise bu kitabın bir amacı olması lazım.

Yine 'eğer' öyle ise protokoller ilk defa Joly'nin kitabında 3. Napolyon hükümeti hakkında imiş gibi eğilip bükülmüş. İkinci defa da Protokoller Yahudiler ile ilgili imiş gibi eğilip bükülmüş.

3. Napolyon polisi, anonim yazılan kitabın sahibi Maurice Joly'i bulup içeri tıkmakla uğraşırken asıl hedefi kaçırdı ve kitapta  gömülü protokoller ilk hedefine ulaştı.
Kitabın asıl amacı olan protokoller hem göz önündeydi hem de ortaya çıkmadı, M.Joly iki sene yattı, kitap yasaklandı ve bitti.

Baktılar ki, yazılanların içeriğine karşı  durmakla görevli 3. napolyon hükümetini yazar M.Joly e yönlendirirken protokoller  kendi görevini yaptı ve 'hedef şaşırtma' oldukça başarılı yürüyor; ikinci defa hedef değişti.

Bu defa yazar Yahudi halkıydı, M.Joly gibi hapise atılacak olan.
Bu defa yazara tepki göstermesi gereken dünya halkıydı, 3. napolyon hükümeti gibi.
Aynı plan ikinci defa yürüyordu..
Dünya(napolyon) bu defa yahudilerle(M.Joly) uğraşırken plan(protokoller) görevini yapacaktı.

Bu hedef şaşırtmasını yapan kim; Priory of Sion?
O halde antisemitizmin kışkırtıcılarının arkasında Priory of Sion vardır diyebilir miyiz?

Ne de olsa yahudi siyonistler, merovenjlerin 'yeruşalimin kralı' kültüne karşılardı ve
Prior of Sion antisiyonistti..
(scarlet and the beast 13)

Hatta kitabın Mizraim Locasında, 20 yıl sonra protokol şeklini alarak görülüşünün sebebi,
protokolleri imzalayan taraflardan birisi olarak yahudilere doğru hedef şaşırtmanın bu locada planlanmasıdır; diyebilirmiyiz?

İşte kendimi bir anda bulduğum noktayı izah etmek için böyle bir kurguya yöneldim, ancak sanırım şu an için ben eskiden olduğu gibi düşünmeye devam edeceğim; protokoller Maurice Joly'nin kitabından alınmış ve antisemitistler tarafından yahudilere mal edilmiştir.

Sizin sahip olduğunuz kaynak ve bilgi dağarcığına sahip değilim ve şimdilik ulaşabildiğim en mantıklı sonuç budur. 
Gerisi bana şu an için bir Dan Brown romanı gibi geliyor dersem, umarım haddini aşar bir tavıra girmiş olmadan okuduklarımın -bilgi ve kurgu olarak- bana hissetirdiklerini aktarabilmiş olabilirim.

Yazımda, anlatımda, hitapta hatam varsa af etmenizi rica ederim.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ADAM - Temmuz 27, 2010, 02:55:10 ös

Sayın Ozkann'ın bu konuda anlattıklarına benim bilgi dağarcığım çerçevesinde katılmayacağım bir noktası yok.

Bu işi yaratan, Victor Hugo ile Adolphe Crémieux.

Ancak proıtokollerin düzenlenmiş olması yetmiyor; uygulamaya konması da gerekiyor.

Bir yandan bazı mason localarında bir girişim başlatılıyor, ki sözü geçen Mizraim Riti'nde çalışan loca bunlardan bri, olası ki başkaları da vardı, diğer yandan da Maurice Joly kullanılıyor bir hiciv tarzıyla 3. Napoleon'a yüklenmek üzere.

İlk başı ağrıyan kişi Joly çünkü o ayan beyan ortada. Crémieux neden sonra keşfediliyor masonlarca ve o da hayli sıkıntıya düşüyor Eski ve Kabul Edilmiş İskoç riti'nin 1875 tarihinde Lozan'da toplanan konvanında.

Victor Hugo'ya dokunabilen yok çünkü onun adı bile yok ortalıkta. Ona Rozkruacı demek ne denli doğru olur bilemem çünkü o tarihlerde Rozkrua Tarikatı uykuda ama sonradan ortaya çıkan belgelerde adı Prieuré de Sion'un büyük üstadı olarak geçiyor, Claude Debussy öncesinde.

Kimilerine göre tüm bunlar birer kurgudan başka bir şey değil. Bu açıdan bakılınca Dan Brown da kurgu üzerine kurmuş kendi kurgularını. Dan Brown çok ünlenmiş bir kişi, çok satan kitaplarıyla. İşin edebiyat yönünü bir yana bırakacak olursak, Prieuré de Sion üzerine bir dünya bilgi var internet sitelerinde; bunların da doğruluğu elbette sorgulanabilir.

Neyin ne olduğu pek belli değilse belli olan şu: Siyon Protokolleri'nin 1897 sonrasında ortaya çıkmış olan Yahudi Siyonistlerle bağlantısı yok.

Sevgiler.




Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 05, 2013, 08:45:48 ös
Sn.evvah

Ben daha önce açmıştım bu başlığı buradan devam edebilirz.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ADAM - Mart 06, 2013, 08:26:14 öö
Bu başlık altında ve bu konu üzerinde daha önce Forum’da birçok şey yazmışım:

Birinin linki şöyle:

http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,8759.msg61369.html#msg61369 (http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,8759.msg61369.html#msg61369)

Buradaki yazı başlığı:  “SİYON PROTOKOLLERİ OLAYI - (EKEİR – 40)

İşte şimdi can alıcı bir noktaya daha geldik. Gerçi bu konuyu forumda bir başka başlık altında anlatmıştım ama burada Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bağlantılı olmak üzere yinelemek gereğini duyuyorum.

(O bir başka başlık da bu olsa gerek.)

Antisemitistlerin “Yahudi kaynaklı” olduğunu ileri sürdüğü bu belgeler, “Siyon İleri Gelenlerinin Protokolleri” (Protocoles du Vieux de Sion) adını taşıyordu; “Siyon Protokolleri” bunun kısaltılmışıdır.

Bu belgelerin içeriğinde birtakım politik ve sosyal programlar yer alıyordu. Antisemitistler, bunların “Yahudilerin uluslararası boyutta çevirmekte olduğu dalaverelerin bir kanıtı” olduğunu iddia etmiştir. Nitekim bu belgeler, sonraları bu Yahudi karşıtlarınca hemen her yerde kendi iddialarını desteklemek amacıyla kullanılmıştır.

20. yüzyıl başlarında Siyon Protokolleri’nin 1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde toplanmış olan Uluslararası Yahudi Kongresi’nde derlenmiş olduğunu ileri sürenler çıkmıştır. Günümüzde ise bu iddia çökmüştür çünkü bu protokollerin özgün olarak Fransızca ve mutlaka 1884 yılından önce düzenlenmiş olduğu dil bilimsel (filolojik) yöntemlerle belirlenmiştir.

İşin ilginç yanlarından biri de, bu protokollerin daha 1884 yılında Fransa’da “Memphis-Mizraim” adını taşıyan bir locada görüldüğünün belgelenerek saptanmış olmasıdır. “Papus” adıyla da anılan Gérard Encausse o locanın üyelerindendi. 1890 yılında Masonluğa benzer (paramasonik) olarak nitelenebilen çağdaş Martinist örgütlerinden birini kurmuştur.

Çağdaş araştırıcılardan kimisi, bu protokollerin en azından bir bölümünün 1864 yılında Cenevre’de yayımlanmış olan birtakım hicivler üzerine kurulu olduğu görüşündedir. Bu hicivler, Maurice Joly adlı bir kişi tarafından, özellikle 3. Napoléon’u hedef alarak yazılmıştır. Maurice Joly’nin bir çağdaş Rozkruacı olduğu bilinmektedir. Dahası, Victor Hugo’nun da yakın dostlarından biridir.

O tarihlerde Victor Hugo’nun Prieuré de Sion’un büyük üstadı olduğu anımsanınca, bu protokoller bambaşka bir anlam kazanır.

Victor Hugo’nun, dünya çapında ünlü bir yazar olarak kalemini kullanmaktaki üstün yeteneği yadsınamaz. Dolayısıyla, bu protokollerin doğrudan onun kaleminden çıkmış olması da göz ardı edilemeyecek bir olasılıktır.

Bu protokollerin ayrıntılarına girildiğinde, çok fantastik nitelikli birtakım tasarımlar içerdikleri görülür. Öylesine ki, Yahudilere karşı herhangi bir ön yargısı olmayan tarafsız tutumlu kişiler, bunların 20. yüzyıl İngiliz yazarlardan Ian Fleming’in birçok sinema filmine konu olan “James Bond” serisi romanlarındaki SPECTRE gibi bir “varsayımsal gizli örgüt” tasarlanarak hazırlanmış olduklarını bile düşünebilir. Hatta bunların aynı dönemin ünlü bilim kurgu yazarı Jules Verne tarafından kaleme alınmış olabileceği de akla gelebilir.

Hiç kuşkusuz, Victor Hugo da yalnızca kalem kullanmaktaki becerisi bakımından değil, imgeleme yeteneği bakımından da Jules Verne’den hiç aşağı kalmaz.

Çok önemli olan nokta şudur:

Bu protokollerin 1897 tarihli Uluslararası Yahudi Kongresi’nde düzenlenmiş olduklarına ilişkin iddia baştan sona tutarsızdır.

Yahudi karşıtları bu protokollerin “Yahudilerin hain emelleri”ni gösteren belgeler olduklarını ileri sürerken, kimileri de bunun tam tersini savunur. Bunların, Yahudi karşıtlarınca, Yahudilere mal edilerek, fakat “Antisemitist propaganda” amacıyla düzenlenmiş olduklarını söylerler.

İkisi de yanlıştır. Çünkü bu belgelerin içeriğindeki bazı anlatımlar, kesinlikle Yahudilerin dinsel ilkeleri ve ulusal ülküleriyle uyuşmaz; aksine çelişki gösterir.

Bunların Yahudilerin belgeleri olduğuna, ancak Yahudi dini ve toplumunun kendine özgü ilke ve kurallarını bilmeyen, Yahudilere körü körüne karşıt olanlar kanabilir.

Siyon Protokolleri’nin aslında Yahudilik ile hiçbir ilgisi yoktur. Böyle bir bağlantı kurulması sadece “Siyonizm” teriminin “Yahudiler’in politik ülküsü” olarak tanımlanmasından ileri gelmiştir. Oysa ben bir başka başlık altında hatta belki birkaç kez Siyonizmin de aslında Yahudilik ile doğrudan ilgisi olmadığını, bunun “Prieuré de Sion’un ülküsü” olduğunu, asıl Siyonistlerin 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Yahudi örgütlerini âdeta bir maşa gibi kullanmış olduklarını, bunun sonucunda Yahudilerin politik ülküsüne de “Siyonizm” denmiş olduğunu, böylece asıl Siyonistlerin gene perde arkasında kalmayı başardıklarını anlatmıştım.

Peki bütün bunların Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile ne ilgisi var?

Çok ilgisi var. İzleyen bölümde göreceğiz.



Demek oluyor ki, bundan önce yine bu konu üzerine bir başka yazı daha yazmışım.

Demek oluyor ki, bu yazmış olduğumun sonrasını da yazmışım.

Bunları ben bile Forum’da arayınca zor buluyorum. Demek başka katılımcıların bulması daha da zor olabilir.

Fakat bulunmaz da değil.

Arayalım bakalım başka neler yazmışız!... Diğer ilgi duyanlar da araştırabilir, bulduklarını kopyalayıp bu başlık altına (yanlış konulmuş olsa bile) getirebilir.

Daha önce yazılmışları, anlatılmışları yeni baştan yazıp anlatmanın gereği var mı?
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 10:37:48 öö
Teşekkürler Sayın ADAM.

Burada ister istemez aklıma şu soru geldi. Bu belgenin Yahudilerle bir ilgisi olmadığına göre, hatta belge içeriği Yahudilerin dinsel ilkeleri ve ulusal ülküleriyle uyuşmadığına göre, fakat "perde arkasında kalmış olan Siyonistlerle" bir alakası olduğuna göre, bu perde arkasında kalmış kesimin günümüzde kimlerden oluştuğunu da irdelemek gerekmez mi? Düşünün bir kesim insan çıkacak, Yahudilik kisvesi altında başka inanışlara ve uygulamalara sapacak ve bunu yaparken Masonlar da dahil her dinden ve ülkeden insanı bir şekilde kullanacak. Aşağıda bir örnek veriyorum:

(http://2.bp.blogspot.com/-wYnGG5rHqr8/ULDd4XSnT6I/AAAAAAAABwA/XFQ7Evb2LKs/s640/deklarasyon.JPG)

İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Lord Rothschild'e bir mektup yazıyor ve konuyu Zionist Federasyon'un gündemine getirmesini rica ediyor. Kısaca Balfour Deklarasyonu olarak bilinir. Ve yanlışsam düzeltin, Arthur Balfour masondu diye biliyorum ama tabi ki emin değilim.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 10:57:12 öö
Sn.Spock

Akla uygun ve nazende akıl sınırlarını zorlayan birtakım düzmece ters manipülasyonlar ile bu belgelerden tereyağdan kıl çeker gibi sıyrılmak oldukça mümnkün.Bu konuda bunlkardan birisi.
Bakınız israil devletinin kuruluşu için ingiltere 30 yıl kudüste kaldı ve mücadele etti ve bu uğurda 2 tane büyük dünya savaşı yapıldı aslında en ironik tarafı ne biliyormusunuz bunu organize eden güç yada ettirilen güç yahudileri 1239 yılında ülkelerinden kovan ingiltere sonunda yahudilere devlet kurmuştur.

Bu protokollerde içlerine yerleşmtirilmiş öyle ibareler varki kimi katılımcılarında (işi bizden daha iyi bilen)işaret ettiği gibi asla yahudi ülküsüne uygun düşmüyor görzüküyor,burada bunun böyle olmasını isteyen yine yahudiler olamazmı işlerine o şekil daha iyi gelmezmi kolayca sıyrılıyorlar işin içinden bizxe kurulu bir kumpas diyerek.

Burada birbirimizi ikna etmek için yarışmıyoruz sadece birbirimiz için başka pencerelerdende bakmamız ve bakabnilmemiz gerektiğini anlatmak durumundayız.
Üstteki belge doğrudur o deklarasyona ait bir belge ve bunuda israil devletini kurmak için büyük finanans harcayan adam ve aile rodschieldslere ait.

Protokoller bugün bu kadar konuşulup bu kadar işin içinden çıkılmaz hal alıyor ise ve bu hali ile dünyada en çok basılan ve en çok ilgi çeken kitap ise bu hali ile bile zaten ortada hedeflenmiş olan başarıya gidilmiştir denemezmi.

Ben her zamanki sorumu sorayım bu masum yahudileri bu dünyanın en geri cahil geri kalan biz medeniyetleri bu gariban ,masum ,hiç bir çıkar hesabı yapmayan bu zavallılardan ne istedik bizde hiçmi izan yok hiçmi allah korkusu yok,bakınız bu edebiyat 250 yıldır bu dünyada var dilkeyen istediğine inanır.

Ben bu hanedanın bir otobiyografik kitabını okumuştum orada geçen bir terim aynen şöyle rodsjields  diyorki bana bir ülkenin parasını verin(yani merkez bankasını)dileyen istediği kanunu çıkarsın.

Oldukça açık değilmi,neden bir an bile olsun bu protokollerin doğru olabileceğini üstelik sadece günümüz dünyasını irdeleyerek aramıyoruz?
birde isterseniz madde madde ve o maddelerin günümüzdeki dünya haline bakarak konuşalımmı ne dersiniz?

sevg,i ile kalın
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 11:05:43 öö
Sayın Karahan,

İngiltere'nin İsrail Devleti'nin kurulmasına ön ayak olduğu zaten bilinen tarihi bir gerçek, benim bundan yana herhangi bir derdim yok. Benim takıldığım asıl nokta:

1. Balfour Deklarasyonu'nda, İngiltere Kabinesi tarafından onaylanmış olan Yahudi Zionist arzularına bir sempati mektubu yazılırken, niçin "Yahudi arzuları" yerine "Yahudi Zionist arzuları" ibaresinin kullanılmış olduğu, yani o Zionist kelimesinin orada niçin kullanıldığı,

2. Balfour'un açıkça Rothschild'e konuyu Zionist Federasyon'un gündemine taşıması ricası.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 11:19:47 öö
sn.spock

2. Balfour'un açıkça Rothschild'e konuyu Zionist Federasyon'un gündemine taşıması ricası.

Bu yapının arkasındaki en güçlü adam dır rothschields,teodere helds'de ilk başta ona müracat etti ilk seferinde soğuk bakmasına rağmen soınradan onu desteklemiştir.
Konu her ne olursa olsun herşeyin ötesindeki amaç çok önemli bu protokollere ben ister az doğru ister çok doğru olsun yahudilerin sonuca giderken kullandıkları iyi ve etkili bir arqaç olarak görmüşümdür.
Adamlar kullanabilecekleri lehlerine olan her tür kaynağı çakma yadav orjinal kullanıyorlar.
İşin sonuç kısmından bakarsanız kimin işine yarıyor deliler bu sorunla uğraşırken yahudiler parsayı toplamış oluyor hemde ne toplama her türdende haklı olarak yapıyorlar bu işi.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Samuray - Mart 06, 2013, 11:35:07 öö
Bu protokollerin dzmece olduğu yıllar önceden beri biliniyor. Tamamen anti semitist kaynakların üretimi olduğunu düşünüyorum. Yahudilerden ne isterler anlamam :(
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 11:48:56 öö
Peki bu düzmeceyi düzenler hadi diyelim beyinsizler neden bu kadar uğraşmışlarki mesela bu kadar uğraşacaklarına yok etmeyi neden seçmemişlerki,bir avuç yahudi için(hala bir avuçlar)hangi beyinsiz bu düzmece için uğraşma gereği duymuş,neden yapsınlarki işin bu tarafını aklım almıyor.

Mesela osmanlıyı yıkmak için binbir türli organizasyon ve komplo yapmışlar ekonomik ve siyasal olarak bak osmanlı bunu hakeder ona yapılırda yahudiler üstelik bir devlet bile değil,hangi tehdit unsuru oluştuda bu komplo onlara yapıldı,bırakın düzmece sözlerinide biraz arkasına bakın işin,nedir kanıtlanan ortada kanıtlandığı söylenen bir takım sözler ve atıflar var,kimi katılımcılar ise yahudilerin zaten seçilmiş halk oldukları inancından dolayı dünyayı yönetmek için aramızdan 10 kişi seçeceğiz sözünden dolayı bile bu iddialrı düzmece olduğunu anlamaya yeter diyor.

Tamamda yahudilerin zaten seçilmiş halk oldukları bile düzmeceki onlardan başka inanan yok.

Bakınız hile konusunda dalavere konusunda rakip tanımazlar yahudiler, bu kitap düzmece olabilir hatta yahudilerin elinden çıkma bile olabilir yada tam tersi ben işin bu tarafından çok kimin işine yaradığına bakıyorum tıpkı holokost zırvalığı gibi kendi işlerine yarıyor.

Kitabın bazı ülkelerde yasaklanmasını bile demokratik bir uygulama olarak görülebiliyor,garaudy bu kitap için fransada 15 ay hapse mahkum oldu ne biçim bir mantıkki ve ne tür bir güçki bşir devlete baskı yapıp karar aldırabiliyor ve bu kararda o devletin iç işlerine karışmak olmuyor tamamen masum bir halkın haklarını korumak olarak lanse ediliyor.

Bencede bu dünyada gördüğüm herşey gerçek ve her gördüğüm şey düzmece.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 11:51:37 öö
Holokost zırvalığı derken???
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 12:01:26 ös
Holokost zırvalığı
Açmam gerek sanırım
Holokostu ben tam anlamı ile yahudi propagandası olarak düşünüyoprum,olmadığına değilde olmasına yardımcı olunduğuna ve bundanda çıkar sağlanıldığına aslende orada olan soykırımın öz yahudilere değilde yahudilerin tam olarak yahudi kabul etmediği yahudilere uygulanmıştır.

Holokost vardır ama bu yahudilerin sömürdüğü bir olaydır ve ben kesinlikle onların propaganda yptığı gibi olduğunu düşünmüyorum.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 12:23:32 ös
“ Holocaust Yahudi Soykırımı) İle İlgili İnanışlar Ve Yargılar
“ Holocaust Yahudi Soykırımı) İle İlgili İnanışlar Ve Yargılar

Holocost veya yahudi soykırımı olayı, 2. dünya savaşı sırasında Nazi Almanya’sının toplama kamplarında yahudileri yakma ve topluca öldürme anlamını taşır. Fakat bu olayın vuku bulup bulmadığı hakkında büyük tartışmalar ve münakaşalar yaşandı. Gerçekten bu olayla ilgili iddia veya inanışın mahiyeti nedir? sorusu akla geliyor.

Bazı ülkelerin yöneticileri ve Siyonist lobi ve işbirlikçileri Holocost’u kutsal bir olaymış gibi lanse edip, olayın tartışmasını istemiyor veya yasaklıyorlar. Fakat bir çok bilim adamı ve tarihçi, Holocost gerçeğinin incelenmesini ve üzerinde araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor. Bu konuyla ilgili olarak unutulan nokta şudur ki; Holocost olayı 6 milyon yahudinin fırınlarda yakılması ve gaz odalarında topluca öldürülmüş olması iddiası veya inancı, sıradan bir iddia ve inanç sistemi değil, karmaşık ve çok boyutlu siyasi, ekonomik, mali, ticari ve güvenlik boyutu taşır. Nitekim Avrupalı ülkeler özellikle Almanya şirketleri ve devleti, öldürüldükleri iddia edilenlerin evlat ve mirasçıları adına İsrail’i külfetli miktarda bağış ve tazminat ödemektedir.

Avrupa Birliği ülkeleri Holocost’ı tartışan veya inkar eden bilim adamları, tarihçiler ve milletleri cezalandırıyor ve İsrail’e Avrupa pazarlarında ticari ve gümrük tarifelerini indirme gibi kolaylıklar sağlıyor. (Aynı durum yavaş yavaş Ermeni soykırımı iddiaların da da görülmeye başlanmıştır)

Bu şartlar altında Holocost’un ne olup olmadığını tartışalım:

-6 milyon Yahudi’nin kurban edildiği meselesi gerçek mi yoksa kuruntu mu: Holocost senaryosunun asıl teması; 6 milyon Yahudi’nin öldürülmesi olayıdır. Almanya’nın özel güvenlik teşkilatı Nazı (SS)ın subaylarından ve Ascehvest kampanyası komutanı Rodolf Hess’ın Mahkeme duruşması sırasında bu rakam dillendirildi.

Almanya’yı işgal eden müttefik ülkeler 1946 yılında Norenberg’de uluslar arası savaş suçluları mahkemesi kurup, nazi liderleri özellikle Rodolf Hess’i yargıladılar. Rodolf Hess korkutulup işkence edildikten, eşi ve çocuklarının öldürülüp veya Siberya’ya sürgün edilecekleri doğrultusunda tehdit edildikten sonra Holocost olayının gerçekleştirildiğini ileri sürüp, mahkemede tanıklık yaptı. Hess, Ascehwitz kampını kurup, Yahudileri topluca yok etme emri verilmeden önce Velzik adlı bir kampta Yahudi soykırımı yapıldığını da itiraf etmek zorunda kaldı. Fakat aslında Velzik adlı bir toplama kampının bulunmadığı ortaya çıktı. Günümüzde bir çok Avrupalı bilgin ve tarihçi, özellikle “Tüniy Judit��?, “Haltam Maykel Goldberg��?, “Normen Fingelestayn��?, “Pavula Haymen��? yahudi tarihçiler bile “Holocost��? olayı hakkında tereddüdlerini ilan edip, bu olayı tartışmaya açmış bulunuyorlar. “Avrupa yahudilerinin yok edilmesi��? gibi önemli kaynak kitabının yazarı prof. Raul Hilberg, çeşitli nedenlerden ötürü sadece beş milyon yüzbin yahudinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

“Son Çözüm Yolu��? kitabının yazarı Gerald Raitlinger de, 6 milyon Yahudinin öldürüldüğü iddiasını reddediyor. Bu araştırmacı yazarın iddiasına göre, 2. dünya savaşında ölen ve öldürülen Yahudi sayısı en fazla 4.6 milyon kişidir. Raitlinger bu rakamın güvenilir kaynaklara dayandırılmadığını ve bir tahmin olarak sayıldığını belirtiyor. 2. dünya savaşı sonrası egemen olan siyasi atmosferde eğer bir kimse Hitler’in Avrupalı yahudilerin kökünün kazınması emrini vermediğini söyleseydi, Holocost inkarcısı olarak aşağılanır ve cezalandırılırdı. Fakat günümüzde bu olayın inkarcılarını cezalandırmanın gerekçesi ortadan kalkmış bulunuyor.

Nitekim “Avrupa Yahudilerin yok edilmesi��?kitabının yazarı Raul Hilberg 1961 yılında kitabın genişletilmiş baskısında Hitler’in ilkin Bahar 1941 yılında ve ikinci kez de bu tarihten kısa bir süre sonra yahudi soykırımına emir verdiğini kaydediyor. Fakat yazar 3. ciltlik gözden geçirilmiş kitabının 1985 yılındaki baskısında bu iddiayı kitabından kaldırıyor. Holocost tarihçisi Cristofer browning de “Referanslar��? adlı kitabının yeni baskısında, Hitlerin “Yahudi soykırımı��? kararı alıp, uyguladığına ilişkin iddiayı hazfetmiş bulunuyor.
Ascehwits toplama kampında Yahudilerden kaç kişinin öldürüldüğüne ilişkin net bir rakam ilan edilmemiştir. Halbuki müttefik güçler kurdukları uluslar arası Norenbeng savaş suçları mahkemesinde, Almanya’nın 4 milyon yahudiyi bu toplama kampında öldürdüğünü iddia etti. Nihayet 1990 yılında Ascehwits kampının kapısına asılan bir tabelada, 1940 ila 1945 yılları arasında 4 milyon Yahudi’nin Nazi katillerince işkence edilip veya öldürüldüğü kaydediliyor.
Papa 2. John Pol da, 1979 yılında bu mekanı ziyaret edip, kurban edilen 4 milyon Yahudi için dua etti. Polonya Ascehwits devlet müzesiyle ırkçı İsrail’in Holocost merkezi Duaşm Temmuz 1990 tarihinde yaptıkları koordineli açıklamada, 4 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü iddiasının abartılı olduğunu bildirdiler. Polonya ve İsrailli yetkililer, ihtiyatlı bir rakam olan bir milyon yüz bin Yahudinin Ascehwits kampında öldürüldüğünü ileri sürdüler.

Bu şartlar altında Holocost’un ne olup olmadığını tartışalım:

-6 milyon Yahudi’nin kurban edildiği meselesi gerçek mi yoksa kuruntu mu: Holocost senaryosunun asıl teması; 6 milyon Yahudi’nin öldürülmesi olayıdır. Almanya’nın özel güvenlik teşkilatı Nazı (SS)ın subaylarından ve Ascehvest kampanyası komutanı Rodolf Hess’ın Mahkeme duruşması sırasında bu rakam dillendirildi.

Almanya’yı işgal eden müttefik ülkeler 1946 yılında Norenberg’de uluslar arası savaş suçluları mahkemesi kurup, nazi liderleri özellikle Rodolf Hess’i yargıladılar. Rodolf Hess korkutulup işkence edildikten, eşi ve çocuklarının öldürülüp veya Siberya’ya sürgün edilecekleri doğrultusunda tehdit edildikten sonra Holocost olayının gerçekleştirildiğini ileri sürüp, mahkemede tanıklık yaptı. Hess, Ascehwitz kampını kurup, Yahudileri topluca yok etme emri verilmeden önce Velzik adlı bir kampta Yahudi soykırımı yapıldığını da itiraf etmek zorunda kaldı. Fakat aslında Velzik adlı bir toplama kampının bulunmadığı ortaya çıktı. Günümüzde bir çok Avrupalı bilgin ve tarihçi, özellikle “Tüniy Judit��?, “Haltam Maykel Goldberg��?, “Normen Fingelestayn��?, “Pavula Haymen��? yahudi tarihçiler bile “Holocost��? olayı hakkında tereddüdlerini ilan edip, bu olayı tartışmaya açmış bulunuyorlar. “Avrupa yahudilerinin yok edilmesi��? gibi önemli kaynak kitabının yazarı prof. Raul Hilberg, çeşitli nedenlerden ötürü sadece beş milyon yüzbin yahudinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

“Son Çözüm Yolu��? kitabının yazarı Gerald Raitlinger de, 6 milyon Yahudinin öldürüldüğü iddiasını reddediyor. Bu araştırmacı yazarın iddiasına göre, 2. dünya savaşında ölen ve öldürülen Yahudi sayısı en fazla 4.6 milyon kişidir. Raitlinger bu rakamın güvenilir kaynaklara dayandırılmadığını ve bir tahmin olarak sayıldığını belirtiyor. 2. dünya savaşı sonrası egemen olan siyasi atmosferde eğer bir kimse Hitler’in Avrupalı yahudilerin kökünün kazınması emrini vermediğini söyleseydi, Holocost inkarcısı olarak aşağılanır ve cezalandırılırdı. Fakat günümüzde bu olayın inkarcılarını cezalandırmanın gerekçesi ortadan kalkmış bulunuyor.

Nitekim “Avrupa Yahudilerin yok edilmesi��?kitabının yazarı Raul Hilberg 1961 yılında kitabın genişletilmiş baskısında Hitler’in ilkin Bahar 1941 yılında ve ikinci kez de bu tarihten kısa bir süre sonra yahudi soykırımına emir verdiğini kaydediyor. Fakat yazar 3. ciltlik gözden geçirilmiş kitabının 1985 yılındaki baskısında bu iddiayı kitabından kaldırıyor. Holocost tarihçisi Cristofer browning de “Referanslar��? adlı kitabının yeni baskısında, Hitlerin “Yahudi soykırımı��? kararı alıp, uyguladığına ilişkin iddiayı hazfetmiş bulunuyor.
Ascehwits toplama kampında Yahudilerden kaç kişinin öldürüldüğüne ilişkin net bir rakam ilan edilmemiştir. Halbuki müttefik güçler kurdukları uluslar arası Norenbeng savaş suçları mahkemesinde, Almanya’nın 4 milyon yahudiyi bu toplama kampında öldürdüğünü iddia etti. Nihayet 1990 yılında Ascehwits kampının kapısına asılan bir tabelada, 1940 ila 1945 yılları arasında 4 milyon Yahudi’nin Nazi katillerince işkence edilip veya öldürüldüğü kaydediliyor.
Papa 2. John Pol da, 1979 yılında bu mekanı ziyaret edip, kurban edilen 4 milyon Yahudi için dua etti. Polonya Ascehwits devlet müzesiyle ırkçı İsrail’in Holocost merkezi Duaşm Temmuz 1990 tarihinde yaptıkları koordineli açıklamada, 4 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü iddiasının abartılı olduğunu bildirdiler. Polonya ve İsrailli yetkililer, ihtiyatlı bir rakam olan bir milyon yüz bin Yahudinin Ascehwits kampında öldürüldüğünü ileri sürdüler.

FRANSALI ARAŞTIRMACI Ve YAZAR JAN CLOD PERSAK ASCEHWİTS İLE İLGİLİ KİTABINDA 2. DÜNYA SAVAŞINDA YAKLAŞIK 775 BİN YAHUDİ’NİN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ BELİRTTİ.

Demek ki işkence ve tehditlere maruz kalan Rodolf Hess’in 6 milyon Yahudi’nin katliam edildiğine ilişkin itirafları, kutsal bir itiraf ve rakam haline dönüştürülmüş ve dokunulmazlık zırhına büründürülmüştür Burada akla gelen diğer bir soru şudur ki, İngilizce bilmeyen Rodolf Hess’in itiraflar metni niçin İngilizce yazılmış ve kan damlalarıyla lekelenmiştir. Niçin Ascehwits toplama kamplarında tutulan ve serbest bırakılan Yahudiler’in anıları ve öyküleri, müzelerde tutulup, kamuoyuna açıklanmıyor.

Bu toplama kamplarındaki gaz odalarının, insanları zehirlemek için kullanılamayacağına ilişkin uzmanların ve tarihçilerin bilimsel çalışmaları niçin çürütülmemektedir. Niçin Ascehwits toplama kampında esirler için hastane yapılmıştır. Ve hastalar karantinaya alınmıştır. Bütün bu uygulamaları ölüm kampları özellikleriyle çelişmektedir. Niçin Holocost olayı bir tabuya dönüştürülüp, kutsanıp, tartışılamaz hale gelmiştir.

2. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA ANNE BABASI TUTUKLU BULUNAN YAHUDİ PROF. DR. NORMEN FİNGELEŞTAYİN’NİN BELİRTTİĞİ GİBİ,HOLOCOST ENDÜSTRİSİ KURULMUŞ VE BU OLAY İSRAİL İ BESLEYEN BİR GELİR KAYNAĞINA DÖNÜŞMÜŞTÜR.
alıntı.


not:bende işte bu şekilde düşünüyoprum
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 02:39:57 ös

Demek oluyor ki, bundan önce yine bu konu üzerine bir başka yazı daha yazmışım.

Demek oluyor ki, bu yazmış olduğumun sonrasını da yazmışım.

Bunları ben bile Forum’da arayınca zor buluyorum. Demek başka katılımcıların bulması daha da zor olabilir.

Fakat bulunmaz da değil.

Arayalım bakalım başka neler yazmışız!... Diğer ilgi duyanlar da araştırabilir, bulduklarını kopyalayıp bu başlık altına (yanlış konulmuş olsa bile) getirebilir.

Daha önce yazılmışları, anlatılmışları yeni baştan yazıp anlatmanın gereği var mı?

Sayın ADAM'ın yazılarının devamı:

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SİYON PROTOKOLLERİNİN KAPSAMI - (EKEİR – 41)

“Siyon Protokolleri” denilen belgeler gözden geçirildiğinde, özetle şöyle bir programın tasarlanmış olduğu görülür:

“Yeni bir dünya düzeni kurmak üzere belli bir grup insan seçilecektir. Bu grup her şeye egemen olacaktır. Yürürlükteki politik rejimlerin bir bölümünün yıkılması için karışıklık ve anarşi çıkarılacaktır. Masonluk ve benzeri kuruluşlar, Batı dünyasının ekonomik, politik ve sosyal kurumlarını ele geçirmek için kullanılacaklardır.”

Aslında belgelerin kapsamında uzun uzun anlatılmakta oluşuna karşın, özetle “Bir grup insan seçilecektir.” sözü bile bu protokollerin Yahudiler ile ilgili olmadığını göstermeye yeter. Çünkü dinsel inançları uyarınca Yahudiler zaten kendilerini “seçilmiş insanlar” olarak görür. Üstelik onlara göre bu seçme, başka insanlarca değil, Tanrı tarafından yapılmıştır.

Yahudilerin “yeni bir dünya düzeni kurmak” gibi bir düşünceleri yoktur; hiçbir zaman da böyle bir emelleri olmamıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Yahudiler, yalnızca “Vaadedilmiş topraklar” olarak niteledikleri yerde kendi bağımsız devletlerini yine kurmak peşindeydi. Bu amaç doğrultusunda, ekonomik, politik ve sosyal kurumları ele geçirmeye çalışmış oldukları doğrudur ama tarihin hiçbir döneminde “politik rejimleri yıkmak” tarzında bir eylem ya da eğilimleri görülmemiştir.

Prieuré de Sion ise, 20. yüzyıl öncesinde de, sonra da tüm bunları yapmıştır.

“Bazı politik rejimleri yıkmak” sözü özellikle Fransa’yı hedef almaktadır. Çünkü Prieuré de Sion’un ülküsü ancak “monarşi” ve “otokrasi” ile bağdaşır. İsrail’de bir demokratik devlet kurulması da Prieuré de Sion’un ülküsüne yani asıl Siyonizme aykırıdır.

Siyon Protokolleri’nden anlaşıldığına göre, Prieuré de Sion’un tutumu 19. yüzyıl ortalarında yine değişmiştir. Bu kurum, yüz yıl kadar önce terk etmiş olduğu Masonluğu bir kez daha kullanmaya başlamıştır. Bunun gerekçesi de açıktır: 18. yüzyıl ortalarında gerek Kıta Avrupası’nda, gerekse Britanya’da büyük bir karmaşa ve kendi içinde çekişme dönemine giren Masonlukta, 19. yüzyıl ortalarında “tutarlılık” görülmektedir.

Bu belgelerin kapsamında birtakım ilginç terimler de geçmektedir: “Masonik Krallık”, “Siyon kanının kralı” gibi... Gelecekteki “kral”ın Davut’un soyundan olacağı belirtilip “Gerçek papa, Yahudilerin kralıdır.” denmektedir.

Bu sözlere âdeta at gözlüğü takmışçasına tek bir yönden bakan kişiler, bu anlatımları hemen Yahudilik ile bağdaştırıp Masonluğu da Yahudiliğe bağlayıverirler.

Oysa gene bu protokollerde, sözü edilen bu “gerçek papa”nın “uluslararası bir kilisenin babası” niteliğini taşıyacağı da belirtilmektedir. Bir tek bu yaklaşım bile bu protokollerin Yahudilik ile ilgili olmadığını, apaçık bir şekilde “Hıristiyanlık” propagandası yaptıklarını göstermektedir.

Fakat bu, ne Katolik, ne Ortodoks ne Protestan mezheplerinin tarzıdır. Burada gözetilmekte olan, 1. yüzyıldaki özgün Hıristiyanlıktır.

Kendisine “Yahudiler’in kralı” denmiş olan kişi İsa’dır. Aslında İsa hiçbir zaman kendi başına krallık savında bulunmamıştır. Ancak Romalılar onu kendilerine baş kaldıran Yahudilerin önderi olarak yakalayıp, ona “kral” olduğunu söyletip çarmıha gerdirmişlerdir. Bu olay İncil’de şöyle anlatılır:

«Romalılar Yahudilere “Kralınız kimdir?” diye sordular, ve Yahudiler de cevap verip “İşte odur, Nasıralı İsa” dediler.»
Nitekim sonrası şöyle sürer:

«Pilatus “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye ona sordu, ve İsa ona cevap verip “Söylediğin gibidir.”  dedi.»

İncil’e göre, İsa Davut’un soyundandır yani kral ailesinden gelmedir. İsrailoğullarının 12 kabilesinden biri olan Benjamin kabilesi ise Kudüs’ün asıl sahibidir. Bir iddiaya vce belgeleri gösterilerek ileri sürüldüğüne göre, bir zamanlar Batı Avrupa’da hüküm sürmüş olan Merovenjler, Benjamin soyundan gelir. Bir diğer deyişle Merovenjler hem İsa ile dolaylı hısım olur hem de Kudüs’ün asıl sahipleridir.

Şu halde Siyon Protokolleri’nin belirttiği şey şudur: «Dünya krallığı da papalık da Merovenjlerin ve bu soydan gelenlerin hakkıdır.»

Bunları niçin anlattım?... Bunların belki “Masonluk” ile genelde bir ilgisi kurulabilir fakat “Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’ile ne ilgisi var?

İşin ilginç yanı, tüm bu anlattıklarımın bu başlık konusuyla olan ilgisi, genelde Masonluk ile olan ilgisinden çok daha belirgindir.

Siyon Protokolleri şöyle bir sözle son bulur:

“Siyonun 33. derece temsilcilerince imzalanmıştır.”

Bu konuya girdiğimizden beri zihinlere şöyle bir soru takılmış olabilir:

Bu belgelere niçin “protokol” denilmiş?

İşte bu yüzden... Bu belgeler bir “bildirge” değildir. En az iki ayrı kurumun temsilcilerince kabul edilerek imzalanmış bir anlaşmadır.

Siyonun 33. derece temsilcileri...

Böyle bir deyişin ne Yahudiler ile ne de “Yahudiler’in politik ülküsü” biçiminde yanlış tanımlanan Siyonizm ile bir ilgisi vardır.

Bu deyiş, açıkça Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bağlantılıdır.

Demek oluyor ki, 19. yüzyılın ikinci yarısında bir tarihte, Prieuré de Sion’un “ileri gelenleri” ile Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 33. derecesinde bulunan kimi masonlar arasında bir toplantı yapılmıştır. Siyon Protokolleri, bu toplantının sonucunda varılmış olan anlaşmayı yansıtır.

Bunun için yalnızca Fransa Yüksek Konseyi (Suprême Conseil de France) üyesi olan kimi 33. derecedeki masonlar mı sorumludur?... Bir diğer deyişle, o tarihte bu masonlar salt “bireysel” bir girişimde mi bulunmuştur?... Yoksa Fransa Yüksek Konseyi de bu işe karışmış ve kimi üyelerini böyle bir toplantıya katılıp böyle bir protokol imzalamak üzere yetkilendirmiş midir?

Bir adım daha ileri gidecek olursak, bu anlaşmayı Fransa Yüksek Konseyi boyutunda bırakmayıp, 1875 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde toplanmış olan “Yüksek Konseyler Konvanı” ile de bağdaştırabilir miyiz?

Yoksa tüm bunlar yanlış yorumlar mıdır?.. Nasıl kimi meslek sahipleri her nerede olurlarsa olsunlar “Dr.” gibi, “Prof.” gibi, “Av.” gibi, “Y.Müh.” gibi unvan kısaltmalarını adlarının başında kullanırlarsa, birçok yüksek konsey üyesi masonun da herhangi bir masonik belgede geçen adının sonuna “33.o” diye bir unvan kısaltmasını ekleyişinin âdeta gelenekselleşmiş olduğunu göz önünde tutarak; Siyon Protokolleri’ni de Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 33. derecesindeki kimi masonların yalnızca bireysel olarak imzalamış olduklarını düşünmek daha mı doğrudur?

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 1786 tarihli olduğu benimsenen özgün anayasası  uyarınca, (bu arnayasa aslında sonradan düzenlenmiş olsa bile) 33. ve sonuncu derecedeki masonların yetkileri göz önünde tutulacak olursa; Fransa Yüksek Konseyi’nin üyesi olan kimi masonların Prieuré de Sion’un ileri gelenleriyle birlikte bu protokolleri düzenleyip imzalarken, kendilerine tanınmış olan yetkiyi kendilerince yorumlayıp kullanarak davrandıkları da düşünülebilir.

Acaba 1875 tarihli Lozan Konvanı’nda yapılan anayasa değişikliğiyle, Yüksek Konsey üyelerinin ritin 1786 tarihli olduğu benimsenen özgün anayasasında belirtilmiş olan yetkilerinden bazılarının kaldırılması, kimi 33. derecedeki masonların bu yetkileri böylesine yanlış ve sakıncalı bir biçimde kullanmış olmalarından mı kaynaklanmıştır?

Siyon Protokolleri’nin kapsamında Masonluğun politik amaçlar doğrultusunda kullanılacağının yazılmasını, sonra da bunların açıkça Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin en yüksek derecesinde bulunan yetkili bir mason niteliği belirtilerek imzalanmış olmasını, günümüzün anlayışı bakımından çok yanlış, hatta çok sakıncalı bir davranış olarak niteleyebiliriz. Böylelikle, sonradan Masonluğa karşıt (antimasonik) girişimlerde bulunacak olanların eline -iddialarının bir kanıtı olsa da olmasa da- konuyu iyi bilmeyenlerin kolaylıkla kapılıverecekleri bir somut belge verilmiş olmaktadır.

Papa 12. Léon’un 1884 yılında yayımladığı “Humanum Genus” başlıklı bildirgesinde, Masonluğa çok ağır yüklenmelerde ve suçlamalarda bulunuşu boşuna değildir.

Bu protokoller, başta ünlü Anütisemitist Schwarz Bostunitsch olmak üzere, Masonluğa karşıt girişimlerde bulunmuş olanların birçoğunca kullanılmıştır. Hele Türkiye’de Yahudilik ile Masonluğu birbirlerine bağlamaya pek meraklı olan mason karşıtları, Batı ülkelerindeki bu suçlamalardan çok yararlanmıştır.

Başta Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti olmak üzere, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Masonluk, Prieuré de Sion adlı gizli kurumun emellerine âlet edilmiştir.

Kimileri bu olguyu “Yahudilere âlet olmak” diye nitelendirmişse de, aslında böyle bir şey yoktur.

Daüha önce bir ara Yahudilerin de 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyıl başlarında kendi politik ülkülerinin peşinde koşarlarken, bir çıkar kaygısıyla Prieuré de Sion ile iş birliği eder duruma düşmüş olduklarını belirtmiştim. Fakat bundan ötürü bir genelleme yaparak Yahudileri küçük görmek ya da onların da masonlar gibi aldatılmış olduklarını söylemek pek doğru sayılmaz.

Çünkü bu tutum Yahudilerin bir bakıma işine gelmiştir. Öyle ki; 20. yüzyılın ilk yarısındaki gelişimler sonucunda günümüzdeki olguya bakarsak, Yahudilerin politik ülkülerinin -tümüyle olmasa bile- gerçekleşmiş bulunduğunu fakat Prieuré de Sion’un amaçlarına ulaşamadığını, üstelik şimdi artık bunun çok daha zorlaşmış olduğunu görürüz.

Bu açıklamaları yaptıktan sonra iş Siyon Protokolleri’ni kimin imzalamış olduğuna yani o 33. derecedeki kişilerin kimliğine geliyor. Onu da izleyen yazıya bırakıyorum.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 02:42:03 ös
Sayın ADAM'ın yazılarının devamı:

-------------------------------------------------------

SİYON PROTOKOLLERİNİ KİM İMZALADI? - (EKEİR – 42)

Siyon Protokolleri’nin kaynağı üzerinde bilimsel yöntemler uygulanarak incelemeler yapılmıştır.

Ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır:

"Bu protokoller bir özgün yazılım değildir. Birtakım başka yazılımlardan yararlanılarak düzenlenmiştir. Bu kaynaklar da Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin kimi yüksek derecelerinin ritüelleridir."

Peki bu nasıl oluyor?

Nasıl olduğunu, sonradan ortaya çıktığına göre bu protokolleri ortaklaşa düzenleyip imzalamış olanların adlarını da belirtince anlarız.

Bir yanda Prieuré de Sion’un o tarihlerdeki büyük Üstadı Victor Hugo… O zaten sürpriz değil.

Diğer yanda da 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinde Fransa’nın çok ünlü çehrelerinden, 1860’lı yıllarda Alliance Israélite Universelle (Evrensel İsrail Birliği) adlı kuruluşun bir sürea için başkanlığını yapmış, sıkı bir Karl Marx yandaşı olduğu bilinen, sonra da Fransa Yüksek Konseyi’nin Büyük Komandörü olan Adolphe Cremieux.

Nitekim her ikisinin kişiliklerine, dünya görüşlerine de çok uygun bu protokollerde anlatılanlar.

Bu konuyu çok daha ayrıntılı olarak da anlatıabilirdim ama burada bu kadarla yetinip keseyim.

1740’lı yıllarda Prieuré de Sion, kendi amaçları doğrultusunda Masonluğu kullanmak üzere, Masonluk tarihindeki ilk İskoç ritinin oluşumu sırasında düzenlenen ritüellerin içeriğini etkilemişti.

Bundan yaklaşık bir buçuk yüzyıl sonra, masonların bu temel üzerine Ansiklopedicilerden ve onların ardından Aydınlanma Çağından etkilenerek oluşan kendi bilgi ve birikimleriyle geliştirdikleri ritüelleri gene kendi hesabına kullanmaya girişmiştir.

Demek oluyor ki, bu yazı dizisini bütünleyebilmek için, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin kuruluşu ve yasaları üzerinde de durmak, sonra da bu ritin Batı ülkelerinde kullanılmakta olan ritüellerinin kapsamlarını da forum kuralları elverdiğince gözden geçirmek gerekecektir.

Bu yazımın sonuna ise şunu eklemeliyim:

Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin tarihçesini okuyup inceleyenlerin aklına şöyle bir soru takılabilir: «Bu ritin 1875 tarihli Lozan Konvanı (yüksek konseyler uluslar arası toplantısı) niçin düzenlendi?»

Bu sorunun yanıtı sanki o konvandan sonra yayınlanmış olan bildirgenin ktapsamında belirtilmiş gibidir. Ritin kuruluş taürihi olarak benimsenen 1786’dan bu yana çok şey değişmiştir. Ritin o tarihte düzenlenmiş olan anayasası ve diğer kuralları üzerinde birtakım değişiklikler yapılması gerekmektedir.

Bu noktaya kadar doğru. Bir amaç bu. Bir diğer amaç da, olabilirse Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti yüksek konseyleri arasında bir konfederasyon anlaşması bağıtlanması, böylelikle ritin yönetiminde kendi jürisdiksiyonlarında (egemenlik bölgelerinde) muhtar olan yüksek konseyler arasında düzenli bir iletişim ve eş güdüm sağlanması.

Dolayısıyla bu konvanda, ritin o 1786 tarihli olduğu söylenen ama aslında sonradan düzenlenmiş olduğu apaçık belli olan anayasası üzerinde birtakım değişiklikler yapıldı. Bu konvanın başlarında yapılan bazı konuşmalarda, Fransa Yüksek Konseyi Büyük Komandörü Adolphe Cremieux’den övgülerle söz edilmişti; elbette onun da koltukları kabarmış, çok gururlanmıştı. Fakat iş değiştirilmesi gereken anayasa maddelerine gelip de bunlardan özellikle 33. dereceli yüksek konsey üyelerinin hak ve yetkilerinin kısıtlanmasına yapılmasına, hele bir de bu kısıtlamanın gerekçesinin açıklanmasına gelince, Adolphe Cremieux allak bullak olmuştu. Çünkü bu kısıtlama ve değişiklikler, doğrudan onun yapmış oldukları, Victor Hugo ile imzalamış olduğu o protokollerden, dolayısıyla Fraünsa Yüksek Konseyi’ni resmen bir uluslar arası politikaya sokarak entrika peaylaşımına yöneltmiş bulunmasından ileri geliyordu. 1786 tarihli olduğu söylenen önceki anayasaya göre bunu başka 33. derecedeki masonlar hatta örgütlü olarak başka yüksek konseyler de yapabilirdi ve bu özelde gerek rite gerekse genelde evrensel Masonluğa çok büyük zararlar verebilirdi. Bunun önlenmesi gerekliydi. Önlendi de… Daha doğrusu işte o ilk keresinde önlenemedi ama bundan yönra yinelenebilme olanağı giderilmiş oldu.

Böylece Prieuré de Sion, dolayısıyla ögün anlmdaki Siyonizm, Masonluktan elini çekti ve o tarihten sonra bir daha da ne Masonluğa burnunu soktu ne de Masonluğu kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya kalkıştı. Gerçi 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında kimi Yahudi masonlar bu kez Masonluğu olarak 1897 yılında resmen ortaya çıkmış olan Yeni Siyonizm doğrultusunda kullanmaya kalkıştılar, yazılar yazdılar, demeçler verdiler ama bunun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bir ilgisi, bağlantısı yok.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 06, 2013, 03:00:20 ös
Alıntı yapılan: ADAM
Böylece Prieuré de Sion, dolayısıyla ögün anlmdaki Siyonizm, Masonluktan elini çekti ve o tarihten sonra bir daha da ne Masonluğa burnunu soktu ne de Masonluğu kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya kalkıştı. Gerçi 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında kimi Yahudi masonlar bu kez Masonluğu olarak 1897 yılında resmen ortaya çıkmış olan Yeni Siyonizm doğrultusunda kullanmaya kalkıştılar, yazılar yazdılar, demeçler verdiler ama bunun Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ile bir ilgisi, bağlantısı yok.

Alıntı yapılan: ADAM
“Siyon Protokolleri” denilen belgeler gözden geçirildiğinde, özetle şöyle bir programın tasarlanmış olduğu görülür:

“Yeni bir dünya düzeni kurmak üzere belli bir grup insan seçilecektir. Bu grup her şeye egemen olacaktır. Yürürlükteki politik rejimlerin bir bölümünün yıkılması için karışıklık ve anarşi çıkarılacaktır. Masonluk ve benzeri kuruluşlar, Batı dünyasının ekonomik, politik ve sosyal kurumlarını ele geçirmek için kullanılacaklardır.”

Vay canına... Bu durumda Prieuré de Sion organizasyonunun günümüze sarkmış olan haline Illuminati diyebilir miyiz? Tabi vurgulamakta yarar görüyorum, burada Illuminati'den kastettiğim kurumsal ve varlıkları kanıtlanabilen organizasyonlar değil, aksine kanıtlanamaz nitelikteki, komplo teorilerinde bahsedilen Illuminati.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: karahan - Mart 06, 2013, 03:06:28 ös
Sn.Spock

Çok kafa karıştırıcı değilmi,kafa karıştırıcı olduğu içinde hertür komploya hem açık aynı zamandada reddine imkan veren doneleride var yukarıda alıntısını yaptığınız yazıdada zaten açıkça var belli oluyor.


“Yeni bir dünya düzeni kurmak üzere belli bir grup insan seçilecektir. Bu grup her şeye egemen olacaktır. Yürürlükteki politik rejimlerin bir bölümünün yıkılması için karışıklık ve anarşi çıkarılacaktır. Masonluk ve benzeri kuruluşlar, Batı dünyasının ekonomik, politik ve sosyal kurumlarını ele geçirmek için kullanılacaklardır.”


Bu yazıyı kaleme alan arkadaşta zaten belirtmiş yahudilerin dini inancına göre zaten seçilmiş halk olduğu için bu teori buradan bile çüreyebilir diyor.
Bende tersininde mümkün olduğunu böyle bir ifadeyi buraya koyarak işin içinden çok kolay sıyrılabilirsinde sıvışman gerektiğinde,üstüne almazsın olur biter çok derin zeka ürünü yazımlar var belgeleribn içerisinde.

Hangi yargı ile bakarsan bak işin içinden çıkmak zor,değerlendirmemei yappmak istiyorsun o zaman protokollerde bahsedilen hükümleri günümüz düzeninde aramaya çalış ne kadarı uyuyorsa okadarda doğruluk payı var demektir.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: evvah - Mart 06, 2013, 03:48:37 ös
Sn.evvah

Ben daha önce açmıştım bu başlığı buradan devam edebilirz.

Evet burada daha uygun olur.Teşekkürler.
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ADAM - Mart 07, 2013, 10:57:00 öö

Bu başlık altındaki konu öylesine saptırıldı, öylesine olmayacak yerlere taşındı ki, ben artık bu başlık altında hiçbir şey yazmamayı daha uygun bulmuşken, Sayın Spock daha önce yazdığım konuyla bağlantılı yazılarımı aktardı.

Sayın Spock’a teşekkürler.

Şimdi oradan bir çıkarım yapalım…

Bu oyunun iki baş rol oyuncusu var:

1-   Victor Hugo: O tarihte Prieuré de Sion adlı şu gizli organizasyonun büyük üstadı.
2-   Adolphe Crémieux: Yahudi asıllı bir Marxist Fransız politikacı; aynı zamanda Masonluktaki Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin Fransa Supreme Conséil’inin yani 33 dereceli masonlar kurulunun Grand Commandeur yani en üst düzey yönetici görevinde bulunan kişisi.

Zaten bu iş, iki kişilik bir oyundan başka bir şey değil. Bu iki kişi baş başa vermiş, birtakım metinler tasarlayıp, bunları imzalamış. Aradan 25 yıl kadar bir süre geçtikten sonra birileri bunları bulmuş; hiçbir şey anlamadığı için yanlış yorumlamış, yayınlamış, kıyamet kopmuş.

Kıyamet kopmuş çünkü bu belgelerin o sıralarda etkinliğe geçmiş olan Dünya Siyonist Organizasyonu’nun bir deklarasyonu olduğu sanılmış. Oysa ilgisi yok! İlgisi olmasına olanak yok!

Asıl kıyamet ise çok daha önce kopmuş. 1875 yılında Lozan’da toplanan masonlar koparmış bu kıyameti. Çünkü bu belgeler Masonlukla doğrudan bağlantılı. (1965 yılında Türkiye’deki masonların kopardığı kıyamet de buna benzer bir bakıma.)

Denilebilecek başka ne var?

Sayın Spock, bu Prieuré de Sion adlı örgütün Illuminati ile bağlantısını sorguluyor.

Öyle bir bağlantı yok. Başka bağlantılar kurulabilir belki ama bu bağlamda bir bağlantı söz konusu değil. Zaten olamaz çünkü Prieuré de Sion dünya çapında ya da evrensel iddialı bir örgüt değil; ülküsünde sınırlı bir coğrafyası var.

Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 07, 2013, 11:18:07 öö
Bilgiler için çok teşekkürler Sn. ADAM.

Verdiğiniz ipuçları beni şimdi de yine yukarıdaki mesajlarımdan birinde sizden alıntılamış olduğum "Yeni Siyonizm" kavramına yönlendirdi. Bu konuda internette düzgün bilgi bulamadım. Yeni Siyonizm nedir? Rothschild ve Rockefeller aileleri bu akımın birer temsilcisi midir?
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: ADAM - Mart 07, 2013, 11:31:01 öö

Aslında "Yeni Siyonizm" diye bir kavram olmasa gerek.

Siyonizm, %99 bilinen biçimiyle, Yahudilerin ülküsüne 1897 Basel Kongresinde verilmiş olan addır. Dünya Tarihi'nde bunun öncesi yoktur. Çünkü Prieuré de Sion adlı organizasyon yüzyıllar boyunca saklı kalmıştır. (Nasıl olup da saklı kaldığı ise ayrı bir konu.) Saklı kalmaya devam etmesi gerekirken, bir salaklık sonucu yaklaşık 50 yıl kadar önce bu bağlamdaki bilgiler ortaypa çıkıvermiştir. İşte o zaman, asıl bu organizasyonun ülküsüne Siyonizm denmesi gerektiği gibi bir tez çıkmıştır ortaya. Fakat işte bu dae komplo teorisi üretmeye çok meraklı olanlarca öylesine yozlaştırılmıştır ki...

Rockefeller ailesinin olayı bambaşka bir konu; işin o yönü Amerika'da. Rotshild ailesinin derdi ise, para onlarda olduğu için, bu işin kralı olmak. Yahudilerin Kralı... İsa gibi... Zaten bu nedenle Adolphe Crémieux onların kurduğu örgütü terk etmiş.

Dolayısıyla Rotshild'in de Rockefeller'in başka konularla ilgileri ve bağlantıları olabilir, vardır da ama bu işle, Siyon Protokolleri ile hiçbir ilgileri yok.

   
Başlık: Ynt: SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Gönderen: Spock - Mart 07, 2013, 11:47:04 öö
Aslında şimdi buldum, Yeni Siyonizm şu sayfalarda yine sizin tarafınızdan açıklanmış Sn. ADAM

http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,8768.0.html (http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php/topic,8768.0.html)

http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8771.0 (http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8771.0)

Sn. ADAM şöyle demiş:

Alıntı
1860 yılında, “Alliance Israélite Universelle” (Evrensel İsrail Birliği) adı altında bir örgüt kuruldu. Gerekli finansmanı Rotshild ailesi sağladı. Adolphe Crémieux örgütün başına getirildi ama elbette düdüğü, parayı veren çalıyordu.

Adolphe Crémieux, dört yıl bu örgütün başkanlığını yaptı. 1864 yılında ayrıldı. Nedeni bilinmez. Birçok yorum yapılabilir. Yapılmıştır da... Birtakım spekülasyonlar bile üretilmiştir. İşin özü, kişiliğinin Rotshild ailesinin öngördüğü tarzdaki çalışmalar ile uyum göstermemesidir. Zaten onun aslında “iyi bir Yahudi” sayılıp sayılamayacağı bile sorgulanabilirdi


Çok ilginç bilgiler... Rothschild'ların ilk finansal atılımlarının ve piyasaya çıkışlarının 1815 Waterloo Savaşı sırasındaki bir spekülatif dolandırıcılık ile vuku bulduğunu duymuştum. İlaveten diğer Yahudiler gibi Tevrat'a ve İbrahimi anlamdaki Tanrı'ya inanmadıklarına dair doneler mevcut. İşte popüler anlamdaki Luciferian Doktrin burada devreye giriyor. Taşlar kafamda yerine oturuyor. Diğer Yahudileri çok fena kullanmışlar, pes doğrusu.