Thomson diye bir adam var karpuz gibi atom teorisi var. Oyle elektronlar laylay dolanıyor. Bhor diye bir adam var atomun çevresinde elektronlar dönmekte diyor. Şuan da şunu demekteyiz: Atomun çevresinde elektronlar orbitallerde duruyor daha da ilginci pozitron var hatta bilimum parçacık var 100 ila 200 tip parçacık var bir kısmı yüklü parçacıklara bağlı kimisi ise avare olabiliyor hatta birtanesi kütle denen kavramı oluşturuyor demekteyiz. Şuanki atom teorimiz varken thompson bilimine bilisellikten uzak dememekteyiz fakat bu teoriyi kabul etmiyoruz tam olarak. Thompsonun teorisindeki yüklü parçacık kavramını halen kullanıyoruz. Darvin de oyle teorinin bilimsel olmadığını idda edemeyiz fakat tam izahat olduğunu söyleyemeyiz.
Bilimin temel bir problemi var: Bioloji bilimleri kendisini kimya bilimerine dayandırıyor kimya da fizik bilimine kendisini dayandırıyor. Problem bundan sonra ortaya çıkmakta çünkü fizik bilimi matematiği axiom olarak kabul etmekte. Yani herşeyin özünde matematik denen sistem var. Tartışamadığımız şu gerçekler var: 2 elmam varsa ve bana 3 elma verirseniz 5 adet elmam olur. Bu cebir kuralları belirli. Cebire dayalı da geometri kavramımız bulunmakta. Düzlem diye teorik birkavram üzerinden çalıyor. Sonra ortaya yakınsamalı matematik çıkıyor. Limit, türev, integral ve diferansiyel. Günümüzde doğru hesaplama yakınsamalı matematiğin kuralları ile işlemekte. Ve bu yakınsamalı matematik ile fizik kurallarını izah etmeye çalışıyoruz. Şu üç kabulu yapıyoruz. Madde ortaya durduk yerde çıkmaz, enerji ortaya durduk yerde çıkmaz, eğer mutlak sıcaklığa inilirse tüm parçacıkların entropileri 0 olur. Buna termodinamiğin 3 yasası demekteyiz. Tüm parcacık fiziğimiz, newton cebrimiz hani herey bu üç kural etrafında dönmekte. Sonra bu noktadan da kuvvetin kütle ile ilişkili olduğunu kabul ediyoruz. Tüm bilimler de bu kabule dayanıyor. Sonra da hesaplama yaarken katsayılarımız ortaya çıkıyor. Çünkü gerçek fizik dünya ile matematik dünya aynı değil. Ağırlık katsayıları ile bu iki dünyayı birbirine yakınsatıyorz. Örneğin kütleler arasındaki G katsayısı, Isı transferindeki Nu ve Re sayıları mağnetizmadaki A, q katsayıları. Bu katsayılar var çünkü gerçek dünya matematiğe tam uymuyor belkide gerçek dünya bizim sayma sayılarımızla bile işlememekte. Doğada 5 adet kuvvet bulduk bir türlü hepsini tek formulle birleştiremedik. Cünkü her kuvvet formulu birbirinden garklı G, B, A gibi katsayılar içeriyor. Bu sayılardan ötürü toplayıp çıkaramıyoruz bir türlü. Bence matematik doğayı ifade edemiyor. Matematik doğayı ifade edemeyince de ortaya hesaplanamazlık denilen durum ve istatistiğe dayalı birşey çıkıyor. Ama şu bir gerçek İstatistik denen bilim aslında genelin kopyası değil genelin rastgele bir bölümüdür. Bu nedenle de ortaya kaos denen hadise çıkıyor. Sonra birileri şunu söylüyor. Kütle parçacıkla ilişkilidir ama her parçacık kütleli değildir. Madde varsa anti madde de vardır. Dikkat ettiyseniz quantum mekaniği herşeyin bir de antisi olduğu tezinde bunun sebebi termodinamiğin 3 yasasına göre madde enerji toplamda sıfırdır entropi toplamda sıfırdır. Ama madde var kütlesi var o zaman delta 0 olması için tersi de olmalı. Sebebi nedir diyebilirsiniz .. Sebebi matematik. Tutup antimadde veya anti enerji vs bulunmadı sadece matematik bize diyor ki 1 varsa -1 de olmalıDenklein diğer tarafına değerler eksi işaret ile geçerler. Velev ki madde korunumu yoksa veya enerji korunumsuzsa buharlaşabiliyorsa veya doğada düzlem diye birşey yoksa ne olur. Aceba onca kat sayı kullanmamız bu kabullerin yalan olduğundan ileri geliyor olabilir mi? Baylar tek cevabım var. Görünen o ki axiomlardan biri veya birkaçı yanlış. Ama bunu itiraf etme şansımızı son 1000 yılda yitirdik. Bu kabulle o denli iş yaptık ki çöpe atılamaz kadar fazla.
Bilim şunu yapar. Deney, Sınıflama, Yorumlama. Deney yaparken kullandığımız araçlar daha önce muhtemelen yanlış kurallar ile ortaya koyduğumuz ölçü aletlerindir. Aslında cetveller kısalır ve uzar, akımlar hep aynı seviyede değildir. Deney tüpleri ideal yalıtkan değildir. Deney sonuçları gerçekten uzaktır. Sınıflandırma aşamasında hep ağaç mimarisini ve kümeler teorisini kullanırız ama aslında sonuçlar ideal olmadığı halde idealise ederiz. Serpilme diyagramlarındaki sonuçları küme veya eğri olarak yorumlarız. Çizdiğimiz eğrilerin asla tam üzerinde değildir o noktalar. Sonra yorumlamaya geçeriz. Tez - Antitez - Analiz - Sentez yaparız bunların hepsi daha önceki bilgilerimize dayanır ve bunların doğruluğunu genellikle tartışmayız. Sonunda deney yaparken sapıtmış, sınıflarken uydurulmuş ve yorumlarken yanlış formullerin kurbanı olmuş bir sonucumuz olur. Elde edilen sonuç bilimsel veridir.
Darvinin verileri de bilimseldir. Kuşlar üstünde deney ypapar, sonra bu deneye göre türleri sınıflar Evrim tezini varolma antitezi ile sentezler ve hipotezini doğrular. Darvinin verisi bilimsel metot olarak kesinlikle doğru sonuçtur ama gerçek sonuçmudur hiç sanmam. Deneyin pisikolojinize bağımlılığı vardır. İstediğiniz moluküler genetik deneyini yapın psikolojiniz bozuksa kağıtta göreceğiniz saçma sapan AGTS harfleri olur. Tutar milyon gen içeren DNA sarmalında 20 adet baz araıp hastalık teşhis eder hale gelirsiniz. Genel olarak darvin teorisi metotsal bakarsak en az kütle çekim teorisi kadar doğrudur ama ispatlana bilirliği piskoanaliz denen bilimsel metot kadar bulunmaktadır. Ama bunu tutup böyle düşünmez ve yazıları yasaklamak ile çözmeyi düşünürseniz ortaya bağnaz şoven avam toplumdan başka hiç bir şey çıkmaz. En azından sosyoloji denen bilim bize böyle demekte. (Sosyoloji daha tartışmalı)