BAĞIRMAK İŞE YARAR MI?
Kervan, bütün gün yol aldı. Gece olunca da serin bir yerde konakladı. Yorgunluktan herkes uykuya dalmıştı.
Kervanın bekçisi de uyuyanlar arasındaydı. Hırsızın biri bu durumu fırsat bilerek kervanı soydu. Çaldığı malları da toprağa gömdü.
Gündüz olunca kervan halkı uyandı, baktılar ki mal, eşya, gümüş, hepsi çalınmış.
Halk toplanarak durumu tartışıyordu. Kervan bekçisini çağırdılar. Bekçiye:.
“Ey kervan bekçisi! Eşyamız ne oldu? Mallarımız nereye gitti.” Bekçi, uyuya kaldığını gizlemek için:
“Hiç ummadık bir zamanda, yüzleri örtülü hırsızlar geldiler, gözümün önünde ne var, ne yok alıp götürdüler,” dedi. Kervan halkı:
“Ey korkak adam? Hırsızlar eşyayı çalarken sen ne yapıyordun? Sen necisin? Bekçi değil misin?” Bekçi:
“Ben bir kişiydim. Onlarla başa çıkamazdım. Bir sürü silahlı adama karşı ne yapayım?”
“Peki, bizi ne diye uyandırmadın?” Bekçi kekeleyerek:
“Tam bağıracağım sırada bıçakla beni korkuttular. Susmazsan seni öldürürüz dediler. O zaman bağıramadım, isterseniz şimdi bağırayım, çağırayım.”.Alıntı.
HIRSIZA KİLİT OLMAZMIŞ
Hikayecinin biri bir gün toplanan kalabalığa güzel hikâyeler anlatırken, terzilerin nasıl kumaş çaldıklarına sıra gelmişti.. O sırada kalabalık içinde bulunan bir Türk terzilere ait bu sırrın açığa vuruluşundan çok öfkelendi. Hikâyeci ballandıra ballandıra terzilerin hainliklerini anlattı. Türk de bu anlatılanlara bir hayli üzüldü. Sonra dayanamayıp sordu:
“Ey hikâyeci! Sizin şehrinizde hilede ve hainlikte en usta terzi kimdir?” Hikâyeci cevap verdi:
“Şehrimizde Ciğeroğlu adında bir terzi vardır. O el çabukluğunda ve hırsızlıkta herkesten ileridedir. Türk:
“O benden değil kumaş, bir iplik bile çalamaz.” Dedi. Hikâyeci:
“Kendine bu kadar güvenme. Senden daha uyanıkları bile aldattı o. Onun hileleri karşısında sen şaşırır kalırsın.” Türk daha çok kızdı:
“O terzi benden ne eski ne yeni hiçbir şey çalamaz,” diye bahse girişti.
Çevresindekiler onu daha çok kızdırdılar. O da bahse konacak nesi varsa rehine verdi.
“Şu Arap atımı da rehine koydum. O terzi benden bir şey çalabilirse sizin olsun. Eğer benden bir şey çalamazsa sizden bu atla beraber bir at isterim.”
Türk üzüntüsünden dolayı o gece uyuyamadı. Hırsızın hayaliyle savaşıp durdu.
Sabah olunca atlas kumaşı koltuğuna aldı. O hilecinin pazar yerindeki dükkânına gitti. Selam verip dükkâna girdi. Usta hemen yerinden kalkıp selamını aldı. Onunla merhabalaştı. Usta, Türk’e haddinden fazla hürmet etti. Böylece onun gönlüne girdi. Ona kendini sevdirdi.
Türk, terzinin bülbül gibi tatlı dil döktüğünü görünce, getirdiği İstanbul atlasını (ipek kumaşı) onun önüne attı.
“Bu kumaştan savaş günü giymek için göbeğimden aşağısı geniş, yukarı kısmı dar, bir kaftan biç. Belden yukarısı dar olsun da güzel görünsün. Aşağısı geniş olsun da rahat hareket edeyim, ayağa dolanmasın,” dedi. Terzi:
“Ey sevimli müşteri! Sana hizmette bulunmak benim için zevk. Emrin başımın üstüne,” dedi.
Terzi sonra kumaşı ölçtü, ne kadar çıkacağını anladı. Ondan sonra da ağzını açarak, tatlı diller dökerek Türk’ü lafa tuttu. Birçok fıkra ve hikâyeyle Türk’ü oyaladı. Makasını çıkardı, hem kumaşı kesiyor, hem sürekli tuhaf tuhaf şeyler anlatıyordu.
Anlatılan masallar yüzünden Türk, öyle katıla katıla gülmeye başladı ki, daracık gözleri kapandı, görünmez oldu. Türk gülerken terzi kumaştan bir parça kesip dizinin arasına sakladı. Bu işi Allah’tan başka kimse görmedi.
Terzinin anlattığı masalların hoşluğu, tatlılığı, Türkün giriştiği bahsi onun aklından çıkardı. Ona her şeyi unutturdu.
Atlas nedir? Bahse girişmek nedir? Rehin nedir? Terzi ağabeyin anlattıkları ile Türk sarhoş oldu. Türk kendine gelince:
“Allah aşkına gülünecek bir şey daha söyle! Sözlerin gönlüme, ruhuma gıda oldu,” diye yalvardı.
O düzenbaz terzi gülünecek bir şey daha söyledi. Türk öyle bir kahkaha attı ki sırt üstü yere yattı. Gafil Türk gülünecek masallardan hoş zevkler alırken, terzi de kumaştan bir parça daha keserek gömleğinin yakasından koynuna soktu. Türk:
“Allah aşkına gülünecek bir şey daha anlat,” dedi.
Terzi bu defa önceki söylediklerinden daha hoş, daha güldürücü bir masal anlattı. Türk’ü tam manasıyla avladı. At için bahse giren Türk’ün attığı kahkahalardan gözleri iyice yumulmuş, aklı başından gitmişti.
Terzi üçüncü defada kumaştan bir parça daha çaldı. Çünkü Türk’ün gülüşünden meydanı boş bulmuştu.
Türk dördüncü defa gülünecek bir şey anlatmasını isteyince, terzinin gönlüne merhamet geldi de hilesini, hırsızlığını başkalarına saklamaya karar verdi. Türk:
“Gülünecek bir şey daha anlat,” diye terziye yalvarmaya koyuldu,
Terzinin bu isteğe karşılığı alaylı oldu:
“Ey kendisi masal olmuş kişi! Ne zamana kadar masal dinlemeyi deneyeceksin,senin kendi hayatının masalından daha gülünç bir şey yoktur. Ey kahkahaların esiri olan kişi! Artık bırak beni. Geç! Bir daha güldürecek bir hikâye anlatırsam vay haline!”.. Alıntı...
Sonuç olarak;Biz tartışa duralım.Birbirimize sen sucusun,sen bucusun diyelim.Bizi birbirimize kirdiranlarda çalıp ülkeyi bitirip kaosa sürüklesin.Not: İnsanları ayristirip bolen parcalayan Akp ve Akp zihniyetidir.. Saygılarımla.