Şimdi ben de geçtiğimiz Salı gecesi Habertürk kanalında yayınlanmış olan şu TEKE TEK adlı programa ilişkin izlenim ve görüşlerimi belirteyim.
Elbette bu program televizyoncular açısından aslında hiç de haklı bilgilendirmek amacını taşımakta değildi. Öyle olsaydı, her yaklaşık 15 dakikalık sorulu yanıtlı bir görüşmenin arasına en azından bir o kadar süreli bir reklam yerleştirilmezdi. Böyle programların aslında hangi amaçla yapıldığını biliyoruz ama reklamlar arasındaki bölümler bizi ilgilendirdiğinden, bitmesini ve konuya dönülmesini sabırla beklemeden de edemiyoruz.
Bana göre bu program, kapsamı bakımından bugünü dek televizyonda yayınlanmış olanların en güzeliydi, en doğru bilgi vereniydi, en düzeyli olanıydı. Kimileri yayın sırasında bol bol e-posta göndermiş, kimileri telefonla katılmak istemiş. Belki onların birçoğu benimle aynı görüşte değil. Hele kimilerinin, kapılmış oldukları ve değiştiremedikleri hatta belki değiştirmek de istemedikleri ön yargıları nedeniyle Büyük Üstat Remzi Sanver’in açıklamaları üzerine onu suçlama eğiliminde olduklarını biliyorum.
Bugüne dek bir büyük locanın büyük üstadının bir Türk televizyon kanalında böyle bir söyleşi programına çıktığı görülmüş şey değil. Belki olmuştur; ben bilmiyorum. Bir programa HKEMBL eski büyük üstatlarından Enver Necdet Egeran’ın katıldığını ve zaten art niyetli olan o programda nasıl açmazlarda düşürüldüğünü anımsıyorum.
Peki acaba nasıl oldu da Büyük Üstat Remzi Sanver böyle bir programa katılmayı kabullendi. Acaba bu diğer büyük üstatlardan hayli farklı olan kişilik ve bireysel tutumundan mı ileri gelir. Yoksa Fatih Altaylı ile lise sıralarından okul arkadaşı olmasının mı etkisi vardı bunda?
Bu sorunun yanıtını kendisine sorup öğrenmezsek, burada yazacaklarımız bir spekülasyon hatta dedikodudan ileri gidemez.
Ancak herhalde Büyük Üstat Remzi Sanver, bu programa katılmak için Murat Bardakçı’nın orada bulunmamasını ve ayrıca telefonlarla soru sorulmasının da kabul edilmemesini istemiş olsa gerek. Yoksa bu programa da polemik bulaştırılmış olurdu.
Gerçi Fatih Altaylı görüşmeleri ara sıra polemiği çekmeye çalışmadı değil; bunun için de birtakım sansasyon niteliği taşıyan sorular yöneltti Büyük Üstada. Ancak o bunları pek bir soğukkanlılık ile savuşturdu. Elbette biliyordu işin içine İttihat ve Terakki ile Atatürk ile bağlantılı soruların sokulacağını. Ancak bana sanki bu söyleşide Tapınak Şövalyeleri ve İlluminati konularına da gelineceğini önceden hiç düşünmemiş gibi geldi.
Bugüne dek HKEMBL üyelerinin pek sık kullandıkları birtakım sözcükleri Büyük Üstat Remzi Sanver’in bu programda hiç kullanmayışı, hayli ılımlı bir tutum takındığı özellikle dikkatimi çekti.
Buna karşılık bir başka şey daha dikkatimi çekti ki, işte o yürekler acısı: Fatih Altaylı yaptığı programda bana göre 10 üzerinden ancak 2 alırdı; bilemediniz 3. Hiç doğru dürüst hazırlanmamıştı; ne soracağını, nasıl soracağını bilemez bir haldeydi. Hatta bu yüzden kimi zaman Büyük Üstat Remzi Sanver onun ne sorduğunu bile bir anda iyi anlayamadı. İkide bir önündeki kağıtları karıştırıp duruyordu Fatih Altaylı; oradan neyi seçeceğini bilemiyordu. Seçip ekrana yansıttırdığı resimler de birtakım dergi ve kitap sayfalarından kopyalanmış, böyle bir program için seçilebilecek resimlerin en kötüleriydi.
Bir başka televizyon kanalında bundan birkaç ay önce yapılmış olan bir diğer programı anımsadım. Kendi kendime Fatih Altaylı‘nın aslında kendinden çok daha genç ve deneyimsiz o hanım sunucudan gidip böyle bir programın nasıl hazırlanacağı ve nasıl sunulacağı konusunda ders almasının yararlı olabileceğini düşündüm.
Büyük Üstat Remzi Sanver, başlangıçta pek heyecanlı olduğunu söylemiş olmasına karşın tüm program boyunca öylesine rahat, öylesine kendinden emin, öylesine saklamasız ve laf ebeliğinden kesinlikle uzak bir tavır ortaya koydu ki, sanırım işte bu Fatih Altaylı’yı daha da huzursuz etti ve sonlarına doğru programın temposu giderek düştü. Belki de tek bir program çerçevesine hiç sığamayacak kadar çok şeyi aynı anda sıkıştırma telaşı nedeniyle…
Özetle, sunucusunu bir yana bırakalım, bu program bana göre izleyen Türk okumuşları arasında Masonluğu ve masonları pek iyi bilmeyenler açısından hayli bilgilendirici ve aydınlatıcı oldu. Elbette ancak anlayanlara, anlayabilecek olanlara, anlamak isteyenlere yönelikti bu yararlılık. Ötekilerin hesabına üzülüyorum doğrusu.