Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TURAN DURSUN'UN HAYATI  (Okunma sayısı 6043 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 09, 2009, 02:30:47 ös
  • Ziyaretçi

Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Gümüştepe köyünde 1934 yılında doğdu. İmam olan babası, daha o doğmadan "Basra'da ve Kufe'de bile görülmeyecek bir alim" yapma sevdasındaydı onu. İlkokula göndermedi. Çocukluk hayatı şeyhlerin ve din hocalarının yanlarında çeşitli tekke ve dergahlarda geçti. O yıllarda Turan Dursun' un en büyük amacı babasının belirlediği bu amaca hızla ulaşmaktı. Birkaç yılda öğrenilecek dersleri bir- iki ayda öğreniyordu. Sırf İslam bilgileri çok iyi olan Kürt hocalardan ders alabilmek için üç-dört ayda çok iyi denilebilecek ölçüde Kürtçe öğrendi. "sarf" ve "nahv" denilen Arapça grameri çocuk yaşta öğrendi, hem 11. ve 12. yüzyıl Arapçasını hem de 7. ve 8. yüzyıl Arapçasını bilirdi. onyedi yaşına geldiğinde İcazeti almış ve Kazviniyi okumuştu.
Diyanette müftü olabilmek için İlkokulu dışarıdan bitirdi. İlk olarak köy imamlığı yaptı. İstanbul Çarşamba'da Üçbaş ve İsmailağa medreselerinde hocalık yaptı. 1958-1965 yılları arasında Tekirdağ, Gemerek, Türkili, Altındağ ve Sivas' ta Müftülük yaptı. Atatürkçü ve şeriatın katı kurallarına ters davranışları nedeniyle İslamcı çevrelerde yadırgandı. Müftülükleri sırasında bu nedenlerle sürgünleri oldu. 60'lı yıllarda aydın müftü olarak kamuoyunda yankılar getirdi. Kendi deyişiyle İslama olan inancını yitirdikten sonra 1965 yılında müftülüğü bıraktı.

Turan Dursun' u, neredeyse ömrünü adadığı İslam' dan uzaklaştıran baş neden, aklının imanına üstün gelmesidir.Ömrünü İslamla içi içe geçiren bir insanın bunu başarmasının ne kadar zor olduğunu tahmin etmek güç değildir. Onu böylesine büyük kılan belkide en önemli şey budur. Turan Dursun' u İslamdan kopartan başlıca deneyimlerini şöylece sıralayabiliriz:

1)İnsanlık tarihinin bilinen en eski efsanesi olan Gılgamış Destanı' nı okuduktan sonra, Tevrat' a ve ondan sonra da Kuran' a geçen Nuh Tufanı efsanesinin kökeninin çoktanrılı ilkel Sümer Uygarlığı olduğuna kanaat getirmiştir.

2) İncil ve Tevrat' ı okuduktan sonra, Kuran' daki pek çok ayetin bu kitaplardan kopya edildiğine kanaat etmiştir.

3) Sinop'daki görevi sırasında marksist bir öğretmenden edindiği kitaplar sayesinde Tarihi Materyalizm ve Diyalektik Materyalizm Felsefesi ile tanışmış, ancak komünist olmasa bile bu felsefelerden etkilenmiştir.

4) Kemalist düşünceye yakın olması nedeniyle hiç bir zaman bağnaz İslami kesimlerin yoluna girmemiştir.

5) Kuran' daki gerek akıl dışı ayetleri, gerekse de birbiriyle çelişkili ayetleri, gerçekliğe olan aşkı imanından üstün geldiği için görebilmiştir.

Turan Dursun, Diyanet' deki görevinden ayrıldıktan sonra 1966 yılında TRT'de dini içerikli programlarda görevi aldı. On yıl bu görevine devam ettikten sonra gene TRT'de prodüktör olarak "Başlangıcından Bu Yana İnsanlık", "Vergi Programı", "Akşama Doğru" gibi programlar yaptı.

TRT'den emekli olduktan sonra "Kur'an Ansiklopedisi"ni 1987 yılında bitirdi. 1989 yılında haftalık 2000'e Doğru Dergisi' nde yazı yazmaya başladı. Bu sitede yer alan pek çok yazısını da bu dergide yazdı. Bu yazıları nedeniyle İslami çevrelerden çok büyük tepki aldı. Süleyman Ateş, Yaşar Nuri Öztürk gibi pek çok İslamcıyı kalemiyle yanıtlamasını bildi. Hiç biri o hayatta iken karşısına çıkamadılar.

Böylesine kuşatılmış bir durumda onun çevresinde çok az sayıda destekçisi vardı. İlhan Arsel ve kitaplarını yayınlamayı kabul eden Doğu Perinçek bunlardandı (Turan Dursun yazdığı yazıları kitap haline getirmek için pek çok yayınevini dolaştığını, yayınevlerinin böyle bir kitap yayınlamaya cesaret edemedikleri için teklifini kabul etmediklerini söylemiştir. Sayın Doğu Perinçek bunu kabul eden yegane kişi olarak, Turan Dursun gibi bir aydınlanma savaşçısını kitapları ile Türkiye kamuoyuna kazandırdığı için burada kendisini kutlamayı borç biliriz.)

Turan Dursun yazdıklarının bedelini canıyla ödeyebileceğini bilmiyor muydu? Bu soruya yanıt olarak Hasan Yalçın' a şunları söylemişti: "Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?" Turan Dursun bir aydınlanma savaşçısı olarak yanıtladı soruyu. Ve o anda ölümü yendi. Ölümün ötesine geçti. Ölüm, Turan Dursun' u daha da büyüttü. Yazdıklarının uğruna yaşamını feda etmiş olmasının büyüsüyle daha çekici hale geldi. Adı, ölümsüz aydınlanma kurbanları arasına yazıldı.

Turan Dursun' un kitapları, onun ölümünden sonra yayınlanabildi. İlk kitabı, ölümünden iki ay sonra yayınlanan Din Bu 1 adlı kitabı idi.
Ölürsem,

O zaman anlarsın.

Ölünce biri,

Pazar, kışın,

İki yüz olur hemen yüzler Hemen!

Dersin, neymiş meğer!

Ben de ölürsem eğer

Ey aydın cemaat!

Lütfen öldürme beni,

Lütfen! ”

(Turan Dursun)

CİNAYETİ VE DAVASI

Turan Dursun, 4 eylül 1990 tarihinde İstanbul-Koşuyolu' ndaki evinin yakınlarında teröristler tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Oysa onun kalemi ve kitapları dışında hiç bir silahı yoktu. Öldürüldüğü günün ertesinde İran radyolarından sevinç çığlıkları yükseldi. Türkiye' deki İslam savunucuları da rahat bir nefes aldı.

Öldürüldüğünde yetişkin üç çocuk babası idi. Cinayet sonrasında Turan Dursun'un evinde kütüphanesinin raflarında duran çok şeyin kaybolduğu anlaşıldı. Yatağının üzerine ise "Kutsal Terör Hizbullah" kitabı bırakılmıştı. Yakınları kitabın Dursun'a ait olmadığını, eve giren kişiler tarafından bir "mesaj" olarak bırakıldığını söyledi.İstanbul Emniyet Müdürlüğü, evde polislerin arama yaptığını doğruladı ancak "arama tutanağında kitaplıktan alınanlar yer almadı.

Cinayetle ilgili operasyonda yakalanıp tutuklanarak DGM'ye çıkartılan 15 sanık ilk oturumda tahliye edildi. Ardından cinayetle ilgili İstanbul DGM'de iki ayrı dava görülmeye başladı.

Davalardan birinde örgütün üst düzey yöneticileri Kudbettin Gök, Mehmet Ali Şeker, Mehmet Zeki Yıldırım, Ekrem Baytap'ın da aralarında bulunduğu 25 sanık yargılanıyordu. Bu dava sürerken 1996 yılının Mart ayında İslami Hareket Örgütü lideri İrfan Çağırıcı yakalandı. Çağırıcı ve 12 arkadaşı da DGM'de yargılanmaya başladı.

"Babam Turan Dursun" adında bir de kitap yazan olan Abit Dursun babasını anlatırken: "O, İslam dininin en derin kaynaklarına ulaşmış, eski Arapçayı bilen, Kuran dili Arapçasını da çok iyi bilen bir aydındı. Yıllarca araştırdı, sorup sorguladı. Bütün bunlar Türkiye'deki şeriatçıları ve Atatürk düşmanlarını elbette rahatsız. etti" diyor.
Abit Dursun, Turan Dursun cinayeti soruşturmasında aksayan önemli noktaları özetlerken insan bir kere daha hayretler içine düşüyor: "4 Eylül 1990'da Turan Dursun vurulduktan 40 -45 dakika sonra polis geliyor. Çok daha erken gelen siviller evi darmadağan ediyor. Bir çok eseri ve çalışması siyah poşetlere konuluyor, onlar çıkarken de resmi giysili polisler içeri giriyor. Biz sivil polislerin götürdüğü eserleri ve çalışmaları Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak istedik. Ama 9 yıldır bu girişimimizle ilgili hiç bir sonuç alamadık. Kuran ansiklopedisinin 2000 sayfası, 'Kulleteyn' isimli kitabın ikinci ve sonraki ciltleri yok. '. Her şeyi götürmüşler. Bir yaşam boyu büyük emekle ortaya çıkarılan her şeyi. Bütün bunlar sivillerin eve girmesinden sonra kayboldu. Devlet içindeki bazı güçler, yasadışı devlet odakları bu eşyaları alıp gitti."

23 temmuz 2000'de İstanbul 3 nolu DGM' de Turan Dursun ve Çetin Emeç davalarından yargılanan İrfan Çağırıcı önce 7.5 yıla daha sonra ise "Anayasal düzeni silah zoru ile değiştirmeye kalkışmak" suçundan idam cezasına çarptırıldı.

Sanıklardan Ekrem Baytap, Tamer Aslan, Mehmet Ali Şeker ve Cengiz Sarıkaya hakkında aynı suçtan dolayı ömür boyu hapis cezası verildi. İrfan Çağırıcı'nın kardeşi Rıdvan Çağırıcı ve avukat Hüsnü Yazgan'ın da aralarında bulunduğu 12 sanık örgüt üyeliği suçundan 3 yıl 9 ay ila 12 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldılar.

6 mart 2002'de Yargıtay 9. Ceza Dairesi, İrfan Çağırıcı hakkındaki kararı onadı.


Mart 13, 2009, 12:06:52 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Bu forum sitesinde bir üyenin Turan Dursun için konu başlığı açmış olduğunu görmek beni sevindirdi.
Daha çok küçük yaşlarda başlayan çılgınca okuma merakım, dini konuları merak etme ve bir tarikatın bölgesel sorumlusu olduğunu sonradan anladığım komşumuzun muazzam zenginlikteki kütüphanesini bana açmasıyla birleşince, 9 ile 14 yaşlarım arasındaki bir kaç yıl içinde yüzlerce dini kaynağı okuma fırsatım oldu. Önceleri çocuksu bir saflıkla her okuduğumu hafızama kaydedip, doğru olarak kabul ederken, bir süre sonra mantığıma ters gelen konular ve çelişkili kavramlar bende soru işaretleri uyandırmaya başladı. Bu süreçten sonra daha tarafsız ve eleştirel bir gözle okumaya devam ettim ve sonunda da dinin sadece kitleleri kontrol altında tutmaya yarayan en etkili ve uzun ömürlü araç olarak binlerce yıldır kullanılan bir yöntem olduğunu farkettim. Semavi din diye birşey yoktu ve her üç dinin temelinde Sümer inancı, şamanizm ve Zerdüştlükten esintiler vardı. Bu gerçeği görmek çok aydınlatıcı ama bir o kadar da acıtıcıydı. Kendimi dünyada yapayalnız hissettim. Ta ki Turan Dursun'un eserlerini okuyana kadar. Bir başkasının da benimle aynı yoldan geçmiş olduğunu bilmek, yanılmadığımı görmek beni mutlu etti.

Turan Dursun da Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı'yla aynı kaderi paylaştı ve ülkemizdeki tüm değerli fikir insanları gibi kalleşçe arkadan vurularak susturuldu.
Gerçeği arama uğruna verdiği mücadele ve sarfettiği emeği saygıyla anıyorum.


Şubat 27, 2012, 11:23:39 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

En zoruda inanan ve sonradan İNKAR' a giden insanı ikna etmek daha zordur .Elbette İslam dini hak denilip ve ondan nemalanan Alim efendiler bu İslam karşıtlığı ile Fikir müzakereleri etmeyip ; eski tas eski hamam misali takiye yaparak, PAPAĞAN gibi kulaktan dolma bilgilerle bozuk saat gibi günde 2 kere doğruyu gösterir mantığının sonucu, TURAN DURSUN gibi şahıslar meydanı boş bulup atmaya devam ederler . Yazık şu güzelim AKIL ve MANTIK dininin geldiği şu nokta gerçekten acınacak bir durumdur ANLAYANA ...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3900 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 09:29:15 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
4172 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 10:35:36 ös
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2612 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 06:08:24 ös
Gönderen: Itzhak
0 Yanıt
2376 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 06:11:30 ös
Gönderen: Itzhak
0 Yanıt
2534 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 06:13:03 ös
Gönderen: Itzhak
2 Yanıt
3363 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 07:31:09 ös
Gönderen: Itzhak
2 Yanıt
3594 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2007, 03:00:18 öö
Gönderen: shemuel
7 Yanıt
5679 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2008, 01:31:00 öö
Gönderen: blossom
3 Yanıt
5538 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 27, 2012, 11:10:18 öö
Gönderen: NOSAM33
23 Yanıt
21097 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 24, 2018, 01:09:58 ös
Gönderen: Farmakoloji