Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ZİYA GÖKALP  (Okunma sayısı 12077 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 01, 2009, 08:16:33 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

Ziya Gökalp ( 1876)- (1924)

Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı.

Mahallî,resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı.
Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (Union and Progress) üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmişti.İçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da yasak!eklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmişti.

Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı.
Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"(idees forces)'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti. (Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu.)

Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations). kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. (1911-1923) 1959, s.62-64)

Balkan savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. ([1911-1923] 1959, s.97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. (Gökalp [1911-1923] 1959, s.71-76; Heyd 1950, s. 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. ([1911-1923] 1959, s.172-173)

Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti. ([1911-1923]1959, s.193-196) Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu. Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konuldu.

Gökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır. Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim'ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu. yasak!ekleyicileri ise; onun kültür ve millet yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp'ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar. Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye'nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur.



Eserleri 

Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918)
Yeni Hayat (1918)
Altın Işık (1923)
Türk Töresi (1923)
Doğru Yol (1923)
Türkçülüğün Esasları (1923)
Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)

 
Her şey bir adımla başlar...


Şubat 01, 2009, 08:22:35 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 259
  • Cinsiyet: Bay

KÖY

Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır
Çiftlik değil, yoktur beyi ağası
Her köylünün var bir çifti tarlası,
Öz evinde o hem bey hem ağa'dır.

Hiç kimsenin yarıcısı rençberi
Olmaz, ancak olur vatan askeri.

Ümmi değil, muallimsiz kalsa da
İmamı yok, gene bilir dinini.
Dost ve düşman kimdir, bilir dünyada,
Doğru bulur... sevgisini kinini.

Ona cami, mektep, kitap yapınız.
Emin kalır hudutta her kapımız...

Lakin ey Türk, bu mesut köy bitiyor!
Mültezimin, faizcinin, tüccarın
Pençesinde diyor beni kurtarın;
Bu üç işi senden çabuk istiyor.

Kaldır a'şar usülünü aç banka
Yap her semtte bir ziraî sendika.
Her şey bir adımla başlar...


Şubat 02, 2009, 01:30:56 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın
Ey Türk oğlu, iste senin orasıdır vatanın.
Yıl 1918 Ziya GÖKALP

Sayın üyeler yıllarda mı bir hata var,Ziya GÖKALP 90 sene evvel mi bu şiiri yazmış yoksa 90 sene sonramı?
Biz sanırım 90 sene gerideyiz, Ziya GÖKALP bizden 90 sene sonra yaşayacak.

Yıl 2009

Yıl 1918

Hiçbirşey anlamıyorum

Atatürk diyor ki;
Benim ruh bedenimin babası, Ali Rıza Bey, heyecanlarımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir.
Kaynak: Prof. Dr. Hikmet Tanyu,Atatürk ve Türk Milliyetçiliği, s.179
                 Orhan Karaveli, Ziya Gökalp'i doğru tanımak
                  Yusuf Koç-Ali Koç, Tarihi gerçekler ışığında belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, s.21
« Son Düzenleme: Şubat 02, 2009, 01:33:55 öö Gönderen: M.Akyol »


Şubat 17, 2011, 10:46:04 öö
Yanıtla #3

Nur içinde yatsın...
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Eylül 07, 2015, 10:10:21 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 324
  • Cinsiyet: Bay

Kabri, Sultanahmet Divan yolu, Türk Ocakları İstanbul Şubesi içerisindedir. II.Mahmmut, II.Abdülhamid ve Osmanlı döneminde yaşayan kişilerin de kabirleri burada. Arada uğrarım. Görmenizi tavsiye ederim.
İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil prensipleri ve inançlarıdır.   A. Einstein


Mayıs 22, 2016, 02:28:33 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 318
  • Cinsiyet: Bay

"Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı;
Türk'üm, bu ad her unvandan üstündür... Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı, Türk milleti bir bölünmez bütündür..."

Türkçülüğün fikir babası ve Hüseyin Nihal Atsız ile Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere çok sayıda kişiyi düşünceleriyle etkileyen saygıdeğer bir şair. Ruhu uçmağ, bahçe (cennet) veya diğer inançlarda adlandırılan türlü iyi insanların vardığı mekanda huzur bulsun...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
20 Yanıt
34432 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2015, 10:23:03 ös
Gönderen: burakc
24 Yanıt
30265 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 01, 2008, 02:35:25 ös
Gönderen: Mozart
3 Yanıt
6237 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2012, 02:34:17 öö
Gönderen: ruzber