Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİR AYDIN-BİR ÇELİŞKİ ve ÇÖLÜN SESSİZLİĞİ  (Okunma sayısı 8510 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 09, 2019, 03:45:25 öö
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Albert Camus için asıl kahredici ,zehirleyici olay 1954 yılında başlayan Cezayir Bağımsızlık savaşıydı.Cezayirli bir Fransız olan ,bu topraklara olan sevgisi ile Fransa’ya olan bağlılığı arasında sıkışmıştı.Cezayirle Fransa arasında savaş amansız sürüyordu.Giyotinle infaz kararına kahkalarıyla meydan okuyan Cezayirli kadın direnişçi Cemile’ye bir zamanlar iyi dost oldukları Simon de Beauvoir “Bir kadının bedeninin savaş aygıtı haline getiren ülkemden utanıyorum. Cemile’ye şiş ve copla tecavüz eden askerler beni savunuyor olamaz. İşgali ve sömürgeciliği sürdürmek için ben Fransız vatandaşı olarak hiçbir postala yetki vermedim. Ben işkencecilerin yanında değilim, kız kardeşim Cemile ile birlikte Cezayirliyim” diyordu.Albert Camus susuyordu...Oysa hayran olduğu Ernest Renan ; ‘’ Aydın kişi ne kendi diline aittir , ne de uyruğuna.O , özgür ve etik sahibi olduğu için yalnız kendisine aittir.’’ diyordu.
Taa uzaklardan ,Türkiye’den ,Diyarbakır’ın kavurucu sıcağından Ahmed Arif Cemile’ye şöyle sesleniyordu.’’ Bir adını biliyorum, bir de yaşını… Yüzünü görmedim ya, sen yaşta kız kardeşim var. Mutlak ona benzersin. Başkaca düşünemem. Sen Cezayir’den bir can’sın, ben Türkiye’den. Ayrı suların, ayrı toprakların çocuklarıyız ama kardeşiz.
Ben, bu kahrolası yazıya oturunca, senin idamın için hazırlıklar yapılıyordur. Karşında Lejyon’dan bir manga… Dünyamızı, hayatı, bir solucan kadar olsun anlamaktan, sevmekten korkanların mangası. Onlar, hep öyledirler. Silahı, insan avını zulmü severler. Kim bunlar? Kimlerin soyundan inip gelirler? Aklım duracak… Belli ki ömürlerinde bir sefer olsun, bir çocuk, bir çiçek, bir türkü sevmemişler. Namusla, yürekle, alın akıyla seven bir kadının koynuna girmemişler. Mertlik, can saygısı, dünya sevdası, bir lahza bile yüreklerine konuk olmamış.
Ve hiç utanmadan da İncil-i Şerif’i kitab bilirler. Oysa yaptıklarının hiçbir kitapta yeri yok! Onlar ki her iki cihanda da yüzleri kara! Senin o Meryem’den bin daha aziz, bin daha bakir canının değerini ne bilecekler…
Karşında bir manga. Ölüm mangası. Parayla, yalan dolanla, o murdar korkuyla aldatılmışlar. Bundan ötürü küstah, bundan ötürü zalim… incecik, tazecik çocuk kolların arkadan bağlı. Bilirim gözlerini bağlatmazsın sen. Namlular karşısında dimdik ve espa’sız duruşunu hayalliyorum. Kavgandan bir marş, bir mısra mı son sözün? Anana, kardeşlerine selam mı yoksa?
On dokuz yaşındasın. Sakın, gençliğime doymadım, deme! Şimdiden ölümsüzsün. Niceleri var ki bin yıl yaşasa, sencileyin bir haysiyet katamaz yaşamaya. Yarının CEZAİR’inde, kurtarılmış CEZAİR’de, okullarda bebeler, önce senin adını belliyecekler. Sonra dünyayı!
İnan, seninle birlik ya da senin yerine, kurşuna dizilmeyi çok isterdim. Ölümüne nispet, yaşamak silik ve anlamsız, CEMİLE.”
Sisifos söyleni’ni ne de güzel okumuştum oysa ! Albert Camus ‘’ Başkaldıran insan ‘’ diyordu , ‘’ direnen insan ‘’ diyordu , ama yine susuyordu !
Bir zamanlar Paris’te Cafe de Flore’de kafa kafaya verip felsefe yaptıkları dostu Jean Paul Sartre , Cezayir halkının Fransız sömürgecilerine karşı sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesini desteklediğini bir manifesto ile ilan edince beş bin Fransız subayı Champs-Élysées’de yürüyerek ‘’ la morte ! Sartre le traitre , la morte pour Sartre ‘’ ( Ölüm ! hain Sartre , Sartre’a ölüm ) diyerek yürüdüklerinde ve evi yakıldığında da Albert Camus susuyordu…
Oysa Albert Camus’nün sanatçıya yüklediği ‘’ zorbalığa karşı çıkma ‘’ göreviydi.Camus ‘’ O , ne susmayı , ne yansız kalmayı benimsemez.Acı çeken kitleler sustukça , birilerinin onların yerine konuşması gerektiğini söylerdi hep !
Fransız sömürgeciliğiyle Fransız dostlarının sevgisi arasında sıkışan ve bir seçim yapmak zorunda kalan Albert Camus, durumunun psikolojik boyutunu ‘’ L’Hote ‘’ ( Misafir ) adlı öyküde ustalıkla anlatır.Bu muhteşem politik öykü ,siyaseti bizim hevesle seçtiğimiz bir şey olarak değil , başımıza gelen ve kabul etmek zorunda kaldığımız talihsiz bir kaza gibi gösterir.
Camus , yalnızlığıyla kaygan bir yolda ,talihsiz bir trafik kazasında göçüp gitti aramızdan !
Jean Paul Sartre ,Albert Camus’nün ölümünden sonra yazdığı son derece anlayışlı ve duyarlı bir yazıda , Camus’nün sessizliğinin ima ettiği derin şeyi ve vakarı okura ustalıkla hissettirmeyi başardı.
Albert Camus’nün hiç haz etmediği sağcı lider Charles de Gaulle Cezayir’i ziyaret eder.O uzun boyu ile kendisini bekleyen Cezayirlilere başını tilki gibi çıkararak ‘’ je vous ai compris ‘’ ( Sizi anladım ) der ve Albert Camus’nün vatandaşlarına bağımsızlıklarını verir…

Alıntı
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 09, 2019, 08:27:07 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bence yazının sonunda "alıntı" denilmesi yetmiyor.

Nereden alıntı?
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 09, 2019, 01:53:07 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

İnternetten,bir Facebook sayfasından alıntı.Facebook olduğu için ayrıntılı paylasmadim,umarım bu bilgi yeterli olur.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 09, 2019, 09:55:22 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Ben derimki " Aydin kisi, dil, din ve irk ayrimi yapmayan ve bunlari kendine temel alip cifte standart uygulamayan kisidir "

Tipki Ahmat Arif gibi, tipki " Bu suca ortak olmayacagiz " diyen ülkemin aydinlari gibi.