Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Asur İstilası  (Okunma sayısı 7243 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 13, 2007, 09:47:39 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Kuzey İsrael’de yaşayan Yahudiler, manevi olarak zayıfladıkları sırada , - bu da aynı zamanda fiziksel,yani ordusal bakımdan da zayıflamalarına yol açıyordu- Asurlular da giderek güçleniyorlardı. Asurlular, bu zamanda hemen kuzeyde, bugünkü Suriye, Irak ve Türkiye’nin bulunduğu toprakları ele geçirmişlerdi ve imparatorluklarını genişletmeye devam ediyorlardı. Eğer Londra’daki İngiliz Müzesine giderseniz, bu dönemde yaşamış Asurlular’dan kalmış müthiş kalıntıları görebilirsiniz. 1.Dünya Savaşı’ndan sonra, ,İngilizler, Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını ele geçirdiği zaman, Ortadoğu’ya arkeologlar göndermişler, ve birçok yerel antik eseri İngiliz Müzesi’ne getirtmişlerdi. Kuzey İsrael kralı Yehu’nun ,Asur kralı Shalmanaser III ‘e ödediği vergileri anlatan Meşi taşını görebilirsiniz. Ayrıca, Asurlular’ın başkenti Nineyeh’teki muhteşem sarayın duvarlarında bulunan rölyefleri de burada inceleyebilirsiniz. Bu saray, Kral Sennacherib’e aitti ve rölyef de İsrael şehri Lachish’in kuşatılmasını gösteriyor. Şehir, Sennacherib tarafından istila edilmişti ve kendisi de bundan çok gururlanarak, saray duvarlarını bu başarısını anlatan rölyeflerle doldurmuştu. İngilizler de, bu rölyefleri Ninyeh sarayının duvarlarından söküp, Londra’ya getirdiler. TAKVİM SİSTEMİ Ingiliz Müzesi’nde , eserlerle ilgili tarihlendirmelerin ( ve ortadoğuya ait eski eserlerin sergilendiği diğer müzelerdeki tarihlerin de ) bu yazı dizisinde kullandığımız Yahudi takvimiyle uyuşmadığını görürüz. Bunun nedeni, bu yazı dizisinde geleneksel Yahudi takviminin kullanılmış olmasıdır- bu da milattan onceki tarihleri kapsıyor. Yahudi ve Hıristiyan takvimleri arasında, Babil ve Asur dönemlerinde 150 yıllık bir fark vardır, fakat Roma dönemine geldiğimizde ( Hristiyan takvimine göre 1. Yıla mesela ) bu fark ortadan kalkmaktadır. Neden? Eski dünyanın kronolojilerinin detaylı bir açıklamasını yapmak böyle kısa bir tarihsel anlatım serisinin kapsamına girmese de, modern tarihçilerin genel olarak kullandığı tarihleme sistemini,özet halinde anlatacağız. Yahudi takvimi, ilk olarak yaklaşık MÖ 2. Yüzyılda Rabbi Yosef Ben Halafta tarafından yazıldığına inanılan Seder Olam Rabba adlı bir kitaptan alınmıştır. Halafta’nın kitabındaki tarihlerin kaynağı , İbranice yazılmış Tanah’taki bazı yazılar olduğu kadar, Talmud’da belirtilmiş bazı dinsel geleneklerdir Hatırlanması gereken esas noktalardan biri de- Yahudi kaynaklarının ve tarihlerinin, ( Yahudi takviminin başladığı 6.000 sene öncesinden itibaren ) kesin ve yüksek oranda tutarlı bazı astronomik verilere de dayanıyor olmasıdır : Ayın dünya etrafında dönüşüne ( aylar), ve dünyanın güneş etrafında dönüşüne ( yıllar )dayalı bir esas üstüne kurulmuştur. İbrani Tanah’ının ve tutarlı, astronomik zamansal verilerinin birleşimi , geleneksel Yahudi takvimine ,özellikle Yahudi tarihindeki önemli olaylar sırasında yüksek bir tutarlılık kazandırmıştır. Düşündüğünüzün aksine, modern tarihçilerin kullandığı kronolojiler,kesin olmaktan çok uzaktır. 20. Yüzyılın başına kadar, uluslararası bir takvim ( Gregoryen takvimi de olarak bilinen Hıristiyan takvimi ) kabul edilmemişti bile. Eğer tarihte biraz gerilere gidersek, bu takvim sisteminin sandığımızdan da karmaşık olduğunu görebiliriz. Tutarlı tarihsel takvimler duyulmamış olgulardı ve neredeyse her imparatorluk, çok farklı kriterlere dayanılarak geliştirilmiş ,kendi takvim sistemini kullanıyordu. Uluslararası kabul edilmiş bir sistem yoktu ve Seder Olam Rabba ‘da geliştirilmiş Yahudi geleneksel takvimine benzer bir takvim bulunmuyordu. , .Peki, tarihçilerin bugün kullandıkları kronolojileri nasıl elde ediyoruz? 19. yüyılın sonundaki ve 20. Yüzyılın başındaki tarihçiler, tarihte geriye giderek çalışmışlar ve çeşitli parçaları birbirine birleştirerek ilerlemişlerdir. Bu işlem, asıl Roma, Yunan, Mezopotamya ve Mısır’dan günümüze gelmiş kalıntıların incelenmesi ve diğer arkeolojik kalıntıların araştırılıp radyo karbon işleminin kullanılmasıyla yapılmıştır. Tüm bu metodlarda hata payı bırakıldığından, ve bazen de yoruma açık konular bulunduğundan , farklı bilim adamları arasında halen süregelen tartışmalar yaşanmaktadır. Bu nedenle, modern tarihçilerin kullandığı tarihleme sistemi en iyi şekilde, -iyi yapılmış ve incelenmiş tahminler – olarak açıklanabilir. Bu yazı dizisi, geleneksel Yahudi bakış açısıyla yazıldığından ve Yahudi takvimi de tarihsel açıdan tutarlı olduğundan , Yahudi tarihlerini kullanılması uygun görülmüştür. Günümüzde, birkaç akademisyen, modern kronolojiyi de sorgulamakta , hatta Yahudi takvimiyle ilişkisini ortaya çıkarmaya ve incelemeye çalışmaktadır. Bunların arasında İngiliz Peter James şunları söylemektedir: “MÖ 12. Yüzyıldan 10. Yüzyıla kadar olan Filistin’deki Demir Çağı’nın yeniden tarihlendirilmesi ve İsrael arkeolojisine yeni bir bakış açısıyla bakılması mümkündür: Hem de bu yeni öneri Tanah’taki tarihlerle son derece uyum içindedir !” (Centuries in Darkness by Peter James; Rutgers University Press, 1993, p. 318.) Bunu aklımızda tutarak, hikayemize devam edebiliriz. KUZEY KRALLIĞI DÜŞÜYOR MÖ. 6. Yüzyılda, Asur kralı Tiglathpileser III ,Asur devletini güçlendirmiş, çok büyük bir imparatorluk yaratmış ve bununla çok övünmüştü. ( Asur, zaman içinde güçlü Mısır’ı bile zorlayacaktı ) Asur, aynı zamanda ele geçirdiği yerlerdeki insanları yeni bir uygulamayla tanıştırmıştı: Ve buna sürgün diyordu. İstila ettikleri toprakları zayıflatıp etkisiz hale getirmek için, yerel halkı alıyor, başka bir yere gönderiyorlar, ve boşalan bu yerlere başka insanları getiriyorlardı. Sürgüne gönderilenler de nerede olduklarını anlayana kadar on yıllar geçiyor , sonunda isyan etmeyi de unutuyorlardı . MÖ 575’ten başlayarak, kuzey krallığını zayıflatmak için, Tiglathpileser ,Zevulun ve Naftali kabilelerine ait toprakları alır ve bu iki kavmi sürer. Başka bir Asur kralı, Shalmanaser V, Reuven, Gad ve Menase kabilelerine ait toprakları ele geçirip sürer. En sonunda MÖ 556’da , Asurlular’ın en büyük imparatorlarından Sargan II, bu görevi tamamlar ve ülkenin kuzeyinin tümü artık Asur imparatorluğunun himayesi altındadır. “ Ve Asur krallığı, Samarya’yı ele geçirir ve İsraelliler’i Asur topraklarına sürer, onları Habor nehrinin kıyısındaki Halah’a ve Gozan nehrini kıyısındaki Media’ya yerleştirir Bu olay gerçekleşti çünkü İsraelliler, Tanrı’larına karşı günah işledi ve başka tanrılara taptı , başka milletlerin geleneklerini benimsedi.” ( 2 Krallar 17: 6- 7 ) Yahudiler, yerlerinden atılınca, oralarla kimler geldi ? Asurlular, başka başka yerlerden ,daha sonradan Samaritanlar olarak bilinecek – şimdiki Şomron ve Samarya’da yaşadıklarından –birçok insan getirdiler. Samaritanlar az çok Yahudiliği benimsemiş insanlardı , fakat tamamen değil. Bu nedenle, Yahudiler tarafından hiçbir zaman kabul edilmemişlerdi. Bu sebepten dolayı Samaritanlar da her zaman Yahudiler’e karşı kırgın olmuşlardı . Aslında, Samaritanlar’ın, Yahudiler’e olan –kinleri hakkında uzun bir hikayeleri vardır. Hıristiyan ilahilerinde Samaritanlar genel olarak ‘ iyi insanlar’ olarak geçse de , Yahudi bilincinde ( ve tarihinde ) Samaritanlar, ender olarak iyi kabul edilir. Günümüzde sadece 600 Samaritan kalmıştır ve Arapça Nablus olarak bilinen, Şehem şehrinin hemen sağındaki Grizim Dağı ‘ndaki kültürel yerleşmelerinde yaşamlarını sürdürürler. KAYIP KABİLELER Bu arada, kuzeydeki Yahudi insanlar Asur imparatorluğunun tümüne dağılmışlardı. Bu 10 kabileye ne olmuştu? Asimile oldular ve kayıp 10 kabile oldular. Dünyanın birçok yerinde, özellikle uzakdoğu’da bu 10 kabileden geldiklerini iddia eden birçok insan bulunmaktadır. Londra Üniversitesi’nde Dr. Tutor Parfait adında bir tarih profesörü uzmanlığını bu insanların yerlerini belirlemek üzerine yapmış. ‘Onüçünçü Kapı ‘ -“ The Thirteenth Gate “- adında bir kitap yazmıştır ve Yahudi soyundan geldiklerini söyleyen insanları araştırmıştır. Çoğunun Yahudilikle ilgisi olmadığı bu kadar insanın nasıl Yahudi soyundan geldiklerini iddia ettiklerini görmek çok şaşırtıcı bir şeydir. Mesela, Afganistan ve Pakistan’ın kuzey kesiminde yaşayan Müslüman kökten dinci olan Pathan’lar , güçlü nüfuslarının 5 milyonunun bu kayıp 10 kabileden gelmiş olduğunu ileri sürerler. Kayıp 10 kabilenin, ‘ Sambatyon nehrinin üzerinde’ yaşadığını söyleyen bir midraş vardır. Bu , tüm hafta boyunca kum ve toprakla akan, fakat Şabat günü duran mistik bir nehirdir. Bu geçilmez bir nehirdir. Tabii ki böyle bir nehir yoktur , bu sadece kabilelerin yok olduklarını ve geri gelmeyeceklerinin alegorik bir söyleyiş biçimidir. Günlerin sonunda, tüm kayıp Yahudiler’in geri geleceği hakkında bir inancımız vardır. Büyük bilginlerden Vilna Gaon, başka dine geçenlerin, tekrardan Yahudik’e geri dönmenin yollarını arayan kayıp ruhlar olduğunu söyler. Fakat şimdilik, bu kabileler yok olmuşlardır. Kuzey İsrael krallığından dağılmış olan Yahudiler’den sonra, Asur İmparatorluğu, gözlerini güneye dikmişti. Fakat burası, kolay bir av değildi. Ama güneyin de Babilliler’le mücadele edeceklerini söylemeye gerek yok…  


« Son Düzenleme: Aralık 14, 2010, 01:02:35 öö Gönderen: dogudan »


Nisan 13, 2007, 09:50:56 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

 iSRAEL`İN SONU VE 1.BET-AMİKTAŞIN YIKILIŞI

Yehuda denilen Güney İsrael Krallığı, kuzey krallığından yaklaşık 134 sene fazla yaşamıştır.Bunu nedeni düzensiz bir yerde bulunmaması ve putperestlik yoluna sapmamalarıydı. Kuzeyde, ortalama her 12 yılda bir kral değişiyordu , fakat güneyde ise bir kral yaklaşık bu sürenin iki katı kadar başta kalıyordu. Kuzey krallarının aksine, güney krallarının hepsi dürüst insanlardı. Ve diğer kralların arasında öne çıkan biri Hezekiah idi. ( Bu kral, peygamber İşaya’nın kızıyla evlenmişti ) Kral David’den sonraki 14. Kraldı ve MÖ 590 – 561 yılları arasında ülkeyi yönetti .Tanah, onun hakkında şunları söyler: “Ve O, Allah’ın gözünde doğru olanı yaptı , tıpkı babası David’in yaptığı gibi. Ve İsrael’in Allah’ına güvendi. Yehuda kralları arasında ondan önce veya sonra onun gibisi yoktu ve olmadı . “ ( Krallar 2, 18:3-5 ) Bu pasuk gerçekten övgü doludur. Bu zamanda, kuzey İsrael krallığı ,Asur İmparatorluğu tarafından ele geçirilmişti. Hezekiah da , Asur saldırısından korunmak için Yeruşalayim’in duvarlarını sağlamlaştırdı. Onun yaptırdığı bazı işleri bugün hala görebiliriz. YERUŞALAYİM’İN GÜÇLENDİRİLMESİ Hezekiah’ın zamanından itibaren, Yeruşalayim, artık orijinal ‘David’in Şehri’ ile sınırlı değildi. Büyük bir nüfus da , Tapınak dağının batı kısmındaki yeni yerleşim yerinde yaşıyordu. Fakat şehrin bu kesimi korumasızdı ve Hezekiah da bu bölgeyi, günümüzde arkeologlar tarafından ortaya çıkartılmış surlarla çevirdi. Buraya ‘Geniş Yol’ denir. Kral Hezekiah’ın yaptığı bir diğer iş de , şehre su sağlayan sistemi, büyütmek olmuştu. ( 18. Bölümde bahsedilen ,şehir duvarları dışındaki Gihon kaynakları şehre su sağlıyordu. ) Bunu gerçekleştirebilmek için Hezekiah, Gihon kaynaklarından şehre bir tünel kazmaları için, iki ekip organize eder. Bu ekiplerden birisi, tünelin bir ucundan, diğeri de öbür ucundan kazmaya başlarlar ve ortada buluşurlar. O günlerin kısıtlı teknolojisini göz önünde bulundurursak , kazdıkları bu tünel, inanılması güç bir eserdir. – tam 533 metre uzunluğundadır. Bugün Eski Yeruşalayim şehrinin hemen dışındaki Arap köyü Silvan’a gidebilir ve bu tünelin içinde yürüyebilirsiniz. ( Günümüzde su, sadece dize kadar gelmektedir. ) Ayrıca, eski işçilerin aletlerinin izlerini ve birleşen iki takım işaretierini de hala duvarlarda görebilirsiniz. Aslında burada bir de plaka bulunuyordu fakat Osmanlılar, Yeruşalayim’i aldıkları zaman bu plakayı söktüler ve şimdi bu plaka İstanbul, Türkiye’de bir müzede bulunmaktadır. Sennacherib tarafından yönetiler Asurluluar, Yeruşalayim’i kuşatmak için kapıya dayanmadan hemen önce, şehrin surlarla güçlendirilmesi tamamlanmıştı. Bu yaklaşık MÖ 547 yılları arasında gerçekleşmiştir. Daha, önceden, 21. Bölümde, Ortadoğu’daki birçok değerli eşyanın İngilizler tarafından alındığını ve şu an İngiliz Müzesi’nde sergilendiklerinden bahsedilmişti. Bu kalıntılardan biri de Sennacherib’in zamanından kalma,bir tablettir ve üstünde şunlar yazılıdır: “ Yehuda kralı Hezekiah’ı kafesteki kuş gibi şehrin içine hapsettim”. Farkındaysanız, Yeruşalayim’in düşüşü anlatılmamış , çünkü Yeruşalayim zaten düşmedi. Neler olduğunu bize Tanah anlatır. Asurlular şehri kuşatırlar ve neredeyse amaçlarına ulaşma noktasına gelirler. Fakat kamplarında bir veba salgını baş gösterir ve bir gecede 185,000 Asur askeri ölür. Sennacherip , hemen toparlanıp , Asur’daki evine geri döner ve kısa bir süre sonra da çocukları tarafından öldürülür. Asur İmparatorluğu’nun kana susamış imparatorunun kötü çocuklara sahip olmasını herkes anlayabilir. Fakat ne yazık ki, aziz kral Hezekiah da , bu konuda şanslı değildir KÖTÜ TOHUM Hezekiah’ın oğlu, Menase, babası öldükten sonra tahta geçer. Babası ne kadar iyiyse, kendisi o kadar kötüdür. Tanah, Menase hakkında şunları söyler: “O, Tanrının gözünde kötü olanı yaptı …Baal için sunaklar kurdu. .Oğlunu ateşten geçirdi, astrolojiyle ilgilendi , fallara inandı , ruhlarla uğraştı. Allah’ın gözünde kötü olanı yaptı ve onu kızdırdı”( Krallar 2,21:2 –6 ) Menase, o kadar kötüydü ki, kendi dedesi peygamber İşaya’yı bile öldürttü. Onun zamanında, krallığın ruhani bir çöküşe gittiğini görmek şaşırtıcı değildir. Bir sonraki kral, Amon, Menase kadar kötüydü. Fakat sonra, Allah’ı çok seven Josiah gelir ve birçok etkileyici dini reformlar yapar. Ne yazık ki, öldüğünde bu reformları da kendisiyle birlikte ölür ve ruhani çöküş devam eder. ( Josiah’tan kalma bir gelenek vardır. Josiah, güney krallığının da, kuzey krallık gibi istila edileceğini düşünür ve Ahit Sandığı’nı, düşmanların eline geçmesin diye saklar. Bu dizinin ilerleyen bölümlerinde , Ahit Sandığı’nın bugün nerede olabileceğini tartışacağız. ) Bu arada, İsrael için çok büyük bir tehdit oluşturan Asur İmparatorluğu , yeni bir güç olarak ortaya çıkan Babilliler tarafından yok edilmişlerdi. Ve şimdi de istila edecek olan Babilliler idi. BABİLLİLER GELİYOR Babilliler, önceki Asur imparatorluğunun tüm gücünü ele geçirme politikası dahilinde İsrael’e doğru yürüyüşe geçtiler. Yıl MÖ 434 civarlarıydı. ( ya da Tapınak’ın yıkılışından 11 yıl evvel ) Babililer’in amacı, güçlerini kabul ettirmek, ve İsrael’den geri kalan bölgeleri derebeylikleri yapmaktı. Eğer bu işte başarılı olurlarsa, en zeki ve parlak 10,000 Yahudi’yi himayeleri altına almış olacaklardı. Bu korkunç bir felaket öyle değil mi? Fakat öyle olmadı. Hatta, bizi koruyan bir olay haline geldi ki, bunu bir sonraki bölümde ele alacağız. Babilliler, Yahudiler arasından kukla bir kral olan , Zdekiah’ı başa getirdiler. Fakat bu büyük bir hataydı. Zedekiah, büyük egoya sahip zayıf bir kraldı ve bir süre sonra isyan etmeye karar verdi. Tabii, buna kalkışır kalkışmaz da, Babil imparatoru Nebukadnezar, Yeruşalayim’i kuşattı. Bu konuyu yanlış anlamayın. Bu olay, İsrael, Babilliler’e karşı ayaklandıkları için değil, Tanrı’ya karşı ayaklandıkları için oldu. Yahudiler, Tanrı’yla iyi ilişkiler içindeyken, -Kral Hezekiah zamanında olduğu gibi yenilmezdiler.Bazen, savaşmaya bile gerek kalmıyor,Tanrı , düşmanları bir veba salgınıyla yok ediyordu. Fakat Tanrı’ya ihanet ettiklerinde , İsrael ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, düşmanları karşısında ayakta duramıyorlardı. Fakat, her zaman olduğu gibi, Tanrı, Babilliler, tüm Yeruşalayim’i kuşatana kadar Yahudiler’e doğru yolu bulmaları için yeteri kadar zaman vermişti.. Peygamber Yeremya, 40 yıldır bıkıp usanmadan yaptığı gibi ,tüm halkı pişmanlığa çağırıyordu fakat onu dinleyen olmadı Aksine, dövülüp hapse atıldı! Hapisteyken, Yeremyah, tapınağın ve Yeruşalayim’in yıkılışını tahmin ettiği Lementations- Yakarışlar - kitabın yazdıysa da kimse buna aldırış etmedi. Günümüzde, Yakarışlar Kitabını , her sene 9 Av’da , bu korkunç tahminlerin gerçekleşmiş olduğu günde okuruz. Bu Yahudi tarihi, hala bir utanç günü olarak hatırlanmaya devam edilmektedir. ( 13. Bölümde gördüğümüz gibi ) 9 Av, Tişabeav, Yahudi tarihindeki felaketler günüdür. Moşe’nin İsrael topraklarına gönderdiği casusuların , geri gelip İsrael topraklarına gitmemeyi önerdikleri, Allah’ın da tüm İsraeloğulları’nı 40 yıl çölde dolaşma ile cezalandırdığı, , 1. Tapınak’ın Babilliler tarafından yıkıldığı, 2. Tapınak’ın Romalılar tarafından yıkıldığı, İspanya’da yaşayan Yahudiler’in engizisyonla tehdit edilmeye başlandığı, - Ya vaftiz , ya ölüm – kararı, , Holocaust’un ön evresi 1. Dünya savası’nın başladığı , ve Yahudi insanların yaşadığı diğer pek çok felaketin başlarına geldiği gündür bugün . YERUŞALAYİM’İN KUŞATILMASI Kuşatma, 2 sene sürmüştür. Bu olay hakkında, şu an Yeruşalayim’in eski Şehrinde görebileceğiniz arkeolojik kanıtlar bulunmuştur . Hezekiah’ın ‘Geniş Yolu’nun yakınlarında, İsrael Tower müzesini ziyaret edebilirsiniz. Bu, yaklaşık 60 feet yeraltında olan bir müzedir ve şehrin kuzeydeki savunma duvarına ait üç kapının kalıntılarını burada görmeniz mümkündür. ( Arkeologlar, burayı “E kapısı” olarak adlandırmışlardır. ) Burada, 1970’lerde kazı çalışmaları yapan arkeologlar, Babil kuşatması hakkında kalıntılar ortaya çıkarmışlardır. Buldukları kalıntılar arasında, Babil ve İsraelliler’in kullandıkları ok başlıkları vardır. Peki bunların kimlere ait olduklarını nasıl anlamışlardı ? Ok başlıklarının üzerlerinde isimler vardır. , çünkü eski zamanlarda bunlar çok değerli aletlerdi. Ve , krallar kitabıyla ilgili olarak, şehrin yandığının işareti olan , kömürleşmiş toprak katmanına da rastlamışlardır. 2 yıl sonra, Yahudiler, artık dayanamadılar. Ve boyun eğmek zorunda kaldılar. “Meme emen bebeklerin susuzluktan dilleri damaklarına yapışır, genç çocuklar bir parça ekmek için dilenirler , kimse onlara yardım etmez. Bir zamanlar ziyafetler verenler, şimdi sokaklarda sürünüyor, kırmızı kıyafetlerle yetiştirilenler çöplüklerde yaşıyor, ..Görünüşleri kurumdan da kara bir hale geldi, sokaklarda tanınmıyorlar , derileri kemiklerine yapışmış , ve bir tahta parçası gibi kurudular. ..Merhametli kadınların elleri ,kendi çocuklarına zarar veriyor, … (Lementations-Yakarışlar 4 :4-5,8-10 ) 7 Av’da , Babilliler, şehrin duvarlarını yıkarlar. İçeri girip, herkesi katletmeye başlarlar. Bu felaket sırasında, Zedekiah, gizli bir tünelden Yeruşalayim’den Ölü Deniz’e kaçmaya çalışır Fakat yakalanır ve yakalanma şekli de çok ilginçtir. Rashi, tarafından anlatılan Midraş’a göre, Nebukadnezar’ın kaptanı Nebuzardan, adamları şehre dağılırken ava çıkmış. Bir geyik görüp ve onu takip etmeye başlamış. Geyik de tam bu tünelin üstünden koşmaya başlamış. ( Bu , tabii ki Tanrı’nın , Zedekiah’ın cezadan kaçmasını önlemek için düzenlediği bir şeydi ) Zedekiah, tünelden çıkınca, karşısında geyiği dururken görmüş , ve tam arkasında da Nebuzardan’ı…İşte Zedekiah, bu şekilde yakalanmıştır. Zedekiah, da geri kalan İsraelliler gibi felaket bir kaderin pençesindedir. Bunu Tanah şöyle yorumlar: “ ve onlar…Zedekiah’ın gözlerini oyarlar, bronz prangalara vurular, ve Babil’e götürürler. Ve Nebukadnezar’ın Babil’in başında bulunduğu 19. Yılın beşinci ayının onyedisinde, koruma kaptanı ve Babil kralının hizmetçisi Nebuzaradan ,Yeruşalayim’e gelir.Ve o , Allah’ın evini ( Tapınak’ı ) yakar, kralın evini de ve Yeruşalayim’deki tüm evleri de… ve her büyük adamın evi alevler içinde yanıp kül olur…”( Krallar 2, 7 – 9) Tapınak’ın yıkılışıyla, -MÖ422 yılının 9 Av’ında, Yahudiler’le , Allah arasındaki çok özel bir bağ yok edilmiş oldu. İşte, her şeyin yıkıldığı zaman gelmişti. Korkunç fiziksel yaraların yanında, Yahudi insanların manevi değerleri de yok oluyordu. . Daha önceden, Babilliler, İsrael’i , derebeylikleri yapmakla yetinirken, şimdiki cezaları çok daha ağırdı. Bu sefer, Asurluluar’ın sürgün politikasını benimsemişler ve Yahudiler’i Vaadedilmiş Topraklar’dan dışarı atmaya başlamışlardı.…  

« Son Düzenleme: Aralık 14, 2010, 01:05:19 öö Gönderen: dogudan »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
1733 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2015, 08:14:48 ös
Gönderen: MysticMind