Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Jacques De Molay, Hiram Abif ve Alegori  (Okunma sayısı 6765 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 26, 2009, 01:08:41 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Aslında bu konunun yeri burası değl; bunun farkındayım. Tapınak Şövalyelerinin sonrasından söz ederken, bu anlatımı araya girmiş bir açıklama ya da değerlendirme olarak kabul edin lütfen.


Birçok kurum ve örgüt, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın son büyük üstadı olan Jacques de Molay’ın 1314 yılında yakılarak idam edilmesi olayını, Antik Çağ’daki mitlere benzer tarzda efsaneleştirmiş ya da kendi öğretiminin öğeleri kapsamına almıştır.

Masonluk da bu tür kurumlar arasında ön sıralardan birine yerleşir.

Gerçi Masonluktaki ritlerin hepsinde Jacques de Molay’ın adına değinilmez ama bazılarında geçmesine de hiç şaşırmamak gerekir.

Üstelik Masonluktaki ritlerden bazılarının ortaya çıkışının amaçlarından biri Tapınak Şövalyeleri ile bağlantılı eski bir geleneği yaşatmak, böylece yüzyıllar önce ortadan kaldırılmış olan bu kurumun çağdaş bir nitelikle yeniden canlanmasını sağlamaktır. Bazılarında ise Jacques de Molay sadece bir simge olarak alınır.

Masonlukta uygulanan ritüellerin bir bölümünde, M.Ö. 10 yüzyılda Kudüs’te yapılmış olduğu söylenen Süleyman Tapınağı’nın bir başmimarından söz edilir. Hiram Abif adlı bu baş mimarın tapınağın yapımı sırasında öldürülüşü anlatılır.

Tevrat’ta, Süleyman Tapınağı’nın yapımına ilişkin anlatımlarda da Hiram’ın adı geçer ama hem başmimar falan değildir hem de öldürülmesine ilişkin bir öykü yoktur. Masonlar, kendi ritüellerini düzenlerken bu öyküyü başka kaynaklardan esinlenerek almış, kendi öğretilerine göre uyarlamıştır. Bu varsayımsal olay, Masonlukta alegorik bir öğreti öğesi olarak değerlendirilmektedir.

Masonluktaki bazı ritlerin kimi derecelerinde Jacques de Molay’ın idam edilmesi olayına özenle yer verilmiş olduğu da görülür.

Demek oluyor ki, Masonluktaki bazı ritlerde Jacques de Molay’ın adının, anısının yaşatılmasına çalışılmıştır.

Neden?... Bunun ne gereği var?... Aradan yedi yüzyıl geçmiş, dünyada büyük değişimler baş göstermiş. Çağımızda bunun ne anlamı olabilir?

Öyle dışarıdan bakılınca bunlar anlamsız gibi görünebilir. Böyle şeylerle uğraşmak boş, gereksiz hatta saçma sapan bulunabilir. Nitekim bazı antimasonik yayınlarda öyle denilmiş, masonlar alaya alınmıştır.

O zaman böyle şeylerle uğraşmakta olan kişileri de kendi haline bırakıp, onlarla hiç ilgilenmemek gerekir.

Oysa gelin görün ki, birçok kitapta, basında ve diğer yayın organlarında olduğu gibi, burada da hep onlardan söz ediyoruz; hem masonlardan hem tapınatçılardan…

Son zamanlarda gerek Tapınakçıları gerekse Masonları dillerine dolamış olanlar öyle çok ki...  

Demek ki çağımızdaki insanlar hem Tapınakçıları hem Masonları, hele bu ikisi aralarındaki olası bir bağlantıyı, bu bağlamdaki gerçekleri merak ediyor.

Belki de bu merak özellikle uyandırılıyor. Birtakım çevreler bu konuyu sık sık gündeme getirerek insanları bu konuları irdelemeye yöneltiyor. Belki de bundan bir çıkar umuyor hatta elde ediyorlar bile.

Aslında böyle bir bağlantı yok mu?

Elbette var!... Nitekim günümüzde varlığını sürdüren çeşitli mason ritlerinde bu olgu açıkça gözler önüne seriliyor. Üstelik, Masonluğun ezoterik bir kurum olmasına karşın bu olgunun gizli saklı bir yanı da yok.

Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde, ileride “mason” olmak üzere yetiştirilip hazırlanması öngörülen gençler için kurulmuş bir örgüt var ki, buna doğrudan “Order of De Molay” (De Molay Tarikatı) adı verilmiş. [Bu kurumdan Zincirin Diğer Halkaları bölümünde söz etmiştim.]

Elbette şöyle bir soru da beklenir:

«Varsayımsal olsun ya da olmasın, Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nı inşa etmiş olanlar ile onlardan iki bin yıl kadar sonraki Tapınak Şövalyelerinin, sonra o şövalyeler ile günümüzdeki masonların gerek amaçları gerekse dünya görüşleri birbirinden çok farklı değil mi?... Eğer öyleyse neden çoktan tarihin derinliklerine gömülmüş bu kişilerin adları hâlâ dile getiriliyor?»

Bu sorunun belki birçok yanıtı olabilir ama ikisini seçelim.

Birincisi, bu tarihsel öyküler sadece birer alegori olarak değerlendirilmektedir. Bunların anlatımıyla aslında verilmek istenilen bir başka mesaj hatta bir ders vardır. İlgili ezoterik örgütün üyesi olan kişinin bundan esinlenerek, yaşamına buna göre yön vermesi önerilir. Bu, “inisyasyon” denilen uygulamanın bir bölümüdür.

Tüm bunlarda hep bir “iyi” ile bir “kötü”nün karşıtlaşması, savaşımı anlatılır. Hepsinin ortak yanı uyarınca, önce “kötü” olan “iyi” olanı öldürür ya da ortadan kaldırır. Fakat iyiliğin yok edilemeyeceği öngörülür. Bunun içindir ki sonradan kötülerin öldürmüş olduğu “iyi” yeniden yaşama kavuşturulur. Bir diğer deyişle, eninde sonunda iyilik kötülüğe üstün gelir.

Bunların hepsi, özgün kaynağı bakımından Antik Çağ’daki mitlerden alınmadır. Mitlerin kapsamındaki efsanesel öyküler birbirinden yer yer farklı olsa bile, hemen hemen tümünde işlenen ana tema hep budur.

Bu ana temayla getirilmek istenilenin ne olduğuna bakılmalı.

Burada, daha önce Katharları anlatırken değinmiş olduğum “İkicilik” ilkesi yani “Düalizm” ön plâna çıkarılmaktadır.

Antik Çağda bu, doğrudan ve bağımsız bir inanç sisteminin önerilmesiydi. Fakat sonradan Hıristiyan dünyasında bu iş, Katolik inancındaki temel dogma olarak ortaya konan “teslis”e karşı gelme biçimini almıştır. Dolayısıyla yüzyıllar boyunca Hıristiyanlığın kapsamında yer almış olan bir çatışma günümüzde de olanca gücüyle sürdürülmektedir.

İkincisi, biraz farklıdır. Bunu da Konfüçyüs’ün bir ünlü özdeyişini dile getirerek açıklayabiliriz. Tam olmasa bile aşağı yukarı şöyle demiş:

“Bir insan ölünce ölmez... Çünkü başka insanlar onu anımsar ve adını dile getirir. Ölmüş olduğu sanılan insan, ondan sonra gelenlerin dilinde ve düşünüsünde yaşamını sürdürür. Fakat bir gün, bir yerde birisi onun adını son kez söyler. İşte o insan o zaman ölür.”

Buna bakılacak olursa; amaç, tarihsel kimliklerin günümüzde de yaşatılmasının sürdürülmesi ve bunun yarınlara da taşınmasıdır.  

Kimlikler yaşatılınca, ilkeler de yaşatılmış olur.

Bir anlatım için böyle dolambaçlı, yoruma bağlı hatta söylenecek şeyin zor anlaşıldığı bir yöntem kullanmak yerine, her ne denecek ise dosdoğru söylenmesi daha iyi, daha verimli değil mi?

Bu çok tartışılan bir düşüncedir. Zayıf noktası şuradadır: Bilime dayanan bilgi birikimi gelişmekte, toplum ve insan değişmekte, dünya görüşleri de değişime uğramaktadır. Dünün açık seçik anlatımları bugün eskimiş, antika olmuştur. Bugünün açık seçik anlatımları da yarın öyle olacaktır.

Simgesel bir yöntemle ya da alegoriler kullanılarak yapılan bir anlatım ise, toplumun ve insanın değişimden pek etkilenmemekte, yaşanılan çağın gerekleri uyarınca yorumlanarak yaşayan bir anlam kazanabilmektedir. Nitekim ezoterik nitelikli kurumlarda öğretimin böyle bir yöntemle verilmekte oluşunun temel gerekçelerinden birinin bu olduğu belirtilir.




Basit bir sorunun yanıtını vermeye çalışırken lâfı uzattım ve hayli derin bir felsefeye dalar gibi oldum. Artık asıl konuya, Tapınak Şövalyelerinin bir başka açıdan sonrasına dönmeliyim.
« Son Düzenleme: Aralık 27, 2009, 11:25:09 ös Gönderen: skullG »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Aralık 26, 2009, 01:10:17 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


u harfi yerini klavyemde i harfine basmışım. Özür dilerim.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
42 Yanıt
36780 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2008, 02:55:20 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4076 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2008, 09:02:45 ös
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR
6 Yanıt
7953 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 24, 2008, 01:00:53 ös
Gönderen: Veritas
2 Yanıt
9046 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 09, 2013, 10:15:41 öö
Gönderen: karahan
4 Yanıt
14145 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 09, 2011, 01:05:43 öö
Gönderen: Eagle35
2 Yanıt
5885 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2011, 05:40:52 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
2365 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 11, 2012, 09:17:29 öö
Gönderen: 418
8 Yanıt
7508 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 26, 2014, 07:33:36 ös
Gönderen: davut
Hiram Usta

Başlatan #MASON# Dunya Masonluk Tarihi

3 Yanıt
5547 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2015, 03:13:19 ös
Gönderen: peacewings