FAUST SUNUŞ Cumhuriyetle başlayan Türk Aydınlanma Devriminde, dünya klasiklerinin Hasan Âli Yücel öncülüğünde dilimize çevrilmesinin, kuşkusuz önemli payı vardır. Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. yılında, bu etkinliği yineleyerek, Türk okuruna bir Aydınlanma Kitaplığı kazandırmak istedik. Bu çerçevede, 1940lı yıllardan başlayarak Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan dünya klasiklerini okurlarımıza sunmaya başladık. Büyük ilgi gören bu etkinliği Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanmamış -ancak Aydınlanma Devrimi yarıda kalmasaydı yayınlanacağına kesinlikle inandığımız- dünya klasiklerini de katarak sürdürüyoruz. Cumhuriyet İYİYLE KÖTÜ, BİLİMLE BÜYÜ ARASINDAKİ İNSAN: FAUST Dante Alighierinin Tanrısal Komedyası (La Divina Commedia), Cervantesin Don Quijoteu, Shakespearein Macbethi dünya yazınında nerede duruyorsa, Goethenin Faustu da aynı yerdedir. Gelmiş geçmiş başyapıtlardan, dünya yazınının en yüce doruklarından biri. Goethenin yaşamının sonuna dek uğraştığı Faust, onun çok kapsamlı yazın yaratımının da başyapıtı olmuştur. Goethenin yaşamıyla en çok bu yapıt özdeşleşmiş, yaşamıyla birlikte bu başyapıt da büyümüş, olgunlaşmış, Goethenin kimlik ve benliğiyle bütünleşmiştir. Bir ömür süren bu yazın uğraşının ürünü: Urfaust (1772-1775), Faust I (1797-1801; 1806), Faust II (1800; 1824-1831) olarak bilinir. Bu yapıtlar Türkçeye de çevrilmiştir. Bu yapıtlar üzerindeki çalışma süreçlerinin bir de ara dönemleri vardır. Urfaust ile Faust I arasında basılmış bir Faust daha var: Faust - Bir Fragman (1788-1789). Büyük ölçüde Urfaustu içerir, Faust I tasarımının imlerini taşır. Okunduğu zaman görülür ki, fragman nitelemesine karşın, başlı başına bir bütündür. Rahatlıkla sahneye getirilebilir, değişik bir Faust metnidir. Goethe, bu nüshayı ilk kez 1790 yılında Leipzigde bağımsız olarak yayınlandı. Bu metnin Türkçe çevirisine raslamadığım için, Goethenin 250. doğum yıldönümünde Cumhuriyetin okurlarına armağanı olarak, ben de bu nüshanın çevirisine kalkıştım. Kalkıştım sözüne döneceğim. Faust adıyla ilk kez 1506 yılında karşılaşılıyor. Yaşadığı bilinen Faust üzerine ilk halk kitabıysa, 1587 yılında Frankfurtta basılıyor: Historia von D. Johann Fausten. Daha sonra sayısız çeşitli baskıları yapılıyor. Goethe, çocukken eline geçirdiği böyle bir halk işi baskıyı okuyarak, Faust ile tanışıyor. Aynı yıllarda, kukla oyunu olarak 16. yüzyıldan beri gösterilen Christopher Marlowenin oyunuyla da tanışıyor. Kabına sığmayan insan izleğiyle Faust, Marlowedan Klaus Manna yüzyıllar boyu pek çok yazara konu olmuştur. 1772 Ocağında Goethenin, çocuğunu öldüren Susanne Margaretha Brandtın asılışına tanık olduğu sanılıyor. Bu genç kadın, şeytanın kendi içine yerleştiği inancındaydı. Goethe, bu olay üzerine, Urfaustun ilk sahnelerini yazar. 1775 yılında Weimara getirdiği Urfaustun günümüze kalan ilk elyazma nüshasıysa 1787 yılından. Altmış yıl süren uğraşa ve çeşitli nüshalara karşın, hepsi bir bütünlük sergileyen Faustun odağındaki izlek, insanın içinde iyi bir öz olduğuna inanan Faust ile Mephistopheles arasında buna ilişkin olarak girişilen bahistir. Şeytancıl Mephistopheles, yoldan rahatlıkla çıkarılabilir bir insan imgesini savunur. Faust, insanın iyi olduğu savaşımını verirken, şeytan da, Tanrıdan onu baştan çıkarmak üzere aldığı izinle, insan üzerindeki ters etkisini kullanır. İnsanın doğasında her iki kutup da vardır, iki kutbun bütünü ve bileşimidir. Ancak, yadsıyan ve mahveden şeytanın kolaylıkla yönlendireceği kutup, insanın tembel ve rahat yanıdır; yüzeye, sığlığa bakarak kanan, yüzeysel parlaklığa kanan yanıdır. Faust, bu yüzden, tıpkı kutsal kitapların öyküleri gibi, evrensel bir insan ve insanlık trajedisidir. Zira, iyiye yönelmek ister, ancak göz göre göre hep şeytana uyar, uçuruma yuvarlanır. Başkalarını da böylelikle mutsuz edip, uçuruma yuvarlar. Faust yerine bu trajediye insan adı da konulabilirdi.