Sayın ThomasReid çok güzel bir irdeleme yapmış. İrdelemenin "güzel" olarak nitelenişi, bana göre... Çünkü güzellik nesnel yani objektif bir kavram değl; öznel yani sübjektif bir kavram. Bu nedenle de göreli yani rölatif.
İyi kavramı da böyle; karşıtı kötü de...
Konu kişinin Masonluk bakımından, Masonluğa giriş bakımından durumuna gelince; bu bağlamda Masonluğun temel niteliğini anımsamakta yarar var: Ezoteriklik. Ezoterik bir kurumun herhangi bir öğe ya da birimine nesnel açıdan bakarsak şunu görürüz: Bu kurumun inisiyeleri var yani içerisinde olanlar ve bir de büyük toplam var: Dışarıdakiler.
Şayet içeridekiler dışarıdakileri bir değerlendirmeye tabi tutacak olursa, bu hangi açıdan olursa olsun, onlara göredir. Bu bakımdan Masonluk açısından bir insanın iyi olup olmadığının değerlendirmesini de, masonlar, kendi öznel değer yargılarına göre yapar. Bu bağlamda yansızlık ya da nesnellil (objektiflik) söz konusu değildir.
Nitekim bu nedenle bir mason da bir başka kuruma göre kötü kişi sayılabilir. Bu değerlendirmede genel değil, özel/göreli ahlak ilkeleri geçerlirdir.
Sayın ADAM'a ve Kemal_7 'ye teşekkür ederim.
Konu biraz daha açıklığa kavuşuyor.
İYİ'nin göreli olduğu üzerinde durulmuş.
Eğer iyi göreli ise demek ki Masonluk için "toplumda iyi bilinmek" şartı ortadan kalkıyor.
Çünkü toplumun içerisindeki birçok kurum tarafından "kötü" olarak nitelenen insanların Masonluk'a göre iyi olması çok muhtemel.
Neden?
Çünkü iyilik göreli bir kavram.
Çünkü Masonluk'un kendisine göre bir iyilik tanımı var. Yani "Masonluk için x,y,z özelliklerini taşıyan insan İYİ'dir" gibi bir önerme var. En azından ADAM bunu kastediyor. Başka bir kurumlar için ise "a,b,c özelliklerini taşıyan insan İYİ'dir" önemli. Yani burada tekrar "toplumda iyi bilinmek" şartı önemini yitiriyor. Yani Masonluk "toplumun bütün kurumları tarafından İYİ BİLİNEN insan bizim için İYİ olmayabilir" diyor. (Eğer ADAM'ın ahlaki görececi yaklaşımı doğru ise) Bu durumda yine "toplumda iyi bilinmek" şartı önemini yitiriyor. Ve "iyi" ile "iyi bilinmek" kavramı arasında bir paradoks oluşuyor. Yani toplum ve toplumdaki birçok kurum tarafından lanetlenen, fakat Masonluğun "iyilik" kriterlerini sağlayan bir birey olabilir. (Çünkü iyilik göreceli) Spinoza'yı alın günümüze taşıyın.
Bunu örneklendirmek için Spinoza ve Leibniz örneğini kullandım. Diyelim ki, günümüzde bu iki insanı temsil eden Ahmet ve Mehmet kişileri var. Ahmet felsefi girişimleri yüzünden toplumdan dışlanmış, düşman kazanmış, zamanının yasalarını da beğenmiyor. Mehmet ise Ahmet kadar felsefeci, fakat bir işbitirici, iktidar sevicisi, yasalara saygılı, toplum tarafından dindar ve iyi bir insan olarak biliniyor, kurnaz, Ahmet'in felsefesinden faydalanarak Ahmet'e yönelik linç kampanyasına ortak oluyor. Ahmet'in yüzüne gülüyor ama arkasından iş çeviriyor. Ve unutmayın, Mehmet toplum ve kurumları tarafından sevilen ve iyi bilinen biri insan fakat Ahmet bu kadar naif, bilge, aydın ve demokrat olmasına rağmen toplum ve kurumları tarafından sevilmeyen ve iyi bilinmeyen bir insan. (Böyle birşey olmaz demeyin, bütün bir tarih bunun örnekleriyle dolu,Türkiye aydınları içerisinde de çok fazla var)
Şimdi Ahmet ve Mehmet masonluğun kapısını çaldı diyelim. Eğer masonluğun kendine has "iyilik" kriterleri var ise (ki ADAM olduğunu söyledi, yani toplumdaki başka kurumlardan farklı olarak, kendine has "İYİLİK" kriterleri olduğunu söyledi. Yani ADAM'IN DEDİĞİNE GÖRE toplumda "iyi bilinmek" bir kriter olmaktan çıktı) burada Masonların asgari olarak benimsemesi gereken kriterler var demektir. Yani tekil bireyler olarak her bir Mason belli iyilik kriterlerini benimsemek durumunda kalıyor. Çünkü MasonLUK'un belirli "iyilik kriterleri" var. (Herhalde "ben MasonLUK'un iyilik kriterlerini benimsemiyorum" diyen Mason yoktur değil mi?)
Şimdi bu kriterlere göre Ahmet (Spinoza) mı, yoksa Mehmet (Leibniz) mi daha fazla tercih edilir?
Bunun çok net bir soru olduğunu düşünüyorum.
En azından insanlar kendi vicdanları nezdinde içinden geçeni söyleyebilirler?
Sevgiler,