Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yeniden Doğuşa İlk Adım  (Okunma sayısı 4162 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 09, 2011, 02:30:25 ös
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 68
  • Cinsiyet: Bay

Muhterem üyeler, umuyorum paylaşımımı doğru bölümde yapıyorumdur.. Sizlerle kendi kalemimden bir yazımı paylaşmak istedim..

Sevgi ve Saygılarımla...


Herşey zamanın en başında başladı.. İnsanoğlu henüz öğrenmişti savaşmayı, nefreti, kini ve öldürmeyi. En beklenmedik anda sardı tüm evreni savaşın soğuk, sessiz gölgesi. Kalkanlar kuşanıldı, kılıçlar dövüldü kor nerfetin içindeki kızıl öfkeden. Her bir çekiç darbesi ile daha da arttı öldürmenin derin çığlıkları.
İnsanoğlu henüz o kadar yeniydi ki varoluşunu anlama sürecinde.. Daha yeni emeklemeyi öğrenirken koşmayı deneyen bir bebek gibi… Ayağa kalkıp, her adımda tekrar düşerek hayal kırıklığına uğrayan.. Henüz yeni öğrenmişti sevmeyi, sevilmeyi, yeni dokunmuştu daha bir çoğu gerçek bir tene, ilk defa duymuştu hazzı, tutkuyu o körpe bedenlerde.. Zamanı geldiğinde ölümün pençelerine gerilecek göğüslere ilk kez dokunulmuştu meleklerce…
Her biri bir kılıç, bir kalkan ve bolca öfke yüklendi üzerine, son bir kez bakarak geride bıraktıklarına.. İnsanoğlu ilk defa bilinmeyene karşı bir sınava tabi tutulacağını bilmeden hareket etti karanlığın kalbine doğru…
Çarpıştılar korkusuzca, korkusuzca öldüler. Her biri tek bir yürek, dek bir bilek halde can verdiler, sanki tek bir kişiydi yere düşerken cansız beden…
Son bir çığlık duyuldu gökyüzünde, son bir ses..
‘’ Başardık! Zafer bizim! Sonsuzluğun sonuna ulaştık işte. Sonsuzluğun içinde ölmeyi başardık…’’


Birden başımı kaldırıyorum olduğum yerden. Yine uyuyakalmışım farkında olmadan, kalemim yine beni  yalnız bırakmamış, uyurken de yazmaya devam etmişim. Gözümün önünden geçen imgeleri çözmeyi deniyorum zor da olsa…

Ağır taş bır kapıyı çalıyorum üç kez. Ard arda ama aralıklı bir şekilde. İçeriden yükselen ses ile önce ürküyorum sonra da sorusunu yanıtlıyorum. Kapı yavaşça aralanıyor, sonra ağır ağır açılıyor. İçeri giriyorum. Önce ellerim, ardından da gözlerim bağlanıyor. Görebildiğim tek şey göremediğim herşeye bedel bir halde bekliyorum.
Önümde taştan sarmal merdivenler var. Her bir basamağa dikkatlice basarak çıkıyorum, her bir adımım hızlı ama bir o kadarda temkinli ve ağır. Her bir adımda biraz daha yükseliyorum. Parmak uçlarım zor değiyor son basamaklarda. Yavaş yavaş ayağım yerden kesiliyor. Artık tamamen havadayım. Göremediğim bu yerde her bir basamakta daha da yükseliyorum yerden. Gözlerim ile göremesem de hislerim beni yanıltmıyor.  Yine aynı ses başka bir soru soruyor bana, bu sefer daha cesur bir şekilde yanıtlıyorum sorusunu.. göz bağım ve ellerim çözülüyor. Başka bir yere götürülüyorum, önümde yanan tek bir kandil dışında hiçbir ışık kaynağı yok burada. Ne bir delik, ne bir pencere. Tamamen kapalı bir yerde tek bir kandil ve ben.. Ateş ile sınanıyorum burada.. Sabır, azim, tefekkür ile dolup taşıyor bu küçücük taş oda.. Zaman kavramı yok oluyor bir süre sonra. Gece gündüze, günler aylara karışıyor… Kendi kendime sorular soruyorum. ‘’Neden ben?’’ , ‘’ Ben buna hazır mıyım?’’ Bu sorularımın cevabını aslında biliyorum ama yine de emin olmak istiyorum kendimden. Attığım her bir adımı yere sağlam basarak atmak istiyorum ne de olsa… Biraz sonra kandilim sönüyor ve ben salt karanlık ile baş başa kalıyorum. Ateş ile olan sınavım yerini karanlığın gizemli ellerine teslim ediyor…

Birden irkilerek uyanıyorum. Gördüklerimin rüya ya da hayal olduğunu düşünerek etrafıma bakınıyorum. Çalışma odamda yazı masamın başındayım. Önümde kağıtlarım ve kalemlerim duruyor.  Pencerem açık, en sevdiğim kazağım var üzerimde. Sanırım yine uykuya daldım ve gerçeklik örtüsü kalktı bedenimin üzerinden bir kez daha…

Dört yanım duvarlarla kaplı bir yerde açıyorum gözlerimi.. Sonsuz maviliğin ortasındayım. Sanırım burası bir havuz ve ben tam ortasında küçücük bir taşın üzerinde otururken buluyorum kendimi.. Etrafta yine çok fazla ışık yok ama duvardaki kandilleri ve onların ışığını yansıtan duvarları zor da olsa seçebiliyorum.. Yüzüp yüzemeyeceğime karar vermek üzere ayağa kalkıp duvarlara bakıyorum, o kadar zor ki ne kadar uzakta olduğumu görmek.. Hemen önümde küçük ahşap bir kap duruyor. Elime alıp inceliyorum, üzerinde çatlaklar ve çizikler olan bir kap bu, muhtemelen gül ağacından yapılmış… Suya daldırıp içini su ile dolduruyorum.. Yavaş yavaş damlıyor sular çatlaklarından.. Elimle kapatıyorum çatlakları, susadığımı hissederek bir yudum alıyorum sudan, ılık, yumuşak bir tat hissediyorum ağzımda.. Ve üçüncü kez aynı ses sesleniyor bana, yine başka bir soru ile. Bu sefer çok daha dikkatli dinliyorum sorusunu ve yanıt vermeden önce iyice düşünüyorum bu kez..
‘’ – Elindeki kap ve su ile bu sınavı geçeceksin, bunun için de bana bunların anlamlarını söyleyeceksin.’’
‘’ – İyi de eski, kırık bir kap ve bu kadar suyun ne kadar anlamı olabilir ki sonuçta ikisi de sıradan şeyler.’’
‘’-  Bu su ve kap ile ne yapabilirsin? ’’
‘’  – Susuzluğumu giderebilirim ’’
‘’  - Peki sonsuza dek su içerek yaşayabilir misin? ’’
‘’ - Sonsuza dek burada mı kalacağım? ’’
‘’ - Buradan geçmek ya da sonsuza dek kalmak senin elinde.. ’’
‘’-  Peki nasıl yapacağım? ‘’
‘’-  Düşün, düşün ki istediğin yere ulaşabil.. ‘’
Oturup düşünmeye başlıyorum uzun uzun. Tası inceliyorum, suya bakıyorum, bir anlamı olmalı elbet tüm bunların…
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, aynı  sesi yine duyuyorum..
‘’ – Düşünmek için yeterince zamanın oldu mu? ‘’
‘’ – Evet. ’’
‘’ - Nedir düşüncelerin?’’
‘’ – Bana sen öğret.’’
‘’ – Sana neyi öğretmemi istiyorsun? ‘’
‘’ - Elimdeki küçücük kap ile engin denizlerden yararlanmayı.’’
‘’ - Neden sana bunu öğreteyim? ‘’
‘’-  Bunu öğrenmeliyim ki ben de kabımı genişletebileyim… ‘’
Yine bir sessizlik oluyor, kandiller sönüyor.. Yine aynı karanlık, yine aynı sessizlik.

Ne olduğunu anlamak için etrafıma bakınıyorum bir kez daha. Yine çalışma odamdayım, herşey yerli yerinde.. Sanırım rüya gördüm yine uyuyakalıp. Peki o zaman bu gördüklerim rüya ise neden bu kadar gerçekçiler? Aklımdakileri kağıda dökmek üzere yazmaya başlıyorum…
                                                                                                                                                                                                                                                                            
« Son Düzenleme: Şubat 12, 2011, 12:16:34 öö Gönderen: Nomen est omen »
In lumine tuo, videbimus lumen....


Nisan 14, 2017, 05:58:35 ös
Yanıtla #1

... ... ...

İlk Dünya avuçlarında sanırsın; lakin sadece Dünya'nın bir yarısının diger yarısı ile yaptığı ve bu sayede yarattığı herşeyi kavradığını anlarsın.Ardından yansıyan evren'nin mikro açıdan 3. hali ile; makro açıdan 3. halinin ilmine vakıf olursun; fraktaller gibi tüme varan sonsuz bağların ritmini hissedersin.

Yeniden bir bağ gürürsün.Mikronun 3. hali ile; makronun 3. halinden yeşeren bir dengenin daha 3. halini görürsün.

Ardından solundan yükselen "111"; dengen olan "333"; sağından sonsuzluğa akan "101'i" yaşarsın.

111'in 72. basamağı ile ,101'in 73'üncü ışığa taşıdığı noktaya varırsın.

73'te yaşamın ritmine etki edebildiğini görürsün; 32'ye dönüp kaybolmayı seçersin; lakin diğer 32'leri tek tek ve her zaman sonsuza kadar hissedebilirsin.Sonra 5'i görür 7'yi bekler iken, 11'i hayal etmeye bile daha cok zamanın olduğunu anlarsın...

Kendimce yeniden doğuşun ve sonsuzluğa yükselişin kısa bir acıklamasını yapmak istedim.Sonuçta konu edebiyat...

Sevgiler.



« Son Düzenleme: Nisan 14, 2017, 06:15:26 ös Gönderen: Tik-Tak »
Sen Özelsin


Nisan 14, 2017, 06:15:35 ös
Yanıtla #2

Sayın Lucian,Çok güzel bir üslupla yazmışsıniz.Zevkle okudum.Yazilarinizi kitaplastirmanizi tavsiye ederim.Yazmayı bırakmayın geliştirin....Sayın Tik-Tak,Yazılarınızı takip ediyorum.Sizin şairlik, yazarlık yönünüzu severek okuyorum ve takipcisiyim...Size bir soru sormak istiyorum?101,32 sayılarda anlatmak istediğiniz nedir?Geçen gün Sayın Risus'un, Rockefeller ölümündeki paylaşımında da 101 sayısı ifade edmistiniz dikkatimi çekti.....Saygılarla.
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Nisan 14, 2017, 06:25:08 ös
Yanıtla #3

Sayın Lucian,Çok güzel bir üslupla yazmışsıniz.Zevkle okudum.Yazilarinizi kitaplastirmanizi tavsiye ederim.Yazmayı bırakmayın geliştirin....Sayın Tik-Tak,Yazılarınızı takip ediyorum.Sizin şairlik, yazarlık yönünüzu severek okuyorum ve takipcisiyim...Size bir soru sormak istiyorum?101,32 sayılarda anlatmak istediğiniz nedir?Geçen gün Sayın Risus'un, Rockefeller ölümündeki paylaşımında da 101 sayısı ifade edmistiniz dikkatimi çekti.....Saygılarla.

Konu edebiyat.101. Okey de olabilir.
333.Resim cekilir iken gülümseme maksadı ile söylenebilir; esnek rakamlar kim ne kadar göre bilir ise.Ayrıca dediğim gibi konu edebiyat...
Örneğin konu viski olsa idi; "JB" veya "Skoç" markalarından bahsederdik.
« Son Düzenleme: Nisan 14, 2017, 06:34:59 ös Gönderen: Tik-Tak »
Sen Özelsin


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
49 Yanıt
28449 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 04, 2012, 01:33:52 ös
Gönderen: relic
1 Yanıt
3850 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 22, 2007, 10:16:49 öö
Gönderen: Fraternis
16 Yanıt
8865 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2007, 05:15:39 ös
Gönderen: bilal yasar
1 Yanıt
3936 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 29, 2010, 07:26:51 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
5301 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2010, 11:45:25 ös
Gönderen: AQUA
6 Yanıt
5723 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2011, 09:08:34 ös
Gönderen: baron
4 Yanıt
5426 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2011, 02:53:38 ös
Gönderen: oasis
22 Yanıt
8127 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2011, 12:47:16 ös
Gönderen: papoose
2 Yanıt
2825 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2013, 08:04:37 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2561 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 20, 2015, 08:38:34 öö
Gönderen: Risus