Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Evrensel Masonluk => Dusunce Ozgurlugu => Konuyu başlatan: mbulut - Ocak 21, 2015, 02:20:51 ös

Başlık: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Ocak 21, 2015, 02:20:51 ös
Aslında sorum "tam anlamıyla fikri hür, vicdanı hür bir neslin oluşması nasıl sağlanabilir? " olacaktı fakat tam anlamıyla sağlanamayacağını dile getirenler olabilir düşüncesiyle tam anlamıyla kısmını kaldırmayı uygun gördüm.

Öncelikle bu başlığı açarken zorlandım.Bu zorluğun sebebi ise; düşüncem konuyu sn.ADAM'ın açmasını beklemek ve daha sonra katkıların gelişmesine çalışmaktı.Sn.ADAM'ın bu konuda anlayışına sığınarak,hem kendisini yormayı hem de beklemeyi uygun görmedim.Elbette konu altından yapacağı katkıları olacak ise üye ve ziyaretcilerimiz için yararlı olacaktır.

İlk olarak,tam anlamıyla kelimesi üzerinde kısaca durmak istiyorum.Bence fikir ve vicdan hürriyeti tam anlamıyla sağlanabilir.İmkansız kelimesi yerine zor kelimesini tercih etmeyi seviyorum.Bu hürriyetlerin tam anlamıyla sağlanması zordur ama gerçekleşebilir.İmkansız değildir.

İlk insandan bu yana gelişen insanlığa baktığımız zaman,imkansızlığın olmadığını görebiliriz.İlk çağ insanı taştan silah,ateş yaratırken yine günümüzde taştan nükleer silahlar,kıymetli takılar yapılabileceğini düşünebilirmiydi? O tarihte yaşayan insan için bu günümüz imkansızdı. Dolayısıyla her geçen gün düzenli gelişim sonrası,insanlığın bu hürriyetlere tam anlamıyla sahip olabileceğini söyleyebilirim.

Nasıl sağlanabilir?  sorusuna karşılık olarak aklımıza birçok cevap gelebilir.Düşünmek, okumak,sevmek vs. birçok cevap verilebilir.Hepsinin irili,ufaklı faydası olacaktır.Bu nedenle hepsine yer verip,detaylandırmak yerine başlıca fayda sağlayacak olanları seçmek istiyorum.

Hoşgörü veya tolerans ; hoşgörü kelimesini kullanmayı tercih ediyorum.Hoşgörü hem bireysel hem toplumsal bir davranış olarak uygulandığı zaman fikri hür, vicdanı hür nesillerin oluşması sağlanabilir.Bireysel ve toplumsal olarak ayırmamın sebebi; kişi farklı düşünce ve davranışlara karşı anlayışlı davranabilir fakat aynı hoşgörü kendisine gösterilmediği zaman fikri ve vicdani hürriyeti kısıtlanır,gelişmesi engellenir.Hoşgörü,özgür bireylerin oluşmasının en önemli yapı taşıdır.Masonlukta kullanıldığı gibi her türlü bağnazlık ile savaşmak gerekir.Savaşta kullanilacak olan silahlar ise hoşgörü, sevgi,bilgi gibi kavramlardır.Bu kavramların her biri forumda irdelenmiş olup tekrardan incelenmesi bir sıkıntı oluşturmaz,sadece konunun uzatılmasına sebep olur.O yüzden fazla detaylandırmadan ihtiyacımız olan diğer kavramlara geçelim.

Sevgi ; karşılık beklemeden sevebilmek.Sevgi bir karşılığa bağlı olabilir mi ? Belki de olabilir.Nitekim böyle bir ifade varsa karşılıklı sevgi var demektir.Karşılıksız sevgi fikri hür, vicdanı hür bir neslin oluşmasında kullanılacak olan kavramlardan bir tanesidir.Kişi başkalarını ayırım gözetmeksizin sevmeli.Bu sevgi dış görünüşün dışında karşısındakinin gönlüne hitap etmeli.Düşüncelerine,duygularına ve davranışlarına katılmasa bile sevmeli,anlayışlı olmalı.Hoşgörünün temelinde sevgi vardır."Hoşgörülü davranıyorum fakat düşüncelerinden dolayı o yanlış bir insan,bu yüzden onu sevmiyorum." şeklinde bir kelime kurulabilir mi ? Elbette bu durumda kişinin hoşgörülü biri olduğunu söylemek yanlış olur.Sadece hoşgörülü davranmaya çalışan biri olarak adlandırmak doğru olanıdır.Sevgi ve hoşgörü bu yolda yeterli değil.Başka aletlere,kavramlara ihtiyaç olacaktır.

Cehalet; "Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumuş olanları kastetmiyoruz.Kastettiğimiz ilim,hakikati bilmektir.Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi,hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. " M.Kemal Atatürk' ün söylediği gibi,cehalet bu yolda en önemli engellerden birini oluşturur.Bu engeli ortadan kaldırmak ve onunla savaşmak gerekir.Cehalet sadece okul okumakla giderilmez.Temeli özgür düşüncenin yanısıra bir takım ahlaki erdemleri kişinin kendisinde bulunmasıyla giderilebilir.Cehalet,bilgisizlik olarak tanımlandığına göre sadece okuyarak mı insan bilgi sahibi olur ? Dinleyerek,düşünerek,yaşamındaki derslerden sonuçlar çıkarıp gidermeye çalışarak...

Cehalet ve bağnazlık birbiriyle yakın kavramlar olmasına rağmen ayrı ayrı değerlendirilmelidir.Cahil olmayan bağnazların varlığının temelinde yatan hoşgörüsüzlük, sevgisizlik haliyle cehalet kavramına bağlanabilir.

Bireysel açıdan en önemli alet ise düşünmek.Özgürce,bir baskı altında kalmadan,başkalarının kalıplarına girmeden ve başkalarına zarar vermeden düşünmek ve davranmak.

"Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar" terimindeki hür kelimesi operatif masonluktan gelmiş olsa da masonluk için önemli bir anlamı vardır.Aynı zamanda masonluğu benimseyen,olmak  hariciler içinde..Harici olan kişi masonluğun aradığı niteliklere uygun olsa bile masonluğa dahil edilemeyeceğini,bir masondan davet alması gerektiğini düşünür.Oysa ki özgür düşünen ve davranan harici için durum farklı olmalıdır.Bir takım kuralları çiğnemeden,özgür bir şekilde düşünüp,davranmak fikri  hür,vicdanı hür bir bireyin oluşması için esastır.

Fikri hür, vicdanı hür bir neslin oluşmasını sağlamak için başlıca öngördüğüm çözüm önerilerini ifade etmeye çalıştım.Sizlerinde yapacağınız katkılar sayesinde bu hürriyetlerin sağlanıp/sağlanamayacağını değerlendirmek dileğiyle.



Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: Selim - Ocak 21, 2015, 05:33:16 ös
Aslında sorum "tam anlamıyla fikri hür, vicdanı hür bir neslin oluşması nasıl sağlanabilir? " olacaktı fakat tam anlamıyla sağlanamayacağını dile getirenler olabilir düşüncesiyle tam anlamıyla kısmını kaldırmayı uygun gördüm.

Öncelikle bu başlığı açarken zorlandım.Bu zorluğun sebebi ise; düşüncem konuyu sn.ADAM'ın açmasını beklemek ve daha sonra katkıların gelişmesine çalışmaktı.Sn.ADAM'ın bu konuda anlayışına sığınarak,hem kendisini yormayı hem de beklemeyi uygun görmedim.Elbette konu altından yapacağı katkıları olacak ise üye ve ziyaretcilerimiz için yararlı olacaktır.


Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: NOSAM33 - Ocak 22, 2015, 01:40:54 ös
Adil olmakta en büyük erdemdir . Hür bir nesil yetiştirmede , kıskançlık duygusunun da kişide törpülenmesi gerektiğine inanıyorum .

Sorgularken; fikirlere  önerilere de açık olmalı ,  mantıklı olmak ve Akıl  süzgecinden geçirmek şartıyla .

Sevgi denmiş ; bu da güzel bir erdem ama her insanda bu duygu tam var mı ? Sevginin olmadığı yerde kıskançlıklar devreye giriyor bu da karşı taraftaki kişiyi olumsuz etkiliyor ,  iyi bir İnsan olma yolunda ilerlerken olumsuz düşüncelere kapılıyor .
En son düşüncem , güzel insanlar yetişmesi için ADİL bir dünya oluşturulmalı azami oranda.  İnsan öz itibari ile kötü değildir ...

Saygılar

Not : Umarım konudan sapmamışımdır ...
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: propulsion - Ocak 22, 2015, 02:16:36 ös
Bu başlık için görüşlerimi aktarmaya tanımları vererek başlamak isterim.

Öncelikle fikir nedir?

Fikir veya eş anlamlısıyla düşünce, TDK sözlüğünde “Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea” şeklinde tanımlanmaktadır.

Sayın ADAM tarafından hazırlanmış olan forumumuzdaki Mason Sözlüğünde ise biraz farklı olarak “Düşünme yetisinin kullanılmasıyla oluşturulan soyut ürün.” biçiminde tanımlanmaktadır. Tabii burada tanımı verilen düşüncenin aslında bir zihinsel üretim sonucunda oluştuğunu da gözden kaçırmamak gerekmektedir.

Tanımlardan hareketle düşünce hürriyeti nedir sorusu için yine Mason Sözlüğüne bakarsak “Bireyin, hiçbir zorunluluk, bağımlılık, baskı ya da etkilenme altında kalmaksızın, düşünme yetisini kullanarak kendi düşünülerini oluşturabilmesi ve bunları başkalarına aktarabilmesi.” biçiminde tanımlandığını görebiliriz.

Vicdan nedir?

TDK sözlüğünde “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç”  olarak verilmektedir.

Forumumuzun Mason sözlüğünde ise tanımı “Bireyi, kendi tutum, eğilim, istem, düşünü, davranış ve kararlarını yargılamaya yönelten duygu.” biçimindedir.

Bu iki tanımdan sonra Mason sözlüğünde vicdan hürriyetinin tanımı şu şekildedir: “Bireyin, görüş, bireysel yargı ve inançlarında, her türlü baskı ve kısıtlamadan arınmışlığı.”

Sayın mbulut’un başlıkta sorduğu  “Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir?” sorusunun cevabı için öncelikle fikir (düşünce) ve vicdan özgürlüğü için gerekli ortamın hazırlanması gerektiği söylenebilir.  Bu konunun bir hak olduğunu ve aslında Birleşmiş Milletler-İnsan Halkları Evrensel Beyannamesinde yazan bir hak olduğunun bilmek gerekir.

Pekiyi nasıl bir ortam?

Bunun için yukarı tanımları incelemek gerekir diye düşünüyorum Ben. Her iki tanımda da aşağıdaki gibi bir ortama vurgu olduğunu görebiliriz:

“Böyle bir neslin oluşması için; her türlü zorunluluklardan, bağımlılıklardan, baskılardan, etkilenmelerden arınmış bir ortamın olması gereklidir” demek yanlış olmayacaktır.
 

Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: Kajmeran - Ocak 22, 2015, 03:02:22 ös
Birey olarak öncelikli vazife kendini tanımak kendini bilmektir daha sonra yaşadığımız topluma adaptasyon daha kolay ve doğru olacaktır.
İnsanların fikri hür ve vicdanı hür olması içinde öncelikli olarak kendini özgür hissetmeli bu duyguyu kendi içinde yaşayan birey zaten kendini tanıyabilmiş yetkin bir birey olmuş demektir.
Bu bağlamda iş bireyin kendisiyle olan sınavında biter.
Bu zorlu süreçte olumlu ve olumsuz etkenler mevcut.
Bu etkenlere biz aslında yaşam standartları diyoruz.
Ben bireyin hür ve özgün olabilmesi için maddi yeterlilikte ve manevi dayanışmanın doygunluğunda olması gerektiğini düşünüyorum.

Hür ve kabul edilebilecek bir neslin temennisiyle.

Saygılar
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Ocak 22, 2015, 04:05:49 ös
Güzel paylaşımlarımız olmuş, devamının gelmesi dileğiyle.

Sn.NOSAM33 adalet kavramının etkili bir şekilde olması gerektiğini belirtmiş ve bunun yanı sıra kıskançlığı fikren ve vicdanen hür bir neslin oluşmasında engel olarak görmüş. Doğrudur çoğunlukla kıskançlık duygusunun yoğunluğuna göre kişi hürriyetine engel olaylar meydana gelebilir.Kıskançlık bireysel olduğu gibi toplumsal olabilir.Bir kuruma,derneğe karşı.Antimasonik yaklaşımların içerisinde çıkar bekleme,cehalet gibi kavramlarında olduğu gibi kıskançlığıda dahil edebiliriz.

Tek aklıma takılan nokta sevgi olmadığı için kıskançlığın oluşması. İnsan sevmediği birini neden kıskanır ki ? Kıskandığı için sevmeyen,nefret eden insan çoktur. Durum böyle olunca kıskançlığın bir alt duygusu olarak ortaya çıkan sevgisizlik bir engel oluşturur.

Sn.propulsion fikir terimine parantez açarak düşünce demiş.Fikir aslında düşüncelerin ifade edilmesi sonrası oluşmaz mı?

Ayrıca bahsi geçen birtakım baskı ve zorunluluklardan arınmış bir toplum nasıl oluşabilir, oluşabilir mi? Şüphesiz verilecek her cevap fikir ve vicdan özgürlüğünü oluşturmak için yararlı olacaktır.

Sn.Kajmeran özgürlüklerin bireyde başlayacağını, kendisiyle olan sınavını başarıyla tamamlayan bireyin maddi yeterlilikte  ve manevi dayanışmanın  dolgunluğuna ulaşmış olmasını öngörmüş.İşte burada yani manevi dayanışmanın sağlanmasında bireyselliğin yetmediğini ve toplumunda bu özgürlüklere sahip olması gerektiğini söyleyebilirmiyiz?

Not: Yazmış olduğum yazı bir eleştiri olmamakla birlikte konunun detaylı bir şekilde incelenmesini sağlamak içindir. Bir kusurum olduysa affola.Katkılarınız için teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: NOSAM33 - Ocak 22, 2015, 05:37:18 ös
Alıntı
Tek aklıma takılan nokta sevgi olmadığı için kıskançlığın oluşması. İnsan sevmediği birini neden kıskanır ki ?


Buradaki İnsan figürü , doğuştan hiç sevgi  kimseye göstermeyen bireyi kastettim...

Saygılar  :)
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Ocak 22, 2015, 10:35:05 ös
İnsan yaşamı boyunca birçok huy edindiği gibi birçok huyundan vazgeçebilir.Kıskançlık insana doğuştan verilen bir özellik değildir.Ama özgürlük doğuştan itibaren başlar.Yaş ilerledikçe kısıtlanır,değişime uğrar ve bu değişimin nedenlerinden biri kıskançlık olabilir.Bireysel açıdan ele aldığınız gibi toplumsal açıdan kıskançlık var olduğu zamanda fikir ve vicdan hürriyetlerine engel oluşturur.Sevgisizliği kıskançlığın bir alt duygusu olarak tanımlamıştım.Bu tanımımı biraz daha açayım.Çünkü sevgi kavramı başlı başına incelenmiş/incelenebilecek bir konu.O yüzden bu konu altındaki sevgi  kavramını insanseverlik olarak incelemek yararlı olur.Çünkü vicdan özgürlüğü üzerine konuşacağımız zaman insanseverliği unutmamak gerekir.

Yine masonlukta sıkça rastladığımız akıl,hikmet gibi kavramlarda fikir ve vicdan özgürlüğünü sağlamaya giden yolda yarar sağlamaz mı ?

Daha da artırılabilir,açılabilir.Haddime değil.Belki saydıklarımdan farklı kavramlarda bu yolda bize yarar sağlayacaktır.Saygı ve sevgiyle sözü sizlere bırakıyorum..
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: propulsion - Ocak 22, 2015, 11:35:04 ös
Gerek Forumumuzun Mason Sözlüğüne gerekse Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne bakıldığında fikir=düşünce olduğu görülebilir.

Bu konuda elbette ki Sayın mbulut yaptığı;


Fikir aslında düşüncelerin ifade edilmesi sonrası oluşmaz mı?

gibi bir yorum yapılabilir. Ama sanırım o zaman başlığın biraz daha değişmesi yani farklı bir başlık altında inceleme yapılması gerekecektir.

“Böyle bir neslin oluşması için; her türlü zorunluluklardan, bağımlılıklardan, baskılardan, etkilenmelerden arınmış bir ortamın olması gereklidir” demek yanlış olmayacaktır.

Bu bahsettiğim hususlardan arındırılmış bir toplum oluşabilir mi?

Oluşursa yöntem nedir?

Kendi yorumumu söylemem gerekirse %100 oluşması beklenemez.

Ama %100 oluşamaz diye bu yönde gayret göstermemek de yanlış olur elbette. Çünkü her gün bir öncekinden daha iyisi olsun diye gayret gösterilebilir.

Bu süreç için tamamlanmıştır şeklinde bir ifade kullanmak da  yanlış olacaktır. Yapmamız gereken ise az önce dediğim gibi yapmamız gereken her günümüzün bir öncekinden daha iyi olmasını sağlamaktır.

Bu sayede gelecek nesillere bugünkünden biraz daha iyi bir ortam vermemiz sağlanacaktır. Bu sürecin duraksamadan devam etmesi gerektiiğini de not etmek gerekir. 
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: Kajmeran - Ocak 24, 2015, 05:34:57 öö
Manevi doygunluk aslında ailede tadılır diğer türlü kız ve erkek arkadaş yada yakın dost ile tamamlanabilir toplum olarak düşünürsek geniş bir kapsam olur ulaşılması zor belki imkansız olabilir gönül isterki toplum dayanışması olsun.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 08, 2015, 12:19:08 ös

Bu çok önemli bir konuydu.

Üzerinde biraz paylaşımda bulunmuştuk; sonra kalakaldı.

Başlık sahibi Sayın mbulut, “Her insan düşüncelerinde özgür olabilir fakat düşünceler ifaedeye dönüştüğü zaman birtakım kanuni kısıtlamalar ve toplumsal baskılar ile karşılaşıldığı görülmektedir.” demişti.

Doğru gibi ama doğru değil çünkü o birtakım kanuni kısıtlamalar ve toplumsal baskılardan önce ana-baba başta olmak üzere aile ve yakın çevre yönlendirmesi söz konusu oluyor.

Bu konuda dünya çapında bir yetke sayılan John B. Bury, insanın düşünmede özgür olduğunun her zaman ve her yerde söylenegelmiş olduğunu, doğal olarak bir kimsenin istediğini düşünmekten, düşüncelerini açığa vurmadığı sürece alıkonulamayacağını belirtir ama arkasından ekler: «Bununla birlikte, kişinin imgeleme yeteneği, görgüsü ve tecrübesi, düşüncelerinin kapsamını sınırlamaktadır. İnançların, korkuların, heyecanların ve benzer duyguların da insanın düşünceleri üzerinde kısıtlayıcı veya belirli bir yöne çekici etkileri vardır.»

Burada şu imgeleme yeteneği çok önemli… Bunun koşullandırılması veya kısıtlanması ise kişiye düşünebilme olanağının verilmemesi demektir. İşte bu durumda, bırakın  düşünce özgürlüğünü yani düşüncelerin özgürce aktarılabilmesini, düşünebilme özgürlüğü bile ortadan kaldırılmış demektir. Çünkü insanın belirli kalıplara göre düşünmesini istemek, hiç düşünmemesini istemekten farksızdır,

İşin ilginç yanı, o düşünmesi olasıya kısıtlanmış insan, özgürce düşünebildiğini sanır.

Bu özgürlüğünün elinden alınmış olduğunu fark ettiğinde, artık yaşlanmıştır, iş işten geçmiştir.

Bunları yazdığımda, Sevgili Can Yücel’in şu ünlenmiş şiirini anımsadım ve cuk oturduğu için buraya yerleştirivereyim dedim.

20 YAŞ 35 YAŞ 40 YAŞ VE BUGÜNKÜ BEN

-Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim- diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.


Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.


Yatıştırayım dedim.
-Sen karışma moruk- dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

Henüz bitmedi. Devam edeceğiz.


Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: asimov - Şubat 08, 2015, 03:43:31 ös
Sayın ADAM'ın son yazısında söyledikleri çok önemli.
Özellikle Can Yücel'in şiiri güzel bir örnek olmuş.

Ben bu özgür  düşünce  konusuna masonlukta çok önem verildiğini biliyorum.
Özgür düşücenin önündeki engellerin birisinin de eğitim eksikliği ve yanlışlığı olduğunu biliyoruz.

Peki birey bu eksikliğini nasıl farkedecek?

Belki özgür düşünceli insanlarla karşılaştığında.
Kendi eksikliklerini farkettiğinde...Ancak bu meraklı  ve öğrenmeye direnç göstemeyenler için geçerli bir durumdur. İnsanı mutsuz kılar. Bazen öğrendiklerini çöpe atması gerekebilir.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Şubat 08, 2015, 06:38:09 ös
Sayın ADAM'ın anlatımı ve Can Yücel'in şiiri güzel olmuş.Teşekkür ederim.

Düşüncelerin kısıtlandığını,sınırlandığını görmek için yaşlanmayı beklemek mi gerek? Bir çözümü yok mu ?

Aslında Sayın asimov,belki ile başlamış ve soruma cevap niteliğinde bir aktarımda bulunmuş,kendisine teşekkür ederim.Cevapları biraz daha açsak iyi olur mu ?

Mesela eksiklikler ne zaman,nasıl fark edilir ? İnsan ne zaman özgürdür,ne zaman özgür olmadığını hisseder veya hissedebilir mi ?
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 17, 2015, 05:43:22 ös


Düşünme ve Düşünce Özgürlüğü konusunda daha çok şeyler yazacağımı belirmiştim.

Bu arada, gidişi belli bir tempo izlemekte olduğumdan, Sayın mbulut’un sorularının arada yanıtlanıp yanıtlanamayacağını, sonrasında ne geleceğini önceden tasarlayamadığımdan bilemiyorum . Her ne kadar konu başlığı Sayın mbulut’a aitse de, hazır bulmuşken yazayım bakalım neler yazabiliyorum. Sonunda, Sayın mbulut(un sorularını yanıtlayamamış olursak, elbette  hatırlatılınca göz önüne alırız.

Bir önceki yazımda şöyle bir şeyler üzerinde durmuştum:

Kişinin imgeleme yeteneği koşullandırılmış ya da kısıtlanmışsa, bu, kişiye düşünebilme olanağının verilmemesi anlamına gelir. Bu durumda, düşünebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmış demektir. Çünkü insanın belirli kalıplara göre düşünmesini istemek, hiç düşünmemesini istemekten farksızdır. (Sanırım bu Voltaire’ni bir sözü; ondan çalmış olabilirim ama pek emin değilim.)

Şöyle devam etmek isterim:

İmgeleme yeteneğine dokunulmamış, doğal gelişimini sağlamış bir insana düşünebilme olanağının verilmesi yeterli değildir. İnsanın düşüncelerini başkasına aktarmasına da olanak tanınmalıdır.

İşte bu noktada düşünce özgürlüğüne girmiş oluyoruz.

Düşüncelerin aktarılmasına engel olunursa, kişinin kendine özgü düşünce özgürlüğünün pek bir değeri kalmaz. Böyle sınırlı bir özgürlük, kişiyi hiç de hoşnut etmeyeceği gibi, düşüncelerini yalnızca kendine saklamak zorunda kalışından ötürü ona acı da verebilir.

Böyle bir durumun topluma yararı nedir?

Hiç!

Masonluğu diğer birtakım ezoterik, özellikle gizemci (mistik) kurumlardan ayırırken, şunu vurguluyoruz: Masonluk sadece bireyin (masonun ) kendisi geliştirmesini öngörmekte değildir.  Bu gelişmiş bireyin topluma katkıda bulunmasını, Masonluğun amaçları doğrultusunda yarar sağlamasını d a gözetir ve bekler.

Dolayısıyla, kişinin özgür düşüncelerini toplumsal katmanlara aktarması da en az özgürce düşünebilmesi kadar önemlidir.

Ancak şöyle bir durum var: Bir kimsenin özgür düşüncesi, çevresindekilerin yaşayış, davranış ve anlayışlarına düzen veren fikir ve alışkanlıkları eleştirmeye yönelebilir.

Hangi şairin dizelerinde geçiyordu o?

Suya sabuna dokunmazmış.
Pis!

Kişinin bireysel boyutta gelişimi gibi toplumsal boyuttaki gelişime katkıda bulunması için suya sabuna dokunması gerekiyor.

Dolayısıyla toplumu iliştirmek de var bu işin içinde.

Toplumu eleştiren düşüncelerin gelişmesi, düşünen kişiyi, çevresindekilerin doğrularını yadsımaya, onlara karşı çıkmaya zorlayabilir. Hele düşünen kişi bir de insancı (hümanist) olur ve yakınındakilerin yaşantılarından daha iyisinin bulunabileceğini tasarlamaya başlarsa, düşüncelerini açıklamaması olanaksızlaşır.

Demek oluyor ki, daha önce değinmiş olduğumuz şu düşünme özgürlüğünün önem kazanabilmesi için onun düşündüğünü söyleme özgürlüğü ile birlikte olması zorunludur. Ancak düşünme ve düşündüğünü söyleme özgürlüğü bir araya gelince “düşünce özgürlüğü”nden söz edilebilir.

Ancak tarih, insan topluluklarının büyük çoğunlukla düşünce özgürlüğüne karşı çıktığını göstermiştir.

İnsanın düşünmede özgür olduğu söylenegelmiş ve bununla da kalınmayarak uygarlıklar yaptıkları yasalarda kişinin düşünmekte, düşündüklerini söylemekte hatta yaymakta özgür olduklarını ileri sürmüştür ama…

Ama…

Düşünce özgürlüğü beraberinde yeni fikirler getirdiğinden;

yeni fikirler  de o zamana kadar toplumda kökleşmiş bulunan inançları sarsmaya yöneleceğinden;

 insanlar ve topluluklar düşünce özgürlüğünü kimi zaman bilinçsiz, kimi zaman bilinçli fakat genellikle güdümlü olarak tepkiyle karşılamışlardır.

Neden?

Haydi bunun gerekçesini bir sonraki yazıya bırakalım. Belki bu aşamaya kadar katkıda bulunanlar olur.

Hatta kim bilir, belki de bu sorduğum soruya yanıt vermek isteyenler çıkar.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Şubat 18, 2015, 11:44:23 öö
Düşüncelerin aktarılmasından bir önceki aşama olan imgelem ile alakalı Sayın ADAM yazısında Can Yücel'in örneği ile birlikte güzel bir aktarımda bulunmuştu.

İmgeleme yeteneğinin kısıtlandırılması toplumsal nedenlere bağlı olduğu kadar bireysel nedenlere de bağlı olabilir.Bir kişiye bir olay karşısında hoşgörü ile yaklaşmayı düşündüğümüzde, aklımıza hemen "beni aptal yerine mi koyar veya beni düşüncelerine kabul ettirdiğini mi düşünür " şeklinde birçok düşünce zihnimizde canlanır. İşte bu durumda kişinin olumlu/olumsuz düşüncelerini aktarması kısıtlanabilir.

Bireysel olarak daha çok inanç ile bağlantılı düşüncelerde bu kısıtlama görülür. Örneğin ;Günah ve mekruh kavramları. .

Böyle bir durum karşısında cesaretli olmanın yanısıra akıllı davranmak gerekir.Düşünceler aktarılırken toplumun tepkisi, anlayışı önemlidir. Kişi düşüncelerini aktarırken ne baskı kurmalı ne baskı altında kalmalıdır.

Gündemde şu sıralar yer aldığı gibi Suudi bir imam dünyanın dönmediğini düşünmüş ve toplum ile düşüncesini paylaşmıştır.Aynı durum 500 yıl önce tam tersi bir şekilde gerçekleşmişti. Burada ise dünyanın döndüğünü söyleyen bir imam değil bir bilimadamı vardı. Kendisine idam cezası verilmiş daha sonrasında karardan vazgeçilmişti..

Kısacası Sayın ADAM'ın sorusuna cevaben ilk sırayı din ve inançların aldığını söylemek yanlış olmaz herhalde..
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 18, 2015, 06:15:21 ös

Bu konuya biraz daha devam etmek istiyorum… Belki böylece şu son paylaşımlara da biraz eğilmiş olabilirim.

Her ne kadar düşünme etkinliği insanda doğuştan gelme bir içgüdü ise de, insan beyni doğal olarak tembeldir; herhangi bir sorunun anlaşılma ve çözümünde en az zorlukla karşılaşacağı yolu tutmaya yönelir.

Beyin tembelliğinin olağan düzeyde olduğu bir insanın düşünce evreni, sorup araştırmadan kabul ettiği ve sımsıkı sarıldığı inançlarla doludur.

Sıradan bir insan, kendi düşünce evreni kapsamında iyice alışmış olduğu düzeni alt üst edecek her şeye karşı bilinçsizce düşmandır.  Hele körü körüne bağlandığı inançlardan bazısı ile kaynaşamayacak bir yeni düşence ile karşılaşırsa dehşetli tepki gösterir çünkü bu yeni düşünceler kafa yapısına değişik bir düzen vermeyi gerektirecektir.

Bunu gerçekleştirebilmek ise oldukça zor bir iştir; çünkü büyük ölçüde beyin gücü harcama sıkıntısına katlanma gerekliliği vardır. Oysa nedeni, nasılı ve niçini araştırılmadan kabul edilmiş düşünceleri korumak çok daha kolaydır; üstelik rahat.

Böylece, sıradan bir insan ve toplumların büyük çoğunluğunu oluşturan onun gibiler, yerleşmiş inançlarının ve alışkanlıklarının doğruluğuna kuşku konduran tüm yeni düşünceleri kötü görür. Bunlar, hiç de hoş olmayan, yadırganan şeylerdir.

Düşünme tembelliğinden doğan yadırgama, bir sonraki aşamada korku duygusu ile karışınca, nefrete dönüşür.

İnançları koruma içgüdüsü, bunların yapısındaki herhangi bir değişikliğin, toplum düzenini temelinden sarsacağı endişesiyle sertleşir. Devleti etkisi altına alır ve giderek tutucu (muhafazakâr) bir doktrinin kurulmasına önayak olur.

Bir devletin, onu oluşturan insanların gönenç ve mutluluğunun, ancak gelenek ve görenekleriyle anlayış ve yöntemlerinin korunması suretiyle sürdürülebileceği inancı, yakın geçmişte ve sadece bazı ülkelerde terk edilmeye başlanmıştır.

Olanı olduğu gibi koruma içgüdüsü ve onun sonucu olan tutucu doktrin, batıl olarak da nitelenen kör inançlarla da güçlendirilir.

Toplumsal yapının tüm geleneklerinin ve törelerinin dinsel inançlarla sımsıkı bağımlı olduğu ve böylesinin tanrısal katman korunduğu tartışmasız kabul edilince, sosyal düzen üzerindeki herhangi bir eleştiri, artık dine karşı saygısızlık sayılır. Hele dinsel inançlar bilimsel ve akılcı yolla irdeleniyor ve kurumlar eleştiriliyorsa, bu durum Tanrı’nın buyrultusuna düpedüz meydan okumak olarak nitelendirilir.

Artık o tutucu doktrinin etkin olduğu yerlerde yeni düşünceler yadırganmakla kalmaz, çok zararlı hatta tehlikeli görülür. Kabul edilmiş olan ilkelerin nedeni, niçini ve nasılı hakkında uygun görülmeyen sorular soran her insan, kötü ve topluma zararlı bir kişi hatta bir hain sayılır.

Yeni ve özgür düşüncelere düşmanlık kazandıran bu şekildeki sosyolojik ve psikolojik etkenler, toplumda sözü geçen ve kişisel ya da sınıfsal çıkarları yerleşmiş düzen ile ona destek olan düşüncelerin sürdürülmesine bağlı olan insan ve kurumların eylemsel karşı çıkışları ile, sonunda devlet ve ülke teokratik düzenin yörüngesine oturtulmuş olur.

Düşünce özgürlüğüne engel olan bu etkenler, tarih boyunca gelişme içindeki toplumlardaki değişim hızını yavaşlatmış, bazı toplumlarda ise gelişmeye - özellikle de bilimsel ilerlemeye- kesinlikle engel olmuştur.

Çağımızda tutucu güçler, devrimci düşüncelerin gelişmesini ve yayılmasını engelleme olanağına sahip olamasalar bile, köstekleyici etkileri sürmektedir. Yeni bir özgür düşüncenin can sıkıcı, rahat kaçırıcı hatta tehlikeli olduğuna inanmış olanlar ne yazık ki hâlâ çoğunluktadır.

Düşünce özgürlüğünden yana olduklarım söyledikleri halde, söylemleriyle eylemleri farklı olup özgürlükleri sınırlamak isteyenler, genellikle toplulukların yöneticileri ya da bu yöneticileri etkileyebilecek nitelikte baskı olanağı bulunan kişi ve kuruluşlardır. Yönetim sorumluluğunu üstlenmiş olanlar, topluma aykırı eylemlerin işlenmesini yasaklamak ve cezalandırmak nasıl görevleri gereği ise, zararlı ve tehlikeli gördükleri ya da öyle olduğuna inandırıldıkları düşüncelerin yayılmasını önlemenin de kendi üstlenmiş bulundukları yükümlülüklerinden olduğunu ileri sürer.

Bu yöneticilere göre; bir kimsenin, toplumun genel inanç, töre, görüş ve benimseyişlerine aykırı düşünceler üretip yayması, başkasının malını çalmak çok daha kötü ve çok daha zararlıdır; çok daha büyük bir suçtur.

Bunlar günümüzün olguları değildir. Avrupa’daki Orta Çağ karanlığının olguları ile sınırlı da değildir. Devlet yönetimini elinde tutan bu gibiler ile geniş halk kitlelerini etkileme olanağına sahip olan sınıfların, düşünce özgürlüğünü sınırlama çabalarına, bu özgürlüklerin en geniş göründüğü Antik Grek uygarlıkları döneminde bile rastlanmaktaydı. Ancak gelin o tarihsel olguya değinmeyi şimdilik daha sonraya bırakalım da, önce şu anlattıklarımı bir sindirmeye ve değerlendirmeye çalışalım.

Bu arada…

Buradaki başlıktan ayrılmış değiliz. Fikri hür ve vicdanı hür bin nesil oluşturmanın zorluğunu görebiliyor musunuz? Zorluğun özellikle hangi noktada düğümlendiğini fark edebiliyor musunuz?

Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Şubat 19, 2015, 05:04:31 ös
Bireysel olarak tembelliğin yanısıra bilgisizlik,cesur olmamak gibi etkenler söylenebilir.

Sayın ADAM'ın belirttiği gibi insanlığın tembelliği ve basit cevaplar ile yetinmeleri,arayış içinde bulunmamaları ve böyle bir çabada bulunmadıkları için çalışmamaları fikir üretememelerine dolayısıyla paylaşamamalarına neden olmaktadır.

İnanç konusunda islamiyeti ele alacak olursak insanın neden,nasıl yaratıldığı basit ve kolay anlaşılır bir şekilde insanlara aktarılmıştır. Dini anlatımların değiştirilemez olduğunun öne sürülmesi insanın tembelliğini savunur niteliktedir.

Bilmem tekrardan anlatmaya gerek var mı?

İnsan topraktan yaratılmış,Allah seytanı cezalandırmış ve kıyamet gününe kadar kendisine süre vermiştir. İnsanoğlu kıyamet gününe kadar dinin gerektirdiği belli şartları yerine getirecek, şeytana uymayacak ve hakettiği ödülü alacaktır. Ortada aslında büyük bir çelişki vardır. Şeytandan üstün olarak yaratılan bir varlık olan insan nasıl olurda sadece böyle bir iddaanın parçası olur?..

Bu aktarım bir örnek teşkil etmektedir.Bu yazdıklarımı islami bir forum içerisinde yazmış olsaydım belki de üyeliğim sonlandırılır,çeşitli hakaret ve tehditlere maruz kalabilirdim.Halbuki söylediklerim inkar değil mantıklı bir arayıştır.Sayın ADAM'ın belirttiği gibi yukardaki anlatımıma karşı çıkacak olanlar söylediklerimi kabul etmediklerinden değil kendi düşüncelerini değiştirmeye,geliştirmeye kapalı tutanlardır.Bu kapalı tutumu gerçekleştirenler toplum o ortamda cezalandıracak olan ise yönetim yani (devlettir.

Bireysel olarak zor,toplumsal olarak ise daha zor..

Geleceğe yönelik bir çalışma yaparken geçmişteki tecrübelerden, olaylardan faydalanmanın önemi yadsınamaz. Özellikle bu konuda gelecek olan bilgileri heyecanla bekliyor olacağım.

Bu süreye kadar belki farklı katılım ve düşünceler gelir ve alabildiğimiz kadar bilgi alır en önemlisi uygulamaya geçirebiliriz.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 22, 2015, 06:50:14 ös
Batı dünyasında bildiğimiz kadarıyla, Antik Grek düşünürleri, düşünce ve tartışma özgürlüğünün ilk yaratıcıları sayılabilir. Düşünce özgürlüğü, bilim alanındaki atılımlarının, politik kuruluşlardaki tecrübelerinin, felsefi çalışmalarının en büyük dayanağı olmuş, edebiyat ve sanatta da yüksek bir düzeye erişmelerini sağlamıştır. Özellikle M.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda, Anadolu kıyılarında kurulan İyon uygarlığı, özgür düşüncenin beşiği olmuş, daha sonra gelişen Batı Avrupa bilim ve felsefesinin temelini atmıştır.

Antik Grek uygarlığındaki özgür düşünce akımının böylesine gelişmesinde, o dönemde görev kutsallığını tanrılardan alan güçlü bir rahipler sınıfının bulunmayışı ve tapınaklardaki rahiplerin de kendi çıkarları için toplum üzerinde baskı kuran bir kast biçiminde örgütlenmemiş olmalarının önemli payı vardır. Bununla birlikte özgür düşüncenin önde gelen filozoflarından çoğu, ya uzaklara kaçmak zorunda kalmış ya da Atina’da mahkum olmuştur.

Antik Graem uygarlığındaki tüm düşünürler, kutsal şeylere dil uzattıkları gerekçesiyle suçlanmış veya yargılanmış, ancak bu toleranssızlık havasının gerisinde çoğu kez politik nedenler ve başka amaçlara hizmet etmek için yapılan kışkırtmalar yer almıştır.

Romalılar’da ise cumhuriyetin son devirleri ile imparatorluğun ilk zamanlarında, düşünce özgürlüğü üzerinde hiç baskı kurulmamıştır. Hıristiyanlık kurulana dek tüm dinlere ve düşüncelere tolerans göstermek, Roma iç politikasının genel kuralı olmuştur.

Bununla birlikte bu toleransa oldukça zıt görülebilecek bir tutum ise, Hıristiyanlara karşı sürdürülen şiddet eylemleridir. 4. yüzyıl başlarına doğru zayıflayan Hıristiyan düşmanlığı, Roma’da dinsel özgürlüğün zaferi ile sonuçlanmış ve Büyük Konstantin’in Hıristiyanlığı kabul etmesiyle de düşünce tarihinde de yeni bir dönem açılmıştır. Bin yıl kadar süren Orta Çağ boyunca, bir yazarın  dediği uyarınca (şimdi onun adını anımsayamadım) akıl zincire vurulmuş, düşünce köle olmuş, bilgi ise hemen hiç ilerleyememiştir.

Hıristiyanlık Batı dünyasında yaygın bir duruma geçip de devlet gücüne dayandığı zaman, Hıristiyanlar, kendilerinden öncekilerin dinsel inancın zorla kabul ettirilemeyeceğine ilişkin toleranslarını terk ederek, insanların evrenin sırları hakkındaki düşüncelerini tam bir şekil birliği içinde toplamak emeliyle hükümetlerin de benimsediği bir baskı politikası uygulamaya girişmişlerdir.

Dindeki hatalı davranışları nedeniyle Tanrı’nın düşmanı (!) durumuna düşenleri, -erdemli kimseler bile olsalar- yeryüzünden kaldırmak kutsal bir görev haline gelmiştir.

Toplumların tüm gelenek ve göreneklerinin “Tanrı Emri” diye kutsallaştırılması, felsefi ve bilimsel gelişmeye kesinlikle engel olmuştur.

Bütün insanları boyunduruğa vurmak, zihinleri felce uğratmak ve herkesi kör bir itaat altında tutmak için ortaya çıkarılan engizisyon adlı ünlü baskı ve kıyım sistemi hemen tüm Avrupa ülkelerinde örgütlendirilmiştir. Bu örgüt tüm Orta Çağ boyunca bazı ülkelerde düşünce özgürlüğünü hepten kaldırmış, diğerlerinde büyük ölçüde bir kısıtlama ve sindirmeyi Rönesans dönemine kadar sürmüştür.

Engizisyon uygulamasının insanı dehşete düşürücü örneklerinden biri, Galileo Galilei’nin başına gelenlerdir. Yaşlılığından ötürü idam edilmeyen bilgin, ömrünün son günlerinde bir dostuna içinde şu iki tümcenin de yer aldığı alay dolu bir mektup yazmıştır: «Kopernik sisteminin batıl olduğundan özellikle biz Katoliklerce kuşku yoktur. Kutsal metinlerin reddedilmez ve çürütülmez otoritesi ile o sistem iptal edilmiştir.»

Nerelerde gezindiğimin farkında değilim. Çalaklavye yazarak Batı dünyasında Orta Çağ sonlarına geldim. Belki bir sonraki aşamada Orta Çağ karanlığını giderecek ve yüzyıllar boyunca tutsak edilmiş olan aklı kurtaracak olan düşünsel ve sosyal bir eylemle eski klâsik kültürün yemden doğuş akım olan Rönesans’tan da biraz söz ederiz.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: İNSAN - Şubat 22, 2015, 07:00:27 ös
Yani ; şiirsel bir dil ile özetlemek gerekirse , herhalde şöyle bir sonuç çıkıyor :

''Ortaçağ'dan bu yana gülmedik.
Bir yanımız akıp giden fresk,
öte yanımız ; kaskından şarap dökülen Venedik'li.''
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 22, 2015, 08:34:46 ös
Bu şimdi şiirsel bir dil mi oluyor?

Zaten burada şiirsel bir dil ile özet aramıyoruz.

Fikri hür vicdanı hür bir neslin yetişmesi konusunda ille de bir şey yazmış olmak için böyle ne anlama getirilmeye çalışıldığı anlaşılmaz (en azından benim anlayamadığım) gereksiz laflar mı etmek gerek?

Fikri hür ve vicdanı hür demek, saçmalama özgürlüğünü de kullanmak demek değil.

Burası ciddi bir forum ve bu başlık da ciddi bir konuyu gündeme getiriyor.

Üyelerimizin konuyu hafife almayıp, ciddi paylaşımlarda bulunmaları beklenir.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: İNSAN - Şubat 22, 2015, 09:28:13 ös
Ortalık toz duman. Kim kime, dum duma. 
Çığlıklar ve siren.
Bir yiğit çökmüş oracığa.
Yanıyor,bağırıyor.
İç çekiyor garibim, gözünde iz, alnında kurşun yarası.

   ''Vurun ulan,vurun,'' diyor.  ''Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var. Haldan bilene.
   Babam gözlerini verdi Urfa önünde. Üç de kardaşını.Üç nazlı selvi ; ömrüne doymamış üç dağ parçası.
   Burçlardan, tepelerden, minarelerden...
   
    Vurulmuşum; düşüm, gecelerden kara. Bir hayra yoranım çıkmaz,canım alırlar ecelsiz. Sığdıramam kitaplara. Şifre buyurmuş bir paşa;
    Vurulmuşum sorgusuz, yargısız...''


Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: ADAM - Şubat 22, 2015, 09:38:30 ös
Anlaşıldı. Bu başlığı burada kapatıp, konuyu bir başka başlık altında yeniden açacağız.
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: mbulut - Şubat 22, 2015, 11:07:20 ös
Tam Sayın ADAM'ın paylaşmayı düşündüğü bir sonraki bölüm ile alakalı kitabı elime almışken konunun yönünün sapması hoş olmadı.Belki Orta Çağ'ın fikir ve vicdan hürriyeti bakımından yapmış olduğu uygulamalar ve engellemeler irdelenecekti,örnekler alınacaktı.Günümüzde hala uygulanılmış/uygulanılmamış olanlar ortaya dökülecekti ve çok zengin olacaktık...

Son bölümü şiirsel bir anlatımla özetlemek gerekirse..

Ne yazık bu yola bilmeden, rasgele girene!
Sen ey, gideceğim yolu bilen,
Sen ey yolumun ışığı, sen ey benim değneğim,
Bensiz gitme, istemem. (Mevlana)
Başlık: Ynt: Fikri Hür Vicdanı Hür Bir Neslin Oluşması Nasıl Sağlanabilir ?
Gönderen: kurt - Mart 26, 2016, 01:50:05 ös
Çok güzel bir konuya değinilmiş. Bence de fikri ve vicdanı hür olabilmek, hayatta başarılması gereken şeylerin başında gelir. Çünkü fikri ve vicdanı hür olmayan bir insan, dünyanın tüm bilgilerine ve tüm zenginliklerine sahip olsa bile aydınlıklar içerisindeki karanlık bir nokta gibidir.