Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tapınak Yapıldı - 12  (Okunma sayısı 2599 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 27, 2010, 10:54:02 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Şimdi Adoniram, ortalıkta hiç kimse olmamasına karşın hayli alçak bir sesle, âdeta fısıltıyla konuşuyordu.

«Kimileriniz Hiram ustamızın her zaman boynunda halkalı bir zincire bağlı üçgen biçiminde bir madalyon taşıdığını bilir.» diye başladı.

Ben bunu biliyordum. Birkaç kez görmüştüm. Üstelik sanırım altındı. Pek önemsememiştim. Önemsemem gerekmezdi. Mimar olduğu için böyle bir madalyon taktığını düşünüp geçmiştim.

Adoniram, Hiram Usta’nın cesedi bulunduğunda bu madalyona rastlanamadığını, başka hiçbir yerde de bulunamadığını söyledi. Bu durumun, onu öldürenlerden birinin madalyonu çaldığını gösterdiğini, onu belki de bunun için öldürmüş olabileceklerini ekledi.

Gerçi ben size daha önce o üç kalfanın Hiram Usta’yı niçin öldürdüklerini ya da ölümüne neden olduklarını anlattım ama onun sonradan edinilen bir bilgi olduğunu da belirtmiştim. Tapınağın önünde yapılan söyleşi sırasında henüz bu bilinmiyordu. Dolayısıyla Adoniram’ın tahmini doğru sayılabilirdi.

Tamam da, ötesi bir altın madalyondu çalınmış olan. Kuşkusuz parasal değeri vardı çünkü anımsayabildiğim kadarıyla şöyle avuç içine tam oturabilecek boyda irice bir şeydi. Ancak bu kadar da önemli miydi Hiram Usta’nın ölümünün yanında? Etse etse kaç para ederdi ki?

Önemliymiş.

Çünkü Adoniram’ın dediğine göre, biz ve bizimle birlikte diğer herkes Hiram Usta’nın boynunda o madalyonun hep arka yüzünü görürmüşüz. Ön yüzünü içe dönük olarak takarmış. Orada ise çok önemli ve gizli bir bilgi yazılıymış ve bunu öyle sıradan hiç kimsenin bilmemesi, okumaması hatta görmemesi bile gerekirmiş. Bu bilgi, ancak onun gibi üstün düzeyde bir mimar olan kişilere verilebilirmiş. Yanlış kişilerin eline geçmemesi zorunluymuş.

Madem öyle, Hiram Usta da niçin bu bilgiyi öyle boynunda taşıyıp duruyordu ki!... Daha güvenli bir yere saklayamaz mıydı sanki?

Benim o anda bu düşündüğüm de boş… Nereden bilebilirdi ki başına böyle bir olayın geleceğini?

Bu dehşetli bir sırdı; o yazının ne olduğu bilinmese de çok özenle saklanması gereken bir sır.

Adoniram, bunu bize açıklamaktan kaçınmadığına göre, hepimize çok güveniyordu.

Yoksa şöyle mi demeli: Biz, altı usta, Adoniram ile birlikte bu sırrı paylaşmak üzere özellikle seçilerek görevlendirilmiştik.

Bu güvene yaraşır olmalıydık; çünkü anlaşılan o ki, artık sıradan birer usta olmaktan çıkmıştık.

Adoniram, buradaki çok önemli ve gizli görevimizi yerine getirirken, avlunun ötesinde gerek iç gerekse dış avlunun kapısı başında bekçilerin sürekli olarak nöbet tutmakta oluşuna karşın gözümüzü dört açmamız gerektiği konusunda bizi uyardı.

O esnada kafamdan şöyle düşünceler akıp geçti: Toplum içinde yaşayan insan, gerek kendisine gerekse başkalarına güvenmelidir. Elbette düşünülerini öncelikle kendi bilgi birikimiyle ölçer. Bu ölçmenin sonunda doğru düşünmekte olduğunu sanabilir. Bunu sağlama bağlayabilmek için ise aynı konuda başkalarının ne düşündüğünü de bilmelidir. Kaldı ki, görüşüne başvurduğu kişiler de yanılabilir. Paylaşılan düşünülerin doğruluğu, ancak bilimsel nitelikli bilgi birikimiyle doğrulanarak güvenceye bağlanır. Çünkü her bilgi görelidir ve geliştikçe bütünlüğünün doğrultusunda ilerler.

Adoniram, bize ne demek istediğini kavramış ve görevi üstlenmeye hazır olup olmadığımızı anlamak ister gibi yüzümüze baktı. Hiçbirimizden ses çıkmıyordu.

«Suskun kalmanız, görevi benimseyerek üstlendiğiniz anlamına gelir mi?» diye sorunca; Selek, «Ben, buradaki sırları kesinlikle ve sonsuza dek koruyacağıma, bana verilecek görevi elimden geldiğince yerine getireceğime kendi özgür buyrultumla ve onurum üzerine söz veririm.» dedikten sonra şunu da ekledi: «Biz, buradaki ustalar, birbirimize içtenlikle bağlanacağız. Ortak gücümüzü bu bağlılık sağlayacaktır.»

Sanki hepimizin adına konuşmuş gibiydi ama olsun. Ne zararı vardı ki?

Üstelik bunun üzerine hepimiz birden sanki bir buyruk almışçasına, onun vermiş olduğu o sözü kendi tümcelerimizle yineledik.

Bu üzerine Adoniram, «Olabilir ama söz verip de sonradan sözünde durmayan çok görülmüştür. Ben sizden herhangi bir şey için söz vermenizi istemedim. Bunu siz kendi buyrultunuzla, sizden istenmeden, üstelik bir kapsam getirilmeden yaptınız. Bu, her birinizin kendi öz varlığına dayanarak söz verdiğini gösterir.» dedi.

Doğru!... İnsanın kendi kendisine vermiş olduğu bir söz, başkalarına vermiş olduğu birçok sözden daha değerlidir. Belki bir sözle başkalarını oyalar ya da kandırır ama kendisini asla kandırmamalıdır. Bunun ölçütü, insanın başkasına karşı olduğu gibi hatta başkasından önce kendisine karşı içtenlikli olmasıdır.

Peki ama bir şey benim kafamı kurcalayıp duruyordu. Şimdi buradaki görevimiz neydi? Madalyonun çalınmamış olabileceğini de düşünerek burada onu aramaya mı girişecektik, yoksa onu elde edebilmek için katillerin, daha doğrusu sanıkların peşine mi düşecektik?

Sanıkların peşine düşülecekse, bunu kolluk güçlerinin yapması daha doğru olmaz mıydı?

Hayır, çünkü madalyonu ele geçirecek olurlarsa görmemeleri gerekirdi. Onlara bu bağlamda ne denli güvenileceği bilinemezdi.

Madalyonu burada her bir yeri didik didik arayarak bulmaya çalışacaksak da aynı şey.

Hem nerede arayacaksın ki?... Kocaman bir alan işte. Hiram Usta’nın bunun neresinde öldürülmüş olduğu yerde hâlâ duran izlerden belli. Madalyonu almış olsalar onu burada bir yerde, belki şu malzeme yığınlarının altında falan saklamazlardı ya! Alıp götürmüşlerdir.

Konu, bu düşündüklerimin hiçbiri değilmiş meğer.


« Son Düzenleme: Aralık 09, 2010, 02:39:58 ös Gönderen: dogudan »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
5956 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2017, 11:53:28 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
7 Yanıt
6915 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2013, 08:12:38 ös
Gönderen: NOSAM33
6 Yanıt
4736 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 08, 2016, 11:05:16 ös
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
3215 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 06:24:51 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
5140 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2013, 11:18:59 ös
Gönderen: Etimolog
0 Yanıt
2973 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2010, 02:11:05 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5004 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2016, 11:25:50 öö
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2359 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2010, 04:19:21 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
6602 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2016, 10:21:48 ös
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2860 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2010, 10:31:32 öö
Gönderen: ADAM