Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Fraternis "Kayip kitaplar gizli kardeslik"  (Okunma sayısı 15734 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 30, 2007, 02:35:51 ös
  • Mason
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 1235
  • Cinsiyet: Bay

Burak ELDEM' in (www.burakeldem.com) kitabı,

İçerisinde Mason' luğa ilişkin bir çok eleştiri, bir çok övgü, genel bilgiler ve dahası bir çok yanlış bilginin bulunması okunur kılınıyor.

Konuya meraklı olmaları buradan anlaşılan tüm forum sakinlerine tavsiye ederim.
Tempus fugit...


Haziran 22, 2007, 05:49:44 öö
Yanıtla #1

Ben kitabı çoktan okudum nickimden anlaşılacağı üzere merakım konusunda bir açıklama bekliyorum aslında kitap hakkında pek iyi eleştiri almadım belki pek okunan bir kitap olmamıştır(?) ancak Masonluğunda ötesinde bilinen bütün ''sırların atası kadınlar'' imgesinde başlayan bir kitap bu yönü hakkında gerçekliği için neler düşünülüyor? ben bunu merak ediyorum.

Burak Eldem yahut başka yazarlar bu bilgileri nerelerden topluyor bunu hep merak ediyorum. Tamam Morals&Dogma, Hiram Key , Holly Blood Holly Grail, Mabet ve Loca vs. yalnızca başka kitaplardan alıntılar değildir bir ekip tarafından yürütülen araştırmalardır ya bu bilgileri ''roman'' adı ile yayınlayınca ''aslında bunlar gerçek ancak ben direkt söyleyemiyorum'' anlamında bir bilgi aktarımı mı? söz konusu oluyor* Bunlar için kurgu ve hayal ürünü desek (ki bence denemez birçok kişi kurum vs. hakkında bilgiler var) neyi ne derece gerçek anlatıyor? (neden itiraz sesleri yükselmiyor? kabul ediliyor mu yoksa başka sebepleri mi var?)


Eylül 21, 2008, 05:08:12 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Syn. Omnia Tempus Alit

tavsiye ettiğiniz kitap hakikaten ilgi çekici görüşünüze katılıyorum.

saygılarımla


Eylül 22, 2008, 09:11:21 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

burak eldem'in bu kitap için yazdığı bir yazı var eğer daha önce bu sitede tartışılmadıysa kesinlikle değerlendirmek gerek.  aşağıya alıntılıyorum

masonik vaziyetler
salı, 25 nisan 2006

anlaşılan "fraternis" birilerinin nasırına fena basmış. son beş gün içinde farklı çevrelerden bana iletilen haberlere bakılırsa, bazı "birader"ler, değil kitabın okunması, adının anılmasından bile rahatsızlık duyuyorlar. ilginç tabii; bugüne dek basılan ve kitapçı raflarında yerini alan; mason localarını "dünyanın en kötü ve karanlık insanlarının suç örgütü" ilan etmiş, aşırı sağcı, dinci, nefret dolu "anti-masonik" kitaplara hiç aldırmıyorlar ama "fraternis" onları tedirgin ediyor. "sağa sola" haber salıp kitabın öne çıkmaması, ilgi gösterilmemesi yolunda "temennilerini" bildiriyorlar; localardaki informal sohbetler sırasında genç inisiyelere benim "zanaat" ile ilgili verileri "çarpıttığımı" söylüyorlar. neden acaba? "fraternis"in onlara tuttuğu aynadaki kendi görüntüleri vicdanlarını rahatsız ettiği için mi, yoksa kitabın localardaki genç masonların "kafalarını karıştırmasından" korktuklarından mı?

doğrusu bunları pek de umursadığımı söyleyemeyeceğim. ama yine de o "üstat kişi"lere sormak lazım, "kitap niçin bu kadar keyfinizi kaçırdı beyler?" diye. on yedinci yüzyılın devrimci ve idealist örgütünü, bugünün grotesk görüntülü "kiraz ve karpuz sevenler cemiyeti" haline ben mi getirdim yoksa? varlığı ve işlevi, binlerce yıllık "eşitlik, özgürlük, kardeşlik" ülküsünü yaşama geçirmek olan; bu uğurda binlerce dürüst insanın kellesini kaybettiği, gizli bir misyon örgütlenmesini, egemen düzenle uzlaşmış protestan ahlâkı savunucusu, tuzukuru vaizler birliğine dönüştüren ben miyim? devrimciliği teslimiyetçilikle; dayanışmayı yapmacık bir "hayırseverlikle"; paylaşımcılığı "dul kadının cukkasıyla" ben mi değiştirdim? yoksa bazı şeyleri çok daha eskilerdeki bazı büyük "kahraman"larınızda, sözgelimi iki ara bir derede locaya inisiye ettiğiniz oliver cromwell'da ya da gül-haç fantezilerinin "pamuk elli" okültisti elias ashmole'da falan mı aramanız gerekiyor? "fraternis" durduk yerde bunları sizin gözünüze soktuğu için mi rahatsızlık duyuyorsunuz?

"bizim sibyl kültüyle hiçbir bağlantımız yok, bunlar fantezidir" diyormuşsunuz. eh, gerçekten de fiilen en az iki yüz yıldır o kültürle bağlarınızı bütünüyle kopardınız ve idealin gerçek sahibi olan kadınları dışlayarak bir "erkekler kulübü" kabuğu ördünüz kendinize. keşke her şey bu kadarla kalsaydı; o zaman yalnızca işin içine bir tür "cinsiyet ayrımcılığı"nın sızdığından yakınır, eleştirilerimizi o noktaya yönlendirirdik ki, bu da "tedavisi mümkün" bir hastalığa işaret ederdi. ama ne yazık ki bugün abd'de, ingiltere'de, kanada'da ve daha birçok ülkede presbiteryen ve evangelist "birader"lerinizin boy gösterdiği localarınız, "umutsuz vaka" konumunda beyler; çünkü sizin büyük büyük dedeleriniz iki yüz yıl kadar önce, yalnızca kadınlara değil, idealin çekirdeğindeki en temel ilkelere bile gözünü kırpmadan ihanet etti.

"ana tanrıça ile masonluğun ilişkisi yoktur, biz yalnızca tektanrılı büyük dinleri kabul ederiz" buyuruyormuşsunuz, size bu işin aslını astarını soran genç birader'lerinize. eğer son iki yüz yıl içindeki durumdan söz ediyorsanız, doğrudur, "fraternis" de bunu anlatıyor zaten: ilkelerinizi sınıfsal hegemonya güdüleriyle nasıl rafa kaldırıp judeo-hıristiyan inançları kendi lehinize kullanmak istediğinizden söz edip, o muhteşem u-dönüşünüzün bir panoramasını çıkarıyor. (üstelik yeni bir şey de değil; bunları zamanında engels de söylemişti.) yok eğer ta fransız devrimi'nin sıcak günlerine dek bir biçimde ayakta kalmayı başaran o en eski ve temel ideali hâlâ sahiplendiğiniz iddiasıyla konuşuyor ve "bizim gea'yla, tanrıça kültüyle, eşitlik ve özgürlük ülküsüyle ilgimiz yok" diyorsanız, iki seçenek söz konusu: ya sizin geleneğin tarihinden zerre kadar haberiniz yok, ya da birader'lerinizin gözlerinin içine baka baka, pervasızca yalan söylüyorsunuz. nedense, bana ikinci seçenek doğruymuş gibi geliyor.

büyük üstat'larınızdan, fransız devrimi'nin simge ismi maximillien robespierre ne derdi acaba, bugünkü halinizi görünce, merak ediyor musunuz hiç? hani şu simgesi tanrıça olan "akıl kültü"nü kuran ve fransa'daki bütün kiliseleri lağvedip kybele'yi yeni "deist" anlayışın merkezine yerleştirmeye uğraşan büyük liderinizden söz ediyorum. devrimin sürekliliğiyle ulaşılacak yeni "altın çağ"ı simgelemek üzere, ünlü heykeltraş joseph chinard'a paris'te "génie de la republique" adıyla, frigya tanrıçası'nın heykelini yaptıran robespierre canım. yoksa engin ardıç'ın dediği gibi, "mahmutpaşa'da floş kaçakçılığıyla iştigal ederken" fransız devrimi'ni, robespierre'i falan öğrenmeye vaktiniz mi olmadı gerçekten?

peki ya "aydınlığa bir kadının eliyle ulaştım" diyen, "onursal büyük üstat" olarak saygıyla bağrınıza bastığınız pythagoras'ı okumaya, incelemeye vaktiniz oldu mu? ilkin samos, sonra da delphi'deki sibyl'ın tedrisatından geçip, kroton'da geleneğin ilk büyük "kardeşlik örgütü"nü kuran ve güney italya'da iktidara yürüyen pythagoras'tan söz ediyorum. okulunun kapısına hermes'in bir büstünü yerleştiren ve delphi sibyl'ının mağara girişindeki "kendini bil" sloganını bir plakete yazdıran, "geometrinin babası" pythagoras. sicilya ve malta'daki, binlerce yıllık "dünya anne" tapınaklarında tefekküre dalan; düzenli aralıklarla delphi'ye gidip sibyl'a saygılarını sunan; örgütünde kadınlara özel bir değer veren; "et ve kanla beslenen kişi, dünya anne'nin ilkelerine karşı gelir" diyen ünlü vejetaryen bilge. ama tabii loca çıkışı kebapları, etleri, tavukları mideye indiren "büyük üstat"lara pythagoras iki numara büyük gelir, o ayrı mesele.

sırf şu günkü değil, son iki yüz yıl içindeki bütün "aktivitenizle" tarihinizin "büyük ustaları"nın, mezarlarında bir o yana bir bu yana dönüp durmalarını sağlıyorsunuz. yalnızca pythagoras'tan, gracchus'tan, julianus'dan, jacques de molay'dan falan da söz etmiyorum. "pergel ve gönye" simgelerini ilk kez resmen kullanan, "the levellers" örgütünün özverili, idealist, militan lideri john lilbourne'un kemikleri sızlıyor mesela. fransa'daki en saygın locaya, başyapıtının adını vererek ("toplum sözleşmesi locası") onurlandırdığınız, devrimin esin kaynaklarından jean-jacques rousseau... despot monarşinin karşısına sözünü esirgemeden, cesaretle dikilen ve bu nedenle uzun süre bastille'de yatmak zorunda kalan voltaire; hani şu, adını sibyl'lardan (ve tabii muse'lerden) alan "dokuz kız kardeş" locasında inisiyasyonu yapılan voltaire... amerikan devrimi için kelle koltukta bütün kolonilerde mekik dokuyan, "özgürlüğün oğulları" örgütünün militan yöneticilerinden, birader paul revere... yine amerikan devrimi'nin simge isimlerinden, judeo-hıristiyan inanç sistemlerine yönelttiği keskin eleştirilerle de sivrilmiş, deist liderlerden thomas paine... özgürlüğün oğulları örgütünün kurucu çekirdeği durumundaki "sadık dokuzlar" grubunun liderlerinden, şu ünlü "boston çay partisi"ni örgütleyip, planları taverna köşelerindeki gizli loca toplantılarında hazırlayan militan gruptan, birader thomas crafts, sözgelimi... alayının kemikleri sızlıyor bugünkü halinizi gördükçe.

sahi, "loca toplantıları" dedik. sizin atalarınız öyle şık döşenmiş, pırıl pırıl loca binalarında, gıcır önlüklerini ve mavi şeritlerini çekip, eldivenlerini giyerek "geyik toplantıları" yapmazdı çocuklar; "üstadı azam"larınızın bunları çok iyi biliyor olması lazım. saatlerce oturup protestan ahlâkı üzerine "cici çocuk" vaazları dinleyecek vakitleri de yoktu pek. kimse "şu locaya bir kapağı atayım, iş ilişkilerimde çok faydası olur" gibi köylü kurnazlıklarını da aklından geçirmezdi.

bıçak kemikteydi çünkü; post pahalıydı, kelle koltuktaydı. bulunan her kenar köşe mekân, köhne bir taverna, şehir dışındaki terkedilmiş bir çiftlik, güvenli bir yerdeki herhangi bir birader'in evi, onlar için "loca"ydı. "lacilerini çekip", ritüelcilik oynamakla uğraşacak hali yoktu kimsenin. bir küçük hata, bir yanlış adım, sızacak bir bilgi ya da rahat davranışların vereceği bir tek küçük açık, amerika'da koloni valilerinin, fransa'da xvi. louis'nin cellatlarının, ingiltere'de i. charles'ın muhafızlarının elinde ölmek demekti. onların boş laflar ve gösterilerle işi yoktu kısacası, onlar "devrim" yapıyorlardı. 1640'ta ingiltere'de, 1776'da amerika'da, 1789'da da fransa'da.

hani şu türk filmi repliği vardır ya, "senin annen bir melekti yavrum" diye; işte sizin atalarınız da "devrimciydi" çocuklar. eğer aralarından nüfuzlu, uyanık ve "mal mülk sahibi" olanlar, iktidarı ellerine geçirdikten sonra su koyverip, büyük bir panikle idealleri terk etmeye ve protestan keşişlerle işbirliğine gitmeye kalkmasaydı, o devrimler de "burjuva cumhuriyeti" ile falan durmayacak; beş bin yıllık "büyük anne" idealine, yani tam eşitlik, özgürlük ve paylaşıma dek yürüyecekti. ama burjuvazi bu işte, şişede durduğu gibi durmuyor.

"fraternis", uzun bir tarihe yayılmış yol haritası üzerinden giderek, bunları anlatıyor. üstelik, her şeyi bu kadar üzerinize alınmanın da gereği yok, masonluk, fraternis'teki uzun serüvenin yalnızca son birkaç yüzyılını içermekte; çok da önemsenmiş falan değilsiniz yani. asıl önemli kısım, sizin "cemaziyülevvel"iniz. hani şu tüyleriniz diken diken olarak reddettiğiniz, "ana tanrıça" kültü, sibyl geleneği ve evrensel "altın çağ" ideali.

"sibylline kitapları'nın bizle ilgisi yoktur" demiş üstat kişi'lerinizden biri. haberi olsa şaşardım zaten. o muhafazakâr, uzlaşmacı, burjuva örgütü yapısı içinde gelenek öyle dumura uğramış ki, inisiyasyon töreninde sunağın üzerine yerleştirilenin, ezelden beri büyük dinlerin kutsal kitapları olduğunu sanıyor o bilgili üstatlarınız. pythagoras da beş yıllık "sessizlik dönemi"ni geride bırakan inisiye adayının önüne incil mi koyuyordu dersiniz, sayın "worshipful master"? olur ya, hıristiyanlık doğmadan altı yüz yıl önce, bütün bunlar malum olmuştur belki kroton bilgelerine. roma'daki "decemviri" üyeleri neyin üzerine yemin ediyordu peki? imparator "dönek julianus", kurmaylarına kitabı mukaddes'ten pasajlar mı okuyordu? kilise'yle amansız bir mücadeleye giren cathar'ların "kusursuz"ları, bildiğimiz incil'i mi gözlerinden bile sakınarak saklıyorlardı sizce?

sahi, ikinci derece ritüelinizdeki şifreniz "shibbolet", eski ahit'in yargıçlar kitabına mı gönderme yapar, yoksa eleusys mitleri ve demeter mi vardır ardında? "üstat mason" şifresi "maa ha bune" nedir peki? "her şeyi gören göz" olmasın sakın? hani piramidin tepesinde ışıldayıp, güneş formundaki tanrıça hathor'u simgeleyen, ünlü "ra'nın gözü"?

bir de, engin ardıç da geçenlerde köşesinde sormuştu gerçi ya, biraz daha farklı biçimde ben de yineleyeyim: sibylline kitapları'nda da anlatılan şu phaethon mitindeki iki parlak ve iri "göksel olgu" nedir acaba, hani şu boğa burcu'nun hemen üzerinde beliriverenler? "üstadı azam"larınız hiç söz ettiler mi size? haydi biz hasbelkader, birinin "marduk" olduğunu çözdük ya, ikincisi neyin nesidir? belki siz biliyorsunuzdur dedim de.

yoksa siz "zanaat"ın babasının "hiram usta" olduğu; işin içine eski mısır'dan ezoterik simgeler, osiris gizemleri sızdığı geyiklerine gerçekten inanıyor musunuz? hayır, "duayen" demagoglarınızdan albert pike bile inanmıyor ve bıyık altından gülüyordu da, o bakımdan.

demek sibyl'larla, kadın bilgeler kültüyle, ana tanrıça idealleriyle falan ilginiz yok, öyle mi?

oooldu, gözlerim dooldu...

BURAK ELDEM


Eylül 22, 2008, 09:14:09 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

radikalin kitap ekinde ise bir karşı eleştiri vardı

BİLGE KADINLARDAN İLLUMİNATİ'ye DÜNYA KOMPLO TARİHİ

'Fraternis'te ana tanrıça kültünden İlluminati'ye uzanan bir tarih kurgulayan Burak Eldem, bütün bunları daha önceki kitabında işlediği kıyamet senaryolarıyla da ilişkilendiriyor


28/04/2006


HALUK HEPKON

Batı'da komplo teorilerinin bilinen ilk özneleri masonlar ve İlluminati'dir.

Zamanla işin içerisine Tapınak Şövalyeleri, Yahudiler, sosyalistler ve hatta uzaylılar giriyorlar.

Birbirleriyle pek de ilintili olmayan bu özneleri birleştirmek komplo teorisyenleri için mesele değildir. Bütün bu özneleri ya da en azından bazılarını birleştirmek için ortak bir arka plan yaratmak yetiyor. Komplo teorisyenlerinin tarihe ilgisinin başlangıcı bu ihtiyaçtır.

Burak Eldem'in Fraternis-Kayıp Kitaplar, Gizli Kardeşlik isimli yeni kitabını da bu çerçeve içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Yeni kitabında ana tanrıça kültünden İlluminati'ye uzanan bir tarih kurgulayan Eldem bütün bunları bir şekilde daha önceki kitabında işlediği kıyamet senaryolarıyla da ilişkilendiriyor.

ESKİ GİZEMLİ BİLGİLER

Eldem'in tarih teorisine göre Eski Dünya'nın hemen her yerinde yaygın ve aynı kaynaklardan beslenen bir tanrıça kültü vardır. Bu dönemde dünya cennetten farksızdır. Sınıflar bulunmuyor, kulluk yoktur. Ama mülkiyetin doğuşu ile yanlış bir uygarlık süreci başlıyor. Zaman içerisinde bütün panteonlarda eril tanrılar hâkim hale geliyorlar. Eski 'uygarlık'ın temsilcileri ise bu durum karşısında ayakta kalmak ve 'bilgi birikimlerini' korumak için uğraşmaya başlıyorlar. Ana tanrıça kültüne bağlı Sibly adlı kadınlar öncelikle Eski Dünya'nın önemli bölgelerini birleştiren bir 'network' oluşturuyorlar. Kadim zamanların bilgeliği adı altında Yunan ve Roma topraklarında ortaya çıkan bütün kitaplar, tıpkı Sibylline Kitapları gibi, aslında bu rahibeler tarafından korunan kayıtlar ve bilgilerdir.

Eldem'e göre Sybill rahibelerinin eğittiği Pythagoras'ın taraftarları ellerindeki gizli sırlarla Roma'ya geçmişlerdir. Burada cumhuriyetin kurulması için uğraşan ama başarısız olan kardeşlik üçe ayrılıyor. İlk grup insanları eğiterek ideale yürümeyi tercih ediyor. İkinci grup varılacak idealden çok iktidarı ele geçirmeye odaklanan komploculardan oluşmaktadır. Mistik eğilimleri ağır basan üçüncü grup ise gnostizmi seçiyor. Eldem bu üç grubu ve onların türevlerini Latince 'kardeşliğe ait' anlamına gelen 'Fraternis' sözcüğü ile tanımlamayı tercih etmektedir.

Ortaçağ ile Batı'da çöküşe geçen Fraternis, Doğu'da ortaya çıkıyor. Mutezile akımının ve Abbasi Rönesansı'nın Fraternis'in katkılarıyla meydana geldiğini savunan Eldem'e göre halife El Memun bilginin peşinde koşan bir Arap soylusudur.

Batı'nın yobazlığa teslim olduğu günlerde El Memun geçmişin büyük uygarlıklarının sahip olduğuna inandığı 'eski gizemli bilgiler'i merak ederek araştırmalara girişiyor.

Burada araya girmek gerekiyor. Abbasi Rönesansı, Eldem'in İndiana Jones gibi tasvir ettiği, El Memun'un kişisel merakları yüzünden değil merkezileşmek isteyen İslam devletinin ihtiyaçları nedeniyle gerçekleşmişti.

Eldem 'Abbasi Rönesansı' sırasında sarayda görev yapan 'putperest yabancılar' konusunda da yanılıyor.

Dönemi asıl etkileyen ve muhafazakar çevrelerden gelen eleştirilere hedef olan 'Şuubiye' adı altında örgütlenen Mecusilerdir.

Abbasilerin Mecusilere gösterdiği ilginin nedenini ise inaçlarında değil İran devlet geleneğine aşina olmalarında aramak gerekiyor.


FRİG KÜLAHLI FRANSIZLAR

Eldem ayrıca Harran Sabiileri içerisinde de 'neredeyse birebir Fraternis modeline uyan bir grubun varlığını hissettiren işaretler' olduğunu iddia ediyor.

Ama söz konusu işaretlerin neler olduğu konusunda okuyucuya bir bilgi vermiyor. Eldem konu ile ilgili Eloise Hart'a gönderme yapmakla yetinmektedir. Oysa Hart, yazılarının yer aldığı dergilerden de anlaşılacağı üzere, her yerde bu tür işaretler görebilecek kapasitede birisidir. Konuya hâkimiyetinin Zecharia Sitchin'in astronomiye hâkimiyeti kadar olduğu ortadadır.

Fraternis daha sonra Paulisyenleri, Şeyh Bedreddin isyanını, Bogomilleri, Catharları ve Tapınak Şövalyelerini etkiliyor.

Sonra masonların arasına giriyor ve hem Amerika'da hem de Fransa'da devrim yapıyor. Eldem'e göre İlluminati, Fraternis'in son kalesidir.

Eldem bütün bu mezhepler, tarikatlar ya da örgütlenmeler arasında olduğunu iddia ettiği hayali ilişkiyi doğrulamak için kanıtlara değil tuhaf akıl yürütmelere başvurmaktadır.

Örneğin Eldem'e göre Tapınak Şövalyeleri finansla ilgilendikleri için burjuvalaşmışlardır. Fransız Devrimi ile Fraternis arasında ilişki vardır çünkü devrim sırasında Fransızların giydikleri külahlar Frigyalılarınkine benzemektedir.


KİTAPTAKİ YANLIŞLAR

Eldem'in Tapınak Şövalyeleri ile ilgili olarak Joseph von Hammer'e gönderme yapması da son derece çarpıcıdır.

İlk komplo teorisyenlerinden olan Hammer, zamanının en büyük gericisi Metternich'in isteklerine uygun bir biçimde, devrimci hareketlerin hepsinin ortak bir sapkın köke sahip olduğunu iddia etmişti.

Eldem ise aynı işi farklı bir yönden gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu yüzden Hammer'e gönderme yapması ya da ünlü komplo teorisyeni Nesta Webster gibi İlluminati'nin kuruluş tarihinde keramet araması eşyanın tabiatına uygundur.

Öte yandan Eldem'in İlluminati hakkındaki bilgileri de eksik ve yanlıştır. İlluminati'nin kurucusu Adam Weishaupt 1777 yılında, yani Freiherr von Knigge ile tanışmasından önce, Münih'te mason olmuştur.

Eldem'in 'Weishaupt'un sağ kolu' diye nitelendirdiği Cato'nun asıl adı Franz Xaver Zwackh'dır. Bu arada Weishaupt'un öldüğü şehir Göttingen değil Gotha'dır.

Eldem'in masonların kullandıkları şifreleri anlatırken verdiği örnek de tuhaftır. Eldem'e göre İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikan askerleri aralarına sızmaya çalışan Japonları ayırt edebilmek için onların 'L' sesini 'R' biçiminde telaffuz etmelerinden yararlanmışlardır.

Ortalama bir Amerikalının zeki olmadığını kabul etmek mümkündür. Ama yine de Amerikan askerlerinin Japonları ayırt etmek için onların suratına değil de İngilizceyi nasıl konuştuklarına bakmaları pek inandırıcı görünmüyor.


BİR KENAR SÜSÜ OLARAK MARKSİZM

Yazılarında marksizmi bir kenar süsü olarak kullanan Eldem'in tarihe bakışı karmakarışıktır.

Engels'ten alıntılar yapan, marksist tarihçi George Thompson'ın anaerkillikle ilgili çözümlemelerini kullanan Eldem aynı anda Gerda Lerner gibi tarihi kadın bakış açısıyla yeniden yazma iddiasındaki feminist tarihçilerin teorilerine ya da Barbara Walker gibi çocuk masallarını bile cinsiyetçi bulan feminist teorisyenlerin fikirlerine sıçrayabilmektedir.

İlkel komünal toplumu bir tür 'Asr-ı Saadet' gibi gören Eldem ilerleme fikrinden pek hoşlanmamaktadır. Eldem 'kaba gücün bilgeliğe üstünlüğü gerçekleşmeseydi tarihin sınıf savaşımı eksenine oturmayabileceğine' inanmaktadır.

Ona göre marksistlerin hıristiyanlığı ve tektanrıcılığı ileriye doğru atılmış adımlar olarak görmeleri 'güvenilirliği tartışılan verilerden yola çıkan ve sağlam dayanaklara sahip olmayan' bir tezdir.

Bu ciddi yanılgının nedeni tarihsel gelişimi ileri giden 'çizgisel bir süreç' olarak görme anlayışıdır. Eldem 'tarihe genel olarak doğru bakan ve görece en sağlıklı analizleri üreten marksist düşünürlerin' de bu 'şabloncu' eğilimden etkilendikleri kanısındadır.

Bu çerçeve içerisinde Eldem'in Şeyh Bedreddin'in ya da Catharların isyanları başarıya ulaşsaydı tarihin değişeceğini iddia etmesi şaşırtıcı değildir.

Ama Eldem bu konuda da yanılmaktadır. Değişecek hiçbir şey yoktur.

Ezilenlerin mücadelesi olarak taşıdıkları anlam dışında bu hareketlerin o halleriyle iktidar olma şansları yoktu. Benzeri isyanlar sonrasında iktidar olanlar da tarihi değil kendilerini değiştirdiler.

Bedreddin ile aynı ideolojik temele sahip Safevilerin iktidara geldikten sonra Sünni muhafazakârlığına rahmet okutan Caferiliği benimsemeleri ve feodal iktidarı devam ettirmeleri buna en iyi örnektir.



FRATERNIS/ KAYIP KİTAPLAR, GİZLİ KARDEŞLİK
Burak Eldem, İnkılâp Kitabevi, 2006, 64 sayfa,


RADİKAL


Eylül 23, 2008, 10:11:31 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Syn: Piri Reis
Burak Eldem'in yukarıdaki yazısı bana bilinçli bir karmaşa yaratma isteği gibi göründü. Birincisi dışarıda bile hiç kimse birbirine kitap okumayı yasaklayamazken, birbirlerine kardeşim diye hitap edenlerin bilgiden geri kalmaya niyetleri olduğunu hiç sanmıyorum. Üstelik saldırıya varan üslubuyla seslenen birinin kitabını muhakkak okuyacaklardır.

Günümüzde Fransız Devrimi'ne kimlerin destekleri olduğu açık.Daha geniş yanıta muhakkak araştırarak siz de ulaşabilirsiniz. Fransız Devrimi neden sürekli masonların yakasına yapıştırılmaya çalışılır, bence arkasında başka bir neden aramak daha mantıklı. Örneğin Voltaire'de bir Mason'du, ama bir dinsizdi, görüyorsunuz ya Masonlar dinsiz, zannımca yapmaya çalıştıkları, dönemin aydınları üzerinden hareketle Masonları küçültmek, günümüzde onlara zarar vermek.

Sbyl ve Ana Tanrıça Kültürü tamamen, eskil çağlara ait kültürlerdir. Yani bu kültürler dönemin koşulları dışında bakıldığında, Psikyatr'lık bir vaka olarak değerlendirilir. Açıklamalarından biri de şudur: İnsanın toplum dışına çıkamaması, korku dünyası yaratması, bir nevi çöp ev hastalığı. Yani çok eski bir külte inanmakla, çağdaş masonluğu nasıl bağladı benim aklımda gene soru işaretleri var. Bir art niyet seziyorum gene. Ama biraz uğraşılırsa Masonluk, Mevleviliğe, Bektaşiliğe, lonca Teşkilatı'na da benzetilebilir. Mevleviler, Bektaşiler'de benzer örneklerle eleştirilebilir, gerekli midir, varın siz düşünün, Ana Tanrıça Kültürü'nün eleştirilmesi gibi. Kişiler Mevlevi, Ana Tanrıça kültürü; Sbyl kültürüne inanıyor diye eleştirilmemeli, yanılıyor muyum?

Ana Tanrıça Kültürü olumlu bir yönlede dikkate alınabilir, örneğin anne sevgisine bağlanabilir, bereket ile temsil edilebilir, şimdi ne yapacağız. Lise kitaplarında, bereket simgesine bağlarlar, yani bu örnekler çıkmaz kuyu. Şimdi arkadaşlardan biri nasıl olur da Masonluğu Bektaşiliğe, Mevleviliğe bağlıyorsun derse benim verdiğim her yanıt sahte olacaktır, aynı zamanda gerçek, bu nevi oluşumlar biraz mantığını kullananlar tarafından olumlu değerlendirildiği gibi olumsuz da değerlendirilir.

Son olarak Burak Eldem'i tanımam, ama fal ve büyü işleri ile ilgilendiğinden haberim var, bu onun seçimidir, ben aynı şekilde Burak Eldem'i falcılık ve büyücülük işleriyle ilgileniyormuşsun, "saçmalıyorsun, yedik beyler, gözlerim doldu" gibi argo kelimelerle selamlasam ciddiyetimden şüpheye düşeceğinize eminim, reklamını iyi yap kazan. Biraz daha Mantık benim istediğim. Yoksa bu toplum çok az okuyor zaten birilerine daha fazla maskara olmayalım.


Şubat 25, 2010, 12:32:40 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Fraternis oldukça etkili anlatımı olan ve kendi fikrime göre insanları masonluktan uzaklaştıran veya masonlar hakkında ters düşünmeye iten bir kitap değildir. Aksine Masonların yaşadığımız çağın ve Medeniyetin kurulmasında ki önemini anlatmıştır. Evet kitaptan kötüye giden durumlardan değişimden bahsedilmiş ancak bu genede Masonların yaptığı mükemmel işleri gölgelemeye yetmemektedir. Kaldı ki Burak Eldem cevabında isyanı İdeal den uzaklaşılması konusundadır.


Haziran 04, 2010, 10:48:33 öö
Yanıtla #7

Fraternis, zaten yukarıdaki Radikal yazarının eleştiri diye sunduğu gariplikleri baştan kabul ederek hikayeyi anlatmaya başlıyor.

Yani ille de "somut, elle tutulur kanıtlarım olacak" demiyor, spekülasyon yapacağız diyerek tarihi yorumluyor, ve bence elde kanıt olmadığı durumda yapılacak en rasyonel spekülasyonu yapıyor. Yani zaten Burak Eldem de bu durumun farkında, üstelik zaten okuyucuya da bu konuda farkındalık yaratıyor. Okuyucudan bunun farkında olarak kitabı okumasını istiyor.

Öte yandan Marksist tarih tezlerinin komikliğine de katılıyorum. Marksist tarih tezi, daha doğrusu August Comte ile beliren pozitivist tarih tezi, tarihi ilerleyen bir şablona oturtacak nedenler arama peşindedir. Tarih denen tek, organik bir bütünlük olmadığına, ve tarihi milyonlarca insanın rastgele eylemleri biçimlendirdiğine göre, böyle bir ilerleme, ancak bilim tarihiyle sınırlıdır. İnsanların zihniyetlerinin gelişip gelişmemişlikleriyle değil. Tarihe bakıp "mecburen bu şekilde olacaktı, çünkü üretim ilişkileri şu şekilden bu şekile kaymıştı, ayrıca o sırada ortaya çıkan kıtlık, şöyle demografik değişikliğe yol açtı, fakirlikten bunalan halkın şu şehirdeki isyanı da bu yüzdendir" diye bir yorumda bulunabilirsiniz, ve rasyonel olur. Fakat aynı rasyonellikte başka teoriler de kurabilirsiniz ve tarih buna imkan verir. Marksizmin tek yönlü bakış açısı buradan kaynaklanmaktadır. Yine her zaman referans vermekten bıkmayacağım Popper'in "Açık toplum ve düşmanları" kitabıyla "tarihsiciliğin sefaleti" adlı kitaplarını okursanız, bu teorinin ne kadar havada ve önyargılı bir teori olduğunu görebilirsiniz.

Yani  Burak Eldem'in "şabloncu" diye etiketlediği o tarih tezleri, aslında batıda çokça tartışılmış, halen de tartışılmakta olan bir konudur, ve tartışmanın akışına bakılırsa, tarihe tek bir gözlükle bu şekilde bakmanın hatalı olduğu da görülecektir. Yani Burak Eldem'in "şabloncu" diye nitelendirdiği bu kısır bakış açısının altında, Eldem'in yersiz kaprisleri değil, gayet ciddi felsefi bir tartışma yatar.


Gelelim kitaba.

Masonluğun şu andaki hali bile, defalarca söylediğim gibi bana yekpare bir fikir vermekten çok uzak duruyor. Masonluk bir kere, şu anda siyasi bir ideali olmadığını ve ahlaki bir okul olduğunu iddia ediyor. Evet, eğer masonluk böyleyse, bugünkü masonların "bizim sibyl kültüyle bir ilgimiz yok" demesi normaldir ve haklıdır.

Fakat zaten eğer böyle politik bir misyonları olsaydı bile zaten bunu söylemeyecektiler.

Dünyayı biçimlendirme idealinin olduğu bazı kurumlar var bugün. Ama bunlar masonlar değil. Büyük para babalarının da yönetiminde olduğu bazı think thank kuruluşları. Çoğunluğu özellikle ABD'de. Ve ABD eliyle politikalarını gerçekleştiriyorlar.

Abd'nin dünya jandarmalığına soyunmasının altındaki neden nedir bilmiyorum. Bu kuruluşlar Siyonizmin mi, barışçıl bir komünal düzenin mi, yoksa sadece ekonomik tekellerin peşinde midirler? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, masonluğun, siyasi yanının, artık bu tür think tank'ler aracılığıyla, teknokratlar tarafından uzun zamandır yapılıyor olması. Bunu dünyanın her yerine dağılmış masonlara dağıtmayacaklardır. Eğer masonluğun bu düzende bir görevi varsa da, bu görevin her mason locasına verilmediği kanaatindeyim. Fransa, veya ABD büyük mason localarının üstatları belki söz sahibi olabilir, fakat Türkiye'dekilerin tabii ki sybil kültüyle bir alakaları olmayacaktır.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Haziran 04, 2010, 07:26:26 ös
Yanıtla #8

Bir de konuyla alakalı Burak Eldem'in tezi sanırım Sayın Adam'ın spekülatif masonluğun Londra'da tamamen başka amaçlarla oluşturulması düşüncesiyle örtüşüyor?

Fakat Eldem, bu yozlaşmayı Fransız ihtilali ile başlatıyor. Arada 70 sene gibi bir zaman farkı var.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Temmuz 09, 2011, 01:15:23 öö
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 91

Konuyu biraz hortlatıcam ama Ben forumda en çok takip ettiğim üyelerden Sn. Adam ve Sn. Nomen est Omen bu kitabı okudularsa düşüncelerini merak ediyorum.Kitabı okudum hatta Burak Eldem'in bütün saklı tarih serisinin 3 kitabınıda okudum.Açıkcası nedense 2.kitap böyle bir masonluğa el atmış.Ancak Kitabın kaynaklarına bakıncada farklı yerlerden kıyaslamak daralıyor konuları.Bu yüzden bu forumdaki yöneticeler olsun eski üyelerimizden yeni üyelerimizden okuyanlar olursa kitabı okurken ne kdr çekti ne kdr doğru geldi paylaşımlar merak ediyorum.Hangi konular rahatsızlık edici veya değil kaynaklar ne kdr doğru veya değil bunları burada tartışalım isterim


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
53 Yanıt
19553 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 16, 2007, 01:15:22 öö
Gönderen: shemuel
"Türban Rahibe Kıyafetidir"

Başlatan LEON COMANDANTE « 1 2 3 4 » Guncel Konular

34 Yanıt
21699 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2012, 07:11:13 ös
Gönderen: karahan
5 Yanıt
5489 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2008, 01:35:11 ös
Gönderen: Original Life
21 Yanıt
11131 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 17, 2009, 05:09:02 ös
Gönderen: baris
0 Yanıt
4466 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 24, 2008, 11:37:19 öö
Gönderen: Isis
2 Yanıt
7097 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2008, 12:05:03 ös
Gönderen: amurdad
26 Yanıt
21623 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2013, 12:35:15 ös
Gönderen: GOASISG
9 Yanıt
21154 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2011, 11:16:33 ös
Gönderen: AMON RA
19 Yanıt
15046 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 08, 2012, 09:45:54 ös
Gönderen: smyrnali
36 Yanıt
23965 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 10:20:17 öö
Gönderen: Masor1976