Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kadının Bitmeyen Çilesi - 4  (Okunma sayısı 2203 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 17, 2011, 01:27:48 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Dünyada kadının durumu ile ilgili olgular (devam)


Dünya kadınlarının 3'te 1'i hayatlarında en az bir kez evde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin kaynağı genellikle eş veya sevgili oluyor. 15-44 yaş grubundaki kadınları evdeki şiddet, sıtma, kanser ve kazadan çok daha fazla tehdit ediyor. Kadın sağlığı hiçbir zaman ön planda tutulmadığı için her yıl 600 bin kız bebek ölüyor.

Türkiye'de kadına karşı şiddet oranı gelişmiş devletlere oranla oldukça yüksek. Özellikle varoşlarda şiddete maruz kalan kadınların oranı %97'lere kadar çıkıyor. Kadının şiddete maruz kalmasının önüne ekonomik ve kültürel gelişme de engel olamıyor.

Kadınlar kültürel düzeyleri ne olursa olsun fiziksel ve cinsel şiddet başta olmak üzere, tacizler, fuhşa zorlanma, zorla evlendirmeler, töre cinayetleri, zorla çalıştırma, eğitim özgürlüğünün kısıtlanması vs gibi birçok şiddet çeşidine maruz kalmaktadır.

Kimi ülkelerde ise ailesine gelir sağlamak amacıyla çocuk yaşta * olmaya zorlanan kız çocukları var. Bu ahlâkî çöküşün çok daha ürkütücü bir yönü ise Hindistan gibi çocukların fuhuş ticaretinde kullanıldıkları ülkelerin en gözde turistik yerler olarak tanıtılması, dünyanın pek çok yerinden sapkın düşünceye sahip kişilerin yalnızca bu amaçla söz konusu bölgelere akın etmesidir.

Türkiye'de yapılan bir araştırmada kadınların yüzde 49,9’unun aile içi şiddete maruz kaldıklarını göstermektedir. Gelişmekte olan bazı ülkelerde töre ve namus cinayetleri halen işleniyor ve normal kabul ediliyor. Namus cinayetleri özellikle güney Asya ve Ortadoğu ülkelerinin kabile hayatı süren toplumlarında yaygın. Namus cinayeti genellikle İslâm ile özdeşleştirilse de özellikle Arap ülkelerindeki bazı Dürzi ve Hıristiyan toplumlarında da namus cinayetlerine rastlanıyor. Namus cinayetleri en başta zina nedeniyle işlenirken, evlenmek istemeyen ya da boşanmak isteyen, hatta tecavüze uğrayan kadınlar da eşleri veya akrabaları tarafından öldürülebiliyorlar. Bu toplumlarda kadına hak görülen zulüm ve cezalar aynı "kabahati" işleyen erkeklere uygulanmıyor.

Başta Bangladeş olmak üzere Hindistan, Pakistan, Afganistan, Kamboçya gibi Güney Asya ülkelerinde erkeklerin öç almak için kadınların yüzlerine asit atması suçu çok yaygın. Bangladeş'teki Asit Kazazedeleri Derneği'ne göre, asit saldırısına uğrayanların yüzde 70'ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Yüzde 70'lik kesimin yüzde 30'u da 18 yaş altı genç kızlar. Asit atmanın "gerekçeleri" ise kıskançlık, aile içi şiddet, çeyiz ve toprak anlaşmazlıkları. Ucuza kolayca bulunabilen asit, kurbanlarda ağır yanıklara yol açıyor, yüzleri ve bedenlerinde ağır tahribat yaratıyor. Suçluların hemen hepsi erkeklerden oluşuyor ancak sadece yüzde 10'u kanun önüne getirilebiliyor.

Şiddet gören, tecavüz ve tacize uğrayan, uluslararası fuhuş mafyasının eline düşen kadınların sayısı bugün azalmadığı gibi ne yazık ki artıyor. Ancak bu yazı dizisinde istatistikler vermek yerine kadının ikincil durumunun tarih içinde büyük dinler tarafından nasıl kurumlaştırıldığını işleyeceğiz. Bugün gencecik kadınların katledilmesine neden olan namus cinayetlerinin kökeninde erkek egemen mülkiyet anlayışı olduğunu; kadının, üretken Toprak Ana'dan, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılan ikinci sınıf varlığa nasıl dönüştürül-düğünü dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağız. Bunu yapmak için çok eski zamanlara, insanların mağaralarda yaşadığı çağlara kadar geriye gideceğiz.

Gazeteci yazar Zeynep Oral bir makalesinde kadını tanımlarken şunları söylüyordu:

Kadın, doğduğunda, ''Niye erkek doğmadın'' diye öfkeye neden olan, ilk beş yılında erkek kardeşlerinden daha az beslenecek; bakımsızlıktan, ilgisizlikten ve hastalıktan daha çok ölecek olandır. (Dünya istatistiklerine göre 5 yaşına gelen kız çocukların ölüm oranı erkek çocuklarınkinden iki kat fazladır.)

Eğer, ilk beş yılı atlatıp hayatta kalmayı başarabildiyse, gelenekten görenekten, olanaksızlıklardan ya da ev işlerinden, kardeşlerine bakmak zorunluluğundan okula yollanmayacak olandır. (Dünya istatistiklerine göre yeryüzün-deki bir milyar okuma yazması olmayan insanın üçte ikisi kadındır.)

Kadın, hep ama hep çalıştığı, çok çalıştığı halde, işi yok sayılan, emeği görmezlikten gelinendir. Evinin tüm işini yapan, ama raporlara ''çalışmıyor'' diye geçecek olandır. ''Gayri resmî'' sektörde çalışandır. Dünyadaki toplam işin üçte ikisini yaptığı halde, dünya işgücünün üçte birini oluşturandır... Bir işe en son ve güçlükle alınan, ama kolaylıkla ve ilk kovulandır. Aynı işi yapan erkekten çok daha düşük ücret alandır.

Kadın, sürekli şiddete maruz kalandır. Evde, aile içinde, sokakta, yolda, kentlerin göbeğinde, köyde, tarlada, ofiste, kitle iletişim araçlarında, gündüz ya da gece, açık ya da gizli şiddeti göğüslemek zorunda kalandır.

Kadın, sudan nedenlerle ya da nedensiz dövülendir. Cinsel tacize, tecavüze uğrayandır. Erkeğin ''namusunu'', ailenin, aşiretin, mahallenin şan ve şerefini korumak, ''namusunu temizlemek'' için aile meclisi kararlarıyla öldürülen, boğazlanan, başı taşla ezilen, bıçaklanan, boğulan ve intihara zorlanandır kadın...

Kadın, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmayan, olamayandır.

Kadın, kendi bedeni üzerinde erkeğe, aileye, topluma tasarruf yetkisi verilmiş olmasını yüzyıllardır sineye çektikten sonra, artık bugün bu duruma isyan edendir. Kadın, kendi başlatmadığı, katılmadığı, taraf olmadığı, onaylamadığı, karşı çıktığı savaşların ve silahlı çatışmaların başlıca mağdurudur.

Bedeni, savaş aracı olarak kullanılandır kadın. Erkeklerin savaşında, toplu tecavüzle cezalandırılandır. Kadın, keyifli ve neşeli olduğunda gülerek, ıslık çalarak sokakta yürüyemeyendir. Sofrada kıtlık olduğunda, ''Ben zaten toktum'' deyip yiyeceği çocuğuna verendir...Ailesinin ya da öğretmeninin zoruyla bekâret kontrolüne götürülendir. Başlık parasına 14'ünde evlendirilen, mal karşılığında ya da başka bir kadın karşılığında değiş tokuş edilendir. Seks endüstrisinin sermayesi, seks turizminin emekçisi, insan trafiğinin kölesidir kadın...

Kadın, sevinçten ağlayan, yokluklardan umut yaratandır.

Bin bir halini anlatmaya yazının yetmediği alandır kadın.

Dayak yiyip yüzü gözü morardığı halde “kocamdır, döver de sever de” diye-bilecek kadar kişilikten yoksun bırakılmış bir mahluktur kadın!

Özetini verdiğimiz bunca konunun ayrıntılarına girmek için zamanınızın bir bölümünü ayırıp kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın.

Tüm bu yazdıklarımızdan dolayı karamsarlığa kapılmamanız için kadın için yazılmış şu güzel dizelere de kulak verin:


Bir kadın eli uzanmalı
Beyaz, ince, sıcak
Sevgiyi kucaklayacak
Dünyayı  unutturacak
Bir kadın eli gerekli
Sımsıcak sarılacak   Sevgiyi sevince katacak.
Bir kadın eli olmalı
Aşka, güvene, inanca uzanacak
Dahası, her şeyini paylaşacak
Bir kadın eli
Kadınca sevecek


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
3014 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2011, 08:53:45 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2291 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2011, 10:38:08 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1994 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 12, 2011, 04:27:03 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2070 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2011, 01:04:52 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3371 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 23, 2011, 08:35:24 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2508 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2011, 10:18:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2857 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2011, 04:43:52 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2773 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 04, 2012, 04:37:42 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2548 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2012, 03:59:08 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
4468 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2012, 03:37:23 ös
Gönderen: ADAM