Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yeni Dünya Düzeni  (Okunma sayısı 11418 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 08, 2012, 08:48:42 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 225
  • Cinsiyet: Bay



1994 yılında ortaya cıkmış olan bir raporun ingilizceden tercümesi



Öncelikle açıklamasını vereyim;
Bilgiyi okumadan önce şunu anlamanızı istiyorum, dünya üzerinde iki tür insan vardır! Acık ve kapalı görüşlü olan. Görüş acısı paraşüt gibidir, ne kadar geniş olursa o kadar yumuşak inersiniz. Bu bilgi %100 gerçek ve şuan çarkları da zaten dönmekte. Bu yazıyı “sonuna” kadar okuduktan sonra hayata olan bakış acınız tamamen değişebilir. Yazı “gerçek” olan hayati ele almaktadır ve rüyalar âleminde kredi kartları ile boğuşan, âlem yapan ve umurumda mı dünya diyen kesimi ilgilendirmemektedir. Sadece 1000de 1lik bir kesim bu yazıyı anlayacaktır. Eğer anlamadım diyorsanız demekti sizde rüyalar âleminde yasayan 1000 de 999 dan dan birisiniz. Yinede araştırmak ve anlamak için çok geç değil! Yazı 1994 ta ortaya cıkmış olan bir raporun İngilizceden tercümesidir.



Tekrar ediyorum, bu yazıda yazılanların hepsi gerçek!

NASA nin gizli Mavi İsin Projesi “Project Bluebeam”

Bu Proje, yeni cağ inancını oturtabilmek için dört farklı basmaklardan oluşmaktadır.

Unutmamalıyız ki yeni cağ inancı kurulmak istenen “Yeni Dünya Hükümeti”nin temelini oluşturmakta ve bu inanç haricinde “Yeni Dünya Düzeni”nin kurulmasına izin vermemektedir!

Sunu tekrar edeyim: Yeni cağ dini/inancı olmadan “Yeni Dünya Düzeni”ni kurmak imkânsızdır.

Bu nedenle “Blum Beam Project” bu projenin en önemli temel taslarından biridir ve bu nedenle şimdiye gizli kalmıştır. Bilginin dışarı sızmasını 1994 ta Serge Monast isimli kişi sağlamıştır.

Planlı Depremler ve Hileli “Buluşlar”:



Bu projenin ilk ayağında birçok arkeolojik bilginin çökertilmesi ile ilgilidir. Olay dünyanın belirli yerlerinde yapay olarak oluşturulan depremler ve akabinde ortaya çıkacak olan arkeolojik yeni buluşlar sayesinde bugüne kadar öğrenilmiş veya öğretilmiş dinsel/ilahi bilgilerin hatalarını ve yanlış anlaşılmış olduklarını gözler önüne serecek. Bulunan tüm bilgiler ülkelerin dinlerini yüzyıllardır yanlış anlaşıldığını ortaya koyacak! Psikolojik hazırlıklar çoktan filmler sayesinde başlatıldı. Bunun ilk örneği “2001: A Space Odyssey”, akabinde “Star Trek” serisi ve “Kurtuluş Günü” filmi. Tüm bu filmler uzaydan gelen bir ET saldırısını ve tüm dünya halklarının ve ordularının birleştiği bir ani betimlemektedirler. En son film serisi “Jurrasic Park” evrim teorisini tekrar mikroskop altına almakta ve Tanrı'nın sözlerini yalanlamaktadır.

Hileli Buluşlar:

İlk basmakta enlenmesi gereken en önemli hususlardan birisi de, oluşacak planlı depremlerin bilim adamları ve arkeologlar tarafından gömülü olduğu iddia edilen gizliliklerin olduğu bölgelerde gerçekleşecek olması, yani artefaktlarin orada olduğu zaten tahmin ediliyordu ve deprem sayesinde hepsinin yeniden gün ışığına çıkması sağlanacak. Bulunan yeni antik bilgiler özellikle Hristiyanlik ve Müslümanlık inancının temellerini çökertecek nitelikte ipuçları sunacak. Bunu yapabilmek için kadim geçmişe ait bazı hatalı kanıtlar yenileri ile karsılaştırılarak uluslara dinlerini yanlış anladıkları gösterilecek.

Gökteki devasa “Uzay Show”u:

Projenin ikinci ayağı devasa bir üç boyutlu göksel showdan ibaret. Show Optik Hologramlar, lazer görüntüler ve sonik seslendirmeler (doğrudan kafanızın içine konuşabilme teknolojisi) içeriyor. Lazer gösterimli ve değişimli hologramlar dünyanın her bölgesinde ülkeye ve onların inançlarına bağlı olarak farklı şekilde hareket edecekler. Yeni Tanrı´nin sesi her dilde ve lehçede doğrudan kişilerin kafasının içine (telepati gibi) gelecek. Bunu anlayabilmek için çeşitli gizli örgütlerin yaklaşık 30 senedir yaptıkları araştırmaları incelemeliyiz. Sovyetler ileri teknoloji bir işlemciyi mükemmelleştirdiler ve hatta ihraç ettiler. İşlemcinin haznesine şimdiye kadar insan beyni ve vücudu üzerine yaptıkları anatomik, elektromekanik kompozisyon, kimyasal ve biyolojik yapılanma bilgilerini parçalar halinde yüklediler. Bu işlemciler serisi tüm insan dilleri, kültürleri ve bunlara bağlı anlamlarla yüklendirildiler. Sovyetler ilk olarak işlemcilerini objektif programlarla yüklemeye başladılar, en baslarda yeni Mesih programı ile. Görünüşe göre Sovyetler yani Yeni Dünya Düzeni yandaşları, kullandıkları metotlara ayni zamanda insanların ve toplulukların beyin dalgalarını hedefleyerek ister tek kişi ister bir ulus, istenilen yeni sisteme veya diktatörlüğe uymak istemeyen kişilerin beyinlerine “intihar” teşvikli farklı beyin dalgaları yollayarak tehdit unsur eden kişileri ortadan kaldırmayı planlamaktadırlar.

İkinci ayağın iki farklı bakış acısı vardır.

İlk öncelikle “Uzay Show”u. Bu show neyden dolayı kaynaklanacak? Dinlerin çökmesine az kala, verilmiş olan kehanetlere bağlı olarak es zamanlı yapılacak. Gösteri uydulardan, sodyum bazlı bir katman üzerinde yerden yaklaşık 90Km yukarıda gerçekleşecek. Günümüzde halen arada bir testlerini görüyor fakat bunları UFO gözlemlemesi olarak kayıtlara geçiyoruz!

Çok profesyonelce hazırlanmış bu show sonucunda yeni Mesih tanıtılacak ve yeni dünya inancına adapte edilecek. Gereğinden çok gerçekler ortaya atılacağı için kimsenin karsı çıkma fırsatı olamayacak. “Hatta en bilgeler dahi kandırılacak”.

Projenin en can alıcı araçlarından biri ise “Tractor Beams” (Emici Isınlar). Bu sayede belirli insan grupları göğe çekilerek sanki Tanrının evine gidiyorlarmış gibi bir görüntü yaratılacak. Bu teknolojinin testleri küçük gri uzaylılar tarafından yapıldığı savunulan kaçırılma olaylarında sıkça yapılmakta idi. (Küçük griler ABD de gizli laboratuarlarda üretilen Bio-Androidlerdir). Hesaplanmış olan, Yeni inanca ve Mesih'e karsı olacak ayaklanmalar ve akabinde gerçekleşecek kutsal savaşlar çok büyük, dünya üzerinde görülmemiş bir insan kaybına neden olacak.

Mavi Işın Projesi 2000 yıllık kadim kehanetleri evrensel bir tamamlanış olarak ortaya koyacak. Prensip olarak gökyüzü bir Film ekranı olarak kullanılacak ve uzay tabanlı uydular sayesinde dünyanın dört kösesine es zamanlı, her dilde ve lehçede yayın yapılacak.

Bilgisayarlar tüm showu uydulardaki yüklü programlar sayesinde koordine edecek. Holografik görüntüler neredeyse ayni ELF, VLF ve LF beyin sinyallerine bağlı olarak görsel ve işitsel olacak, ayni zamanda da sanki bir optik fenomenmiş hissi uyandıracak. Özellikle, her ülkeye kendi kültürüne ve inancına bağlı olan görüntüler ve akustik sinyaller verilecek. Dünyanın hiçbir kösesi es geçilmeyecek! Sanki uzayın derinliklerinden geliyormuşçasına verilen görüntü ve sesler, birçok Mesih bekleyen din gruplarını ve tarikatları çok etkileyecek ve sanki bekledikleri Mesih en sonunda gelmişçesine bir düşünce uyandıracak.

Ardından Isa, Muhammed, Buda, Krishna v.b. görüntüleri açıklanmış olan ilahi ve mistik gerçeklerden sonra iç içe kayarak bir bütünü oluşturacak. Ancak bu yeni gelmiş olan Tanrı esasında “Antichrist” denen yalancı peygamber olacak ve kadim anlatımların yanlış anlaşıldığını bu nedenle kardeşin kardeşi vurduğunu, ulusların uluslara savaş açtığını belirtip artik eski dinlerin yok edilmesi gerektiğini ve yeni bir inanışa geçilmesinin vakti geldiğini söyleyecek. Bu yeni inanış tabiî ki Yeni Dünya Düzenin inancı olacak!

Tabiî ki bu mükemmel hazırlanmış plan dünya üzerinde devasa bir düzensizlik yaratacak, ülkeler birbirlerine düşecek, herkes birbirini öğretileri için suçlayacak, din uğruna akmış olan milyonlarca doların hesabi yapılacak. Ayrıca, tüm bunların gerçekleştiği sırada tüm dünyada politik anarşi ve doğal afetlerden oluşan zararların gerçekleştiği bir an olacak. Hatta Birleşmiş Milletler yeni dünya dininin tanıtımı için Bethooven´in “Song of Joy” isimli müziğini kullanmayı planlıyorlardı. Eğer ki bu uzay showunu yıldız savaşları programı ile bir araya getirirsek karsımıza su sonuç çıkıyor: uzun süredir ürelerinde çalışılmış olan elektromanyetik radyasyon ve hipnotizma! 1974´te araştırmacı G.F. Shapits yaptığı araştırmaların birini anlatırken; “Araştırmalara göre hipnotizörün kullandığı kelimeler elektromanyetik enerjiye çevrilebilir ve bu enerji doğrudan insan beyninin bilinçaltına, şahsin bilgisi veya herhangi bir araca bağlı olmadan yerleştirilebilir ve sahsın bu iletiyi bilinçli bir şekilde kontrol veya bloke etme imkânı yoktur! Bu sayede şahsın kişisel kontrolü elinden alınabilir ve özgür iradesi bastırılabilir. (Gerçek Zombiler!)

Channeling fenomeni ile uğraşanları bu alanı daha iyi incelemeleri tavsiye olunur! Birçok, kendini “Channeler” olarak tanıtan kişiler bu açıklamalardan sonra bir daha yayın yapmamışlardı. Çünkü birçoğunun mesajlarının birbirine çok benzediği ortaya cıktı. Channeling olarak gelen mesajların içeriği ve kaynağı gerçekten çok ciddi bir şekilde incelenmeli ve ayrıca mesajların Yeni Dünya Düzenine faydalı olup olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.

The Sydney Morning gazetesinin 21.Mart.1983 yayınladığı haberde, Sovyetlerin insan aklini ele geçirmeye çalıştıklarına dair yayınladığı haber etrafa korku salmıştı. Yazılan haber eski olmasına rağmen Sovyetlerin bu teknolojiyi ne kadar zamandır geliştirdiğine dair önemli bir ışık tutuyor. Sovyetlerin kullandığı işlemciler daha önce belirttiğimiz gibi dünya dilleri, lehçeleri ve anlamları ile yükleniyor ve objektif programlarla birbirlerine bağlanıyordu. Ancak biz artik Sovyetlerden bahsetmiyoruz! Bahsettiğimiz şey “Birleşmiş Milletler”, yeni dünya düzeninin minyonları işlemcileri halen gerekli bilgilerle yüklüyorlar.

Köse yazısını yazan editör, haberin es geçilmeyecek kadar önemli olduğunu belirtiyordu. Sanırım bu mega-akil-kontrol-programını yapanlar bu programı farkında olmadan bir organizasyona satıp tüm insanlığın köleleşmesini sağlayabilecek bir temel yarattıklarını göremiyorlardı. Sadece 1983 ten günümüze bu programın ne kadar geliştirilmiş olabileceğini bir hayal edin!

Yapay Düşünce ve İletişim

Aşırı ilerlemiş olan teknikler bizleri Mavi Işın Projesinin üçüncü basamağına doğru götürüyor. Proje telepatik ve elektronik olarak güçlendirilmiş çift-yönlü iletişim metodu ile ELF, VLF ve LF dalgaları her kişiye ulaşacak ve akıllarında sanki tanrıları onlara doğrudan ruhlarının derinliğinden konuşuyormuşçasına ikna edici bir his yaratacak. Bu dalgalar uydulardaki işlemciler tarafından su ana kadar dünyadaki her insani, onun dini, dili ve kültürü hakkında topladığı bilgilerle etkileyecek. Dalgalar doğal düşüncelere yatay olarak isleyip “yanıltıcı yapay düşünceler” dediğimiz olayı yaratacak.

Bu tip teknoloji 1970, 1980 ve 1990 larda insan beyni üzerine yapılan araştırmalarda beynin tıpkı bir bilgisayar gibi çalıştırılabileceğine ve nasıl manipüle edilebileceğini göstermektedir. Bilgi yüklenir, isleme konulur, integre edilir ve verilen karşılığa göre de sistem programlanır. Akil Kontrolörleri bilgileri tıpkı ayni yolla ellerindeki işlemciler sayesinde gramer değişikliği yolu ile manipüle etmektedirler. Ocak 1991 de, Arizona Üniversitesinde sunulan “The NATO Advanced Research Workshop on Current and Emergent Phenomena and Biomolecular Systems” konferansı ne içindi? Şunun için: bilim adamları, bilinmeyen kaynaklar tarafından finanse edilen araştırmalarının yanlış ellerde potansiyel birer silah olarak kullanılabileceği hususunda uyarılmak istenmişti.

Buluşları sayesinde ABD çoktan körlerin tekrar görmesini, sağırların tekrar duymasını ve felçlilerin tekrar yürümelerini sağlayan iletişim aygıtları üretmişti. Aygıtlar kurtuluşu olmadığı belirtilen hastaları ağrısız ve neştersiz şekilde iyileştirebilme özelliğine sahip. Bu yazdıklarım Bilim-Kurgu değil “gerçek”! Bu yeni iletişim aygıtları insan beynine ve nörolojik sistemlerine ultra-low frekanstaki radyasyon dalgaları ile yeni bir bakış açısı ile bakmamızı sağlıyor. Bu aygıtların bazıları CIA ve FBI tarafından şuan kullanımda. Ancak bu aygıtlar asla hastaları iyileştirmek için kullanılmayacak çünkü bu yeni dünya düzeni için uygulanan ajandaya ve onun kuklaları olan ABD hükümetine aykırı.

Yurt içinde, bu yeni aygıtlar, yeni dünya düzenine karsı grup veya kişiler üzerinde kullanılarak işkence ve suikast ile ortadan kaldırılmaları sağlanıyor. Sistem “Manchurian Adayları” yaratıyor. Halk kimin terörist veya iyi olduğu konusunda manipüle ediliyor. Bu sistem sayesinde yeni bir “köle” halk tipi yaratılıyor. Uluslararası denemler ele geçirilmiş ve beyni yıkanmış kişiler tarafından ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya, Almanya, Finlandiya ve Fransa’da yürütülüyor. Ayrıca, İngiliz Bilgisayar Bilim adamlarının akil almaz intihar serileri ve ölenlerin Amerikan Ordusuna olan bağlantıları çok ilgi çekicidir.

Simdi karşımıza çıkan soru su: herhangi bir hükümet, psikiyatrist ve şirket bu tip korkunç teknolojileri insanlığa karsı gerçekten ve bilerek kullanabilirler mi? Cevap, tabiî ki EVET!

Hükümet ajanları ve bunlara bağlı olan şirketler yeni dünya düzenini kurmak ve halkı tamamıyla kontrol edebilmek için gereken her türlü yola başvurmaktan kaçınmamaktadırlar. Neden sorusuna gelince: Sadece bir şey için, eğer ki halk korkunç eylemlerle korkutulur ve güvenliklerinin tehlikede olduğu hissi verilirse, halk sizi yeni koyacağınız “faşist kanunlara” karsı desteklemekten başka bir şey yapamaz. Bu yolla halk silahsızlandırılır, tüm kişisel bilgileri ele geçirilir ve halka tüm bunların sadece güvenlikleri için olduğu söylenerek kandırılırlar. İkinci olarak, onlarca yıllık politikanın ve sosyal yasamın bugünkü hali ile yeni sisteme adapte olamayacağından dolayı yeni ve alternatif ideolojiler ile değiştirilmesi önerilir. Tabiî ki alternatif sistem çoktan planlamıştır! Bu yeni alternatif sistemin adi Yeni Dünya Düzenidir (“New World order”) ve halkın güvenliği ile gönülden hiçbir ilişkisi yoktur. George Bush bir röportajında “Dudaklarımı okuyun: korku her zaman güçlü elitler tarafından halkı kontrol altında tutmak ve yönetmek için kullanılmıştır” demişti.

Kadim “böl ve yönet” sistemi küresel bir şekilde uygulanmakta ve her kişiyi güvenliğinin risk altında olduğuna ve etrafındaki herkesi potansiyel bir suçlu olabileceğine dair inandırmaktadır. Tabiî ki bu tamamıyla “akil kontrolüdür”! Mavi Işın projesinin derinlerine inebilmek için psikolog James V. McConnel in 1970te yayınladığı açıklamaya bir göz atmalıyız. Demişti ki: “Kişiler algi yeteneklerinin uyuşturucu hipnotizma ve çevresel hileli yönlendirme sayesinde bir “ödül veya ceza” sistemi altında neredeyse tamamıyla kontrol altına alınabilir. Bu sayede halk pozitif bir beyin yıkama yöntemi ile dramatik ve çok hızlı bir kişisel ve karakteristik evrime uğratılabilir.

Başka bir psikolog, bir açıklamasında: “Bizler doğumumuzdan itibaren toplum ne istiyorsa yapmak için eğitilmekteyiz! Aslında kendimizin ne yapmak istediğinin bir anlamı veya önemi yoktur. Bunun sebebi elitlerin ellerinde bu teknolojiyi barındırıyor olmalarıdır. Kimseye kendi öz kişiliklerini geliştirme hakki tanınamaz!” Bu açıklama ve fikirler çok önemli bir temel teşkil etmektedir, çünkü bu temeller bugün birleşmiş milletler tarafından kullanılmaktadır ve kimsenin kendi öz kişiliğini keşfetmesine izin vermez. Aslında kimsenin kişiliğinin sırf toplum kendisini anti-sosyal görüyor diye değiştirmesine dair bir düşünceye kapılmasına gerek yoktur. Her birey yeni bir kişiliğe bürünme veya bürünmeme hakları olduğuna dair bir dilemmadadır. Haklar hayal ürünü kavramlardır! Böyle bir hakkin varlığı üzerine tartışılamaz bile.

Bu açıklamalardaki önemli husus, yenin dünya düzeninin şu anki sosyal sistem üzerine oturtulacağıdır. Yani eski inanışlar artik “eski ve yanlış” olarak nitelendirilecek ve insanlar yeni inanışa davet edilecek. Halen eski inanışa bağlı olan kişiler ise yeni inanışa geçmiş olan toplum tarafından dışlanmaya başlanacakları için yavaş yavaş değişime ayak uydurmaya başlayacaklar. Yeni inanışa geçmiş olanlar ise aslında sadece yeni dünya düzenine gerçekleri bilmeden destek olmuş olacaklar.

Bu şimdiye kadar tasarlanmış en büyük “Akıl Kontrolü” projesi olabilirmi?

NASA nin Mavi Işın Projesi, yeni Dünya Düzeni´nin en öncelikli görevidir. Sizlere bu bilgileri es geçip kenara itmeden evvel dikkatlice okumanızı ve araştırmanızı tavsiye ediyorum. Gösterilen raporları daha da incelersek, akil kontrolü operasyonları için kullanılan ve Pasında/Kaliforniya da yerleştirilmiş olan insan sinir sistemi ile ayni frekansta yayın yapan bir sinyal sisteminin Loral Electro-Optical isimli firma tarafından dikilmiş olduğunu buluyoruz. Lokal firması ABD ordusunun savunma sistemleri için anlaştığı en önemli firmalarından biridir. ABD Hava Komutanlığından General Leonard Perem, Loral firmasına düşman askerlerinin akıllarına mesajlar yerleştirip kendi “süper askerlerini” düşman hattına rahatça sokabilmek için geliştirilmesini istediği bir teknolojiyi araştırmaları için bir sipariş vermişti. Geliştirilen cihaz elektromanyetik radyasyon yaratarak gigahertz frekansında [mikrodalga] ELF (extreme low frequency) dalgaları oluşturuyordu. Cihaz uzak mesafeden insanlara psikolojik ve fiziksel işkence yapma amacı ile yapılmıştı.

Bu tarz silahların 1970lerde Greenham Common hava üssünden bir İngiliz bayana karsı uygulandığına dair dava açılmıştı. Silahın gönderdiği sinyaller doğrudan işitme sinirlerini etkiliyor ve kişinin kendi düşüncelerini dahi duyma yetisini yok ediyordu.

Bu tip ELF teknolojileri birçok Amerikan savunma bölümü tarafından kamuya sunulmuştu. En önemlilerinden birkaçı “The Electromagnetic Spectrum and Low Intensity Conflict” Yüzbasi Paul E. Tyler tarafindan yazılmış; Albay David G. Dean tarafından yazılan “Low Intensity Conflict and Modern Technology Edict” koleksiyonuna eklenmişti. Kağıtlar 1984te iletilmiş ve 1986 dada Alabama Hava Üniversitesi tarafından yayımlanmıştı. Başka bir mikrodalga cihazı ile ise sesli sinyaller doğrudan belirli kişileri hedefleyebiliyordu ve etraftaki diğer insanları etkilemiyordu. Teknoloji oldukça basit ve hatta trafik polislerinin radar aletlerinin modifikasyonu ile yapılabilmesi mümkün. Cihazın ürettiği mikrodalga ses sinyalleri doğrudan beyine ulaşıyor. İste böylelikle Mavi Işın projesine geri dönüyoruz. Bilinçaltını etkileyen çift yönlü, sesli ve görüntülü uzay showunda kullanılacak olan teknolojide iste bu tarz bir teknoloji.

Nobel ödüllü Dr. Robert O. Becker “The Body Electric” isimli kitabında 1960ların baslarında Allen Frie ve 1973te Walter Reed Ordu Araştırma Enstitüsünde DR. Joseph C. Sharp tarafından yapılan bir dizi testler gerçekleştirmişlerdi. Testler sırasında kapalı bir odada bulunan kişinin beynine kelimeler titreşimlere dönüştürülüp mikrodalga sinyallerle ışınlanıyordu ve alınan sonuçlarda sesler çok net anlaşılabiliyordu. Dr. Becker sonuç olarak böyle bir cihazın, teşhis edilemeden gizli operasyonları yönetme, hedef kişileri sadece kendisinin duyabildiği sesler yüzünden çılgına çevirme ve suikastçıları doğrudan programlamak gibi görevlerde kullanılabileceğini açıklamıştı.

Simdi bir düşünün ki bir anda herkes Mesihlinin sesini uzaydan konuşurken içinde duyuyor ve dinci fanatiklere talimatlar alıyor. Bu sayede tüm dünya üzerinde şimdiye kadar görülmemiş bir histeri ve panik yaşanırdı. Hiçbir polis gücü, hepsi bir araya gelseler bile böyle bir düzensizlikle bas edemezler. 1978 te James C. Lynn tarafından yazılmış olan “Microwave Auditory Effect and Application” isimli kitap, mikrodalga ile nasıl doğrudan beyine ses sinyalleri gönderilebileceğini açıklamıştı. Bu teknoloji aslında körlerin görmesini ve sağırların duymasını sağlayabilirdi. Ancak bunun yerine bu teknoloji bir silah olarak dünya halkını köleleştirmek amacı ile kullanılmak üzere.

Allen Frie yazdığı bir raporda, kurbağalar üzerinde yapılan denenlerde, kalp atış frekanslarının mikrodalga ısınlarla senkronize edilerek hızlandırılıp yavaşlatılabileceğinin mümkün olduğunu bulmuştu. Bu açıklama ayni zamanda insanlar üzerinde kalp krizine yol açabilecek bir buluş olduğunu da gösteriyor.

Yapılan gösterilerde UHF (Ultra High Frequency) elektromanyetik enerji ısınlarının kas hareketlerini önemli ölçüde etkilediği gözlemlenmiştir. Mikrodalgalar ayni zamanda insan derisinde yanıklar oluşturabilir! Uyuşturucu, bakteri ve zehirlenme etkilerinize iyileştirebilir veya insan beynini tümüyle etkileyebilir. Tüm bu etkiler 21. Eylül 1977 de CIA tarafından Sağlık ve Bilimsel Araştırmalar Instütüsünün alt Komitesine sunulmuştu. O sıralarda MK-Ultra programını yöneten Dr. Sidney Gottlieb CIA nin insan organizmasının uzaktan elektronik tekniklerle aktif hale getirilme araştırmalarını destekleyecek teknikler bulması için zorlandı. Bu, şuan varılan bir teknoloji! Bu teknoloji en üst safhalarına getirildi ve şuan yeryüzünde uzaydan her kişiye her yerde ulaşabilecek kapasitede.

Eğer bu akil kontrolü işleminde daha derinlere inersek, aletlerin ve teknolojilerin politikayı çok daha can alici bir şekilde etkilemiş olduğunu görebiliriz. Michael Dukakis, 1988 de George Bush a karsı Demokratlar tarafında mitinglerini verirken, halkın onun konuşmalarını gereğinden yüksek pozitif algılaması ve Bush un seçimleri kazanma sansını azaltması nedeni ile ona karsı mikrodalga ısınları kullanılmıştı. Açıklamaya göre Kitty Dukakis inde üzerinde kullanılmış olan bu ışınlar onu neredeyse intiharın eşiğine getirmişti. Amerikanın politik Disneylandında başkanlığa doğru ilerliden bir adayın böyle ailevi sorunları olması onu kolayca yarıştan alıkoyabiliyordu. Amerikan Ordusunun “Military Review” isimli dergisinin 1980 Aralık sayısında, Albay John B. Alexander “The New Mental Battlefield: Beam Me Up, Spock” isimli yazısı ile ellerindeki tekniklerin kapasitelerini açığa vurmuştu. Yazdıklarında:

“Çeşitli örnekler işlevin görüldüğü alanları göstermektedir. Enerjinin bir canlıdan diğerine aktarılması; iyileştirme veya hastalıklara neden olma yetisi belirli bir mesafeye kadar başarılabilir, ancak hastalık veya kaynağı belli olmayan bir ölümü sızdırabilme; telepatik davranış değişimi ve uzak hipnoz yetisi yaklaşık 1000 kilometrelik uzaklıklara kadar rapor edilmiştir.

Telepatik hipnoz kullanımı büyük potansiyellere sahiptir. Bu özellikle ajanlar bilinçlerinin derinlerinde programlanabilir ve bunun kesinlikle farkında bile olamazlar. Filmlerdeki “Manchurian Adayı” aslında aramızda yasamaktadır ve telefon yoluyla aktivasyona da ihtiyacı yoktur. Diğer akıldan-akıla sızma tekniklerime dikkate alınmaktadır. Eğer bu yeti mükemmelleştirilebilirse, doğrudan düşünce transferi telepati yolu ile tek bir akıldan veya bir akil grubundan, hedeflenmiş kitleler üzerinde uygulanabilir. Olayın kusursuzluk faktörü, alicinin aklına yerleştirilmiş olan düşüncelerin başka bir kaynaktan gelmiş olabileceğinin farkına varamamasıdır. Hedef her kimse, düşüncelerin orijinal olduğunu düşünecektir.

İste bu tam olarak üzerinde konuştuğumuz şey.

Mavi Işın Projesinin üçüncü ayağı “Telepatik Elektronik Çift-Yönlü İletişim”. Albay John Alexanderin yazısının devamı:

Eğer ki uydular yolu ile yapay düşünceler küresel bir şekilde iletilebilirse, tüm dünya üzerinde kesin bir akil kontrolü sağlanabilir. Kişinin tek karsı gelme yolu düşüncelerinin arka planını sürekli sorgulayıp bağlı olduğu ideoloji veya dinsel inançlarına olan aykırılıklarını incelemekten geçer.

Sunu tekrar etmeliyim, günümüz televizyonu, reklamlar, modern eğitim ve sayısız sosyal baskı sürekli olarak temel düşüncelerinize saldırmakta ve sizleri değişime zorlamakta olduklarını aklınızdan sakin çıkarmayın. Albay Alexander in yazısındaki son sözleri söyle idi:

Burada sunulan teknoloji türleri birçok kişi için “saçma” olarak nitelendirilecektir çünkü bu bilgiler bu tip kişilerin hayati görüşlerine uymamaktadır. Ancak bazı insanlar halen dünyanın bir tepsi gibi düz olduğuna da inanmaktadırlar.

Simdi, bunun buradaki anlamı çok önemli, çünkü bu teknolojilere inanmayacak olan insanların oldukça çok sayıda olması mümkün veya bunları bilim kurgu olarak nitelendirmeleri de. Fakat bu kişiler nasıl bir tehlike ile karsı karsıya olduklarının farkında bile değiller. Mesihin tanıtıldığı gece bu olaya hazırlanmamış kişiler kendilerini kurtarmakta geç kalmış olacaklar. İnanmadıklarından dolayda hazırlıksız yakalanacaklar.

Elektronik yolu ile Evrensel Doğaüstü Bağlamlar

Dördüncü ayakta evrensel doğaüstü bağlamlar elektronik yolu ile gerçekleştirilecek. Bu asama üç farklı yönlere ayrılmakta.

İlk olarak insanoğlu dünya dişi bir uzaylı irkin ülkelerinin büyük şehirlerinin saldırısına uğrayacağına dair aldatılacak ve bu yolla tüm ülkelerin nükleer silahları ile karsı gelmesi için hepsi provoke edilecek. Tüm nükleer silahlar ateşlendikten sonra Birleşmiş Milletler Senatosu ateşlemeden kısa bir süre sonra ülkelere füzelerini imha etmeleri için çağrı yapacak ve saldırının olmadığını açıklayacak. Peki, Birleşmiş Milletler Senatosu saldırı olmadığını nereden bilmiş olacak? Sahneyi kendileri kurdukları için!

İkinci olarak Hıristiyanlar, İncil'e göre beklenen bir iblisin yaratacağı katliama karsı gelecek olan dünya dışı bir irkin kendilerini kurtarmaya geleceklerine inandırılacaklar. Olayın amacı tüm yeni dünya düzenine karsı gelebilecek muhaliflerin tek seferde ortadan kaldırılması. Aslında bu olay uzay showunun başlamasından birkaç saat sonra gerçekleşecek.

Üçüncü olarak elektronik ve doğaüstü güçlerden oluşan bir mix yapılacak. Bu sefer kullanılan dalgalar optik fiberde, coaxial kablolarda (TV), elektrik ve telefon hatlarında kısacası her cihazda doğaüstü güçlerin gezmesini sağlayacak. Cihazlardaki chipler zaten bunun için hazır! Bu olayın amacı insanları küresel bir şekilde şeytani ruhlarla karsı karsıya getirip düzensizlik ve kaosa neden olmak. İnsanlar bu yüzden psikolojik bunalımlara, intihar dalgalarına ve katliamlara varan düzensizliklere itilecek. Binlerce Yıldız gecesinin ardından dünya halkı yeni Melihi kabul etmek için hazırlanmış olacak. Barış ve düzen ne pahasına olursa olsun yerine oturtulacak. Hatta özgürlüklerin kaybolması pahasına.

Nakitin ve bağımsızlığın yok edilmesi.

Dördüncü ayakta kullanılan teknikler eski Sovyetlerin komünizmi kabullendirmek için kullandıklarının aynisi olacak. Ayni teknik Birleşmiş Milletler tarafından yeni dünya dininin ve düzeninin oturtulması içinde kullanılacak. Birçok insan bu olayların ne zaman gerçekleşeceğini ve bin yıldız gecesinin tarihinin tam olarak nasıl seçileceğini soruyor.

Aldığımız birçok raporlara dayalı bilgilere göre, sanıyoruz ki tüm bunlar küresel bir ekonomik çöküşün ardından başlayacak. Ancak tam bir ekonomik çöküş değil! Ancak nakit ve plastik paradan kurtulmadan önce oluşturulacak yeni bir “ara para birimini” kabullendirecek kadar bir çöküş. Ara para birimi herkesi ellerindeki nakiti bankalara yatırmaya zorlayacak ve bu sayede parası olup da buna ihtiyacı olmayanlar bile yeni dünya düzenine karsı herhangi bir ayaklanmayı finanse edebilecek yetilerini kaybedecek. Nakit para sistemi yok olacak! Bu ilk işaretlerden biri.

Ancak küresel elektronik para sistemi oturtabilmek için gelecekte parası olacak olanların paralarını sadece elektronik olarak transfer etmelerine izin verilecek. Son yıllara doğru neredeyse herkes elindeki nakitini tümüyle harcamış duruma getirilecek. Herkes sadece %100 konseyine bağlı olarak yaşamını sürdürebilecek. Bağımsızlığı önlemek için, yeni dünya düzeni zaten şimdiden vahşi hayvanlara, kuşlara, balıklara v.b. microchipler yerleştirdi! Neden? Bu sayede yeni dünya düzenini kabul etmeyenlerin avlanmaları ve hayatta kalmaları engellenecek. Eğer ki buna karsı gelirlerse, uydular tarafından takip edilip bulunacaklar ve ya hapsedilecekler yâda öldürülecekler.

Yeni dünya düzeni zaten ülkelerin kanunlarını değiştirmekte ve bu sayede herkesi belirli yiyecek ve vitaminlere bağlı bırakmakta. Ayni zamanda dinsel ve psikiyatrik bozuklukları olanlarla ilgili kanunlarda değiştirmekte ve bu sayede sisteme karşı tehdit olabilecek şahısların kimlikleri tespit edilmekte. Üreme bozukluğu olarak görülenler ölüm kamplarına yollanıp organları alınacak ve en yüksek ödeyenlere satılacaklar. Öldürülmeyenler ise ya köle gibi çalıştırılacak ya da laboratuarlarda kobay olarak kullanılacak. Diktatörlüğün amacı gezegendeki herkesi istisnasız kontrol altına almaktır. Bu yüzden herkesi kontrol altında tutabilmek için her yerde izleme kameraları, infrared kamerlere v.b. gibiler şuan monte edilmiş durumda. 1940 ve 1950lerin insanları birbirlerine yârdim edip yaşamlarını kolaylaştırmaya ve üretken bir hayat sürmeye çalışırlardı!

Yeni teknoloji sadece insanları izlemek kontrol altında tutabilmek için geliştirildi. Bu teknoloji belirli bir amaç için geliştirildi ve bu amacı görmezden gelerek veya farkına varmaktan kaçınarak sadece kurulacak olan yeni dünya düzeni, antichrist ile gelen yenidünya dini ve yeni dünya hükümetini bir adim daha yaklaştırmış olacaksınız. Eğer göremezseniz, eğer öğrenemezseniz, eğer anlayamazsanız, siz ve aileniz balkıda arkadaşlarınız sizler için çoktan hazırlanmış olan ocaklarda yakılmaya yollanacaksınız. Bu ocaklar ve kamplar dünyanın her yerinde sizinle uğraşabilmek için kuruldular. Tümüyle polis kontrolünde olan bir ülkede kimse güvende olamaz!

Bu raporu açıklayan Serge Monast ve arkadaşı, açıklamadan birkaç gün sonra kalp krizi geçirmiş bir şekilde ölü bulundular.

Anlamak isteyenler için:

Ne kadar ödeme zorunluluğu altında olduğunuzu bir hesaplayın. Vergileriniz, sigortalarınız, faturalarınız. Bugün devlete isiniz düştüğü zaman parmak izi veya fotoğraf bırakmadan bir işlem yapabiliyor musunuz? İstediğiniz telefonu kullanabiliyor musunuz? Arabanızla istediğiniz gibi ticaret yapabiliyor musunuz? İstediğiniz gibi yurt dışına çıkabiliyor musunuz? İstediğiniz yere ev kurabiliyor musunuz? Hadi araziyi aldınız diyelim, evinizi istediğiniz gibi inşa ettirebiliyor musunuz? Aldığınız yiyeceklerin, özelliklede hazır yiyeceklerin nereden geldiğini gerçekten biliyor musunuz? İçtiğiniz suda neler olduğunu biliyor musunuz? Doktorunuzun size verdiği ilaçların sizi gerçekten iyileştirdiğine inanıyor musunuz? Kanserin %100 çaresinin olmadığına hala inanıyor musunuz? Size yapılan asıların içeriğini biliyor musunuz? Toplumun bir bireyi misiniz yoksa toplumdan bağımsız birimisiniz? Bundan ne kadar eminsiniz? Ülkenizde kaç tane cezaevi olduğunu ve kaçının bos olduğunu biliyor musunuz? Deniz suyundan su üretmeyi biliyor musunuz? Balık tutmayı ve olta kurmayı biliyor musunuz? Bitki yetiştirmeyi biliyor musunuz? Örmeyi ve iplik yapmayı biliyor musunuz? Codex Alimentraius un ne için oluşturulduğunu biliyor musunuz? Kopenhag’daki Küresel ısınma antlaşmasının esas nedeninin bir dünya hükümeti kurmak olduğunu biliyor musunuz? Antlaşmanın maddelerini okumuş olan var mı?

Alıntı.[/b]                     http://www.psisik.com/viewtopic.php?f=102&t=33873

BEETHOVEN.ODE TO JOY
« Son Düzenleme: Ekim 08, 2012, 08:57:17 ös Gönderen: moonlight »
ben hallettim onu..geri kalanınıda akşam halletcem...


Ekim 08, 2012, 09:07:27 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Karşındaki akıl.. Aynısı sende var. Bunun bilincinde olduktan sonra herhangi bir sorunla karşılaşılma ihtimali yok. Sadece karşındakinin ne olduğunu bilmek gerek. Spekülasyonlar spekülasyonlar.. Tanzanya adalarındaki zanzibar sahillerinde bardağın kenarlarına tuz sürülmüş limonlu tekilası yudumlama kampanyası varmış.. Bunları değerlendirin boşverin raporları cevirileri hayal ürünlerini :) Daha zevkli ve daha mutlu bir zaman dilimi geçirilebilir.


Saygılarımla efenim.
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Ekim 09, 2012, 12:05:30 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1807
  • Cinsiyet: Bay

      Sayın moonlight,  yanılmıyorsam bu rapor daha önce de gündeme gelmişti. Raporda yazılanlar aslında çok doğal şeyler. Bizler ıvır-zıvır işlerle uğraşırken birileri bilimin ışığında durmaksızın yol almaktadırlar. Tabiidir ki çalışanla çalışmayan bir olamaz. Bir yandan dünyamızda yeni bir dünya düzeni yaratma çalışmaları olanca hızıyla devam ederken, bir yandan da dünya dışı uzayın derinlklerinde yani keşfedilen gezegenlerde yaşam şartları oluşturma ve oralarda yeni bir nesil yaratma cabaları sürmektedir.
      İnsan "KORKUYU" tanıdığı günden itibaren kendisini koruyacak önlemler aramıştır. Bu önlemlerden biri de inancı olmuştur. Yıldırımdan korkmuş onu Tanrı olarak kabul etmiş,  Güneş'i, Ay'ı
"Vur ama dinle beni"


Ekim 09, 2012, 12:30:32 öö
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 225
  • Cinsiyet: Bay

     Değerli yorumlarınızdan dolayı teşekkürler...Amerika yaşam olarak insanlara çok farklı bir o kadar da sınırsız yaşamsal olanaklar tanımaktadır...akrabalarım oradan buraya tatile geldiklerinde yaptıkları davranışlarla da bunu destekler nitelikteler...Hep herşeyin güzel olmasını düşünme kavramı maalesef ben Türkiye de yaşadığım için,ne görsem duysam eğer çoğunluk bu konulara ilgi gösteriyorsa takip etme gereği duyuyorum...maalesef dedim... ileri aydınlanmayı yakalamamış ülkeler bu gibi yazıların peşinde koşmaktadır...Bu yazı da bu gerçeğin asla değişim göstermeyeceğinin ispatı olarak bu forumda kalacak ve görmek isteyenlerin ellerinin altında bulunacaktır...yazdıklarınız dışında farklı bir yorum olmasınıda beklemiyordum;Bu forumda aydınlanmış kişiler olarak...aklın ve ruhun ötesine geçmemiz dileğimle sevgiler saygılar..
ben hallettim onu..geri kalanınıda akşam halletcem...


Ekim 09, 2012, 12:32:37 öö
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1807
  • Cinsiyet: Bay

    öncelikle herkesten özür diliyorum. Tam yazımı yazıyordum birden elim bir tuşa dokundu ve yukarıdaki yazım askıda kaldı. Kaldığım yerden devam ediyorum.
 .......Tanrı olarak kabul etmiş onlardan yardım istemiştir. Daha sonraları kendi yaptığı "put"lara, haykellere tapmış, onlardan korunma beklemiştir. Yani ; insan her devirde bir şekilde yarattığına tapmıştır.
        Bakınız, geçenlerde bir gazetede şöyle bir haber vardı, haber özetle ; (NASA uzayın derinliklerinde yaşama uygun bir gezegen tespit etmiş, ABD. bu gezegene göndermek üzere yaşları 40'ın altında ve hiç bir dini inancı olmayan çiftler gönderip, yeni yaşam tarzı belirleyecekmiş). Bu çalışmalar uzun yıllardır yapılmaktadır. Yeni dünya düzeni yeni bir proje değil, yıllardır üzerinde çalışılan bir projedir. Bu proje gerçekleştiğinde ; dünyadaki yaşam da bu günkü gibi olmayacaktır. Gelişmiş insanlar, geri kalmış ve gelişmeye temayüllü olmayanların sahipleri olarak yaşanacaktır.
       Her ne kadar "Yeni Çağ dini inancı olmadan kurulamaz" dense de insan, yapısı gereği ona da bir çare bulur.
Dikkat edin, aslında doğada olmayan birçok yeni bitki ve  hayvan türleri geliştirilmedi mi ? daha neler neler geliştirilecek düşünmek bile insanı yoruyor ama bazı insanlar bunlarla bıkmadan usanmadan uğraşıyorlar.
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ekim 09, 2012, 04:52:27 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Bu raporu açıklayan Serge Monast ve arkadaşı, açıklamadan birkaç gün sonra kalp krizi geçirmiş bir şekilde ölü bulundular.



Raporda hicte yeni birseyler yok yani daha önceden bilmedigimiz, yazik olmus ölmeleri veya kendilerini kulananlar tarafindan öldürülmeleri.
Cok bayat bir son, katiller, olayin ardindan bir sekilde ortadan kaldirilirlar hep.

Saygilar


Ekim 09, 2012, 06:50:39 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 225
  • Cinsiyet: Bay


Toplum her ne olursa olsun ,hükümeti sorgulamamalı...bu da benim yeni dünya düzenim...sevgiler saygılar...

   
George Carlin - Tanrı Amerika'yı Kutsasın - Türkçe Altyazılı


ben hallettim onu..geri kalanınıda akşam halletcem...


Ekim 09, 2012, 11:31:43 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1807
  • Cinsiyet: Bay

       Sayın moonlight, benim hayat felsefem sorgulama üzerine kurulmuştur. Eğer bir toplum sorgulama yapamıyorsa,  o toplum er geç yok olmaya mahkumdur.
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
31334 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2012, 12:56:32 ös
Gönderen: yazbenide
0 Yanıt
3047 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2007, 01:13:06 öö
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
6436 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 20, 2009, 05:59:29 ös
Gönderen: akasya
0 Yanıt
3714 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2010, 04:11:09 ös
Gönderen: Eagle35
0 Yanıt
4840 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 17, 2011, 11:12:18 ös
Gönderen: Maledictum
6 Yanıt
7270 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 31, 2013, 07:50:12 ös
Gönderen: lmia
2 Yanıt
6847 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 17, 2012, 02:53:51 ös
Gönderen: NOSAM33
52 Yanıt
27907 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2018, 02:38:18 öö
Gönderen: night manager
0 Yanıt
2222 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 23, 2014, 08:26:02 ös
Gönderen: Kadim
8 Yanıt
6428 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2015, 10:05:14 ös
Gönderen: shakespeare