Kanser tedavisinde ezber bozan gelişmeler
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
https://odatv.com/kanser-tedavisinde-ezber-bozan-gelismeler-28101916.html28.10.2019
Kanser tedavisine ilişkin yapılan yeni bir araştırma, tedavi ile ilgili tüm paradigmanın değişmesine neden olabilir. Konuyla ilgili Independent Türkçe’de Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
Ahmet Rasim Küçükusta yazısında Harvard Tıp Fakültesi uzmanları tarafından yapılan deneysel araştırmayı yazdı ve kanser hastalarına yapılan cerrahi müdahale sonrasında neler olduğunu ifade etti.
Ahmet Rasim Küçükusta’ın “Kanser tedavisinde paradigma değişikliğine yol açabilecek araştırmalar var” başlıklı makalesi şöyle:
“Yeni araştırmalar, ameliyatla çıkarılmaya uygun olan kanserlerin tedavisinde paradigma değişikliğine yol açabilecek kadar önemli sonuçlar veriyor.
Harvard Tıp Fakültesi uzmanları tarafından yapılan ve Journal of Clinical Investigation’da yayınlanan yeni bir deneysel araştırmada, vücudun enflamatuar cevaplarını baskılayan anti-enflamatuar ve enflamasyonun iyileşmesini hızlandıran tedavilerin deney hayvanlarının hayatta kalma süresini uzattığı gösterildi (1).
Araştırmacılardan Panigraphy, “Kanser tedavisinin iki ucu keskin bıçak olduğunu, ölen kanser hücrelerinin enflamasyonu tetikleyebileceğini ve mikroskobik kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırabileceğini” söylüyor ve ekliyor:
“Cerrahi, kemoterapi ve radyasyonun üçü de vücudun enflamatuar ve immünsüpresif hasar cevaplarını harekete geçirebilir.
Hatta anestetik ilaçlar da enflamasyonun iyileşmesini bozabilir (2).”
ARAŞTIRMANIN GEREKÇESİ
Araştırmacılar, enflamasyonun erken dönemde durdurulmasının ve/veya enflamasyonun iyileşmesinin hızlandırılmasının kanser cerrahisinin tümör büyümesini teşvik eden sonuçlarını önleyebileceği düşüncesiyle bu araştırmayı planlıyorlar.
Fareler üzerinde yapılan çalışmada ameliyattan önce verilen “ketorolac” isimli anti-enflamatuar ilacın çeşitli kanser ameliyat modellerinde kanser hücrelerinin yayılmasını önlediği ve hayvanların ömürlerini uzattığı ama ilacın ameliyattan sonra verilmesinin işe yaramadığı tespit edildi.
Gene ameliyattan önce verilen ve insan vücudunda tabii olarak bulunan anti-enflamatuar maddeler olan “resolvinlerin” de benzer sonuçlar verdiği ortaya çıktı.
Her iki tedavinin birlikte yapılmasının tümör büyümesi üzerine sinerjik etki gösterdikleri, cerrahi ve kemoterapinin uyuyan tümör hücrelerini büyüyen bir tümöre dönüştürmelerini önlediklerini de belirlendi.
KANSER TEDAVİSİ TÜMÖR BÜYÜMESİNİ TEŞVİK EDEBİLİR
Kanser tedavisinin paradoks olarak yeni tümör büyümesini teşvik ettiği bilinen bir olaydır.
Mesela, meme kanseri ameliyatı geçiren bazı hastalarda memenin tamamen çıkarılması veya etrafındaki sağlam doku ile beraber tümörün alınması şeklindeki müdahalelerden 12-18 ay sonra metastazların ortaya çıkması sık rastlanan bir tablodur.
Uzmanların çoğu bu erken metastazların hastalığın tabii ilerlemesine bağlarlar; yani hasta ameliyat edilmemiş olsa da metastazlar gene ortaya çıkacaktır.
Bu olayın, kanser hücrelerinin ameliyat sırasında dolaşıma karışmasıyla veya daha önce vücudun başka yerlerine gitmiş olan uyku halindeki kanser hücrelerinin büyümesi ile gerçekleşebileceğini düşünenler de vardır.
Tümörle beraber önemli miktarda sağlam meme dokusu da alındığı için cerrahi işlem tek başına kanserin yayılmasının sebebi olamaz, ama ikinci ihtimal pekâlâ gerçek olabilir.
KANSER YAYILMASININ SEBEBİ AMELİYAT DEĞİL İYİLEŞME OLAYIDIR
Kanserin yayılmasının sebebinin ameliyatın kendisinin değil ameliyat yerindeki “iyileşme olayının” olabileceğini düşündüren başka araştırmalar da var (3).
Daha önce meme kanseri olmayan farelerin vücutlarının farklı bölgelerine fare meme kanseri hücreleri ekilerek (yalancı metastaz) yapılan araştırmada, başlangıçta tümör hücrelerinin büyümeye başladıkları ama daha sonra bir tür uyku haline geçtikleri gösterildi.
Bu uyku hâli bağışıklığı baskılanmış olan farelerde değil sadece bağışıklık sistemi sağlam olan farelerde ortaya çıktı, ki bu bize bağışıklık sisteminin bu metastazları yok edemediğini ama sınırlandırdığını gösteriyor.
Sadece tümöre müdahale değil herhangi bir cerrahi girişim de hayvanların yüzde 60’ında, kontrol grubunda yer alanların ise ancak yüzde 10’unda bu metastazların büyümesine sebep oldu.
CERRAHİ MÜDAHALE SİSTEMİK ENFLAMATUAR BİR CEVABA YOL AÇAR
Cerrahiden sonra tetiklenen sistemik enflamatuar cevapla beraber, büyümeleri tümör-spesifik T-hücreleri ile baskılanan metastaz yapmış hücrelerin çoğalmaya başlaması mümkündür.
Yara iyileşirken bağışıklık sistemi fazla mesai yapar ve yara yerini onaracak, enfeksiyonu önleyecek ve kan damarlarının artmasını sağlayacak olan hücreleri olay yerine gönderir.
Kemik iliğinden aktive makrofajlar metastazların olduğu yerlere göçerler, tümörle ilişkili makrofajlara dönüşürler ve tümör yakınındaki bağışıklık sistemini baskılarlar, bu da uyku halindeki metastaz yapmış hücrelerin uyanması ve çoğalmasına yol açar.
Bağışıklık sistemi bu şekilde cerrahi yaranın iyileşmesiyle meşgulken vücudun diğer yerlerindeki kanser hücreleri de bir nevi “başıboş” kalıyor olabilir.
Beyin, akciğerler veya karaciğerde yerleşen bu metastazların esas kanserden daha tehlikeli olduğu ve hastaların bir kısmının bu sebeple öldükleri unutulmamalıdır.
GELELİM NETİCEYE
BİR: Bu araştırmanın kanser ameliyatı olanlar için çok önemli sonuçları olabilir.
Cerrahi müdahale yapılacak hastalara yapılacak anti-enflamatuar tedavinin metastazları önlediğinin insanlar üzerinde de gösterilmesiyle kanser tedavisinde yeni bir dönem başlayabilir.
İKİ: Bu arada kanserli hastalarda her türlü cerrahi travmanın riskli olması ihtimalinden dolayı bunlarda gereksiz müdahalelerden kaçınılmasının önemli olabileceğini de vurgulamak gerekir.
ÜÇ: Bu araştırmadan kanser ameliyatlarının zararlı olduğu ve yapılmamasının daha doğru olacağı şeklinde bir sonuç çıkarmak yanlıştır, akıl ve mantık dışıdır.”
Odatv.com