Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: 25. ölüm yıldönümünde Turgut Özal  (Okunma sayısı 1077 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 17, 2018, 11:13:26 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay


EMİN ÇÖLAŞAN
25. ölüm yıldönümünde Turgut Özal
17 Nisan 2018
Sevgili okurlarım, Turgut Özal yakın geçmişte Türkiye'nin bir numaralı
adamıydı. Onunla taaa 1960 yılında tanışmıştık. ODTÜ'de matematik hocamdı.
O sırada Devlet Planlama Teşkilatı'nda çalışıyor, aynı zamanda askerliğini
yapıyordu. Bizim ODTÜ o yıllarda epeyce renkli bir yerdi. Süleyman Demirel,
Necmettin Erbakan, Erdal İnönü gibi henüz siyasete girmemiş isimler çeşitli
fakültelerde ders verirdi.
(Burada bir parantez açıp rahmetli ve sevgili arkadaşım Kurthan Fişek'in
yaşadığı ve hepimizi kahkahalarla güldüren gerçek bir olayı anlatayım. Kurthan
birinci sınıfta, mühendislikte okuyor. Hocalarından biri de rahmetli Erdal İnönü.
İnönü bizim Kurthan'a sıfır vermiş. Kurthan sınıfta kalacak ve okuldan
atılacak. İnönü'nün odasına girip rica ediyor:
“Hocam notumu biraz yükseltin yoksa kovuluyorum!”
İnönü bizimkinin bütün sınav kağıtlarını çıkarıyor ve şöyle diyor:
“Oğlum ben bu perişanlığın neresini yükselteyim. Notlarını toplasak sıfır,
çıkarsak sıfır, bölsek sıfır, çarpsak yine sıfır!”
Parantezi kapıyorum!)
* * *
İdari İlimler Fakültesi'nde bizim kısmetimize de “Küçük asker” dediğimiz
Turgut Özal düşmüştü. Derse bazen üniformalı gelir, boyu kısa olduğu için
asker kaputu yerlerde sürünürdü.
Matematik, fizik gibi konuları ömrüm boyunca kafam hiç almadı. Bu yüzden
küçük askerin dersinde topluca kopyaya asılır, aldığımız düşük notlar nedeniyle
bazen pazarlık yapardık. Günün birinde bizi yakaladı ama kopya çektiğimizi
kanıtlaması mümkün olmuyordu.
Çok uzun, ayrıntılı ve renkli hikayedir. Özal'la yaşadığım inişli çıkışlı serüveni
“Önce İnsanım Sonra Gazeteci” kitabımda anlatmıştım.
Bazen dost olduk, bazen kanlı bıçaklı düşman…
ODTÜ'yü bitirince Devlet Planlama Teşkilatı'na girmiştim. Başımıza müsteşar
olarak Özal geldi ve beni kovmak zorunda kaldı. Hayatta ilk kovuluşu

sonra kanıksadım!
Onu ve ailesini anlatan “Turgut Nereden Koşuyor” kitabım satış rekorları
kırmıştı. Tekin Yayınevi tam 270 bin kitabın parasını bana ödedi. Bu bir Türkiye
rekoruydu ve günümüzde bile kırıldığını sanmam.
* * *
Bundan tam 25 yıl önce, günlerden 17 Nisan 1993… O gün Hürriyet'te “Kim
Bu Turgut?” başlıklı yazım çıkmıştı.
Bir otoyol firması patronunun araç telefonu dinlemeye takılmış. Patron
yakınıyor ve durumu birilerine şöyle anlatıyor:
“Turgut'a rüşvet olarak 12 milyon dolar verildi kardeşim. Para yurt dışı
hesaplarına yattı. Dışarıda ödendi zaten…”
O günkü yazımda bu rüşveti alan Turgut kim diye soruyordum…
O pazar günü sabahı evdeyim, gazeteden aradılar… Özal rahatsızlanıp
hastaneye kaldırılmış…
Sonra haberler geldi…
Özal ölmüş.
* * *
Biraz sonra ayrıntılar netleşmeye başladı. Rahatsızlandığı zaman yanında sadece
Semranım varmış.
Beni büyük bir korku aldı ve panikledim.
İster misin şimdi Semranım şöyle bir açıklama yapsın:
“Sabah Emin Çölaşan'ın yazısını okudu ve fenalaştı. Ölümünün sorumlusu
Çölaşan'dır!..”
O gün geçti, Semranım böyle bir şey söylemedi. Aradan günler geçti, yine
söylemedi…
Rahatlamıştım!..
Yoksa o suçlamanın altından kalkmam biraz zor olurdu.
* * *
Özal dönemi, vefat ettiği 1993 yılında zaten tamamlanmıştı.
Başbakandı, sonra Cumhurbaşkanı olmuştu…
Ancak tedirgi
17.04.2018 Emn
Çölaşan: 25. ölüm yıldönümünde Turgut Özal – Sözcü Gazetes
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emn-colasan/25-olum-yldonumunde-turgut-ozal-2354914/
3/5
Cumhurbaşkanlığından istifa etmeye ve ANAP'ın başına geçmeye karar
verdiğini yakınlarına söylüyor ve bu sözleri medyada geniş yer buluyordu.
Eğer vefat etmeseydi, sanırım bu söylediklerini yapacaktı.
* * *
Özal dönemi Türkiye'de hırsızlığın, devletin soyulmasının, vurgunların ve
yolsuzlukların tavan yaptığı bir dönemdir.
Bugünkü inanılmaz soygunların, vurgun ve yolsuzlukların, pisliklerin
kaynağı taaa o günlerden gelir.
Sadece bunlar değil, yağcılık, yalakalık, el etek öpmeler de öyledir.
Büyük iş adamlarının “Papatyalar” denilen karıları Semranım'ın önünde diz
çöker, ona en değerli mücevherleri armağan eder ve kocalarına ihale kotarmayı
başarırlardı.
Tohumlar o zaman ekilmiş, giderek artmış ve günümüzde anormal
boyutlara ulaşmıştır.
Onun meşhur sözü halen belleklerden silinmemiştir:
“Benim memurum işimi bilir!”
Geçim sıkıntısı çeken memurları rüşvet almaya teşvik ediyordu.
* * *
Bizler her şeyi mertçe yazdık…
Bence Turgut Özal'a en büyük ihanet, onun vefatından sonra ailesi tarafından
sergilendi.
Aile bireyleri, özellikle Semranım ve Ahmet tutturdular:
“Eceliyle ölmedi, onu zehirlediler!”
Bu saçma sapan, anlamsız ve tutarsız iddialarını yıllarca tekrar etmekten hiç
utanmadılar.
Israr ettiler, adamcağızın mezarını bile açtırıp cesedinden parça aldırdılar…
Peki onlara göre katiller kimdi?
Bir sürü abuk sabuk isimler saydılar…
Yarattıkları büyük tantana tamamen fiyasko idi.
Onu mezarında bile rahat bırakmadılar, kemiklerini sızlattılar.
Matematik hocam küçük askere Allah rahmet eyle



 8) >:(
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus