Elimize e-mail ile ulaşanı bir YOLDAŞIMIZIN YAZISINI aktarıyoz.
Sigaramın Dumanı Sen Olsan Ateşi de Ben...”
Zâhid bu bürûdetle eger dûzaha girsen
Bir lü’le duhan yakmaya ateş bulamazsın
“Ey yüzünden düşenin bin parça olduğu anlayışsız sofu! (Ola ki) bu soğuk yüzünle cehenneme girdin diyelim. Bu soğukluğunla sen cehennemdeki ateşi bile söndürür sigara yakmaya bir ateş bile bırakmazsın.”
Abartılı gibi görünen ancak bir hakikatin altını çizen önemli bir beyit. İnkar edilmez ve de önlenemez çıkışıyla her mekânı kaplayan bir sinsi düşman... Sigara. Nam-ı diğer tütün. Nasıl içileceğini tarife lüzum var mı? Elbette hayır. Büyüklerini modelleyen küçükler, aynı ortamı paylaştıklarından dolayı şöhretşiar-ı âlem olan sigara efendinin bir âyin şeklinde ağza nasıl alınıp ciğerlere bayram havası verildiğini ilmelyakin, aynelyakin ve de hakkalyakin öğreniyorlar. Yasaklar. Ne yasağı? Türkiye’de yasakların çiğnenmek bir o kadar da alay edilmek için ne güzel bir infial sahası olduğunu söylememe gerek yok sanırım. “Parasını el alan dumanını da yel alan” şeyin ne menem bir mükeyyefattan olduğunu maalesef size usulü ile nakledemeyeceğim. Efendim, çünkü bu mereti ağzıma alıp keyfine dahil olmadım hiç. Ama okuduklarımdan ve dinlediklerimden hareketle bahsine iştirak edeceğim.
Tütün bitkisi zahmetli bir uğraştan, yani toplanıp dizilip kurutulduktan ve de denk edildikten sonra fabrikaya getirilir. Tabii artık buna da kota konduğunu hemen söylemekte fayda var. Eskisi gibi çiftçimiz istediği kiloda tütün tesliminden uzaktır vesselam. Fabrikalarda işlenen tütün farklı kalite ve ambalajlama neticesinde kendini pazarda bulur. Rengarenk paketler, içmeyene bile “beni al beni al” albenisiyle gizli mesaj yollar. Zaten sigaraya başlayanların çoğu kanaatimce bu yanılgıya düşerek tiryakilik mesleğine adım atar. Meslek diyorum; çünkü insanların ekserisi(tiryakilerin) bu fiil üzre emekliye ayrılıyor. “Bu var ya bu. Hayatımda o kadar çok darbe yedim, aldatıldım ki. Yalnız bırakıldım, terk edildim. Aranıp sorulmadım; ama beni terk etmeyen tek bir şey vardı: Sigaram. Şimdi sen söyle bakayım: Ben bunu nasıl bırakabilirim.” Evet böyle bir ahde vefa da var insanımızda. Sigara içenlerin tevekkül ve teslimiyeti budur işte. Yıllar yılı dost edindiği sigarasını, can dostunu terk edemez. Etse bile sigarası onu bırakmaz. Hayallerine girer, rüyasına işler.
Zararı bilindiği halde sigaranın bu denli terk edilemez oluşu nedendir? Doktorların telkinlerine rağmen, hastalanıp yatağa düşen ve vücudunun bazı uzuvları kesik onca insanın görüntülenip medya tarafından teşhirine rağmen niçin hâlâ sigara? Sigara kelimesi Farsça’da tonbâkû ile karşılanırken Arapça’da tabaka lafzınca karşılanır. İlginç bir tespit var. Onu nakledelim: Ebced hesabını duymuşsunuzdur. Arap alfabesinde her bir harfin bir rakam değeri vardır. Bu değerler toplanarak bazı tarih ve durumlar üzerine tevil yapılır. Esasında bu ilmî bir çalışmadır onu söylemekte fayda var. Konumuzla ne alakası var. Ben de oraya geliyorum zaten. Allah’ın güzel isimleri var. Onlara esma-i hüsna deniliyor. Bu isimlerden biri de Kavi’dir. Ne demek Kavi? Kuvvet sahibi olan demek. Bu ismin ebced hesabındaki rakam değeri 116 toplamına denktir. İşi getirip fal ve muska kalıbına oturttu diyenler çıkacaktır; ama yok öyle bir şey. Falla muskayla işimiz yok bizim. Doğru olan neyse onu naklediyorum. Tabaka sözü de Arapça sigara anlamına geliyordu ya. Hah işte bu tabaka kelimesinin ebceddeki rakam karşılığı da 116. Bu yüzden sigaranın yeryüzünden kaldırılamayacağını bazı feraset ehli şahıslar söylemişler. İster inanırsınız ister inanmazsınız. Orası size kalmış.
Gerçi zamanımıza kadar Osmanlı toplumu içerisinde getirilen kısıtlama ve yasakların buna engel olamadığını görüyoruz. Hatta başta yasak koyucuların bu yasağı deldiğini okuyoruz ve de duyuyoruz. Osmanlı padişahlarından IV. Murad, 1634 yılında tütünü yasakladığı hâlde kendisinin çubuk tüttürmeye devam ettiği söylenmektedir. Gerçi Sabit
Ağır bahâlara çıksa aceb mi can otudur
Duhanı zâhid-i har sanmasın yaban otudur
Deyip yasağın kıtlığa vurduğu tütünü göklere çıkarırken şairler Sultan Murad’a şikayet oklarını şu fasılda terennüm etmişler:
“Sultan Murad, bizim ağzımızdaki tütün dumanıyla uğraşacağına mazlumların ağzından çıkan ah dumanını dindirsin.”
Sultan bunu duymamıştır muhakkak. Duymuş olsa tarihimize bir ağaç daha dikilmiş olurdu. Birini zaten biliyorsunuz. Şecer-i Vakvak. Bu ne ağacı olurdu? Şecer-i tütünkeş.(Tütün içenlerin asıldığı ağaç)
Tütüne fetva var mı?
Zahirde onun bir bitki olduğuna hükmederek bunca kıyametin niçin koparıldığını torbaya koyup gideceğinizi sanıyorsanız, peşin söyleyeyim yanılıyorsunuz. Yok öyle. Oflu Hoca’ya sorup fetvasını dinlemeden acele trenine atlayıp tütün tarlalarındaki kızları seyretmeye gider misiniz? Yaklaşın bakayım. Az daha, az daha yanaşın. Hah, şimdi soralım Hoca’ya: Hocam, sigara içmek haram mıdır yoksa değil midir? Oflu Hoca, oturduğu yerden şöyle bir doğrulur ve ağzındaki sigarasını iki parmağının arasına sıkıştırır ve der ki:
Tütün çürük olursa,
Lüle kırık olursa,
Çubuk erik olursa,
İçen yörük olursa,
Haramdır!
Tütün Şiraz olursa,
Lüle Burgaz olursa,
Çubuk kiraz olursa,
İçen de Laz olursa,
Helaldir!
Tütüne laf atanın...
Oflu Hoca’nın fetvasından sonra tütünkeşlere bir cesaret gelir mi dersiniz? Aman ha! Bahusus çocuklar, sakın sigaraya yanaşmayın. Onun ne kadar zararlı olduğu üzerindeki resmî uyarıdan anlaşılmıyor mu zaten!
Türk toplumu cömertliğini sigarada bile gösterir. Bir sigara yakan bir adet zehir deposunu yanındakine de ikram eder. Ne incelik değil mi! Nargileye gelince o başka. Onu cebinizden çıkarıp ikram edemiyorsunuz ne yazık ki. Çünkü nargile içmek başlı başına bir ayin tertibatında teşekkül ettirilir ki bu tarikatın salikleri aynı mekanda toplanarak fokurdatma fiilinin cezbesine kapılıp cehrî zikre devam verirler. Bu ortamlarda asıl olan duman değildir. Kokudur. Nargile çekilip de ortaya bir elma kokusu yayılır ki anam anam. Hiç sormayın. Kim demiş sigara zararlı diye. Hem ben sigara içmiyorum ki nargile fokurdatıyorum. Bu durumu size bir Bektaşî’nin ağzından sunayım mı? Cesaretiniz varsa takılın bakayım peşime.
- Erenler, sigaranın bir haramlık davası vardı ne oldu? Sıkı durun sazı Bektaşî dervişi aldı eline. Söyledi de bakalım ne söyledi?
Tütünü biz içeriz biz çekeriz kahrını
Tütüne laf atanın anasını bacısını...!
Tamam erenler, tamam. Biz bir şey demedik, sadece fikrini merak ettik de! Neyse size afiyet olsun. İyi tütün çekmeler efendim.
Sahi yazıya koyduğum başlık nereden gelmişti aklıma? Bir şarkıydı galiba.
“Sigaramın dumanı sen ateşi ben olaydım.”
Hay Allah, yazı biterken mi gelir böyle şeyler insanın aklına. O zaman ben de bir bilmeceyle yazımı bitirmek istiyorum:
Çektikçe kısalan şey nedir?
DSİH-K BASIN BÜROSU