bu kirli savaşın nasıl bitirileceği, bitirilmek istenip istenmediği ayrı bir tartışma konusu olsa gerektir. ben sadece şoven savaş propagandalarına karşı çıkıyorum, "ölecek tabi"lere "vatan sağolsunlar"a "şehitler ölmez"lere o tabutun ardından binlerce kişilik korolar tarafından atılan sloganlara, o atılan sloganlardan sonra herkesin işine gücüne döndüğünde bir fotgrafa bakıp göz yaşı döken anaların acısı üstünden siyaset yapılmasına karşı çıkıyorum... evlatlarını güle oynaya gönderenlere karşı evladlarını göndermek istemeyenlerinde doğal karşılanması gerektiğini, onların vatan haini olmadıklarını söylemek istiyorum... "vicdani ret"tin gelişmiş demokrasilerde artık kanıksandığını, (AB yolunday(mış)ız ya AB mutesebatında da var bu hak) vatan borcunun yalnız eline silah alıp ölüme gitmek olmadığını, anayasanın da bu yoruma müsait olduğunu, isteyenin askere gitmemesinin kabul edilmesi gerektiğini, eğer illa bir askeriye olacak ise bunun PROFESYONEL ASKERİYE olması gerektiğini, 3 ay acemi eğitimi verip hadi dağlara denilen cocukcağızların ancak kolay hedef olmaktan öte bir şey olamayacaklarını, asker olmak isteyene maaşını verip onu istihdam eden bir ordunun olması gerektiğini söylüyorum... yüzbinlerce "kuzu"ya bakmaktansa 30.000 kişiye bakıp modernizasyonunu tamamlamış bir orduya sahip olunabileceğini de söylüyorum... ütopik olarak ordular olmasa, silahlar gömülse, füzeler imha edilse de diyebilirim...
en basit çözüm ise demokrasi...
daha fazla ayrıntılayamam, çünkü bu nihayetinde akademik bir yazı olmadığı için, bundan öte söyleyeceklerim TCK'nun 318. maddesinin 2.fıkrasına tekabül eder "basın-yayın yoluyla halkı askerlikten soğutmak"
o yüzden bu kadar diyebiliyorum...