İngiliz Kraliyet Akademisi’ni kuranlar, ilk bilim adamları ama aynı zamanda son büyücülerdi. Ashmole Rozikrüsyen bir cemiyetin üyesiydi ve astroloji ile de meşguldu; Newton Rozikrüsyenler’in simya metotlarını tetkik ediyordu, haklarında yazılar yazdı, Hooke örümcek ve ünikorn boynuzları ile büyü deneyleri yapıyordu...
Celil Layiktez
1660 yılında İngiltere kanlı bir iç harpten yeni çıkıyordu. Oliver Cromwell’in ölümünden sonra, kraldan demokrasi yönünde önemli vaatler alınarak sürgünden geri getirilmesi kararı yeni bir iç savaşı önledi. Bu kaoslu Restorasyon döneminde Royal Society (Kraliyet Bilimler Akademisi) kuruldu. Tarihçi Arthur Bryant 2. Charles’in deneysel fiziğe merakı nedeniyle Royal Society’nin kuruluşunu teşvik ettiğini şöyle yazar:
Kral soyut dinsel dogmalardan hoşlanmayarak, kendi sağ duyusuna güvenir ve deneysel fiziğe inanırdı. Restorasyon’dan kısa bir süre sonra Royal Society Graham College’de kuruldu ve Kral bu yeni cemiyetin ilk hamisi oldu. Cemiyetin üyeleri bir büyü denemesinde ünikorn boynuzlarından oluşturulan bir dairenin içine bir örümcek koyduklarında, yüzyılların boş inançlarına itibar etmeyen örümcek dairenin dışına kolaylıkla çıkabilince, çok önemli bir hamle atılmış oldu. Bu deney cemiyetin tersimatında yazılıdır.
Cemiyetin kurucuları Kilise’nin Tanrı ve ruh üzerindeki dogmalarını kabul ederek, geri kalan her şeyi sorgulamakla, inanç sorununu halletmişlerdi. Ancak, bu düşünceler bir günde ortaya çıkmış olamazdı. Engizisyonun zulmüne uğramaktan çekinen bilim adamları serbestlik anına kadar gizlenmeyi yeğleyerek “Invisible College” adında bir gizli bilim cemiyeti kurdular. Bu cemiyet sonradan Royal Society’ye dönüştü.
R.S.’nin kurucuları büyüyü tümüyle reddedip “Papa’nın mucizelerini” batıl itikat delili olarak kabul ediyorlardı.
Nasıl olmuş da gelişmekte olan bu düşünceler kimsenin dikkatini çekmemişti? Restorasyonun ilk haftalarında bilimsel metot nasıl aniden parlayarak dinsel inancın dogmalarından ve tutucu batıl inançlardan silkinerek kurtulabilmişti?
17. yüzyılda dinde devrim yaşanıyordu. Son on üç yüzyılda Kilise, teolojinin desteği ile emperyalist bir inanç yumağı oluşturmuştu. Emperyal gücünü kaybetmemek için, Kilise teolojisini korumaya mecburdu. Dogmaların zedelenmemesi için rahipler özel tartışma metotlarında eğitim görürlerdi. Tüm üniversiteler Kilisenin kontrolündeydi, ders müfredatı dahi Kilise tarafından tespit edilirdi.
15. yüzyılda Floransa’lı Cosimo de Medici, Egnatio Danti adında bir genç mimardan Paskalya yortusunun (gün dönümü) tarihini tespit edebilecek bir rasathane inşa etmesini istedi. Mimar tepesinde bir yuvarlak deliği olan bir kubbe inşa etti, güneşten gelen ışık huzmesi yerdeki bir skalanın üzerine düşüyordu. Bu gözlemlerin sayesinde güneşin dünyanın etrafında mükemmel bir daire üzerinde dönmediği anlaşıldı. Kışın, yaz aylarına göre güneş ufuğa daha yakın olunca, ışık deliğe yandan geliyor ve güneşin skala üzerine yansıyan şekli daireden elipse dönüşüyordu. Oysa, dogmaya göre Tanrı’nın yaradılışı mükemmeldi ve güneş mutlaka mükemmel bir daire üzerinde hareket etmeliydi. Egnatio Danti, Engizisyon’un pençesine düştü, keşfinin yazılması, anlatılması yasaklandı.
Galileo’nun Pisa Kulesi’nin tepesinden muhtelif objeleri atarak
gerçekleştirdiği yer çekimi deneylerinin sonunda, aynı ağırlıkta olan ama şekilleri ve hacimleri değişik objelerin aynı hızla düştüklerine dair geliştirdiği teori Engizisyon teologları tarafından
reddedildi.
Copernicus’un düşünceleri Kilise ve Aristo öğretileri ile çelişiyordu. 1616’da Copernicus’un kitapları yasaklandı, Copernicus’un düşüncelerini geliştiren Galileo da Engizisyon mahkemesi tarafından bu defa tutuklandı, idam cezası ömür boyu hapse çevrildi ve Galileo, nispeten rahat da olsa, ömrünü hapishane şartlarında tamamladı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Netice olarak, teolojik argümanlarla deneysel fizik sonuçları tartışılmış, dogmaya uymayanlar yasaklanmış, araştırmacılar Engizisyon tarafından yargılanmıştı.
Bu olaylardan sonra Katolik ülkelerde bilim adamları sindiler. Oysa, İngiltere’de, bilim yüceltildi. Francis Bacon (1561 – 1626) deneylerden prensiplere gidilmesi gerektiğini savunuyor ve böylece deneysel mekanik bilimlerinin yolunu açıyordu.
Royal Society’nin öncüsü gizli cemiyet:
Invisible College
Sir Francis Bacon
Kısaca Lord Bacon, İngiliz devlet adamı, filozof, yazar, 22 Ocak 1561’de Londra’da doğdu ve 9 Nisan 1626’da öldü. Bacon bir keşfin bilimsel olabilmesi için yalnızca gerçekçi gözlem ve deneylere dayanması gerektiğini, teorinin gözlemden önce değil, ancak sonra geliştirilebileceğini ifade eden ilk filozoftur. Bilim adamı ilk önce gözlemlemeli, peşinden deneylerini yapmalı, sonra da teorisini geliştirmelidir. Bilimsel düşünce tarzı, yola çıkarken “tabula rasa” (peşin fikirlerden tümüyle arınmış, üstü boş masa) olmalıdır. Eserleri arasında New Atlantis Hürmasonluk’la olan bağlarını sergiliyor. 1627’de yayımlanan bu kitabında, yazar ideal bir devlet tarif ediyor. Bu ideal devlette Solomon’s House (Süleyman’ın Sarayı) veya College of Six Days’ Works (Altı Günlük Mesainin Koleji – yani Tanrı’nın altı günde yarattığı dünyanın araştırılması Koleji) adı verilen ve bilim adamlarının bir araya gelerek Doğa’yı araştırdıkları bir mekân tarif edilmekte. Bilim adamları bir ıssız adada kurulan bu sarayda dünyanın dertlerinden (din ve politika) uzakta yaşayarak kendilerini bilime adamaktadır. Solomon’s House, Royal Society’ye ilham veren ütopyadır. R.S.’de ele alınacak konular ise Bacon’un “Novum Organum” kitabında yer alır. Bacon bu kitabın bir nüshasını, hamisi Mason Kral 6. James’e gönderdi. 6. James’in İskoçya’da Scoon and Perth Locası’nda 1601 yılında tekris edildiğini tersimatlardan biliyoruz.
6. James sonradan İngiltere Kralı olunca, 1. James unvanını aldı. Novum Organum’un kapağını iki sütun arasından denize açılan bir gemi (bilgi gemisi) resmi süslüyor.
10 Ekim 1667’de R.S. üyelerinden Thomas Spratt’ın R.S.’ye sunduğu kuruluş tarihçesinin kapak gravürünü gene R.S. üyesi mikroskop ve teleskop mercekleri üreticisi John Evelyn yapmıştı. Robert Lomas “Freemasonry and the Birth of Modern Science” kitabının 71 – 73 sayfalarında bu kapağı şöyle anlatıyor:
“Arka plandaki üstü kubbeli pencereden Gresham Kolej gözüküyor. Işık oradan geldiği için pencerenin Doğu’da olduğu anlaşılıyor. Kubbeyi iki sütun üzerinde duran yaylı kiriş taşıyor, kilit taşının üzerini, Kral 2. Charles’ın cemiyete uygun gördüğü amblem süslüyor. Döşeme siyah beyaz karelerden oluşuyor. Sol tarafta bilimlerin kütüphanesi, kraliyet asasının üzerinde durduğu diploma, duvarlarda dört pergel, üç gönye ve iki şakul, odanın ortasında bir teleskop, bir gemi saati ve iki küre duruyor (teleskop, saat ve yer küresi ile gök küresi R.S. üyelerinin önemli bir uğraşı olan açık denizlerde boylamın tespiti hakkındaki araştırmalarını remzediyor). Doğuda, kilit taşının altında ve siyah beyaz döşemenin ortasında 2. Charles’ın büstü, solunda R.S.’nin başkanı William Brouncker sütunların üzerindeki yazıyı parmağıyla işaretliyor. Charles’ın sağında da Francis Bacon oturuyor.....”
Üniversitede İstatistik Kürsüsü Profesörü Robert Lomas, istatistiki olarak bu kadar çok masonik sembolün bir arada bulunmasının tesadüf olamayacağını, kaldı ki Mason İskoçya Kralı 6. James’in (sonradan İngiltere Kralı 1. James) himayesinde yaşamış Francis Bacon’un, R.S. üyelerinden Ashmole, Alexander Bruce, Sir Robert Moray ve Sir Christopher Wren’in hatıratlarından ve tersimatlardan mason olduklarını kesinlikle biliyoruz diyor. Ayrıca, cemiyetin tüm diğer üyelerinin de Mason olma ihtimali yüksek, zira bu denli değişik muhitlerden, sosyal katmanlardan gelen, karşıt dinsel ve politik inançlara sahip kişiler, ancak Mason Locaları’nda tanışmış olabilirler. Resimde gözüken üç kişinin de yerleri sembolizma dolu: Charles’ın büstü Doğuda, o Üstadı Muhterem, doğan güneşin ışınları onu aydınlatıyor; o tarihteki R.S. Başkanı Brouncker 1. Nazır pozisyonunda, Sir Francis Bacon da Bir Önceki Üstad-ı Muhterem koltuğunda oturuyor.
Sir Robert Boyle
1627’de doğdu, 1691’de öldü. Otto von Guericke’nin icadı hava pompasını geliştirdi ve vakum denemeleri ile canlıların teneffüsü ve ateşin yanması için havanın gerektiğini tespit etti; Boyle gazların sıkıştırılabilirliğine dair kendi adını taşıyan fizik yasasının da mucididir.
Ekim 1644’de Boyle Paris’te yaşayan hocası Isaac Marcombe’e yazdığı mektuplarda Invisible College’den bahseder. Cemiyetin üyeleri için bir masonik tabir olan “cornerstone” (temel taşı) ifadesini kullanır. Invisible College’in üyeleri “felsefe kolejinin ilkelerine göre doğa felsefesini ve mekanizmalarını araştırmak üzere” muntazaman toplanırlar. Samuel Hartlib’e yazdığı bir mektupta kendi masonik terminolojimize uygun terkipler kullanır: “Kolejinizin inşaatında bir kaç taş döşemek isteyen en mütevazı işçiye de değer verdiğinizden....” Boyle’un yazışmalarının çoğunda bunlara benzer masonik terminolojiye sahip mesajlar olmakla beraber tekrisine dair bir kayıt bulunamamıştır.
• R.S.’nin ilk tarihçesini yazan Spratt’a göre Cromwell’in kızkardeşi ile evli matematikçi John Wilkins’in Oxford’daki evinde 1648 ile 1659 arasında bilim adamları muntazaman toplanırlardı.
• R.S. kurucu üyelerinden Matematikçi Dr. John Wallis iç savaşta Cromwell için şifreler geliştirmiş, ele geçen kralcıların şifreli evraklarını çözmekte büyük yararlar göstermişti. 1678’de yayımladığı bir kitapçıkta, Invisible College’le ilgili olarak Wallis şöyle yazıyordu: “....doğal felsefe ve özellikle Yeni Felsefe veya Deneysel Felsefe tabir ettikleri beşeri bilimin diğer yönlerine merak sarmış değerli kişilerle tanışma fırsatım oldu. Londra’da, belirli gün ve saatlerde devam mecburiyeti olan muntazam toplantılar tertip ediliyordu, deneylerin masrafını karşılamak üzere üyelerden haftalık aidat tahsil ediliyor ve toplantılara katılamayanlardan para cezaları kesiliyordu..... Toplantılarımızda teoloji ve devlet işlerini tartışmıyor, yalnızca felsefî konulara eğiliyorduk...”
Wallis de yazılarında, Boyle’un yaptığı gibi, sık sık masonik terminoloji kullanıyordu.
Sir Isaac Newton
17. yy sonları ile 18. yy başında Kıta Avrupa’sında Aydınlanmaya ivme kazandıran dahi bilim adamı. John Wallis’in matematik bilimindeki buluşları, R.S. üyesi Newton’un kalkülüs metotlarını geliştirmesine imkân tanımıştı. Newton, Wallis’ten bahsederken, R.S.’de “devlerin omuzlarına çıktık” diyordu.
Royal Society’nin üyelerinden matematikçi ve fizikçi Sir Isaac Newton (1643 – 1727) sonsuz bir bilimsel merak sahibiydi, optik biliminde ve matematiksel metotta önemli buluşlarda bulundu (Leibnitz ile eş zamanda, ama birbirinden habersiz olarak entegral matematiği “kalkülüs” metodunu keşfetti). Ancak, Newton’un bilime en büyük hizmeti Copernicus’un başlattığı devrimi tamamlamak oldu. Denemeler ve matematik sayesinde evrende geçerli mekanik kuralları tesbit etti. Newton’un teorisine göre evreni üç ayrı mekanik hareket yasası ile yer çekimi yerinde tutmaktadır. Newton’cu fizik 20. yy.a kadar bilimsel anlayışın esası oldu. Günümüzde dahi, ışık hızında seyreden partiküller fiziği ile atomdan küçük boyutlarda vuku bulan fenomenler dışında, Newton fiziği geçerliliğini korumaktadır.
Masonluk katalizör oldu
İşte, böyle bir ortamda, Londra’da bir grup bilim adamı doğanın mekanizmalarını denemek üzere, ilerici, Mason Kral 2. Charles’ın himayesinde, batıl ile mücadele yeni deneysel fizik felsefesini halka yayacak bir cemiyet kurma kararını aldılar. Parlamentonun çıkardığı yeni yasalarla korku gitmiş, gizlilik mecburiyetinden kurtuluşla, suyun yüzüne çıkma zamanı gelmişti. Dogmaların aralarında kısır tartışmalara meydan vermesini önlemek amacıyla da, politika ve din tartışmalarını yasakladılar. Bu karardan modern deneysel bilim doğdu.
28 Kasım 1660 Çarşamba günü on iki bilim adamı Gresham College’de geometri hocasının odasında toplandılar, onları bir araya getiren, kralın tahta çıkmasında büyük hizmeti geçen Sir Robert Moray oldu. Kral 2. Charles’ın tahta geçtikten sonra ilk icraatı, babasını idam ettirmiş olan Cromwell’in cesedini mezarından çıkartıp vücudunu parçalatmak ve başını bir direğe geçirterek halka teşhir etmek olmuştu. Bu kin birikimine rağmen, Kral’ın himayesindeki Royal Society, kuruluş oturumunun başkanı olarak, Cromwell’in kızkardeşinin dul kocası, koyu cumhuriyetçi, matematikçi Rahip John Wilkins’i seçti. Din ile politika tartışmaları yasaklanınca bu 12 bilim adamı ve sonradan onlara katılanlar huzur içinde salt bilimsel tartışmalara kendilerini adayabildiler. Royal Society günümüzde prestijini korumaya devam etmektedir.
Peki, R.S.’yi kuran değişik inanç ve politik görüşlü, kimi zengin, kimi yoksul bu 12 idealist bilim adamı nasıl bir araya gelebilmişti?
Cromwell’in iktidar döneminde, Operatif Mason Locaları’na üye olarak kabul edilmiş bilim adamları Mason Locaları’nın gizliliğinde toplanabiliyor ve birbirlerini tanıma fırsatını elde ediyorlardı. 1642 yılında bu kişiler, Sir Francis Bacon’un düşüncelerinin etkisinde, yukarıda gördüğümüz şekilde, Invisible College adında, sonradan Royal Society’ye dönüştürülecek bir kuruluş gerçekleştirmişlerdi. Masonluk katalizör olmuştu.
Strict Observance Riti
Altengrokau (Silezya) Baronu Karl Gothelf, “Stricte Observance Templière” Ritini kurdu. Baron Hund Ocak 1742’de Frankfurt’ta bir Locada tekris edildi. 1752’de Stuart Hanedanı’ndan Charles-Edouard Stuart kendisine Tampliye Masonluğu’nun sırlarını vermiş. 1764 öncesi Hund Unwerden’de bir Loca ve Droysich’de bir Şapitr kurdu; kendini Tampliye Masonluğu’nun bölge başkanı ilân ederek “Carolus Eques ab Ense” unvanını aldı. 1764 yılında Kohlo Konvanı’nda Stricte Observance, “Régime Ecossais Rectifié” adını aldı.
Rit yedi dereceden oluşuyordu: 1. Çırak; 2. Kalfa; 3. Üstat; 4. İskoç Üstadı; 5. Acemi; 6. Tampliye; 7. Bilge Şövalye .
Rit’in yaratıcısı Baron von Hund’un sistemine ve efsanesine göre, Tampliyeler’in Büyük Üstadı Jacques de Molay’ın ölümü üzerine, Auvergne Bölge Büyük Üstadı Pierre d’Aumont, iki Kumandan (Commander) ve beş Şövalye ile, Operatif Mason kisvesinde, İskoçya’ya sığındı. Orada, Büyük Kumandan (Grand Commander) George Harris ve Şövalyeleri ile tanışarak, Tampliye tarikatını devam ettirmeye karar verdi.
Şövalyeler aforozun neden olduğu takipten kurtulmak üzere, 1313 yılında Aziz Yuhana günü toplanan Şapitr’de, Hürmason olmaya karar verdiler. 1361’de Tampliyeler’in Büyük Üstadı tarikatın merkezini Eski Aberdeen kentine götürdü ve o tarihten itibaren, Hürmasonluk kisvesi altında, Fransa, Almanya, İspanya ve Portekiz’de hızla yayıldı.
Bu olaylar “Strict Observance” Riti derecelerinin ana konularıdır. Diğer konular ise, ilm-i simya, sihir ve benzer batıl uygulamalarla ilgiliydi. Ana doktrinlerine göre, her Mason aslında bir Tampliye Şövalyesi’ydi. Sözde “Gizli Yöneticiler’in”, inisiye olanlara saklı ezoterik sırlar ileteceklerine dair inanış, Rit’in sonunun başlangıcı oldu. Tabidir ki hiç bir zaman böyle bir sır verilemedi, “Gizli Yönetici” olduğunu iddia edip şövalyeleri 1763’te dolandıran Johnson’u (asıl adı Becker veya Leucht idi) takiben, 1775 yılında Fransız Gugumos Kontu da şövalyeleri tekrar dolandırınca kopan skandal üzerine, zaten 1764 Kohlo Konvanı’nda bölünen rit dağıldı. Bu arada Zinnendorf Kontu benzer mitlerle İsveç Riti’ni kurdu.