Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: SUMER'ler  (Okunma sayısı 16020 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 27, 2008, 10:25:24 ös
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Uygarlığımızın kökleri, yaklaşık 5 bin yıl önce çivi yazısını icat eden Sümerlilere dayanmaktadır. Ünlü bir tarihçinin dediği gibi ”Tarih Sümerle başlar”.

Asur ve Babil’in yazıtları, Sümer kayıtlarından çok daha önce deşifre edilmiş olduğundan, uzun bir süre boyunca ilk kanunların, M.Ö. 1900 civarında Babil kralı Hammurabi tarafından bir araya getirilip yürürlüğe konduğuna inanılmıştı. Ama Sümer uygarlığı ortaya çıktıkça, bir kanun sistemi, toplumsal düzen kavramı ve adaletin adilce uygulanması konusundaki “ilkler”in Sümerlilere ait olduğu da ortaya çıkmıştır. Elde edilen buluntulara göre ilk Sümerce yazılı kanun kitabı, yeni Sümer devrini ve üçüncü Ur sülalesini başlatan Urnammu tarafından kaleme aldırılmıştır. Ve ne kadar ilginçtir ki Sümer kanunları, daha sonraları ortaya çıkan diğer uluslar tarafından da kullanılmaya devam edilmiştir.

Musa’nın kanununda bulunan anaya babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin gibi kurallar çok daha önce hazırlanmış olan Sümer kanununda da aynen yer almaktadır. Sanki her ikisi de aynı kaynaktan alınmış gibi. Ancak, Sümer kanunlarının daha insancıl olduğunu görüyoruz; yani göze göz, dişe diş cezalar mevcut değil.

Sümerlilerin uygarlığa en büyük katkıları, dillerini ifade edebildikleri bir yazı sistemi icat etmeleri ve okullar açarak köklü bir eğitim sistemi geliştirmiş olmalarıdır. Başlangıçta taşlar üzerine resim şeklinde uygulanan yazı türü, daha sonra yumuşak kil tabletler üzerine aktarılmış ve değişikliğe uğrayarak “Çivi Yazısı” dediğimiz şeklini almıştır. Bir yüksek uygarlığın ortaya çıkabilmesi için şart olan yazının icadı ve gelişimine ek olarak, Sümerliler matbaayı da icat etmişlerdi, hem de Johann Gutenberg’in matbaayı “icat etmesinden” binlerce yıl önce… Sümerli katipler çeşitli piktografik işaretlerin hazır “tipo”larını yapmışlar ve bunları şimdi bizim ıstampayı kullandığımız gibi, ıslak kil üstüne istenen işaret sıralamasını bastırmak için kullanmışlardı. Ayrıca bugün kullanılmakta olan rotatif baskı makinalarının ilk tipi olan silindirik mühürleri de icat etmişlerdi.

Sümer’i teknolojik anlamda üstün yapan özelliklerden birisi, zift ve asfalttı biliyor ve kullanıyor olmalarıydı. Örneğin Sümer dilinde bu ürünler için kullanılan kelimelerden birisi olan ve “tutuşan taşlar” anlamına gelen “napatu”, bugün kullanmakta olduğumuz “naphta” kelimesinin köküdür. Bu ürünler, Mezopotamya’nın birçok yerinde doğal olarak toprak yüzeyine sızmaktaydı. Petrol ürünlerinin teknolojik kullanımının M.Ö. 3500’lerde Sümer’de başladığı tahmin edilmektedir.

Mezopotamya mezarlarında bulunan bazı iskeletler, beyin ameliyatlarının tartışılmaz işaretlerini taşımaktadırlar. Kısmen kırılmış tıbbi bir metin “bir adamın gözünü kapayan gölgenin” cerrahi yolla çıkartılmasından söz eder; muhtemelen bu bir katarakt ile ilgili operasyondur. Radyoaktif maddelerin bilindiği ve belirli hastalıkları tedavi etmek üzere kullanıldığı, Sümer uygarlığının ilk zamanlarına ait bir silindir mühür üstünde resmedilen bir tıbbi tedavi sahnesi sayesinde kesin biçimde anlaşılmaktadır.  Şüpheye yer bırakmayacak biçimde, özel bir yatakta yatan bir adam görülmektedir. Yüzü bir maske ile korunmakta ve bir tür ışınıma maruz bırakılmaktadır. 

Sümer yapılarında kullanılan tuğla - kerpiç, evlere künklerle getirilen suyolları, lağım sistemi, örneklerinin ilk türleridir. Uygarlığımızın en önemli icatlarından biri olan tekerlek, yine 5 bin yıl öncesine ait Ur kral mezarlarında bulunan bir arabada ve birçok kabartmada görülmüştür.

Sümerliler, gökyüzünü incelemiş ve burçları saptamışlar, daha da ileriye giderek astrolojinin temelini kurmuşlardır.
Ayın hareketlerine göre seneyi 30’ar günlük 12 aya bölmüşlerdir. Güneş sistemine göre her yıl artan 10 günü toplayarak üçyılda bir seneyi 13 ay yapmışlardır. Ayları haftalara bölmüşler ve hafta içinde bir günü dinlenmeye ayırmışlardır. Sümer okul tabletlerine göre, çalışılan 6 günün ardından 7. günde dinleniliyordu. 1780’e dek ve ondan önceki yüzyıllar boyu, insanlar güneş sistemimizde yedi üye olduğuna inanmışlardı; Güneş, Merkür, Venüs, Ay, Mars, Jüpiter ve Satürn. Tüm bu gök cisimlerinin, üstünde Tanrı’nın en önemli eseri olan insanın bulunduğu Dünya’nın etrafında döndüğüne inanılmaktaydı. Bu görüşün kaynağı M.S. 2.yy’da İskenderiye’de yaşayan gökbilimci Ptoleme’ye dayanır. Ptolemeci astronomi, 1.300 yıldan fazla hüküm sürmüştür, ta ki Modern Astronominin babası sayılan Kopernik, Güneş’i merkeze koyana dek. Ancak kilisenin gazabına uğrayacağından korkan Kopernik,  Dünya’yı merkeze koyan görüşe karşı çıkan çalışmalarını, ancak 1543’de ölüm döşeğindeyken yayınlayabilmiştir. Aslında Kopernik’ten binlerce yıl önce gökbilimcilerin gezegenleri Güneş’ten başlayarak doğru sırada sayabilmeleri ve o eski dönemlerde çok daha fazla şey biliyor olmaları, sürekli olarak geliştiğini öne sürdüğümüz bir uygarlık anlayışı için oldukça ilginç bir tezat oluşturan durumdur. Öyle ki kadim gökbilimciler sadece dünyanın bir küre olduğunu bilmekle kalmıyorlar, aynı zamanda örneğin 2.000 yıldan fazla bir gözlem zamanı gerektiren gökcisimleri, burç takımyıldızı hareketlerini de ayrıntıları ile biliyorlardı. Aslında bugün bildiklerimizin dahi ötesini biliyorlardı.

M.Ö. 1.yy’da tarihçi Diodorus Sirculus, Mezapotamya astronomisinin kesinliğini onaylar ve Kaldelilerin gezegenleri adlandırmış olduklarını ve Güneş merkezli bir sisteme inandıklarını ortaya koyar. Sümer formüllerine ve geleneklerine bağlı olarak çalışmalarını yürüten Asur ve Babilliler, gökcisimlerinin gelecekteki konumlarını sıralayan ve tahmin eden tablolar kullanıyorlardı. Demek ki Grek dahil o ve sonraki döneme ait astronomi bilgisinin kaynağı Kalde’dir. Kadim dünyanın her yerinde nesiller boyunca “Kaldeli” adının “Yıldız Gözleyen” yani gökbilimci anlamına gelmesi de başka ilginç bir hususdur. Prof. George Sarton’un ortaya koydukları,  Prof. Neugebauer tarafından daha da ileriye götürülmüştür. Ona göre bu tablolar, kullanıcıların müdahale etmelerine gerek bırakmayacak detay ve kesinlikte açıklamalara sahiptir. Neugebauer bu çalışmalarına dayanarak şu sonuca varmıştır; “işlem metinlerinde anlamları kısmen bilinse de okunuşları hiç bilinmeyen çok sayıda teknik terimle karşılaşırız”. Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki “birileri”, Babillilerden çok önceleri çok daha üstün bir astronomi ve matematik bilgisine sahipti.

Sümerliler, matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Okullarında kullanılan çarpım tabloları ve Yunanlı Pisagor’a mal edilen ünlü teoremi Sümer’den kalan tabletler üzerinde bulunduğunda, bu bilim dünyasını oldukça çok şaşırtmıştı.

Tanrılar, soy kütükleri ve bu konudaki hikayeler ile ilgili olarak, bu güne kadar Sümerlilerin bıraktıklarından daha eski kayıtlar, hiçbir yerde bulunamamıştır. Sümer dini çok-tanrılı bir dindi. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri bulunan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi onların da çocukları, eşlerinden oluşan aileleri vardı. Tüm tanrılar bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Her biri bir gök cismi ile sembolize edilen 12 büyük tanrının oluşturduğu bir İlahlar Meclisi tarafından yönetilirlerdi. Baş Tanrı AN idi. Babil ve Asur metinlerinde ANU olarak geçmektedir. Anu, tanrıların büyük babası ve kralıdır.  Mekanı ve krallığının merkezi ise göklerdeydi. Sümerler Anu’yu bir yıldız ile sembolize ediyorlardı. Kanatlı bir küre ise Anu’nun evini, yani 12. gezegeni sembolize eder. 

Tanrıların, ihtiyaç duyduklarında danışmak veya meclis toplantılarına katılmak için gittikleri yer ANU’nun bu mekanı idi. Sayısız metin Anu’nun sarayının büyük giriş kapısını Hakikat Ağacı ile Hayat Ağacı tanrılarının koruduğunu anlatır. Üzerinde düşünüldüğünde Yaşam ve Hakikat’in evrendeki en önemli iki temel öğe olduğu anlaşılacaktır. Hangi şey bu ikisinden daha kapsamlı ve önemli olabilir ki!

Sümeriloji dalında dünyaca ünlü bir uzman olan Sayın Muazzez İlmiye Çığ, “Kuran - İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni” isimli kitabında, Sümerliler tarafından 1500 kadar Tanrı adının listelenmiş olduğunu belirtiyor.

Sümer'ler hakkında bu bilgileri aktardıktan sonra, halen Türkçe'de kullanılan yaklaşık 600-700 kelimenin Sümerce ile aynı olduğu bilinmektedir. 
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Eylül 27, 2008, 10:34:03 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Syn:Dino
paylaşımınız için teşekkürler, nacizane bir ek. Anadolu Kelimesi'nin kelime kökeninin, Anu'dan türediği belirtilir, araştırılma yapılması gereken bir konu gibi göründü bana, bu kelime hakkında kaynak ve bilgi verebilecek olan varsa, lütfen katılsın..

Saygılarımla.


Eylül 27, 2008, 10:48:43 ös
Yanıtla #2
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Akasya,

Konuyu acmak istememin nedeni, bu konunun beni oldukca cekmesi ve inceliyor olmam. Daha bir cok bilgi var elimde ama dikkat ettiyseniz, sadece Sumer'ler hakkinda kabaca bir bilgi yazdim. Sizin gibi degerli yorumculardan gelecek ek bilgilerden de ben de yararlanacagim. Bu konu, Sumer-Turk akrabaligina, Turklerin aslinda 1071'den once Anadolu'da olduklarina, hatta belki tarihin yeniden yazilmasina neden olacak kadar derindir. Bilindigi gibi, tarih bati tarafindan yazilmistir ve yanli yazilmistir. Neyse...

Sumerce ile Turkce arasindaki baglanti, yadsinamayacak kadar yakindir. Yine bu forumun bir konu basligi altinda buldugum benzer kelimeleri siralarsak gorecegiz ki, yazilis, telafuz ve anlam olarak farkli olmayan bir yapi var onumuzde. Oyleyse, iki toplum arasinda 3500-4000 yil olmasina ragmen nasil oluyorda dil icinde bu kadar benzerlikler bulunabiliyor???

ad (adda) ........ ata
ilu ............ ulumak
izi .............. isi
e ............. ev
kiya .......... kiyi
egi ........... ece (prenses)
es ............ esmek
ku ............. koymak
ku (gümüs) ... kuyumcu (gümüsle ugrasan)
gisku ........... sisko
dim (dik duran) ...... dimdik
de ................ demek
duru ................ durmak
kusu ................ kosmak
güles (gülen adam) .... güles, gülenç
ara (ir) (yürümek) ... aralasmak, irilmek
bur (delik) .... burgu (delik açan alet)
bal ............ balta
bar ................ parlamak
udun (firin) ... otun (ayrica firinda yakilan: odun)
us (akil) .............. us
ib ................. ip
alim (kuvvetli,yüksek) ......... alimli
tukul (dost) ..... tohul
tam (safakvakti) ........... tan
ulu (muhtesem, yüce) ..... ulu-ulug
Bugin (göl).... Buget (biriktirilmis su, Anadolu)
A-na ? ....... Ne ? (Anadolu'da hayret ifadesi:Aney!..)
Bur ................ Bardak
Buy, bun ............... Boyun
Bu ............... Bulak (çesme)
Bab ................. Baba
Azag (mukaddes)........ Izgi, edgü (Eski Türkçe)
Gig (zayif) .........Ig, yig (hasta, Eski Türkçe)
Ud ( gün, zaman).......... Id, öd (zaman, Eski Türkçe)
Zak (taraf) ............. Yak (yakin)
Gup, kup (gitmek).......... Kopmak (kosup gitmek, Anadolu)
Gim ? Kim ? ................ Kim ?
Ama (ana) ........... Aba (Anadolu’da)
Gis (odun) .......... Yis (Orhun Türkçesi)
Gar (isik) ......... Yaruk (Eski Türkçe)
Gen (kadin hizmetçi) ...... Kün (cariye,Orhun’dan)
Tag ............... Deg(mek)
Ug, uku (halk) ......... Ugus (kavim)
Vur, vir (sarki söylemek) ....... Yirlamak, irlamak
Ur(u), ir (erkek) ......... Er, ir (Uygurca : uri)
Gir (ates) ............ Kor
Udun (ates) ........ Od, ot, odun (ateste yanan)
Dingir ........Tengri (Eski Türkçe), TANRI, (Kumanca : dingir)
Dagal (genis olmak) ........... Dagilmak

Saygi ve Sevgilerimle,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Eylül 28, 2008, 03:17:11 öö
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Sümerce ve Altayik diller arasında bir bağlantı olduğunu ben de düşünüyorum. Malesef etimolojiye olan merakımın her zaman amatörce kalacak olması sebebiyle bu zor konu üzerine gerçekten sağlıklı bilgiler vermem çok zor. Yine de bazı hususlarda fikrimi belirtmek isterim.

1-) Tarih'in Sümer'de başlaması şu an elimizde olan bilgi sebebiyle varılan bir yargıdır. Tarih'in M.Ö. 4000'lere kadar gidiyor olması sizin de takdir edebileceğiniz üzere çok kısa bir zaman zarfını gösterir. Arkeoloji'nin ya da genel olarak Tarih Bilimi'nin tüm yararlandığı bilim dallarının (nümizmatik, kartoğrafya, coğrafya, etimoloji vs.) zamanla çok daha sağlıklı metotlarla gelişmesiyle beraber elimizdeki bilgiler de şüphesiz ki artacak ve bize yeni keşifler sunacaktır. Bu sebepten ben Sümer medeniyetinin sadece unutulmuş tarihin zar zor hatırlanan son noktası olduğunu düşünüyorum.

2-) Sümerce, genel kabul gören bir kanıya göre Altayik bir dil değildir. İzole diller sınıfına girer. Malesef ben de bu dilin grameri konusunda yeteri bilgiye sahip değilim. Mesela Gılgameş kelimesi korkunç Türkik bir kelime gibidir. Yine bir Sümer şehir devleti olan Uruk kelimesi Türkçe'de "Boy"un bir büyüğüne verilen isimdir. Fakat bir dili dil yapan, kelimelerden çok gramerdir.

3-) Yukarıda da söylediğim gibi etimolojiye olan naçizane ilgimden ötürü bazı kelimelere ufak eklemeler yapmak isterim.

Ad (adda) kelimesi, Türkçe'de "ata" kelimesinin karşılığı diyorsunuz. Fakat 4.-5. yy.'da Gotların konuştuğu dilde "baba" kelimesinin karşılığı "atta"dır. Bu kelime Sümerce'de ki eş anlamlısına daha uygun gibi geliyor bana. Zira Türkçe'nin geleneksel sert yapısı "ata" kelimesinin değişmesine ve değiştirilmesine kolay kolay olanak vermez, fakat Gotça gibi Cermenik dillerde bu değişim olabilir. Bu kelimeyle ilgili olarak bir zamanlar "Attila"nın adının Gotça'da bir sevgi ve saygı sözcüğü olan "Babacık" kelimesinden geldiği iddiası vardı. Benim katıldığım bir teori değildir.

"Ku" kelimesi "gümüş" anlamına geliyorsa bile, "kuyumcu" kelimesinin kökeni olan "kuyum" gümüş demek değildir. "Kuyum", "döküm" demektir ve takdir edebileceğiniz üzere büyük ihtimalle "kuymak" fiili, "metal dökümü" anlamında kullanılmıştır bir zamanlar. Bence "ku" kelimesi, direkt olarak Türkçe'deki "gümüş"le alakalı olabilir. Eskiden Türkçe'de çokça kullanılan bir suffixtir çünkü -mış, -muş. "K"nin "G"ye dönmesi de daha çok Orta Doğu'ya göç etmiş Türk boylarında görülür, "Kök-Gök, Köl-Göl" gibi. Bu durumda kelimenin orijinali "kümüş" olabilir. Buradaki "-müş" bana kalırsa kesinlikle bir sonektir. Sümerce'de anladığım kadarıyla "mastar" ekinin de "u" olması gibi bir durum var. Bize de kelimenin kökeni "kü" olarak kalır.

"Ece" kelimesi Türkçe'de "prenses"ten daha çok "yaşlı, bilge adam" olarak kullanılmıştır. Biz bu kelimeyi daha yeni yeni "kraliçe - prenses" anlamında kullanıyoruz. Bana kalırsa "egi" için Türkçe'den verilecek en güzel referans "abla, teyze" anlamına gelen "eke" olurdu. Moğolca'da da çok benzeri kullanılan bu kelime sık sık "eki" olmuş, "aka" olmuş, bir dişil bir eril özellikler kazanmıştır. Yine bu kelimeyle aynı kökten olduğu düşünülen bir diğer kelime, Moğolca'dan dilimize tekrar göç etmiş olan "Aga" yani "Ağa" kelimesidir.

Şahsi düşüncem Sümerce ve Altayik diller arasında muhakkak bir dönem bir etkileşim olduğu fakat bu iki dilin birbirinden farklı gruplarda yer aldığıdır. Bu etkileşim, nasıl olmuştur hiç bir fikrim yok. Hele ki arada bir Maveraünnehir boyunca yerleşmiş olan Sogdlar, Sanskritler, Vusunlar, Toharlar gibi yüksek kültür seviyesine sahip Hint-Avrupalılar varken. Fakat Sümerce bize şunu kanıtlar: Medeniyet kesinlikle Hint-Avrupalılara mal edilemez. Yine aynı kesinlikte Semitik halklara da mal edilemez. Çünkü bu dili konuşan insanlar, diğer gruplar tarafından sarılmış olmalarına rağmen kendi özgün yapılarını korumuş ve bunu yazıya dökmeyi de başarmışlardır.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Eylül 28, 2008, 10:00:11 öö
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Syn:Dino

teşekkürler,

saygılarımla...


Eylül 28, 2008, 12:56:06 ös
Yanıtla #5

Guzel ve Degerli bir Paylasim herseyden once, yalniz Sumerler konusunda takildigim birkac nokta var ve Sayin Dino musait olduklari vakit Kendilerine yoneltecegim sorularim cevaplandirilirsa mutlu olacam. Sorularim birbiriyle baglantili olacagi icin aninda cevaplandirilip verilen cevaba gore sorularim sekillendiginden uygun bir zamanda sormayi tercih ediyorum :)

Saygilarimla,
« Son Düzenleme: Eylül 28, 2008, 12:58:09 ös Gönderen: Sevil »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 28, 2008, 01:25:41 ös
Yanıtla #6
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Veritas,

Verdiginiz bilgiler cok hos, kendi adima tesekkur ederim. Maalesef etimoloji konusunda, sizin amatorlugunuzun bile benim bu konudaki bilgilerim yaninda profesyonel boyutta oldugu asikar.

Jeologlara gore dunyamizda hayat, sularda 20 milyon yil once baslamis, antropologlara gore de ILK INSAN 250.000 yil once canlilar arasindaki yerini almistir. Arkeologlara gore ILK RESIM, HEYKEL ve OYMALAR 30.000 yil oncelerine kadar uzanir. Din kitaplarindaki kissalarin yani sira, tarihcilere gore de ILK SEHIRLESME, zamanimizdan 11.000 yil kadar oncedir. MEZOPOTAMYA'da M.O. 9000 ve Konya-Catalhoyuk'te M.O. 8000 yillarindadir. M.O.5000 yillarindan itibaren MEZOPOTAMYA'yi meydana getiren DICLE ve FIRAT nehirleri çevresinde (sonradan URAL ALTAYIK olarak adlandirilan) SUMERLER, ELAMLAR, HURRILER (SAMI) AKAD, ASUR, BABIL, MISIR ve (yine sonradan bazilarinca Hint-Avrupai olarak adlandirilan) HITITLER yasamislar ve birbirleriyle sürekli sürtüsmüslerdir.
 
Ilk yaziyi M.O.3300 yillarinda SUMERLER bulmustur. Civi Yazisi diye adlandirilan bu yazinin kokeni resim-yazi idi. Batida MISIR'i etkilemis, ancak Misir HIYEROGLIF yazisi sonra kendi sistemi içinde gelismistir. Doguda ise Iran yoluyla HINDISTAN'a ulasmistir. INDUS YAZISI hep o asamada kalmistir. Daha doguda CINLILER ise civi yazisindan bir olcude etkilenmisler ama sonra kendi sistemlerini kurmuslardir.
 
SUMERLER yaziyi bulan millet olmakla yetinmemisler, GILGAMIS DESTANI ile ilk siir ve edebi yazi orneklerini de vermislerdir. SUMERLER, MEZOPOTAMYA'nin guneyinde siteler, kanallar kurmuslardir. Ulastiklari medeniyet seviyesi ile hukuk, dil ve mimaride M.O. 2000'lerde bolgeye gelen Samileri de etkilemislerdir. Daha sonralari yoreye inen HITITLER de SUMERLER'den dolayli olarak etkilenmislerdir.

Kanimca, Sumer'ler gunumuzden 7-8000 yil once yasamis BASIT bir medeniyet degildir, tipki Misir'lilar gibi. Hala o kadar cok sey tartisiliyor ve arastiriliyor ki, bulunan ya da bulunacak kanitlar ile insanin dunyada cikis noktasi ve gelisimi konulari aydinlanacak, hatta biraz ileri gidecek olursam EVRIM TEORISI bile tartisilir olacaktir. Evrim Teorisinin tartisilir olmasinin sonuclarini sanirim tahmin edebiliyorsunuzdur, onemlidir !!!

Sumer'ler ile ilgili aslinda iki onemli konu basligi var; ilki Turk'lerin Sumer'ler ile baglantisi (varsa tabii), ikincisi de Sumer Gizemi. Gilgamis destani gibi cok onemli bir kaynak ve yazitlarinin desifrelerinden elde edilen sonuclar, insan zihnini, bildikleri ile gordukleri arasinda bir karmasaya sevkedebiliyor, elbette ki kanitlariyla...   Eminim Sumer Gizemi konusu da bu sayfalarda tartisilmaya baslanacaktir.

Sevgi ve Saygilarimla,

Bakmak yetmez, gormek gerek...


Eylül 28, 2008, 01:32:38 ös
Yanıtla #7
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Sevil Hanim,

Bilginin, paylastikca deger kazandigina inananlardanim. Elbette sorulariniza, bilgi dagarcigim elverdigi oranda cevap vermeye calisirim, daha dogrusu bildiklerimi sizinle paylasirim. Ama lutfen unutmayin, ben bir Sumerolog degilim, keske olsaydim ama maalesef degilim. Benimki sadece ciddi bir merak. Dolayisi ile sorulariniza, bilgim kadari ile yanit arayabiliriz birlikte, tatmin edici olamaz isem de affinizi rica ederim ama karanlikta kaldigi icin arastirma yapip ogrenmeye calisirim da.

Sevgi ve Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Eylül 28, 2008, 11:32:11 ös
Yanıtla #8

Sayin Sevil Hanim,

Bilginin, paylastikca deger kazandigina inananlardanim. Elbette sorulariniza, bilgi dagarcigim elverdigi oranda cevap vermeye calisirim, daha dogrusu bildiklerimi sizinle paylasirim. Ama lutfen unutmayin, ben bir Sumerolog degilim, keske olsaydim ama maalesef degilim. Benimki sadece ciddi bir merak. Dolayisi ile sorulariniza, bilgim kadari ile yanit arayabiliriz birlikte, tatmin edici olamaz isem de affinizi rica ederim ama karanlikta kaldigi icin arastirma yapip ogrenmeye calisirim da.

Sevgi ve Saygilarimla,

Anliyorum, Bilgi'ye olan Sayginizi takdir etmekle birlikte Bilginiz dahilinde yanitlari almak isterim :) Onemli olan sorularima buldugum yanitlardir ve beni fazlasi baglamaz cunku herkes kendi bilincine gore bir miktar Bilgi alir. Bu hususta herhangi bir endisenizin olmasini istemem.

Tesekkurler.
 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 28, 2008, 11:40:16 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 181

sayın sevil
bilgiyi büyük b (B) ile yazınca (Bilgi) özel isim oluyor ve o da ben oluyorum...oyle olunca ustume alınıyorum.
bir ara sayın omnia tempus alit bu konuda bizleri duzeltiyor idi sanırım oda size bu konuda bir pM atar
sevgiyle
...Söyleceklerimi yukarda söyledim zaten...