Masonlukta her büyük locanın bir özgür ve bağımsız bir masonik otorite olması öngörülmüştür. Fakat her büyük loca Masonluğun ortak amaçları doğrultusunda kendi başına çalışmalar yapmakta olsa da, dünyanın çeşitli yerlerine serpilmiş olan diğer büyük localarla da iletişim kurmak gereksinimini duyar. Büyük localar arasında iletişim olmazsa her biri kendi bildiğini okur; kurallar, gelenekler ve yöntemler, zamanla ve yerel etkilerle değişimlere uğrayacağı için, gün gelir ki ortaya birbirinden çok farklı “Masonluklar” çıkar.
Nitekim yeryüzündeki tüm mason örgütleri topluca gözden geçirildiğinde, bunun biraz da öyle olduğu görülür. Aralarında sıkı dostluk ilişkileri bulunan büyük locaların benimseyerek uyguladığı kural, gelenek ve yöntemler, yer yer birtakım farklılıklar göstermekte olsalar bile, gene de birbirlerine çok benzer. Ayrıntılarda kalan farklılıklar pek önemsenmeyebilir. Buna karşılık, aralarında iletişim kopukluğu olan büyük locaların benimsediği kural, gelenek ve yöntemler birbirlerinden giderek uzaklaşır, farklılaşır. Her biri kendi yöntem, kural ve geleneklerinin doğruluğunu savunur; aralarında toleransa dayalı uyuşma sağlanamaz. Böylece Masonluğun evrenselliğinden söz edebilmek de güçleşir.
Ne yazık ki dünyada Masonluğu pek genel olarak baktığımızda durumun böyle olduğunu görüyoruz. Ritleri bir yana bırakacak olursak, Dünya Masonluğu birbiriyle didişen iki kampa ayrılmış gibi…
Bazı büyük localar, başkalarıyla iletişim kurma isteminde olsalar bile bunu bir türlü gerçekleştiremez. Bunun bir nedeni de bulundukları ülkedeki yasaların koymuş olduğu yasaklama ya da kısıtlamalardır.
Masonluğun dünya yüzündeki tüm mason kuruluşlarınca bir tarihsel anı olarak nitelense bile benimsendiği 1723 tarihli anayasasının ikinci yükümlülüğü, her masonu, bir yurttaşı olduğu ülkedeki devlet güçlerine bağlı olmak zorunluğu altında tutar. (Bu konu üzerinde bu forumdaki bir başlık altında uzun bir yazı dizisi yazmıştım. Yinelemeye gerek olmadığı, isteyenin arayıp bularak okuyabileceği görüşündeyim.) İşte bu yükümlülük, yalnızca masonlar için ve salt bireysel boyutta bağlayıcı olarak alınamaz. Bir büyük loca da, bu yükümlülüğe uymalıdır. Bulunduğu ülkenin yasalarını tanımaksızın ya da bu yasaların koymuş olduğu kısıtlamalara aldırış etmeden istediğince uluslararası boyutta ilişkilere girişemez.
Bir diğer neden, büyük locanın yönetiminde görevli olanların, başka ülkelerdeki mason kuruluşlarıyla iletişim kurmayı gerektiğince başaramamalarıdır. Böyle bir başarısızlık, “yeterince önem vermeme”, “kendi iç sorunlarını çözümlemeye çalışırken bu konuya eğilememe”, “yapılması gerekeni bilememe”, “ilk girişimi başkalarından bekleme” gibi ikincil bir nedenden kaynaklanmakta olabilir. Ancak, bir büyük locanın yönetimini üstlenmeyi göze alabilmiş olan masonlar, bu tür yanılgılı tutum ve noksanlıklarından ötürü bağışlanamaz, hoşgörülemezler.
Dolayısıyla, bir büyük locanın ileri gelenlerinin, başta büyük üstat ve yönetimdeki büyük görevliler olmak üzere, yalnızca kendi örgütlerinin işleriyle uğraşmakla kalmamaları, ulusal yasalara karşı çıkmaksızın başka büyük localarla da olumlu dostluk ilişkileri kurmak üzere çalışmalarda bulunmaları gerekir.
Bu konuda çok önemli bir soru geliyor: «Ulusal yasalar kurumsal boyutta böyle ilişkilerin oluşturulmasına kesinlikle elvermiyorsa ya da bu tür ilişkilerin kurulabilmesi için devletin yetkili organlarından izin alınması gerekiyor ancak istense bile izin verilmiyorsa ne yapılabilir, ne yapılmalıdır?» (Türkiye’de bir dönem böyle bir durumla karşılaşılmış.)
Her şeyden önce mason örgütlerinin sadece özgür ve demokratik ülkelerde var olabildiğini, totaliter ya da dikta rejimi ile yönetilen ülkelerde mason localarının kurulmasına bile göz açtırılmadığını bilmeliyiz. (Yeryüzünde bu konudaki tek istisna Küba’dır. Bu da bu ülkenin yönetiminin kendine özgülüğünden ileri gelmektedir. Öyle ki, devlet organlarının aşamalarında ilerleyecek olanların “mason” olması bile zorunludur.)
Özgür ve demokratik bir ülkede bile -kimilerince çağ dışı olarak nitelense de- derneklerin ve sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine birtakım sınırlamalar getirilmiş olabilir. Bu sınırlamalardan biri de uluslararası ilişkilerde ilgili devlet organının izin ve onayının sağlanmasını gerektirebilir. Olayın koptuğu nokta da işte bu aşamadır.
Bir mason örgütü devletin ilgili organlarına uluslararası ilişkilerde bulunabilmek için izin başvurusunda bulunsa, üstelik böyle ilişkilerin bir yan ürün olarak o ülkeye yarar sağlaması söz konusu olsa bile, beklenilen izin verilmeyebilir. Bunun böyle oluşunun tek bir nedeni vardır; o da izin ve onay isteminin devletin ilgili organlarında geçtiği aşamalar sırasında Masonluğun ne olduğunu doğru dürüst bilmeyen ya da ön yargılarıyla Masonluğa karşı olan birtakım insanların (devlet görevlilerinin) böyle bir izin ve onayın verilmesine aykırı görüşler belirtmesidir.
Böyle bir durumda tüm umutlar sona mı erer?
Hayır!… Her şeyden önce, devlet organlarınca verilmeyen bir izin aslında birtakım kişilerin bireysel ya da zümresel tutumlarıyla buna engel olmalarından kaynaklandığı için, şayet o ülke gerçekten “demokratik” ise sonraki bir tarihte olumlu bir sonuç alma olanağı vardır.
Bir diğer olanak, kurumsal ilişkileri bireysel ilişkiler boyutuna indirgeyerek sürdürmektir. Demokratik bir ülkede derneklerin ve sivil toplum örgütlerinin yapıp etmelerine birtakım yasal sınırlar konmuş olabilir. Fakat bu tür sınırlamalar bireyler için geçerli değildir. Bir diğer deyişle, hiçbir mason başka ülkelerdeki masonlarla bireysel ilişkiler kurmak bakımından kısıtlı değildir; yeter ki, yasalar uyarınca işlediği bir başka suç nedeniyle bu hakları bir mahkeme kararıyla kısıtlanmış olmasın.
Zaten Masonlukta uluslararası ilişkiler çoğunlukla doğrudan öyle geniş çapta kurumsal boyutta değil, ilgili görevlilerce bireysel boyutta yürütülür. Bu Masonluğun özelliklerinden biridir. Böylece mason örgütleri arasındaki ilişkiler, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak kurulup yürütülebilir. Yeter ki bir büyük locanın tüzükleri ya da yönetimini üstlenmiş olanlar ya da yönetim üzerinde etkisi bulunanlar bunu engellemesin.
Elbette bunun da bir sakıncası vardır. Bireysel ilişkiler karşılıklı olarak “bireysel” kalabilir. Oysa görevler sürekli değil, geçicidir. Bu bakımdan, diğer tüm işlerde olduğu gibi bu ilişkilerde de o görevli masonların bayrak değişimini çok özenli olarak gerçekleştirmeleri, böylece bireysel ilişkileri kurumsallaştırmış olmaları gerekir. Şayet bu yapılamaz ve bir kopukluk olursa, bunun kusuru kumda değil ilgili masonlardadır.
Bir loca ise, büyük locanın yetkili organlarınca özel bir görev verilmediği sürece bu tür çalışmalarda ve girişimlerde bulunamaz. Oysa uluslararası düzeydeki ilişkilerin sadece büyük localar arasında kurulmakla kalmaması, bunun localar boyutuna da indirgenmesi çok yararlıdır. Fakat bunun yapılabilmesi, ilgili büyük locaların izin ve onayına bağlıdır. Aksi takdirde Masonluktaki “obediyans” kavramının anlamı kalmaz. (Bu da bir bakıma bir masonun bir locadan daha özgür olduğunu gösteriyor.)
Uluslararası ilişkilere önem ve değer veren bir büyük loca, localarından birinin bu konuda yapacağı başvuruyu soğuk karşılamaz. Fakat belki buna bir ölçü hatta bir denetim getirebilir. Bunun nedeni de locanın girişimleri ile obediyansın genel tutumunun uyuşur olmasını sağlamaktır.
Bir büyük locaya bağlı olarak çalışan bir loca ile bir başka büyük locaya bağlı olarak çalışan bir diğer loca arasındaki dostluk ilişkileri de aslında bireysel boyutta oluşturulur. Bir diğer deyişle, iki loca arasında oluşturulan ilişkiler belli kimi masonlarca kurulup yürütülür.
Şimdi şunu soracaksınız: «Bu ilişkiler kurumsal olmayıp bireysel olduğuna göre, ilişkileri kuran bireylere bağlı kalmaz mı?»
Daha önce belirtmiş olduğum gibi… Kalabilir de, kalmayabilir de… Bu, tümüyle bu ilişkileri kurup ve yürütmekte olan masonların tutumuna, ilişkiler bireysel düzeyde kurulmuş olsa bile bunları “bireysel” ya da “kurumsal” olarak düşünmelerine bağlıdır. Eğer bireysel olarak düşünürlerse, bu ilişki kendileriyle birlikte sürer, kendileri olmayınca kopar ve sona erer. Kurumsal olarak düşünürlerse, bu ilişkileri kurup sürdürmeyi başka kardeşleriyle de paylaşır ve elden ele geçmesini, sürekliliğini sağlarlar. Tıpkı bir locada üstad-ı muhteremin bir büyük locada büyük üstadın değişmesine karşın görevin sürekliliğinin sağlanması gibi.
Tüm bunları anlattıktan sonra, iki büyük loca arasındaki ilişkiler nasıl kuruluyor, ona bakalım. Elbette bu yazıdizisinin bir sonrakinde.