Dört yıl öncede kalmış bir soru ve yanıtı olmasına karşın, dikkatimi çekmiş olduğu için birkaç sözcük eklemek istiyorum.
Önce, Sayın MASON ve forumun HKEMBL üyesi olan diğer mason üyeleri beni bağışlasın; burada geçen şu “hürmason” bitişik sözcüğünün sonradan özellikle İngilizceye yakın düşmesi kaygısıyla yaratılmış bir zorlama olduğuna değinmeden geçemeyeceğim. Dilimizde “Mason” demek yeter.
Nitekim diğer açıklamaların da doğrudan HKEMBL benimseyişi doğrultusunda yapılmış olduğunu görüyorum.
Ne demek “dua”?... Dua sadece ve doğrudan bir inanca özgüdür ve Tanrı’ya yöneliktir. Evet, doğru, Masonlukta dinsel metinler yoktur. Fakat dua ya da o nitelikte bir şey de yoktur. Şayet buna “dilek” isterseniz eski dilde “temenni” denilecek olsaydı, benim de hiçbir diyeceğim kalmayabilirdi. Yalnızca masonlar için değil tüm insanlar ve insanlık için simgesel anlamda olmak üzere bir mutluluk mabedi inşa etmek (daha doğrusu buna hazırlanmak) için çalışmak çok güzel. Fakat ne bu ne de sonra bunu yapmak üzere akıl ve bilgeliğin önder alınması, sözden eyleme geçilebilmesi için güç ya da kuvvet kullanılması, onun güzellik ile süslenmesi dilekleri de dua olarak nitelenemez; nitelenmemelidir.
Burada şu güç ya da kuvvet kullanmak teriminin de yanlış anlaşılmaması gerekir. Bu çok önemli. Burada söz konusu olan güç ya da kuvveti, zorlama, baskı, şiddet gibi birtakım anlamlara kesinlikle çekmemek gerek. Masonlukta kaba güce her zaman karşı çıkılır ve bunun insanlığa büyük zarar getirdiği üzerinde özenle durulur. Burada güç kavramını fiziksel anlamda almalı: Güç = Kütle x ivme gibi… Güç olmazsa hiçbir şeyi bir yerden ötekine götüremezsiniz. Güç olmazsa, düşünceyi eyleme dönüştüremezsiniz. Dolayısıyla Masonluğun burada çok önemli bir öğesini görüyoruz ki bu düşüncenin eyleme dönüştürülmesidir. İşte bu öğe, Masonluğu diğer birçok gizemci (mistik) nitelikli kurum ya da istemden farklılaştıran öğedir. Ancak bunun iyiliklerle, güzelliklerle donanması da zorunlu görülmektedir.
Bir noktayla daha değinmek istiyorum: “….. Evrenin Ulu Mimarı’ndan niyaz etmek….” İşte böyle olunca tamam, iş duaya dönüşüyor. Demek ki Evrenin Ulu Mimarı = Tanrı. Bunun yerine “ulu yaradan” denilmesi pek bir şey değiştirmez. Bu tarz tutum Masonluğu belirgin bir dinin doğrultusuna sokmasa da işin içinde dinsel nitelikli bir inanç zorunluluğunun bulunduğunu gösterir. Peki o zaman Masonlukta şu üzerinde çok durulan hatta ilk ve kaçınılmaz ilke sayılan özgürlük nerede kaldı? Acaba şöyle mi denilmek isteniyor: “Önce bu dogmaya inanacaksın. Ondan sonra özgür olabilirsin.”
Sonra da “tolerans” öyle mi?... Neye tolerans? Her inancın kutsal olduğuna… Bence burada bir ön koşul bulunduğu sürece bu tolerans değil ancak seküler bir tutumdur. Aşırıya vuracak olarsak, Ateizm de bir inançtır, inançsızlık değil ama gelmiş geçmiş tüm dinlerin çerçevesinde o “ulu yaradan” kavramını yadsıyan bir inanç. O zaman ona da tolerans gösterilmesi gerekir ama gördüğüm kadarıyla hiç de böyle bir eğilim yok.
Tüm bunlar bir yana bırakılıp, Masonluk her türlü din ve inancın dışında tutulmuş, hiç böyle “ulu yaradan” falan gibi sözcükler edilmemiş olsa, insanlara karşı kesinlikle ayırımsız bir tutum takınılmış olsa ne iyi olurdu.
İşin ilginç yanlarından biri de şu… Tüm bu koşulları diğer mason örgütlerine dayatmış ve bunda başarılı da olmuş İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın 1938 tarihli bildirgesinde “kutsal kitaplar” olarak kabul ettiği bir kitap listesi veriliyor ki, onların arasında Vedalar Tao-Teh-King, Tripitaka ve Konfüçyüs kitapları da geçiyor. Peki ama Hinduizm’de, Taoizm’de, Şintoizm’de öyle “ulu yaradan” ya da ona benzer bir kavram yok. Şimdi ne olacak? Elbette İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın bu kabulü niçin yapmış olduğunu, bunun ardında ne bulunduğunu anlamak gerek.
Uzatmış olduğum lâfı toparlayayım: Evet bazı mason kuruluşlarının ritüellerinde dualar hatta ilâhiler var. Türk masonlar, bunları içine sindiremediği içindir ki, olabildiğince basite indirgemiş. Ancak ister istemez birtakım kırpıntılar kalmış. Bunlar da ayrıntıları çok iyi bilmeyenlerce, bir de art niyetle Masonluğa karşı saldırıda bulunan kişilerce elbette “dinsel metinler” olarak nitelenebiliyor. Yanlış. Öyle değil ama böyle gittikçe de öyle düşünülmesinin giderilmesine olanak yok gibi…