Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: hypatia - Şubat 01, 2012, 03:52:54 ös

Başlık: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 01, 2012, 03:52:54 ös
- "Osiris'in müritlerinden olan Hermes,  ya da diğer adıyla İdris, günümüzden 16.000 yıl önce, beraberindeki bir güç ile Atlantis'ten Nil Deltasına çıktı.
   Burada bir Atlantis kolonisi kurdu ve Osiris dinini Mısır'da yaymaya başladı. Sais'de bir tapınak inşa eden Hermes için, Mısır'da ünlü "Ölüler Kitabı"nda, "ilahi kelamın efendisi ve  ilahi sırların sahibi" denilmektedir.
   Kuzey Mısır, Hermes döneminden, Fravun Menes  dönemine kadar (M.Ö.5000)Hermetik rahipler tarafından yönetildi.
   Daha sonraları İdris Peygamber olarak tek Tanrılı dinlerin efsanelerine giren Hermes'e üç defa büyük anlamına gelen "trimejist" sıfatına layik gördüler.
   Hermes ve onun devamı olan başrahiplerin yönetimindeki Mısır, ezoterik doktrinin barınağı ve okulu ola geldi. Yönetici fravunların  aynı  Atlantis'te olduğu gibi  inisiye edildikleri  (ezoterik bir mezhebe dahil oldukları)  ve rahipler  örgütünün  sembolik lideri oldukları Mısır'da Ezoterik sırlar'da bu güçlü örgütlenme sayesinde rahatlıkla korunabildi.  Tüm rahipler, bu sırların dışarıya çıkmaması ve öğretinin yozlaşmaması için ketumiyet yemini ederlerdi. Yemine titizlikle uyulmasını sağlamak için en küçük sırrı dahi ifşa edenlerin derhal öldürülmesi cezası konmuştu. Bu arada,  ilk örgütlenmelerinin Atlantis kıtasında başladıkları sanılan çeşitli mesleki görüşler ve özellikle de inşaat loncaları, pramitlerin ve diğer mabetlerin yapımında aktif rol oynadılar. Mısır'daki bu loncaların devamı niteliğinde olan Yahudi loncalarının Süleyman Mabedi'nin inşasında oynadıkları rol yakından bilinmektedir.
   1888 yılında Libya çöllerinde yapılan kazılarda bulunan papirus  rulolarında M.Ö.200 yılında düzenlenen gizli bir lonca toplantısından bahsedilmektedir.  Bu loncanın Süleyman Tapınağının yapımında rol aldığı anlaşılmıştır.
    Masonluk bugün halen var olan gizli örgütlerin en eskilerinden biridir. Masonların efsaneleri kayıp kıta  Atlantis ve hatta Mu kıtasına kadar uzanmaktadır.
    Büyük felaketten sonra, Atlantis uygarlığını oluşturan Ruta ve Daitya adaları Okyanusun sularına gömülürken, geriye yanlız poseidon adası kalmıştı. Leadbeater'e göre, Mısır'ın görkemli üç büyük pramidi işte bu imparatorluğun egemenliği döneminde, Atlantis'li rahiplerin matematik ve astronomi bilgilerine dayanılarak yapılmıştı.
    M.Ö. 75.025 yılındaki büyük felaket esnasında bütün Mısır sel suları altında kalmış, eski  ihtişamlı günlerde geriye sadece üç büyük pramit kalmıştı. Sular çekildiken sonra, ülke yeniden Atlantis'lilerin tarafından kolonize edildi.  Bu imparatorluk Mısır'ın Aryan'lar tarafından  işgaline kadar (M.Ö.13.500) sürdü.
    Yazara göre, Yunanlıların yarı-Tanrı diye nitelendirdiği ilahi krallar hanedanı Aryan'lardan çıkmıştı.
M.Ö. 40.000 yılında "Beyav Locan"nın gönderdiği " "Dünya Öğretmeni"  Mısır'a geldi. Mısırlılar ona "Tehuti" veya " Thoth,"  Yunanlılar ona "Hermes" diyorlardı. O, Mısır tanrılar kült'ünü kurdu ve eski "Mısır Gizemleri'ni " yeniden yürürlüğe soktu.
     C.W. Leadbeater' göre Mısır, Orta Asya'daki "Büyük Beyaz Kardeşliğin" dünyadaki yardımcı merkezlerinden biriydi.    "
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 01, 2012, 04:04:09 ös
Masonluk bu kadar eskimi?
Orji hali kalmayıp dejenerasyonamı uğradı ki öyle olduğunu sanıyorum.Bu satırlar, o kadim insanların tam bilgi zamanında  olduklarını anlatıyor..Masonlar hala o zamanki bilgilere erişebilme gibi çalışmalar için çaba sarfediyorlarmı?
Burada olan   mason arkadaşlar  cevaplarsa sevinirim.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 01, 2012, 04:33:18 ös

Sayın Hypatia'nın tüm bunları nereden alarak aktardığını merak ederim doğrusu.

Bu konuda ille de kaynakça sormam çünkü kendi yazdıklarıma ilişkin kaynakça soranlara, kaynakçanın önemli olmadığını, nasıl olsa bulup araştırma yapılamayacağını, üstelik benim bunları yazabilecek bilgi ve gücümün bulunduğunu söyler, bir başka yazarın benim kadar bilgili ve güçlü olmayabileceğini, dolayısıyla kaynakçaya değil yazılanlara bakılmasını öneririm. Üstelik bana değil, yazdıklarıma... Yazdıklarımın kesinlikte doğru olduğunu ileri sürmem çünrkü bilgi görelidir; isteyen kendi araştımasını yapabilir, başka göreli bilgilere ulaşabilir.

Fakat yazmış olduklarımın  arkasında dururum; bilimsel yöntem ve akıl ile çürütülene dek. Bu bağlamda karşıtlık bakımından inançları, dogmaları, başkalarının söylediklerini geçerli tutmayabilirim. Belgeler kabulümdür fakat ön yargılar ya da bireysel eğilimler ile yazılmış diğer metinler güveğnilyir olmayabilir.

Sayın Hypatia'nın bu başlık altında yazdıkları üzerine de bir görüş belirtmek, bir yorum yapmak isterim.

İsterim de önce sormak isterim acaba Sayın Hypatia bu yazdıklarının arkasında duruyor mu, bunları tümüyle benimseyip savunuyor mu, yoksa bunları bir yerde öylesine okumuş da bizim üzerinde bir görüş belirtmemiz, yorum yapmamız için aktarmakla mı yetiniyor?

Bu soruyla yanıt alabilirsem, ona göre devam edebilirim. Sanırım benim bu görüşümü paylaşacak başka katılımcılar  da vardır.

 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Tij - Şubat 01, 2012, 07:04:50 ös
Kesinlikle bir cümlede olsa yapilan alintilarda kaynak belirtilmeli diye düsünüyorum, bu cümlenin yazarina, insan olarak, ve emegine saygidir.

Saygilarimla
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 01, 2012, 07:29:42 ös
 
  Hypatia ,açtığı konuda yüzeysel yorumlardan hoşlanmaz;incelenirse yazılarında da anlaşılabilir.
  Ve Hypatia  öylesine okuyan biri olsaydı  basit sorularla geçiştirir ve okuduğunun  ciddiyetini vurgularcasına soru yönlendirme  zahmetine katlanmaz.
Yoksa gayri ciddiyetmi  kokuyor sorum? Kavrayamadığım bir çekinceyeme maruz bıraktım?
Soruma yorum yapıp yapmamak iradenize bağlıdır. Umarım  ciddiyetle  sorduğum soruya yine ciddiyetle cevap alırım...Ah, tabiki mecburiyet olmaz ama biraz hayal kırıklığı olur.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 01, 2012, 07:37:01 ös
Kaynak adı verilmeyen onca alıntılar var ama benim için problem değil. Onca emek vermiş araçtırmacıların ve bilim adamların yazılarını kendimize mal  edecek kadar komik duruma düşemeyiz.

Yazar:Tutkut Gürsan
Yayın: PEGASUS
 
Bu kitaptaki bilgiler büyük araştırmacıların kaleme aldıklarıdır.Yazar, sadece onların kitaplarından toparladıklarına  adını vermiştir.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: BULGARIA - Şubat 01, 2012, 08:42:34 ös
Sayın hypatia.

Ben paylaşımı ilgi çekici,gizemli,araştırmaya iten,merak uyandıran ve gerçek masonları yorum yapmaya davet eden bir paylaşım gördüm.Burada belirttiğim durumlar benim içinde geçerli.Fakat şahsi görüşümü söylemem gerekirse ki sanırım şu anda bu yorumu yaptığıma göre gerekiyor,benim şahsi fikrim masonluğun gerçekten bu kadar eskiye dayandığı ve bu bilgilerin hala saklandığı,sürdürüldüğü,kullanıldığı yönünde.Ha belki 'mason' sıfatı kullanılmamıştır,o öğretileri öğrenen öğreten,ketumluğu ölümü pahasına benimseyen şahıslar kendilerine belki 'mason ' demiyordu ama var olduklarına inanıyorum.Duvar ustaları - piramitleri inşaa eden ustalar belki de aralarında bir bağ var,belkide duvar ustaları o piramidi inşaa edenlerin yolundan gidenler.Belki günümüzde duvar ustalığı sadece sembol fakat ya öğretiler..Daha o zaman da sahip olunan bilgiler günümüzde ne gibi bir önem taşır düşününce ürperiyorum.

Sanırım çok fazla komplo teorisi ürettim.Ama sürdürülmesinden zevk alınacak bir konudur diye düşünüyorum.Onun için sayın ADAM. Ve değerli mason üyelerin katılımı konuyu çok daha renkli bir hale getirir düşüncesi taşımaktayım.


Saygılar.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 01, 2012, 11:55:35 ös
       Sayın hypatia, "Osiris" ile ilgili alıntı yaptığınız kitabı 2007'de okumuşum.Gerçekten büyük zevk alarak okuduğum ve çok beğendiğim bir eser. Günümüze kadar süren çok ilginç anlatılar mevcut. Beğendiğim bir kitaptan alıntı yapmanız hoşuma gitti.
       Yanlız yazarının kimliğini sanırım bir maddi hata olarak "Tutkut GÜRSAN" olarak yazmışsınız. Her halde "Turgut GÜRSAN " olarak yazmak istediniz. Birde "Yayın olarak PEGASUS" diye belirtmişsiniz. Benim elimdeki "BİLGE KARINCA" yayınklarından.  Ama alıntınız  bire bir aynı.
       Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 02, 2012, 01:58:29 ös
 Teşekkürler  sn Bulgarıa, umarım mason arkadaşlar aydınlatıcı yorumlarıyla  konuya katgıda bulunurlar.


Sn  Alşah, teşekkürler. Elimdeki kitabın yazarı Turgut Gürsan ve pegasus yayınlarından. Öyle olmamış olsa neden bu yazarın adını vereyim?buna anlam veremedim..Adlar önemli değil, içindeki bilgilere değer veririm.
Ama eminim sizin elinizdeki kitab daha tercihim olurdu;bendeki yazarın diğer kitaplardan alıntı yaptığına eminim fakat o elime geçmişti ve onu almıştım...
Acaba elinizdeki kaynaktan tamamen alıntı yapıp ismini vermiş olabilirmi?..Belirttiğiniz yayın'a bir bakayım.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Arais - Şubat 02, 2012, 02:58:57 ös
        Sayın hypatia

        Verilen bilgiler oldukça efsanevi ve masalsı.Masonluğun içinde herne kadar bu tür hikayeler olsada.Masonlar kaynak,belge ve kanıtı olmayan bilgiye itibar etmezler.Neden derseniz, ederler ise; masonluğun felsefesine ters düşmüş olurlar.Sayın Adam'ın kaynak üzerindeki ısrarı bu yüzden olabilir.Masonlar daha öncesine ait ellerinde belge ve kanıt olmadığı için bir iki hikaye hariç,Başlangıçlarını resmiyetede dayandırdıkları tarıihi kabul edeler ve böylede bilinmesini isterler.Benim  bu forumda gözlemlediğim kadarıyla.

Vikipediden alıntıdır.(vikipedi kaynakları herhangibi bir kesin değer taşımamaktadır diğer kaynaklardaki parelel bilgiler olduğu için paylaşıyorum.)

Masonluğun ilk dönemlerdeki gelişimi biraz tartışmalı bir konudur ve tahminlere dayanmaktadır. İskoçya'da ilk Mason localarının 16. yüzyıl başlarında var olduğunu söyleyebilmek için kanıtlar bulunmaktadır,[6] ve İngiltere'de 17. yüzyılın ortalarında var olduklarına dair kesin kaynaklar mevcuttur.[7] Masonik Elyazması isimli şiir yaklaşık 1390 yılına tarihlenmiştir ve en eski masonik belge olarak bilinmektedir.[8]

İlk Büyük Loca(İngilizce:Grand Lodge of England), Londra'nın daha önceden faal olan dört locası akşam yemeği için bir araya geldiği 24 Haziran 1717 tarihinde kurulmuştu. Bu yapı, çoğu İngiliz Localarının katıldığı bir düzenleyici organa dönüştü. Ancak birkaç loca, yeni yapının bazı modernleştirmeleri tasvip etmesi ve Üçüncü Derece'nin oluşturulması gibi bazı kararlar almasına gücenerek 17 Temmuz 1717 tarihinde "İngiltere'nin Kadim Büyük Locası (Antient Grand Lodge of England-GLE)" isimli rakip büyük locayı kurdular. İki rakip Büyük Loca, 25 Kasım 1813 tarihinde "İngiltere'nin Birleşik Büyük Locası (İngilizce:United Grand Lodge of England-UGLE)" adı altında birleşinceye kadar "Modernler" (GLE) ve "Gelenekçiler(İngilizce:Atiens-Ancients)" diye anılan iki loca üstünlük için birbirlerine hasım oldular.

 
GLE'yi kuran Londra Locasının Merkeziİrlanda ve İskoçya'nın Büyük Locası 1725 ve 1736 yıllarında ardısıra kuruldu. Masonluk 1730'lu yıllanda Gelenekçiler ve Modernler tarafından Kuzey Amerika'daki İngiliz Kolonilerine ithal edildi ayrıca İrlanda ve İskoçya Büyük Locaları pekçok bölgesel büyük localar altında organize olan kardeş localar kurdu. Amerikan Devrimi'nden sonra bağımsız ABD Büyük Locaları eyaletlerde kendilerini oluşturdular.

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 02, 2012, 03:36:16 ös
Sn Arais
Masal ve efsane denilen bir çok kadim bilgiler bu gün ve binlerce yıldır insanların elindeki din kitaplarında da mevcuttur... Bu ne iştir?...
İlle doğrudur diye bir iddia da değilim ve olamam da. Ama paylaşmayı düşündüm ve paylaşmaya devam edicem. En azında düşünme ortamı oluşturulur.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 02, 2012, 11:19:25 ös
        Sayın hypatia, sanırım tarafınızdan  ufak bir yanlış anlama olmuş. Ben her hangi bir ard niyetle yazmadım yayınevinin adını. Benim elimdeki kitabın yayınevinin de adını belirttim. Olabilir, yayınevleri telif devri yapabilirler. Bu açıklamamda sizi rencide edecek her hangi bir ifadem olduğunu zannetmiyorum. Bilakis memnuniyetlerimi belirtmiştim.
         Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 02, 2012, 11:27:13 ös
       Sayın Arais, ben de sayın hypatia gibi düşünüyorum. Netice olarak, bu gün milyarlarca insanın inançlarının temelleri de benzer şekillerdeki eserlerden  oluşmuştur. Hem alıntı yapılan eserin, öyle akşamdan sabaha yazılabilecek bir eser olmadığını, aksine büyük araştırmalar gerektiren bir eser olduğunu, değerlendirme yapılırken bu durumun da göz önünde bulundurulması gerekeceği düşüncesindeyim.
        Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 03, 2012, 12:09:59 öö
Aynı kaynak şöyle devam ediyor:


-"Büyük Beyaz Kardeşlik

 Dört Gizli Üstad, Teb'in kuruluşundan 25.000 yıl önce, Sahra Uygarlığı'nı yaratan ırkın evrimini gözetliyorlardı. Firavun Amosis, onlardan etkilenerek, Mısırlıların çok iyi bildikleri tufan-öncesi bilgeliğin bekçiliğini yapan "Büyük Beyaz Kardeşlik'i kurmuştu. İddiakara göre Karnak Tapınağının bilge kişilerinde, bunların gizli arşivlerine kadar geri giden belgeler vardı.
     "Büyük Beyaz Kardeşlik"in simgesi olan "Gül" ve "Haç,"  daha sonra Firavun Ahenaton tarafından tasarlanmıştı.
"Büyük Beyaz Kardeşlik," birçok ünlü kişinin yetiştiği bir bilim ocağıydı; Hermes Ttrismegistos, Homeros, Solon, Pitagoras, Essenliler, Kral Dagobert, Aziz Thomas, Bacon, Shakespeare, Jakop Böhme v.b  gibi.  "Büyük  Beyaz Kardeşlik"in  bilgeleri, Kral Süleyman zamanında ilk Mason locasını kuranlardı.
Daha sonra geniş olarak ele alacağımız Gül-Haç'lar, "Büyük Meyaz Kardeşlik"in  mirasçılarıydı. "Büyük Beyaz Kardeşlik"in bütün gerçek müritlerinin en belirgin özelliği suskunluk kuralıydı.
     Özetlersek, "Büyük Beyaz  Kardeşlik"-ki bunlara Gül-Haç da diyebiliriz-geçici olarak Tapınakçılar'da  cisimleşen tinsel şovalyeler ve seçkin bilgeler topluluğu idi.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 03, 2012, 08:09:59 öö



Her şeyden önce şunu söyleyelim: Masonluğun ritüelik öğretisinin kapsamında efsane yoktur.

Evet, kimi yerde Masonluğun ritüelik öğretisi kapsamında geçen şöyle ya da böyle bir öykünün “efsane” olarak nitelendiği görülebilir. Fakat bunun iki nedeni vardır:

1-   O öykü hayli eski bir tarihte geçer olarak anlatılmaktadır;

2-    Öykünün kapsamında olağan dışı denilebilecek nitelikli olaylar vardır.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki o zaman, efsane değil de ne?”

Efendim, o öyküler birer alegoridir. Kapsamlarında öyle birtakım anlatımlar vardır ki, onları orada belirtilmiş olandan çok farklı bir anlamda, her bir öğesinin birer simge olabileceğini düşünerek değerlendirmek gerekir. Ardında bir töresel anımsatma ya da öğütler demeti bulunduğunu bilmek, değerlendirme ya da anlamlandırmayı ona göre yapmak gerekir.

Bu anlatım tarzı, ezoterik yöntemin gereğidir. Nitekim bu yüzden Ezoterizmi bilmeyen ya da göz ardı edenlerce ya anlaşılamamakta ya da başka şeylerle bağdaştırılmaktadır.

İşte Masonluğun bu niteliği, aynı zamanda dinlerden kesinlikle ayrıldığı önemli noktalardan biridir. Çünkü dinlerde anlatılan birtakım öyküler, tarihsel olaylar vardır ve bunların sahiden tıpatıp öyle olduğuna, gerçekliğine inanmak gerekmektedir. İlgili dinin dogmalarının birer parçasıdır bunlar. Oysa Masonlukta dogma yoktur; Masonluk dogmalara karşıdır.

Bunları niçin belirttim? Sayın Hypatia’nın aktarımının Masonluk ile bağdaştırılması, bu aktarımdaki  öğeler sanki Masonluğun öğretiminde geçmekteymiş ve onun bir parçasını oluşturuyormuş gibi bir izlenim verildiği için.

Önce neden söz ediyor?... Hermes’ten… Masonlukta Yunanların Hermes demiş olduğu bir kişinin Antik Mısır’da kurmuş olduğu söylenen bir eski ezoterik ekolün öğretisel öğelerinden çok esinlenme olduğu doğrudur. Fakat dikkat: Masonlukta esinlenmeler vardır, alıntılar değil. Bu ikisi çok farklı.

Sayın Hypatia’nın aktarmış olduğu şu alıntıda o kadar çok yanlış var ki, insan hangisinin doğru olabileceği konusunda da şaşırıyor ve bu yazının kapsamına güvenilirlik bakımından ne ölçüde bir not vereceğini bilemiyor.

Bakınız nasıl yanlışlar var…

“Osiris'in müritlerinden olan Hermes...”

Buna göre Osiris diye bir kişi varmış; İslâm tarikatlarındaki gibi bir mürşit. Hermes de onun müridiymiş.

Burada “mürit” sözcüğünün kullanımının çok yanlış olduğunu bir yana bırakalım; Antik Mısır tarihinde Yunanların adlandırışıyla Hermes’in tek kişi olmadığını ve çok kişinin tarih boyunca aynı adla anılmış olduğunu da bir başka yana koyalım; Antik Mısır inançları çerçevesinde bir anlatımda bulunulacak ve Osiris’den söz edilecekse onun karşılığında Thot adının kullanılmış olması gerektiğini de belirtelim ve bir de şunu ekleyelim: Bunlar kişi adları değil Antik Mısır inancına göre  tanrı adlarıdır. Dolayısıyla birer kavramı, daha doğrusu betimlemeyi yansıtırlar. Thot Tevrat’taki Enoş ya da Hanok ile özdeşleştirilir ama sonraki anlatımlarda Jabel ile Tubal-cain’in üzerine tüm bilimleri işleyerek hazırlamış olduğu iki sütundan birinin Hermes tarafından bulunduğu yer alır. Bu bakımdan özdeşleşmeden çok, benzer kavram ya da betimlemenin farklı dilimlerdeki yinelenişi söz konusu olur.

Bu anlatım Masonlukta da geçer geçmesine de, Masonluğun ritüelik öğretimi kapsamında değil sadece literatüründe. Bunda biraz da Operatif Masonluk olarak anılan Orta Çağ Avrupa bina inşaatçılığı meslek ve zanaatının, İngiltere’de bulunmuş ve biri 14. yüzyıl sonlarına, diğeri 15. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenmiş, ancak her ikisi de aslında özgün olmayıp kendilerinden biraz daha eski kaynakların birer kopyası olduğu anlaşılan iki el yazmasında değinilmiş oluşunun da etkisi vardır. Konunun kökeni öyle çok eski ve pek de bilinmediği için tasarımsal kurumlarda değil, Avrupa'da Orta Çağın ileni (geç) döneminin Eschenbach gibi ozanlardan da etkilenmiş gerçek halk yaşamında yer alan öykülerindedir. Bu da günümüzün Masonluğunda aslında yoktur ama ilk oluşumu sırasında ister istemez (o günün zorlayan koşulları altında) varmış gibi gösterilmiştir.

Sayın Hypatia’nın aktarımının sonrasında varsayımsal Atlantis’e geçilerek, bir de günümüzden 16 bin yıl önce diye âdeta bir kesin tarih verilerek, fantastik olarak bile nitelenebilecek bir varsayım sanki tam, kanıtlanmış bir bilgi gibi sunuluyor. Buna göre Antik Mısır’ın Osirisi bir Atlantis adamıymış ve onun öğrencisi (ben böyle düzeltmiş olayım) olduğu söylenen Hermes de Nil deltasında bir koloni kurmuş. (Bu arada Isis ve Seth de Atlantis’den gelme olsa gerek ama anlatımın bu bölümünde onlar yok.)

Acaba o tarihlerde Nil Nehri (var idiyse eğer) bugünkü Akdeniz’in tarihlerdeki karşılığı olan bir iç denize ulaşırken günümüzdeki gibi bir delta oluşturuyor muydu acaba? O bölgedeki coğrafyanın M.Ö. beş bin yılı öncesinde günümüzdekine oranla çok farklı olduğu biliniyor;bi bir bilimsel bilgi. Acaba burada “Nil Deltası” terimini bir simgesel anlamda mı almalı? Çünkü Antik Mısır tarihinde Aşağı Mısır ile Yukarı Mısır birbirinden hayli farklı özellikler sergiler. Öyle olursa hepsini simgesel anlamda almak gerekecek.

Oysa hemen ardından Hermes bir din adamı kisvesine yerleştirilerek “Osiris dini” denilen bir dini yaymaya başladığı belirtiliyor. Bizim simgesel değerlendirme güme gitti. (Osiris'in baba tanrı olarak yer aldığı Antik Mısır dini denilse canım yanmayacak.)

Her şey karmakarışık oldu. Üstelik burada bir de “Ölüler Kitabı”na da değinilince iş iyiden iyiye arap saçına döndü çünkü uyuksuzluk ve tutarsızlıklar var. Belki Ölüler Kitabı'na hiç göz atma fırsatını bile bulamamış kişiler, denildiği gibi olduğunu sanabilir. Üstelik Mısır’da “Hermes dönemi” diye bir tarihsel dönemden de söz ediliyor ki, M.Ö. 5 bin yılına kadar ülkeyi Hermetik rahipler yönetmiş.

Yazar ne yapmak istemiş?... Bütün bunlar neye, hangi tarihsel kaynağa, hangi belgeye, Mısır’ın neresindeki hangi hiyeroglife dayanarak söylemiş acaba? Bilimsel değeri nedir? Art niyeti bütün bu tarihsel olguları saptırarak çok eskilere görütürüp, varsayımsal Atlantis ve Mu uygarlıklarına bağlamak mı? Ona yapabilirdi. Bunların birer tahmin olduğunu, eleki bilimsel verilerin henüz kanıtlamaya yetmediğini belirterek anlatabilirdi. Nemrut Dağı ile Paskalya Adası arasında bağlantı bile kurabilirdi. 

Öyle yapmamış ama sonra Hermes’e “trismejist” sıfatı verilmiş olduğunu belirtmiş… Bu anlatıma göre, sonradan, İdris göksel dinlerin kitabına girince ona layık görülerek verilmiş.

Gülesim geliyor!...  Bu işin İdris ile ne ilgisi var. Trismegistus Yunancadır. Trismegistus teriminin karşılığı olan üç kez güçlü terimi, ne Enoş ne İdris için kullanılmıştır.

Bakın ben size hemen şimdi Masonluk ile bağlantı kuruvereyim. Masonlukta “üç kez güçlü” ya da “üç kere muktedir” (thrice potent) hayli önemlidir ve bazı yüksek derecelerde önemli bir görev unvanı takısıdır.

Yazar bir de bunu bilmiş olsa, belki bunun üzerine de bir kurgu yerleştiriebilirdi. Ohooo! Masonluktaki derece ve görev unvanlarına bakarsak daha ne bağlantılar kurarız! Hele Masonluktaki Mizraim ve Memfis Riti'ni ele alacak olursak... 

Sayın Hypatia'nın getirmişolduğu alıntının bundan sonrası öncesinden daha iyi değil. Yanlışlar birbirini kovalıyor.

Fakat ben yoruldum.

Sonra devam etmek üzere (devam etmem gerekirse eğer) şimdilik burada kesmek istiyorum.


Bir ek not:

Benim bu hoyratça eleştirilerim üzerine Sayın Hypatia bu başlığı açtığından ötürü pişmanlık duyabilir.

Sakın!

Üstelik burada Sayın Hypatia’ya yöneltilen hiçbir eleştiri yok. Aksine, ne iyi yapmış.

Böylece bu gibi kitapların ne gibi yanlışlıklar içerdiğine ilişkin örnekler görmüş oluyoruz. Bu ciddi ve kendilerini araştırmacı olarak niteleyen yazarlar niçin biraz daha dikkatli olmak gerektiğini düşünmüyor? Bu tutumla saygınlıklarını, güvenilirliklerini yitirecekleri akıllarına gelmiyor mu acaba?

Bunların Masonluk ile bağdaştırılamayacağını da anlıyoruz bu arada. Keşke hiç olmazsa bu bağdaştırma öncesinde Masonluğu biraz incelemiş ve bu kuruma ilişkin doğru bilgiler edinmiş olsalar…

Bu arada Sayın Hypatia, aynı kitaptan alıntı bir bölüm daha eklemiş. Böylece iş iyiden iyiye çığrından çıkıp, yanlışlıkların ötesine geçip, yer yer saçmalıklara dönüşmüş. Doğruların yanı sıra uydurukların haddi hesabı kalmamış. Ben bu başlık altında yazacaklarımda kendimde oralara gelecek gücü bulabilecek miyim acaba?


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 03, 2012, 09:26:38 öö

Birdenbire aklıma bir şey geldi...

Haksızlık etmiş olmamak için sorayım dedim. (Sayıh Hypatia ve bu kitabı okumuş olan diğer katılımcılara)

Bu kitabın başında bir yerde, künye sayfasında ya da varsa önsöz gibi bir ön bölümde, "bu kitabın kapsamındakilerin aslında bilimsel gerçekliğine ilişkin bir iddianın bulunmadığı, bunların kısmen araştırma sonucu edinilmiş bilgiler üzerine yazarın varsayım ve kurgularından oluştuğu" gibi bir açıklama ya da bilgilendirme var mı acaba?

Ola ki, kitabın sonunda bir de kaynakça vardır. Kurgu değil de bilimsel nitelikli bir kitap iddiasındaysa  mutlaka vardır. Orada Antik Mısır ile ilgili bölümlerin ve Masonluk ile ilgili konuların kaynakçası nasıl gösterilmiş? Forumdaki yazılarımızın kaynakçası pek önemli olmayabilir ve belirtilmeyebilir ama iddialı bir kitabın, hele bir de tezi varsa mutlaka kaynakçası bulunmalıdır. Yoksa, tamamen yazarının kafasından, esinlenme ile çıkmış demektir. 

 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 03, 2012, 03:02:33 ös
Sn Adamın ifadelerini  hiç de hoyratça bulmadım sadece biraz şaka gibi  geldi.
Yazarın  alıntılarına bu kadar gülüneçeği kadar, madem bu denli uydurma olduğundan eminlik var,o halde efsane bulduklarını  çürütecek  kendi eminliğini araştırıp yerine koysunlar; sanki o yıllarda yaşanmış, enkarne olunup  şimdiye gelinmiş..Ayrıca unutulmamalı ki efsanelerden çıkan bir çok tanrı  yada bilge ismi sonradan din kitaplarında peygamber olmuştur,isimleri değiştirilerek;tıpkı İdris peygamber gibi.

     Onca yıllarını vermiş araştırmacı bilim adamlarına hoyratlıktır bu,bana değil. Buyrulsun, aksi iddia edilenlerin  gerçekleği araştırılıp aslanlar gibi bir  kitap yazılıp önümüze konulsun,alıntı olmadan...Eh şimdi ben güldüm.
Bu kitabı yazan ben değilim,birçok kaynaklardan alıntı yapılmış çok konular var burada ve olmayada devam edicek.Sonuç da tam gerçekliğinden emin olmamıza imkan yok ve tarihi bilgiler dünün yaşanmışlığı değil, binlerce yıl öncelere aittir; bu yüzden hoşa gidilmeyen taraflara efsane deyip geçmek kolay oluyor.
  Sn Adam ın palavra deyip adeta alay eder halini yüklenme olarak görmüyorum sadece tavana vuran ego  olarak görüyorum.

Her neyse,Masonluk şıp diye ortaya çıkmış  ve sıradan bir kurum değil;ben böyle düşünüyorum. Elimdeki kitabın yazarı türk,zaten kendi incelemeleri ve araştırmaları olduğunu sanmıyorum .Ha belki alıntılarına kendi fikirlerini eklemiş olabilir ama sanmıyorum öylede olmuş olsa buyursun Sn Adam ordaki bilgileri madem çürütüyor, emin olduklarıyla değiştirip bir kitap yazsın..Bizde sayesinde binlerce yıl önce  önce yaşanan Mason tarihinle  yada diğerleriyle  bilgilenelim.

İfade ettiğim  gibi Masonluğun kolay olmadığını  tekrar ediyorum. bu güne kadar gelmesiyle ilgili ne kadar  zorlu yollardan geçildiği hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşmak gayet kolay...A, şunuda belirteyim yanlış anlaşılmaması için;eski gelenekler ve çalışma stillerinde  değişim olmuştur muhakkak. Binlerce yıl önceki kuruluşlarında farklı   isimler  altında  faaliyet gösterilmiş ve günümüzde aldığı şekiller değişmiştir.
Ve özellikle din otoriteler tarafından dışlanmış, bir çok iftiralara maruz kalmışlardır...Tabii Mason olmayan birinin bu kurum hakkında  emin olmuş gibi yorum yapmasını da yanlış bulurum.

Eski çağlardan  günümüze gelen, her ne kadar efsane de denilse içlerinde olan  değerli insanların  hakkında  burada bazi bilgileri getiricem. Aslında Masonluk tarihini  bu konu başlığı altında  sırasıyla biryere getirmeyi düşünüyordum ama alay konusu oldu. Hiç önemli değil ben yazmaya devam edicem birileride gülmeye ve itham etmeye devam etsin.Ama yanlış bulduklarını getiriken üslup ve kibarlık  kaidelerine uyulsun lütfen.

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 03, 2012, 04:34:51 ös


Kimileri bu ve diğer birçok başlık altında yazılanları izliyor; hiçbir şey belirtmemeyi yeğliyor. Böylece saygınlıklarını koruyorlar. Onlara hiç kimsenin bir diyeceği olamaz. Ben biraz fazla konuşup, biraz fazla yazıyorum. Bu nedenle saygınlığı diye bir şey varsa onu yitiriyorum. O da benim bireysel sorunum. Suskun kalıp saygınlık korumaktansa, yanlışları gösterip, gerekince doğrularını yazıp, saygınlık azaltmak bana daha elverişli geliyor.

Bu başlığın sahibi olan Sayın Hypatia, beni bu başlık altında yaptığım eleştiriler bakımından haksız, Masonluk ile bağlantılı yazılarım bakımından yetkisiz görüyor. Bana yapabilirsem kitap yazmamı öneriyor. Eh, bundan sonra o işler için yaşım geçmiş sayılır; ben teşvik edebilirim sadece gençler araştırsın ve yazsın diye.

Sayın Hypatia’nın konu ettiği bilgilere değinen, çok daha iyi bilinen ve geniş kitlelerce tanınan gerek Batılı gerek Türk araştırmacı yazarları gerek kitapları ve çeşitli yayın organlarında yer almış bilimsel nitelikli makaleleri gerek internet sitelerindeki anlatımları var kaynakça olarak değerlendirilebilecek. Antik Mısır ile bağlantılı olanları da var, Eski Misterler ve diğer öğretiler ile bağlantılı olanları da, Sayın Hypatia’nın bu alıntılarının8 sonrasında adı geçen Gül+Haç, Tapınakçılar gibileri ve adı geçmeyen kurumlar üzerinde olanları da ve elbette gerek Batı’da gerekse Türkiye’deki Masonluk üzerinde olanları da.

Burada benim sözüm bilimsel nitelikli bilginin güvenilir olacağıdır; bunun dışında kalanları ise, belgeleri ya da en azından verileri olmadıkça, hele bilimsel bilgiler ile çelişkili olduğunda uydurmaca olarak niteleyişim pek doğaldır.

Bunları bir ara yazı olarak yazıverdim. Sayın Hypatia elbette devam etsin alıntılarına. Ben de devam edeyim o alıntıların yanlışlığını ileri sürmeye.


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 03, 2012, 05:25:43 ös
Masonluğun tarihi üzerine ciltler dolusu kitap yazılmıştır.Hem çok ayrıntılı hem çok karmaşıktır.Kimileri Masonluğun  tarihini 18 yüzyılda başlatır ki buda sadece  çağdaş masonluk olarak gösterir.
Masonluk  kavramını çok daha geniş tutan tarihçilerde vardır. Bu tarih ise, kimine göre 13 yüzyıla  kimilere göre ise binlerce yıl önceye dayanır.
 
    Masonluğun tarihine ilşkin benimsiyeşler görülür. Eğer masonluk tüm insanların barış ve mutluluğunun sağlanmasını amaç ediyorsa,masonluğun binlerce yıl önce bir geçmişe sahip olduğu varsayılır.

   Masonluk dar bir anlama değil de geniş bir anlama  alınırsa tarihi bir kaç bölüme ayrılabilir.Bununla ilgilibir bir görüş var ve buraya aktarıyorum:






"
1. Antik Çag ve öncesi: Bunu "Masonlugun Eski Kaynaklari'nin Dönemi" olarak nitelendirebiliriz. Masonlugun genel tarihi bakimindan bu dönemde hem spekülâtif nitelikli kaynaklar hem de yapicilik meslegi ve sanatinin tarihsel kökeni yer alir.

2. Orta Çag ve ertesi: Özellikle "Geleneksel Yapicilik Meslegi ve Sanati"ni içeren bu asamayi "Operatif Masonluk Dönemi" olarak aniyoruz. Bu dönemde, önceleri spekülâtif nitelikli kaynaklardan pek az söz edilebilir. Fakat sonralari spekülâtif ögeler Operatif Masonluga oranla daha agirlikli olmaya baslar.

3. 18. yüzyil ve sonrasi: Masonlugun çagimizdaki tanimini kazandigi bu son asamaya ise "Spükülâtif Masonluk Dönemi" adini veriyoruz."


Bu halde bir kaç bin yıl öncesini yaşlılar düşünmesin(bu sizin ifadenis) bırakın da gençler düşünsün. 2500 yıl öncesini var edemiyorsak yok da edemeyiz.


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 03, 2012, 06:15:19 ös

Acaba ikili tartışma gibi bir şey mi oldu şu durum?

Öyle olmamalı.

Sayın Hypatia'nın son iletisinde belirtmiş olduklarına aynen katılırım.

Masonluğun tarihi söz konusu olduğunda kimisi öyle der kimisi öteki türlü.

Masonluk denilince neden söz edilmekte olduğunu önceden ortaya koymak, Masonluğun tanımını yapmak gerekir. Bir kurum mu, bir örgüt mi, bir düşünce sistemi mi, bir felsefe mi, bir ülkü mü? Hangisi?

Yoksa birkaçı mı? Yoksa hepsi mi?

Bu konuların çok güzel irdelendiği bilimsel nitelikli, gerek Türkçe gerek yabancı dillerde yazılmış kitaplar, ansiklopediler, ayrıca internette binlerce kaynak var. Hepsinden yararlanırız. Hepsinin yanılgıları olduğunu göz önünde tutar, önlemle davranırız. Akıl bunu gerektirir. Sonra öğrendiklerimizin bazılarını buraya aktarır, ayrı ayrı kaynaklardan yararlanmış olduğumuz ve bir de bireysel eğilimlerimiz farklı olduğu için tartışırız. Hep birlikte doğruların gerçeğe en yakınını bulmaya çalışırız.

İşte o kaynakların içinde art niyetli, kasıtlı, yanlış anlatımlar da vardır. Onları da tartışırız.

Örneğin Masonlukta adından en çok söz edilmiş kişi James Anderson'dur. Onun adını duymayan mason yoktur. Sadece masonlar değil, Masonluğa ilgi duyan başkaları da biliyor.

James Anderson'un bu ünü, Masonluğun 1723 tarihli ilk anayasasının ona atfedilmesidir. Aslında bu da yanlıştır çünkü ona atfedilmesi gereken anayasa 1738 tarihli olanıdır. Ancak o 1723 tarihli anayasa kitabının kapsamında James Anderson bir tarihsel bölüm yazmış, o tarihteki Büyük Üstat Yardımcısı Jean Théophile Désaguliers de bu tarihsel bölümü ya okumamış olduğundan ya da diplomatik davranması gerektiğini düşünerek, kendi yazdığı sunuş bölümünde ne kadar isabetli olduğundan söz etmiştir.

Ancak çok geçmeden Anderson'un o tarihsel bölümün kapsamında birçok yanlış yaptığı hatta yer yer saçmalamış olduğu görülmüştür.

Bunlar varsayım değil; belge... Bu kitabın Türkçeye yapılmış açıklamalı çevirisi de var.

Dolayısıyla, işte tarihin en ünlü masonunun bile Masonluk konusunda bir zamanlar yazdıklarının yanlış hatta saçma olduğu görülüyor.

Bu benim niteleyişim değil, masonik literatürde öyle yazılı.

Masonik literatürde bunun başka örnekleri de var. Örneğin Arthur Edward Waite adlı bir yazarın Masonluk üzerine düzenlemiş olduğu, ilk kez 1921 yılında basılmış kalınca bir ansiklopedisi vardır. Bu kişi Masonluğa tümüyle mistik hatta okültist bir gözle baktığı için, adı ansiklopedi olmasına karşın o kitapta verdiği bilgilerin birçoğu nesnel (objektif) değil, öznel (sübjektif) nitelik taşır. Eh, tek kaynakça olarak ünlü bir yazar diye onun kitabını kaynakça alırsanız, bol bol Masonluğun efsanesel köklerinden hatta doğrudan kendine özgü efsanelerinden söz etme olanağını bulursunuz.

Ancak Masonlukta tek kitap, tek ansiklopedi yazmış olan kişi Arthur Edward Waite değildir. Diğer mason araştırıcı ve yazarların kitaplarının hiçbirinde böylesine tek yanlı ve belli bir amaçla etkilemeye çalışmalı aktarımlar göremezsiniz.

Dolayısıyla Sayın Hypatia'nın alıntılar aktardığı kitabın kaynakçası da böyle yanıltıcı bilgiler vermekte olan kitapları içermekte olabilir. O kitap benim elimin altında olmadığından, dediklerime ilişkin bilgi almadıkça, ne yazık ki sadece yapılan aktarımların üzerinde durmak ve oradaki yanlışları işaret etmek durumundayım.

Buyrun size bir açıklama daha.

Asıl konuya sonra devam edeceğiz.     


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 03, 2012, 06:51:11 ös
Sn Adam  neredeyse tüm kaynakları yalanlıyor. Doğru kaynağı buraya getirsede   kendide rahatlasa bizlerde rahatlasak...Anlaşılan Masonlar hakkında ne yazılsa yalanlıcak.
Neyse biz yinede kaynakları buraya sunalım o da itiraz ede dursun.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Genius Loci - Şubat 03, 2012, 11:44:33 ös
Sn hypatia

hatırlıyorum da hukuk devletini anlatırken hocamiz antik yunandan başlamıştı anlatmaya. soğuk kaynaklar diyordu. halbuki daha en başında demişti ki hukuk devleti aydınlanma cografyasinin bir ürünüdür. Neden ta yunan uygarlığından girmisti ki konuya.
Masonluk da aydınlanmanın bir ürünü olarak değerlendirilebilir. 1717. Onun sıcak ve soğuk kaynakları vardır . ama bunlar Masonluk mudur?
Bu bir yön. ikinci olarak Masonluk alegoriler sanatıdır da. ezoterik olması sebebiyle de bu alegoriler ve semboller ancak o ezoterik inisiyasyondan gecmisler için anlamlanabilir . bu tedrisat uzak olanlar için alegoriler ve semboller ancak sozsel ve kabuktakı görünümleriyle gorulur. üçüncü olarak Masonluk eklektiktir. Pek çok yerden pek çok farklı şey almıştır. ama bunların hiçbiri Masonluk değildir.

saygılarımla.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 04, 2012, 12:46:30 öö
        Aslında bu konudaki tartışmaları izliyor, kendi kendime bir takım değerlendirmeler yapıyordum. Fakat sayın ADAM'ın "Haksızlık etmiş olmamak için sorayım dedim.(sayın Hypatia ve bu kitabı okumuş olan diğer katılımcılara) diye başlayan yazısı üzerine konuya dahil olma ihtiyacı hissettim.
      Zira; sayın Hypatia'ya bu kitabı okuduğumu bildirmiştim. Esasen hemen hemen aynı mahiyetteki bir konu ile ilgili  yaklaşık olarak 8-9 ay kadar evvel ben de bir yazı yazmış ve o zaman da sayın ADAM benden kaynak göstermemi istemiş ve ben de bu kitabı kaynak göstermiştim. Sayın ADAM o zamanda bu kaynağa pek itibar edilemeyeceği şeklinde bir beyanda bulunmuştu.
        Şimdi sayın ADAM, bu kitabı yazanın kitabın başında ön sözü ve arkasında kaynakça olup olmadığı şeklinde bir soru yöneltiyor. Belki sayın Hypatia da yanıt verecektir ama kitabı okuyan biri olarak ben de biraz bilgi vermek istiyorum.
        Evet, yazar önsözünde özetle;"... küçük veya büyük bütün gizli örgütlerin yaşadıkları toplumları etkilediğini, bu örgütlerin ve  sırlarının tarihin karanlığı içinde kalmasını tercih edebileceklerini, ama bu sırların,  tarihin akışı içinde dönüm noktaları ile ilgili olabileceklerini, kendisinin  tarihin bazı kesitlerindeki gizli örgütlerle ilgili konulara dikkatli yorumlarla değindiğini, şu günlerde, günümüzdeki gizli örgütlerin , geçmişteki gizli örgütlerin mirasçısı olduğu gerçeğinin unutulmaması gerektiğini"  belirtiyor.
        Kitabın sonunda da "Kaynakça" yer alıyor.Yazarın gösterdiği kaynakları aşağıda aynen sıralıyorum.
      1- Cihangir Gener, "Ezoterik-Battıni Doktrinler Tarihi,"Gece Yayınları 1994.
      2-C.W.Leadbeater, "Freemasonry And Its Ancient Mystic Rites," Grramercy Books, Random House Publishing Inc. 1998.
      3-David Icke, "The Biggest Secret," Bridge Of Love Publications USA, First Published in February 1999.
      4- Mark Philips &Caty O'Brien, "Baykuş İmparatorluğu" Aykırı Yayıncılık,İstanbul, 2002.
      5- J.G. Benneth, "Gurdjieff, Büyük Bir Gizem, "Okyanus Yayıncılık, 1996.
      6-Adrian G.Gilbert, "Magi, The Quest For A Secret Tradition" First Published 1996 by Bloomsbury Publishing.
      7- Stefan Erdmann, "Banken, Brot und Bomben" (Band 1) AmaDeus Verlag,2003.
      8-Carlus Baagoe," Geburtswehen Eişner Neuen Welt" Samisdat Publishers, Ltd.Toronto, Canada, 1978.
      9-İsrael Shahak& Norton Mezvinsky, "İsrailde Yahudi Fundamentalizmi" Anka Yayınları, 2002.
    10- arthur Koestler, "Onüçüncü Kabile " (Hazar İmparatorluğu ve Mirası) Ada Yayınları, 1977.
    11-Mark Amaru Pinkham, "The Return Of The Serpents Of Windom" Published by Adventures Unlimited Press, 1977.
    12-Nesta H. Webster,
    13- Burhan Oğuz,
    14- Şinasi Gündüz,
    15- James B. Whisker,
    16- Prof.Dr.Bernard Lewis,
    17- Juan Maler,
    18- Cristopher  Knight& Robert Lomes,
    19- R.Henry (Alder) ,
    20- Felix Franz Egon Lützeler,
    21- Titus Burckhardt,
    22- Emile Dantinne,
    23- Vicomte Leon de Poncins,
    24- W.B. Crow,
    25- Eric Steven Yudelove,
    26-Yusuf Besalel,
    27-Yesevizade,
    28- Prof.Dr. Şener Üşümezsoy,
    29- William Guy Carr,
    30- Jüri Lina,
    31- Wolfgang Eggert,
    32- Ş.Teoman Duralı,
    33- Süleyman Kocabaş,
    34- DoçDr. Yaşar Kutluay,
    35- Kemal Mernemencioğlu,
    36- Paul Dumont,
    37- Angelo Iacovella,
    38- Rıfat N. Bali,
    39- Rudolf Von Sebottendorf,
   Bu kaynaklar toplam 51 tane olmasına karşın, ben birden çok ismi yazılanları ikinciye ve üçüncüye yazmak istemediğim için biraz kısa kestim. Ve 11. den sonrasının kaynak gösterildiği eserlerinin isimlerini de yazmadım. Ama istenirse isimleri belirtildiği takdirde, kaynak eserin adını da yazabilirim.
     Tam burada aklıma şöyle bir soru geldi, Mason'lukla ilgili okuduğum bütün eserlerde Hiram Abiff'ten bahsedilmekte, törenlerde öldürülüşü canlandırılmaktadır. Bir yandan Masonluğun 1700'lü yılların ilk yarısında oluştuğu  kabul edilirken diğer yandan 4000 sene öncesine dayanan bir mit ne sebeble hala daha canlı tutulmakta, o devrin rit'leri hala daha uygulanagelmektedir ?
       Sayın Hypatia'nın bu konudaki görüşleri bence makul görülmektedir.
       Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 04, 2012, 09:32:32 öö



Sayın Hypatia’nın aktarımlarına yeniden değinmeden önce, Sayın Alşah’ın verdiği bilgiler üzerine sanırım bir açıklama daha yapmam gerekiyor.

Masonların efsaneleri başlığı altındaki bu aktarımı ben iki yönden değerlendiriyorum.

Bunlardan birincisi yazarın tutumu, eğilimi, ve Masonluk ile yaptığı bağdaştırma. Zaten bu bir araştırma kitabı olduğuna, bir tez ileri sürdüğüne göre kaynakçası olması gerek sözünü bu nedenle etmiştim.

Bu arada Sayın SkullG  kısa ama çok güzel bir açıklama yaptı; böylece konuya sitemizdeki masonlardan da bir katkı gelmiş oldu.

Bakın, Sayın Alşah’ın aktardığı üzere, kitabın başında yazar zaten niyetinin ne olduğunu açıkça ortaya koymuş. Tek yanılgısı Masonluğu yeterince incelememiş. Nitekim Sayın Alşah’ın verdiği listeye bakın; Masonluk ile bağlantılı tek bir kitap var; o da adından da belli olduğu üzere, Masonluğu mistik bir görüş açısıyla irdeliyor. Diğer adı verilen kitapların çoğu konularını mistik konulardan alıyor; bunların arasında Rodolf von Sebottendorf’un kitabı bile var. Kemal Menemencioğlu’nun hangi kitabı kaynakçaya alınmış bilemem ama tanınan bir araştırmacı yazar olarak Cihangir Gener’i görüyoruz o listede; bunun dışında Masonluk üzerine pek çok yapıtı olan ne Türk ne yabancı, ünlü ve kitapları kaynak başkalarınca kaynak olarak nitelenmiş araştırmacı yazarların herhangi birinin adı geçiyor. Doğru dürüst hiçbir masonik kaynakça yok.

Sayın Hypatia, benim beğenmediğim kaynakçayı reddettiğimi söylüyor. Peki... Mackey, Coil, MacKenzie, Gould, Bayard, Noudon, Lenhoff gibi yabancı araştırmacı ve ansikloredistlerin, Ayan, Ayfer, Sanver gibi Türk yazarların yapıtlarından niçin ses yok acaba?   

Zaten sorun da burada… Keşke bu yazının başlığı “Masonların Efsaneleri” olmasaydı; keşke bu anlatımların Masonluğa ve masonlara mal edilmesi gibi bir eğilime girilmeseydi. Öyle yapılınca dikkati çekti ve işte o yüzden tartışmalar sürüyor.

Çünkü burada Masonluk ve masonlar ile ilgili yanlış bilgi verilmemeli. Herhangi bir şekilde yanlış bilgi verilirse, düzeltilmeli, doğrusu yazılmalı ki kamuoyu yanlış ya da öznel nitelikli bilgiye doğru de kapılmasın.

İşte bu noktada da benim ikinci konum çıkıyor ortaya.

Yazarın yazdıklarının kapsamında birtakım yanlışlar var. Ayrıca hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, varsayımsal ya da tasarımsal fakat sanki bilinen gerçeklermiş gibi anlatılmış şeyler var. Bunların bazılarından daha önceki yazımda söz etmiştim.

Ardından Atlantis ile bağlantılı sözler geliyor. Atlantis’ten söz etmeye hiçbir diyeceğim yok. Ancak bu anlatımları yaparken, verilen bilgileri sanki mutlak doğruymuş gibi nitelemekten sakınmak gerek.

Bir diğer örnek, daha sonra “lonca” sözcüğünün kullanılması… Lonca, Anadolu’daki Ahilerin dağılışından sonra Osmanlı Devleti’nde oluşturulmuş olan meslek ve zanaat birliklerinden her birinin adıdır. Gerçi genel olarak başka meslek ve zanaat birliklerini nitelemek üzere de kullanılır olmuş bir sözcüktür ama bunu Antik Mısır’daki ezoterik ekol birimlerine dek uzandırmak pek yanlıştır.

Derken arkasına bir tarihsel anlatım ekleniyor, Antik Mısır’daki varsayımsal meslek oluşumu ile bağlantılı olarak: “Bu loncanın Süleyman Tapınağının yapımında rol aldığı anlaşılmıştır.” diye… Öyle yapılacağına, Fenike’deki antik misterleri ve Diyonisos İşçileri topluluğuna değinilseydi, önce Tevrat’ta, sonra Francis Bacon’un “Yeni Atlantis” adlı ünlü yapıtında, daha sonra John Bunyan’ın “Ruhsallaştırılmış Süleyman Tapınağı” adlı kitabında, onlardın ardından Masonlukta yer alan alegoriler dizgesinde yer alan anlatımlara bir bakılsaydı, tüm bu yanlışlıklardan sakınma olanağı doğabilirdi.

Bir araştırmacı yazarın kitabında elbette yer yer birtakım yanlışlıklar olabilir. Ancak bu yanlışlıklar öyle yer yer birtakım değil de artık hoş görülemeyecek çok sayıda olursa, bu durum yazarın o kitabının tümünün baştan sona yanlışlıklarla dolu olarak nitelenmesi sonucunu getirir.

Yazarın anlattıkları pek romantik olabilir. Ancak ne yazık ki bilimsel ve tarihsel gerçekler öyle pek romantik değil.

Ardından yazar şöyle diyor: “Masonluk bugün halen var olan gizli örgütlerin en eskilerinden biridir.”

Bunun devamını şimdilik göz ardı ediyorum. Çünkü yazarın bu sözü bile tümüyle yanlıştır çünkü Masonluk bir gizli örgüt değildir ve tarih boyunca hiçbir zaman gizli olmamıştır.

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 04, 2012, 01:01:37 ös
Sn hypatia

hatırlıyorum da hukuk devletini anlatırken hocamiz antik yunandan başlamıştı anlatmaya. soğuk kaynaklar diyordu. halbuki daha en başında demişti ki hukuk devleti aydınlanma cografyasinin bir ürünüdür. Neden ta yunan uygarlığından girmisti ki konuya.
Masonluk da aydınlanmanın bir ürünü olarak değerlendirilebilir. 1717. Onun sıcak ve soğuk kaynakları vardır . ama bunlar Masonluk mudur?
Bu bir yön. ikinci olarak Masonluk alegoriler sanatıdır da. ezoterik olması sebebiyle de bu alegoriler ve semboller ancak o ezoterik inisiyasyondan gecmisler için anlamlanabilir . bu tedrisat uzak olanlar için alegoriler ve semboller ancak sozsel ve kabuktakı görünümleriyle gorulur. üçüncü olarak Masonluk eklektiktir. Pek çok yerden pek çok farklı şey almıştır. ama bunların hiçbiri Masonluk değildir.

saygılarımla.





Sn skullG  aracılığıyla  sanırım masonlardan  bir cevap gelmiş oldu;aslında Masonluğu araştırmak ve tanımaksa araç, kendilerinden açık seçik bir cevap gelmesini beklemek  çok doğal;kendilerine teşekkür ederim. Sn  Adam'ın  Masonluğun çok derinlerinden  bugüne ve nasıl ,ne değişimler göstererek gelmesi  konusunda bu kadar emin olup ,tüm kaynaklarıda bu kadar eminlikle adeta saldırarak  çürütmesine ne bir anlam verebilirim nede ciddiye alırım.  Tarihe hele ki kadim bilgilere ya vardır ya yoktur, arası olmaksızın bir zihniyetle yaklaşmak, bence bilime aykırıdır.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 04, 2012, 01:40:50 ös
Sn Alşah kaynakları yeterince açıklamış, teşekkürler.
Sn Adam şimdi de masonların gizliliği üzerinde durmuş;sanki illede  çürütecek bişeyler arıyor.Peki kendisine soruyorum, buraya üye olmadan önce ve burasını yeni tanıdığımda göz gezdirdiğim yorumların içinde; masonların kendilerini artık gizlemenin dışında topluma kendilerini tanıtma kararı aldıkları iması gözüme çarptı. Ve bence çok iyi de düşünmüşler.
Ve soruyorum bu sitenin açılış sebebi nedendir? Masonların en fazla iftiraya uğrayan bir kurum olduğundan kendilerine yöneltilecek sorulara elinden geldiğince cevap vermeye çalışabilecekleri yazmıyormuydu? Ve kendilerine soruyorum,yazdıklarıma bukadar tepkiyle yaklaşacağı yerde madem çok biliyor,Masonluğun şimdiki usüllerini  açıklamaya çalışmıyor?
Ben mason değilim ,öyle sanıyorum kendi de değil...Bilimsel tartışma ve inceleme emek ister,cürüterek  yüklenmek ise  insaoğlunun en kolay yapacağı şeydir.

Ben yazmaya Sn Adam çürütmeye devam etsin. Benim için önemli olan, birkişi de olsa düşünüp,zihninde sorgulasın.
Mason arkadaşlar yanlış anlamasın,ben buraya daha çok  aktarımlar yapıcam ve kendi fikirlerimi sunucam;kendilerini rencide edecek yada saygısızlıkda bulunacak tek bir satırım olursa beni uyarsınlar ama kesinlikle böyle birşey olmayacağına eminim;olursa utanan ben olurum.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: BULGARIA - Şubat 04, 2012, 01:47:37 ös
Bu başlık ilk açıldığında ilgimi çekmişti önceki iletimdede bunu belirtmiştim.Fakat yorumlar devam ettikçe konu uzaklaşa uzaklaşa en sonunda korktuğum gibi bireysel çekişme boyutu kazanmaya aday bir konu haline geldi.Halbuki güzel bir konu takip edilesi bir konu zevk alınacak bir konu olacağını düşünüp bir kısım sevinç duygusunu yaşamadım da değil.


Saygılar.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 04, 2012, 02:02:10 ös
Bu başlık ilk açıldığında ilgimi çekmişti önceki iletimdede bunu belirtmiştim.Fakat yorumlar devam ettikçe konu uzaklaşa uzaklaşa en sonunda korktuğum gibi bireysel çekişme boyutu kazanmaya aday bir konu haline geldi.Halbuki güzel bir konu takip edilesi bir konu zevk alınacak bir konu olacağını düşünüp bir kısım sevinç duygusunu yaşamadım da değil.


Saygılar.



Sn Bulgarı, maalesef benimde hiç hoşlanmadığım bir çizgiye geldi konu. Ama ben vazgeçmicem ve konuya aradaki negatifliği  hiç olmamış gibi devam edicem.
Tabi ki arkadaşların yorumları gelicektir  ama bunu konuyu katlederek değil orta bir yolda birbirimizi efade ederek omasını sağlayarak!Kibir olmadan..Masonluk tarihi hakkında onları çok kötü gösterecek  olaylar  var.Hatta kutsal kitap da geçen satırları bile onlara mal ediyorlar. Ben inanmıyorum çünkü çevremde bir iki mason arkadaş olmuştu.Bu yüzden bu başlık altında yavaş yavaş onların lehine gelişecek bir parçaları bulup buraya taşıyacaktım ..Ve taşıcam, bir yanlışın tüm doğruları götürmesi bence yanlıştır... Bu konunun akışını sabırsızlık ve saygısızlıkla kesmeye devam edecek kişilere cevabım olmayacakır.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: BULGARIA - Şubat 04, 2012, 02:36:33 ös
Bu başlık ilk açıldığında ilgimi çekmişti önceki iletimdede bunu belirtmiştim.Fakat yorumlar devam ettikçe konu uzaklaşa uzaklaşa en sonunda korktuğum gibi bireysel çekişme boyutu kazanmaya aday bir konu haline geldi.Halbuki güzel bir konu takip edilesi bir konu zevk alınacak bir konu olacağını düşünüp bir kısım sevinç duygusunu yaşamadım da değil.


Saygılar.



Sn Bulgarı, maalesef benimde hiç hoşlanmadığım bir çizgiye geldi konu. Ama ben vazgeçmicem ve konuya aradaki negatifliği  hiç olmamış gibi devam edicem.
Tabi ki arkadaşların yorumları gelicektir  ama bunu konuyu katlederek değil orta bir yolda birbirimizi efade ederek omasını sağlayarak!Kibir olmadan..Masonluk tarihi hakkında onları çok kötü gösterecek  olaylar  var.Hatta kutsal kitap da geçen satırları bile onlara mal ediyorlar. Ben inanmıyorum çünkü çevremde bir iki mason arkadaş olmuştu.Bu yüzden bu başlık altında yavaş yavaş onların lehine gelişecek bir parçaları bulup buraya taşıyacaktım ..Ve taşıcam, bir yanlışın tüm doğruları götürmesi bence yanlıştır... Bu konunun akışını sabırsızlık ve saygısızlıkla kesmeye devam edecek kişilere cevabım olmayacakır.


Konunun gidişatını bende takip ediyorum umuyorum konu yine rayına girer ve kaldığımız yerden takibe devam ederiz.Bu arada okuduğunuz kitabı yani konunuya kaynak gösterilen kitabıda sipariş verdim.Konu burada sonlansa bile ben yinede bir konunun esasına kaynak gösterilen noktaya göz atmak istedim.Konu üzerinde yorumlar - karşılıklı fikir alışverişleri hatta tartışmalar dahi yapılsa birbirimizi kırmadan saygı çerçevesinde olması dileklerimle.Herkese sevgilerle...


Saygılar..
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 04, 2012, 03:09:32 ös


Niçin uyumsuzluğa düştüğümüzü anlayamıyorum.

Konunun niçin bireysel yöne çekildiğini de anlayamıyorum.

Benim Sayın Hypatia'ya hiçbir diyeceği yok; onunla alıp veremeyeceğim hiç yok. İstediği aktarımı yapabilir. Aktarımlarınmın ister arkasında durur, ister durmaz.

Ancak ortada aktarım yaptığı bir kitap var. Bana sorarsanız, anladığım kadarıyla  o kitapta çok yanlış var. Çünkü verilmiş şu kısacık pasajlar bile yanlışlarla dolu.

Bu gibi konular üzerine yazılmış, kapsamında çok yanlışlar olan tek kitap değil o.

Benim niçin ilgimi çekiyor ve beni işin içihne sokuyor?

Bu konu Masonluğa bağlandığı için, ben burada kendimi yanlışları belirtmekle yükümlü görüyorum. Bu sitede Masonluk üzerine söylenen yanlışlar düzeltilmeli. Çünkü bu site dünya kamuoyuna açık.

Düzeltmek sadece bana mı düşer? Elbette hayır, başkaları da yapabilir bunu ama bana da düşüyor işte.

Üstelik bu düzeltmeleri yapmak iuçin de mason olmak gerekmiyor. Konuyu bilmik gerekiyor. Masonların çoğu bu konuları bilmiyor ne yazık ki. Niçin bilmediklerini başka başlıklar altında anlatmıştım. Dikkat: Bu masonlara yöhneltilen bir küçümseme değildir; gerçeğin belirtilişidir. Bunu sizünü ettiğim masonlar, kendileri de kabul eder. Çünkü onların Masonlukta bulunuşu, ilgi alanları, arayışları başkadır.

Sayın Hypatia benim bu tutumumdan hoşlanmıyor. Ne yapabilirim ki?

Konu Sayın Hypatia değil; Masonluk üzerine ve Masonlukla bağlantılı konularda yanlış bilgiler verilmesi. Sayın Hyptia bu konuya o yanlış bilgileri aktarmış olduğu için girmiş bulunuyor.

Sayın Hypatia isterse beni sorgulayabilir. O da benim Masonluk üzerine anlattıklarım ve söylediklerimi yanlış bulabilir. O zaman da doğrusunu biliyonrsa yanlışlığın nerede olduğunu göstermeli ki ben de yanlışımı düzeltebileyim.

Ancak Sayın Hypatia bu konuda böyle eleştiriler getirebilmek bakımından beni yetersiz ya da yetkisiz buluyor. Bunu daha önce belirtti. Ben yeterlik ya da yetki düzeyimden söz etmem; edemem. Bu çok yanlış olur. Bu konuda diğer okurlar ile birlikte Sayın Hypatia'yı bilgilendirmek isteyen çıkarsa, bilgilendirir.

Örneğin ben Sayın Hypatia'nın alıntısını aktardığı kitaptaki bir söz üzerine, "Masonluk bir gizli örgüt değildir ve tarih boyunca hiçbir zaman gizli olmamıştır." dedim. Bunu durup dururken söylemedim. Sayın Hypatia'nın alıntı yaptığı kitabın yazarı da aksini söylemiş; Masonluğun bir gizli örgüt olduğunu ileri sürmüş.

Benim dediğim yanlış da, o yazarın dediği mi doğru?

Tersine o yazarın dediği doğru da benim dediğim mi yanlış?

Şunu göz ardı etmeyelim: Yazar ezoterik kurumun ne olduğunu bilmeyenlerden ve bu bilgisizlik nedeniyle yanlış yapanlardan ya da kasıtlı bir antimasonik tutum benimseyenlerden değil.

Bunma benzer eleştirilerimizi başka yazarların kitapladrı için de yapmıştık bu forumun çeşitli başlıkları altında. Sanırım bunlardan biri de şu son zamanların ünlü romancısı Dan Brown anlatüımlarıydı. O da antimasonik değil ama Masonluk ile bağlantılı olarak verdiği bilgiler arasında çok yanlış var. (Yanlışları sadece Masonluk ile sınırlı da değil.)

Eğer Sayın Hypatia, o kitabın yazarını çok sevmiş, kitaptan da çok hoşlanmış, kendisini o mistik ve romantik anlatımlara kaptırmış, bundan ötürü o kitapta yazılanların eleştirisine dayanamıyor, bundan ötürü tepki gösteriyorsa, yapmasın, gerek yok, onu üzmek ve incitmek istemeyiz. Hemen keseriz eleştiriyi.  Sonra bir başka başlık açarız. Orada anlatırız derdimizi, gösteririz doğru bildiklerimizi.

Sayın Hypatia hiç dert etmesin. Bizim gönlümüz yeterince genişlemiştir yıllar boyunca yapmış olduğumuz çalışmalar, almış ve vermiş olduğumuz eğitimin gereği...

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 04, 2012, 03:22:05 ös
sn Bulgarıa bendeki kitap ismini vereyim:

Antik Çağlardan Günümüze
Dünya'nın
Gizli Atarihi

sn Alşah'hın bahsettiği aynı kitapmı bilmiyorum belki kendisinin yazarı daha iyidir.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: BULGARIA - Şubat 04, 2012, 04:07:53 ös
sn Bulgarıa bendeki kitap ismini vereyim:

Antik Çağlardan Günümüze
Dünya'nın
Gizli Atarihi

sn Alşah'hın bahsettiği aynı kitapmı bilmiyorum belki kendisinin yazarı daha iyidir.


O kitap bende mevcut..Hatta 2.ci cildi de mevcut elimde..Antik Çağlardan Günümüze Dünya'nın Gizli Tarihi kitabının 2 si de var.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 04, 2012, 04:55:25 ös
 Konunun devamı:

-" Yahudi gizemleri:

 Modern Mason ritleri ve sembolerinin çoğu eski Mısır'dan alınmış olmakla beraber, üstad C.W Leadbeater'in "The Hidden Life in Feemasonry" (Hürmasonluktaki  Gizli Hayat )adlı kitabında belirttiği gibi bu ritler ve semboller, modern Masonluğa Yahudiler tarafından ulaştırılmıştır.
    Moder Mason geleneğinin en çok etlilendiği unsurların başında "Yahudi Gizemleri" (Özellikle Kabala'nın 'Sefer Yezirah' ve ' Sefer ha Zohar) kitapları gelmektedir.
Teozofist üstad C.W Leadbeatr'e göre, Yahudiler' Atlantis kök ırkının 5 'nci Alt ırkından gelen Sami kökenli bir halktı.
M.Ö. 75.025 yılındaki büyük felaketten 4000 yıl önce Mısır'daki Atlantislilerin İmparatoru Manu, takipçilerini Atlantis'in geri kalan halkından ayırarak, Arabistan'ın yukarı kesimlerine doğru götürdü. Manu'un takipçileri daha sonra Aryan kök ırkını oluşturdular.
    Manu taraftarlarına komşularıyla karışmamaları ve ırklarının safiyetini korumaları konusunda çok sıkı talimatlar verdi.
(Tesozofist örgütünün kurucusu H.P Blavatsky'e göre " Yahudiler Hindistan'da yaşamış olan Kaldeli'lerin torunlarıydı. Bunlar toplumdan kovulmuş serseri bir kavimdi.)

Manu'nun takipçileri kendilerinin "seçkin insanlar" olduklarına inanıyorlardı. Daha sonra Arabistan'ın güneyi Aryanlar tarafından fethedildi. Bunlardan bir grup insan, cemaatlerinden ayrılarak, birçok göçten sonra, Bu gün Mısır denilen bölgeye yerleştiler. Devrin Mısır Fravunu kendilerine yerleşecek bir bölge gösterdi. İşte bu gün kendilerine "seçilmiş hakl" diyen yahudiler, ilk defa tarih sahnesine buradan çıktılar.
    Yahudiler, Mısır'daki ikametleri sırasında Mısır Gizemlerine belirli bir dereceye kadar inisiye oldular.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: asimov - Şubat 04, 2012, 08:03:13 ös
Merhaba,
Bu alıntıda sözü edilenler ilginç. Masonlar ve masonluk tarihi hakkında birşey söyleyemeyeceğim. Bu konuda hala okuyorum. Birkaç yıl daha bir kelam etmem zor. Bilgi, birikim gerektirir. Farklı kaynaklardan okumak gereklidir.

Şimdi adı üzerinde mit, mitoloji veya her neyse inanırsın veya inanmassın. Bu kadar.
Ancak bir alıntı yaparsanız ve bu yazılanları başkalarına karşı savunursanız. Artık mit'ten çıkar gerçek olur. Yani şunu demek istiyorum. Yazar  ve kitap hakkında en ufak fikrim yok ancak bunları yazabilen bir yazar, yazdıklarını sorgulamadan yazıyorsa ben bilimselliğinden kuşku duyarım. Kitabın sonuna 55 kaynak değil. 155 kaynak koysa da farketmez.


    M.Ö. 75.025 yılındaki büyük felaket esnasında bütün Mısır sel suları altında kalmış, eski  ihtişamlı günlerde geriye sadece üç büyük pramit kalmıştı. Sular çekildiken sonra, ülke yeniden Atlantis'lilerin tarafından kolonize edildi.  Bu imparatorluk Mısır'ın Aryan'lar tarafından  işgaline kadar (M.Ö.13.500) sürdü.
     

Yazım yanlışı yoksa M.Ö. 75.000 yılındaki felaketten geriye 3 büyük piramit kalmış. Bunlar nerede hangi piramitler. Neolitik çağ öncesi hangi aletlerle taşları kesip piramit yapmışlar. Mö 12.000 öncesine ait dünya üzerinde bulunabilmiş herhangi bir yapı var mıdır?  Heredot tarihine göre Mısır deltasının görünümü bugünkünden farklıydı. Göllerle kaplıydı. Ayrıca Mısır'ın siyasi birliği MÖ 3700-3400 yılları arasında sağlanmıştır. Bilinen piramitler bu tarihten sonra yapılmıştır. Bu açıdan yazar bu konuda başka açıklamalar yapmış mı? Bu yazılanları kendi bilimsel süzgecinden geçirip eleştirmiş mi?

Saygılarımla.

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 05, 2012, 01:10:03 öö
      Aslında sayın ADAM ile bazı noktalarda ters düşüyoruz. Bunun nedeni de sanırım bakış ve yorum farklılığından kaynaklanmaktadır. Şöyle ki ;
      Sayın ADAM ısrarla Mason'luğun 1700'lü yılların ilk yarısında kurulduğunu, bundan önceki bir geçmişinin olmadığını, Mason'luğun hiç bir zaman "gizli" bir kuruluş olmadığını söylüyor.
      Ben ve sanırım sayın hypatia da, Mason'luğun 1700'lü yıllarda kurulmasına değil, ritlerinin dayandığı kökene kadar inilmesinde fayda olacağını belirtiyoruz. Konu özetle böyle.
      Öncelikle sayın ADAM'ın gizlilik iddiasına gelelim. Bakınız "Larousse" C.8, S.434. "MASONLUK : i.(mason'dan mason-luk). Bir takım kardeşlik ilkelerini benimseyen, birbirlerini işaret ve amblemlerle tanıyan ve (loca) denilen bölümlere ayrılan kimselerden kurulu kısmen GİZLİ dernek. denilmek suretiyle tanımlanmaktadır. Şimdi "Larousse" bilgi bakımından bir  kaynak mıdır? Şayet kaynak ise buradaki "kısmen gizli" ifadesinden ne anlamamız gerekiyor. Yok kaynak olarak kabul görmüyorsa, o takdirde edindiğimiz bilgilerin her hangi bir bilimsel değeri var mıdır?, yok mudur ?.
      Sonra Mason'luğun tarihi ile ilgili iddialara gelince; (buradaki bu yazarın adını ve kitabın ismini veremiyorum zira, hiç bir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz şerhi var. Onun için biraz değişikliklerle anlatmaya çalışacağım) Roma'da duvarcı ustaları 790 lı yıllarda İngiltere'ye bir kadetral inşaası için gittiklerinde burada gizli bir kardeşlik örgütü kurarlar. Bu ilk büyük locanın kurulmasının başlangıcıdır. Daha sonraları,  İngiltere Kralı Athetstan'ın yakın akrabası  Edwin'in öncülüğünde 926 yılında daha önce kurulan loca ile ilgili 16 maddelik uyulması gereken hususları gösteren bir statü hazırlanır. Bu locanın adı "York Büyük Loca'sıdır". Hazırlanan 16 maddelik statü de Hür-Masonluğun ilk belgesi olarak kabul edilir.
         Daha sonra 960 yılında yapılan seçimle Canterbury Başpiskoposu loca'nın üstad-ı azamlığına seçilir. Bundan sonraki yıllarda da buna benzer faaliyetler devam eder. Yani 1700'lü yılların ilk yarısından önce de Mason'luk bir şekilde var idi.
         Bundan başka Mıchael Baıgent ve Rıchard Leıgh' in uzun araştırmalar sonucu yazmış oldukları "Mabet ve Loca" isimli kitapta, "....1638 yılında  Perthli Henry Adamson tarafından yazılan bir şiirde;
         ........
         Ve güzel ırkım öyle olduğunu biliyor:
         Bizim, Gül Haç kardeşlerinin ;
         Önceden sezinledikleri uydurma değil,
         Bizim Mason sözcüğümüz ve öngörümüz var,
         .........
        Görüldüğü gibi, Mason'luk öyle 1700'lü  yılların başında "hadi bir dernek  kuralım " demekle kurulmuş bir yapı değil.
        Şunu zaten kabul ediyorum. Evet, Masonluk kurumsal olarak l7l7 yılında kurulmuştur. Ama kurum olarak oluşmadan önceleri de çok uzun yıllara yayılmış bir geçmişi vardı. Geçmişinde uygulanan  ve çoğu zaman gizli gizli uygulanan ritüeller  giderek benimsenmiş  ve en sonunda da resmen kurumsallaşmıştır.

        Sayın ADAM ile sanırım burada ters düşüyoruz. Kaynakları beğenmeyabilirsiniz. Bu sizin konuya bakış açınız ile ilgili bir olaydır.  Buna da saygı duyarım. Ama senin gösterdiğin kaynaklar hepsi uydurma derseniz o zaman ben de sizin kaynaklarınızı aynı gerekçe ile eleştiririm.
        Sayın hypatia'nın alıntısını eleştirenlerden bazıları da alıntıyı "oldukça efsanevi" olarak yorumlamışlar. Konu başlığı ne "Masonların Efsaneleri" yani adı üstünde.
        Saygılar-sevgiler. 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 05, 2012, 01:30:57 öö
        Sayın hypatia, sayın BULGARİA, benim elimdeki kitabın tam adı, "Antik Çağlardan 20.Y.Y. Başına Kadar DÜNYA TARİHİNİN PERDE ARKASI"
        Saygılar-sevgiler.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 05, 2012, 01:34:29 öö
" Aynı üstad yazar, Mısır hikmet ve  bilgeliğini öğrenen Musa'nın 'Yahudi Gizemciliğinin'gerçek , kurucusu olduğunu iddia etmektir.


Mısır Bilgeliğinin Simgesi Hermesciliğin Dinlere, Felsefeye  ve Gizemciliğe Etkileri:

M.S. IV.  sonlarında Ortodoks Klisesi, Gnostizmin kökünü  büyük ölçüde kazımıştı.Neo-Platonculuk bir müddet daha sürmüş, Mısır'ın 630 yılınsa Müslümanlar tarafından fetedilmesinden önce, o da ortadan kalkmıştı. Bu iki akımın ortadan silinip gitmesine rağmen, bilginin simgesi olarak Hermes Trismegistos, hem Hristiyanlık hem de Müslümanlık içinde yaşamaya devam etmiş.
     Hristiyan Kilisesi, bir taraftan eski pagan tanrıların yeni inanç döneminde de yaşamasına izin veriyor, diğer taraftan bunların önemini  azaltabilmek  ve evcilleştirmek için, eski tanrıları birer bilgeye dönüştürüyordu.  Örneğin, tanrıça "Neit Athena"  Aziz Catherina, "Horus Perseus" Aziz George ve "Anubis" Aziz Christopher olarak Hıristiyanlığa katılıyorlardı. Ne var ki Thot-Hermes'in Mısır bilgeliğinin simgesi Hermes Trismegistos olarak Klise dışı kalmış olması oldukça ilginçtir.
    İslam'da Hermes Trismegistos, İdris Peygamber olarak in-anlaşırılmıştır.  İdris, Kuran'da  dürüst bir Peygamber olarak yer almaktadır. İslam'da Hermes bir kültür kahramanı olarak ele alınmış ve tüm sanat ve bilimleri icat ettiğine inanılmıştır.
   Yahudilik, çok öncelerden beri, hem ezoterik kültlere, hemde "Gizli Tanrı" ve "Demiurgos" Kavramlarını çağrıştıran iki katlı bir felsefeye sahipti.  Örneğin, Essene'ler kendilerinin, sıradan insanlara ve hatta Kudüs'te yaşayan rahiplere bile verilmeyen bazı bilgilerin sahibi olduklarını savunuyorlardı.  Essene'ler ile Hristiyanlık arasındaki kuşku götürmez ilişkiler epey tartışılmıştır. Esseneler'in cinseloruç ve ortak topluluk yaşam konusundaki yaklaşımları ile Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki manastır keşişliği arasındaki benzerlikler dikkat çekicidir.  Hem Essene'ler, hem de ilk dönem Hıristiyanlar popülizm, Mesihçilik ve şiddet eğilimi konularında birleşmektedir.
    Mısır'da yaşayan ve giderek Helenleşen Yahudiler arasında ise, Eski Ahit bilgeliğinin ezoterik ve gizemci yorumları sayesinde, Platonculuğu Mısır düşüncesi ile bütünleştirmek yolunda bir eğilim vardı. Bu eğilim, M.S. 1'nci ve 11'nci Yüzyıllarda "Yahudi Gnoztismi" diye adlandırılabilecek bir gizemci ve ezoterik akıma yol açtı.  Bu akım Hermesçiliğin anahtar unsurlarının çoğuna yer vererek, Tevrat metinlerinin içerdiği gizemli ve numarelojik gizler gibi, tümüyle Yahudilere özgü ilgi alanlarının, yani Kabala'nın gelişmesini sağladı.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 05, 2012, 01:48:47 öö
        Sayın hypatia, sayın BULGARİA, benim elimdeki kitabın tam adı, "Antik Çağlardan 20.Y.Y. Başına Kadar DÜNYA TARİHİNİN PERDE ARKASI"
        Saygılar-sevgiler.




Teşekkür ederim sn Alşah.
Yukarıda yazmış olduklarınızda adı geçen Gül-Haç, daha sonraları karşımıza daha detaylı gelicek..Onun hakkında yazılanlar yüzünden belki Masonluk, o tarihlerden sıyırıp  daha yeni tarihlere getirilmiş olabilir. ..Kadim tarihlerde birlikte dolaşarak  taşları yerine daha iyi oturtabiliriz.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 05, 2012, 09:02:03 öö

Bu forumda bir zamanlar "Masonluğun Tarihinde Anlatılmayanlar" genel başlığı altında hayli uzun bir dizi yazmıştım. Orada, günümüzdeki Masonluğun niçin, nasıl ve hangi amaçla kurulduğunu anlatmıştım. Şöyle pek kısa bir geçiş yapalım:

Günümüzdeki Masonluk 18. yüzyıl  başında perde arkasında tutulan politik amaçlarla kurulmuştur. Bunun için bir ezoterik yapı oluşturulmuş ve geçmiş yüzyılların bina inşaatçılığı mesleği ve zanaatının örgütlenmesi (sonradan Operatif Masonluk olarak nitelenen) bir kalıp olarak kullanılmıştır. Ezoterik yapı çerçevesinde bina inşaatçılığı ve zanaatı mesleğinin bazı öğeleri zamanan aristokratik öğeleriyle de beslnerek birer simge olarak değerlendirilmiştir. (Aslında Royal Society kullanılarak bir bilimsel kurum oluşturulacaktı ama başarılamamıştı.) Öğreti bakımından ise özellikle Rozkrua (Gül+Haç) kurumunun alşilmyle bağdaşık öğeleri üzerine, Hermetik Gelenek ile başlayıp çeşitli inanç sistemleri, dinler, mitler (özellikle antik misterler) ve felsefeler ile beslenmiş bir kapsam oluşturulmuştur. Ancak başlangıçta düzenlenenler yetersiz görülünce, zaman içinde oluşan derecelerde, Aydınlanma Çağının başlangıcı  ile birlikte kurulmasına girişilen ritlerde Masonluğa daha birçok değer eklenmiştir.

İşin özü bu...

İşte bu nedenle de Masonluk denilince neden söz edilmekte olduğunun açıkça ortaya konması, bu işin gelmişinin geçmişinin iyice incelenip irdelenerek bir şeyler yazılması önem taşıyor.

Sayın Alşah'ın dediği, Kral Athelstan ile bağlantılı belge "Regius" başlığını taşıyan bir eski el yazmasıdır. Onun bir benzeri de Cooke El Yazması'dır. Her ikisinde de bu başlık altında adladrını vermeden kısaca değinmiştim zaten. Üstelik her ikisinin kapsamının Türkçe'ye çevirisini bu forumda baştan sona yayımladım. İlgili başlıklara giderseniz ya da forumdaki arama olanağını kullanırsanız erişebilirsiniz. (Hatta Regius'un çevirisinde iki satır noksanmış meğer. Onu da forum üyelerinden Sayın Mustafa Kemal işaret etmişti.)   

Kaynakçaya gelince... Elbette Michael Baigent ve Richard Leigh gibi araştırmacı yazarların (onlara bir de Henry Lincoln rahatça eklenebilir) yapıtları sağlam birer kaynakça olarak değerlendirilebilir. Onlara hiçbir itirazım olmaz; olamaz. Gerçi özellikle "Mabet ve Loca" adlı kitabın Türkçe'ye çevirisi pek iyi olmamıştır ama ne anlatıldığı itiraz götürmez biçimde belirgin, üstelik bilimseldir. (Dan Brown'un başı bu yazarlarla derde girmişti, izinsiz kopyalama yaptığından ötürü.)

Madem Sayın Alşah o kitabın sözünü etti, ben de Masonluk ve tarihi bakımından o kitapta anlatılmış olanların altına imzamı atabileceğimi söyleyeyim. Hatta o kaynakçaya Türkçeye "Kutsal Kâse ve Kutsal Kan" adı altında çevrilerek yayınlanmış kitabı da ekleyin. Kaynakça onayı bamkımından bir imza da onun altına atayım. İsterseniz Masonluğun tarihi bakımından güvenilir başka kaynak kitapların bir listesini yapayım.

Bunlar çeviri kitaplar...

Çeviri kitaplar hep dikkatle (eski bir deyişle kaydı ihtiyatla) karşılanmayı gerektirir çünkü kendi kültürlerinden etkilenmeyle öznelleşmiş olabilirler. Çevirilerde yanlışlıklar yapılmış da olabilir.

Nitekim işte Sayın Alşah'ın değindiği o Larousse'daki tanımlama da bundan ileri geliyor. O bölümü yazan kişi her kim idiyse, ezoterik ya da içrek sözcüğünü bilmediğinden ya da sözlüğü okuyanın onu anlayamayacağı gibi bir endişeye kapıldığından olsa gerek, bunun yerine "kısmen gizli" diye aslında olmayacak bir terim kullanmış. Aynısını Batı ülkelerindeki genel sözlük ve ansiklopedilerdede görebilirsiniz. Sıradan halkın bilgi düzeyi açısından anlaşılır olabilmesi için... Ancak böyle yapılınca yapaynlış izlenimler de oluşturulmuş işte.

Bir gizli örgütün amaçlarını, ilkelerine, nerede ve nasıl çcalıştığını, varlığını bile bilemezsiniz; gizlidir. Masonluk öyle mi? O bir yana, Masonluğun Larousse'dakii tanımı tümüyle yerle yerine oturuyor mu, gözünüzü seveyim? Masonluk o kadarcık bir şey mi?

Ancak o bir ansiklopedik sözlük... İsterseniz, ansiklopedik sözlüğün sırf Masonluk üzerine yazılmış ve yayınlanmış olanları da var piyasada. Gerek yabancı dillerde gerek Türkçede. İnternette de var. Bakın oralarda nasıl tanımlanıyor Masonluk? Bakın hiç gizli sıfatı kullanılıyor mu?... Türk mason araştırmacı yazarların yayımlanmış kitapları da var: Örneğin Masonluk Nedir ve Nasıldır, Süleyman Mabedi, Tapınakçılar Siyonistler ve Masonlar, Anderson'un Kitabı, İlk Mabet, Hiram Öyküsü, Masonik Merdiven, Hamtaşın Evrimi, Kardeşlerim Beni Öyle Bilirler gibi ve şimdi hemen aklıma gelmeyen birçok kaynak kitap var okumak ve öğrenmek isteyenler için. HKEMBL En Muhterem Büyük Üstadı Remzi Sanver'in bu görevi almadan önce yazmış olduğu bir kitap bile var.

Bunlara, böyle sağlam kaynaklara dayanarak bir şeyler yazalım; bunlardan aktarımlarda bulunalım ki Masonluk ile bağlantılı birtakım tahmin ya da varsayımlar değil, gerçekler ortaya konmuş olsun. Yoksa, bir yerde "Adem yeryüzüne indiğinde Masonluğu gönlünde taşıyordu." gibi bir lâf edilmiş olduğunu da hatırlıyorum. Böylece Masonluk, değil öyle tarih öncesi Antik Mısır uygarlığından bu yana, insanlığın var oluşundan beri var olur.

Nitekim Masonlukta simgesel olarak Masonluğun başlangıç tarihi Anno Lucis ile özdeşleştirilir. Ancak bunun bir simge olduğunu bilmemiz, bilimsel verileri öncelikli tutarak aklımızı kullanmamız, dogma niteliğindeki böyle deyişleri katışıksız gerçek diye alarak yanılgıya düşmekten sakınmamız gerekir.               

Sevgiler.

Nec plus ultra.


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 05, 2012, 02:46:56 ös
Yukarıda ifade edilenler az çok biliniyor, ve sn Adamın kendsinin de ifade ettikleri gibi " Masonluk bukadarcık birşeymi?"..bukadarcık birşey olmadığını göstermeye çalışmak için zaten daha detaylı bilgilere inebilmeyi düşündüğümden bu konuyu açmıştım...Her nedense buna adeta izin verilmek istenmemek için ayak diretiliyor..Herkes anladığı kadardır.Herkes aldığı kadarını alacaktır.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 05, 2012, 03:09:57 ös

Hayır, hayır!....

İzin vermemek gibi bir durum kesinlikle yok. Elbette her forum üyesi istediği aktarımda bulunabilir. Aktaracak ki, ilgilenenler ile pylaşarak geliştirsin bilgilerini. Bu arada başkaları da yararlansın.

Ancak aktarımlarda yanlışlar varsa ne olacak? Yanlışları doğru gibi mi kabul edeceğiz? Yoksa"O da öyle yazmış işte!" diye edilgin bir tavırla mı bakacağız?

Bunları bile yapabiliriz ama masonlar.org sitesinde ancak konu hiçbir şekilde Masonluk ile bağdaştırılmazsa. Masonluk ile bağdaştırıldığı anda burada verilen bilgiler ya doğru olmalı ya da doğrulanmalı.

Masonluk ile bağlantılı çok yanlış aktarımlara hiç mi yer verilmiyor. Verilmez olur mu? Antimasonik yazıların yer aldığı bölümde onlardan bol bol var.

Ancak buradaki konu antimasonik olmadığına göre, Masonluk ile bağlantılar kurarmen yanlışlar yapmış olan bir yazarın yanlışlarını düzeltmek gerek. Böylece belki bir zonraki yayınında o da yanlışlarını giderir.

(Türkiye'de bu bağlamda çok ilginç bir olay olmuştu yıllar önce. Ünlü bir yazarımız Masonluk üzerine çok yanlış şeyler içeren bir kitap yazmış fakat sonra kendisine yanlşları bildirilmiş, o da kitabını yeniden yayımlayarak yanlışlarını gidermişti. O ünlü ve saygıdeğer yazarımızın adını bilen var mı acaba?)     

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 05, 2012, 04:09:25 ös
Sizi anlıyorum,elimdeki yazar bir başka kitaptan alıntılar yaparken kendi asılsız fikirlerinide satır aralarına sıkıştırabilir fakat kaynaklarını belirtiyor. Gayem, anti masonluğun ardında acaba asıl sebeb nedir diye düşünmem. Çünkü Masonluğun çok fazla kötülendiği malum. Ve bunu cehaletle ilgili olduğundan eminim.Biraz önce uzun bir  özet hazırladım fakat sık sık olan  bir şey oldu silindi.Tekrar hazırlıcam. Aslında yazdıklarımın riskli bir boyuta girdiğinin farkındayım ama yalanı doğrudan, doğruyu yalandan ayırmak maalesef çok zor. Bu yüzden alıntıları daha kısaltarak asıl sonuca varmaya çalışıyorum..Tabii bu pek çok okuyanın hoşuna gitmeyebilir. Benim çok sevdiğim bir deyim vardır, Ağaç meyvesinden belli olur. Bakalım...
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 05, 2012, 06:27:49 ös

Öylesi daha iyi. Hem yazı özgün olur. Ancak elbette tartışmalar da onun üzerine olur.

Belki forumun bir başka bölümüne bir başka başlık altına yerleştirilebilir.

Ancak korkarım şu ana kadar aktarılmış olanlar üzerine görüş iletimi henüz sona ermedi.

 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 05, 2012, 06:53:55 ös
konu devamı:

-" Bir  Gül-Haç derecesinin masonluğun önderlerince ustalıkla başlatıldığını saptamak için kanıtları çoğaltamıza gerek yok. Kuramının, nefretinin günahkar uygulamalarının,  Kabala'nın  Gnostiklerin, Maniciliğinkilerle özdeş oluşu, yazarların kimliğini açıklıyor bize: Yahudi Kabalcı'ları.  Kaynak: Mons Leon Meurin, S.J. (Çizvit Papazı), "La Franc- Maçonnerie, Synagogue de Satan" (Şeytanın Sinagogu Masonluk) "


Kaynaklarda Masonluğun şeytanla birliği sıkca vurgulanıyor. Ve masonluğun çok eski tarihlerde Tapınak şövalyeleri ile özleştirildiğinde aslında, şövalyelerin kilise taraftarlarınca nasıl ve neden katledildiği çok önemlidir. Yani asıl oradaki pencereden buraya bakmalı diye düşünüyorum..
Malum, Kadim bilgiler bilime sıcak bakmadıkları gibi onu engellemeye de çalışıyordu. Bu sadece Hıristiyanlarda değil, Müslümanlık ve Yahudiler de dahil, tüm fanatik kesim, bilime şeytani ve büyücülük  sıfatını yakıştırıyorlardı.


Neyse,yazar devam ediyor:

-"  Aydınlanma Çağı'ndan bu yana ve zamanımız dahil simyayı, modern kimyanın ilkel bir öncüsü olarak kabul etmek adet haline gelmiştir. Simya, kökenini kadim Mısırlıların bir ruhban sanatında bulur. Bütün Avrupa'ya ve yakın Doğuya yayılmış ve muhtemelen Hint simyasını da etkilemiştir.
Her durumda, hala mevcut olan en eski simya çizimleri, Mısır papirüslerinde bulunur.
Mitolojik zeminiyle birlikte simyanın, tek tanrıcı dinlerin (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam) içine dahil edilmesinin  nasıl mümkün olabildiği şüphesiz sorulacaktır.
   Hıristiyan bakış açısından simya, vahyedilen hakikatler için doğal bir ayna gibiydi; bazimetalleri altına ve gümüşe çeviren Filozof Taşı Hz. İsa'nın bir sembolüydü ve bu taşın, kükürtün'yanmayan ateşi' ve civanın  'sebadkar suyundan üretilmesi, Hz İsa'nın doğumunu andırır.
İslam dünyasında da  Hermes genellikle Hz İdris (Enoş)  ile özdeşleştirilir. Bu bilgilerin verilmesinin sebebi, Gül-Haç örgütünün simya ile ilgili bağlantılarına bir nebze açıklık getirebilmek içindir.
    Gerek astrolojinin, gerekse simya (alşimi'nin) kökenleri eski  Sümer, Mısır ve Babil medeniyetlerine kadar uzanır. Simyacılar'ın, maddeleri dönüştürme işlemini ruhsal-manevi alana taşımaları ile, yani maddesel insanı ilkel, saf, ruhsal insana dönüştürme çabaları da başladı.  Böylece 'maddesel' simyadan "Simya Felsefesi  ve " Panzofi" ortaya çıktı.
   Paracelsus'a göre, insan üç ana unsurdan yaratılmıştı; , Gök ve Dünya. Dünyevi her şey göklerden yratılmıştı. Tanrı her yerde ve her şeydi.  Görünen dünya onun varlığının dışa yansımasıydı.
Ona göre, bütün elementlerde ve maddenin görünen şekillerinde gizli ruhlar, elf'ler (peri'ler), gnom'lar (toprak ruhları veya cinler) ve cinler yaşıyoru. "




Yukarıdaki son satırlar birşeyin çağrışımını yaptı bana: Sanatın eskiden müslümanlıkta hoş karşılanmaması;halen de pek değer verilmiyor.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 05, 2012, 07:51:27 ös

Çekildim.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Alşah - Şubat 06, 2012, 01:29:29 öö
       Değerli katılımcılar, epey uzun bir yazı yazmıştım ama ne olduğunu anlayamadım, yazım birden ekrandan kayboldu. Yani emeklerim bir anda ucuverdi. Şimdi tekrardan yazabildiğim kadarını yazmaya ama biraz da kısa keserek yazmaya çalışacağım.
       Sayın ADAM'ın mesajını aldığımı zannediyorum.  Benden bu kadar anlayan anlasın, anlamayanla uğraşacak halim yok diyor. Ben bu sütunlarda, bildiklerimi anlatıp paylaşmak, bilmediklerimi de öğrenip daha geniş bir bilgi birikimine sahip olmayı hedefliyorum. Bunu yaparken de eğer her hangi bir  konuda bir nebze  faydalı olabiliyorsam  kendimi mutlu hissediyorum.Bunları sayın ADAM'ın son mesajı ve daha ötesi yok ifadeleri nedeniyle yazıyorum.
       Ben yine yazısında  bir kaç noktaya temas etmek istiyorum. Bu arada şunu da belirteyim ki, şahsen benim Mason/luk hakkındaki bilgilerim asla sayın ADAM'ın bilgi birikimine erişemez. Ben kendisini bu konuda eleştiremem, ancak kendisinden bilgi bazında feyz alabilir, gösterdiği kaynaklara saygı duyabilirim.  Yanlız benim üzerinde durduğum konu, Masonluğun sanki hiç geçmişi yokmuş gibi anlatılmaya çalışılmasındadır.
       Sayın ADAM benim gösterdiğim kaynağa biraz eleştirisel baksa da neticede beğendiğini zaten itiraf ediyor. Bir de Larousse'deki bilgiyi, İnternet ortamındaki bilgi ile kıyaslıyor. Bence bu yaklaşım yanlış. İnternet ortamındaki bilgileri şahsen pek sağlıklı bulmuyorum, onun için de Larousse gibi daha çok güvendiğim kaynaklara yöneliyorum.
       Masonluğun gizliliği konusuna gelince, İlk oluşmaya başladığı  yıllarında bile bir takım gizemleri ve sırlarının  var olduğunu,  toplantılarını gizli yaptıklarını,hatta bazı zamanlar kapatılmalarla karşı karşıya kalındığını, bu gün bile kendi bünyesinde sırlar taşıdığını biliyorum. Pek tabiiki Yasal olarak kurulan bir derneğe "gizli" demek kadar saçma bir şey olamaz. Ama buradaki nüans derneğin  değil, ritüellerinin  gizli olmasıdır. Yani her isteyen Mason'luğun kendi içindeki sırlarını istediği şekilde öğrenebilir mi ? Bu mümkün mü? Bence değil. Ve iyi ki değil. O zaman Mason'luğun hiç bir esprisinin  kalmayacağına, her hangi bir şeyi sevenler  veya bir müzik derneğinden  farkı olamıyacağına inanıyorıum.
       Düşünün, 50 yıllık Mason olup Üstad-ı Muhterem ünvanına erişmiş büyük ustalar  bile Mason'luğun sırlarına hala varamadıklarını belirtmektedirler. Bu muhteşem bir şey değil mi?
       Benim sayın ADAM ile ters düştüğüm nokta da zaten tam burası.
       Sayın ADAM, son kararınızı tekrar gözden geçireceğiniz ve katkılarınızın devam edeceği inancı ile
       Saygılar-sevgiler. 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 06, 2012, 02:04:10 öö
-" Fransız Haham Elie Benamozegh, "İsrael et l'Humanite" adlı,  'Yahudi Düşüncesini' anlattığı kitabında  şöyle diyordu; "Masonik Teolojinin Kabala'ya dayandığını kesin olarak söyleyebilirim".
     Kitabın editörleri olan Dr. Modiano ve Başhaham Toafff aynı sayfadaki dipnotta şöyle bir açıklama yapıyorlarlar.
    "Böyle bir ifdeyi kullanmamız birçok kişiyi şaşırtsada, Hürmasonlukta 1717 yılında Gnostik Gül-Haç'lar tarafından sokulmuş, gizli, felsefi ve dini bir doktrin, yani 'Masonik bir Teoloji' mevcuttur. Bu gizli doktrin,  veya gnosis, Masonluğun yüksek ve felsefi derecelerinde bulunmaktadır."
Bu açıklamayı yapan kişilerin kimlikleri gözönüne alındığında, bunun sıradan bir masonun açıklaması olarak geçiştirilemeyecek kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
    Mason Wilmshurst "The Masonic Initiation" adlı kitabında şöyle demektedir:
"Modern spekülatif  Masonluğun başlangıç tarihi 1717 yılıdır. Bu yıl, İngiliz Mason yasası çıkarılmıştı. Fakat Masonluk bu tarihten çok önceleri de iki şekilde varlığını devm ettirmişti.; 1-Exoterik yani operatif inşaat loncaları olarak, 2-Ezoterik (batini)  yani muhtelif mistikler ve okültistler topluluğu olarak.
      Bunlar, pratik olarak inşaat'la ilgileri olmamasına rağmen, "inşaatçı-yapıcı" terminolojisini kendi sembolik çıkarları için kullanıyorlardı.
    "Hıristiyanlığın hüküm sürdüğü bütün asırlar boyunca, dinsel faaliyetlerin ve kilisenin, resmi çalışmalarının arkasında, daha yüksek, ezoterik ve mistik Masonluğun izlerine rastlamak mümkündür"
   "İngiliz ve Avrupa tarihinde akademisyen tarihçilerin farkına bile varmadıkları olayların 'bir içyüzü' vardır. Paracelsus, Basil Valentine, Jacop Böhme, Thomas Vaughan ve Elias Ashmole gibi isimler, yüzeydeki olayların altında, hiçbir tarihin kaydetmediği  yüzey-altı  faaliyetlere öncülük ederek, gizli masonik bilimin devamlılığını sağlamışlardır.
   15'nci Yüzyılda ki dini reformasyon, batının entelektüel, sosyal ve siyasi hayatını etkileyen büyük bir devrim hareketidir ve daha sona ermemiştir. Bu hareket, zamanın yoğun materyalizmine ve yozlaşmış dini kurumlarına karşı, eski mistik Gnostik geleneğe bağlı, uzak görüşlü aydınlar tarafından ortaya atılmıştı.
   T.M. Stewart'a göre dünya Gnosis'le 'aydınlanmış' iken Kilise Babalarının baskısı sonucu, yüksek bir inisiye olan   Hypatia  öldürülmüştü. Bu şekilde onlar geçici olarak 'ışığı' söndürmeye muvaffak olmuşlar ve insanlığı  'Hıristiyanlığın karanlık çağlarına' mahkküm etmişlerdi.  Fakat buna rağmen, Gnosis gizlice  yaşamya devam etmiş ve 'kranlığa' rağmen, kesintisiz olarak yeraltı  kanallarından  aktarılmıştı.  Fakat bu gün (Gnosis) Masonlukta yeniden hayat bulmuş ve dünyaya yayılmaya başlamıştır."
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Genius Loci - Şubat 06, 2012, 08:25:26 öö
Hypatia ısrarla aktarmaya devam ediyor. O aktardıkca dur su da yanlış a bu da hatalı şunlara cevap yazayım diye düşünüyorum. Yazsam uzun olacak. Vazgeçiyorum. En tehlikeli yanlış dogruyla suslenendir. Tek bir sey söyleyeceğim gizli Masonik bilim diye bir sey yok.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 06, 2012, 10:34:25 ös
Hypatia ısrarla aktarmaya devam ediyor. O aktardıkca dur su da yanlış a bu da hatalı şunlara cevap yazayım diye düşünüyorum. Yazsam uzun olacak. Vazgeçiyorum. En tehlikeli yanlış dogruyla suslenendir. Tek bir sey söyleyeceğim gizli Masonik bilim diye bir sey yok.



Bunları ben uydurmadım. Kaynaklar ve yazarların ifadeleri ki bunların içinde  Mason olanlarda  var; yoksa sn skullG yazımlarıma son vermekmi istiyor? Aslında bitiriyordum fakat  aktarımlarımı kendim istediğim zamanda bitiricem başkasının istediği zamanda değil.Ama sn editör sakıncalı  yada bir saygısızlık olarak görüyorsa ki yok;yinede uyarım ve son veririm.Tabi bu gerçeği değiştirmiş olmaz

Yanlışın doğrularla  nasıl  süslendiğini   biraz açarmısınız?..Yada en tehlikeli olan,  kendi doğrularından başkasını  yok saymak olabilirmi?
 







Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: karahan - Şubat 06, 2012, 11:22:09 ös
Hypatia ısrarla aktarmaya devam ediyor. O aktardıkca dur su da yanlış a bu da hatalı şunlara cevap yazayım diye düşünüyorum. Yazsam uzun olacak. Vazgeçiyorum. En tehlikeli yanlış dogruyla suslenendir. Tek bir sey söyleyeceğim gizli Masonik bilim diye bir sey yok.




sn.skullg'a bende katılıyorum gizli masonik bilim diye bir şey olamaz olmamıştırda.Üstelik böyle bir şey olsa idi masonluğun anlamı olmazdı insanlar masonluğun ruhunu anlama yerine o bilime ulaşıp işi bitirmeye bakarlardı.Hatırlayınız masonluğun en güzel tarif edildiği şekli için insanın kendini inşa etmesi demiştik.İnsan kendini inşa etmek için uğraşırken bu işi gizlilik içinde gizli ilimlerle yapabilmesi mantık dışı.Turgut gürsanın bu kitabını bende okudum hatta birkaç kitabı daha var.Akatardığı bilgiler hemen hemen bir sürü kaynakta aynı  anlatım şekli ile mevcut.Mesela harun yahya efendide bile bulabilirsiniz. çok takılmamak lazım onların ne anlattığından çok anlattıklarından bizim anladıklarımız ve doğru algıladıklarımız önemlidir.Biz inşaata devam edelim dostlar.

saygılar
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: Genius Loci - Şubat 06, 2012, 11:35:35 ös
sn. hypatia,

anlıyorum sizi.

elbette siz istediğiniz zaman bitireceksinizdir ve evet haklısınız en tehlikelisi, kendi doğrularından başkasını yok saymak olabilir.

saygılarımla.

Dixi
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 07, 2012, 09:13:58 öö

Sayın Hypatia'nın parmak basışı üzerine, Sayın SkullG de özenle vurgulamış.

Kendi doğrularını yaşamdaki ya da evrendeki tek doğru saylmamak, öyle nitelememek ve kendi doğrunun doğruluğunu savunmaktan geri kalmamakla birlikte bunda inatla diretmemek; başkalarını da bu yola yöneltmek... İsterseniz buna bağnazlıktan sakınmak ve onunla mücadele etmek de diyebilirsiniz.

İşte bu Masonluğun efsanelerinden biridir.

Bunun bir efsane olmadığını söyleyenler de çıkabilir.

Bunun Masonluğa özgü olmadığını söyleyenler de çıkabilir.

O zaman sanırım gerek efsane gerekse Masonluğu bir kez daha tanımlamak gerekecek.

Şimdi ben bunu kendime göre tanımlarsam, bu tanımın geçerli olmadığını belirtenler de çıkabilir.

Elbette yapacağım tanım göraeli olacağı için bir başka bakış açısına göre uygun bulunmayabilecektir. Bunun içinde tarihsel anlatımlar var ve bunlar yanlışsa düzeltelmesinde yarar olabilir.

Böylece Masonluğun bir efsanesine daha tanık olabiliriz.

Elbette Masonluğun efsaneleri bu kadarla bitmez.

Sevgiler.

Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: BULGARIA - Şubat 07, 2012, 11:26:47 öö
Sayın hypatia.


Bu konu ile ilgili acaba Ceyhan ALTINYELEKLİOĞLU * Dul Kadının Oğlu ( Nuh ve Lut'a Dek Uzanan Sırlar ) kitabını okudunuzmu ? Çünkü yazdıklarınız o kitapta anlatılanlarla çok uyuşuyor.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 07, 2012, 12:36:44 ös
Sayın hypatia.


Bu konu ile ilgili acaba Ceyhan ALTINYELEKLİOĞLU * Dul Kadının Oğlu ( Nuh ve Lut'a Dek Uzanan Sırlar ) kitabını okudunuzmu ? Çünkü yazdıklarınız o kitapta anlatılanlarla çok uyuşuyor.

Saygılar.




sn Bulgarıa
Bahsettiğiniz kitabı okumadım. Yarın kitabcıma gidicem onuda bir soruşturayım.
Dün daha ayrıntılı bir yazı hazırlamıştım fakat sayfa birden beyazlaştı ve onca yazdıklarım gitti. Onları tekrar toparlamaya çalışıcam. İllede olmaz denilenlerin üzerine biraz daha gidicem artık kusura bakmasınlar. Ben illede doğru yada illede yanlış demiyorum alıntılarıma sadece kadim bilgilerden gelen msonluk aleyhine yazılanların üzerindeki perdeyi biraz aralamak istiyorum. Çünkü internete  Mason cümlesini bastığınız anda öcü gibi karşınıza çıkarıyor..İnsanlığın  ve  içindeki topluluğun yararına çalışmaları  çok önceden biliniyordu;şövalyeler olarak. Benim niyetim biraz derinleri kazımak. Ama yazılarım irdelenerek, içindekiler cınbızla akıl ve düşünce süzgecinden geçirileçeği yerde  sadece yüzeysel okunup" Hayır kesinlikle olmaz" denilip ayak diretmek ne kadar doğru.
Ne kadar doğru ve yanlış bilemem ama bir okuyalım derin düşünelim bakalım!
Bu yaklaşımlarla ,bir arkadaşın ifade ettiği gibi (dostlarım biz inşaatımıza devam edelim 'boş verin') der gibi ifadeler le nasıl bir inşaatçılık olur bilemem artık. Masonluğun gelişini ,yani mason adını almadan önceki bu kurum hakkında son bir yazım olacak,dünkü hazırladığım silineni tekrar  fakat sanırım daha kısa yazmaya çalışıcam. 
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: hypatia - Şubat 07, 2012, 02:52:30 ös
Masonluğun  derinine indiğimizde karşımıza  korkunç yazılar çıkar çoğunlukla.Daha derine indiğimizde Tapınak şövalyeleri çıkar;daha kötü ve daha acımasız.  Biraz yazıların satır aralarına dikkat edelim ve tarafsız düşünelim. Hep kötü yanlar ağırlık basmış tabi nekadarı doğruysa..Birazda   çok az taraflarını  ele alıp düşünelim;şöyle özetlersek:
1.    Süleyman Tapınağı ve fakir askerler. Halkın bağışlarıyla yaşıyorlar. Toplumlarını  soygunculardan  ve katliamlardan koruyup,  ortamlarının düzensizliğiyle savaşıyorlar.
   
 2. Kuruluşunda dokuz şövalyenin rol oynadığı tarikat, finansal kaynaklardan yoksun olma nedeniyle tamamen bağışlara bel bağlamış, fakirliği ve sadeliği simgeliyorlardı.

3. 1129 yılında  Fransız Kralının da desteğiyle  Katolik Kilisesi tarafından resmileşti. Sayıları 20.000'i oluşturulduğundan bahsedilir, fakat bunların sadece % 10'u  tarikata bağlı kalmıştır.

4.Tarikatın askeri kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar Avrupa genelinde ve Kutsal Topraklar'da yapılanmışlar. Tarikat  bağışlar ve kendi yatırımlarıyla elde ettiği gelirlerle Avrupa nın ve  Ortadoğunun bir çok yerinde kiliseler ve kaleler kurdu.

5. Büyük borçalı olan Fransız Kralı nın kafirlik ("Katolik olmayan" anlamında) ve eşcinsellik gibi suçlamalarla, Şövalyelerin ortadan  kaldırılması için Papa ya yaptığı baskıların neticesinde 1312 de Tarikat ortada kaldırılıp tüm mal varlığına el koyulmuş ve  Tapınakçılar cadı avında olduğu gibi yakılarak öldürüldüler.
Son olarak 1314'te Jacgues de Molay ve beraberindeki Tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılmak üzere idam edilmişlerdir.

1307 yılında tarikatın başında olan Molay, tarikatı Hospitailerle birleştirmek istedi fakat bir anlaşmaya varamadılar. Her iki taraf da konuyu Papa'ya taşıdı.fkat bu sırada Papa, özellikle son yıllarda Tarikat hakkında rahatsızlıkları olan Fransız Kralı nın baskısıyla tarikatı aforoz etti ve Tarikat üyeleri tutuklanarak işkence altında  kabule zorlandıkları suçlamalardan dolayı idam edildiler. Ve Papa  onların mülklerinin bir kısmını Hospitaler Tarikatı'na geçirdi.
Rivayete göre, Molay  yakılırken Papa'yı  ve  Kralı lanetleyerek sene sonuna kadar onlarında öleceğini söyledi. (kaynak belirtilmemiş)  hem Papa hem Kral aynı sene içinde ölmüşler. Tarikatın kalan üyeleri başta İskoçya olmak üzere Papa'nın elinin uzanamayacağı yerlere dağıldılar.


Daha sonra akla ve bilime dayanan yeni bir dünya yaratmaya çalıştılar. Bu çalışmalar Kilisenin baskısından ve Ortaçağ zihniyetinden aydınlığa çıkma müşdecisi  olması tarafındaydı.
İdealleri uğruna iftiraya maruz kalıp işkenceler gören bu insanlar, çalışmalarını nekadarını gizlilik dışında yapabilirlerdi? Günümüzde bile hala Mason ve  tapınakçılar denildimi altından türlü kötülükler çıkarılıyor. İşte bu sebeb ile birde  bu yönüyle  iyice okuyup, düşünelim.
Az olan iyilik herzaman çok olan kötülüğün içinde yok olur yada yok gösterilir. Bu devirler cehaletin tavan yapmış zamanlarıydı, hiçde kolay değil. Halada öyle değilmi?
Hak yemeden biraz tarafsız olalım.

İşte bukadar.

Onları suçlayan tarihin, hangi eli çok temiz ki...
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: NOSAM33 - Şubat 08, 2012, 01:24:53 öö
Sayın Adam, Üstat kayıtsız ve şartsız öğrenciniz olmaya hazırım saygılar.......
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 11, 2012, 10:04:22 öö


Sayın Hypatia son olarak bu başlık altında Tapınak Şövalyeleri ile bağlantılı bir aktarımda bulundu; ondan sonra da bir şey yazmadı.

Küstü mü acaba?

Küsmesin.

Küsmesin çünkü işte bu kez tam yerinden vurmuş sayılabilir.

Gerçekten de öyle sayılabilir çünkü Tapınak Şövalyeleri’nin kuruluş, gelişme, çöküntü dönemini içeren tarihçesi Masonluk bakımından öyle pek önemli olmasa da sonu bazı mason ritlerinin ileri ya da yüksek derecelerinde âdeta bir efsanesel nitelik verilerek değerlendirilmiştir.

Ancak aktarımın kapsamında birtakım yanlışlıklar var. Burada bunları düzeltmeye girişmek istemiyorum çünkü pek önemli de değil.

Ancak bu kez sanırım Sayın Hypatia doğrudan bir aktarım yapmamış da bir özet vermiş. Bu özette bilmeyenler iki şeyi anlayamayabilir. Küçük bir açıklama vereyim:

Orada Hospitaler Tarikatı denilen, Hastaneciler (Hospitaliers) ya da Kudüs’ün Aziz Yahya (Saint Jean) Şövalyeleri Tarikatı’dır. Burada onların daha da ayrıntısına giremeyiz; bu başlı başına bir konu.

Jacques de Molay, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın 14. yüzyıl başındaki son büyük üstadıdır.

Bu özet aktarımda ilginç noktalar var. Bunlarla masonlar da ilgilenir. Bu bağlamda okumuş olduğum bir iki kaynak kitap var. Bu kitaplardan bazılarını forum üyelerinden kimilerinin okumuş olduğunu biliyorum. Burada adlarını açıklayarak promosyonlarını yapmış duruma düşmek istemem. İlgi duyanlar bana özel ileti gönderip sorabilir.


Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: gnothi - Şubat 11, 2012, 11:29:09 öö


Orada Hospitaler Tarikatı denilen, Hastaneciler (Hospitaliers) ya da Kudüs’ün Aziz Yahya (Saint Jean) Şövalyeleri Tarikatı’dır. Burada onların daha da ayrıntısına giremeyiz; bu başlı başına bir konu.



Sayın ADAM'ın aktardıklarıyla ilgili hiçbir sıkıntım yok, yanlış anlaşılmak, eleştiriyor gibi görünmek kesinlikle istemem. Sadece Hospitalier'lerle ilgili bir ayrıntıya değinmeden geçemeyeceğim.

Eskiden "Hospital" kelimesi (ki zaten Hospitalite kelimesi bire bir Misafirperverlik anlamına gelmektedir) "Konukevi" anlamında kullanılırdı. Savaştan ya da uzun yoldan gelenlerin konuk edildiği, ağırlanıp yedirilip içirildiği, ayrıca yaraları olanların rahibeler tarafından tedavi edildiği tesislere Hospital denirdi.

Daha sonraki yüzyıllarda sadece hasta tedavi edilen yerlere dönüşmeleri Hospital'lere Hastahane anlamı kazandırdı. Bu nedenle, De Molay zamanındaki Hospitalier'leri dilimize Hastaneciler diye çeviriyor olmanın anakronik bir yanılgı olduğu fikrindeyim.

Ufak bir detayı söylemeye çalıştım.

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: ADAM - Şubat 11, 2012, 01:15:07 ös

Sayın gnothi forumun yeni üyelerinden biri. Hoş geldi ve safalar getireceğe benziyor.

Nitekim bu başlık altında diğer dillerin de çekip almış olduğu Fransızca  hospitalier, hospitalité, hospitalirément gibi sözcükler bakımından dediği doğru. Diğer dedikleri de.

Ancak 11. yüzyılın 3. çeyreğinde kurulmuş ve sonra kimi zaman tapınakçılar ile işbirliği etmiş, kimi zaman onlarla çelişkiye düşmüş, sonunda Malta adasına yerleşip orada Malta Şövalyeleri ile bireşme yolunu totmuş, Tapınakçılar ortadtan kaldırıldığında yer yer onlara kanat germiş yer yer mal varlıklardının üzerine konmuş tarikattan söz ettiğimizde; bunların öyle misafirperverlik olgusu ile bir ilgisi olmayıp, sadece hastahane kurmak ve işletmek işleriyle uğraşmışlar. Bunun yanı sıra birazcık savaşa katılıp dövüştükleri de olmamış değil.

Dolayısıyla katkıya teşekkürler ama korkarım düzeltilecek bir yanılgı yoktu.


     
Başlık: Ynt: Masonların Efsaneleri
Gönderen: gnothi - Şubat 11, 2012, 02:31:06 ös
Sayın ADAM,

Paris'teki mülklerin Kral'ın da ihanetiyle gerçekten de "üstüne konan" Hospitalier'lerin mesleklerinin sadece hasta bakmaya dönüşmesinin 1800'ler olduğunu okuduğumu hatırlıyorum ama, maalesef şu anda size araştırılmış donelerle dönmeye imkanım pek yok ve kabul etmeliyim ki hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür  :-\

Sevgi ve saygılarımla.