Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Fetullah Gülen Kimdir?  (Okunma sayısı 178694 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 14, 2011, 11:28:44 ös
Yanıtla #200

Sn. Aslı,

Yani her dinde aynı, amaç sadece para toplamak mı diyorsunuz?

Onu demediğinizi tahmin ediyorum ama o anlam da çıkartılabilir bu tespitinizden rahatlıkla :)

Saygılar.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Nisan 14, 2011, 11:38:15 ös
Yanıtla #201
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Amac sadece para toplamak demedim. Onu demekte istemedim. Ama amaclardan biri (hatta en buyuk amaclardan biri) para. Cunku para nasil kisiyi guclendiriyorsa, dinide guclendirir. Reklamini yaptirir, insanlari etkiler vs. Bunu cok iyi bilen hocalar ise (sanki Hz. Muhammed yetmiyormus gibi) dini, onlarin uzerinden ogrenilmesi gerektigini savunarak karsiliginda para beklerler.

Elbette iyi niyette mevcuttur. Iyi amaclarda mevcuttur. Iyi faaliyetlerde yapilmaktadir. Fakat insanlara "maddeci olmayin. maddiyata degil maneviyata yonelin." gibi ogutlerde verirken hemen arkasindan "maddiyati su sepete koyun. biz sizin icin degerlendiririz" demek abes kaciyor. Ibadet merkezleri para kazanmasin demiyorum. Ama para verin diye psikolojik baski, israr yada zorlamaya girmelerini yanlis buluyorum.

eee? Peki ya para kazanamazlarsa? O zaman ne olacak? derseniz cevabim su olur.

Insanlar gonullerinden koptugu kadar para vermelidirler. Boylece inancta, insanlarin gonullerinde mevcut oldugu kadar buyur. Insanlarin inanci azsa, ibadethaneleride kucuk ve bakimsiz olur. Inanci fazlaysa ibadethaneside buyuk ve bakimli olur. Bunu kisinin kendisi gonlune ve kendi inancina gore ayarlayarak kisisel bir sorumluluk olarak yapmalidir.

Sevgilerimle
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Nisan 14, 2011, 11:42:42 ös
Yanıtla #202
  • Ziyaretçi

Belki konu basliginin disina gidecek ama bu arkadasimizin yazdigi uzerinde durmak gerekiyor. Eger mesajim uygun gorulmezse yeni konu olarak ayrilabilir.

Feytullah Gulen cemaati benim tarafimdan sadece `Dini sermaye` olarak algilanmaktadir..Malasef her namazin sonunda bir para her iyiligin sonunda bir cikar gozlemlerim..

Her ibadetten sonra para toplama aliskanligi, sadece Fetullah Hocama degil, her dine ve hatta neredeyse her hocaya mahsustur. Kiliseye bile gittiginizde ayinden sonra elden ele para toplama sepetleri iletilir. Sinegogtada tahmin ediyorum aynidir. Cami girislerinde de para toplanir, namaz cikislarindada. Yani Fetullah Hocayi para topladigi icin sevmiyorum demek bence yeterli bir neden degil.

Para toplanmasina bence katiyen karsiyim. Heleki ibadetten yada duygu somurusunden hemen sonra para istenmesi cok yanlis ve yapmacik. Ama bu heryerde yillardir yapilan birsey.

Asli hanim,benim demek istedigim ibadet sonrasi para toplama degildi.Evet bircok dinde ibadet sonrasi cemaaten yardim beklenir bu gayet normaldir. Vahiy yoluyla bir topluma veya bir kurulusa nakit geldigi gorulmemistir.Benim degindigim nokta cemaat ve taraftarlarinin malasef bircok seye maddi acidan bakmasidir.Cemaat disinda birine yardim edilmesi malasef pek gorulmemistir.Genelde hep icinde giden bir sermaye vardir ve kendi adamlari kendi kuruluslari kazanir.Insani insan oldugu icin sevmek olayida burda kalkar.Sempatizan olmadiginiz taktirde malasef tabiri kabaca olasada zilnik alamazsiniz ve gormezsiniz...
« Son Düzenleme: Nisan 14, 2011, 11:44:54 ös Gönderen: Kaufmann »


Nisan 14, 2011, 11:50:36 ös
Yanıtla #203
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Insani insna olarak sevmek :)
Lafta herkesin yaptigi ama eyleme gecince pek az gorulen bir durum. Bu sadece dincilere yada milliyetcilere mahsus degildir.
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Mayıs 10, 2011, 11:34:32 ös
Yanıtla #204
  • Ziyaretçi

Öncelikle, yaşamımdaki son 1 yıla ait deneyimlerimden yola çıkarak yazdım bu uzun yazıyı. O yüzden " Bu ne böyle, sana kim hayatını yaz dedi?" demeden önce samimiyetimi göstermek için böyle bir ifade biçimi seçtiğimi belirtmek isterim. Sadece hayatı üzerine büyük bir karar vermiş ve 1 taşta bir kaç kuş vurmaya çalışmış birinin sözleridir bunlar. Fakat kendime göre bir çok gerçeği gördüm ve şuanda bana uygun olmadığını anladığım çoğu şeyden arınmış durumda olduğumu düşünmekteyim. Polemik amacıyla yazmadım bu yazıyı sadece kişisel görüşlerimdir. Belki ben cemaati bu yönüyle gördüğüm için kararım bu yazıdaki gibi oldu, anlayışla karşılamanızı temenni ederim :) Ayrıca konu bütünlüğünü çok fazla koruyamadım, aklıma ne geldiyse yazdım desem yeridir. Kusura bakmayın affınıza sığınıyorum :(

Fethullah Gülen, büyük bir karmaşa. Ben daha 19 yaşındayım, bu forumdaki çoğu bireye göre çok daha az bir bilgi birikimine sahibim. Ama bu konuda "yaşadığım" şeylerle de destekleyebileceğim için bir kaç kelam etmek istiyorum.
    
 Ben geçen sene üniversite sınavına hazırlanırken dil bölümü öğrencisi olduğumdan ötürü Ankara'daki bu alanda 2 büyük dershane arasında kaldım. Biri cemaatle ilişkisi açıkça bilinen bir dershane diğeri ise normal bir dershaneydi (normal lafım yanlış anlaşılmasın, bildiğim kadarıyla herhangi bir cemaatle ilişkisi olmadığını vurgulamak için öyle söyledim). Cemaat kaynaklı dershanenin yaptığı indirim sınavında %50'ye varan bir indirim kazandım fakat o dönem etrafımda anlatılanların da etkisiyle riske girmek istemediğimden diğer dershaneye kayıt yaptırdım (cemaat kaynaklı dershanenin o tercih dönemi süresince yakın bir ilgi gösterdiğini de söyleyeyim). Ne riski bu derseniz, "abiler, sohbetler, kitap okumalar veya kendi görüşlerine biraz olsun ters gidenlere karşı agresif bir tutum içine girmeleri" vesaire ile çeşitlenen risklerdir. Geleceğimizde büyük bir etkisi olan bir sınavın hazırlık döneminde başka kaynaklı problemlerle de uğraşmak istemedim.
    
  Yıl içinde bir yıllık hazırlık dönemimde cemaatten herhangi biri benimle iletişime geçmedi. Fakat cemaat kaynaklı dershaneye gitmeyi tercih eden arkadaşlarım yaşadıkları bazı olumsuz durumları anlatıyorlardı. Şuan hepsini sıralamak istemiyorum ama ilk aklıma geleni; hocanın derste dini anlamı olan bir kelime etmesi ve arkadaşımın bahsedilen şeyin anlamını bilmemesi sonucu hocaya bunun ne anlama geldiğini sorduğunda, aşağı görülüp bilmediği için ayıplanması.
      
Gelelim sınavdan sonra olanlara, sınav bitti ve sonuçlar geldi. Beklediğimden de yüksek bir puan aldığım için bütün planlarım altüst olmuştu, bu yüzden tercihlerimi yeniden yapılandırıyordum. Bu arada çoğu arkadaşım meçhul dershaneden veya cemaat kaynaklı bazı kişilerin kendilerini aradığını; yurt, okul ve bölüm seçiminde tavsiyelerde bulunup, yardım talep ettiklerini söyledi. Bir gün ben de arandım ve bir "abi" meçhul dershanede benimle görüşmek, yardımcı olmak istediğini, İstanbul'dan geldiğini son günü olduğunu söyledi (Ben Ankara'da yaşıyordum). Önce kendim bir düşündüm ve fırsat bu fırsat hep anlatılanları yazılanları dinledik, bir de kendim göreyim dedim ve annemle beraber gittim görüşmeye ( annemin de fikrini merak ediyordum çünkü ). Görüşme sonucu annemin fikri "aslında iyiler olarak değişti" :)  Ben de bölüm olarak Çince istiyordum ve bu bölüm topu topu 2 si özel olmak üzere 4 üniversitede vardı. Özellerden birisi de cemaatin idi. Bu sırada büyük bir maraton başladı, burslu kazanıyordum  o özel üniversiteyi ve o yapılan görüşmeden sonra da ailemin isteği "oraya gitmelisin" olarak değişmişti. Özellikle babam "Hacı" olduğu için daha bir istekliydi.
      
Ben bir Müslümanım, fakat dinimi bir cemaatin öğretileri, yönlendirmeleri doğrultusunda yaşamak bana göre bir seçenek bile olamazdı.  Fakat gel gelelim meçhul üniversitenin o bölümdeki eğitimi kaliteliydi, bütün eğitim kadrosu Çinli hocalardan oluşmaktaydı vesaire " burslu olmak da cabasıydı". Kendimden ve irademden emindim ve bu yüzden gitmeye karar verdim. Ayrıca bu kararımın öncesinde görüşlerine çok önem verdiğim lisedeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi  hocamla uzun bir görüşme yaptım ve durumu anlattım. Kendisi benim düşüncelerimi doğruladı ve eğer gerçeği kendin görmek istiyorsan gitmelisin dedi. Kayıt yapıldı vesaire, tabi bu sırada o "abi"yle görüşmeler devam ediyordu. Kendisi isterse okula yakın bir abi evi ayarlayabileceğini söyledi, biz de kayıttan sonra bir bakmaya gittik. Hepsi böyle midir bilmem ama orada yaşanmaz (zaten babam da 5 dakika sonra hadi gidelim burada yaşatmam seni dedi). Bir oturma odası, yerde kocaman bir halı ve üstüne serilmiş bir örtü, 3 kanepe ve bir kitaplık vardı. Kitapların isimlerine baktığımda dramımı da görmüş oldum. Televizyon, internet yoktu. 4 kişi kalıyorlardı ama sürekli gelip gidenler vardı ve bazıları orta okul öğrencileriyle ders çalışıyorlardı. Bütün odaları sırayla geziyoruz derken bir odaya geldik, kapısı kapalıydı. "Abi" miz dedi ki " Burası büyük abimizin odası, biz de kendisini çok görmeyiz zaten." böylece pas geçtik odayı, içeride ne var merak etmedim değil :)
        
Sonrasında oradan ayrıldık ve kampüsteki yurda gidip kayıt yaptırdık. Görünüş olarak çok moderndi, her şeyiyle güzel gözükmekteydi. Benden bir hafta sonra diğer 2 oda arkadaşım geldi. İkisi de cemaat okullarında okumuş gelmiş kişilerdi, bir tanesinin babası ise cemaate ait şirketlerden birinde yüksek bir mevkideydi. Fakat herkesin düşünebileceğinin aksine kendileriyle çok iyi bir dostluğum oldu, şuan kardeş gibiyiz. Kendileriyle bir çok kez cemaat hakkında konuşma fırsatım oldu haliyle ve körü körüne inananlardan farklı olduklarını gördüm.  Ek bir duruma gelirsek, her 3 odaya 1 "belletmen abi" tahsis edilmişti. Kendisi namaz vakitlerinde sürekli gelir ve çağırırdı ( sabahları ne kadar ısrarcı olduklarına inanamazsınız, ben yine yırtıyordum ama diğer iki arkadaş cemaatten yetişme olduğu için onlara hiç acıma yoktu ).  Ayrıca bir kaç haftada bir özel servisler gelirdi ve belletmen abiye ait öğrenciler toplanarak başka bir abinin evine ya da sahilde çay içmeye vesaire giderdik. Baş kısımlar çok eğlenceliydi, daha doğrusu bizim ekip şamataydı o yüzden gırla muhabbet oluyordu ve eğleniyorduk fakat bu toplantıların sonlarında sohbet denen mevzu oluyordu. Belletmen abi bir anda yazarı meçhul olan bir kitap çıkarıyordu ve ondan kesitler okumaya başlıyordu. Çoğu kişi ciddiye bile almıyordu, ben bir kaç kez gerçekten anlamaya çalıştıysam da eski kelimelerin çokluğu yüzünden bir şey çıkartamadım ( ama o sohbetler öncesinde yenen künefeler, çiğ köfteler hele ki maklubeler inanılmaz lezzetliydi :) ). Bunun dışında belletmen abinin ağzından "hocaefendi" lafı düşmezdi. Onun izinden gitmek kendisine bahşedilen bir lütuftu, her şeydi nurdu şuydu buydu, ona kıl kondurmazdı. Cinsel konularda bir katılık vardı. Bir gün oda arkadaşlarımla film izliyorduk o sırada belletmen abimiz de odaya gelmişti (evet çat pat gelebiliyorlar :)), filmin başlarında bir tecavüz sahnesi vardı ve sonrasında adamın karısına edilen tecavüz sonucu intikam alması vesaire söz konusuydu. Malum sahnede sadece kötü adam çığlık atan kadının baldırını açarken görülüyordu ve sonrasında görüntü değişecekti hemen (daha önce izlemiştim oradan biliyorum). Fakat belletmen abimiz baldırı görür görmez bilgisayara atıldı ve filmi kapattı. Normalde ağır bir tepki verirdim ama arkadaşların hatırına bir şey demedim. Cinsellik inkar edilemez bir gerçektir, bundan kaçılamaz ve bilinçli bireylerin yetişmesi açısından iyi öğrenilmek zorundadır da. Buna ilaveten kız arkadaş(sevgili) da hoş karşılanmaz cemaatte. Bu duruma karşılık sundukları neden kısaca şuydu : "İnsan kendini helaline( evleneceği eşine) saklamalı." Bu haliyle "cinsel ilişki" açısından bakarsak  benim de görüşüm budur, eşimizle ilişkimizin bir kutsallığı olmalıdır bence de ama bu hayatımız boyunca sevgilimiz olmayacağı anlamına gelmez. Bir insanın sevgilisiyle olan ilişkisi sadece cinsel ilişki üzerine kurulmuş olmak zorunda değildir değil mi ?

        
Sürekli yurda kafileler gelirdi; bazen servislerle başka bir şehirdeki yurtlardan birinden olduğu söylenen öğrenciler gelir ve kalırlardı, bazen son model arabalarla büyük büyük abiler gelirdi.( Cemaatte genelde yaş çok önemli değil, büyük bir iş adamından bahsederken de abi diyorlar. ) Kırmızı ve sarı odalar vardı yurdumuzda, kocaman 4 köşesi kanepelerle ve kitaplıkla çevrili, ortasında tek parça kocaman sarı ya da kırmızı halı olan yerlerdi. Bu büyük abiler veya öğrenciler oralarda kapalı kapılar ardında sohbetler yaparlardı (neler olduğu hakkında bir bilgim yok). Ayrıca 2 haftada bir zorunlu seminerler verilirdi ve yanlış duymadınız"zorunluydu" evet. Yurda kayıt olurken imzaladığınız sözleşmelerde bu toplantılara katılmayı kabul ettiğiniz vesaire de yazıyordu, katılmazsanız yoklamada yok yazılıyordunuz aileniz aranıyordu disiplinlik konular vesaire. Bu seminerlerden birinde "Kitap okumayı sevdirme" konu başlığı adı altında bir büyük abi gelip konuşma yaptı. Benim için çok aydınlatıcı(!) olmuştu. Türkiye'de kıyı kesimlerde insanların az kitap okuduğu ve cahil olduğunu, nitekim bunu referandumda(o dönemler) hayır(!) oyu kullanmalarından anlayabileceğimizi söyledi ve güldü. Çıkıp terkedemiyorsun da tabi uyudum ben de bu cümleden sonra :)
          
Sonuç olarak cemaat hakkında şöyle bir fikir edindim. Cemaatin altyapısı yani öğrenci abileri, ev abileri, bölge abileri vesaire genelde bu topluluğa Allah aşkı için katılıyorlar. Amaçları bir kişiyi daha kendi deyişlerince doğru yola getirebilmek. Çoğu bu görüşte samimi - tabi ki sadece iyi bir mevkiye gelmek için cemaate girip yolunu bulmaya çalışan çok insan var fakat bilsinler ki cemaat o kadar da saf değil kimin ne olup olmadığını az çok anlıyorlar artık :) - veya ben öyle olduklarını düşünüyorum diyeyim. Fakat üst kesimlere, para ve güç sahibi kişilere geldiğimizde iş değişiyor bence. Olay Allah aşkı olmaktan çıkıyor ve şuanda gördüğümüz ele geçirme politikaları ortaya çıkıyor. Mükemmel denebilecek bir bağış sistemi, döngüsü olan bir sistemin belirli bir güce ulaştığında nefsine yenik düşen ya da kötü niyetli insanlarda başka açlıklara yol açacağı büyük muhtemeldir. Yani ben cemaatin başta nasıl olduğunu tam bilmem ama "artık" iyi bir amaca hizmet ettiğini düşünmüyorum.
          
Müslümanım diyor isen, Kur'an ve Hz. Muhammed (sav)'den başka neye güvenebilir ya da ihtiyaç duyabilirsin ki? Cemaatin en büyük problemi, Fethullah Gülen'e resmen tapmaları, onu bir (haşa) bir peygamber gibi görmeleridir ( bu görüşüme cemaatten bir çok kişi de katıldı).
Hangi aklı başında insan, dinini yaşamak için başka birine ve onun yol göstermesine ihtiyaç duyar ki? O inanç bizim inancımız olarak kalır mı artık yoksa saptırılmış mıdır? İnandığınız şey hakkında, en güvenilir 2 kaynak hali hazırda bulunurken başka şeyler ve kişilerin yönlendirmesine ihtiyaç duymak niye? Ha diyorsanız ki bu sistem iyi maksat çarkımız dönsün para, güç bizde olsun, o zaman bir şey diyemem. Sadece bu davranışın ne kadar etik olduğu tartışılır diyebilirim :)
          
Son olarak da :)  Şuanda o okuldan ayrılmış, Çin'e gelmiş bulunmaktayım ve yaklaşık 3 aydır buradayım, eğitimime burada devam etmekteyim.  ( Foruma üyeliğim kabul edildiğinde kaydım yeni yapılmıştı ve o tarz bir yurtta bu siteye giriş yapmamın sıkıntıya yol açacağını düşündüğümden uzun bir süre uzak kaldım forumdan, sonrasında da Çin'e gelme vesaire derken önceliklerim arasından çıkmıştı ama artık buradayım diyebilirim. )

Esenlik içinde kalın.
« Son Düzenleme: Mayıs 11, 2011, 02:43:45 öö Gönderen: Nomen est omen »


Mayıs 11, 2011, 12:58:39 öö
Yanıtla #205
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Barque, Ne kaybettin? Ne kazandın farkında mısın peki?
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mayıs 11, 2011, 01:18:37 öö
Yanıtla #206
  • Ziyaretçi

Sayın Barque, Ne kaybettin? Ne kazandın farkında mısın peki?


Evet, hür ve kendi fikirleri doğrultusunda yaşayabilen bir birey olma yolunda büyük bir adım attığıma inanıyorum. Kaybettiğim bir şey olduğunu zannetmiyorum. Belki o okulu tercih ederek yarım senemi ve orası yerine Hacettepe'ye gitmiş olsaydım karşıma çıkması muhtemel olacak fırsatları kaybettim ama "Sizi öldürmeyen şey güçlendirir.". Ayrıca hem bu vesileyle hem Çin'e gelmeyi başardım, hem de kendi adıma ilk büyük ve köklü kararlarımdan birini verip uygulamaya koymuş oldum. Eğer bu maceraya hiç atılmamış olsaydım şuan Hacettepe'de İngiliz Dili ve Edebiyatı, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı ya da Dilbilim okuyor olacaktım. Bu kötü bir şey mi, değil tabi ki. Fakat şuan ki durumumla kıyaslayamam bile.

Ek olarak belki benim cemaat hakkında düşüncem yanlış, belki onlar çok iyi, belki onların bir parçası olmak en güzel şeylerden biri ama ben kendimi oraya ait hissetmedikten, o yaşayış tarzını samimi bulmayıp, benimsemedikten sonra neyi değiştirir ki. Şuan ki halimden oldukça memnunum diyebilirim bu yaşadıklarımdan ötürü.


Mayıs 11, 2011, 02:00:45 öö
Yanıtla #207
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

      Sayın Barque, bence doğru olanı yapmışsınız. Ama herkes sizin kadar kararlı  ve cesur olamaz. Nice gençleri gördük eriyip gittiler.
      Saygılar-sevgiler
"Vur ama dinle beni"


Mayıs 11, 2011, 02:32:07 öö
Yanıtla #208
  • Ziyaretçi

      Sayın Barque, bence doğru olanı yapmışsınız. Ama herkes sizin kadar kararlı  ve cesur olamaz. Nice gençleri gördük eriyip gittiler.
      Saygılar-sevgiler
Teşekkür ederim Sayın Alşah. Durumları gereği kendilerini bir anda onların içinde bulup, eğriyi doğruyu tartma şansını elde edemeyen, doğru olduğu söylenen şeyler düşüncelerine zerk edilen ve yahut bu şansı çok geç elde edip artık ne faydası var ki diyen çok insan var.
Bir de cemaatin gücünden nemalanmaya çalışan, dur bir aralarına gireyim, yükseleyim, paraya para demeyim diyen o kadar çok genç insan var ki.. Onlar için gerçekten üzülüyorum, kısa yoldan gücü elde etmek isteyip bu uğurda kendilerinden ödün veren insanları anlayamıyorum. İstediklerini elde etseler bile başka bir "beni" yaşamak ne kadar mutluluk getirir bilinmez ya da bu sadece benim anlayamadığım bir şey, o durumu yaşayarak görmektense hiç anlayamamayı tercih ederim. Ayrıca bunu Müslümanlık adı altında yapmaları beni daha çok yaralıyor, o insanların faydalı ya da zararlı olduğunu anlayamadığı bir kuruluşun içinde bulunması, güç kazanıyorum derken aslında o topluluğa güç kazandırması inandığı dinle ne kadar bağdaşır bilemiyorum. Zararlıysa sonu çok kötü, faydalıysa ne mutlu onlara.
Saygılarımla..


Mayıs 11, 2011, 02:56:41 öö
Yanıtla #209
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Evet hürriyetini kazandığın doğru, sadece o mu? geleceğini de kazandın.
Kısaca kendini kazandın.

Hatırlıyorum da, annesiz babasız üniversite yıllarımda çok zorluklar çekmeme rağmen, o yurtlara götürmeye kalkanlara ne sert cevaplar vermiştim.

Dinler cahiller ve korkaklar içindir, buna onların çok ihtiyaçları var. Çünkü başka çarelerinin olduğunu göremiyorlar.

Hayatımız boyunca hatalar yaptık ve halada yapmaya devam ediyoruz.  Ama hata yapmak sorun değil, korkup bir yerlere sığınmak gözlerini kapamak kötü.

Sanırım sen bizlerin yaptığı bir çok hatayı yapmayacaksın.
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
13786 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2011, 08:30:08 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
6912 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2008, 01:54:29 öö
Gönderen: Mozart
10 Yanıt
8386 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 27, 2008, 11:04:35 ös
Gönderen: Isis
2 Yanıt
16143 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2011, 11:48:57 ös
Gönderen: Masor1976
Fethullah Gülen

Başlatan oya « 1 2 » Islam

14 Yanıt
18693 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2011, 10:37:25 öö
Gönderen: Eser
17 Yanıt
10517 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2011, 01:15:33 ös
Gönderen: Prometheus
0 Yanıt
4106 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2012, 10:20:00 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
11061 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 28, 2012, 12:47:54 ös
Gönderen: peacewings
2 Yanıt
3528 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 16, 2013, 10:32:59 ös
Gönderen: Tij
27 Yanıt
20067 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2015, 10:18:48 ös
Gönderen: ABCDEF