Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Dekolte giyene tecavüz ederler.......  (Okunma sayısı 29940 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 23, 2011, 06:23:32 öö
Yanıtla #40
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Daha çok kullanılıyor diye bir dili evrensel ilan ediyorsanız, bu bir hatadır. Çünkü o dil herkesin bildiği gibi, Kullanışlı ve/veya bilimsel yada çok güzel olduğu için değil, sömürgeci bir toplumun kullandığı dil olmasıdır. Siz sadece bu yüzden bir dili evrensel mi kabul ediyorsunuz? Evrenin neresinde kullanılıyor ayrıca bu dil?
Daha çok kullanılıyor olması bile bir yalan bence. Rusça 76 ülkede konuşulan bir dildir. Türkçenin izlerini çok daha fazla yerlerde görebilirsiniz? Ya Çince? Hangi kaynaklara dayanıp da, ingilizceyi yüceltip onu evrensel kabul ediyorsunuz? Veri kaynaklarının en çok ingilizce ile yazıldığını söylemeniz fazlasıyla açıklayıcı ve doğru olması yeterken, berbat bir dile evrensel yakıştırması yapmanıza karşı ne diyebilirim ki? Yoksa bahsettiğiniz doğunun kendi kimliğini bulamaması batıya yetişmeye çalışmasına örnek mi yoksa bu ingilizceye hayranlığınız?  Bir dilin bazı verilere ulaşmak için avantaj sağladığını söylerseniz elbette buna itirazım olamaz, bu ufacık detay aslında sizin bütün fikirlerinizinde bir yansımasıdır.
ingilizce evrenselse, ingilizler de evrensel insanlar mı oluyor?

Ayrıca şunuda tekrar belirtmek isterim ki, bahsettiğiniz dinlerin en eskisi 3500-4000 yıla uzanır. İnsanlık tarihi 3-4 milyon yıldır. Neredeydi bütün dinler, peygamberler o zaman? Yoksa allah daha cehennemini bitirmemiş miydi? İnsanlık milyonlarca yıl yaşarken poppere ihtiyaç duymadı, muhamede ihtiyaç duymadı, ingilizceye ihtiyaç duymadı, çocuk pornusu yaşamadı, elbette sizin ahlak dediğiniz şeye benzer başka bir şeyler vardı.  Bu gün yaşayan, uygarlıktan uzak toplumları incelerseniz, bizden çok daha yüksek toplumsal erdemlere sahip olduğunu görebilirsiniz. Ben sözde uygarlıktan önce aile, eş kavramının olduğunu hiç sanmıyorum, daha sosyal bir yapı içerisinde, herkes sosyal bir baba, sosyal bir anne idi. Bu gün hayvanların arasında sizce bana yapılmasını istemediğimi bende başkasına yapmayayım diye bir düşünce var mıdır? Eğer öyle bir düşünceleri yoksa, neden soyları hala tükenmedi?  Hırsızlığa nedenleri yaratırsanız, hırsızlığa elbette çözüm bulmak zorundasınız.
Bunlar saçma düşünceler değilmi?
Ben o profesörü, hacıyı hocayı, vatikandaki bir papazdan ayırmıyorum. Ben islamiyeti veya emevi islamiyetini, hıristiyanlığı veya yahudiliği birbirinden ayırmıyorum. Herhangi bir şeklini veya bozulmuşluğunu da kabul etmiyorum, allahın kelamı çarpıtılamaz olmalıydı. Kuranı da yaklaşık 30 senedir incelerim. Bir türlü dinde değil, dini yorumlayanlarda gibi kaçamak bir cevabıda kabul edemedim. Niye hiçbir din, bunca senedir bir türlü doğru yorumlanmadı o zaman? Bütün dinlerin gelişme süreçlerini incelerseniz, hepsi güçlendikçe inanılmaz gaddar olmuşlardır, hoşgörü diye bir şey yoktur, zaten temelde hoşgörü ile dini yanyana getiremezsiniz. Açın tarihi dinlerin süreçlerine bir bakın. Hangi bir tanesini diğerinden ayırabileceksiniz bakalım?
Ayrıca önemle belirtmek isterim ki, ben dinleri sebep diye görmüyorum, sonuçta oda bir yan üründür, ama çok kötü bir yan üründür, tıpkı milliyetçilik gibi, tıpkı ekonomi gibi. Bütün bunları, doğadan, doğanın kanunlarından koptuğumuzdan beri doğru şeyler sanıyoruz. İnsan asıl yaratanından bu kendi uydurduğu kurumlar yüzünden uzaklaşmıştır ve her geçen gün biraz daha uzaklaşmaktadır.
Gelişmeye karşı değilim. Ancak bize gelişmenin tek yolu buymuş gibi dayatılmasına karşıyım. Sömürgeyi dünyaya ilk getiren ingilizlere de ingilizceye de karşıyım.
Şahsınıza karşı bir saldırım yoktur. Böyle birşeyi bilmeden yapmış olabilirim. Ancak bunları iddia eden herkese ve her fikre karşıyım.

Bu gün toplumlar, devletler, milletler, aile yapısı, ekonomi, hukuk, dinler, ahlak ve bütün felsefemiz yerlerde sürünmektedir. Hepside sadece mutsuzluğumuzu arttırmaktadır. Berbat desteklerle, milyonlarca yamayla bunu hala ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bütün kurumlarımız çöküş içerisinde. Bu çöküş içerisinde insanların eskiye nazaran dahada şidddetle saçma doğrularına sarılacağını biliyorum.
Bende karşı duruyorum.

Çözüm önerim ne mi?
Doğru bildiğimiz, güzel bildiğimiz her şeyi çöpe atacağız.

Saygılarımla...
« Son Düzenleme: Mart 23, 2011, 06:27:24 öö Gönderen: Prometheus »
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mart 23, 2011, 09:48:29 ös
Yanıtla #41
  • Ziyaretçi

Sanırım sebeplerinden biride cinselliği sağlıklı yaşayamayan bir toplum olmamızdandır. Halen cinselliğin tabu, kötü birşey olduğu düşüncesiyle büyütülmüş insanların evlilik sonrasında dahi tabuları ve duvarları yıkması imkansız hale geliyor. Düşündükçe halen güldüğüm damacanaya tecavüz eden adam var ülkemizde. Buda sanırsam bastırılmış cinselliğin bir dışa vurumu. İnsanlar yaptıkları bu hataları örtecek bir kılıf ararlar.
Nedir o kılıf? tabikide kendilerine göre güçsüz olana suçu atmak.
Kadına.

Memleket oyle olduki ben havuzlu bir sitede oturuyorum disardan sitemiz hakkinda kim kime dumduma, sex and city tarzi dedikodulari yapilmakta, halbuki herkez evinden isten eve, havuza cesaret edip girenler bile sayili bazisi havuza girmiyor birde aidattan havuz parasi oduyorlar, gencler bile korkudan nadiren el ele tutusup opusebiliyor, bir tecavuz veya guvensizlik, yanlis anlasilirim korkusu var , bunda egitim sisteminin yaratmis oldugu yorgunlukta var, ancak hepsi okullari bitirince birer yaratici zekali mucit bile olamiyorlar. Memleket ne hale geldi,  elin adami yerdeki(asagidaki) sorunu halletmis Ay'a gitti, simdi Mars'a gidecek coloni kuracak biz hala nelerle ugrasiyoruz.


Mart 23, 2011, 11:03:58 ös
Yanıtla #42
  • Ziyaretçi

Bu konuya dikkat çekmek istediğim ve sormak istediğim bir kaç şey var;

Dinleri topyekün mü faydasız ve zararlı bir olgu olarak görüyorsunuz?

Cinselliği yaşayamamış bir toplum olduğumuzdan dolayı mı acaba tüm sorunlar bizde yoksa doğudan batıya her ülkede olan *insani* heveslerin ve sınırsızlıkların yol açtığı sorunlarla benzer değil mi?

Bağnazlık ve dinin cahil insanların ellerinde oyuncak olmasına dindar insanlar da en az sizin kadar karşı çıkar. Sizin bakış açınıza karşıt olarak bir başka sı da pekala -ve haklı olarak- Türkiye'de din eğitiminin adamakıllı verilmemesi ve dolayısı ile de meydanın din tacirlerine kaldığını öne sürer. Düzgün birdin eğitimi almamış, anlamamış ve yaşamamış bağnaz cahillerin yaklaşımları ile hiçbir dini hedef tahtası haline getirmek doğru değil. Örf-adet olan şeylerle dini teamüllerin içiçe geçtiği noktalarda muhafakarlığı, korumacılığı, mesnetsizce taşlamak doğru değil.

Misal, dendiği gibi herkes birbiri ile serbestçe yaşasa, bir üye yazmıştı zannederim bir başka konuya da olabilir *yanılmıyorsam* cinsel yolla bulaşan hastalıklara bile çare olarak öne sürülmüş!

Bugün batı, sadece neo-liberal özgürlükçü yaklaşımlardan ibaret değil. Batıdaki muhafazakar tepkiler her geçen gün artıyor. Zİra 12 yaşında bir anne ile 11 yaşında babanın bebekleri ile gazeteye verdikleri poz, serbestliğin ve genç nesillerin halini sergiliyor. Diyebilirsiniz gençken herşeyi öğreniyorlar; sual gelir; acaba batı sosyolgların bu gidişatın toplumun dolayısı ile devletlerin yapısına gelecekteki en büyük tehdidi oluşturduğunu biliyor musunuz?

Sorumlu acaba din olsa idi; adam gibi bir müslüman, kimsenin dedikodusunu yapmaz, adam gibi bir müslüman başkasının işine karışmaz, gördüğü bir başkasının yanlışını bile ifşa etmez...

Sadece gazetelerdeki , hatta, internet haber sitelerindeki üçüncü sayfa haberlerine bakın. Bir tanesinde sarhoş bir turist kadın yanlışlıkla erkekler tuvaletine giriyor ve tecaüze uğruyor.. Derseniz ki o insanlar cinselliği bol bol yaşasalardı tecavüz etmezler di??? Bu kapıya çıkar dediğiniz. Ha birde baıdan örnek vereyim, daha iki sene önce yaşadığım şehirde bir bardan çıkan sarhoş bir kadına 4  kişi tecavüz etmişti... Serbestlik, rahat rahat yaşama???? Fıtrat gereği  ve ya patolojik oğa gereği cinsel açlığı doyurmanın bir sonu yoktur. hatta cinsel özgürlük adına kimi ****modern!!!*** akımlarda insanlar eş değiştirmeler, farklı farklı fantezi, bir de bunu deneyeyim diyerek farklı eğilimler vs vs işin ucu uzar gider.

Ana konu, insana ve değerlere saygı olmalı, bir başkası nasıl benim gibi düşünmüyorsa da bende bir başkası gibi düşünmem. Toplumsal perspektiften fayda/zarar açısından bakıldığında doğru olan bana göre aşikar. Batının şu an kurtulmaya çalıştığı serbestlik modu ise zaararları görülmüş, test edilmiş ve sonuçları ortada olan bir realitedir artık...

Batı aya gitmiş biz bunla uğraşırken? Biz bununla hiç uğraşmadık ki. Biz birbirimizle uğraştık... Uaçak fabrikamızı kapattık, helikopter fabrikamızı iflas ettirdik, otomobil fabrikası kuracakken kendi kendimize rezil rüsva ettik. ve öyle bir rezil ettik ki adamları bugün, bile kimse değil uçak, otomobil, bisiklet fabrikası bile kurmaya kalkışmadan vazgeçiyor... --Bisiklet dedim de, hani o yerli malı sandığımız bisikletler var ya --ithal Avrupa, Amerika menşei ler dahil, işte onların Alüminyum proifllerinin dünya üretiminin %90 ı Tayvan tarafından sağlanıyor. Çin, iğneden ipliğe dünya üretim kalemlerinde tekel olma yolunda, yüksek teknoloji ürünlerinde ve havacılıktan uzay sanayiine kadar varlığını yükselen bir trend ile gösteriyor.... aaa aaa Çin' in başarısının ardında cinsel özgürlük mü var???(!!!)

saygı ile


Mart 24, 2011, 01:15:39 öö
Yanıtla #43

Sayın Cardiffmonster

Mısır Piramitleri bir şaheserdir. Zamanın mısırlılarının bu başarısı cinsel özgürlüğün değil, kırbacın gücüdür. Çin'in başarısı da, Piramit başarısına benzer. 1 milyar küsür insanı yoksullukla yaşamaya, hatta aç kalmamaya razı ederseniz, tüm kalemlerde başarılı olabilirsiniz. Çin'in ekonomik başarısı bence başarı değil, zulmün göstergesidir.

Ben Sayın Prometheus'un din hakkındaki görüşlerine katılmıyorum. Fakat ahlaki özgürlük konusundaki görüşlerini onaylıyorum. Toplumlar, adeta yaşayan bir insan gibi. Diyorsunuz ya "biz birbirimizle uğraştık" diye. İnsanın neden bir başka insanla didişme ihtiyacına girdiğini analiz etmenizi istiyorum. Cinsen özgürlüğü yaşayamamışlık, insanın karakterini güçlü bir katsayıyla etkileyen cinsellikten, doğasından kopması anlamına gelir; hasta bir toplum yetişir. Cinsellik, sadece buz dağının görünen ucu. Ben bunu başarı, üretim konularına da getirebilirim. Doğu, kanaatkardır. Başarılı olmak için çok çalışana önce güler, kazandığını görünce de kötülemeye başlar. İşin kısa yolunu hesaplamaya çok meraklıdır.

Cinselliği  yaşayamamışlık, bir kere toplumun yarısı olan kadınların eve kapanmasına neden oluyor. Toplumu da eve kapanan annelerin erkek evlatları yetiştiriyor.

Evet, bu sorunlar, batıda da görülebilir. Batı sütten çıkmış ak kaşık değildir zaten. Eğer orada da belli bir bastırılmışlık yaşanıyorsa, orada da doğu tipi sorunlar görünebilir.

Serbestliğin zararı olarak çocuk yaşta anne baba olan çocukları örnek göstermişsiniz. Evet, belki bu zararlı bir şey. Ama aynı durum Türkiye'de olunca bu çocuklar haberleştirilmiyor, haberleştirilse dahi, bu olay, adeta temizlenmesi gereken, ölümü gerektiren bir olaymış gibi gösteriliyor. Ben, İngiltere'de bu vakayı yaşamış çocukların, gazetecilere bebeğiyle poz verdiklerini hatırlıyorum. Fark işte burada. Bizde bu hatayı işleyen çocuklar çocuklarını doğurdukları gibi çöp tenekesine atıyor, veya öldürüyorlar. Bu korkunun sebebi ne sizce?

Cinsellikte sorunlar yaşamak, medeni ilişkileri altüst eder. Medeni ilişkiler de insanın en büyük mutluluk araçlarıdır. Bu olmadan, insanlar birbiriyle didişmek için bahane aramaya bakar. Ne yazık ki böyleyiz. Ben aşırılık olsun istemiyorum, sadece bastırılmışlık ortadan kalksın istiyorum. Muhafazakarlığı da aşağılamıyorum. Bu, onların içine doğdukları bir durum. Olaylar iyi niyetle açıklanmalı, bir şeyler doğru öğretilmeli diye düşünüyorum.

Sayın Prometheus, dil konusunda benim bir sorunum yok. Evrensel sözüne takılmışsınız. Hadi ona evrensel demeyelim de, yaygın dil diyelim (ki artık küreselleşmenin mayasının tutmaya başladığı bu son dönemeçte yaygın dil İngilizceyse, bu biraz zor değişir). Ben ingiliz hayranı veya ingilizce hayranı değilim. Evet emperyalisttirler. Hala da emperyalizme fırsat buldukça kapı aralamaktadırlar. Ama bu, ortak dil, sırf emperyalistlerin dili diye buna tavır almaya yol açmamalı. Bu ortak dil bugün yaygın olarak İngilizcedir. Ben de bunu kabul ederim. Yapay bir dil oluşturulmuştu Esparanto diye, (ki bu dil kimsenin ana dili olmasa bile, siz bu dili tüm batı dünyasının ortak dillerinden türediği için yine sevmeyeceksiniz :) ) ama tutmadı. Hazır tutmuşu var; İngilizce. Ben, ortak bir dilin veya yaygın bir tek dilin, insanlığın etkileşimi, yabancılığın ortadan kalkması için çok önemli görüyorum. İsterse ingilizler dünyanın en berbat insanlık suçlarını işlemiş olsunlar, ingilizcenin ortak bir olmasını şu aşamada yine savunurum. Ha gönül ister ki Türkçe ortak dil olsun. Şu zamanda bunu göremeyeceğimize emin olabilirim. Akkadca, Akkadlar ortadan kalktıktan yüzlerce yıl sonra bile ortadoğu halklarının diplomasi dili olarak işlev görmüştü. Ben ortak yol, ortak kanal arayışındayım. Bu yolun kimin evinin önünden geçtiği beni ilgilendirmiyor. Milliyetçi olmadığımı zaten söylemiştim diye hatırlıyorum.

Saygılar.





Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mart 24, 2011, 01:29:24 öö
Yanıtla #44
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın cardiffmonster soruyu bana sordu diye düşünerek kısaca cevaplamaya çalışayım.
Ben dinlerin topyekün faydasız olduğuna inanıyorum, en azından eldekilerin. Uygulanabilirlikleri sıfırdır, zaten dünya üzerinde tamamen uygulanabilmiş bir din asla olmamıştır. Temelinde insanın doğasına aykırıdır dinler. Batınında, doğununda (Çin, Tayvan dahil) din eğitimi konusunda başarılı olduğunu da zaten asla söylemiyorum(ki siz öyleymiş gibi bir hava yaratmışsınız). Bütün bu ülkelerde tecavüz suçu işlenmektedir, sadece Rusya'da yok denecek kadar azdır sanırım.  
Bana öyle bir ülke gösterin ki, inançlarını saptırmadan, cahil insanların eline düşürmeden öğretebilsinler. Sadece bu bile imkansızdır, çünkü içsel gelişim, yaratana ulaşmak tamamen kişiseldir, dışarıdan verilemez. Oysa dinler bunun tamamen tersini söyler, kitapları vardır, aracıları vardır, önderleri vardır, sınıfları vardır. İslamiyette 3 çeşit insan vardır, birincisi peygamber, ikincisi onun yakınları ve çevresindekiler, üçüncüsü de bizler, Hristiyanlıkta, baba ve oğul ve bizler vardır. (Ne kadar aşağılayıcı değil mi?)

Her ne kadar siz dinleri kötü amaçlı, beceriksiz insanların kötü tanıttığından bahsetseniz de, buyrun siz söyleyin, inançlarınızın tamamını harfiyen yerine getirebiliyor musunuz? Var mı öyle yüce bir insan?
Bütün cinsel isteklerinizden kurtulursanız ne hale gelirsiniz bir düşünün, hiç kimseye sinirlenmediğinizi, heves etmediğinizi, her saniye her şeye karşı sevgi ile baktığınızı bir düşünün. Böyle birisi insan olabilir mi? Hayır robot olabilir.
 Sinirlenmek, cinsel istek, yemek içmek, sevmek, sevilmek ve dinlerin yasak ettiği her şey insancadır, hepside gereklidir ve yaşanmalıdır.
Ben insanca olan şeylerin yaşanmadığı, baskı altında tutulduğu sürece psikolojik sorunların olacağını, dinlerle, kanunlarla, eğitimle veya tıbbi müdahelerle bunun çözülemeyeceğini söylüyorum.
Bunların neresi mesnetsiz?
Son paragrafınıza ithafen tekrarlıyorum, Batıda, Çin'de, Tayvan'da, nerede olursa olsun, teknolojik gelişmeler yaşansa da, insanların gelirleri ve giderleri tavan yapsa da, bu sıkıntılar oralarda da vardır.  Sadece dinin günlük hayata etkisi azaldığı için suçlar biraz daha azalmıştır.

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mart 24, 2011, 01:57:12 öö
Yanıtla #45
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın popperist, birincisi sizden şunu cevaplamanızı rica ediyorum. Hadi sizin istediğiniz olsun diye mi ingilizceye evrensel dil yerine yaygın dil diyorsunuz, yoksa bu konudaki fikrinizi gerçekten değiştirip ingilizceye bilinen bir dil, yaygın bir dil mi diyorsunuz?
İkincisi, emperyalist baskının en büyük yollarından biri olan, dilin yozlaşmasına niye tepki göstermeyelim? Kendi tepkinizi niye küçümsüyorsunuz? Fransaya gidin sokakda bir polise ingilizce birşeyler sorun, bakalım ne cevabı alacaksınız? Size aynıyle yaşanmış bir olayı anlatayım; Bir bayan arkadaş Fransada bir polise adres soruyor, polis onu anlayamadığı yolunda işaretler yapıyor. Bayan arkadaş polisin onu anladığını biliyor ve dayanamayıp küfür ediyor ve polis birden ingilizce konuşmaya başlıyor. 
Bakın bir sokak polisinin tavır alması bile buralara kadar gelip konuşulabiliyor, siz daha mı aşağısınız? Hiç sanmıyorum, hatta toplumun genel kültür seviyesi çizgisi üzerine çıkmış, kendinizi geliştirmeye çalışan, aydın bir insansınız. Niye benim tepkimi küçümsüyorsunuz?
Çok özür dileyerek aklıma gelen bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Belki çoğunuzda biliyorsunuzdur.
Çok ünlü bir yazar, yeni kitabına başlamak için, deniz kenarındaki villasına yerleşir. Sakin bir yerdir ve çok fazla yerleşim yoktur.
Bir gün denizi ve kumsalı seyrederken, deniz kenarında tek başına birisinin yürüdüğünü ve yerden bir şeyler alıp denize fırlattığını görür. Yanına gider. Genç bir adam gel-git olayı yüzünden karada kalmış denizyıldızlarını alıp denize atıyordur. Yazar şaşırır ve adama yaklaşıp ne yaptığını sorar. Adamda deniz yıldızlarını kurtardığını söyler. Yazar güler, sen saf mısın? der, milyonlarca yıldır bu olay olmakta ve denizyıldızları karada kalmaktadır, yaptığın ne işe yarayacak, ne fark edecek? der. Adam eline bir deniz yıldızı alarak, Bunun için farketti ama... der ve denize atar.
Kariyer programlarında öğretilen "işe yararlılık" veya benzeri safsataları, istatikleri ve doğru diye gözümüze sokulan her şeyi çöpe atmamız gerektiğine inanıyorum. Bizler insanız, hepimiz tek başına ve bambaşka evrenleriz. Her bir insanın inanılmaz güçleri vardır.
Şimdi söyler misiniz, bu inandıklarımdan vaz mı geçeyim? Çokmu küçük bir şeye saplanıp kalmışım?
Ben ingilizceye karşı duyarsızım, ben ingilizce veya herhangi bir şeyin abartılmasına karşıyım.

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mart 24, 2011, 03:00:40 öö
Yanıtla #46

Sayın Prometheus,

Ben size tutumunuzdan vazgeçin demiyorum. Sizin bana gösterdiğiniz tepkiye karşılık veriyorum. Yani karşılık veren benim. Ben sizi küçümsemiyorum. Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Aksine eğer küçümsenen biri varsa, ki sanmıyorum, o da ben olabilirim herhalde. Bunun da lafını ettim, siz de açıklamanızı yaptınız ve kapandı zaten. Hatırlayın, dil konusunu tartışma konusu yapan sizdiniz, ben kendimi savunmaktayım hala :)

Evrensel dil derken kastım, evet, pratik olarak yaygın bir dil olduğuna işaret etmekti.

Ben yaygınlaşmış bir dili severim. Niteliği beni ilgilendirmiyor. Kimin dili olduğu da. Ben yaygınlaşmış dili, insnalar arasındaki iletişimi kolaylaştırdığı, dünya insanının kozmopolitliğini kolaylaştırdığı için severim. O Fransızların topyekun zaten İngilizlerle sorunu var. O Fransız istiyor ki dünyada İngilizce konuşulmasın, Fransızca konuşulsun. Kendi kendilerine bir oyun oynuyorlar. 18-19.yy'daki günlerinde zannediyorlar kendilerini. Gereksiz bir gururları var. Son dönemde milliyetçiliğin en fazla yükseldiği büyük batı ülkesi olması da manidar zaten.

 Bence Fransızları değil, başka bir dil kullanmayı hiç kompleks yapmayan,  gümbür gümbür de çalışan,  disiplinli Almanları anlamaya çalışın. :)

Saygılar.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mart 24, 2011, 04:15:58 ös
Yanıtla #47
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Dilin niteliği çok önemlidir. Toplumlar dillerindeki değişimlere göre gelişmişliklerinde değişimler gösterir. Daha kolay kendini ifade edebilme, daha kolay iletişim ve insanın gelişimine, teknolojiye  uyumlu bir dil elbette ki çok daha iyidir. üstelik son zamanlarda, türkçenin matematikselliğide ispatlanmışken, neden ingilizce gibi zor ve kısıtlı bir dili kullanalım? Elimde at, eşek varken tavuğa binmeyi istemem açıkcası.
Daha da önemlisi, bu sömürgecilerin ekmeğine niye yağ süreyim? Geleceğimdeki çocuklarımın, dedelerinden kalan yazıları daha kolay anlamalırını neden istemeyeyim? Bir Yunus Emreyi, bir Nasrettin hocayı ingilizce anlatın bakalım ne hale gelecekler.  Yada Ömer hayyam'ı..
Yunus'un kendine yazdığı şu dörtlüğü ingilizceye bir çevirin isterseniz
Derviş bağrı taş gerek,
Gözü dolu yaş gerek.
Koyundan yavaş gerek,
Sen derviş olamazsın.
Sayın masonlarında bu dörtlük üzerinde çok şey söyleyebileceğini düşünüyorum. Bana kalsa kocaman bir kitap yazarım bu dörtlüğe. Bakın masonların erdem saydığı bir çok şey bu dörtlükde gizlidir.
Türkçe çok lastikli denir ya, aslında bir cümleyi öyle çok çeşitte kurabilir, öyle çok anlam yükleyebilirsinizki, dünyanın bir çok yaygın dilinde bu zenginlik, bu imkan yoktur. bu demektir ki, dillerin insan zekasını geliştirme konusunda da çok büyük etkisi vardır.  İngilizcede gemiyi yüzdüremezsiniz, top direği yalayıp geçmez.
Yolun kimin kapısından geçtiği maalesef benim için çok önemli, çünkü diğerinde yol, çamur, batak, balçık ve hayvan gübreleriyle dolu, üstelik taşların kayaların üzerinde geçiyor ve vahşi hayvanlarla dolu. Önümdeki koyunların hepsi kendini uçurumdan atıyor diye, çok yaygın bi hareket deyip bende kendimi atamam.
Bence yolun niteliğide önemli.  Umarım basit bir kelimeye takılıp kalmadığımı, aslında ne kadar önemli olduğunu anlatabilmişimdir.

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mart 24, 2011, 08:36:29 ös
Yanıtla #48
  • Ziyaretçi

işin ilginç yanı "cariye kadınların başını örtmesi yasak" diyor yani bu sözüyle cariyelere tecavüz edilebilir demek istiyor :)
o zaman kuyumcu soyguncusuda "gördüm tahrik oldum" derse ne olacak vitrinleride çarşaflamak gerekir :)


Mart 25, 2011, 10:15:01 ös
Yanıtla #49
  • Ziyaretçi

Dürüst olmak gerekirse, bir çok bakış açısını, hatta kendi savunmadıklarımı bile delilli ispatlı, literatürle zenginleştirilmiş halde kimi şeyleri maskeleyerek savunabilecek kapasitem var. Hatta tacizi tecavüzü hem sizin dediğiniz açıdan hatta ve hatta haklı çıkartmaya yetecek kadar da deliller öne sürebilirim Promosyon olarak da , katliamları, Amerikalıların kızılderilileri katledip mallarına konmasını, Iraktaki katliamları, Fransızların, milyon la insanı öldürerek askerlerin tecavüz ettikleri kadınla hatıra fotoğrafı çektirmelerine kadar ki noktaları haklı çıkartmak mümkün....

Konu başlığına gelicem ve herkesin ortada bir sorunun varlığı noktasında hemfikir oldu da aşikar *umarım*.

Bu soruna herkes kendince bir çözüm ortaya atar, sorunun sebeplerini de kendi penceresinden irdeler. Açıkcası ben artık farklı düşüncedeki insanların birbirine saygı duymasını beklemiyorum. Zira liberal söylemlerin yanında iş pratiğe döküldüğünde uygulamalar ile söylemler (fikirler demiyorum) birbirini hiç tutmuyor. Saygıyı bizler sadece muhabbetlere meze etmeyi seviyoruz. Ötesini başarabilen insanın da çok az olduğunu düşünüyorum. İşimize gelmediğinde farklı düşünceleri *düşman* sıfatında görmeyi ve entel dantel muhabbetlerde saygı, sevgi, aşk, meşk konuşurken bir anda gözlerimizden ateşler saçmayı, ve karşımızdakilerinde insan olduğunu unutmayı iyi biliyoruz..

Bizler insanız, Darwin ne güzel demiş; *İnsanlık savaşlar ile gelişir, güçlenir*

Velhasıl; taciz ve tecavüzün en büyük mağduru kadın (ve/yahut az olsa da erkek.)  cinsel özgürlük adında ggene en çok zarar görenin de kadın olduğunu düşünüyorum... Demiyorum ki fıtrata aykırı hareket edilsin, cinselliğin en doğal ihtiyaçlardan biri olduğunu biliyorum. Ancak bunun aile kurumu bozulmadan  yaşanması gerektiğini düşünüyorum. Bir sorun mu var ailede? sayısız psikolog, terapist var...  Kadın sosyal baskı altında? herkes baskı altında zaten... bunun sebebini şak diye şudur demek doğru değil bana göre... Eğer bu kadar basit olsaydı keşke hemen çözüme katkılarımı sunmaya da hazır olurdum....

bahsi geçen İngiliz *çocuklar* evet gazeteye poz vermişti. Ancak orada çok farklı etkenler de var ve yeni nesilin artan sorumsuzluğu, ve sorumluluk bilincinin gençlere aşılanamıyor olması İngiliz sosyologların bu aralar üzerinde sıkça kafa yordukları bir konu. O gazeteye manşet olurken insanlar *aman ne güzel demiyor* Sonuna kadar sistemi ve nedenlerini eleştiriyor. Biliyor musunuz, Galler'de bir bölge Biritanya'nın en genç anne nüfusuna sahip. Ortalama yaş 14-15... Sistemi abuse eden (kötüye kullanan) de var aralarında neyin ne olduğunu anlamadan babasız bir çocuk büyütmek zorunda kalan da...

İsteyen istediği gibi düşünebilir; ve isteyen de istediğini tehdit olarak görebilir. Ben muhafazakar sistemlerin doğru eğitimle desteklendiği sürece hem bireylerin hem de toplumların sıhhati ve huzuru için faydalı olduğunu düşünüyorum ve savunuyorum... Geçen zamanın ve yaşanan hayatın bir telafisi yoktur. Hayattan zevk almak herkesin hakkı elbette, ancak kişi zevk-ü sefa arayışında kendisine de zarar veriyorsa yahut yarını düşünmüyorsa , ve karşısındakini bir zevk aracı olarak görüyorsa...artık o da onun ve karşısındakinin  bileceği iş ama bana ters...

saygılar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
16 Yanıt
8443 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 15, 2008, 04:58:00 ös
Gönderen: cardiffmonster
43 Yanıt
22135 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 03:18:36 öö
Gönderen: Genius Loci
0 Yanıt
2087 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2012, 02:03:30 ös
Gönderen: Makbenah