Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kötü Enerji ve Varlıkları Defetme Büyüsü  (Okunma sayısı 5805 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 26, 2017, 02:03:57 ös

Merhaba arkadaşlar, bugün sizlerle malzemeleri basit bir defetme-kovma büyüsü(kısmen ritüeli) paylaşacağım. Kullandığım bir çalışma olup bir zararını şuana dek görmemenin yanı sıra etkileri fark edilir derecede iyidir. Spellimi paylaşmayı düşünmüyorum fakat bir dörtlükle örnek vereceğim. Herkes kendi tanrı/tanrıçasına uygun olarak spelli değiştirip düzenlesin.

Öncelikle malzemelerimiz kolay bulunur olmakla birlikte asanız yoksa işaret parmağınızı kullanınız.
- Asa
- Siyah mum
- Siyah tuz
- Deri
- Mumu koymak için metal bir kap



Şimdi büyümüze geçelim. Her çalışmadan önce olduğu gibi çemberimizi açtık, burda asamızı kullandık varsa çandan da faydalandık. Sonra malzemeleri koyduğumuz masaya döneriz. Siyah mumun çevresine siyah tuzla bir çember çizeriz, bunu yaparken 'Aramızda siyah dumandan duvar' denilir. Asa alınır ve odaklanılır, asadan bir enerji çıktığı ve siyah tuzu ve siyah mumu sardığı imaje edilir. Ardından asa ile dört yöne (doğudan başlanıp) pentagram çizilir (havaya boşluğa) ve çizdiğiniz pentagramı havada görmeye çalışırsınız (somutlar imaje edersiniz). Tekrar başladığınız yön olan doğuya geldiğinizde mumu yakıp şuna benzer bir spelli okuyabilirsiniz.

Döndüm geldim başlayıpta Doğu'dan
Dört tarafım beş köşeli yıldızdan
Ve sarılmış siyah mumun çevresi
Siyah dumandan ve kalın duvardan.
Tanrım Lucifer'dır, gölgeler kaçar,
Tanrıçam Diana bir duvar örer,
Masamdaki büyü masamdan taşar,
Odamdaki kötüler yuvaya döner..

İnanışınıza göre düzenleyip kullanabileceğiniz bir ritüel. Odadaki negatif enerjileri ve parazitleri kovmakta kullanılabilir. Kolayca temin edebileceğiniz malzemeler var. Daha sonra adaçayı ile yapılan bir kovma işlemi daha var, onu da paylaşmayı düşünüyorum. Malzemeleri daha kolay, iki üç tutam bitki tava falan kullanılıyor. Asası olmayanlar/kullanmayanlar/karşı olanlar işaret parmağını asa yerine kullanabilirler. İyi forumlar.


Mart 26, 2017, 05:18:24 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 277
  • Cinsiyet: Bay

“Bize verilen sırları, kalbimizin en derin köşelerinde saklamalıyız. Bir ölü kadar sessiz, bir mezar kadar ketum olmalıyız.”


Mart 26, 2017, 05:18:58 ös
Yanıtla #2

  Sayın Gökçehan Özteke;

  Bu konularda detaylı ve sahada deneysel sonuçlara varılmış bir üslub ile yazınızı/düşüncelerinizi dile getirmişsiniz..
Anlatımınıza benzer bir ritüel: "http://www.gnoxis.com" isimli form'da mevcut; lakin sizin daha özgün ve deneyimlenmiş bir bilgi birikiminiz olduğu da aşikar.Benzersiz ve diğer formlar da olmayan derinlemesine irdelenmiş çalışmalarınızı şahsım adını dört göz ile bekliyorum.

  Saygılar-Sevgiler
Sen Özelsin


Mart 26, 2017, 07:45:42 ös
Yanıtla #3
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 32
  • Cinsiyet: Bay

Şu tanrım Lucifer olayını biraz açmak gerekirse bu büyü satanizm ile alakalı olmalı , yoksa uyduruk cümlelermi anlayamadım . Yani asayı sallarken Ali babanın bir çiftliği var şarkısınıda söylersek işe yararmı?
saygılar.


Mart 26, 2017, 08:33:29 ös
Yanıtla #4

 Tarihin başlangıcından bu yana; kuşkular,kuramlar ve saçmalıklar ile tanımlanan bir cok olgu,düşüncenin kaynağı olmuştur.

 Sayın Gökçehan Özteke,bu konu hakkında özgün ve derinlemesine kendine ait bir araştırma yapıp; ardından, bu düşüncenin gerek tarihsel,gerek ritüel açıdan günümüze nasıl varabilmiş bir anlayış olduğunu kendi acıklar ise daha iyi olmaz mı ?

Tuz iyotlu mu olmalı diye sormak kolay ?

Bu anlayışların nasıl olupta günümüze kadar uzandığı hakkında yeni bir görüşümüz olur; olmaz mı ?

Sevgiler...

« Son Düzenleme: Mart 26, 2017, 08:46:29 ös Gönderen: Tik-Tak »
Sen Özelsin


Mart 26, 2017, 09:49:02 ös
Yanıtla #5

Gnoxiste de kendim paylaşmışın, Tkw benim hesabım olup Elias Levi'nin kodlaması ile kodlanmış kendime özel lakabıldır.


Mart 26, 2017, 10:03:40 ös
Yanıtla #6

Gnoxiste de kendim paylaşmışın, Tkw benim hesabım olup Elias Levi'nin kodlaması ile kodlanmış kendime özel lakabıldır.

 Sayın Gökçehan Özteke;

Aydınlattığınız için teşekkürler.Çalışmalarınızda başarılar dilerim

 Saygılar-Sevgiler
Sen Özelsin


Mart 27, 2017, 07:24:21 öö
Yanıtla #7

Büyülerde çeşitli evren yasaları kullanılır. İki tanesi üzerinden çalışma mantığını açıklayacağım. Öncelikle büyünün gerçekleşmesini sağlayan yegane şey inançtır. Tek başına kabaca inanmak bir şeyleri oluşturmak için yetersizdir. Sayın Aleister Crowley, büyünün (majinin - ki tam olarak aynı şey değiller ama maji büyüyü kapsar-) olacak olan oları değiştirmek ve olay yaratmak bilimi ve sanatı olduğunu söylemesinden çıkarımla bu işin bilimsel yönüne ulaşabiliriz. Thelema ekolü kurucusu olan Crowley, evren yasalarından en çok yukarıda olan aşağıda da vardır ve aşağıdaki ile yukarıdaki etkileşim halindedir yasasını kullanır. Bunu biraz açmak gerekirse, bir farenin beynini incelerken büyütebildiğimiz kadar büyüttüğümüzde ve evreni olabilecek en geniş açıdan çektiğimizde aynı görüntüye ulaşmamız iç içe evrenler teorisi ve bunların etkileşiminden faydalanır. Eski büyülerde - bunun bağlandığı gibi bağlansın, bunun yandığı gibi yansın, erisin - sözleri gibi sözlerle aşağıda yani ellerimizle yapıp yaktığımız şeylerle üst evrende çeşitli dalgalanmalar oluşturarak aradaki bağlantı ile bir şeylere ulaşmayı hedefleriz. Lucifer deme sebebimiz neo-satanik bir ritüel olması. Büyülerde kullanılan sözlere spell denir. Şimdiki zaman veya geniş zamanla yazılır çünkü evrenin dili gelecek zamanı ne kadar erteleyeceğini bilmez, bu sebeple olur oluyor benzeri kalıplar kullanılır. Kafiyeler ve tekrarlar enerjiyi uyandırmak için. Bir şiirin yarattığı duygular bazı enerjileri uyandırır ve yönlendirilirse etki olur ve etki de büyüdür. Büyülendim (etkilendim) şeklinde bakarsak basitçe büyü etkidir. Maji biraz daha derin bir konudur ki bu konuyla ilgili yine kendi yazılarımı yer yer paylaşmayı düşünüyorum. Büyülerde genelde yukarıda olan aşağıda da vardır, benzer benzeri çeker değiştirir gibi evren yasaları kullanılır. Bunları hayatta da görmek mümkündür. Diğer örnek üzerinden gidersek, ortak noktaları olan insanlar tanışır ve etkileşim haline geçerler. Birbirlerini etkiledikçe az veya çok birbirlerini değiştirirler. Evren yasaları her yerdeler. Görmek için farkındalık yeterlidir. Sadece neo-satanik büyüler paylaşmayacağım. Bir sonraki paylaşımımı Goetia ve Demon Şefler üzerine yazmayı düşünüyorum. Olaya farklı şekilde yaklaşmaya çalışacağım. Sözlerin önemli olduğu gibi malzemelerin de önemli olduğunu söyleyebilirim. Malzemeler için herbalizm ve ezoterizm bilgisi az miktarda da olsa varolmalı. Yoksa deneme yanılma yoluna gitmek gerekir. Mitolojilerin görünenin dışında görünmeyen anlamları vardır. Tavlanında öyle. Bir zarın alt yüzü ve üst yüzü toplamı 7, bir taraftaki çizgi toplamı 12, pulların toplamı 30, taşın bulunabileceği 4 bölge var. 4 mevsim, 12 ay, 30 gün, 7 - bir haftayı temsil ediyor - . Toplam bir oyun, bir yıl. Oyun bir yılda oluşturuldu. Ezoterizm her yerde.. Şimdilik bu kadar yazabiliyorum fakat fırsat buldukça yazılarımı paylaşmayı düşünüyorum. Her türlü eleştiriye açığım, farklı bakış açılarına her anlamda saygı duyuyorum. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İyi forumlar..  :)


Mart 27, 2017, 09:24:09 öö
Yanıtla #8

Kuranda büyü-büyücü ile alakali tahmini 40 ayet geçiyor
2:102 -   Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.

5:110 -   Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.

6:7 -   Eğer sana kağıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir" derlerdi.

7:109 -   Firavun'un kavminden ileri gelenler, "Muhakkak bu çok bilgili bir sihirbazdır." dediler.

7:116 -   Musa, "Siz atın" dedi. Atacaklarını atınca herkesin gözünü büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Doğrusu büyük bir sihir gösterdiler.

10:2 -   İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: "Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz." dediler.

10:77 -   Musa dedi ki, "Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir?" Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar.

10:79 -   Firavun da: "Bana bütün bilgili sihirbazları toplayıp getirin!" dedi.

10:81 -   Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, "Sizin yaptığınız şey sihirdir. Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işlerini düze çıkarmaz."

11:7 -   O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. Arşı da su üstündeydi. Onlara "öldükten sonra tekrar dirileceksiniz" dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: " Bu apaçık bir sihirden başka birşey değildir." diyecekler.

15:15 -   "Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.

17:47 -   Biz onların, seni dinlerken nasıl dinlediklerini çok iyi biliriz. Birbiriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!" dediklerini biz çok iyi biliriz.

17:101 -   Andolsun biz Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. (Ey Peygamber!) İsrailoğullarına sor, Musa kendilerine geldiğinde Firavun ona: "Ey Musa! Ben senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum" demişti.

20:57 -   (Firavun Musa'ya şöyle) dedi: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize?"

20:58 -   "O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun."

20:63 -   (Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar."

20:66 -   Musa dedi ki: "Hayır, siz atın." Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.

20:69 -   "Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz."

20:70 -   Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa ile Harun'un Rabbine iman ettik" dediler.

20:73 -   "Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize iman ettik. Allah (sevabça senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır."

25:8 -   "Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.

26:34 -   Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"

26:41 -   Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.

26:46 -   Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

26:49 -   Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"

26:153 -   "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"

27:13 -   Bu şekilde âyetlerimiz onların gözleri önüne serilince, "Bu apaçık bir sihirdir" dediler.

28:36 -   Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince, "Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler.

34:43 -   Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'ân), başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira" dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil." dediler.

37:15 -   Ve diyorlar ki: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir."

40:24 -   Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: "Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır" dediler.

43:30 -   Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.

43:49 -   Onlar azâbı görünce: "Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz." dediler.

46:7 -   Bizim âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman inkâr edenler kendilerine gelen hak kitap için: "Bu apaçık bir büyüdür." dediler.

51:39 -   Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: "Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir." demişti.

51:52 -   Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.

52:15 -   "Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

54:2 -   Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.

61:6 -   Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! ben size Allah'ın elçisiyim. benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)." demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.

74:24 -   "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir.".......................Kaynak:ihya organizasyon
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!


Mart 27, 2017, 09:27:30 öö
Yanıtla #9

İSLAM’A GÖRE SİHİR, BÜYÜ ve FALCILIK



FAL

Yaygın olan hurafelerden biri de fala bakmak, “fal açmak” adetidir. Fal hurafesi ile okumuşu da cahili de meşgul olmaktadır.

Bazı insanlar da: “Fala inanmıyoruz ama eğlence olsun diye açtırıyoruz” diyorlar. Bu düşünce doğru değildir. İslam Dinine göre hangi şekilde olursa olsun, fal baktırmak ve falcının söylediklerine inanmak yasaktır.
Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
“Ey inananlar! şarap, kumar, putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha erişesiniz.”
Konuyla ilgili olarak Allah Elçisi Peygamberimiz (s.a.v)'de şöyle söylemiştir:
“Kuşun ötmesini, uçmasını uğursuzluk kabul etmek, ufak taşlar (nohut, bakla, fasulye, iskanbil kağıdı, kahve telvesi vs.) ile fal açmak, kum üzerine hatlar çizmek, bunlardan geleceğe dair hükümler çıkarmak sihir ve kehanet çeşidindendir.”
Bu ilâhî emirlerden açıkça anlaşılıyor ki, fal yasak bir davranış olup haram kılınmıştır. Haram olan her davranışın şakası helal olmaz. Bu bakımdan eğlence için dahi olsa, falcıların dediklerine ve fala inanmak câiz değildir. Falcılar bir takım şekil ve sembollere dayanarak geleceği gördüklerini ve gaybı bildiklerini iddia ederler. Bu iddialar yalandır. Söylediklerinden binde biri rast gelse dahi bu onların gaybı bildiklerine delil olamaz. Çünkü gaybı Allah'tan başka kimse bilemez. İnsan ancak Allah'ın yarattıkları üzerinde akıl yürütür ve ilmi öğrenmeye çalışır. En akıllı ve en mükemmel varlık insan olmasına rağmen, insanın bilgisi ve enerjisi sınırlıdır. Beşerî ve tabii kanunlar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurarak birtakım olayları keşfedebilir, bilgiyi öğrenir, yeni yeni kanunlar isbat edebilir. Ama bu bilme ve tanıma gücü bir noktaya kadardır. O noktadan ötesi insan için meçhuldür, gayb âlemidir. Gaybın sırları ve tasarrufu ise Allah'ın ilmine ve iradesine tabidir. Bu nedenlerle Allah'ın bildirmediği bir şeyi ben biliyorum demek, hem ilâhî tâlimata hem de insanlık vasıflarına aykırıdır. Bu itibarla yukarıda söylediğimiz gibi, falcıların söylediklerinden birkaç tanesi rast gelse bile, bu onların gaybı bildiklerini ifade etmez.
Gaybı Allah'tan başka kimse bilemez. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de; “Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur” buyrulmaktadır. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz de; “Kahin ve falcıya (yani gaibten haber verdiğini iddia eden kişiye) inanan kimsenin 40 gün namazı kabul olmaz”, “Ona inanan kişi, bana indirileni (kitab ve vahyi) inkar etmiş olur” buyurmuştur.
Bu itibarla yıldızname ve benzeri fal kitaplarına itibar edilmesi ve bu tür şeylere inanılması câiz değildir. İnsanların maddi ve manevi ilerlemesine engel olan bu tür inançlar, ilk çağ müşrik toplumlarından zamanımıza intikal etmiştir. Ne kadar garip ki modern dünyamızın modern toplumlarında hala bu tür martavallara inananlar, gönül bağlayanlar pek çoktur.
Mesela böyle hayal üzerine yazılmış bir kitapta şöyle denilmektedir: “Dahi 1231kere “Ya Muğnî” deye seccadesi altında akçe (yani para) bula. Kimseye demeye batıl olur.”
Ne saçmalık!.. Hiç oturduğun yerden “Ya Muğnî” çekmekle seccadenin altı parayla dolar mı?.. Öyle olsaydı milyarlarca insan gecesini gündüzüne katarak geçim derdi peşinde koşar mıydı?..
      İşte böyle yanlış ve batıl telkinlerdir ki, asırlardır şark memleketlerini fakr-u zaruret içerisinde kıvrandırmaktadır. Bu kolaydan ve havadan para kazanma isteği tamamen tembellerin, miskinlerin falcı ve kâhinlerin uydurdukları yalanlardır. Ama bu hurafelere de en çok kanan bizim halkımızdır. Oysa mensup olduğumuz İslam Dini, kesinlikle tembellikten, miskinlikten yana değildir. Ama buna rağmen hurafelere de en çok bizim dindaşlarımız inandırılmaktadır.
Bu, bizim halkımızı iyi eğitemediğimizi, gerçek İslam düşüncesini iyi öğretemediğimizi gösterir. Burada suçlu İslam değil, İslam'ı iyi anlamayan ve anlatamayanlardır. Çünkü İslam, daima çalışma, araştırma, okuma ve düşünmeyi teşvik etmektedir. Kur'an-ı Kerim'de okuma, araştırma ve çalışma ile ilgili yüzlerce ayet-i kerime vardır.
İslam Dinine göre meşru yoldan kazanç temini için çalışmak ibadet hükmündedir. Bu nedenle tembellik ve havadan para kazanma yolları İslam'da reddedilmiştir. Hele eli kolu bağlı oturup da: “Kaderimde ne varsa o çıkar” düşüncesi hiç bir şekilde kabul edilemez. Çünkü kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“İnsan ancak çalıştığına erişir. Onun çalışması şüphesiz görülecektir. Sonra ona karşılığı noksansız verilecektir”, “Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah'ın lütfundan rızk isteyin.”
Bu zikretmiş olduğumuz ayetler, kişinin ve toplumun mutluluğu için çalışmanın ve araştırmanın önemine dikkatlerimizi çekmekte ve çalışmanın Allah emri olduğunu ifade etmektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) de, her vesile ile çalışmayı önermiş, tembelliği kişinin yüzkarası olarak nitelemiştir.
7 Necm, 53/39-41.
8 Cuma, 62/10.

BÜYÜ


     Sihir, bedenlere ve gönüllere tesir eden, insanı hasta yapan, hatta öldüren, karı ile kocanın arasını açan bazı düzenlerdir. Bunun Türkçe karşılığı "büyü" dür.
Büyü vardır, yani tesir edebilir. Ancak haramdır. İslam büyü ve büyücülüğü yasaklamıştır. Büyü öğrenenler hakkında Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur:
"Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı" (Bakara Suresi 102)
Allah Resulü, aralarında şirkin de bulunduğu yedi büyük günah arasında büyü yapmayı da saymıştır.
Büyünün islami hükmü şöyle verilmiştir: Eğer yapılan büyüde imanın şartlarından birini inkar etmek varsa o büyü küfrü gerektirir. Yoksa gerektirmez. Mesela birisi, büyücülerin herşeyi yapabileceğine inanırsa, Allah'a şirk koştuğundan kafir olur. Eğer ölüm veya hasta yapma veya karı-koca arasını açma yaparsa fasık olur. Bazı müçtehidlere göre her ikisi de öldürülür.
Kur'an-ı Kerim ve peygamberimizin hadislerinden bazı şeyler okuyarak yapılmış büyüleri bozmak caizdir. Allah Resulüne yapılan büyü Felak ve Nas sureleri okunarak bozulmuştur.
Bazı büyüler göz boyamaktan ibarettir, hokkabazlıktır. Bunların gerçek bir yanı yoktur. Bazı büyüler ise insanı gerçekten etkiler. Bu ikinci tip büyü ile meşgul olan büyücülerin yaptıkları zındıklıktır. Bunun için mutlaka dünyada cezalandırılmaları gerekir.
Kur'an-ı Kerim, bize büyücülerin şerinden Allah'a sığınmamızı öğretmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur:
    "Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allah'a sığınırım de" (Felak Suresi 4)
    Büyü ve büyücülükle ilgili Kur'an-ı Kerim'de diğer âyet'i kerimeler şunlardır:
"Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz." (Taha suresi :69)
Peygamber Efendimiz Buyuruyor:
"Büyü yapan kişi küfre girmiştir."
"Muhabet için efsun yapma, ipliğe okuma, büyü yapmak şirktir."
"Büyücüye, müneccime, gaibden haber veren kimseye inanan kişi Kur'an-ı inkar etmiştir."


 

SİHİR

"Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!"
(Bakara Suresi /102)
Sihir, insanlara yönelik olarak tabiat üstü gizli güçlerin yardımı ve aracılığıyla belli bir maksadı gerçekleştirmek ve belli bir gayeye ulaşmak için uygulanan ve etkili olduğu kabul edilen eylem; bir şeyin veya olayın gerçek huviyetinden uzak olarak başka bir halinin gösterilmesidir.
Sihir, İslam'ın kesin olarak yasaklayıp redettiği bir inanç ve işlem olup tabiat kuvvetleriyle insanlara bir takım etkilerin yapıldığı söylenen ilkel bir anlayış ve olgudur.
Esas lügat anlamıyla sihir, her ne olursa olsun, sebebi gizli olan ince şey demektir. Bu anlamda, yani sebebi gizli olan ince şeyleri bilmek ve tanımak anlamında sihrin küfür olmayacağı açıktır.Ancak dinî geleneklerdeki anlamıyla sihir sadece bu demek değildir.

Sebebi gizli olmakla beraber, gerçeğin aksine tahayyül olunan yıldızcılık, şarlatanlık, hilekârlık yolunda cereyan eden herhangi bir şey demektir. Halk dilinde de bu anlamda kullanılır; yani sihir denildiği zaman bu anlaşılır ve bu da çirkin bir şeydir. Çünkü bunda esrarengiz bir şekilde hakkı batıl, batılı hak; hakikati hayal, hayali hakikat diye göstermek vardır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Siz atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler."
(Araf suresi /116)
"...Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor."
(Taha Suresi /66)
Esrarengiz, gizli sebep ile incelik, dış görünüşü itibariyle çekicilik ve bir de kötü maksat sihrin niteliğini belirler. Şu halde sihir, herşeyden önce kendi özünde bir harika değildir. Sebebi herkes için bilinmediğinden, olay bir harika gibi tahayyül olunmaktadır. Bunun içindir ki, sebebi herkes için bilinmeyen herhangi bir gerçek dahi, halkı aldatmak için kullanıldığı zaman bir anlamda sihir olur. Bu sebebin nazarî olarak açıklanabilir bir halde bulunması şart da değildir. Az çok taklit ile meydana getirilebilmesi de kafidir.
Yaratılışta sebebi bilimsel olarak açıklanamayan alışılmış veya alışılmamış olağanüstü olaylar ve garip buluşlar ortaya koymak mutlak anlamıyla sihir olmaz. Fakat insanları aldatmak için bunlardan istifade etmeye kalkışıldığı ve bu suretle duygu ve düşüncelere etki edip dolandırıcılık yapılmaya çalışıldığı zaman bunlar da sihir özelliği kazanırlar. İmansızlık, ahlâksızlık ve aldatmak sihrin köküdür. Sihirbazlar ilimlerden, edebiyattan, felsefeden, teknolojiden, hatta tabiattaki garip ve acîp yaratılışlardan sû-i istimaller ve istismarlar yaparak yararlanmasını bilirler. Bu suretle gerçekleri gizlemek için yazılmış nice felsefeler, nice romanlar, nice tarih kılıklı hezeyanlar vardır. Vaktiyle hikmet ehli kimselerin "Sakın domuzların boynuna inci gerdanlıklar takmayın!" şeklindeki nasihatları, ilmî gerçekleri ve yüksek hakikatleri, bu gibilerin istismarından korumak içindi.

1584'te Anvers'te yayınlanan Gespar Peucer'in Falcılar (Les Devins) adlı kitapta büyücülük şu şekilde tanımlanır."Büyücülük, şeytanı tanımaya yarayan bir sanattır. Büyücü tarafından çağrılan şeytan ve yardımcıları kendilerini gösterirler veya kendilerini göstermeyip de talep edilen şeyi yerine getirirler."


Arapça'da "sihir" adı da verilir. Bir insanı istenilen şeyi yapmağa sevk eden gizli kuvvet, tabiata aykırı haller vücuda getiren etkiler. Bunları yapanlara "büyücü" denilir. Büyüyü şöyle tarif etmek mümkündür. Herhangi bir çıkar uğruna başkasına zarar vermeye yönelik meşru olmayan yollarla bir takım gizli kuvvetleri yönlendirerek yapılan ve gerçeğe uymayan gözbağcılık, düzenbazlık, oyunculuk şeklindeki işler. Gözbağcılık, düzenbazlık gibi oyunlarla insanları aldatan kişiye büyücü, bu kişilerin yaptığı işe büyü, bu işin meslek haline getirilmesine de büyücülük denir. Büyücülük, İslâm'dan önce Araplar'da, Rumlar'da, Hintliler'de, Mısırlılar'da yaygın idi. Özellikle Hz. Musa zamanında büyücülük itibarlı bir meslek idi. Hz. Süleyman zamanında da yaygındı. Büyünün kendine göre özellikleri ve çeşitleri vardır.

Kara büyü: Asıl sihir bu olup bazı kimseler, perilerin ve özellikle şeytanların müdahalesiyle, tabiatüstü bir takım fiiller yapabilecekleri iddiasındadırlar.

Mecaz yoluyla büyü: Anlaşılamaz, akıldan hariç şey demektir.

Beyaz yahut (tabii) büyü: Zahiren acaip, fakat aslında tabii sebeplerle meydana gelmiş bir takım fiiller yapmak sanatıdır. Hokkabaz kuleleri gibi.

İslâm toplumlarında sihir: Müslümanlardan bazıları büyüde Yahudilerden, Suriyeliler'den, İranlılar'dan, Keldânîler'den ve Yunanlılar'dan ders almışlardır. Tütsü, tılsım, muska, cadılık, fala bakmak vs. hep oralardan gelmiştir. Müslümanlar cinlere inandıkları için bu inanç sihre inanmaya da yolaçabiliyordu. Rasûlullah (s.a.s.) "isabet-i ayn"a, yılan sokması ve genellikle hastalıklara karşı rukyayı yani duayı caiz görmüştür. Fakat büyü ile Hz. Peygamber'in (s.a.s.) duası arasında hiçbir ilişki yoktur. Bir takım fal kitapları vardır ki kelime ve harflerin suretiyle geleceği bilmeye çalışırlar.

Büyü ve büyücülük İslâm'da yasaklanmıştır. Kur'an-ı Kerîm'de büyücülerin iflah olmayacağı (Tâhâ, 20/69) belirtilmiştir. Kâfirler, kendilerini haklı çıkarabilmek, Allah'ın elçilerini yalanlamak için onları büyücülükle, büyü yapmakla suçlamışlardır. Büyücülükle suçlananlar arasında Hz. İsa (es-Sâf, 61/6); Hz. Musa (ez-Zuhruf, 43/49); (ez-Zâriyat, 51/39), Hz. Süleyman (el-Bakara, 2/102), Hz. Muhammed (el-Hicr, 15/6) zikredilmektedir. Başka bir ayette, inanmayan kişilerin bütün peygamberleri büyücülükle suçladıkları görülmektedir (ez-Zâriyat, 51/52). Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde yedi şeyden sakınınız" buyururken ikinci sırada "sihir yapmayı" zikretmiştir. (Buhârî, Iiasâya 23; Müslim, İman,144). Başka bir hadiste büyü yapan kişinin küfre girdiğini belirtmiştir. Muhabbet için efsun yapmanın, ipliğe okumanın, büyü yapmanın şirk olduğunu da belirtmiştir (Nesâî, Tahrim 19). Büyüye inanan kişinin Cennet'e giremeyeceği de (Ahmed İbn Hanbel, II, 83; IV, 399) belirtilmiştir.

Başka bir hadiste de büyücüye, müneccime, gaibden haber veren kimseye inanan kişinin Kur'an'ı inkâr etmiş olduğu belirtilmektedir. (Ebû Davûd, Tıp, 21).......Kaynak:Balıkçı.
Üyeliğimin iptalini talep ediyorum!Aksi taktirde dava edecem! Formda zorla kayıtlı tutuluyorum.Defalarca üyelik iptali talep ettim..Formda kayitli üye olarak bulunmak istemiyorum.Bu form zaman kaybı!