Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Gnostisizm ve Masonluk  (Okunma sayısı 5640 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 02, 2013, 06:46:05 ös

Aslında uzun bir zaman önce bir forumda rastladığım bu yazıyı, paylaşıp paylaşmamak konusunda şüphelerim vardı. Fakat bugün bu yazının, benden soyutlanarak yorumlanıp, üzerine düşünülebileceğine karar kıldım. Yazının bana ait olmadığını, içeriğine de herhangi bir yorum yapmayacağımı belirtmek isterim.

O yazı:

****************************
''Çağdaş'' din yorumunda son nokta dedik ama aslında gnostisizm bilinen dinlerin hepsinden eski bir öğretidir. O mu dinleri oluşturmuştur ve dinlerin özüdür, yoksa dinlerin içine giren dışsal bir unsur mudur bu konuda tartışmalar sürmekte. Bildiğim kadarıyla Sufizm, Alevilik ve tasavvuf da gnostik öğretilerdir. Gnostiklerde de Aleviler gibi bir inanç hiyerarşisi vardır. Birkaç ''kapı'' vardır ve o kapının basamakları çıkılır. En üst dereceye erişenlere gnosis(tanrı bilgisi) verilir. Onlara göre aslolan inanç değil bilmektir. Kendini bilmektir. Gnostik inisiyasyon aşamaları, bilincin keşfini içerir. Bilincin keşfi, tanrıyı bilmektir. Çünkü tanrı saf bilinçtir. Göz kamaştıran karanlık ve aydınlık gecedir. Gnositiklere göre tüm dinlerin özü aynıdır ve geniş kitleler öğretinin sadece dışsal(egzoterik) yönünü bilmektedrler. İçsel(ezoterik) yön ise asıl öğedir ve ancak seçilmişlere verilir. Dinlerdeki tüm anlatımlar semboliktir ve birkaç anlam barındırırlar. En geri olanlar bu sembolik anlatımları gerçek kabul eder, fakat inisiye olanlar içsel anlamını keşfeder. Birkaç anlam iç içe geçmiştir ve inisiyasyon basamaklarına göre anlamlar deşifre olur. Ne var ki, tarihsel süreç içerisinde dışsal kısma iman edenlerin bağnazlığı baskın gelmiş ve öğretinin esasına sahip olanlar ''heretik(kafir)'' ilan edilerek yok edilmiştir.

Masonların sırrının da gnosis olduğu, ünlü sembolleri gönye ve pergelin ortasındaki G harfinin gnosisin g'si olduğunu tahmin ediyorum. Mason mabedi günümüzdeki gnosis mabedidir. Gnostik öğretiyi almak isteyenler, öğretinin verildiği mabedin kapısına gelir ve gözleri bağlanarak, boynuna bir idam ipi geçirilerek içeri alınır. İdam ipi, şimdiye dek din adamlarının ve kralların hükmü altında acı çekmekte olduğunu sembolize ederken, gözlerin bağlı olması kişinin o an'a kadar karanlıkta olmasını, yani bilgisiz olduğunu, fakat artık aydınlanacağını ifade eder. Masonlukta da gnostik öğretide olduğu gibi ''yeniden doğuş'' teması çok önemli bir yer tutar. Buna göre kişi eski cehalet durumundan ölerek başka bir bilinç düzeyinde yeniden doğar. Bu aynı zamanda aklın kıyametidir. Dinin hükümleri kıyamete kadar geçerlidir, kendi kıyametini yaşayan aday artık dinin tahakkümünden çıkmış ve asıl mesajı kavramıştır. Dinlerde ''ölümden diriliş'', ''cennet'', ''cehennem'', ''hesap günü'', ''kıyamet'', ''melek'', ''Şeytan'' v.b. herşey aslında semboliktir. Örneğin, peygamberler tanrıdan mesaj almazlar, çünkü tanrı bir gizemdir ve mesaj gönderen bir formda değildir. Tanrının insanla doğrudan iletişimi yoktur, ancak insan gnosisin öğretisine inisiye olarak yetkinleştikçe('kamil insan' oldukça) yükselir ve kutsiyet kazanır. Böyle kimseler geniş kesimlere peygamber olarak tanıtılmış veya öyle anlaşılmıştır.

Cehennem insanların gerçekten de içine atılacağı ve diri diri yakılacakları bir yer değildir. Bunu anlatan ayetlerde alegorik bir anlatım söz konusudur ve mecaz yapılmıştır. Bu anlatımlarla kastedilen, allaha sırt çeviren insanların düştükleri iç sıkıntıdır. ''Allahtan uzak düşen tüm bunları yaşamışa döner'' denilmek istenmektedir. Yoksa öyle ateşte yakmak falan yoktur. Cennet Allah'a kavuşmaktır, cehennem ise Allah'tan uzak düşmektir. Allah hepimizi her daim gözetleyen, tapınma meraklısı, insana benzeyen bir varlık değildir. O uzaklardaki bir ışıktır. Erişilmesi güç bir gizemdir. O bizimle muhatap olmaz. Bizler O'na yönelmeye çalışırız. O'na yönelmeyince O birşey kaybetmez, biz kaybederiz. Cennet işte O ışığa ulaşmaktır, cehennem ise O ışıktan uzak düşerek maddenin karanlığında kalmaktır. Maddenin karanlığında kalanlar cehennemdedirler. Burada cehennem, Allah'tan uzak olan dünya hayatıdır. Cehennemlikler, kendi bireysel yetkinleşme sınavlarını sürdürür ve dünyaya tekrar gelirler. Cehenneme gitmek, dünyaya tekrar gelmek ve bu çemberden çıkamamaktır. Zira dünya hayatı yanılsamadır, gerçek ölümdür. Fakat dünyaya tekrar atılanlar önceki hayatlarındaki yanlışlarının izlerini yeni hayatlarında taşırlar. Bu durum adalet gereğidir. 'Hesap' denilen de işte budur.

Allah saf bilinçtir. Fakat bilinç ancak belli bir dolayım üzerinden kendinin farkına varır. Dünya ve evren bu yüzden yaratılmıştır. Bunlar aslında bilincin yansımasıdır. Bilinç bu yansımada kendini görür ve kendinin farkına varır. Tıpkı Adem'in özünden Havva'nın çıkması gibi. Fakat yansımada da bilinçten parçalar vardır ve bu parçalar bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Bunlar(yani yansımadaki/maddedeki bilinçler) kendi öz doğalarına yabancılaşabilir ve kendilerini yansımaya kaptırabilirler. Tıpkı Havva'nın Adem'den gelen tanrısal öz yerine Şeytan'a(bedene) yönelerek günaha girmesi gibi. Bizler hem dünyevi hem de ruhsal bir öge barındırmaktayız. Eğer dünyevi ögeye odaklanırsak ruhsal asıl özümüzü gözden kaçırır ve dünyaya batarız. Bu yüzden dünyanın yabancılaşmışlığından sıyrılarak(ki dünya, -Allah'tan uzaklaşmak anlamında- Allah'a yabancılaşmışlıktır) tekrar Allah'a yönelmek gerekir. Ama sanılanın aksine Allah(saf bilinç) bize dışsal değildir. O, hepimizin özündeki bilinçtir. ''Ben size şah damarınızdan daha yakınım'' denirken verilen mesaj bunu anlatır. Biz kendimizi bilirsek, yani dünyevi yanılsamayla özdeşleşmeyi bırakıp kendi özümüzü keşfedersek işte o zaman Allah'la bir oluruz. Allah bizde olur ve biz de Allah'ta oluruz. Bunu başaranlar, bedenin ölüm anı geldiğinde ''sol yoldan'' gidip tekrar beden hapishanesine düşmek yerine, ''sağ kapıdan'' geçip mezardan(bedenden) çıkar ve Allah'a yükselirler. Mezardan diriliş denen budur. Burada mezar, bedendir. Thomas İncilinde, ''Bu sözlerin anlamını çözen ölümü hiç tatmayacaktır'' denirken anlatılan aslında budur. ''Her can ölümü tadacaktır'' denirken ise kendini canla(psişe) özdeşleştirip asıl özlerini(bilinç) bulamayanların ölecekleri anlatılmaktadır. Zira beden ölecektir ve kendini bedenle özdeşleştirenler için ölüm bir gerçekliktir. Fakat aslolanın tanrısal öz olduğunu bilenler ölmez, çünkü ruh ölümsüzdür. Çarmıhtaki İsa'nın ölmemesi ve göğe yükselmesinin anlattığı şey budur. Kuran, ''onlar onu öldüremedi'' derken de İsa'nın çarmıha gerilmediğini değil, ölenin onun bedeni olduğunu ama aslında asıl İsa'nın ruh olduğunu ve ruhun çarmıha gerilemeyeceğini, ölümsüz olduğunu anlatır.

Mezardan çıkmak veya ölülerin dirilmesi derken kastedilen şey budur. Mezar bedenimizdir, cehennem dünya hayatıdır, diriliş tanrısal özümüzü farketmektir, göğe yükselmek Allah'la bir olmaktır. İsa'nın mezardan dirilmesiyle anlatılan da budur aslında. Cennet, Allah'la bir olmaktır, yoksa huri v.s. değil. İsa'nın ''Baba ile ben biriz'' derken kastettiği de budur, Veysel'in ''Bana seni gerek seni'' derken kastettiği de. İnsanın kendisi tanrıdır. Yani tanrıyla aynı özü(saf bilinç) paylaşmaktadır, fakat insandaki bilinç, bütünlükten(Allah'tan) kopmuş ve maddesel dünyaya düşmüştür. Hıristiyanlıktaki 'düşmüş melekler' de aslında bizlerden başkası değildir ve bilincin bu düşüşünü anlatır. Şeytan, insanın ruhani yönü yerine maddesel-dünyevi yöne(bedene) yönelen yanılgısının sembolüdür. Omuzumuzun üzerindeki iki melek, biz insanların kendini bedenle özdeşleştirmesi veya tanrısal yönünü farketmesini anlatan ikili semboldür. Oruç veya haç üzerinde ölüm gibi semboller ise insanın bedene önem vermemesini, asıl önemli olanın bilinç/ruh olduğunu anlatır. Bundan kastedilen şey, bedenin hakir görülmesinden ziyade, bilincin keşfidir. Allah(saf bilinç) evrenin merkezindedir, onun dışında/üstünde değil. Bizler birçok bedene dağılmış bilinçleriz, saf bilinçten uzaklaşmış haldeyiz. Fakat özümüz onunla aynı. Tıpkı bir ateşe dal uzatınca dalın da yanması ve ateşin bir kısmının dalda kalarak ikiye bölünmesi gibi. Bir ateş artık iki ateş olmuştur, ana kaynak durmaktadır ve ikisinin de özü aynıdır. Tanrısal öz/kutsal ruh. Yanan dalı gene ateşin içine atınca yanan kısım gene ana ateşle bir olur. İnsanın allahla ilişkisi de böyledir. İsa'nın ve Mansur'un kendilerinin tanrı olduğunu söylerken anlattıkları budur. Gnostik inisiyasyon, insanın kendi tanrısal özünü keşfetmesinin yoludur. En üst aşamaya gelenler ''En el Hak'' derler. Alt aşamadakileri ise bunu bilmez.
****************************

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ocak 02, 2013, 06:58:03 ös Gönderen: peacewings »
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ocak 02, 2013, 07:13:18 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Öncelikle tüm arkadaşlara merhaba;

Foruma yeni başladım ve bu ilk mesajım, kendimden kısaca bahsedecek olursam. ateist bir insanım ve insanın hayatında takip etmesi gereken yolun, bilim ve akıl olduğunu düşünmemdir.

Sayın peacewings, yazıdan anladığım kadarıyla bazı kültürel ve dini ritüelleri zihinsel ve duygusal olarak yaşamak, aslını oluşturur demek isteyen (sıkıntı çekmek cehennemi yaşamaktır) gibi. Ve konuda bazı dini mezheplerin ve kültürlerin buna benzer durumlarının olduğunu ve hatta bilhassa icra ettiklerini yazmış.

Ben alevi kökenli bir insanım. dediğiniz gibi kendini bilmek aleviliğin temel taşları arasındadır, yazılanlarda çok benzemektedir, haklı yönleri vardır. örnek vermek gerekirse;

Gurbete Gidenler Azığın Alır
Kimisi Giderde Kimisi Kalır
Kimi Sevap İçin Kâbeye Varır
Kâbe Kapınızda Bilmez Misiniz

Yukarıdaki dörtlükte sanırım yazının özetini alevi kültürü özetlemektedir. Masonlukla benzerliği konusunda sizlerinde fikirlerini okumak isterim.


Ocak 03, 2013, 09:49:13 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Gnostizm,Kabala ve Tasavvuf ekolleri, mensup oldukları teist dinlere ezoterik bakış açısıyla birer yorum geliştirmişlerdir.

Geliştirdikleri yorumlar,özellikle antik helen ve antik mısır kökenlidir;bunu yanısıra,eski Sümer inancından,şamanizmden,kaldeizmden,hinduizmden de izlere rastlamak mümkündür.

Özellikle İslam ezoterizmi,başlı başına neoplatonizmden etkilenmiştir.Tasavvufun üç ayağı olarak kabul edilen,Mevlana,İbn Arabi ve Ferudun Attarın yorumlarıyla platonun söylemlerinin bir çoğu örtüşmektedir.

Ezoterik bir örgüt olarak Masonluk'un da bu dini ezoterik ekolleri incelemesi kaçınılmazdır.


Sagılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 20, 2013, 06:48:22 öö
Yanıtla #3
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 2



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
157 Yanıt
328841 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2021, 07:03:53 öö
Gönderen: Özgürefe
8 Yanıt
18635 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 17, 2016, 06:51:04 ös
Gönderen: Tesla
1 Yanıt
9798 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2008, 02:54:49 ös
Gönderen: Isis
0 Yanıt
3735 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 01, 2008, 12:36:38 öö
Gönderen: poyraz06
MASONLUK VE GUL

Başlatan bilmeliyimgalilei Evrensel Masonluk

2 Yanıt
9220 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2008, 01:22:06 ös
Gönderen: bilmeliyimgalilei
29 Yanıt
28415 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2011, 04:18:47 öö
Gönderen: Waldow
3 Yanıt
10603 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2011, 09:51:07 ös
Gönderen: Cin Ruhi
25 Yanıt
21891 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2012, 09:52:24 öö
Gönderen: peacewings
36 Yanıt
15782 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 15, 2012, 11:37:58 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
1866 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2014, 01:29:58 ös
Gönderen: peacewings