Kartezyen Devrim ve Modernite.
Moderniteyi nitelendiren en önemli husus belki de, radikal bir kopuş tezi ve bütün yeniliklerin kendisiyle başladığı sanısıdır. Descartes ilk modern filozof sayılıyorsa, bunun sebebi bu tez ve sanıda aranmalıdır. Aristoculuğa meydan okuyan Descartes'ın kendi beslendiği kaynaklara, sözgelimi hocası Beeckman ve Kepler'e karşı tutumu, Platon'un vefasız öğrencisi, “anasının memelerini kuruttuktan sonra, ona tekmeler savuran bir taya” benzeyen Aristo'yu anımsatır. Descartes yazılarında kendini yepyeni bir şey sunan biri olarak gösterir. Son zamanlarda Descartes üzerine yapılan çalışmalar, Descartes'ın kendi sunumunun pek de gerçeği yansıtmadığını ortaya koymuşlardır. (Bir özet için bkz. [4]). Descartes'ın düşünceleriyle aldığı Cizvit eğitimi arasındaki sıkı bağlar gözden kaçmamalıdır: “Kartezyen özyaşam (otobiyografi) aslında bir Cizvit özyaşamdır” [4]. Descartes'ın düşünceleri de kendi devrinin bir ürünüydü; Latince bir ifade vardır: Veritas filia temporis (Hakikat zamanın çocuğudur.) Descartes'ın yazılarını okuyan biri, inançlı bir Katolik'le karşı karşı olduğunu hemen fark eder. Heidegger'in dediği gibi, “Descartes'ın ortaçağ skolastiğine ‘bağımlı' olduğunu ve onun terminolojisini kullandığını Ortaçağı bilen herkes görür” [4, s. 46]. Buna rağmen, aşağıda değineceğimiz üzere, Descartes'ın modern düşüncenin kuruluşunda çok önemli bir rolü olmuştur.
Descartes'ın modern felsefedeki konumunu ele almak için, ona yirminci yüzyılda yönlendirilen eleştirilere bakmak kestirme bir yoldur. Descartes'a en köklü eleştiri Alman filozof Martin Heidegger tarafından getirilmiştir. Heidegger'e göre, Kartezyen varlık ve gerçek anlayışı (Nietzsche dahil) modern metafiziği şekillendirmiştir. Descartes'la birlikte, “var olmak, temsil edilmenin nesnelliği olarak” ve “gerçek, temsil edilmenin kesinliği olarak tanımlanmıştır” [6, s. 127].
Descartes'ı modern felsefenin kurucusu yapan şey, onun cogito temelli bir epistemoloji peşinde olmasıydı. Oysa Heidegger'e göre yapılması gereken, ontolojik bir çözümleme sunmaktı [5]. Çünkü, felsefenin temel sorusu varlığın anlamına ilişkin olduğu halde, Descartes kendi araştırmasında “sum”un varlığının anlamını belirsiz bırakmıştı. Ayrıca, Kant hariç kartezyen gelenekteki bütün filozoflar zamanı gözardı etmişlerdi. Fakat Heidegger'e göre Kant'ın da unuttuğu şey, Dasein'ın (insan varlığı) bir ontolojisini veya “öznenin öznelliğinin ontolojik bir çözümlemesini” sunmaktı. Böyle bir çözümleme sonucu ancak Descartes'ın düalist anlayışının geçersiz olduğu anlaşılabilir. Düalist düşünce gereği, düşünen özne (cogito, res cogitans veya ego) ile üzerine düşünülen nesneler veya şeyler (sum veya res extensa) birbirinden kesin şekilde ayrılmıştır. Oysa, Dasein veya insanın varlık türü temelde dünyada-var-olandır; yani insanın varlığı ele alındığı zaman özne ve nesne arasında Descartes'ın sandığı türden bir ayrım yapılamaz. İnsan varlığı bir çöp kutusu veya bir kalem gibi bir varlık türüne sahip değildir, dolayısıyla Descartes'ın sandığı “res cogitans”tan kopuk bir “res extensa” gibi algılanamaz.
Heidegger'in Descartes'a eleştirilerinin kökeni, modern dünyada her şeyin ölçüsünün hesapsal olana indirgenmesi ve bunun doğurduğu sorunlardır [3]. Heidegger'e göre, hesaplama, varlığın unutulmasında önemli bir rol oynamıştır. Modern teknoloji hesaplamaya dayalıdır ki bu hesaplama belli bir matematiksel düşüncenin ürünüdür. Heidegger'e göre, ratio kavramı Aristo'da da bulunur ama Descartes ile birlikte ratio matematiksel bir hüviyet kazanmıştır artık. Varlığı hesaplanabilir ve niceliksel olarak ölçülebilir olarak tasarladığı için Descartes ile birlikte modern teknoloji ilk defa metafiziksel olarak mümkün olmuştur. Modern fiziğin matematiksel karakteri modern teknolojinin özü için yolu döşemiştir. Teknolojinin özü daha çok varlığı hesaplanabilir olarak görmesi ve dolayısıyla kontrol edilebilir olarak tasarlamasında yatar.
Sonuç. Kartezyen düşüncede matematiksellik her şeyin ölçüsüdür. Her ne kadar Descartes Regulae'den sonraki dönemdeki düşüncesinde cogito'yu matematiksel kesinliğin önüne koymuş olsa da, sözgelimi Yöntem Üzerine Söylev'de bilgiyi temelinden yeniden ele alırken veya onu reform etmek için öneriler ortaya atarken, birincil örneği matematiktir. Bir başka deyişle, Descartes'ın sonu gelmez arayışının hedefi hep aynı olmuştur: kesinlik. Tanrı'nın varlığının bir tür matematiksel kanıtını vermeye çalışırken bile Descartes'ın güdüsü kesinlikten başka bir şey değildir. Metafizik Üzerine Meditasyonlar'da kanıtlarının titizliğinden dolayı geometricilerin yöntemi (yani çıkarım) dışında bir yöntem izlemesinin mümkün olmadığını söyler. Yine aynı çalışmada Descartes, doğa bilimlerinin doğada var olan şeylerle ilgilendiği için şüpheli olduğu, oysa matematiğin sadece düşünceyle ilgilendiği için şüpheden uzak olduğunu belirtir. Öyle ki, Descartes'a göre, matematik, düşüncenin kendisiyle ilgilendiği için matematiksel nesnelerin var olup olmaması sorunu yoktur, uykuda da olsak uyanık da olsak matematiksel düşünceler için bir kusur söz konusu değildir. Böylece Descartes, beşinci meditasyonda, aritmetik ve geometriyi ve daha genel olarak katıksız veya soyut matematiği duyu organlarıyla elde edilen bilginin üstüne koyar. Tanrı düşüncesini (ve kesinliğini) ise matematiksel düşünce (ve kesinliği) ile aynı kategoriye koyar. Hatta kimi zaman, matematik dahil bütün kesin bilginin kaynağının Tanrı düşüncesi olduğunu söyler. Descartes'ın bütün bilimleri reform etme projesini 1619'da (Almanya'nın Ulm şehrinde) gördüğü rüyada hayal ettiğinden bahsetmiştik. Descartes, bunun kendisine ilahi bir ikaz olduğuna inanır ve çalışmalara koyulur. Modern rasyonalist düşüncenin temsilcisi hiperbolik şüpheci Descartes'ın kesinlik peşindeki bütün çabası için başlangıç esinini bir rüyadan almış olması garip değil mi?
Kaynakça
[1] Descartes, René, Discourse on Method and Related Writings, trans. by Desmond M. Clarke, Penguin Books, 1999.
[2] Descartes, René, Meditations and Other Metaphysical Writings, trans. by Desmond M. Clarke, Penguin Books, 2000.
[3] Elden, Stuart, Taking the measure of the Beiträge: Heidegger, National Socialism and the calculation of the political. European Journal of Political Theory, 2003, 2 (1), 35-56.
[4] Grafton, Anthony, Descartes the Dreamer, Wilson Quarterly, Fall 1996, vol 20, n. 96, 36-46.
[5] Heidegger, Martin, Being and Time, trans. by John Macquarrie and Edward Robinson, 1962, Harper Collins.
[6] Heidegger, Martin, The Age of the World Picture, The Question Concerning Technology and Other Essays, trans. by William Lovitt, Harper Torchbooks, 1977, 115-154.
[7] Sasaki, Chikara, Descartes's Mathematical Thought, Kluwer Academic Publishers, 2003.