Stuart hanedanının doğuşuna ve 14. yüzyıl ortalarından başlayarak en az üç yüzyıl boyunca İskoçya’nın egemen hanedanı olduklarına dana önce değinmiştim.
Stuartların İngiltere (Birleşik Krallık) tahtı üzerinde 1. James (İskoçya kralı olarak 6. James) ile başlayan egemenliği, 1603-1649 ve 1658-1688 yılları arasını kapsar.
Tarih boyunca İngiliz-İskoç çekişmesi, İngiliz-Fransız çekişmesi ve İskoç-Fransız dayanışması nedeniyle, Fransızlar ile İskoçlar arasında sık sık aile bağları kurulurdu. İngiliz ve Fransız ailelerinden gelenlerin evlendikleri ise pek ender görülürdü. 1625 yılında İngiltere kralı olan 1. Charles, Fransa Kralı 12. Louis’nin kız kardeşi Henrietta-Marie de Bourbon ile evlenmişti ama bu evlilik, İngiltere kralının aslında bir İskoç oluşundan ötürüydü.
1. Charles’ın krallığı döneminde İngiltere’yi kana buladığını, 1649 yılında Oliver Cromwell’in kralın kafasını kestirerek (buna hep idam ettirerek değil de böyle denir) ülkenin yönetimini ele aldığını da belirtmiştim. 1. Charles öldürülünce İngiltere’de barınamayan Stuartlardan çoğunun Fransa’ya kaçıp Henrietta-Marie de Bourbon’un Paris yakınlarında “Saint Germain-en-Laye” adlı yerdeki şatosuna sığınmış olduğundan da söz etmiştim.
İngiltere, tarihin beklenmedik bir döneminde cumhuriyet (commonwealth) rejimini yaşarken, Fransa’da 2. Charles’ın, Rozkruacılar ile de iş birliği ederek egemenliği yeniden ele geçirmeyi plânladığını, nitekim Cromwell’in 1658 yılındaki ölümünden sonra tahta çıktığını da belirtmiştim.
İngiltere Kralı 2. Charles’ın kardeşi York Dükü James, 1661 yılında Katolik olmuştu. Aslında Stuart ailesinden biri Katolik olmazdı, olmamalıydı ama 2. Charles bunu toleransla karşılamıştı. Fakat 1685 yılında 2. Charles’ın ölümü üzerine 2. James adını alarak İngiltere tahtına çıkınca, dinsel inancının krallıktan önce geldiği hemen kendini belli etmişti. Açıkça Cizvitleri gözetmeye, devletin üst düzeydeki yöneticiliklerine, yargı organlarına, önemli askerî birliklerin komutanlıklarına hep öncelikle Katolik inancında olanları yerleştirmeye girişmişti.
Ortaya çok önemli bir sorun çıkmıştı... 2. James Katolik olmasına karşın İngiltere kralı olduğu için Anglikan Kilisesi’nin de lideriydi. Yapılan atamalarla Anglikan Kilisesi’nde bir nitelik değişimi şfıs Katolikliğe yönelme başgösteriyordu.
2. James’in iki kızı vardı: Mary ve Anne. Babalarının Katolik olmasına karşın, her ikisi de geleneksel Stuart yöntemlerine göre, Presbiteriyen olarak yetiştirilmişlerdi. Derken, 1688 yılında 2. James’in bir de oğlu doğuverdi. Katolik mezhebinin yöntemlerine göre vaftiz edildi. Gelecekte İngiltere tahtı bir Katolik hanedanın egemenliği altına girme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş oluyordu.
Bundan üç yıl önce Fransa Kralı 14. Louis, yayımladığı “Nantes Buyruğu” ile Fransa’daki Protestanlara “inanç özgürlüğü” hakkını tanımıştı. Bundan örnek alan 2. Charles da İngiltere’de Katolikler için aynı olanağın sağlanması girişiminde bulundu. İşte bu girişim, Hollandalı Prens Guillaume Orange ile evlenmiş olan kızı Mary’nin, bir komplo düzenleyerek 5 Kasım 1988 günü babasını tahttan devirmesiyle sonuçlandı.
Fransa’ya kaçmak zorunda kalan 2. James, ertesi yıl bir yandan İskoç ordusunu ayağa kaldırıp diğer yandan İrlandalı Katolikler ile iş birliği ederek tahtı gene ele geçirme girişiminde bulundu. Fakat 1. William adıyla İngiltere tahtını paylaşmış olan damadının ordusuyla baş edemedi. Böylece Stuartların İngiltere tahtı üzerindeki egemenlikleri sona erdi. 2. James, Saint Germain-en-Laye Şatosu’nda oturan akrabalarının yanına yerleşti.
Fransa’da salt spekülâtif bir nitelik taşıyan ilk mason locaları, bu şatonun korunmasıyla görevli askeri birliklerde, 25 Mart 1688 tarihinde yani daha Stuartlar İngiltere tahtından düşmeden önce kurulmuştu. Buradaki askeri birlik “Walsh Çocukları Alayı” (Regiment d’Infantrie Walsh) adını taşıyordu. Bu ad İrlandalıların denizcilikle ünlü Walsh ailesinden gelmeydi. Bu aile Stuartlara bağlıydı ve Fransa için savaş gemileri yapardı. 1689 yılında bu alayda kurulmuş bir locanın “La Parfaite Egalité” (Yetkin Eşitlik) adını taşıdığı biliniyor.
Bu askerî birliklerde kurulan ilk locaların ne denli birer “mason locası” sayılabileceği tartışmalıdır. Fakat böylece “Stuartist Masonluk” olarak anılan olgunun tohumlarının atıldığı görülür.
Her ne kadar İskoçya yüz yılı aşan bir süreden beri bağımsız bir krallık olma niteliğini yitirdiyse de, İskoçlar İngilizlere karşı ayak diremekteydi. Bu işin başını ise, 2. James tarafından Dundee vikontluğuna getirilmiş olan John Grahame of Claverhouse çekiyordu.
Grahame ailesinin, Robert Bruce zamanından bu yana Stuart ailesiyle yakın bir kan bağı vardı. Dolayısıyla 2. James’in tahtı yeniden ele geçirebilmesi bakımından, kendisine yardımcı olan İrlandalıların derdi ayrı, İskoçların derdi ayrıydı. Açıkçası, İrlandalılar Stuartları şu aşamada 2. James’in Katolik olmasından ötürü tutuyordu. İskoçlar ise, İngiltere tahtının peşinde değildi ama kendi ülkelerinin İngiliz asıllı bir kralın egemenliği altına girmesinden de kurtulmak istiyorlardı.
1702 yılında, 2. James’in diğer kızı Anne, İngiltere kraliçesi olmuştu. Stuart yandaşları üzerinde dehşetli bir baskı kurmuştu. Bunun üzerine Stuartistlerin büyük çoğunluğu ülkeyi terk etmişti. Bu nedenle Stuartlar, artık içeride kendilerine destek bulmakta zorluk çekiyordu. Tahtı yine ele geçirilebilmek için tek bir seçenek kalmıştı. Bu da dıştan yapılacak bir darbeydi.
2. James’in oğlu 3. James zamanında, 1708 yılında tasarlanan bir İskoç baş kaldırması Fransa tarafından desteklenecekti. Hatta Fransa Kralı 14. Louis, 3. James’i çoktan “İngiltere kralı” olarak ilân etmişti bile. Fakat Fransa ile ortaklaşa düzenlenmesi öngörülen saldırı gerçekleştirilemedi. Çünkü Fransa hep İskoçlara yardım ediyor, fakat İskoçların askeri desteği giderek zayıflıyordu. Bu yüzden Fransa, 1713 yılında İngiltere ile imzalamış olduğu “Utrecht Antlaşması” ile barış yapmayı, saldırmazlığı sürdürmeyi yeğledi. 1714 yılında Mar örlü ile George Seton tarafından ortaklaşa düzenlenen bir darbe girişimi de sonuçsuz kaldı.
Stuartlar, bundan sonraki otuz yılı, umutlarını yitirmeden, daha iyi plânlanmış ve daha güçlü bir darbeye hazırlanmakla geçirdi.
Yine şöyle diyebilirsiniz: «Bütün bunlar İngiltere tarihinin bir yerlerinde yazılı olsa gerek. Masonluktaki Eski ve Kabul Edilmiş İskoç riti ile ne ilgisi var?»
Doğrudan bir ilgisi yok elbette… Fakat Masonlukta sonra ortaya çıkmış olan ve önce yüksiek derecelerin kurulumasına giderek Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin de oluşumuna yol açan tarihsel köken, mason tarihçilerin anlatmış olduklyarı gibi “Operatif Masonluk” falan değil, işte bu siyasal olaylardır. Bunları anlatışımın nedeni de bu. Bunlar anlaşılmalı ki Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin sonrası da anlaşılabilsin.