Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: DİN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER  (Okunma sayısı 16016 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 18, 2009, 11:53:16 öö
Yanıtla #30
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Benden sonra kimse bir şey yazmamış. Ben de bitiriyorum.


Acaba günümüzden yıllarca sonrasında, -diyelim ki yüz yıl sonra- hâlâ insanlık tarihinin dinler tarihi çevresinde döndüğü, bu etkinin yakın tarih için de geçerli olduğu söylenecek mi?

Günümüzde insanların büyük çoğunluğunun dinsel kaygı ve eğilimlerinde geçmişe oranla pek büyük bir değişiklik oluşmuş değil. Ancak çağımızın insanı, -özellikle aydın kesim- giderek dine değilse de dinsel kurumlara olan güven ve bağlılığlını yitiriyor.

Din adamlarının toplum üzerindeki güç ve etkileri giderek zayıflıyor. Artık din adamı, herhangi diğer bir kamu görevlisinden çok daha önemli ve yetkili bir kişi sayılmıyor.

Şimdi insanlık tarihini kendi güdümlerine almak isteyen yeni güçlenmeler var. Bunların başında da ekonomiyi elinde tutanlar geliyor.

Aslında ekonomi, insanlık tarihini yeni yeni etkilemeye başlayan bir faktör değil. Öteden beri vardı; öylesine ki, bilimleri boyunduruğu altına almaya uğraşan dinleri bile ezmişti.

Öyle bir ezmişti ki, Katolik Kilisesi’nin Aristotoles felsefesini kendisine rehber alması ve böylece kendini güçlendirmeye girişmesinin kaynağında da aslında ekonomik nedenler vardı. Kimsen dile getirmeye yüreğinin pek kolay yetmediği nedenler…

Öte yandan hızla gelişen teknoloji ile el ele vermiş olan bilim de artık ön plana çıkmış durumda. Öyle ki, bu dini de etkiliyor ve dinsel kurumlar kendi dogmalarını bilim ile uyuşur, dogmalarla bilimin açıklanması yerine bilimin dogmalarını doğruladığını göstermeye çalışıyor. (Vatikan’ın Darwin kuramı üzerine yaptığı deklarasyon gibi… Onda ise hayli geç kaldı çünkü günümüzün bilim adamları Darwin’in yanılgılarını bilimsel yöntemle ortaya sererek, bu işin henüz kesinleşmeyen ama daha doğru olanını ortaya koyuyor.)

Artık insanlar kimin dinli ya da dinsiz, kimin Tanrı’ya inanır ya da tanrıtanımaz, kimin hangi dine bağlı olduğu ile pek ilgilenmemeye başlıyor. (Bu bağlamda mason localarının tutumundan söz etmekte değilim.)

Aslında bu bakımdan kat edilmesi gereken daha çok yol var ama bir aydınlık ufuk belirtisi görünüyor. İnsan da giderek daha çok aydınlanıyor; atalarının yüzyıllar boyunca kandırıldığını, Kutsal Kitaplar’ın gerçek özüyle karşı karşıya kalamamış olduklarını, inanmış olmak için önce anlamayı gerekli görmeyen atalarının yanılgıya düştüğünü fark ediyor.

İnsanlar ile Tanrı arasında bir perde, bir aracı gibi yer almış, dinin kurallarını istedikleri gibi ve kendi işlerine geldiği tarzda yorumlamış, gerçek dini insanlardan başarıyla saklamış, bu yoldaki gerçekleri arayanları susturmuş hatta yok etmiş, dehşetli soykırımlar bile yaratmış olanlara pek aldırış edilmiyor.

Bu arada gerek dini gerek Tanrı inancını kökünden yok etme amacına yönelen girişimler de var. Salt materyalist doktrinlerin desteğini kazanan bu girişimler, hayli büyük bir güç kaynağı oluşturuyor. Özgür düşünce tam dinsel baskılardan kurtulurken, bir başka tutsaklığa sürüklenme tehlikesinin eşiğinde.

Din ile töre ve adalet arasında sıkı bir ilişki arayan, töre ve adaleti mutlaka dinselleştirmek isteyenler, bilim ve akıldan güç alan laik ve insancı (hümanist) bir tutum önünde geriliyor. Direnmeyi sürdürüyorlar ama eninde sonunda yenilecekler.

Dolayısıyla, insanlık tarihi binlerce yıl boyunca dinlerin peşinden gitmişken, bu gidişin yönü değişmiş gibi… Kim bilir, belki de yıllarca sonra, -diyelim ki yüz yıl sonra- dinler tarihinin bundan böyle insanlık tarihini izleyeceği söylenebilecek.

Kuşkusuz bilim ve akıl yolunun tutulmasını yeğleyip önerenler de var.

Ancak bence bu yolun bundan sonrasının öyle yalnızca bilim ve akıl yolu olması yetmez; Bu yol aynı zamanda insanın insanlığa karşı içten bir sevgi duyduğu, bilginin erdem ile buluşup kaynaştığı bilgelik yolu olmalıdır.

Diyeceklerimi bitirdim.

Sevgilerimle,

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 18, 2009, 04:26:40 ös
Yanıtla #31

 
Sayın Isabell'in görüşlerine ben katılıyorum.

Teşekkür ederim.

Katılmayanlar da olabilir.

Tabiki:) Kişisel görüşler tıpkı zevkler gibi tartışılmaz..


Kimilerine şekilsel ibadet yeterli gelir.

Kimileri şekilsel ibadet ile duygusal ibadetin bağdaştırılmasını gerekli görür.

Kimileri (özellikle din adamları) duygusal ibadetten hoşlanmaz çünkü onu göremez ve konrol edemezler. Oysa onların derdi, kendileri değil başkalarını kendi denetimleri altına almaktır. Bunun için de ibadetin kendi istedikleri biçimde yapılmasını isterler.

Kimileri şekilsel ibadeti çoktan aşmıştır; onu gereksiz görür.

Kimileri daha da öteye, astoya geçmiş, boyut değiştirme deneyimini yaşamıştır. Artık onun için "Tanrı", "evren", "gerçek" gibi kavramların içeriği bambaşkadır. (Bu konuya girersek kendimizi dağıtırız.) 


Olayı çok güzel açıklamışsınız. Teşekkürler. Aynı Fikirdeyim.

Ancak biz şimdilik bu boyutta kalalım. Sanırım diyeceklerim daha bitmedi.

:D Kesinlikle.. Haklısınız, bir de düşünün ki beyin kapasitemizi biraz daha zorlamaya başlasak sanırım sonunda iflas etmiş oluruz:)

Saygı ve Sevgilerimle,

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 18, 2009, 05:20:48 ös
Yanıtla #32
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Isabell,

Bir düzeltmeye izin verir misiniz?

Beyin kapasitemizi zorlmamamıza gerek yok. Orada var olan kapasiteyi nasıl kullanabileceğimizi öğrenmeye gereksinmemiz var.

Katılıyor musunuz?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 18, 2009, 05:38:46 ös
Yanıtla #33

Sayın Isabell,

Bir düzeltmeye izin verir misiniz?

Beyin kapasitemizi zorlmamamıza gerek yok. Orada var olan kapasiteyi nasıl kullanabileceğimizi öğrenmeye gereksinmemiz var.

Katılıyor musunuz?


Bağışlayın :) çok çok özürlerimi iletiyorum. Tabiki, memnuniyetle..

Düzeltme yaptığınız için ayrıca Teşekkürler.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4243 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 18, 2009, 12:28:07 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
6037 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:02:17 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
4275 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 20, 2009, 05:21:53 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4528 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2009, 11:03:42 öö
Gönderen: Prenses Isabella
3 Yanıt
4926 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2013, 04:49:05 ös
Gönderen: ruzber
0 Yanıt
2443 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2011, 04:08:03 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3180 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2011, 11:43:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2283 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2011, 02:12:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2979 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 14, 2011, 10:10:02 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3873 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2011, 11:11:01 ös
Gönderen: Alşah