Demek oluyor ki, bu konu mason dernekleri için özel değildir. Tüm dernekler hatta tüm sivil toplum kuruluşları için geneldir.
Ayrıca bu konu sadece Türk Silahlı Kuvvetler mensupları için özel değildir. Buna öncelikle kolluk güçleri, sonra tüm devlet memurları dahildir. Devlet memurları denilince, bu kapsama Masonluk bakımından çok önemli olan devlet okulu öğretmenleri ve üniversite öğretim üyeleri de girer.
Ancak tüm bunların arasında, her türlü sınırlama ve kısıtlamaya karşın masonlar vardır. Birçoklarının adları da gayet iyi bilinir. Bunları devlet de bilir, toplumun ilgili kesimleri de.
Öylesine ki Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın 1986-1988 dönemi Büyük Üstadı Cavit Yenicioğlu bir generaldi ve hiç de Masonluğa öyle Sayın Remzi Sanver’in dediği gibi emekli olduktan sonra falan girmemişti. Masonluğa emekli olduktan sonra giren subaylar da yoktur ama herhalde bunların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır; çünkü Masonluğa emekli olduktan sonra girmek çok geç!...
Bir devlet memuru, bu başlık uyarınca bir asker, tüm nitelikleri uygunsa ve kendisi de istiyorsa Masonluğa girebilir. Hiç kimse buna ses çıkaramaz. Ha, çalışmakta olduğu devlet kurumunda belki bundan ötürü onu terfi ettirmeyebilirler, ayıp ederler, hatta belki bundan ötürü onu kurumdan çıkarabilirler, meslekten ihraç edebilirler. Bunu bu gerekçeye yapana kadar o kurumlardan başka gerekçelerle -hem de sağlam gerekçelerle- çıkarılması, meslekten ihraç edilmesi gereken o kadar çok kişi var ki…
Masonlukta da Masonluktan çoktan çıkarılmış olması gereken bir sürü mason var.
Bu bir tercih meselesidir. Bir kişi mason olmak istiyorsa olur. Çalıştığı kurumdan çıkarılması hatta meslekten ihraç edilmesi ona vız gelip tırıs geçebilir. İşte o, Masonlukta “mason” olma yolunda ilerleyebilme olasılığı güçlü bir kişidir.
Diğerleri Masonluğa girmiş, girmemiş, doğru dürüst masonluk etmeyecek olduktan sonra bu ne işe yarar?
Özetle, Türkiye’deki tüm devlet çalışanlarını kısıtlar altına sokan, aslında insan haklarına aykırı yasal ya da yönetsel kuralların kaldırılması gerekir. bunlar durdukça, bu ülkenin gelişmiş dünya ülkeleri arasında doğru dürüst bir yer alabilmesi, hele Avrupa Birliği’ne üyea olabilmesi, ne yazık ki sadece bir tatlı hayaldir.