Ben bu konuda sanırım görüşlerini belirtmiş olan katılımcılarımızdan biraz farklı düşünüyorum.
Yazıyı kimin yazmış olduğunu göremedim. Fakat her kim yazmışsa onu kutlarım.
Çok yıllardan beri ilk kez doğru dürüst, belli bir bilgiye dayanan antimasonik nitelikli bir girişimde bulunulduğunu görüyoruz.
Elbette eksikleri ve yanlışları var.
Bir sözlük konusudur konmuş ortalık yere. Türkiye’de belirtilenlerden başka da yayınlanmış mason sözlükleri var. Bunlardan sonuncusu “Ansiklopedik Mason Sözlüğü” adlı kitabın 5. basımı, bazı seçkin kitapçılarda ve bazı on-line kitap satıcılarında bile bulunuyordu. Bin küsur sayfalık kocaman bir şeydi. Dolayısıyla o bağlamda boş laf edilmiş.
O tanım Ansiklopedik Mason Sözlüğü’nde de var. Elbette mecazi anlamda öyle. Bu yazıyı yazan kişi sokakta gelişigüzel ama yanıt verebilecek bilgi ve kültür düzeyinde on kişi çevirip sorsaydı Masonluk nedir diye… Birçoğundan bu mecazi anlama yakın bir yanıt bulurdu.
Çünkü Türkiye’de böyle bir tanımı zorla yerleştirmişler. Aslında daha çok “Farmasonluk” terimi kullanılır. Bunun nasıl yerleştirilmiş olduğunu da merak edenlerin Haydar Rıfat’ın 1934 tarihli kitabını okuması gerek.
Bir gazeteci olarak keşke böyle daha geniş kapsamlı bir araştırma yapmış olsalardı.
Bir de zahmet edip Meydan Larousse adlı ansiklopediye baksalardı modası geçmiş olsa da... Orada ne yazıyor diye bir bakma zahmetine katlansalardı…
Masonlar bu halk ağgzında dolaşan mecazi tanımı kendi kitaplarına ve yayınlarına da almakla kötü bir iş mi yapmış, açık yüreklilikle mi davranmış?
Ancak yazıda bir başka olgu daha dikkat çekiyor… Türkiye’deki mason büyük localarından ikisini birbirine çakıştırmak için özel bir çaba gösterildiği seziliyor.
Masonların yetkililerini bulamamışlarmış!... Tüm locaların yaz tatili yaptığı bir dönemde derneklerin telefonuna yanıt verecek birisini bulmuş olmaları bile sürpriz. (Doğruysa)
Böyle gazetecilik mi olur? Bu işler telefonla mı yapılır? Kalkar gidersin. Randevu alırsın; ta Büyük Üstada varıncaya kadar en yetkili kişilerle konuşabilirsin. Daha önce konuşulmuş olduğunu biliyoruz.
Bir örnek Üzeyir Garih’in öldürülmesinin ardından çıkan söylentiler üzerinedir. Birçok gazeteci o tarihte büyük locaların ileri gelenleriyle görüştü; röportajlar yapıldı. Sonra bunlar kırpılarak ve saptırılarak aktarıldı o ayrı bir fasıl. Besbelliydi kırpılıp saptırıldıkları.
Zaten mason örgütlerinin ileri gelenleri de bu nedenle bu gibi görüşmelere katılmaz.
Şayet Fatih Altaylı “Galatasaraylılık” konusunu kullanmasaydı, En Muhterem Remzi Sanver’i zor çıkarırdı o programa. Ancak o programda Fatih Altaylı’nın o sıralardaki olmazsa olmaz demirbaşı Murat Bardakçı yoktu. Neden? Telefonla katılımlar da yoktu. Neden? Polemik yoktu. Neden? Bu nedenle de o röportaj temlevizyoncular açısından istenildiği ölçüde başarılı olamadı. Burada, Forumda üyeler sitayişle söz eder ama düşünsenize, o program sonra ancak tek bir kez yinelenebildi TV kanalında. Oysa yıllar önce bir diğer kanaldaki gizli kamera görüntüleri onlarca kez tekrarlanmıştı. Çünkü o rating getiriyordu; Büyük Üstadın anlatımlarında ise rating getirebilecek bir şey yoktu.
Ben de konuyu saptırdım, değil mi? Toparlayayım.
Ardından yazının sonuna doğru bir de pek değerli ve ünlü gazeteci yazar Sayın Orhan Koloğlu sokulmuş devreye. … Tarih bağlantılı çalışmaları da çoktur. Masonluk ile bağlantılı olarak özellikle “İttihatçılar ve Masonlar” ile “Abdülhamit ve Masonlar” adlı kitapları, -bazı bilgileri edinmeden yazmış bu nedenle eksik oluşlarına karşın- çok iyi incelemelerdir. Fakat Sayın Koloğlu, -geçenlerde bir vesileyle gördüm- çok yaşlanmış. Bir de sanırım ciddi bir rahatsızlığı var; pek iyi konuşamıyor ve lafları birbirine karıştırıyor ne yazık ki. Artık onu canlı bilgi kaynağı olarak değerlendirmek pek doğru bir iş olmasa gerek. Saygın yeri Türk Kültürü'nda korunmalıdır.
Bu konu nedir?... ÖMBL internet sitesindeki mason sözlüğünde görülmüş olan, oysa 5. baskısı yapılmış Ansiklopedik Mason Sözlüğü adlı kitapta da yer verilmiş bulunan bir tanım üzerine sansasyon yaratma çabası.
Ne iyi yapmışlar bakın. Masonları kendi yazılarıyla vuruyorlar. İşte doğru dürüst bir antimasonik girişim böyle yapılır. Bravo!
Peki tüm bunların sonrasındaki “Sömürgeci zihniyetler…..” diye başlayan konunun bu öncekiyle ne ilgisi var? Aslında onu öyle üstünkörü geçmekten ve buraya yazmaktansa, iyice irdeleyip bir başka antimasonik girişimde kullanmış olsalar çok daha iyi etmezler miydi?
Madem ön yargılı olarak antimasonik girişimlerde bulunulacak, tek keresinde tüm konularını ve kozlarını kulanmayacaksın. teker teker. Her keresinde farklı bir şeyden söz edecek, farklı bir yerden vuracaksın.
Aslında bu konu başlığına neden olan yayının yazarı var ya!... O sözlüğü baştan sona dikkatla okumuş da değil. Okumuş olsa, ohoooo, başka neler bulur neler. Ancak biraz çalışmak, emek harcamak gerek. Değer mi bilmem ama emek vermyince bu işler böyle uyduruktan oluyor işte.
Demek ki bizim antimasonik girişimcilerin ekmekten olasıya uzak durup, birkaç ton daha et, balık ve bakliyat yemeye gereksinmeleri var.