Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonların Efsaneleri  (Okunma sayısı 28855 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 02, 2012, 03:36:16 ös
Yanıtla #10
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Arais
Masal ve efsane denilen bir çok kadim bilgiler bu gün ve binlerce yıldır insanların elindeki din kitaplarında da mevcuttur... Bu ne iştir?...
İlle doğrudur diye bir iddia da değilim ve olamam da. Ama paylaşmayı düşündüm ve paylaşmaya devam edicem. En azında düşünme ortamı oluşturulur.
Sevgi ile kalın


Şubat 02, 2012, 11:19:25 ös
Yanıtla #11
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

        Sayın hypatia, sanırım tarafınızdan  ufak bir yanlış anlama olmuş. Ben her hangi bir ard niyetle yazmadım yayınevinin adını. Benim elimdeki kitabın yayınevinin de adını belirttim. Olabilir, yayınevleri telif devri yapabilirler. Bu açıklamamda sizi rencide edecek her hangi bir ifadem olduğunu zannetmiyorum. Bilakis memnuniyetlerimi belirtmiştim.
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Şubat 02, 2012, 11:27:13 ös
Yanıtla #12
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

       Sayın Arais, ben de sayın hypatia gibi düşünüyorum. Netice olarak, bu gün milyarlarca insanın inançlarının temelleri de benzer şekillerdeki eserlerden  oluşmuştur. Hem alıntı yapılan eserin, öyle akşamdan sabaha yazılabilecek bir eser olmadığını, aksine büyük araştırmalar gerektiren bir eser olduğunu, değerlendirme yapılırken bu durumun da göz önünde bulundurulması gerekeceği düşüncesindeyim.
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Şubat 03, 2012, 12:09:59 öö
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Aynı kaynak şöyle devam ediyor:


-"Büyük Beyaz Kardeşlik

 Dört Gizli Üstad, Teb'in kuruluşundan 25.000 yıl önce, Sahra Uygarlığı'nı yaratan ırkın evrimini gözetliyorlardı. Firavun Amosis, onlardan etkilenerek, Mısırlıların çok iyi bildikleri tufan-öncesi bilgeliğin bekçiliğini yapan "Büyük Beyaz Kardeşlik'i kurmuştu. İddiakara göre Karnak Tapınağının bilge kişilerinde, bunların gizli arşivlerine kadar geri giden belgeler vardı.
     "Büyük Beyaz Kardeşlik"in simgesi olan "Gül" ve "Haç,"  daha sonra Firavun Ahenaton tarafından tasarlanmıştı.
"Büyük Beyaz Kardeşlik," birçok ünlü kişinin yetiştiği bir bilim ocağıydı; Hermes Ttrismegistos, Homeros, Solon, Pitagoras, Essenliler, Kral Dagobert, Aziz Thomas, Bacon, Shakespeare, Jakop Böhme v.b  gibi.  "Büyük  Beyaz Kardeşlik"in  bilgeleri, Kral Süleyman zamanında ilk Mason locasını kuranlardı.
Daha sonra geniş olarak ele alacağımız Gül-Haç'lar, "Büyük Meyaz Kardeşlik"in  mirasçılarıydı. "Büyük Beyaz Kardeşlik"in bütün gerçek müritlerinin en belirgin özelliği suskunluk kuralıydı.
     Özetlersek, "Büyük Beyaz  Kardeşlik"-ki bunlara Gül-Haç da diyebiliriz-geçici olarak Tapınakçılar'da  cisimleşen tinsel şovalyeler ve seçkin bilgeler topluluğu idi.
Sevgi ile kalın


Şubat 03, 2012, 08:09:59 öö
Yanıtla #14
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Her şeyden önce şunu söyleyelim: Masonluğun ritüelik öğretisinin kapsamında efsane yoktur.

Evet, kimi yerde Masonluğun ritüelik öğretisi kapsamında geçen şöyle ya da böyle bir öykünün “efsane” olarak nitelendiği görülebilir. Fakat bunun iki nedeni vardır:

1-   O öykü hayli eski bir tarihte geçer olarak anlatılmaktadır;

2-    Öykünün kapsamında olağan dışı denilebilecek nitelikli olaylar vardır.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki o zaman, efsane değil de ne?”

Efendim, o öyküler birer alegoridir. Kapsamlarında öyle birtakım anlatımlar vardır ki, onları orada belirtilmiş olandan çok farklı bir anlamda, her bir öğesinin birer simge olabileceğini düşünerek değerlendirmek gerekir. Ardında bir töresel anımsatma ya da öğütler demeti bulunduğunu bilmek, değerlendirme ya da anlamlandırmayı ona göre yapmak gerekir.

Bu anlatım tarzı, ezoterik yöntemin gereğidir. Nitekim bu yüzden Ezoterizmi bilmeyen ya da göz ardı edenlerce ya anlaşılamamakta ya da başka şeylerle bağdaştırılmaktadır.

İşte Masonluğun bu niteliği, aynı zamanda dinlerden kesinlikle ayrıldığı önemli noktalardan biridir. Çünkü dinlerde anlatılan birtakım öyküler, tarihsel olaylar vardır ve bunların sahiden tıpatıp öyle olduğuna, gerçekliğine inanmak gerekmektedir. İlgili dinin dogmalarının birer parçasıdır bunlar. Oysa Masonlukta dogma yoktur; Masonluk dogmalara karşıdır.

Bunları niçin belirttim? Sayın Hypatia’nın aktarımının Masonluk ile bağdaştırılması, bu aktarımdaki  öğeler sanki Masonluğun öğretiminde geçmekteymiş ve onun bir parçasını oluşturuyormuş gibi bir izlenim verildiği için.

Önce neden söz ediyor?... Hermes’ten… Masonlukta Yunanların Hermes demiş olduğu bir kişinin Antik Mısır’da kurmuş olduğu söylenen bir eski ezoterik ekolün öğretisel öğelerinden çok esinlenme olduğu doğrudur. Fakat dikkat: Masonlukta esinlenmeler vardır, alıntılar değil. Bu ikisi çok farklı.

Sayın Hypatia’nın aktarmış olduğu şu alıntıda o kadar çok yanlış var ki, insan hangisinin doğru olabileceği konusunda da şaşırıyor ve bu yazının kapsamına güvenilirlik bakımından ne ölçüde bir not vereceğini bilemiyor.

Bakınız nasıl yanlışlar var…

“Osiris'in müritlerinden olan Hermes...”

Buna göre Osiris diye bir kişi varmış; İslâm tarikatlarındaki gibi bir mürşit. Hermes de onun müridiymiş.

Burada “mürit” sözcüğünün kullanımının çok yanlış olduğunu bir yana bırakalım; Antik Mısır tarihinde Yunanların adlandırışıyla Hermes’in tek kişi olmadığını ve çok kişinin tarih boyunca aynı adla anılmış olduğunu da bir başka yana koyalım; Antik Mısır inançları çerçevesinde bir anlatımda bulunulacak ve Osiris’den söz edilecekse onun karşılığında Thot adının kullanılmış olması gerektiğini de belirtelim ve bir de şunu ekleyelim: Bunlar kişi adları değil Antik Mısır inancına göre  tanrı adlarıdır. Dolayısıyla birer kavramı, daha doğrusu betimlemeyi yansıtırlar. Thot Tevrat’taki Enoş ya da Hanok ile özdeşleştirilir ama sonraki anlatımlarda Jabel ile Tubal-cain’in üzerine tüm bilimleri işleyerek hazırlamış olduğu iki sütundan birinin Hermes tarafından bulunduğu yer alır. Bu bakımdan özdeşleşmeden çok, benzer kavram ya da betimlemenin farklı dilimlerdeki yinelenişi söz konusu olur.

Bu anlatım Masonlukta da geçer geçmesine de, Masonluğun ritüelik öğretimi kapsamında değil sadece literatüründe. Bunda biraz da Operatif Masonluk olarak anılan Orta Çağ Avrupa bina inşaatçılığı meslek ve zanaatının, İngiltere’de bulunmuş ve biri 14. yüzyıl sonlarına, diğeri 15. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenmiş, ancak her ikisi de aslında özgün olmayıp kendilerinden biraz daha eski kaynakların birer kopyası olduğu anlaşılan iki el yazmasında değinilmiş oluşunun da etkisi vardır. Konunun kökeni öyle çok eski ve pek de bilinmediği için tasarımsal kurumlarda değil, Avrupa'da Orta Çağın ileni (geç) döneminin Eschenbach gibi ozanlardan da etkilenmiş gerçek halk yaşamında yer alan öykülerindedir. Bu da günümüzün Masonluğunda aslında yoktur ama ilk oluşumu sırasında ister istemez (o günün zorlayan koşulları altında) varmış gibi gösterilmiştir.

Sayın Hypatia’nın aktarımının sonrasında varsayımsal Atlantis’e geçilerek, bir de günümüzden 16 bin yıl önce diye âdeta bir kesin tarih verilerek, fantastik olarak bile nitelenebilecek bir varsayım sanki tam, kanıtlanmış bir bilgi gibi sunuluyor. Buna göre Antik Mısır’ın Osirisi bir Atlantis adamıymış ve onun öğrencisi (ben böyle düzeltmiş olayım) olduğu söylenen Hermes de Nil deltasında bir koloni kurmuş. (Bu arada Isis ve Seth de Atlantis’den gelme olsa gerek ama anlatımın bu bölümünde onlar yok.)

Acaba o tarihlerde Nil Nehri (var idiyse eğer) bugünkü Akdeniz’in tarihlerdeki karşılığı olan bir iç denize ulaşırken günümüzdeki gibi bir delta oluşturuyor muydu acaba? O bölgedeki coğrafyanın M.Ö. beş bin yılı öncesinde günümüzdekine oranla çok farklı olduğu biliniyor;bi bir bilimsel bilgi. Acaba burada “Nil Deltası” terimini bir simgesel anlamda mı almalı? Çünkü Antik Mısır tarihinde Aşağı Mısır ile Yukarı Mısır birbirinden hayli farklı özellikler sergiler. Öyle olursa hepsini simgesel anlamda almak gerekecek.

Oysa hemen ardından Hermes bir din adamı kisvesine yerleştirilerek “Osiris dini” denilen bir dini yaymaya başladığı belirtiliyor. Bizim simgesel değerlendirme güme gitti. (Osiris'in baba tanrı olarak yer aldığı Antik Mısır dini denilse canım yanmayacak.)

Her şey karmakarışık oldu. Üstelik burada bir de “Ölüler Kitabı”na da değinilince iş iyiden iyiye arap saçına döndü çünkü uyuksuzluk ve tutarsızlıklar var. Belki Ölüler Kitabı'na hiç göz atma fırsatını bile bulamamış kişiler, denildiği gibi olduğunu sanabilir. Üstelik Mısır’da “Hermes dönemi” diye bir tarihsel dönemden de söz ediliyor ki, M.Ö. 5 bin yılına kadar ülkeyi Hermetik rahipler yönetmiş.

Yazar ne yapmak istemiş?... Bütün bunlar neye, hangi tarihsel kaynağa, hangi belgeye, Mısır’ın neresindeki hangi hiyeroglife dayanarak söylemiş acaba? Bilimsel değeri nedir? Art niyeti bütün bu tarihsel olguları saptırarak çok eskilere görütürüp, varsayımsal Atlantis ve Mu uygarlıklarına bağlamak mı? Ona yapabilirdi. Bunların birer tahmin olduğunu, eleki bilimsel verilerin henüz kanıtlamaya yetmediğini belirterek anlatabilirdi. Nemrut Dağı ile Paskalya Adası arasında bağlantı bile kurabilirdi. 

Öyle yapmamış ama sonra Hermes’e “trismejist” sıfatı verilmiş olduğunu belirtmiş… Bu anlatıma göre, sonradan, İdris göksel dinlerin kitabına girince ona layık görülerek verilmiş.

Gülesim geliyor!...  Bu işin İdris ile ne ilgisi var. Trismegistus Yunancadır. Trismegistus teriminin karşılığı olan üç kez güçlü terimi, ne Enoş ne İdris için kullanılmıştır.

Bakın ben size hemen şimdi Masonluk ile bağlantı kuruvereyim. Masonlukta “üç kez güçlü” ya da “üç kere muktedir” (thrice potent) hayli önemlidir ve bazı yüksek derecelerde önemli bir görev unvanı takısıdır.

Yazar bir de bunu bilmiş olsa, belki bunun üzerine de bir kurgu yerleştiriebilirdi. Ohooo! Masonluktaki derece ve görev unvanlarına bakarsak daha ne bağlantılar kurarız! Hele Masonluktaki Mizraim ve Memfis Riti'ni ele alacak olursak... 

Sayın Hypatia'nın getirmişolduğu alıntının bundan sonrası öncesinden daha iyi değil. Yanlışlar birbirini kovalıyor.

Fakat ben yoruldum.

Sonra devam etmek üzere (devam etmem gerekirse eğer) şimdilik burada kesmek istiyorum.


Bir ek not:

Benim bu hoyratça eleştirilerim üzerine Sayın Hypatia bu başlığı açtığından ötürü pişmanlık duyabilir.

Sakın!

Üstelik burada Sayın Hypatia’ya yöneltilen hiçbir eleştiri yok. Aksine, ne iyi yapmış.

Böylece bu gibi kitapların ne gibi yanlışlıklar içerdiğine ilişkin örnekler görmüş oluyoruz. Bu ciddi ve kendilerini araştırmacı olarak niteleyen yazarlar niçin biraz daha dikkatli olmak gerektiğini düşünmüyor? Bu tutumla saygınlıklarını, güvenilirliklerini yitirecekleri akıllarına gelmiyor mu acaba?

Bunların Masonluk ile bağdaştırılamayacağını da anlıyoruz bu arada. Keşke hiç olmazsa bu bağdaştırma öncesinde Masonluğu biraz incelemiş ve bu kuruma ilişkin doğru bilgiler edinmiş olsalar…

Bu arada Sayın Hypatia, aynı kitaptan alıntı bir bölüm daha eklemiş. Böylece iş iyiden iyiye çığrından çıkıp, yanlışlıkların ötesine geçip, yer yer saçmalıklara dönüşmüş. Doğruların yanı sıra uydurukların haddi hesabı kalmamış. Ben bu başlık altında yazacaklarımda kendimde oralara gelecek gücü bulabilecek miyim acaba?


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 03, 2012, 09:26:38 öö
Yanıtla #15
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Birdenbire aklıma bir şey geldi...

Haksızlık etmiş olmamak için sorayım dedim. (Sayıh Hypatia ve bu kitabı okumuş olan diğer katılımcılara)

Bu kitabın başında bir yerde, künye sayfasında ya da varsa önsöz gibi bir ön bölümde, "bu kitabın kapsamındakilerin aslında bilimsel gerçekliğine ilişkin bir iddianın bulunmadığı, bunların kısmen araştırma sonucu edinilmiş bilgiler üzerine yazarın varsayım ve kurgularından oluştuğu" gibi bir açıklama ya da bilgilendirme var mı acaba?

Ola ki, kitabın sonunda bir de kaynakça vardır. Kurgu değil de bilimsel nitelikli bir kitap iddiasındaysa  mutlaka vardır. Orada Antik Mısır ile ilgili bölümlerin ve Masonluk ile ilgili konuların kaynakçası nasıl gösterilmiş? Forumdaki yazılarımızın kaynakçası pek önemli olmayabilir ve belirtilmeyebilir ama iddialı bir kitabın, hele bir de tezi varsa mutlaka kaynakçası bulunmalıdır. Yoksa, tamamen yazarının kafasından, esinlenme ile çıkmış demektir. 

 
« Son Düzenleme: Şubat 03, 2012, 09:31:25 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 03, 2012, 03:02:33 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Adamın ifadelerini  hiç de hoyratça bulmadım sadece biraz şaka gibi  geldi.
Yazarın  alıntılarına bu kadar gülüneçeği kadar, madem bu denli uydurma olduğundan eminlik var,o halde efsane bulduklarını  çürütecek  kendi eminliğini araştırıp yerine koysunlar; sanki o yıllarda yaşanmış, enkarne olunup  şimdiye gelinmiş..Ayrıca unutulmamalı ki efsanelerden çıkan bir çok tanrı  yada bilge ismi sonradan din kitaplarında peygamber olmuştur,isimleri değiştirilerek;tıpkı İdris peygamber gibi.

     Onca yıllarını vermiş araştırmacı bilim adamlarına hoyratlıktır bu,bana değil. Buyrulsun, aksi iddia edilenlerin  gerçekleği araştırılıp aslanlar gibi bir  kitap yazılıp önümüze konulsun,alıntı olmadan...Eh şimdi ben güldüm.
Bu kitabı yazan ben değilim,birçok kaynaklardan alıntı yapılmış çok konular var burada ve olmayada devam edicek.Sonuç da tam gerçekliğinden emin olmamıza imkan yok ve tarihi bilgiler dünün yaşanmışlığı değil, binlerce yıl öncelere aittir; bu yüzden hoşa gidilmeyen taraflara efsane deyip geçmek kolay oluyor.
  Sn Adam ın palavra deyip adeta alay eder halini yüklenme olarak görmüyorum sadece tavana vuran ego  olarak görüyorum.

Her neyse,Masonluk şıp diye ortaya çıkmış  ve sıradan bir kurum değil;ben böyle düşünüyorum. Elimdeki kitabın yazarı türk,zaten kendi incelemeleri ve araştırmaları olduğunu sanmıyorum .Ha belki alıntılarına kendi fikirlerini eklemiş olabilir ama sanmıyorum öylede olmuş olsa buyursun Sn Adam ordaki bilgileri madem çürütüyor, emin olduklarıyla değiştirip bir kitap yazsın..Bizde sayesinde binlerce yıl önce  önce yaşanan Mason tarihinle  yada diğerleriyle  bilgilenelim.

İfade ettiğim  gibi Masonluğun kolay olmadığını  tekrar ediyorum. bu güne kadar gelmesiyle ilgili ne kadar  zorlu yollardan geçildiği hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşmak gayet kolay...A, şunuda belirteyim yanlış anlaşılmaması için;eski gelenekler ve çalışma stillerinde  değişim olmuştur muhakkak. Binlerce yıl önceki kuruluşlarında farklı   isimler  altında  faaliyet gösterilmiş ve günümüzde aldığı şekiller değişmiştir.
Ve özellikle din otoriteler tarafından dışlanmış, bir çok iftiralara maruz kalmışlardır...Tabii Mason olmayan birinin bu kurum hakkında  emin olmuş gibi yorum yapmasını da yanlış bulurum.

Eski çağlardan  günümüze gelen, her ne kadar efsane de denilse içlerinde olan  değerli insanların  hakkında  burada bazi bilgileri getiricem. Aslında Masonluk tarihini  bu konu başlığı altında  sırasıyla biryere getirmeyi düşünüyordum ama alay konusu oldu. Hiç önemli değil ben yazmaya devam edicem birileride gülmeye ve itham etmeye devam etsin.Ama yanlış bulduklarını getiriken üslup ve kibarlık  kaidelerine uyulsun lütfen.

Sevgi ile kalın


Şubat 03, 2012, 04:34:51 ös
Yanıtla #17
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Kimileri bu ve diğer birçok başlık altında yazılanları izliyor; hiçbir şey belirtmemeyi yeğliyor. Böylece saygınlıklarını koruyorlar. Onlara hiç kimsenin bir diyeceği olamaz. Ben biraz fazla konuşup, biraz fazla yazıyorum. Bu nedenle saygınlığı diye bir şey varsa onu yitiriyorum. O da benim bireysel sorunum. Suskun kalıp saygınlık korumaktansa, yanlışları gösterip, gerekince doğrularını yazıp, saygınlık azaltmak bana daha elverişli geliyor.

Bu başlığın sahibi olan Sayın Hypatia, beni bu başlık altında yaptığım eleştiriler bakımından haksız, Masonluk ile bağlantılı yazılarım bakımından yetkisiz görüyor. Bana yapabilirsem kitap yazmamı öneriyor. Eh, bundan sonra o işler için yaşım geçmiş sayılır; ben teşvik edebilirim sadece gençler araştırsın ve yazsın diye.

Sayın Hypatia’nın konu ettiği bilgilere değinen, çok daha iyi bilinen ve geniş kitlelerce tanınan gerek Batılı gerek Türk araştırmacı yazarları gerek kitapları ve çeşitli yayın organlarında yer almış bilimsel nitelikli makaleleri gerek internet sitelerindeki anlatımları var kaynakça olarak değerlendirilebilecek. Antik Mısır ile bağlantılı olanları da var, Eski Misterler ve diğer öğretiler ile bağlantılı olanları da, Sayın Hypatia’nın bu alıntılarının8 sonrasında adı geçen Gül+Haç, Tapınakçılar gibileri ve adı geçmeyen kurumlar üzerinde olanları da ve elbette gerek Batı’da gerekse Türkiye’deki Masonluk üzerinde olanları da.

Burada benim sözüm bilimsel nitelikli bilginin güvenilir olacağıdır; bunun dışında kalanları ise, belgeleri ya da en azından verileri olmadıkça, hele bilimsel bilgiler ile çelişkili olduğunda uydurmaca olarak niteleyişim pek doğaldır.

Bunları bir ara yazı olarak yazıverdim. Sayın Hypatia elbette devam etsin alıntılarına. Ben de devam edeyim o alıntıların yanlışlığını ileri sürmeye.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 03, 2012, 05:25:43 ös
Yanıtla #18
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Masonluğun tarihi üzerine ciltler dolusu kitap yazılmıştır.Hem çok ayrıntılı hem çok karmaşıktır.Kimileri Masonluğun  tarihini 18 yüzyılda başlatır ki buda sadece  çağdaş masonluk olarak gösterir.
Masonluk  kavramını çok daha geniş tutan tarihçilerde vardır. Bu tarih ise, kimine göre 13 yüzyıla  kimilere göre ise binlerce yıl önceye dayanır.
 
    Masonluğun tarihine ilşkin benimsiyeşler görülür. Eğer masonluk tüm insanların barış ve mutluluğunun sağlanmasını amaç ediyorsa,masonluğun binlerce yıl önce bir geçmişe sahip olduğu varsayılır.

   Masonluk dar bir anlama değil de geniş bir anlama  alınırsa tarihi bir kaç bölüme ayrılabilir.Bununla ilgilibir bir görüş var ve buraya aktarıyorum:






"
1. Antik Çag ve öncesi: Bunu "Masonlugun Eski Kaynaklari'nin Dönemi" olarak nitelendirebiliriz. Masonlugun genel tarihi bakimindan bu dönemde hem spekülâtif nitelikli kaynaklar hem de yapicilik meslegi ve sanatinin tarihsel kökeni yer alir.

2. Orta Çag ve ertesi: Özellikle "Geleneksel Yapicilik Meslegi ve Sanati"ni içeren bu asamayi "Operatif Masonluk Dönemi" olarak aniyoruz. Bu dönemde, önceleri spekülâtif nitelikli kaynaklardan pek az söz edilebilir. Fakat sonralari spekülâtif ögeler Operatif Masonluga oranla daha agirlikli olmaya baslar.

3. 18. yüzyil ve sonrasi: Masonlugun çagimizdaki tanimini kazandigi bu son asamaya ise "Spükülâtif Masonluk Dönemi" adini veriyoruz."


Bu halde bir kaç bin yıl öncesini yaşlılar düşünmesin(bu sizin ifadenis) bırakın da gençler düşünsün. 2500 yıl öncesini var edemiyorsak yok da edemeyiz.


Sevgi ile kalın


Şubat 03, 2012, 06:15:19 ös
Yanıtla #19
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Acaba ikili tartışma gibi bir şey mi oldu şu durum?

Öyle olmamalı.

Sayın Hypatia'nın son iletisinde belirtmiş olduklarına aynen katılırım.

Masonluğun tarihi söz konusu olduğunda kimisi öyle der kimisi öteki türlü.

Masonluk denilince neden söz edilmekte olduğunu önceden ortaya koymak, Masonluğun tanımını yapmak gerekir. Bir kurum mu, bir örgüt mi, bir düşünce sistemi mi, bir felsefe mi, bir ülkü mü? Hangisi?

Yoksa birkaçı mı? Yoksa hepsi mi?

Bu konuların çok güzel irdelendiği bilimsel nitelikli, gerek Türkçe gerek yabancı dillerde yazılmış kitaplar, ansiklopediler, ayrıca internette binlerce kaynak var. Hepsinden yararlanırız. Hepsinin yanılgıları olduğunu göz önünde tutar, önlemle davranırız. Akıl bunu gerektirir. Sonra öğrendiklerimizin bazılarını buraya aktarır, ayrı ayrı kaynaklardan yararlanmış olduğumuz ve bir de bireysel eğilimlerimiz farklı olduğu için tartışırız. Hep birlikte doğruların gerçeğe en yakınını bulmaya çalışırız.

İşte o kaynakların içinde art niyetli, kasıtlı, yanlış anlatımlar da vardır. Onları da tartışırız.

Örneğin Masonlukta adından en çok söz edilmiş kişi James Anderson'dur. Onun adını duymayan mason yoktur. Sadece masonlar değil, Masonluğa ilgi duyan başkaları da biliyor.

James Anderson'un bu ünü, Masonluğun 1723 tarihli ilk anayasasının ona atfedilmesidir. Aslında bu da yanlıştır çünkü ona atfedilmesi gereken anayasa 1738 tarihli olanıdır. Ancak o 1723 tarihli anayasa kitabının kapsamında James Anderson bir tarihsel bölüm yazmış, o tarihteki Büyük Üstat Yardımcısı Jean Théophile Désaguliers de bu tarihsel bölümü ya okumamış olduğundan ya da diplomatik davranması gerektiğini düşünerek, kendi yazdığı sunuş bölümünde ne kadar isabetli olduğundan söz etmiştir.

Ancak çok geçmeden Anderson'un o tarihsel bölümün kapsamında birçok yanlış yaptığı hatta yer yer saçmalamış olduğu görülmüştür.

Bunlar varsayım değil; belge... Bu kitabın Türkçeye yapılmış açıklamalı çevirisi de var.

Dolayısıyla, işte tarihin en ünlü masonunun bile Masonluk konusunda bir zamanlar yazdıklarının yanlış hatta saçma olduğu görülüyor.

Bu benim niteleyişim değil, masonik literatürde öyle yazılı.

Masonik literatürde bunun başka örnekleri de var. Örneğin Arthur Edward Waite adlı bir yazarın Masonluk üzerine düzenlemiş olduğu, ilk kez 1921 yılında basılmış kalınca bir ansiklopedisi vardır. Bu kişi Masonluğa tümüyle mistik hatta okültist bir gözle baktığı için, adı ansiklopedi olmasına karşın o kitapta verdiği bilgilerin birçoğu nesnel (objektif) değil, öznel (sübjektif) nitelik taşır. Eh, tek kaynakça olarak ünlü bir yazar diye onun kitabını kaynakça alırsanız, bol bol Masonluğun efsanesel köklerinden hatta doğrudan kendine özgü efsanelerinden söz etme olanağını bulursunuz.

Ancak Masonlukta tek kitap, tek ansiklopedi yazmış olan kişi Arthur Edward Waite değildir. Diğer mason araştırıcı ve yazarların kitaplarının hiçbirinde böylesine tek yanlı ve belli bir amaçla etkilemeye çalışmalı aktarımlar göremezsiniz.

Dolayısıyla Sayın Hypatia'nın alıntılar aktardığı kitabın kaynakçası da böyle yanıltıcı bilgiler vermekte olan kitapları içermekte olabilir. O kitap benim elimin altında olmadığından, dediklerime ilişkin bilgi almadıkça, ne yazık ki sadece yapılan aktarımların üzerinde durmak ve oradaki yanlışları işaret etmek durumundayım.

Buyrun size bir açıklama daha.

Asıl konuya sonra devam edeceğiz.     


« Son Düzenleme: Şubat 03, 2012, 06:24:42 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
15671 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2008, 10:54:15 ös
Gönderen: Dino
25 Yanıt
22027 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2013, 11:43:22 ös
Gönderen: evvah
64 Yanıt
42483 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2016, 09:36:17 ös
Gönderen: night manager
3 Yanıt
5230 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2009, 06:19:47 ös
Gönderen: ADAM
20 Yanıt
21288 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 18, 2011, 02:49:08 ös
Gönderen: smyrnali
10 Yanıt
5692 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2013, 12:37:48 öö
Gönderen: NOSAM33
25 Yanıt
13039 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2018, 12:48:30 öö
Gönderen: Venus
1 Yanıt
2622 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 10, 2014, 08:32:39 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
4609 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2017, 10:43:16 ös
Gönderen: alplascano
3 Yanıt
3048 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2017, 12:17:13 öö
Gönderen: Ankara