Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yaratıcı bir Tanrıya kesinlikle inanmıyorum.  (Okunma sayısı 43260 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 06, 2008, 11:47:01 öö
Yanıtla #70
  • Ziyaretçi

Konu basligini acan arkadasim, eger Allah inanciniz  (ya da Tanri ya da ne demeyi tercih ediyorsaniz) yoksa zaten Masonluga girmeniz sozkonusu olamaz. Herseyden once sizin inancinizin olmadigini bilen bir Mason locaya gidip de sizin adayliginiz konusunu gundeme getiremez ve getirmemelidir de. Ayrica "davet" olayinin Turkiye disinda nerelerde sikca kullanilan bir yontem oldugunu bilemem. Ama ornek vermek gerekirse bizim bagli bulundugumuz jurisdiction'da bir sahsi Masonluga davet etmek yasaktir. Ama bu degisik cografyalardaki taninmis ve kabul edilmis Mason Localarinin arasindaki ufak tefek farkliliklardan biridir. Cok da onemli bir fark degildir bence. Ornegin biz de "To be one ask one" felsefesi yeni uye kayitlarini yonlendirir. Yani tanidiginiz bir Mason'a ilgi ve alakanizi bahsedersiniz o da eger sizin Mason sifatini tasimayi hakettiginize emin olursa prosedurun belirttigi sekilde basvuru surecini baslatir. Yine de ikinci bir Kardesin kefilligi istenir bir cok jurisdictionda.  Zaten "Tek Yaratici" anlayisiniz yoksa konu acilmadan kapanmis demektir. Bu durumda size hic bir Mason yardimci olmaz ve olamaz. Ha bu dogru mudur yanlismidir ? Bu da artik Masonlugun verecegi bir karardir. Daha dogrusu bu karar yuzyillar once zaten verilmistir. Masonluk sizin fikrinizi ve inancinizi yargilamaz, tartismasini yapmaz ama kendi yasalari cercevesinde kendi kurallariyla hareket etme hakkini her zaman muhafaza eder. Sizden de sizin inanciniza gosterilen sayginin aynisini o gelenek ve yasalara gostermenizi bekler. Dusunun ki bir futbol maci seyretmeye gittiniz oyunculara basketbol kurallariyla oynamalarini empoze edemezsiniz. Diger hersey gibi Masonlugu'nda belirli kurallari vardir. Ve bunlar degistirilemez kurallardir. Ornegin bayanlarin Mason olmamasi ya da mason olmak isteyen insanin Tek Yaratici anlayisina sahip olmasi ve yine adayin toplumda kotu sohret sahibi olmamasi veya bazi suclardan dolayi hapis ya da para cezasi almamis olmamasi gibi. Daha once de belirtildigi uzere Masonluk  rehabilite amacli bir topluluk degildir. Adayin hali hazirda bazi seylere inanmis olmasi kendisinden beklenir. Yani tarikatlar ya da dinler gibi inanmayanlari inandirmak ya da gunahkarlari melege donusturmek gibi soylemleri ve iddialari yoktur.
Tanri, din, ahlak, aile gibi mefhumlarin Masonlukta tahmin edilenden cok daha fazla yeri  vardir ve gerek ritueller gerekse toplantilarda bu durum cok aciktir.
Bayanlarin sozde "Mason" yapildigi, Ateistlerin "sozde" Masonluga kabul edildigi bazi kendinden tescilli organizasyonlar ortaya cikmislar ve Mason olduklarini kabul etmislerdir. Biz bunlarin mason statulerini tanimayiz. uyelerimiz bu tur organizasyonlarin toplantilarina katilmaktan men edilmistir. Ornegin yurtdisina gidecek Kardeslere hizmet amaciyla bizim jurisdictionimizda Buyuk Loca'da Sekreter Kardesimizin kontrolu altindaki bir calisma grubu Kardeslere gideceklaeri yerdeki bizim locamizca taninmis ve onaylanmis Mason Localarinin listesini  verir.
Umarim bu aciklama biraz da olsa konunun iki degisik boyutunu isik tutmustur.
« Son Düzenleme: Mayıs 06, 2008, 11:56:33 öö Gönderen: Free and Accepted »


Mayıs 06, 2008, 03:43:45 ös
Yanıtla #71
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Yorumunuzda  soruma cevap bulamadıysam da verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Belirtmek isterimki bir yaratıcaya inanmak için illaki bilime ihtiyaç yoktur.Elbette bilimin dili insan mantığını doğru yönlendirir ve kuşkuya yer bırakmaz. Ancak insan, benim tanımımla sezgisel zeka ilede bir takım sorularına içsel bir yanıt bulabilir. Belki tarifi ispatı zordur ama o kişinin kendi deneyimidir ve önemlidir.Bazen rastlantısal zeka dediğim bir husus ta vardır ki inanmayan kişi rastlantılar sonucu aynı aynı noktaya döner. Rastlantılar belkide akıllı tasarımın bir sonucudur.

İnanmayan insanların yerine koymaya çalıştığımda kendimi açıkçası boşluğa düşeceğimi düşünürüm nedense.Aslında içsel bir deneyimdir bu histe.

Bir diğer konuda;

Bir bilgisayar programının içinde yapay zeka eseri olduğumuzu varsayalım, bu durumda akvaryumda yaşayan belkide  5 cam parçasından oluşan mekanı okyanus  sanan balıktan farkımız olurmuydu.

Bana kalırsa içinde yaşadığımız evren bir akvaryum gibi algılanabilir. Bilim sosuz kabul edilebilir ama sonu var dediğinde o zamanda evren nerede gibi sorular çıkıyor karşımıza. İyide içimizde ki bir hücre veya atomun düşünme yeteneği var olsaydı (ki atom altı parçalardan gluonlar insan tarafından izlendiğinde şekil değiştiriyor deniyor) insan vücudunu bir evren olarak algılamazmıydı!

O halde biz nerdeyiz veya göreceli olarak yaptığımız tanımlamalar ne kadar doğru.Ben şahsen tesadüfen değil yaradılmış olarak dünyaya gelmiş olduğuma inanıyorum.


Saygılarımla,


Mayıs 06, 2008, 10:46:25 ös
Yanıtla #72
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Mezarını görmemiş olsaydım inana bilirdim  ;)
Ziyaret etmek isteyen dostlara indirimli fiyatlarda turlar düzenleye bilirim :)

Vah garibim asil kuşum benim demek sen hala öldüğüne inanmıyorsun..eeee her ne kadar asil olsada o bir kuş sonuçta...
Gözü beyninden büyük olmayanlar
Başını kuma gömmeyenler ne mutlu size selam olsun




Mayıs 06, 2008, 11:54:06 ös
Yanıtla #73
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 202
  • Cinsiyet: Bay

Bir gün felsefe hocam demişti ki; "varlığını inkar ettiğimiz birşeyi nasıl şuanda konuşuyor olabiliriz?" aslında çok derin anlamları olan bir cümle bu.

Özürleştirme özgürleştirme diye inlediğimiz insanlığımız artık öyle bir noktaya geliyor ki artık içimizi de özgürleştirmeye gidiyor bu tutum. Sanıyorum inançsızlıkta burada başlıyor. Çünkü; inançlarımız da yetmiyor. Tıpkı dünya yaşamındaki dış savaşlarımız gibi iç savaşlarımız da kendimize sığmıyor. Sürekli birşeylere doyumsuzluk ve merak bizleri biz yapıyor.

Benim için, "Burada dinlediğim ezan sesi bana, makamından başka birşey ifade etmiyor ise bu benim seçimim mi?" diye başladı zaten herşey.

Şimdi diyeceksiniz ki kime inanıyorsun?

Ben kendime inanıyorum. Hani varya dünyanın kendi etrafımızda döndüğünü sanarız ama etrafa da elinden geldiğince ışık saçarız. İşte öyle.

Sadece kendi gerçekliğimi kabul ediyorum.


Mayıs 07, 2008, 05:40:36 öö
Yanıtla #74
  • Ziyaretçi

Yorumunuzda  soruma cevap bulamadıysam da verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Belirtmek isterimki bir yaratıcaya inanmak için illaki bilime ihtiyaç yoktur.Elbette bilimin dili insan mantığını doğru yönlendirir ve kuşkuya yer bırakmaz. Ancak insan, benim tanımımla sezgisel zeka ilede bir takım sorularına içsel bir yanıt bulabilir. Belki tarifi ispatı zordur ama o kişinin kendi deneyimidir ve önemlidir.Bazen rastlantısal zeka dediğim bir husus ta vardır ki inanmayan kişi rastlantılar sonucu aynı aynı noktaya döner. Rastlantılar belkide akıllı tasarımın bir sonucudur.

İnanmayan insanların yerine koymaya çalıştığımda kendimi açıkçası boşluğa düşeceğimi düşünürüm nedense.Aslında içsel bir deneyimdir bu histe.

Bir diğer konuda;

Bir bilgisayar programının içinde yapay zeka eseri olduğumuzu varsayalım, bu durumda akvaryumda yaşayan belkide  5 cam parçasından oluşan mekanı okyanus  sanan balıktan farkımız olurmuydu.

Bana kalırsa içinde yaşadığımız evren bir akvaryum gibi algılanabilir. Bilim sosuz kabul edilebilir ama sonu var dediğinde o zamanda evren nerede gibi sorular çıkıyor karşımıza. İyide içimizde ki bir hücre veya atomun düşünme yeteneği var olsaydı (ki atom altı parçalardan gluonlar insan tarafından izlendiğinde şekil değiştiriyor deniyor) insan vücudunu bir evren olarak algılamazmıydı!

O halde biz nerdeyiz veya göreceli olarak yaptığımız tanımlamalar ne kadar doğru.Ben şahsen tesadüfen değil yaradılmış olarak dünyaya gelmiş olduğuma inanıyorum.


Saygılarımla,


"Masonluk Ile Ilgili Sorular ve Cevaplar" bolumune yazdiginiz icin ben size loca olaya nasil bakiyor onu anlattim. Eger amac tek ilah inancina sahip olmayan Mason olabilir mi diye sormak degil de Tanri var midir yok mudur tartismasi yapmaksa o zaman o soru baska bir bolumde sorulmali bence. Masonlukla ilgili soru ve cevaplar bolumunde degil. Cunku o takdir de sorunun Masonlukla bir alakasi kalmiyor.


Mayıs 07, 2008, 03:14:27 ös
Yanıtla #75
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Free and Accepted

Konu başlığını ben açmadım. MYSTICPROVOCATEUR yaptığı bir yorumdan ( http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=4514.msg33664#msg33664 ) dolayı bir sorum oldu. Vermiş bildiğiniz bilgiler için tekrar teşekkür ederim.


Mayıs 18, 2008, 10:51:34 ös
Yanıtla #76
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Konuyla ilgili tasavvuf ile ilgilenen baska bir obekdasin yazisini paylasmak istiyorum..


"İnanmak ya da inanmamak bana aslında kısa bir ömürde de olsa insanların kendilerini tanrı gibi görmesi ve Tanrı dâhil kimseyi beğenmeyerek kendisini kutsamaya çalışması kaynaklı gizli bir ben kutsayıcılık dini ile, olası gerçeklerin sırlarını aramak merakı arasında gidip gelişlerin sonucunda ben ya da o tercihi ile karşılaşması sonucu ben, benim. İddiasının inanmamak ya da inkar şeklinde tezahürü ile, O (Tanrı) tercihi sonucu kendisinin evrenin merkezi olmadığı gerçekliğini kabulünün sonucu Onun varlığını kabul yani ikrarın tezahürü ile inandık demektir.

Bu konuda insanlar arasında Einstein ile sıradan bir köylü arasında fark yoktur.

Çünkü her ikisi de kainattan pek azıcık bir parçayı analiz ederek bir sonuca vardıklarını sanırlar. Köylü otlara çiçeklere böceklere iklime ve tabiat ile göklere bakar Bilim insanı ise köylünün baktığı şeylerin pek azcık farkı olan mesafelere bir tür dürbünle bakar. Sonra bir karara varırlar, var ya da yok. Ama ikisi de gerçeği ıskalamışlardır. Çünkü bu durumun Güneşe daha yakın olmak konusundan uzun boylunun daha kısa boylu olandan ben güneşe daha yakınım çünkü boyun on santim daha fazla iddiasına benzer.


Çünkü Allah vardan ve yoktan müstağni olan bu iki kelimeyi ve kapsadıkları anlamları da yaratandır.

Yani var diyenler varlıklar arasında onu bulamaz ancak varlığını gösteren işaretlere rastlar ve var derler. Doğru derler.Çünkü aslında tüm gördükleri her şey Allahın Ez zahir=Açıkça görünen isim ve sıfatını görebildikleri kadarını görmüşlerdir.

Yok diyenler yine mevcut varlıklar arasında arayıp bulamazlar ve yok derler doğru derler. Çünkü aradıkları şey kendi zan ve vehimleri olduğundan bulamadıklarını zannetmektedirler halbuki zan ve vehimlerinin doğruluğunu bulmuş ve Allahın Ez Zahir ismini gördükleri halde fark edememişlerdi. (Bu durumu fark edenler Evreni tanrı diye nitelediklerinden yine yanılmışlardır. Çükü gördükleri Ez Zahir isminden bir kesittir. İslami deyimle bunlar ehli vahdeti Şuhud= Tanrı görünen kainattır diyenler fırkası denir.)

Çünkü tanrıyı  sıfır ya da bir'in  içine sığdırmaya çalışırlar ve sığdıramazlar. Güçleri tükenip havsalaları çalışmaz hale geldiğinde varabildikleri noktadaki durumu sonuç ilan ederek kurtulmaya çalışırlar.

Bunun nedeni ille de Tanrı kavramını var ya da yok diye tanımlamak zorunda kalan bir PC=Bilgisayar gibi çalışan beyin denilen sınırlı ve düalitik=ikilik= tek çift ak kara vs. sistemle çalışmak zorunda olan bir organları ile bu kararı vermek zorunda olduklarını zannetmeleridir. (Bu konu Akılla değil duygu ile hissedilebilen bir durum olup Aklın duyguları dışlamadan verdiği kararlar ile varılabilecek bir sonuçtur. Bu yüzden İslam da akıl başta, iman kalptedir. denir.)

Varı ve yoku anladıklarını sanırlar ama bu iki kelimenin dışında çok başka bir olasılık olabileceğini düalitik mahkumiyetle sınırlı olduklarından düşünemezler.

Tanrı Vardır çünkü varlık aynasında arayanlar varlığını keşif etmiştir.

Tanrı yoktur çünkü yokluğunu arayanlar onu yokluk dedikleri muhayyel yokluk aynasında bulup yokluğunu ispat ettiler. Çünkü vardan ve yoktan münezzeh olan Allah nerede arasan orada olan olarak varlıkta da yoklukta da tecelli ettiğinden iki taraftan biri varlıkta diğeri yoklukta buldular.

La=yok=olamaz= mümkün değil=Sıfır=Eksi= negatif

İlla=Olmasa olmaz=mutlaka=ş art=kesinlikle= Vacip=Bir= artı=Pozitif

La İlahe illa Allah

Peki yok ne demektir bilirmisiniz? Yok varın tersinden ispatıdır.

Mesela bir şey için yok demek aslında o şeyin var olduğunu ama şimdiki zaman ve mekânla sınırlı olduğumuz alanda bulunmadığını veya algılama alanımızda olmadığı veya algılayamadığımızı anlatmakta kullandığımız kelimedir. Yok kelimesi.

Elma yok dediğinizde aslında elmanın var olduğunu da ispat etmiş olursunuz.

Hiç olmayan ve olması da mümkün olmayan bir şeyi insanın dile getirmesi mümkün değildir. Birisi gereksiz bir hırıltı çıkarıp bunun olmadığını söyleyemez. Çünkü zamanın ve mekânın bir anında o hırıltılı ses ya artık vardır ve ya zaman zaten bir boyut olduğu için gelecekte var olan o sesin zamanı gelmiş ve sahneye çıkmıştır.

Bu konuda pek çok şey konuşulabilir. Ama şu kadarını söyleyeyim. Bilim insanlarının ispata çalıştığı pek çok şey Peygamberlerin varlığını çoktan haber verdiği şeylerdir.

Bir ayet güneşe kasem ile ondan ışığını alan Aya dediğinde insanlar dünyayı tepsi gibi düz sanıyorlardı. Güneş gündüz geliyor ay gece geliyordu ışığını alacak şekilde nerede buluşabilirdi ki.

Kuran yıldızların yerlerine and olsun

Bilseniz bu çok büyük bir kasemdir ayetini dediğinde

İnsanlar görüp durdukları yıldızların nice bin yıllar ve milyon yıllar önce o gördükleri yerlerin o yıldızın çok gerilerde kalmış gönderdiği ışıkları olduğunu ve o yıldızın o noktadan milyonlarca sene önce o noktayı terk etmiş olduğunu kim bilebilirdi ki.


Ama Allah Peygamberine gönderdiği kitapta bunu ve daha pek çok şeyleri açıklıyordu.

Sanırım inkâr= ret etmek, ikrardan= onaylamakdan çok daha zor bir iş.

İyi dileklerimle

A.D.Şimşek"
« Son Düzenleme: Mayıs 18, 2008, 11:01:56 ös Gönderen: Kirlangic »


Mayıs 19, 2008, 02:57:24 ös
Yanıtla #77

Vişnu' nun Cennetine Giriş:

Bedenini terk etmiş bedensiz bir ruh,Vişnu nun cennetinin kapısını çalar.Tanrı ona kim olduğunu sorar.

Varlık "ben" diye cevaplar.

"Geri dön... Burada hem sana hem bana yer yok!" der Vişnu.

Varlık yeniden yeryüzüne doğar ve binlerce deneyde bulunur.Bilgilerini geliştirir ve bir çok hayatlar sonra yeniden gelerek, cennetin kapısını çalar.

Vişnu sorar: "Kimdir o?"

Ve bu kez varlık cevaplar: "Sen"

"Gir" der Vişnu.

(VIŞNU PRANA)
Omnia mors aequat


Mayıs 19, 2008, 03:51:21 ös
Yanıtla #78
  • Ziyaretçi

Sayın Mystic,

Siz bu durumda reenkarnasyonun Tanrı katına (yada düzeyine, O' nunla aynı ve bir olma) erişilebilmesi için gerekli olduğunu mu ifade etmek istiyorsunuz?

Saygılarımla,
« Son Düzenleme: Mayıs 19, 2008, 03:56:38 ös Gönderen: blossom »


Mayıs 19, 2008, 04:06:36 ös
Yanıtla #79

Gökleri ve yeri altı günde yaradan, sonra "Arş " a istiva eden odur.Yere gireni,ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanıb ilir.Her nerede iseniz o sizinle beraber.

(Hadid:57/4)


Yukarıdaki alıntıda Kur'an dan. Benim ayrıca bir şey ifade etmeme gerek yok herhalde :)

Saygılarımla,
Omnia mors aequat


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
2803 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2011, 07:56:22 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2991 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2010, 02:47:56 ös
Gönderen: oasis