Ağız Açma Geleneği
Eski Mısır resimlerinde ve dinsel edebiyatta ağız açma geleneğine çok sık raslanır. Gelenek ilk yüzyıllarda ölüler için uygulanıyordu, daha sonraları ise sadece geleneksel bir sembol olarak kaldı. Kullanılan aletler ve teknikler bize gününümüzdeki hayata döndürme olayını anımsatıyor. Acaba bu çok eski gelenek, çok yüksek düzeyde bir tıbbi bilginin unutulmuş takliti miydi?
AAS
Mısır uygarlığının çok çeşitli ırkların göçü sonucunda oluştuğu en olası yaklaşımdır, ama kimdir bu ırklar? Hanedanlar dönemi öncesinde (MÖ 3500) Nil kıyısında belli bir uygarlık ve kültür oluşmamıştı. Mısır hakkında bilgi öylesine azdır ki, ortaya birdenbire bir uygarlığın çıkması bilim dünyası için de çözümsüz bir bulmacadır. Nereden geldiler? Bilgileri, kültürü ve yaşama stillerini nereden gelmekteydi? Kimlerden etkilendiler ve daha da önemlisi binlerce yıl dış etkenler dışında nasıl oldu da aynı çizgiyi sürdürebildiler? Bunlar hakkında sadece tahminler yürütülebilir. Kesin olan şudur; çok kısa zamanda yeni bir kültür ortaya çıkmış ve bu kültür başka uygarlıklarda olduğu gibi binlerce süren bir sürecin dışında kalarak mimarlıkta, sanatta ve bilimde yaşadıkları çağın ötesine geçmiştir. Klasik arkeologlar Hanedanlar öncesindeki zamanlarda ve başlangıcında yapılan taş işlerinin ne zaman yapıldıklarını biliyorlar. Ama onların bile şunu kabul etmeleri lazım; Ortada o zamanın imkanlarıyla nasıl yaptıklarına dair hiç bir bilgi yok. Ama konumuz sanat veya mimari değil, konumuz Mısırlıların ölüm gelenekleri.
Günümüzde de yaralılar mumyalanıyor.
Ama başka türlü olmuş olamaz mı? Yani en azından düşünürsek. Neden binlerce yıldır dayanan yapıları yapabilen bir kültür ölümle ilgi transandantal görüşlere sahip olmasın? Belki bu konuda da bilimsel bilgiler kullanmışlardır. Bunların da ölümle ilgili geleneklerde etkisi olmuş olabilir. Bir daha tekrarlayalım: Mısır kültürünün neredeyse bütün temelleri çok eskiye dayanır, yani Nofretete’den 2000 yıl öncesine. En büyük piramitler Hanedan tarihinin başlangıcında yapılmıştır. Herhalde bütün teknikler ve gelenekler o zamandan veya o öncesinden gelmektedir. Mesela İsis ve Osiris efsanesi veya mumyaları bandajlara sarma geleneğinde olduğu gibi. Yine de bu bandajlama bir bilmece olarak kalmıştır. O zamanlar da da, bizim bu gün bildiklerimizi biliyorlardı; Kuru çöl havasında ölüler bandaj, merhem ve natron olmadan da zaten mumyalaşıyorlardı. Mumyalama sadece estetik amaçla da yapılmamıştır. Çünkü öyle bir amaç olsaydı, mumyaları kesinlikle bir kaç mezar kapağının altına sokmazlardı. Daha sonra değişik yöntemlerle yapılan bandajlar mumyaların tamamıyla bozulmasına yol açıyordu. Günümüzde travmatik hastaları aynı şekilde bandajlamamız bir raslantı mıdır? Acaba, mumyaların bandajlanmasında unutulmuş olan tıbbi bir yön mü vardı? Aslında günümüzdeki gibi bilinmeyen geçmişte tedavi için yapılan bu olay sonraki kuşaklar tarafından gelenek haline mi gelmişti? Unutulmuş bilgilerin bir gelenek olarak devam ettirilmeleri bir gerçek değil midir? Bizler dahi böyle yapmıyor muyuz?
Gelenekler: Unutulan bilgiler mi?
Ağız açma geleneğine bakınca durum daha bir gizem kazanıyor. Ağız açma geleneği Eski Mısır cenazelerinde kesinle yerine getirilen bir gelenekti. Mısır´ın Ölüler Kitabı´ndaki tariflere göre ölümden yaklaşık 70 gün sonra ölünün ağzı açılırdı. Özel olarak yapılmış olan bir alet mumyanın ağzının üstüne tutulur, aynı zamanda bir rahip istekleri ve inancı belirten sözcükleri söylerdi. Böylece ölünün mumyalaşmış vücuduna yine sahip olabilmesi istenirdi. Fakat ilk dönem uygulamalarında konuşma veya dua dışında ölülerin ağzı gerçekten özel bir alet ile açılırdı. Aletler inanılmaz biçimde bizim bu gün yapay solunum için kullandığımız aletlere benziyorlar. Aletin adı “Laryngoskop”;1929 yılında Magill ve Macintosh tarafından bulunmuştur.
Yapay solunum 5000 yıl önce de biliniyor muydu?
Bu aletle baygın bir insanın nefes borusu açılabilir ve nefes almayan bir kişi yaşatılabilir. Nasıl oluyor da, Mısırlılar 5000 yıl öncelerinde bizim modern tekniğimize benzeyen bir alet kullanıyorlardı? İşte, bu soru bizi çok şaşırtıyor, oysa bu güne kadar bu olayı sadece bir gelenek olarak görüyorduk. Belki de ölüm çizgisinde olanları veya komadaki hastaları yeniden diriltmek uzun zamandır biliniyordu. Eğer insanlar o zamanlarda, nefes borusu ile yapay solunum arasındaki bağlantıyı kurdularsa o zaman çok basit imkanlarla da bunu uygulayabilirlerdi. Kaynak aramak için şunun da ilave edelim; İsa öncesinde, Filistin’de ebeler ölü doğan bebekleri ağızdan nefes vererek yeniden canlandırılabileceklerini biliyorlardı. Biz ise, aynı yöntemin yetişkinlere de uygulanabileceğini ancak İkinci Dünya Savaşı´ndan sonra anladık ve ilk yardım olarak kullanmaya başladık. Eğer çok eski bilgiler bilinmeyen bir çağdan geliyorsa ve sonraki bin yıllarda bir gelenek olarak taklit ediliyorsa bir çok gizemi aydınlatabiliriz. Aynı şey günümüzde de geçerlidir, geleneklerimizin ve hatta dinsel uygulamalarımızın kökenlerini böylesine düşünmek ve araştırmak bilime zarar vermeyecektir, belki de bu yöntemle Eski Mısır´ın ölüm anlayışına açılan anahtarı bulabiliriz. Aynen mezar sandığımız piramitler olayında olduğu gibi...