" İnsanın yanılmazlığını görebildiğim güne kadar idam cezasının kaldırılmasını isteyeceğim."La Fayatte
-- Tarihte, kanun suçlularının ve siyasi karşıtların idam edilmesi neredeyse bütün toplumlar tarafından suçu cezalandırmak ve siyasi ihtilafları bastırmak amacıyla kullanılmıştır. Dünya çapında, demokratik ülkeler arasında Avrupa ve Latin Amerika devletleri idam cezasını yürürlükten kaldırmıştır (ABD Guatemala ve Karayipler haricinde). Asya ve Afrika'da bulunan demokrasilerde ise idam cezası halen yürürlüktedir. Demokratik olmayan ülkelerde idam cezasının kullanımı yaygındır.
-- İdam cezası, uygulandığı çoğu yerde, önceden tasarlanmış cinayet, casusluk, vatana ihanet veya askeri adalet kapsamında kullanılır. Çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelerde, zina ve oğlancılık gibi cinsel suçlar, ve din değiştirme gibi dini suçlar idam cezasını kapsayan yasaya aykırı davranışlar arasında yer alır. Birçok ülkede, uyuşturucu kaçakçılığı da kişiyi idam cezasına çarptırmaya yetecek bir suç sayılır. Çin'de, insan kaçakcılığı ve ciddi yolsuzluk davaları idam cezası ile sonuçlanabilir. Dünya çapındaki askeriyelerde, askeri mahkemelerkorkaklı, firar, asilik ve ayaklanma gibi suçlarda idam cezasını uygulamıştır.
-- İdam cezası tartışmalı bir konudur. İdam cezasını destekleyenler, kişiyi suç işlemeden caydırdığını ve cinayet gibi bazı suçlarda hakedilen cezanın verildiğini iddia ediyorlar. İdam cezası karşıtları, ömür boyu hapis cezası ile caydırıcılık konusunda hiçbir farkı olmadığını, insan haklarının çiğnediğini, yanlış infazlara yol açtığını, azınlıkta olanlara ve fakirlere ayrımcılık yaptığını iddia ediyorlar.
-- DNA kanıtları idam davalarının çok azında mevcut olmasına rağmen, ABD'da1992 yılından bu yana, senede birden fazla kişinin beraat etmesine sebep olmuştur.Birleşik Krallık'ta yakın zamanda yeniden gözden geçirilen davalar, 1950 ve 1953 yıllarında idam edilenler arasında, bir kişinin af edilmesi ve üç kişinin de beraati ile sonuçlanmıştır.
İdam Cezası Çeşitleri
•Aç bırakma
•Asarak öldürme
•Ateş açma ekibi ile öldürme
•Ateş açma (Tek kişilik, suçlunun ensesinden silah ile ateş atılır.)
•Boğazlama, boğazını sıkarak öldürme veya
•Çarmıha germe
•Ezerek öldürme ( Asya ülkelerinde çoğunlukla görülmekle beraber genellikle fillerle yapılır) ve
•Elektrik verme, elektrikli sandalye ile öldürme
•Gaz odaları
•Giyotin ile öldürme
•Öldürücü iğne, enjeksiyon
•Susuz bırakma
•Taşlama
•Testereleme (Suçlu ilk başta canlı kalacak şekilde ayakları yukarda asılır ve bacak aralarından başlanarak ikiye bölünür.)
•Yavaş dilimleme
•Yılan çukuru ile öldürme
•Zehirleme (Örneğin; habersiz yere içiceğine veya yiyeceğine zehir katma)
Ölüm Yaşanmaz:
-- Wittgenstein başyapıtı Tractatus'ta bir alt önerme olarak şunu dile getirir: "Ölüm bir yaşam olayı değildir. Ölüm yaşanmaz." Ölüm Cezası, cezanın öznesi olan suçluyu ortadan kaldırarak, cezanın çekilebilme/yaşanabilme sürecini de yokeder. Ceza çekilebildiği sürece beklenen işlevini yerine getirebilir. Ölüm cezası bu yönüyle de ceza değildir.
-- 2500 yıl önce ölüm cezasına çarptırılan Sokrates'in yüzyıllar öncesinden belirttiği gibi "Gerçekte kimse bilmiyor ölümün ne olduğunu, insana vergi belki en büyük iyiliktir ölüm." Dinsel tüm belirlemelere ve iddialara rağmen yaşadığımız dünyada hala bir bilinmezliktir ölüm. Ölüm cezasının suçlu için ceza olma işlevi gerçekte mahkumiyet tarihinden infaz tarihine kadar geçen sürede ortaya çıkar. Ve bu süreç tam anlamıyla bir işkencedir.
Ceza Hukuku ve Ölüm Cezası:
-- Ceza, tarihin değişik dönemlerinde farklı amaçlarla kullanılmış olsa da günümüzde suçluya üç nedenle verilmektedir. Birinci neden suçlunun bu cezadan ders alması, ikinci neden toplumda adalet duygusunun sağlanması ve üçüncü neden toplumun bu ceza uygulamasından bir yarar sağlaması, caydırıcı ve ibret niteliği taşıması. Ölüm cezası bu üç açıdan incelendiğinde ortaya çıkan sonuçları, cezanın veriliş nedenlerini desteklemediği görülmüştür.
-- Birinci neden olarak gösterilen suçlunun ders alması, fail "öldürüldüğü" için kesinlikle mümkün değildir.Toplumda adalet duygusunun sağlanması konusunda da iki büyük sakıncayı beraberinde taşımaktadır ölüm cezası. Bu ceza geri dönüşü olmayan bir yoldur ve adli hataların, kasıtlı-kasıtsız yanlışlıkların düzeltilebilme şansını vermemektedir. Böyle bir hata karşısında toplumda adalet duygusunun ve hukuk sistemine duyulan güvenin sarsılacağı çok açıktır. Ayrıca devlet "ölüm ve öldürmenin" bir çözüm olabileceğini göstererek topluma, özellikle kan davasına yönelik olarak izlediği hukusal karşı çıkışı "zimni" olarak ortadan kaldırmaktadır. Devlet toplumda adalet duygusunun gelişmesini istiyorsa öldürmenin hiçbir zaman çare olamayacağı ve bir yarar sağlayamayacağını göstermelidir. Devletin öldürme eylemini uygulaması cinayeti bir çözüm olarak göstermektedir.
-- Caydırıcılık ve ibret için söylenenler ise sayısız araştırma ile ortaya konmuştur ki, birçok açık kapalı infaza rağmen ölüm cezasını gerektiren suçlarda bir gerileme olmamıştır. Ölüm cezası toplum yararını da sağlayamamaktadır. Bu cezanın suçları azalttığı veya suçluları caydırdığı saptanamadığı gibi (ki kimi ne kadar caydırdığı bulunamaz) ölüm cezasının infazlarında bulunan birçok insanın yine ölüm cezalarını gerektiren suçları işledikleri görülmüştür.
-- İngiltere'de 100 yıl kadar önce idamların halkın gözü önünde infaz edilmesinden vazgeçilmişti. Bunun nedeni Royal Commission'a sunulan bir raporda idama mahkum olan 167 kişiden 164'ünün evvelce bir infaza tanık olduklarının belirtilmesiydi.
-- Afrika'nın bazı bölgelerinde ağaçlara bağlanmış hırsızlar kurşuna dizilirken başka hırsızların infaz mahallinde park etmiş otomobillerin lastiklerini ve farlarını çalmakla meşgul oldukları biliniyor. Ve son olarak 1988 yılında Birleşmiş Milletler için yapılan bir çalışmada ölüm cezasının yaşam boyu hapisten daha caydırıcı olduğuna ilişkin bir sonuç çıkmamıştır.
-- Ayrımcılık - Savunma Hakkı - Siyasal Baskı ! Ölüm cezası son 10 yıl içinde yılda ortalama en az bir ülkede , adi suçlar veya tüm suçlar için kaldırıldı. Birçok ülke ise bu cezayı uygulamayı sürdürüyor ve bu ceza "savunma hakkını", pahalı avukatları satın alabilenler, beyaz, zengin ve azınlık mensubu olmayanlara değil, ırkçı bir biçimde ve sınıf ayrımı yaparcasına verilebilmektedir.
-- ABD'de de bunun sayısız örneklerini görmek mümkündür. Birçok ülkede ölüm cezası yüksek bir oranda yoksullara, belirli bir ırktan ya da etnik gruptan azınlıklara uygulanıyor. 1973-77 yılları arasında Florida eyaletinde adam öldürme vakalarına ilişkin bir çalışma, bir siyahın bir başka siyah tarafından olsa bile öldürülmesi halinde ölüm cezasına çarptırılması olasılığının bir beyazın öldürülmesine kıyasla, ancak onda bir olduğunu göstermiştir. Sözkonusu dönemde infaz bekleyen idam hükümlülerinin % 92'si bir beyazı öldürmüştü. Halbuki aynı beş yıl içinde öldürülen siyahların sayısı neredeyse beyazlarınkine eşitti. Hepsi de bir siyahı öldürmekten suçlu 111 beyazdan bir teki bile ölüm cezasına çarptırılmamıştı.
-- Ölüm cezası sık sık siyasal muhalefeti bastırmak için de kullanılmaktadır. Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarında idam cezalarının 2.000'den fazlası siyasal ya da siyasal niteliği ağır basan davalarda verilmiştir. Bu davaların çoğunda infazlar saklanmış ya da gizlice gerçekleştirilmiştir. Af örgütüne göre infaz sayıları çok daha yüksektir.
-- Ölüm Cezası İntikamdır Doğru adaleti, aynı ölçüde cezalandırma olarak görenler "eğer öldürürsen sen de ölürsün" yaklaşımını benimseyerek, hukukun intikam alma aracına dönüşmesini savunmaktadırlar. Ancak bu sistemin yarattığı cellatlık kurumu gibi, tecavüz edene tecavüz edenler, hırsızlara hırsızlıkla karşılık verenler, dayak atana dayak atılması gibi sonu gelmez bir açmaz yarattığını görmezler. Çağdaş ceza hukuku suçluların yokedilmesini değil suçları ortaya çıkaran koşul ve nedenlerin bulunmasını ortadan kaldırılmasını savunmaktadır. İntikam duygusunu körüklemek etik değerlerin ve ahlakın yara almasına yolaçar. Devletin bireylerin değil, tüm toplumun suçlu-suçsuz ortak savunusuna yönelmesinin önünde büyük engel oluşturur. Adalet sistemi hem insanlık adına, merhamet duyguları içinde hem kurbanı hem de suçluyu tüm yönleriyle kavramalı sorunun kriminal kökenine inebilmelidir.
Çocuklara Ölüm Cezası
Uluslararası insan hakları sözleşmeleri suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan birinin ölüm cezasına çarptırılmasını yasaklamıştır. 100'den fazla ülkenin taraf olduğu bu sözleşmelere rağmen 1990 yılından bu yana 18 yaşından küçük çocuklar için ölüm cezasını uyguladığı bilinen beş ülke vardır. İran, Pakistan, Suudi Arabistan, ABD ve Yemen. 1990'dan beri çocuk suçlarında ölüm cezasının en çok infazı ABD'de gerçekleşmektedir.
Terör ve Ölüm Cezası Ölüm korkusu, terör eylemlerinde kendilerini feda etmeye, hayatlarını tehlikeye atmaya hazır insanlar için caydırıcı olmamaktadır. Üstelik teröristler için bu yolda ölenler, şehit, kahraman olarak adlandırılıyor. Ölüm cezasıyla cezalandırılan yandaşlarını propagandalarının yeni bir malzemesi haline dönüştürerek, devlete ve sisteme karşı taraftar toplarken ölüm cezasını da kullanabilmektedirler.
Özgür insanlardan oluşan bir toplum, teröristlerin ve şiddet yanlılarının kendisine karşı başvurduğu yöntemleri, yani şiddeti ve öldürmeyi aynen benimseyerek kendi manevi temellerinin yokedilmesini göze alamaz. Çünkü toplum kendisi bu yola başvurduğu takdirde, "şiddetin, ölümün, cinayetin" bir yöntem olabileceğini kabul etmiş olmaktadır.
Ölüm Cezası Yerine Önerilen Cezalar Bu konuda temelde önerilen suçun niteliğine göre çeşitli hapis cezaları ve ömür boyu ağır hapis cezasıdır. Bir iyileştirme merkezinde alıkoyma, ruh sağlığı tedavisi gibi seçeneklerde önerilmekle birlikte, toplumların kendi yaşama koşullarına ve kültürlerine göre insan hakları ve hukuk kuralları içinde, infaz biçimine karar verebilirler. (SUAT ÖZÇELEBİ ‘nin ÖLÜM YAŞANMAZ adlı makalesinden )
Bir de konunun şu boyutu var: idama taraftar yada karşı olanların samimi bir şekilde kendilerine şu soruyu sormalarını isterim.Kişi kendisi meşru müdafa dışında bir insanın varlığını ortadan kaldırabilir mi ? Bir insanı öldürmeye teşebbüs edebilir mi ? İşim gereği bir çok kez ölüm tehditleri almış birisi olarak,bana karşı böyle bir suç işlenmiş olsa bile o suçu işleyenin savunma ve yaşam hakkının savunulması gerektiği fikrindeyim.......
IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......