Dinlerin ilk yüzyılları görkemli ve güzel geçerken devamında faciaya dönüşmeleri son günlerde oldukça üzerinde durduğum bir konu. Yahudilik ve İslam üzerinden konuya yaklaştığımı başta belirteyim ki "Hıristiyanlık nerede, öteki dinler nerede?" gibi yorumlar gelmesin.
İlk olarak konuyu İslam özelinde ele alacağım, sonrasında Yahudilik özelinden değerlendireceğim. Bilmemiz gereken ilk konu "İslam'ın Altın Çağı".
Fakat bunu anlatmadan önce birçok kutsal metne, sayısız yazarın eserine konu olan şeytan ile Tanrı'nın arasındaki iddiaya değinmek gerekiyor. Dolayısıyla konu uzun olacak ve bölümler halinde yazacağım.
Kur'an üzerinden bu iddialaşmaya ya da daha doğru bir tabirle konuşmaya bakalım:
Hicr Suresi'nin 28-43 ayetlerini okuyalım;
-Hani rabbin meleklere demişti ki: "Ben şekillenebilir özlü balçıktan, (şekil verilip) kurutulmuş çamurdan bir insan yaratacağım" demişti.
-"Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için secdeye kapanın."
-Bunun üzerine meleklerin hepsi secde ettiler.
-Yalnız İblîs hariç; o, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçındı.
-Allah, "Ey İblîs! Secde edenlerle birlikte hareket etmeyişinin sebebi nedir?" diye sordu.
-Dedi ki: "Ben, şekillenebilir özlü balçıktan, (şekil verilip) kurutulmuş çamurdan yarattığın bir insana asla secde etmem!"
-Allah, "O halde çık oradan, dedi; artık kovuldun!"
-Kıyamet gününe kadar lânetlenmiş bulunmaktasın!"
-"Rabbim! Öyleyse insanların yeniden diriltileceği güne kadar bana mühlet ver" dedi.
-Allah, "Vakti (katımızda) bilinen bir güne kadar mühlet verilmiş olanlardansın" buyurdu.
-İblîs, "Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için yemin olsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve -aralarından senin samimi kulların hariç- onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım."
-Allah da buyurdu ki: "İşte bana varan doğru yol budur (hâlis kulların yolu).
-Şüphesiz, sapmışlardan sana uyacak olanlar dışında kullarım üzerinde senin hâkimiyetin olmayacaktır."
-"Kuşkusuz cehennem, o sana uyanların tamamının buluşma yeri olacaktır."
Bu kısımda anlatılanlara tarihi bir fenomeni ekleyerek devam etmeliyiz. Tarih boyunca bir çok din ortaya çıkmıştır, işin garip yanı ise bu dinlerin ilk dönemleri ile sonraki dönemleri arasındaki inanılmaz farktır. 3 kutsal dinle birlikte pek çok mitolojik kabul edilen inanç bu duruma örnektir. Mesela Mayaların inancı incelendiğinde, ilk dönemdeki hayvan kurban etme geleneğinin sonraki dönemlerde bakire kız kurban etmeye dönüştüğü görülür. Bu şekilde nice örnek bulabiliriz.
Şimdi başta söylediğim noktaya geri dönelim. Günümüzde İslam'ın Altın Çağı olarak nitelenen dönem, aklımızın almayacağı bir dönemdir. Öylesine garip bir dönemdir ki halifeliğe sahip olan Abbasiler, savaş ve siyaset nazarında zayıflamayı umursamamış ve sadece daha iyi bir dünya oluşturma çabası içine girmişlerdir. Araplar dışındaki müslümanlara da eşit davranmışlar ve halkın takdirini kazanmışlardır. Yani siyasi entrikalar ve ordu kurmakla uğraşmaktan daha ziyade pozitif ve manevi bilim açısından gelişmişlerdir.
Bu bilgiler ışığında şu soruyu sormak farz oluyor: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?! Günümüzde bize anlatılan akla zarar hadisler, sünnetler ve dinin katı kuralları o dönemde uygulanmıyor muydu? Uygulanması durumunda böylesine bir altın çağ yaşanması imkansız. Yoksa o dönemde bizdeki bilgiler bilinmiyor muydu? Veya daha doğru bir tabirle o dönemde böyle bir anlayış uydurulmamış mıydı? Ortada bir anormallik olduğunu sezen tek kişi değilim sanırım.
Bize günümüzde ulaşan İslam (Mushaf'ta buna dahildir), sanki gelişme düşmanı, insanlık düşmanı bir yapıymış gibi gözüküyor. Sakın yanlış anlaşılmasın, bu şekilde gözükmesinin sebebi İslam'a karşı olan kişiler falan değil bizzat İslam'ı temsil ettiğini düşünen kişiler. İmamlar, hacılar, hocalar ve daha niceleri.
Gerici bir din anlayışını savunanların ağzından düşmeyen söz ise "Peygamber dönemi" tanımıdır. Hz. Muhammed dönemini öylesine putlaştırırlar ki, Allah'a değil de sanki 600lü yılların Hicaz geleneklerine tapar hale gelirler. İşin garip yanı, Muhammed Peygamber'in döneminde yapılan her işi mübah görmeleridir. Yani o dönemde yaşayan birisi kızına tecavüz ettiyse ve Muhammed'in bu konu üzerine yaptığı bir kınama günümüze ulaşmadıysa, kızınıza tecavüz etmek caizdir derler. Onların mantığına göre Muhammed'in engel olmadığı bir davranış, Muhammed tarafından uygun görülmüştür.
Konuya mantık açısından bakacak olursak, İslam peygamberi Muhammed gibi bir insan değil Kraken gibi devasa bir yaratık bile olsa, toplumda olup biten her şeyi denetleyemez, her şeyden haberi olamaz ve haberi olan her şeye dair nutuk çekemez.
Ne yazık ki bu akıl dışı anlayıştan Kur'an'da nasibini almıştır ve Mushaf tahrip edilmiş bir rivayetler bütünü olarak, binbir çeşit hadisle birlikte günümüze ulaşmıştır. Günümüzde yanlış bir tabirle Kur'an dediğimiz Mushaf'ın içerisinde gerçek Tanrı sözleri olduğu gibi dönemin insanlarının yanlış eklentileri ve hatalı aktarımları da bulunmaktadır. Yani İslam'dan geriye kalan tevhid dışındaki her şey, diğer İbrahimi dinler gibi bozulmuştur. Peki bunun sebebi nedir?