Requiem For A Dream - Bir Rüyaya Ağıt
Konu : Sara Goldfarb, uyuşturucu bağımlısı oğlu Harry ile birlikte yaşayan, hayata sadece bütün gün izlediği televizyon ile bağlı olan dul bir kadındır. Birgün gelen telefonla en sevdiği programda yayına çıkabileceğini öğrenir. Bunun üzerine TV'de iyi gözükmek için doktor kontrolünde çok sıkı bir diyete başlar.
Bu arada Harry de, kendisi gibi bağımlı olan arkadaşı Tyrone ile uyuşturucu satarak kazandıkları parayı yine kendileri için uyuşturucu alarak harcamaktadır. İşler iyi gitmeyip de paraları bitince, kız arkadaşı Marion'dan para bulmasını ister. Bu andan sonra bu dört karakterin hayatları tahmin bile edemeyecekleri bir duruma gelir.
Resmi Sitesi : Requiem for a Dream
Ödüller : Ellen Burstyn en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ve Altın Küre'ye aday oldu.
Sinemafanatik Yorum : Ailesinden ve arkadaşlarından topladığı 60 bin dolara ilk filmi olan Pi'yi çeken Darren Aronofsky, bu film ile tüm büyük stüdyoların ilgi odağı haline gelmişti. Ülkemizde de geçen sene kısıtlı sayıda sinemada gösterilen film, Aronofsky'nin bu filmi yapmasına olanak tanıdı.
Geçtiğimiz günlerde Batman 5'i yöneteceği de açıklanan Aronofsky, Requiem For a Dream ile sinema tarihinin en çarpıcı ve sert uyuşturucu karşıtı filmlerinden birini yapmış. Aronofsky görüntü yönetmeniyle birlikte birçok değişik teknikle (perdeyi ikiye bölme, çok hızlı geçişler, çok yakın çekimler, balık gözü kamera vs.) görsel açıdan vurucu bir film oluştururken, Clint Mansell'in müzikleri izleyeni büyüleyen ve sanki hipnoz edip hayal alemine sokan bir yapıda.
Pi'ye etkileyici diyenler bu filmi anlatacak kelime bulamayacaklar diye düşünüyoruz. O film ile David Lynch'e benzetilen Aronofsky bu filmle ile kendi stilini yaratıyor ve sinemada dahi bir yönetmenin doğuşuna şahit oluyoruz.
Başrolü paylaşan dört oyuncu yönetmenin istediği herşeyi yapmayı kabul ederek büyük bir cesaret örneği gösteriyorlar. Başroldeki dört karakter arasında ayrım yapmak haksızlık olabilir ancak büyük bir fiziksel değişim geçiren Ellen Burstyn mutlaka görülmesi gereken ve sadece bu yılın değil sinema tarihinin en başarılı oyunlarından birini çıkarıyor. Sadece filmin orta bölümünde oğlu ile konuştuğu sahne için bile tüm ödülleri kazanması gerekir. Wayans ise Scary Movie'dekinin aksine ciddi bir rolde oyunculuğunu gösteriyor. Yaklaşık 15 kilo zayıflayan Leto ve Connelly'de kariyerlerinin zirvelerine çıkmışlar.
Filmdeki karakterlerin küçük istekleri var. Kırmızı bir elbiseyi yeniden giyebilmek, bir televizyon şovunda kısa süre görünmek, bir iş veya bir sevgili. Hepimizin gece yatağımıza uzandığımızda aklımızdan geçen küçük ama hayatımızı etkileyecek yapıda hayaller. Fakat bu insanlar için bunlar ulaşılmaz istekler haline geliyor. Olayların gidişatını değiştirmek istiyorlar ama bunu engelleyemiyorlar. Bir izleyici olarak siz de oturduğunuz yerde onlar için birşeyler yapmak istiyorsunuz ama onları bekleyen korkunç sona doğru gitmekten başka elinizden birşey gelmiyor.
Bu filmde güzel hikayeler, hoş espriler, mutlu sonlar ve hikayeyi yumuşatıcı sahneler yok. Hayatın gerçeklerini ve geçilmemesi gereken çizgiyi geçen karakterlerin başlarına gelenleri olabilecek en sert şekilde görecek ve hissedeceksiniz.
Peki o zaman akla şu soru geliyor, neden bu filmi izleyesiniz? Kendinizi kötü hissettiğiniz son derece sert bir anlatımı olan bir filmi neden seyredesiniz? Böyle bir filmi sevebilir misiniz? Hatta izlediğiniz en iyi filmler arasına sokabilir misiniz? Eğer sinemaya sadece hoş vakit geçirmek için giden biri değilseniz, (ki bu da kötü birşey değildir) evet sevebilirsiniz. Çünkü bu film modern sinemanın bir başyapıtı. Çünkü bu hepimizin bildiği ama belki de hiç "gerçek anlamda" düşünmediği bir dünyanın olabilecek en çarpıcı şekilde anlatılması. Çünkü bu, canlandırdıkları karakterler için herşeyi yapabilecek bir oyuncu grubu ile, günümüzün en iyi ve yaratıcı genç yönetmenlerinden birinin başındaki ekibin ortaya çıkardığı sinemasal anlamda bir sanat eseri.
Clint Mansell'in müziğindeki her nota adeta içinize işliyor. Jay Rabinowitz'in benzerini çok az gördüğümüz hızlı kurgusu ve Matthew Libatique'in anlatımı destekleyen görüntüleri daha önce belki de yaşamadığınız bir deneyim. Bir diğer çok önemli nokta da filmdeki ses efektlerinin kullanımı. Herşey o kadar uyumlu ve birbirini bütünleyen bir şekilde oluşmuş ki, Darren Aronofsky'nin tüm ekibi unutulmaz bir film yapmak için şartlandırdığı düşünülebilir.
Filmin orta bölümünde Harry'nin annesi ile konuştuğu ve onun içine düştüğü durumu gördüğü bölüm o kadar etkili ki, kalbinizin sızlamaması ve gözlerinizin yaşarmaması mümkün değil. Zaten filmin genel olarak bu kadar etkili olmasında Sara Goldfarb'ın, oğlunun ve arkadaşlarının ruh hallerini hissetmeniz ve onları önemsemeniz yatıyor. Yoksa tüm bu güzel (teknik anlamda) görüntüler ve çarpıcı çekim teknikleri hiç bir anlam ifade etmezdi.
Filmin son 15-20 dakikalık bölümü ise dört karakter arasında defalarca yapılan hızlı geçişler ile sinema tarihinde izlediğimiz en çarpıcı bölümlerden biri. Requiem For A Dream kesinlikle herkesin dayanabileceği bir yapım değil ama gücünü, yönetmenin stilini ve filmin etkisini herkes kabul edecektir diye düşünüyoruz. Eğer ruhsal durumunuz iyi değilse bu filme gitmeyin, (Tabii Türkiye'ye gelirse) kaldıramazsınız. Arkadaşlarınızla gideceksiniz sinemada konuşmayan bir arkadaşınızı seçin, çünkü bu filmin hiç bir karesi kaçırılmamalı.
Uyuşturucu kullanmayı düşünen veya başlayan bir arkadaşınız varsa ona bu filmi izlettirin. Kesinlikle fikri değişecektir. Son olarak, bu yazıyı okuyan dağıtımcı şirketleri bu filmi Türkiye'de -az sayıda sinemada olsa bile- gösterime sokmaya davet ediyoruz.
Çok fazla film izleyen biriyseniz, bilirsiniz ki bazen filmler sıradan gelmeye başlar. Fakat günün birinde izlediğiniz bir yapım, sizi derinden etkiler ve uzun zaman etkisinden kurtulamazsınız. Böylece sinemanın gücünü yeniden keşfedersiniz. İşte Requiem For A Dream bu filmlerden biri. Bize göre de 2000 yılının kesinlikle en iyi filmi.