Aşağıda ki yazı sözde bir çakışmayı belirtmektedir, bu yazıyı okuduktan sonra aptallaştım, nasıl bir karşılaştırma. İnsanlar nasılda paronoyalar yaşayıp, alakasız iki olay arasında paralellik varmış gibi ya da benziyormuş gibi masallar yazabiliyorlar.
Arıtman’ın soy/köken ile ilgili tartışmalarını –az biraz onun ve eşinin hakkında- internet araştırması yapalım ve Yusuf Gezgin’in yazdıklarına göz gezdirelim; “Bizdeki Ergenekon’un deşifre edildiği süreçte, Yunanistan’daki derin yapının kirli eli 17 Kasım (17N) örgütünün de üzerine gidildi ve örgüt önemli oranda çökertildi. Bizde bir Kara Türk olan Erdoğan döneminde Ergenekon’un üzerine gidilirken; Yunanistan’da da bir Kara Rum olan Karamanlis döneminde Yunan derin yapısı deşifre ve tasfiye edilmeye başlandı. Ancak hem Türkiye’de hem Yunanistan’da tasfiyeye karşı ‘derin kripto yapılar’ harekete geçtiler. Yunanistan’da orman yangınları ve provokatif olaylar çıkarıldı ve mevcut kara hükümet yıpratılarak düşürülmeye çalışıldı. Garip bir şekilde bir AB ülkesi olan Yunanistan’da Kripto medya ve derin muhalifler ‘olağanüstü hal’ talep etmeye başladılar. Bizde ise Cumhurbaşkanlığı krizi, Cumhuriyet mitingleri, e-muhtıralar, provokatif olaylar yaşandı” demekte ve şu soruları sorarak da makalesini sonuçlandırmaktadır; “Komşuda bir gencin polis tarafından öldürülmesi üzerine başlatılan olayların, şiddet eylemlerinin benzerleri Türkiye’de çıkarılacak mıdır? Kendi çıkardıkları yangınlara mekanize güçlerini çağıran bu derin, karanlık cenahlar komşuda ve bizde olağanüstü hal ortamı mı oluşturmaya çalışıyorlar?”
Şimdi de Rahime Sezgin’in yazdıklarına bakalım; “Ortağının öldürülmesinden sonra yaptığı
ilk röportajda Alaton’un Üzeyir Garih’in mason olduğunu açıklaması ve; ‘Üzeyir, dul kadının oğluna yardım edecekti’ ifadesinin ertesi gün manşetlere taşınması ... mason biraderler zor durumda olduklarını diğer masonlara bildirmek için mi bu ifadeyi kullanıyorlardı?”
İlhami Soysal’ın Dünyada ve Türkiye’de Masonlar eserine göre; ‘Dul kadının çocuğuna yardım’ konusu şöyle: “Usta ya da üstad mason, bir kalabalıkta zor durumda kalmışsa, yardıma gereksinimi varsa ve orada başka bir mason birader olduğunu umuyorsa, iki elini avuç içleri karşı karşıya gelecek biçimde havaya doğru kaldırır ki, bu bir imdat çağrısıdır. Bunu gören bir başka mason birader, iki eli kanda da olsa ne yapar eder, ustanın yardımına koşar ya da koşmaya çalışır. Ortalık karanlık da bu yardım çağrısı görülemiyorsa o zaman işin içine ses ve göz girer. Üstad toplulukta var olduklarını saydığı öteki biraderlere seslenir: ‘Dul kadının oğluna yardım yok mu?’ Bir ustanın bu çağrıyı yaptığı yerde başka biraderler varsa ustanın zorluğu ne olursa olsun giderler. Kural budur, böyle bir çağrıya aldırmazlık edilemez.”
Aynı süreçte Radikal’de yazdıkları ile konuya ışık tutan Adnan Keskin de; “İşadamı İshak Alaton’un, cinayete kurban giden ortağı için sarf ettiği
‘Alaton, Garih’in mezarlıkta öldürüldüğü gün, kendisinden ‘dul bir kadına yardım’ amacıyla 10 bin dolar aldığını, bu paranın cinayet sonrası Garih’in otomobilinde bulunduğunu” söylemişti. Şimdi ilginç bir tesadüf gündemde
. İki işadamından rüşvet almakla suçlanan Eski TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi, haziran ayındaki duruşmada, “Bu parayı bir çalışanımızın dul kalan eşine yardım için aldım” dedi. Karadeniz Enerji’nin sahibi Doğan Karadeniz de bu ifadeyi “Bu parayı genel müdüre gönüllü verdim, bir dul kadına ev alacağını söylemişti” ifadesiyle destekledi. Davanın diğer sanıklarından Mustafa Gecek de rüşvet verme suçunu reddederken, “Selvi’ye 10 bin dolar verdim. Ancak bu dul bir kadına yardım amacıyla istenmişti, parayı kendisine havale ettim” dedi. Bu ilginç çakışmadan sonra, ‘dul kadına yardım’ ifadesinin hem Garih cinayeti hem de ‘Beyaz Enerji’ davasında gerçekten ne anlamda kullanıldığı merak konusu oldu anlatımını ‘dul kadına yardım’ vurgusuyla anlamlandırır. Üstad Demir Savaşçın ile röportaj yapan Hayrullah Mahmud, Masonların kendi içlerindeki anlaşma kelimeleri ve beden dilleri konusunda şunları yazar; “Masonlar kendi aralarında oluşturdukları bir dili kullanırlar. Masonik faaliyetlerinde kullandıkları kelimeler, Mason olmayanlar için hiçbir anlam ifade etmez. İşte Masonların kendi aralarında kullandıkları kelimelerden birkaçı: Celse: Mason localarındaki kurallarına uygun bir oturum. Dul kesesi: Oturum sonlarında üyeler arasında dolaştırılan yardım torbası. İs’at: Her çalışma yılı başı, seçimlerden sonra görevlilerin özel bir törenle andı içip yerlerine oturup göreve başlamaları. İttihat zinciri: Masonların sağ eli, sola, sol eli sağa birleştirerek oluşturdukları halka. Kordon: Masonun derece ve görevine göre boynuna ve omzuna çaprazlama takılan geniş kurdele.”
Bütün bunları neden mi yazdık? Taha Kıvanç’ın söylemiyle “Yener Yermez’in cezaevinden gönderdiği mektup Ergenekon savcılarını harekete geçirdi. Herhalde kendisinin beklediği de buydu. Ergenekon davasıyla kurulacak irtibat, biraz deşilirse, altından müthiş bir çapanoğlu çıkartabilir” olduğu için. İşte pandoranın kutusu o zaman biraz daha farklı açılmış olacak...
Kaynak:
http://www.taraf.com.tr/makale/3317.htm